Şimdi Ara

İnsan Nedir?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
19
Cevap
0
Favori
949
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Doğdumuzdan beri büyüdüğümüz çevre, beraber vakit geçirdiğimiz insanlar, okuduğumuz kitaplar ve yaşadığımız olaylar. Bizi biz yapan tüm bu şeylerin bize olan etkisi. Yani karakterimizi ve hayatımızı şekillendiren aslında burada saydığım örnekler. Kendi başımıza düşünüp bir şey oluşturmuyoruz veya kendimizi şekillendirmiyoruz. Yaptığımız her şey dış dünyanın bizde bıraktığı etkiler sayesinde gerçekleşti. Mesela bu yazıyı okuyup neyden bahsettiğimi araştıracaksınız. Veya resim kursuna gitmek istiyorsunuz ama buna vesile olan sizi etkileyen başka 1 şey. İnsanları tamamen dış dünya mı şekillendiriyor?




  • Dış dünyadan etkileniriz fakat biz de dış dünyayı etkileriz. 


    Yani insan etkileyen ve etkilenen biyolojik olarak insansılar grubundan dik yürüyen sosyal bir canlıdır. Araştıracak ve karmaşık kompozisyonlar kuracak, olayları farklı detaydan alabilecek en zeki biyolojik varlıktır, en azından dünya üzerinde bu şekilde. Başka yerlerde bize ulaşmayan farklı formlar olabilir de, olmayabilir de. 

  • Bağlamını sağlayamayacağın iki veri ne olabilirler ki tek başlarına?

  • Karşılıklı ilişki var. Dış dünyaya genetik kodlarımıza kadar işlemiş oldukça derin bilişsel ve güdüsel tepkiler veriyoruz; bir yandan bu karma duygu ve akıl tabanlı ama duyguların ağır bastığı tepkilerle kendi özgün bağlamımızı teşekkül edip dış dünyayı biçimlendiriyoruz. Bazen çok kökten şekilde dönüştürüyoruz. Yine de limitler var. Biyolojik limitler, fiziksel limitler, bilişsel limitler, kültürel bariyerler, temel psikolojik şartlanmışlıklar, kavramsal, linguistik bağlamlar, insan bilişselliğine araç teşkil eden konseptler ve düşüncelerin algı sınırları vs. John Locke'un Tabula Rasa'sı şüphesiz indirgemeci bir abartı ama kültürel varlıklar olduğumuz için çok önemli ve iki yönlü bir ilişki kapsamında geçerli. Bir Alaskalı neden namaz kılmıyor veya bir Çinli neden şükran günü kutlamıyor sorusu misal insanı biçimlendiren kültür coğrafyasının dağılımıyla ve "kültür ile programlanmak" üzere doğan bizlerin o coğrafyadaki mevkilerden birisine denk düşen doğum kazasıyla açıklanabilir. Hiç kimse hangi ortamda doğacağını kendisi seçmedi ve kültür ile sosyal gerçeklik insanın kültürel ve sosyal yaşantısı belirledi. Bu yaşantı biyolojiye vs aykırı da olabilir. Açıkça sağlıksız ve maladaptif de olabilir. İnsan doğasının dikte ettikleri veya talep ettikleri ile çevrenin dikte ettikleri veya talep ettikleri arasında gergin ve hassas bir ilişki var. Homo Sapiens doğanın sınırsızlığı karşısında özünde mantıksal ve epistemolojik bir ikilemin esiri olan sınırlı bir organizma. Kendi sınırlarını bizzat çizen ama doğadan gelmişliğin verdiği taşkınlığını açığa vurduğunda bizatihi doğa tarafından sınırlanan veya ortadan kaldırılan bir organizma, aslında her canlı gibi. Özelde ama doğadan gelen kudretle doğayı manipüle de ediyoruz, doğayı çoğaltıyoruz (vis-a-vis, kuvvete karşılık kuvvet). Post-modern düşünürlerin idrak edemediği veya sezemediği bir gerçek olduğunu düşünüyorum o da gücün veya doğanın tüm insan yaratımları karşısındaki o üstün hakikat boyutu. Antropomorfizme karşı doğayı anlatma metafiziğime tam gaz devam edeceğim çünkü biliyorum ki epistemolojim üstün. Sosyal gerçeklikle doğa arasında bir ayrım yapıp bağ kuracak kadar zekiyim. Neyse ki.





  • İnsanı en zeki yapan nedir? Hayvanlar da mantık kurabilir ve ona göre hareket eder. En zeki olmak insanı en üstün mü kılar?@Dark Crystal

    Kendi başına oturup düşün. Ne fikri üretebilirsin? Düşündüğün her şey yaşadığın, gördüğün, okuduğun şeyler.@Fridolf

    Eskiden buralarda Hado adında bir arkadaş vardı. Belki hala vardır ama ben uzun süre yoktum. Bu arkadaşın kullandığı dil farklıydı. Kimsenin bilmediği kelimelerle anlatırdı merhamını. Sen de ona benziyorsun ancak sen Batı o Doğu gibiydi. @Nat Alianovna
  • İnsanı en zeki yapan hem başardıkları, hem bilgiyi yazıya dökmesi hem de süreci yönetme, ve çevreye uyum yeteneğinin yüksek olmasıdır. Bugün matematik dilini en karmaşık şekilde çözen, fen bilimlerini uygulamaya koyan, yazı sayesinde edebiyat, tarih gibi disiplinleri de geliştiren insandır. Tüm canlıları geçtim, insansılar grubunda dahi bunu sadece insan yapabilmiştir. Tabii insanın bu hale gelmesinde değişim sürecinin de ciddi bir etkisi var.


    En zeki olmak hiçbir şekilde insanı bana göre üstün kılmaz. Tüm canlıların barınma, beslenme, yaşama hakkı var.

  • Tüm bu saydıkların insanların başarısı mı? İnsan da bir hayvansa nasıl bu kadar sivrilebiliyor diğerlerinden? Bir zürafayla insanın tek farkı insanın daha zeki olması mı?

  • Evet, bana göre insanların başarısı. Canlılardaki rekabet ve değişim sürecini maratona benzetebiliriz. İpi göğüsleyen şu anda biziz. Zürafayla insanın arasındaki tek fark zeka değil elbette, zürafa bir otçul olarak sakin bir hayat için değişti, biz kendimize daha iyi bir hayat sunmak ve yeni bilgiler keşfetmek için değiştik. 

  • Bir zürafa da bizim gibi devletler kurup, kitaplar yazıp, fikirler uğruna savaşarak ölebilirdi. Neydi onları bunlardan alıkoyan? Ya da biz insanoğlu neyi başardık da bu hale geldik? Bizim farkımız sadece iyi toplumsal becerilerle açıklanacak gibi durmuyor.

  • Evet, bizim farkımız sadece iyi toplumsal becerilerle açıklanamaz elbette. Benim düşüncem, bu noktada Matematik biliminin Olasılık konusu devreye giriyor. İnsanların ataları Sapiens olana kadar çeşitli olasılıklar vardı. Ya diğer türlere değişecektik ya da Sapiens'in yolundan gidecektik.


    Burada bizi bu noktaya getiren bazı dönüm noktalarından bahsedebilirim. Ağaç kültürünü bırakan canlılar, bir anda savunmasız şekilde savanada kaldılar, bunun için bipedalizm dediğimiz dik insanlar koşma becerisi edindi. Koşma becerisi edinen insan, kedi türlerinden ve yırtıcılardan korunmak için ateşi keşfetti. Ateşte yiyecek pişirmeyi öğrendik, insan zekası pişmiş proteinle birlikte gelişti.


    Burada ilk insanları kesinlikle küçümsememek gerek. İlk insanlar bulundukları bölgenin haritasını zihinlerinde çok iyi çıkarıyorlar, zehirli ve zehirsiz meyveleri ve bitkileri biliyorlar, mamut ve envai çeşit otçul türlerini çok farklı tekniklerle avlamasını biliyorlardı. Hatta bunu mağara duvarlarına sanatsal şekilde çiziyorlardı. Öyle ki ilk insanların mağaralarında kemikten flütler vardı. Ölülerini çiçeklerle ve sevdikleri eşyalarla gömüyorlardı. Ölen insanların üzüntüsünü yaşamak ve özlemlerini giderebilecek ahiret inançları vardı. Kemikten iğneler yapıyorlar deri elbiseler dikiyorlardı. Ateş başında sözlü bir kültürleri vardı.


    Bu konuda Harari'nin Hayvanlardan Tanrılara; Sapiens eseri de okunabilir. Üçüncü paragrafımdaki çoğu bilginin içeriği bu kitapta da var.


    Bugün biz insan olarak sadece bir alan üzerine uzmanlaşıyoruz, ve diğer tüm kaynaklarımız peynirimiz, giyeceğimiz hazır alıyoruz. Yani Lidyalıların bulduğu para ile sadece.


    Şunu da belirtmek lazım yarın birgün zürafaların değişip insandan zeki bir form olmayacağının garantisi yok. Belki de başka türler de olabilir.


    Edit: Doğal Seçilim'in de etkisi Olasılık kadar var bunu da belirtmek lazım. Güçlü ve zeki olanlarımız hayatta kaldılar ve türlerini devam ettirdiler. Bu bütün canlılarda vardı. Yalnız zeka ve başarı konusunda insan öne çıktı.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-94E0EF87A -- 22 Aralık 2021; 12:24:49 >




  • Anladım. Mark Twain'in İnsan Nedir kitabını öneriyorum ben de.

  • Batı bende eleştirellik, natüralizm, rasyonalizm, teknokratçılık, özgürlük çağrışımları yaptığı için dediğinizi açıkçası iltifat olarak aldım ancak Batı - Doğu stereotipik ayrımını veya Batı ile Doğu kategorizasyonunu araştırma veya yorumlamada sık sık sakıncalı buluyorum. Batı - Doğu bence sandığımızdan çok daha geçirgen. Özü "Yunan" olan her şey Batılı deyip işin içinden çıkabiliriz ama Yunan'da "Doğulu" unsurlar ve alışkanlıklar var. Bir yandan Doğu'da da bariz bir Yunan tesiri var. Bir Bizans gerçeği var. Bizans Doğu mudur Batı mıdır? Batı'nın öz temelleri Hellenizm, Roma siyasası ve mevzuatı nasıl "Doğulu bir otokrasi" veya "Doğu mistisizmi" formatında vücut bulabilir? Atıyorum Batı ile Doğu resminde neo-Platoncular nerede duruyor? Farabi, İbn-i Sina, İbn-i Rüşt Doğu mudur Batı mı? Bahsettiğiniz arkadaşa da bir atıfta bulunalım. Onun yazdıklarını anlamazdım; şimdi de anlayacağımı sanmam (anlaşılamamak tercih ettiğim veya ideal bulduğum bir durum değil) bu durumda Doğu veya Batı kafası temelinde değilse de amaç olarak kendisiyle ayrışıyoruz. Başvurduğum terimlerin belirli alanlarda kullanımları ve genellikle yaygın anlamları var ama o arkadaşınkilerde yoktu; fazlasıyla öznel biçimde çok enteresan bir kelime haznesi kullanıyordu. Belki de geldiği geleneği hiç mi hiç bilmediğimden cehaletimden böyle söylüyorum. Belki bir gelenek veya başlık çerçevesinde kullanımları vardır. Siz nasıl hissediyorsanız ben de aynı şekilde.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >




  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt

    Hocam benim eski isimlerim Data Black ya da Denamint idi. Hado'yu hatırlıyorum. Hado'nun mistik bir dili vardı. Bir mantığı vardı ama dili sırlıydı. Açıkçası ben anlamıyordum.


    Siz daha bilimsel bir dil kullanıyorsunuz, dürüst olayım, ülkede sizin kadar bilgisi olan bir insan görmedim. Konu sahibi de bunu kastetmiş sanırım.

  • Sizi biliyorum. İltifata karşı teşekkür edeyim. Ülkede benden bilgili çok insan var. Eminim. Ama parıltı varsa kıymetini bilmek de parıltı göstergesi. Forumda olduğunuzdan bu yana açtığınız başlıkları ve sorduğunuz soruları takdir ediyorum. Böyle konu açan pek kalmadı.

  • İnsanlığın gelişimindeki konumunu tüm insanlığa atayıp, kendimizi takdir etmemizi yanlış buluyorum. İnsanlığı ileriye taşıyan sadece küçük bir yüzdenin bulunduğunu, diğer insanların sadece, halihazırda oluşturulmuş olan kavramlara ve insani değerlere uygun hareket ettiğini, zarar vermediklerini veya minimum şekilde zarar verdiklerini (sizi ısıran bir köpeğe ne kadar kızsanız da, hayvan olduğunu, bunu ona anlatamayacağınızı bilirsiniz) ve bu ilerici azınlıktaki insanların önüne ne mutlu ki, geçmemiş olduklarını düşünüyorum.


    İnsanı zeki yapan noktadan biyolojik olarak değil de daha çok psikolojik ve sosyal açıdan bahsetmek istiyorum. Aldığım tanım kelimesi kelimesine olan eşdeğerinden ziyade, günümüzde insanlıktan bahsedilirken gelişigüzel kullanılan, arkaplanı boş olan zeki tanımı. İnsanlığın dünyada tepede olmasının en büyük nedeni işbirliği ve kitlesel olarak soyut düşünme ve soyutlama yeteneğidir. Kitlesel olarak belirli kavramlara inanabilmek, ortak yaratılan değerlere sahip olmak ve bunlara göre hareket etmek, empati yeteneği, mübadele becerisi ve en önemlisi de dil, insanlığı bu noktaya taşıyan en önemli unsurlardandır.


    Soyutlama, bir kişinin telefonun nasıl çalıştığını öğrenmesine gerek kalmadan onu kullanabilmesidir. Gerçekleştirilen çoğu işin temelinde karşılıklı bir kaynak alıp verme yatsa da, insanlar, temel olarak, insanlığın tümününün iyiliğini düşünerek belirli eylemlerde bulunabilirler/bulunmuşlardır. Bir maymunun, yaptığı hiçbir eylem maymun ırkını ilerletmek için yapılmamıştır. Sadece küçük düzeyde, kendi yaşama alanını ve onun içindekileri düşünebilir. Ortak bir maymunluk algısı yoktur. İnsanları ayıran en önemleri noktalardan birisi, kişinin yoldaki taşı başkası takılmasın diye kenara çekmesidir.


    İnsanı üstün kılan şeyin zekadan daha çok, üstünlük başlığı altındaki sınıflandırmanın öğelerinin, karşılaştırılan elemanlarının her birinin arasındaki olan farktan kaynaklandığını düşünüyorum. Demek istediğim şu, ele aldığımız birkaç öğeye (zeka, güç vb.) sahip bu karşılaştırmaya tabii tutulan her bir elemanın, zekasında veya gücündeki seviyenin diğerlerinin aynı becerilerdeki/kavramlardaki seviyesiyle arasında olan fark, üstünlüğü yaratan temel nokta. Örnek olarak, belli bir zekadayız, herhangi bir hayvana göre ulaşılmaz bir noktadayız. Bazı canlılar güç açısından bizden çok daha önde ancak insan zekasının karşında durabilmek için yeterli değil, öyle bir güç seviyesi düşünün ki sahip olduğumuz zekanın hiçbir önemi kalmayacak. Böyle bir farktan bahsediyorum.


    @Mushi-Shi Bu arada Hado'yu hatırlıyorum, sanırım avukattı. Zero isminde bir arkadaşım vardı, siz de bana onu çağrıştırdınız, bazen rastgele onun konusuyla karşılaşırım amacıyla burayı ziyaret ederim, birkaç senedir ilk defa yazıyorum.





  • Doğu Batıdan kastım bilimsel ve mistikti. Veya gelişmiş ve ilkel de diyebiliriz. Ancak bu geiişmişlik sizi yanıltmasın. Batının aradığı ve ulaşacağı yer de doğudaki ilkellik. Zaten dediğiniz gibi sürekli bir devinim halinde. Nasıl Hado mistik kelimeler kullanıyorsa siz de bilimsel kelimeler. @Nat Alianovna

    Bu azınlığın bahsedilen sıçramayı yapmasını tesadüflerle(olasılık) açıklamak bana olağan gelmiyor. Koşullar uygundu ve değiştiler. Hayır. Bana göre bu azınlık koşullara uygundu. Koşullar onlara değil.

    O halde bir grup maymuna aynı süreçleri uygulayalım. Azınlık olan insanların geçirdiği süreci. Ve sonuçlarının aynı olmasını bekleyelim. Hiç yoktan yaklaşsınlar bize. Ne kadar faydalı olur?

    Dediğinize göre tüm hayvanlarda bu potansiyel var. Sadece rüya görüyorlar ve uyanmaları gerekiyor. İnsanlar gibi.

    Zero'yu ben de hatırlarım. Farklı konular açıyordu. Ancak kendimle bağdaştıramadım. Bu gidişle bütün forumu yad edeceğiz :) @Kfkzz




  • Motivasyonu ve karamsarlığı dış dünyadan alıyoruz . Bir şeyler başarmak için bu güçleri aslında içimizde aramalıyız ama malesef dış etkenler ve çevre faktörü çoğu zaman aldığımız kararları ve yaşamımızı etkiliyor .
  • o da bir bakış fakat başka etkiler de var. birkaç yıl önce okuyup çevirisini yaptığım bir makalede de ' biz genetik eğilimlerimiz doğrultusunda çevremizi de seçiyor ve bağlamını şekillendiriyoruz' gibisinen bir ifade geçiyordu. yani genetik( biz) ve çevre (dışımızdaki her şey) gibi bir iki ayrı kutup yok deniyor. artık bu faktörlerin birbilerini de bükebildiği biliniyor belli derecelerde. epigenetik de buna eğiliyor zaten.

  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.