Şimdi Ara

Öldükten sonra kendimi izleyebilsem... (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
83
Cevap
1
Favori
1.842
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Quantum Limit

    Sen olayı anlamadın. Enerji-madde ortamındaki "fiziksel" ölümden söz ediyorum.

    Bilinç ise YERSİZ (zamansız) uzay dokusunu kaplayan bir (bilgi) VERİ alanıdır sadece. Yani "fiziksel" bir enerji türüne ait değildir.

    dostum şunu vurgulamak istiyorum, konuyu açan arkadaş "öldükten sonra ..vs" deyince, sende "aslında ölüm diye birşey yoktur" dedin. ama arkadaşın "ölüm"den kasteddiği şey, senin ölüm yoktur derken açıkladığın o enerji-madde ortamı değil, ölümden kasteddiği şey bilincin geri dönüşü olmadan işlevini yitirmesi. yazdıklarına ters birşey söylemiyorum, sadece konudaki ölüm ile senin bahsettiğin ölüm olgusu farklı. dolayısıyla hal böyle olunca, aslında iddia edilmeyen birşeyden sonuç çıkarmış oluyorsun. bu yüzden buna karşılık "aslında ölüm yoktur" diye birşey söylemekte bu açıdan anlamsızlaşıyor.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Counter-Strike 1.6'daki gibi öldükten sonra "Free Look / Serbest Bakış" olayı var hocam gerçek hayattada Öldükten sonra kendimi izleyebilsem... Öldükten sonra kendimi izleyebilsem... 




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-D67828229 -- 5 Aralık 2020; 18:48:27 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • hocam bende ateistim fakat bana anlatırmısınız merak ettim

  • Prof.Celal Şengör kullanıcısına yanıt
    Hala anlamadın mı, ölüm yoktur çünkü bu yaşadığımız hayat gereçek değil diyorum. Gerçeklik algı sınırlarımızın çok dışındadır. Detaylarını eski mesajımda belirttim.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Quantum Limit

    Hala anlamadın mı, ölüm yoktur çünkü bu yaşadığımız hayat gereçek değil diyorum. Gerçeklik algı sınırlarımızın çok dışındadır. Detaylarını eski mesajımda belirttim.

    bu durum bilincin bir gün işlevini kaybedeceği=öleceği olgusunu değiştiriyor mu?


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Aşırı stabil ruh haline sahip biriyim. Çünkü duygular gerçek değildir.

  • Riven Mı kullanıcısına yanıt
    Duygular gerçektir ve benim bazı sıradışı deneyimlerim oldu, ÖLÜM ANINDA. Burada her şey tecrübeye dayalıdır.

    Nasıl ölüm atlattım anlatayım isterseniz, hayatımdaki en çarpıcı ve korkutucu olay idi.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Prof.Celal Şengör kullanıcısına yanıt
    Ölçek derken ?

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Quantum Limit kullanıcısına yanıt
    Anlatın hocam tabii. Yok olma anları çarpıcıdır.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Riven Mı kullanıcısına yanıt
    Şöyle bir olay yaşadım hocam, 10 yıl evvel.


    Sabah yataktayım uyuyorum, yaz aylarıydı hava sıcak, saat belki 6 - 6:30 suları. Bedenimde bir tuhaflık hissetimeye başladım. Çok zaman geçmeden gözlerimi aralamaya çalıştım ve az miktarda ışık gördüm ve gözlerim tekrar kapanıverdi ama bilincim yerinde. Daha sonra etrafımdaki her şey hafifçe titreşmeye başladı sanki havada parazitlenme oluşuyordu, sanki atomlar birbirleriyle kaynaşmaya başlamıştı gibi. Havada ufak partiküller kaynıyordu ve kulaga garip gelen kısık fısıltılı bir sesi vardı bunun. Bu şey gittikçe artmaya başladı parazitlenme yogunlaştı ve yavaşça tüm cevremi sarmaladı ve bedenimin derinliklerine ilerlemeye başladı. Bu öyle bir şeydi ki parazitlenme sanki beni kendi kotrolü altına almaya çalışıyordu ve o anda bedenimin fonksiyonlarını kaybetmeye başladığımı anladım ve kapalı gözlerimin ardından kendi bedenimi görmeye başladım.

    O anda zaman kavramı tamamen yok olmuştu. Zaman ve boyuttan tamamen bağımsız bir ortamdaydım.

    Yatakta sırt üstü yatıyorum ve içimdeki bilincim hafifçe omuzlarımdan kafamdan ayrılmaya başladı, başımın üzerinde çok yoğun bir yük hissedebiliyordum. Bu öyle bir şeydi ki sanki o anı yaşamak için programlanmıştı bu olay. Yani bilincim bedenimi bırakıp gitmek istiyordu bedenimi umursamıyordu, bunu tüm sezgilerimle algılıyordum onun gidecek bir yeri vardı ve kendine ait başka bir yer. Bu yüzden gitmeye kararlıydı.

    Bilincim büyük bir teslimiyet (adanmışlık) hissiyatı içindeydi.

    Ben buna karşı koymakta çok ama çok zorlanıyodum, ego tamamen SIFIRLANMIŞTI ve (o an için) benden geriye kalan her şey saf bilincimden itibaretti. Ölecektim ama gitmemeliydim, çaresizlik çözüm değildi ve bir an sonra aklıma dünya kelimesi geldi. Dedim "dünya, hayat" ve gerçek hayatın anlamı dünyaya bağımlı kalmak. Çok direndim hayatımın EN UZUN ve AĞIR anını yaşıyordum ve sonra.... 

    ... çook yavaş bir şekilde sol tarafıma döndüm, gözlerimi açmaya çalıştım çok zordu. Gözlerimi açtım ve karşımda odanın duvarını gördüm ve beynim tamamen silinmişti (sıfırlanmıştı gibi). Kendimle ilgili hiç bir hatıra kalmamıştı ismimi dahi hatırlayamadım. Sonra 4 - 5 dakika kadar duvara bakakaldım ve ismim yavaşça zihnimde belirmeye başladı ve hatırladım. Gözümden yaş gelmişti beynim o kadar yorulmuştu ki anlatamam.

    İşte bende bu büyük yaşam arzum sayesinde hayata kalmayı başarmıştım.


    Belirteyim tam uyku hali değildi ve aşırı büyük bir teslimiyet duygusu vardı. Nasıl atlattığımı bir ben bilirim, yaşayanlar bilir. Hayatımın en zor anıydı.


    Belirli psikedelik deneyimler inanılmaz algısal şeyler yaşatır ve bunun büyük bir önemi var, çünkü bu deneyimlerden sonra gerçek hayata bakış açınız asla eskisi gibi olmayacak. Bir süre sonra büyük bir aydınlık yaşadığınızı fark edeceksiniz ve gerçek hayattaki algılarınız çok daha gelişmiş olacaktır. Hayatınızı etkileyecek olaylara daha kontrollü bir şekilde karar vermeye başlayacaksınız. Yaşamın, canlıların ve kahinatın değerini çok daha iyi anlayacaksınız. Daha mütevazi ve insancıl bir bünyeye bürüneceksiniz.

    Hayattaki en zor şey kendimizi, kendi öz benligimizi tanıyıp kabullenmektir. Dmt (dimetiltriptamin) hormonun etkisi vücuttan ayrılmış bilincin mümkün olduğunu açıkça göstermektedir. O egoları parçalayıp gereksiz korkularımızı sonsuza dek yok eder.

    Dmt hormonu insanların çok derin bir gerçeklik hissine sahip olmasına, gerçeği daha temel bir düzeyden anlamalarında kalıcı bir etki sağlar. Yaşamın nasıl işlediğiyle ve bir insan olarak bu yaşam sisteminin neresinde olduklarına ilişkin büyük ilham sahibi olmalarında büyük bir rol oynar.


    Beynimizdeki epifiz bezi bilincin birkaç kilidini elinde tutar. Kilitleri açmak için DMT (bol miktarda DMT hormon salınımı) gereklidir. O anda binlerce bilginin beyni doldurması ve senelerce deneyim yaşatmasının nedeni budur. Algı o derece açılır ki insan bazı çözülmeyen sorularına cevaplar alabilir. Bunu sakın hafife almayın.


    DMT etkisi bir kez yaşandığında, dünyanın tüm maddiyatı o eski değerini kaybeder.


    Epifiz, düşünce evreninden gelen düşüncenin beyine gelmesini sağlayan organdır. Epifiz bezi aynı zamanda ölüm anında dmt'nin salgılandığı yerdir.



    DMT belgeseli (Türkçe altyazılı).


    İyi seyirler

    Not: Dakika 33:50 - 35:00 arası, yaşadığım olayın birebir aynısını anlatıyor.






    Ünlü şair William Blake sözünü hatırlayalım


    Öldükten sonra kendimi izleyebilsem...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Quantum Limit -- 5 Aralık 2020; 23:52:13 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • Riven Mı kullanıcısına yanıt
    Keşke gerçeklik bu kadar yanıltıcı olmasaydı diyorum ama dediğim gibi hayat yine tüm bu olumsuzluklara (ilüzyona) rağmane yaşamaya değerdir Geçmişte çok çektim çünkü (aile içi sorunlar).

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Riven Mı kullanıcısına yanıt
    Belirteyim. DMT hormonu normal şartlarda, yüksek miktarda hayatta sadece iki kez salgılanır. Doğarken ve ölürken.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Quantum Limit -- 6 Aralık 2020; 0:26:50 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Belki 100 yıl sonra yarı robot olarak insanlar yaşayabilecek, beyin yeterli besini alırsa kolay ölmüyor ve problem pek çıkarmıyor, kafanız kendiniz, altınız pilli bebek şeklinde veya bozulan organ robotize şeklinde, 200-300 sene yaşamalar olabilir.

    Organların içinde en berbat ve sorun çıkınca adamı götüren pankreas ve bunun doğru düzgün tedavisi yok, Steve Jobs da bundan gitmişti, şuna bir çare bulsalar gerisini hallediyorlar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi selamivural -- 6 Aralık 2020; 1:31:3 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • sonsuza kadar karanlıktasın


    yazmissiniz da materyalist misiniz?

  • Quantum Limit kullanıcısına yanıt

    Ölçek değil dostum, "öleceği" yani ölmek, bilincin işlevini kaybetmesi.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Quantum Limit

    Belirteyim. DMT hormonu normal şartlarda, yüksek miktarda hayatta sadece iki kez salgılanır. Doğarken ve ölürken.

    Uyurken de salgılanır.

  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.