Şimdi Ara

Oppenheimer (21 Temmuz 2023) | Christopher Nolan | Cillian Murphy - Matt Damon (6. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
217
Cevap
2
Favori
9.786
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Ben kendi açımdan açıklayayım. Çünkü baya cahil aptal falan denmeye baslanmis konuda saygı yerlerde.


    Kendi gorusumdur.

    Bu filme en güzel örnek Imitation game'dir Alan Turing'in hem kişisel hem özel hayatı ve savaşı degistiren buluşu enigma mükemmel anlatılmıştır benim gözümde eksiksiz bir film.

    Oppenheirmerda ise filmin ismi oppenheimer yada Atom bombası olması birşey değiştirmemeli burada bu insanların insanlık tarihine büyük katkıları var iyi veya kötü.Filmde Fizik matematik bomba adına büyük tartismalar gormeliydik. Bu sahneler kurgu bile olsa eklenmeliydi. Oppenheimer denilince akla bomba geliyorsa filmin ana unsuru bomba olmaliydi. CGI hiç kullanmadik denilip zaten kaydı olan bir görüntüyü sinemaya bir şekilde yeni patlamalarla aktarmislar. İmaxlik birşey yok zaten filmde olmasada olur. Ben izlerken bir sürü patlamalar bekliyordum testler deneyler vs. Film bize anlatılan dan bence farklı çıktı.


    Beklentim dediğim gibi bomba üzerineydi ve o patlama sahnesi dışında bir olay yoktu. Bir yerde tıkanıyor film akmıyor maalesef. Biyografi olarak mükemmel bir film zaten en sevdiğim türdür. Ancak dediğim gibi eksik.


    Hakaret etmeden başkalarının görüşlerine saygı duyalım. Sizin sevdiğiniz başkası sevmeyebilir.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Özgü® kullanıcısına yanıt

    Ben daha filmi görmedim ve Nolan'ın avukatlığını yapmak amacında değilim. İşin komiği Nolan'ın filmlerini de sevmem. Sadece Batman'i "gerçekçi" kurguladığı için biraz beğenmiştim. Joker'in ekrana yansıtılma biçimini sevmiştim. Onun haricinde hiç bir Nolan filmini sevdim diyemem.


    Filmi beğenmeyenlere hakaret eden, "cahil" diyen kesimi adam yerine bile koymayın. Onlar için filmin hiç bir önemi yok zaten. Onlara göre Nolan ne çekse süper ve beğenilmek zorunda. Interstellar'ın ne kadar "aptal" bir film olduğunu söylesem anneme kadar söver bu insanlar :) Kendileri ve yorumları benim için yok hükmündedir. Bırakın onlar kendi aralarında Nolancılık oynasınlar.


    Nolan tanrı değil. Bu da sadece bir film.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-5AAB90F4D -- 24 Temmuz 2023; 21:18:0 >
  • 360 bin kişi gitmiş, muhtemelen max olacağı 1 milyon, yani 100 milyon ülkede 1 milyon o da belirsiz, biz yaşamıyoruz , bunun başka açıklaması yok

  • Hocam ciddi merak ettiğimden soruyorum, Interstellar'ı neden aptalca buldunuz? Sevginin evrensel bir güç olduğundan bahsetmeleri dışında öyle çok ciddi saçma bir şey yoktu hatırladığım kadarıyla. Cevabınız için teşekkürler şimdiden.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bu filmi başka bir yönetmen de çekse olurmuş. Nolan hayranı olarak diğer filmleri ile yapısı gereği alakası yok.iyi reklamı yapılmış söylendiği gibi.Heralde benin için hiçbir film yıldızlar arasına yaklaşamayacak

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bu filmin başlığı altında başka bir filmi tartışmayalım isterseniz. Açıkçası benim için konuşmaya değecek bir film bile değil interstellar. Yeşilçam'ın çektiği "arabesk" filmlerden farksız.

  • İzledim. İzlemeye değer, sürükleyici, oyunculukların çok iyi olduğu ancak buradaki bazı kullanıcıların da söylediği gibi kesinlikle abartılmış bir yapım. İzafi olmakla birlikte ciddi eksiklikleri veya daha iyi olabilecek noktaları mevcut. Detaylı ve oldukça uzun incelememi spoiler içerisinde veriyorum. Okuyacak, hatta cevap verecek kadar sabırlı arkadaşlara şimdiden teşekkür ediyorum.


    Film teori ile pratiğin aynı olmadığı vurgusunu çok yapıyor ve zaten filme göre Oppenheimer'ın kendisini atom çekirdeği enerjisine dayalı silahların etrafında dönen kişisel trajedilerine götüren de bu oluyor. "Teori ile yalnızca bir yere kadar gidebilen" Oppenheimer işler gerçekten belirli bir girişim ve çalışmayla pratiğe döküldüğünde sonunda yalnızca teorik düşünerek idrak edemediği bazı acı gerçeklerle yüzleşiyor. Bu gerçekler film boyunca Oppy'nin zihninde "patlıyorlar". Çeşitli imajlarda, özel ve meslek hayatıyla ilgili kusurlar ve vukuatlarla karışan fiziki referanslarda kendilerini belli ediyorlar. Filmin verdiği mesaja göre Oppy bombanın eninde sonunda Nazilerce yapılacağı düşüncesiyle proje teklifini kabul edip yöneterek tüm hayatını ve dünyayı etkileyecek zincirleme bir reaksiyon tetikliyor. Üzerine kişisel zaaflarıyla beraber, kısmen de bu zaaflarının sonucu olarak tahmin edemediği kadar büyük bir vicdani ve ahlaki yük biniyor, yeterince tutarlı olamadan başta politik bir maske takınarak tüm bunları içinde tutuyor, fakat aşama aşama yüzeye vurarak kendisini giderek silahlaştırılmış nükleer enerji karşıtı, daha doğrusu uluslararası bir yarışa yol açan bu tip bir nükleer gelişimin denetlenmesi ve sınırlandırılması pozisyonunda - ki gerçekte de belirli bir nükleer silah geliştirme ve stoklama yarışından sonra tarihin gelişimi budur - konumlandırıyor. Ama gene de Oppy tüm bunları "atom bombasının babası" olarak aslında başlattığı zincirleme reaksiyonu durduramadığı ve durduramayacağı gerçeğini tamamen idrak ederek, ayrıca hidrojen bombasının babası olan ve atmosferin kontrolsüz zincirleme reaksiyonunla yanabileceği hesabını yapan Edward Teller'in haklı olduğunu fark ederek, insanların tabiatları itibarıyla her zaman daha büyük bir silahın peşinde koşacağını bilerek yapıyor. Belirsiz kuantum evrende zincirleme dalgalanan ama sonunda belirginleşen bu gerçeği sonunda kendisinin nasıl bir kaderle yüzleşeceğini anlatan Albert Einstein'a itiraf ediyor.

    Bir yandan Oppenheimer yalnızca itibarla ve kişilerle takıntılı bir politikacı olarak lanse edilen ve savaştan sonra nükleer girişimin liderliğini kişisel bir politik kaldıraç olarak kullanmak ve kendisini hidrojen bombasıyla ilerletilmeye çalışan nükleer programa muhalif itirazlarıyla beraber ortadan kaldırmak isteyen Lewis Strauss'un kumpasları altında zorlu bir varoluş mücadelesi veriyor. Tüm film bu mücadele ile Oppy'nin yaşamından Manhattan Projesi odaklı kesitler arasında gidip geliyor. Bu süreçte Oppy'nin güvenlik iznini iptal ettirebilse de kendi işini de etkin biçimde bitiren Strauss Oppy tarafından kışkırtıldığını varsaydığı Einstein'ın ve diğer fizikçilerin umursamaz ve aleyhtar davranışlarıyla, fizikçi David Hill'in Oppy lehinde ve kendisi aleyhinde tanıklığıyla kafaları yiyor. Her ne kadar Oppy'e çalışmalarına hayran olduğunu söyleyip fizik bilmekle de övünse de filme göre Strauss aslında egoizmi ve narsisizmi ile kişiler düzeyinde kalıyor. Asla Oppy ile Einstein'ın - esasında kendisinin ne yaptığını zerre umursamayan - trajik gerçeklik düzeyine ulaşamıyor. Diğer deyişle Strauss için tüm mesele kendisi ancak tüm nahoş gerçekleri bilen Oppy veya Einstein için bu herhangi bir anlam ifade etmiyor. Strauss kafayı onlarla bozsa da ve Oppy'i yok etmeye çabalasa da bu onların umurlarında bile değil ve Strauss - yalnızca Hill'in beklenmedik inisiyatifiyle - kendine kendine çuvallıyor.

    Film bence Oppenheimer'a karşı oldukça dengeli hatta insaflı denebilecek bir yaklaşım sergiliyor. Başta Einstein olmak üzere bir takım fizikçileri bayağı olumlu gösteriyor. Niels Bohr gibi yalnızca adı geçenler bile olumlu anılıyorlar. Strauss ve Truman gibi salt politik figürler negatif ışıkta sergileniyor. Hatta Nolan'ın Truman'a garezi var bile diyebilirim. O derece. Filmde Truman - göründüğü birkaç dakika içerisinde - tam anlamıyla Teksas kırsalından gelme vicdansız bir öküz gibi davranıyor. Önyargılı, cahil ve öngörüsü kıt bir adam olarak sergileniyor. Nolan Teksaslıları ve politikacıları sevmiyor herhalde diyorsunuz. :D

    Filmin bana sorarsanız eksiklikleri ve eleştirilerim,

    Bilime göndermeleri geliştirilebilir. Film her ne kadar andığı veya gösterdiği fiziğin büyük isimleriyle çığlık attırsa da bilim ve teknolojinin uzman ve uzman olmayan tüm nerdlerini tatmin etmekten ne yazık ki biraz uzak. Fizik ile sosyal realiteyi bir araya getirme alt metninde bu anlamda biraz zayıf. Dalga parçacık ikiliği, belirsizlik prensibi, enerji dalgalanmaları, içe çökme ve zincirleme reaksiyonlara yapılan aşırı cılız göndermeler haricinde filmin fizik ile sosyal gerçeklik arasında bağlantı kurma iddiası biraz yetersiz kalmış. Film yer yer kuantumu anmasına ve göndermeler yapmasına rağmen kuantum fiziği ile determinizm muhabbetlerini bu konuda açık bir duruş sergileyecek kadar işlemiyor. Daha çok - genel izleyici için zaten aynı derece sıkıcı ve tartışmalı olabilecek - politik münakaşaya, liberal veya sol ile anti sol ya da sağ ihtilafa ağırlık veriyor. Nolan aslında filmde risk alıyormuş gibi görünüp hiç risk almıyor. Kuantum veya Marksizm gibi tartışmalı başlıklarda muğlak göndermelerle yetinip fizikçiler - genel anlamda - helal sütü emmiş veya kişisel trajedilerini ya da insani zaaflarının kurbanı olan daha iyi çocuklar, buna mukabil Strauss ve Truman karakterlerinin şahsında ise politikacılar genel anlamda kötü, şerefsiz, bencil, imajcı, sosyal Darwinist, entrikacı tipler mesajı veriyor. Bu mesajı esasında satın almaya meyilli olmadığımı da söyleyemem.

    Ancak, bu film felsefi anlamda kendisini o şekilde satmaya çalıştığı kadar derin veya bütünlüklü değil. Bundan emin olabilirsiniz. Göndermelerinde - Oppy'nin nükleer saldırı sanrılarındakiler hariç - epeyce dağınık ve belirsiz. Mesela Nolan Einstein'ın daha teorik determinist yaklaşımına yoksa daha deneysel kuantum belirsizliğine mi karşı sempatik, hangisini olumlu bir ışık altında değerlendiriyor, hangisini daha negatif yorumluyor, fazla bir şey söylemek mümkün değil.

    Film sanki Einstein'a kuantum konusunda dokundurma yaparcasına teori seni bir yere kadar götürür mesajı veriyor. Ama bir yandan Einstein bulunduğu her sahnede deterministik ve kuantuma karşı şüpheli yorumlarıyla da beraber oldukça olumlu ve parlak lanse ediliyor. Filmin sonunda Einstein yalnızca teorik bir yaklaşımla Oppy'e geleceğini söylüyor. Sana bunu bunu yaparlar diyor. Kendi kendinize Nolan diyorsunuz, filmde vermek istediğin mesaj ne, filmin sonunda gelecekte yaşanacakları başarıyla görebilmemizi sağladığını ima ettiğin "teori" mi daha önemli yoksa neredeyse film boyunca teorinin karşısında nasıl kısa ve yetersiz kaldığını işlediğin "deneyim" mi? Film bariz bir tutarlılık sorunu bulunan, misal hem karısını sevip hem de başka kadınları da sevip onlarla yatan, misal bombasından icat ettikten sonra tiksindiği halde elde ettikleri sonuçtan mutluymuş gibi davranan Oppy'i kuantum dünyasının pratik paradoksallığıyla basitçe özdeşleştirmekten öteye gitmiyor. Film Oppy - kendi kişisel özellikleriyle beraber - deneysel araştırmaların kaçınılmaz bir sonucu olarak kuantum ontolojisinin veya epistemolojisinin bir ürünüdür mesajı veriyor. Bu kadar.

    Hani zorlarsak teoriden deneyime geçiş - yani bombanın teorik bir şey olmaktan çıkarılıp icat edilmesi - Oppy'i mahvetti, deneyimden kaçının gibi bir anlam çıkıyor. Einstein'in daha deterministik, daha teorik sahasında durun, kuantumun belirsiz pratik gerçekliğinden kaçının, Oppy kadar ağır bir sorumluluk üstlenmek istemiyorsanız böylesi bir konfor alanında kalın mesajı çıkıyor. Veya Oppy kadar manyağın teki olun, dünyaları değiştirin veya yıkın, sonuçlarına katlanın. Ne kadar anlamlı ve ilham verici. Dediğim gibi derin olmaya çalışıp o kadar da derin olmayan bir film. Yoksa Nolan kadar ahlaki duruş sezdiren birisi Oppy üzerinden ya suya sabuna dokunmayacak, her konuda kısa kalacak bir korkaklığı ya da sırf bir şeyi yapabiliyor olduğu için istismar ederek yapmayı teşvik eden bir ahlaki mesaj vermez. Oppenheimer'ın yaptığı birçok şey - Nolan'ın imasının aksine - bence meşrulaştırılabilir ve kabul edilebilir değildir. Oppenheimer'ın dünyaya zarar getirmiş olumsuz bir figür olduğu barizdir. Çünkü kendisinin her zaman için bir seçim yapma şansı vardı. Nasıl olsa bomba yapılacaktı dersek çıkıp nasıl olsa Oppenheimer'ın bilime katkıları da - nötron yıldızları ve karadelik matematiği - başkaları tarafından yapılabilirdi diyebiliriz. Oppy bana sorarsanız ahlaken savunabilir bir karakter değildir. Ahlaksız ve haysiyetsiz bir insan olduğu için bombayı yapan o olmuştur. Projenin teklifiyle geldiklerinde kendinize başka bir dahi kaçık bulun, ben parçacıklar, nötron yıldızları ve karadeliklerimle mutluyum diyememiştir. Yalnızca Truman'ı karalamakla yetinen ve muhtemelen gerçekte Truman'dan çok daha anormal Oppy gibi bir nam peşinde narsisist manyağı aklamaya çalışıyor gibi görünen, en azından ona bir tür - Nazilere meydan okuyan ama kötü talihin ve insanların anlayışsızlığının kurbanı - Kara Şövalye havası vermeye çalışan Nolan hiç kusura bakmasın. Gerçek Oppenheimer'ın hayat hikayesi ve fotoğraflarındaki ifadesi "ben ün peşinde koşan haysiyetsiz sosyopat bir pisliğim, ün ve makam budalası bir kadın avcısı yuva yıkıcıyım" diye bağırıyor. Neyse. Bu kısmı artık burada noktalayalım.

    Başka hangi kusurlardan bahsedebiliriz? Filmde Oppenheimer'ın nispeten sıkıntılı yaşlılığı, kanser hastalığı ve ölümü neredeyse hiç işlenmiyor, ki bu atom enerjisine dayalı radyoaktif bir silahın babasının hayatını anlatan yapımcının yaptığı garip bir tercih addedilebilir.

    Pratik efektler tercihi çok övülüyordu ama bence CGI desteği ile beraber olabilirmiş. Trinity testinde gerçekten dünyaları yıkacak güçte görülmemiş bir patlamanın yaşandığı etkisini pratik ve CGI karması yaparak daha iyi verebilirlermiş. Yalnızca normal bir bomba kullanmak ve CGI'a başvurmamak sanki biraz sırıtmış. Örnek verecek olursam X-Men Wolverine'deki - ki komple CGI -nükleer patlama çok daha korkutucu ve rahatsız ediciydi. Hani Oppenheimer'ı gerçekten tırlatacak cinsten canavarımsı bir patlamaydı. Bazı şeyler - eğer iyi yapılırsa - CGI daha iyi olabiliyor. Nolan burada biraz eski kafalılık sergilemiş. Tabii bu benim yorumum. Başkaları çok inandırıcı bulmuş olabilir.

    Puanım, 10 üzerinden 8.5-8.0 olur. Dediğim gibi izlemeye değer ancak abartılan bir film.

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Bu arada Oppenheimer'ın böyle bir kitabı bende mevcut. Hani Oppenheimer'ın kendi zamanının fizik bilimiyle ilgili yorum ve görüşlerini merak eden olursa sahaflarda, internette vs araştırabilirsiniz. Böyle bir kitabın varolduğundan sizleri de haberdar edeyim diye paylaşıyorum.

    Oppenheimer (21 Temmuz 2023) | Christopher Nolan | Cillian Murphy - Matt Damon

    Schrödinger, Einstein, Feynmann'ın popüler bilim veya konferans kitapları gibi düşünebilirsiniz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • düşünsene son 100 yılın en büyük savaş olayının mimarının hayatını film yapıyorsun. insanlar bir yazarın başarı öyküsü anlatılmış gibi yorum yapıyor. Arkadaşlar, adamın ismi bile tek başına insanı germeye yetiyor. bu filmi sıkıcı bulanlar, sadece konuşma var diyenler ne izliyor anlam veremiyorum.


    son birkaç yılın oscar kazananlarına bakın.

    siz uzayda falan mı yaşıyorsunuz.

    adam düzgün film çıkmayan bir dönemde 3 saatlik şaheser yapmış bunu beğenmiyorsunuz.

    gidin 2021 yılının en iyi yönetmen oscarını alan adamın filmini izleyin bi bakalım. sıkıntı neymiş diyalog neymiş bi görün.


    Nolan gibi biri film yapıyor vizyona sokuyor. yorumlara bak. pr yapılıyor reklamı yapılıyor falan :D. sanırsın ilk uzun metraj filmini çeken bir yönetmeni piyasaya sürüyorlar. Nolan'ın reklama mı ihtiyacı var ya.


    Barbie dediğiniz filme ilkokul-ortaokul çocukları da gidiyor herhangi bir salona gidin bakın yaş ortalaması kaç diye.

    Oppeni geçmesi son derece normal.





  • Melanie Thierry kullanıcısına yanıt

    Bir filmin Oscar kazanması o filmi nitelikli yapmaz ki. Ödül töreni zaten son yıllarda tamamen politik doğruculuğa evrildi. Ödülleri alan filmlerden çok insanların aklında Will Smith'in tokadı var. Bir filmin gişesi de o filmi iyi yapmaz zaten.


    Oppenheimer'ın en büyük sıkıntısı sadece 30 sinemada tam randımanlı izlenebilecekken Nolan'ın IMAX takıntısıyla alakalı. Nolan artık sanatkar gibi değil zanaatkar gibi çalışıyor. Bu kamerayla zaten en fazla üç saatlik film çekiliyor. Ama dünya üzerindeki seyirciye, bakın ben bunu böyle çektim ama siz sadece bu kadarını göreceksiniz düşüncesi feci egoist bir dayatma. Teknik bir başarı da değil sadece arkaik bir düşünce, yönetmenin kendini tatmin etme kaygısıyla alakalı. Teknik başarı Kubrick'in örneğin Barry Lyndon filminde yaptığıdır. Fakat bunun ötesinde Barry Lyndon içeriğiyle de olağanüstü bir iş.


    Filmi izlemedim belki de çok iyi bulacağım ona bir şey diyemem. İyi de bir yönetmen. Ama her şey bir yana Nolan'ı bu kadar da abartmamak lazım. Düşüncenize elbette saygı duyuyorum.





  • Bun hafta gideceğim inşallah ama anladığım kadarı ile öyle beklendiği gibi sükse yapmadı film ..hayatımın filmi durumu yok ortada galiba.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • furandor kullanıcısına yanıt

    "Hayatımın" derken güzel bir sinema deneyimi olarak belki yıllar boyunca hatırlayabilirsiniz. Ama tabii ki dünyanın en iyi sinema yapıtını beklemeyin. Esasında şöyle, film baştan aşağı özen ve kalite kokuyor. Türünün ve konusunun ağırlığına nazaran oldukça sürükleyici, en azından gayet tahammül edilebilir bir anlatımı var. Ama salondan çıktığınızda muhtemelen bakış açınızda yeni bir pencere açılmış, hayatınızın en iyi sinema deneyimini yaşamış, diğerlerinden tamamen ayrı bir biçimde muamele edeceğiniz tamamen özel bir yapıma tanıklık etmiş hissetmeyeceksiniz. Bilakis, kuvvetli ihtimalle şunu diyeceksiniz, sonuç tatmin edici ama daha iyisi olabilirmiş. Bende uyandırdığı his bu oldu. Beklentileriniz neyse filmden ona göre bir tat alacaksınız. 


    Hafif spoiler teşkil edebileceği için spoiler içerisinde veriyorum ama bu filmde daha çok neler bulacağınızı merak ediyorsanız:


    Spoiler,

    mesajı görmek için tıklayın.
    Uzun incelememde bahsettiğim gibi mesela ben - onca büyük bilim insanının adının veya kendisinin geçmesine, bilimle sosyal gerçeklik arasında bağlantı kurma çabasına rağmen - bilime yapılan referansları biraz cılız ve az buldum. Bunun yerine sağ-sol ihtilafına bu kadar yoğunlaşan ama bunlar hakkında herhangi bir anlamlı mesaj veremeyen ancak sanki sola daha sempatik gözle bakan, bir nevi suya sabuna dokunmayan bir odaklanış o kadar hoşuma gitmedi. Filmin güya alt metninde referans olarak adı geçen Marx gibi sosyalist filozoflar veya Freud ve Jung gibi psikanalistçiler vardı ama raflardaki kitaplardan, ben Das Kapital 3.cilt okudum arkadaş muhabbetinden ve mitolojiye göndermeli müstehcen sahnelerden fazlası değildi. Filmin göndermeleri bazı yerlerde çok açık, bazı yerlerde çok muğlak veya zorlama, o kadar ki, acaba burada verilen herhangi bir mesaj yok da ben mi aşırı okuma yapıyorum diyorsunuz. Film böyle bir sürü ufak tefek detayla dolu ama bence bir bütün olarak daha iyi işlenebilirlermiş veya çok bir varlıkları bulunmadığı için komple atılabilirlermiş.
    Nolan biraz ben entelektüelim, o zamanlar popüler olan ve zaten halen geçerli olan her şeyden haberdarım raconu kesmeye çalışmış ama tam olmamış veya gereksiz gibi. Filmden bu göndermelerin bir kısmını atın, mesela Jung'a veya Marx'a olan göndermeleri, hiçbir şey değişmez. Onun yerine mesela Truman ile Stalin'in Potsdam Konferası'ndaki "elimizde yepyeni kader belirleyici bir silah var" diyaloğunu koyardım. Truman ve Stalin'in ağzından bir takım göndermeler yapıp mesajlar verirdim. Bu mesela yeterince işlenmemiş entelektüel göndermelere nazaran konuyla daha bağlantılı ve gelecekte geçmekte olan ve Strauss'un başını çektiği Washington DC entrikalarıyla, Amerikan atom enerjisi siyasetinin geleceği üzerine Oppenheimer'ın da yer aldığı komitelerindeki siyasi tartışmalarıyla çok daha tematik kalırdı. Ancak bunun aksine filmde Potsdam Konferansı ve Truman-Stalin diyaloğu sadece Trinity testinin bir an önce yapılmasına ilişkin bir bahis olarak geçiyor. 
    Nolan iyi ve orijinal bir yönetmen ama bu gibi örneklerin bence çok net biçimde ortaya koyduğu üzere en iyisi değil. Bazı hayranlarının yücelttiği kadar mükemmel olmaktan uzak. En basitinden Tenet'i düşünün. O da orijinal. Ama hep bir şey bir yerlerde eksik veya ters diyorsunuz. Bir şeyler temel sezgilere veya mantığa uymuyor diyorsunuz. Nolan bende bu etkiyi yapıyor.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • şu an 8.8 puanı ile imdb top 250 nin 21. sırasında.

  • Tek başına bakıldığında ortalama güzel film ama nolan filmlerine bakarsak benim için çok alt seviye kaldı. Bazı siteler en iyi nolan filmlerinden biri demii ve imdb puanı çok yüksek, bunları gerçekten anlamıyorum.

    Imax olarak imaxlik hiçbir şey görmedim, gayet de normal sinemada izleyebilirsiniz. Tamamının diyalogla geçmesinden şikayetçi değilim ama bu özelliğinden dolayı gayet evde de izlenebilir bir film olmuş. 1-2 sahne için gerçekten anlamı yok.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • dewe34 kullanıcısına yanıt

    Barbie yaş olayı olmasa ve hiçbir reklam yapmasa bile sırf adından dolayı oppenheimer ve nolanı katlardı zaten. Bir de ben oppenheimer salonuna giderken başka bir salondan barbie izleyenler çıkıyordu. Abartmıyorum 10 kişiden 9'u kız/kadındı. Bunu gördükten sonra gitmeye utanırım barbie'ye Oppenheimer (21 Temmuz 2023) | Christopher Nolan | Cillian Murphy - Matt Damon 


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Nicomedia66 N kullanıcısına yanıt

    Hayır tamamen diyalog olmasında sıkıntı yok. Zaten aksiyonluk bir konusu da yok ama gidip de nolan gibi bu filmi sadece imaxte izleyin demenin anlamı yok. imaxlik veya sinemalık hiçbir şey yok bu filmde. Atom sahnesi bile aman aman bir sahne değildi.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Targaryen96 kullanıcısına yanıt

    Sanırım bizim ülkemizdeki sinemaseverler ya da bizim insanımız İmax'i biraz yanlış anlamış. İmaxlik sahne yoktu ne demek ? Bu film için özel kamera yapıldı , özel siyah beyaz ve özel film yapıldı. Dijital çekilmedi bu film ,  270 kilogram ağırlığında ve 17,7 kilometre uzunluğunda eski nesil şekilde film rulosu üzerine çekildi. Sinema tarihinin en büyük görsel kaydı olarak lanse ediliyor , yanlış bilmiyorsam buda 18k şeklinde bir görüntüye sahip. Dünya da 18k görüntüyü sadece 30 salonda izliyorsun. Senin izlediğin imax ise 2k görüntü aktarıyor ve gelip imaxlik bir şey yok demek maalesef saçma bir yorum olmuş , kusura bakma ama imax denilen şey " çatlama patlamayı büyük ekranda izleyeyim " muhabbeti değil :)

  • pukiman kullanıcısına yanıt

    Hocam sonuç olarak 'IMAX' ve bahsettiğiniz kamera özelliklerinin hepsi daha güzel, daha doğal görüntüler izlettirmek için kullanılıyor. Ama bu filmde görsel anlamda kuvvetli bir şey yoktu. İster 2k, ister 20k görüntü aktarılıyor olsun sonuç olarak ikili konuşmalar izliyoruz filmin neredeyse tamamında. Bu filmi sinemada izlemek tabii ki daha güzel olur, güzel sinematografiye sahip sahneleri de çok ama genelinde normal sinematografiye sahip diyalogları izliyoruz. İlla patlama olmasına gerek yok, mesela Avatar ve Interstellar'ın inanılmaz görsellikleri ve sinematografisi var. Bence bu iki film imaxte izlenmeyi kat kat daha fazla hakediyor ve kesinlikle imax olmasa bile sinemada izlenmeli. Dünyadaki büyük çoğunluk da imax için bu tür görselliğe sahip filmleri Oppenheimer gibi biyografi filmlerine tercih eder diye düşünüyorum. Bu arada film kötü demiyorum, sadece Nolan'ın sözüne tepki gösterdim.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Targaryen96 -- 26 Temmuz 2023; 20:8:50 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Ed Wood kullanıcısına yanıt

    Filmi eğer izlediysen veya izlersen yüksek sinema kültürünle yapacağın yorumu bekleriz hocam.

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
  • 
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.