Şimdi Ara

referandum

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
82
Cevap
0
Favori
1.262
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • SABAH HAYIRLISIYLA YINE MILYONLARCA INSAN TEKRAR SANDIK BASINA GIDECEK HEPIMIZE HAYIRLI OLSUN BENCEDE OLACAK CUNKU ARTIK CUMHUR U HALK SECECEK VE MECLISTE TARTISILMAYACAK O OLAMAZ BU OLUR DIYE ARTIK HALKIN DEDIGI OLACAK SITASILER CUMHURUN UZERINDEN SIYASET YAPAMAYACAN BENCE DE EVET



  • sence Türk halkı kendi cumhurbaşkanını seçebilecek kadar iyi eğitimli mi?

    neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verebiliyorlar mı?körü körüne oy verenler... kocasının etkisi altında seçim yapanlar...gelenek göreneklerden etkilenenler falan filan...

    türk halkını küçümsemiyorum ama eğitimimizin buna uygun olduğunu sanmıyorum...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: ..duygusuz..

    sence Türk halkı kendi cumhurbaşkanını seçebilecek kadar iyi eğitimli mi?

    neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verebiliyorlar mı?körü körüne oy verenler... kocasının etkisi altında seçim yapanlar...gelenek göreneklerden etkilenenler falan filan...

    türk halkını küçümsemiyorum ama eğitimimizin buna uygun olduğunu sanmıyorum...


    Eğitim de herşeyi halletmiyor, örnek: bankaları hortumlayan, devleti soyan kıravatlı-takım elbiseli diplomalı hırsızlar...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cemil-mustafa -- 20 Ekim 2007; 22:31:54 >
  • sonuçta cumhurbaşkanımızı seçebilecek seviyede değiliz....

    gerçi şuan da seçilmeyi hakedebilecek kadar iyi biri de yokki başımızda....

    nerde Atatürk...nerde şimdikiler(?)
  • "Ulan öküz anadolulu! sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. komünizm gerekirse onu da biz getiririz. sizin iki vazifeniz var: birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. ikincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek!"

    Ankara Valisi Nevzat Tandoğan - 1944
  • BENCE ARTIK TURK HALKI ESKIYE GORE DAHA EYITIMLI ZATEN VEKILLERIDE HALK SECIYOR SONUCTA DEGISEN FAZLA BIRSEY YOK SENCE BIR PART ININ GENEL BASKANI NE DERSE OLMUYOMU VEKIL HALKI TEMSIL EDECEYINE GENEL BASKAN NE DERSE OYLE OLUR KADIN KOCASINA PEKI BEY DEDIGIN PARTIYE OY VERECEM DER AMA ISTEDIGINE VEREBILIR FAKAT VEKIL GENEL BASKANIN SOZUNDEN CIKAMAZ BEN BASBAKANINI SECEN MILLET CUMHURUDA SECEBILIR TABI BU BENIM DUSUNCEM KATILA BILIRSINDE ELESTIREBILIRSINDE ODA SIZIN BAKIS ACINIZ
  • quote:

    Orjinalden alıntı: feylesof

    "Ulan öküz anadolulu! sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. komünizm gerekirse onu da biz getiririz. sizin iki vazifeniz var: birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. ikincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek!"

    Ankara Valisi Nevzat Tandoğan - 1944


    bu ne demek yaaa

    yaa evet cumhurbaşkanımızı kendimiz seçebiliriz buna hayır demiyorum ama seçimlerimiz ne kadar doğru olur...?

    dinle siyaseti birbirine karıştırmamayı öğrendiğimiz zaman bu söylediğiniz de haklı olursunuz işte o zaman mantıklı seçimler yapılabilir...

    dinin olduğu yerde laiklik olmaz diyerek seçim yapmak yanlış olur...o zaman geleceği düşünmeden seçim yapmış oluruz...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: ..duygusuz..

    sence Türk halkı kendi cumhurbaşkanını seçebilecek kadar iyi eğitimli mi?

    neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verebiliyorlar mı?körü körüne oy verenler... kocasının etkisi altında seçim yapanlar...gelenek göreneklerden etkilenenler falan filan...

    türk halkını küçümsemiyorum ama eğitimimizin buna uygun olduğunu sanmıyorum...


    Cumhurbaşkanı önceden meclis tarafından seçilirdi. meclise vekili kim seçiyor halk. o zaman meclise vekili halk da seçmesin. öyle ya yeterince eğitimli değilmiş...
  • Göbeğini kaşıyan adam ağlıyor

    Mehmet Coşkun... Babasını çocuk yaşta sirozdan kaybetti. Ama o, yılmadı, hayata sımsıkı sarıldı; Oto tamircisi oldu, sokaklarda ayakkabı boyadı, yetmedi simit sattı, hamallık yaptı. 20 yaşında kahpe kurşuna teslim oldu. Geride yırtık çoraplı, ayakkabısız dünyalar güzeli iki yavru bıraktı. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama sahip olduğu tek şeyi, canını, gözünü kırpmadan verdi.

    Ahmet Sarıoğlu... Henüz 22 yaşındaydı. Birkaç yıllık astsubaylık ömrünü, tam 4 kez ödülle taçlandırmıştı. Baba Arif Sarıoğlu, tek erkek evladının ölüm haberi ulaştığında ‘Vatan sağolsun’ diyecek kadar metanetli ve yürekli bir adamdı. Bir çok arkadaşı gibi o da, 3 kuzusunu bizlere emanet bıraktı. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama toprağı vatan yapmaktan hiç çekinmedi.

    Bayram Güzel... Tam 20 yıl önce Ramazan bayramında dünyaya geldiği için ona ‘Bayram’ adını koydular. Kadere bakın ki, yine bir Ramazan’da bayramı göremeden şehit düştü. Oysa ‘komando’ olarak askere alındığında ne de gururluydu. Evinin duvarına şöyle yazmıştı: ‘Herkes asker olabilir ama her adam komando olamaz.’ Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama vatan için göğsünü siper etti.

    Kasım Aksoy... Askere giderken evli ve iki çocuk babasıydı. Hasretle yuvasına döneceği günler hatırına şafak sayıyordu. Hain Gabar pususundan birkaç gün önce aradı annesini: ‘Az kaldı, bu görev son görevim, yakında dönüyorum.’ Bilemezdi, bu görevin gerçekten son görev olduğunu. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama ‘Devletimiz için canımız feda olsun’ diyen babanın cesur yüreğiydi.

    Şükrü Karataş... Kürtçe ağıtlarla defnedildi. Fotoğrafına eklediği vasiyeti ibret doluydu: ‘Olur ya bir çatışmada ölürsem arkamdan yas tutmayın... Bedenimden elbisemi çıkarmayın, onlar benim gururumdur. Ölünce kefenim olacak... Göğsümden kör kurşunu çıkarmayın o benim madalyam olacak.’ Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama asker kıyafetini kendine kefen edinecek kadar vatana sevdalıydı.

    Fetullah Selçuk... Daha bir ay önce üç arkadaşı yanı başında şehit düşmüştü. Kanlı başlarını göğsüne dayarken kurtulduğuna sevinememişti. İman sahibiydi, annesini aradı: ‘Benim için kurban keser misin.’ Kendisine can veren yaratanına şükretmek istiyordu. Zavallı anne çok kıvrandı, ekmeğe muhtaçken kurbana parayı nereden bulacaktı. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama evladını bu vatana kurban verdi.

    Mehmet Yıldırım... Terhisine 23 gün kalmıştı. Gözünü budaktan esirgemezdi. Ailesini ne zaman arasa, ‘Beni merak etmeyin. Ben kararımı verdim. Vatan için ya gazi olacağım ya şehit’ diyordu. Muradına erdi. Ömrünün baharında bir hain pusuda şehit düştü. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama vatan uğruna gülerek ölüme gitmesini bildi.

    Sıdık Küçükgöz... Askere gitmeden 6 ay önce nişanlanmıştı. Yuvadan önce ‘vatan borcu’ dedi. Ödeyip borcunu, evlenmeyi düşünüyordu. O da arkadaşları gibi Allah’ın ‘Ölmezler’ deyip kutsadığı şehitler safına katıldı. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama ‘Torunum vatan için şehit oldu, şimdi beni askere götürsünler’ diyen dedenin cesur torunuydu.

    Ali Şahan... Fatma annenin, Hasan babanın biricik yavrularıydı. Elbette onun da düşleri vardı, geleceğe dair. Hepsi hain bir roketatarın kıvılcımları arasında kararıp gitti. Ateş düştüğü yeri yakarmış. Baba yüreği, tabuta sarılıp ‘Alim ne olur konuş’ dese de o, artık konuşamazdı. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama bizler için konuşmak yerine ölmeyi tercih ediyordu.

    Tahsin Yıldırım... Güzel Melisa’nın babası. ‘Baba, bizi bırakıp nereye gidiyorsun’ diye bağırıyordu ardından. Canından çok sevdiği o güzel Melisa’yı gözü yaşlı bırakmıştı Türkiye için. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama hasletleri yüceydi.

    Seyfi Altuntaş... Biliyorum, Seyfiler oldukça bu bayrak inmez. Öyle haykırıyorlardı, törene katılan kalabalıklar. İçlerinde biri vardı, kızkardeşi Selime... Feryatlarına yürek dayanmazdı. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama bayrak için canından vazgeçti.

    Ve diğer mübarek insanlar...

    Üniversite tahsili göremediler. Birileri için onlar cahildi, rejim için tehdit unsuruydu. Bir kısmının anneleri, kız kardeşleri başlarını örtmüştü. Askeri birliklere giremezlerdi ama şehit törenlerinde ön safta yer alırlardı.

    Canları pahasına yurt savunmasında şehit düşen bu insanlara ‘göbeğini kaşıyan adam’ lakabı takarak küçümseyen yazar ise bodrum katını marangozhaneye çevirdiği Çayyolu’ndaki villasında hobi olsun diye kül tablası yontuyordu.

    Öyle meşguldu ki; düşlerini birlikte yaşamayı planladıkları hayali adaya yolculukları sırasında denize düşen yazar arkadaşı Emin’i yüz üstü bırakıp kürek çekmeye devam etti. Bidon kafalı yazara ise söylenecek laf yok. Zaten o düşünce uzvuyla çoktan vedalaşmış.

    Onlar bu toprakları vatan yapmak için kanlarıyla suladılar ya siz? Biriniz küreklerini bırakmadı, diğeriniz bidonuna sarıldı.

    Bugün bayram... Göbeğini kaşıyan adam kan ağlıyor, siz de kına yakın.

    stayyar@stargazete.com

    Mehmet Coşkun... Babasını çocuk yaşta sirozdan kaybetti. Ama o, yılmadı, hayata sımsıkı sarıldı; Oto tamircisi oldu, sokaklarda ayakkabı boyadı, yetmedi simit sattı, hamallık yaptı. 20 yaşında kahpe kurşuna teslim oldu. Geride yırtık çoraplı, ayakkabısız dünyalar güzeli iki yavru bıraktı. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama sahip olduğu tek şeyi, canını, gözünü kırpmadan verdi.

    Ahmet Sarıoğlu... Henüz 22 yaşındaydı. Birkaç yıllık astsubaylık ömrünü, tam 4 kez ödülle taçlandırmıştı. Baba Arif Sarıoğlu, tek erkek evladının ölüm haberi ulaştığında ‘Vatan sağolsun’ diyecek kadar metanetli ve yürekli bir adamdı. Bir çok arkadaşı gibi o da, 3 kuzusunu bizlere emanet bıraktı. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama toprağı vatan yapmaktan hiç çekinmedi.

    Bayram Güzel... Tam 20 yıl önce Ramazan bayramında dünyaya geldiği için ona ‘Bayram’ adını koydular. Kadere bakın ki, yine bir Ramazan’da bayramı göremeden şehit düştü. Oysa ‘komando’ olarak askere alındığında ne de gururluydu. Evinin duvarına şöyle yazmıştı: ‘Herkes asker olabilir ama her adam komando olamaz.’ Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama vatan için göğsünü siper etti.

    Kasım Aksoy... Askere giderken evli ve iki çocuk babasıydı. Hasretle yuvasına döneceği günler hatırına şafak sayıyordu. Hain Gabar pususundan birkaç gün önce aradı annesini: ‘Az kaldı, bu görev son görevim, yakında dönüyorum.’ Bilemezdi, bu görevin gerçekten son görev olduğunu. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama ‘Devletimiz için canımız feda olsun’ diyen babanın cesur yüreğiydi.

    Şükrü Karataş... Kürtçe ağıtlarla defnedildi. Fotoğrafına eklediği vasiyeti ibret doluydu: ‘Olur ya bir çatışmada ölürsem arkamdan yas tutmayın... Bedenimden elbisemi çıkarmayın, onlar benim gururumdur. Ölünce kefenim olacak... Göğsümden kör kurşunu çıkarmayın o benim madalyam olacak.’ Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama asker kıyafetini kendine kefen edinecek kadar vatana sevdalıydı.

    Fetullah Selçuk... Daha bir ay önce üç arkadaşı yanı başında şehit düşmüştü. Kanlı başlarını göğsüne dayarken kurtulduğuna sevinememişti. İman sahibiydi, annesini aradı: ‘Benim için kurban keser misin.’ Kendisine can veren yaratanına şükretmek istiyordu. Zavallı anne çok kıvrandı, ekmeğe muhtaçken kurbana parayı nereden bulacaktı. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama evladını bu vatana kurban verdi.

    Mehmet Yıldırım... Terhisine 23 gün kalmıştı. Gözünü budaktan esirgemezdi. Ailesini ne zaman arasa, ‘Beni merak etmeyin. Ben kararımı verdim. Vatan için ya gazi olacağım ya şehit’ diyordu. Muradına erdi. Ömrünün baharında bir hain pusuda şehit düştü. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama vatan uğruna gülerek ölüme gitmesini bildi.

    Sıdık Küçükgöz... Askere gitmeden 6 ay önce nişanlanmıştı. Yuvadan önce ‘vatan borcu’ dedi. Ödeyip borcunu, evlenmeyi düşünüyordu. O da arkadaşları gibi Allah’ın ‘Ölmezler’ deyip kutsadığı şehitler safına katıldı. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama ‘Torunum vatan için şehit oldu, şimdi beni askere götürsünler’ diyen dedenin cesur torunuydu.

    Ali Şahan... Fatma annenin, Hasan babanın biricik yavrularıydı. Elbette onun da düşleri vardı, geleceğe dair. Hepsi hain bir roketatarın kıvılcımları arasında kararıp gitti. Ateş düştüğü yeri yakarmış. Baba yüreği, tabuta sarılıp ‘Alim ne olur konuş’ dese de o, artık konuşamazdı. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama bizler için konuşmak yerine ölmeyi tercih ediyordu.

    Tahsin Yıldırım... Güzel Melisa’nın babası. ‘Baba, bizi bırakıp nereye gidiyorsun’ diye bağırıyordu ardından. Canından çok sevdiği o güzel Melisa’yı gözü yaşlı bırakmıştı Türkiye için. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama hasletleri yüceydi.

    Seyfi Altuntaş... Biliyorum, Seyfiler oldukça bu bayrak inmez. Öyle haykırıyorlardı, törene katılan kalabalıklar. İçlerinde biri vardı, kızkardeşi Selime... Feryatlarına yürek dayanmazdı. Belki bidon kafalıydı, gülerek göbeğini kaşıyordu ama bayrak için canından vazgeçti.

    Ve diğer mübarek insanlar...

    Üniversite tahsili göremediler. Birileri için onlar cahildi, rejim için tehdit unsuruydu. Bir kısmının anneleri, kız kardeşleri başlarını örtmüştü. Askeri birliklere giremezlerdi ama şehit törenlerinde ön safta yer alırlardı.

    Canları pahasına yurt savunmasında şehit düşen bu insanlara ‘göbeğini kaşıyan adam’ lakabı takarak küçümseyen yazar ise bodrum katını marangozhaneye çevirdiği Çayyolu’ndaki villasında hobi olsun diye kül tablası yontuyordu.

    Öyle meşguldu ki; düşlerini birlikte yaşamayı planladıkları hayali adaya yolculukları sırasında denize düşen yazar arkadaşı Emin’i yüz üstü bırakıp kürek çekmeye devam etti. Bidon kafalı yazara ise söylenecek laf yok. Zaten o düşünce uzvuyla çoktan vedalaşmış.

    Onlar bu toprakları vatan yapmak için kanlarıyla suladılar ya siz? Biriniz küreklerini bırakmadı, diğeriniz bidonuna sarıldı.

    Bugün bayram... Göbeğini kaşıyan adam kan ağlıyor, siz de kına yakın.


    stayyar@stargazete.com




  • tamam yaa sustum konuşmuyorum...siz haklısınız









    düşünce özgürlüğü var derler..pehh..
  • quote:

    Orjinalden alıntı: ..duygusuz..

    tamam yaa sustum konuşmuyorum...siz haklısınız

    düşünce özgürlüğü var derler..pehh..




    Öyle kızmaca, darılmaca yok. Herkes kendi düşündüğünü yazıyor.
    Kurallara uygun olmasına rağmen attığın mesajlar silindiyse evet o zaman bir sorun var demektir.
  • hayır attığım hiç bir mesaj silinmedi ama siyasi konularda kavga etmek beni korkutuyo açıkçası....

    benim görüşüm benimdir başkaları ister beğensin ister beğenmesin dedemden bile dayak yicektim nerdeyse bi kere o olaydan sonra ilk defa burda konuştum ama baktım kavga çıkıcak gibi duruyo sustum....:(
  • Arkadaşlar yalnız atladığınız bir nokta var. Yarın ki referandum sadece cumhurbaşkanının seçilmesini kapsamıyor. Cumhurbaşkanının görev süresini ve tekrar seçilebilitesini, meclis seçimlerinin 5 yıldan 4 yıla indirilmesini ve önceki cumhurbaşkanı seçiminde ortaya çıkan 367 meselesinin ortadan kaldırılmasını öngörüyor.

    Ayrıca bir noktanın altını çizmek istiyorum. Bu referandum şuan kanun dışı bir referanduma dönüşmüştür. Meclisin bir yasatasarısını halkoyuna sunma yetkisi yoktur ancak meclis referanduma götürülmesine karar verilmiş bir metin üzerinde değişiklik yaparak yetki sınırlarını aşmıştır.
  • seçimde oyumu evet yönünde kullanmayı düşünüyorum ama burda bi sıkıntı var gibi.

    Cumhurbaşkanını halk seçerse bu erk açısından hükümete karşı bi sıkıntı doğurmazmı?

    yani başkanlık sistemi gibi. Başkanlık sistemi olursa bence daha ii
  • halkın doğruyu bulamama olasılığı oldukça yüksektir evet.

    ama seçimler doğruyu bulmak için yapılmaz ki zaten.

    seçimler yapılır çünkü devlet dediğimiz mekanizma aslında tüm o vatandaşların birleşmesinden oluşmuştur,
    onlar askere gider vergi verir vs.
    ve devletin eylemleri cahil alim her vatandaşı etkiler.

    yarınki referandumda "evet" oyu kullanacağım. çünkü bir sonraki CB seçiminde 367 hokkabazlığı vs. ile bir Sezer daha istemiyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vese -- 21 Ekim 2007; 0:15:13 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Drazy

    seçimde oyumu evet yönünde kullanmayı düşünüyorum ama burda bi sıkıntı var gibi.

    Cumhurbaşkanını halk seçerse bu erk açısından hükümete karşı bi sıkıntı doğurmazmı?

    yani başkanlık sistemi gibi. Başkanlık sistemi olursa bence daha ii


    Sezer döneminde çekilen sıkıntılar kadar olmaz sanırım. aslında her sistem kendi içinde sorun barındırır.

    ayrıca sanırım bu refarandumdan sonraki ilk aşama cumhurbaşkanının yetkilerinin kısıtlanması ve başbakanda toplanmasını amaçlanmaktadır. cumhurbaşkanı yönetmeden ziyade temsil görevi ile orada durması dolayısı ile yetki karmaşasını önlenmesi söz konusu olabilir.
  • ARKADAŞLAR ÜZLEREK SÖYLÜYORUM AMA EĞTİM SEVİYEMİZ YERLERDE... BUGÜN ATV DE HABERLERDE BAKTIM...


    SOKAKTA BAYANIN BİRİNE SORUYOR MUHABİR...

    MUAHABİR : YARIN OY KULANACAKMISINIZ ?

    BAYAN : HE

    MUHABİR :PEKİ EVETMİ DİYECEKSİNİZ HAYIRMI?


    BAYAN : EVET HE DEMEKTİ DEMİ ?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi NOAGANOSİE -- 21 Ekim 2007; 0:47:43 >
  • yarın ki refarandum da katılım oranı aranmayacakmış yani %20 bile katılım olsa sonuç kabul edilecekmiş. ee halka danışma durumuna nooldu böyle olunca.

    bi de referanduma alışılsın deniyor. yani burdan ben daha çok şunu anlıyorum, yönetim çıkaracağı yasaların sorumluluğunu almak istemiyor. ilerde bişey olursa da topu halka atacak.

    herşeyin halka sorulması demokrasi demek olmuyor pek. yani halk burda ne politika uzmanı ne de çok usta ekonomi-sosyoloji stratejisti, zaten her seçimi halk yapacaksa senin hükümet olarak orda ne işin var.

    bir de cumhurbaşkanını halk seçsin diyip sonra da nasıl olsa milletvekillerini de biz seçilim diyenler, o zaman bakanları da biz seçelim nasıl olsa başbakanı da biz seçiyoruz.
  • madem eğitim seviyemiz yeterli değil cumhuriyeti kaldıralım o zaman. öyle ya başbakanı da halk seçiyor.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    madem eğitim seviyemiz yeterli değil cumhuriyeti kaldıralım o zaman. öyle ya başbakanı da halk seçiyor.


    hah. çok büyük laf söyledin.
    bold yetmemiş bi de fontu büyüt.
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.