Şimdi Ara

2.Viyana Kuşatması

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
10
Cevap
0
Favori
391
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • II.Viyana Kuşatmasında Kırım ordusunun yardıma gelmemesi olayı nedir? Detaylı bilen var mı?




  • Kırım Tatarları Viyana'da çok aktif roller üstleniyorlar ancak akıncılık ve yağmacılık odaklı hafif süvari temelli olan göçebe askeri yapıları uyarınca, uyarılarını pek ciddiye almayan sadrazam Kara Mustafa Paşa'dan yediği hakaretleri de göz önüne alan Murad Giray Han Tatar güçlerini belirli zamanlarda (birleşik Leh-Alman-Avusturya kuvveti karşısında) geri tutuyor ve Murad Giray Han Viyana kuşatmasının bozgunla sonuçlanmasından sonra Osmanlı ve kimi müellifler tarafından günah keçisi ilan ediliyor. Bir Tatar Müslümanı olan Murad Giray'ın tavrı şu şekilde özetlenebilir: "Doğru dürüst önlem almayan ve gerçekten işe yarayacak türde çaba göstermeyen o Türk (Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve Osmanlı) Allah'ından bulsun! Muhammed'in ümmetinin başına bir bela onlar! Tatarlarıma boş yere intihar etmeyi emretmeyeceğim. Bu yaptığım dindaşa (Müslüman Osmanlı'ya) ihanet sayılsa bile!"

    Gerçekten de Murad Giray'ın elindeki süvarinin Lehistan (Polonya - Litvanya) hükümdarı Jan Sobieski ile Loren Dükü Karl'ın komutasındaki birleşik Leh, Alman ve Avusturya İmparatorluk güçlerine karşı herhangi bir şansı (özellikle de Murad'ın tutması gereken ama tutmak yerine Murad'ın gelen düşman hakkında haberdar etmek için Osmanlı ordugahına gittiği Viyana civarındaki İskender Köprüsü'nde) yoktu çünkü Hıristiyanların emperyal koalisyonu hafif süvariden teşekkül Tatarlara kıyasla bu hafif süvarileri kolaylıkla ezebilecek hafif ateşli silahlardan atak zırhlı süvarilere ağır piyadelere kadar çok çeşitli askeri unsurları bünyesinde barındırıyordu ve "Alman Savaşları" olarak da bilinen 30 Yıl Savaşları dizisinde Avrupa'nın askeri teknolojisi ve teknikleri iyicene bilenmişti. Osmanlı kuvvetleriyle Tatarların karşısında ateş gücü kendininkilerinden daha fazla olan düzenli ve profesyonel bir ordu vardı. Giray da zaten sürekli tehlike altındaki toprağı Kırım'ı savunması için hayati önem taşıyan kuvvetlerine zaten buna değer olmayan bir müttefik uğruna lüzumsuz zaiyat verdirmemeyi tercih etti. Günümüzden bakarak Murad Giray Han'a hain demek oldukça kolaydır. Ancak düşmanın topları fena ve ayrıca sayıca çoklar diye mektup yazdığınız sadrazam hazretleri size ben onları kendi bekçilerimle dahi tepelerim diye cevap verip uyarınızı gerçekten ciddiye almazsa üstüne size hakaret ederse siz de askerlerinize, esas yurttaşlarınıza (Tatarlara) intihar etme emri vermezsiniz.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt

    Bu bilgilerin kaynağı hakkında bilgi alabilir miyim ?


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Periah

    Bu bilgilerin kaynağı hakkında bilgi alabilir miyim ?

    Karma olarak birkaç kaynak kullandım ama Murad Giray'a özellikle odaklanmamın sebebi internette birkaç yerde "Türk'e" laf ettiği ve düşmanla çatışmaya girişmeyip öylece geçmelerine müsaade ettiği için "vatan haini" olarak lanse edildiğini görmem ama gerçekte Murad'ın "Türklüğe ihanet ettiğinden" haberi dahi yoktu kendisini Ümmet-i Muhammediye'nin parçası olarak gören bir Tatar olarak (Tatarlar Türk olmalarına rağmen o zamanlar da Osmanlı Türklerini ayrı bir toplum olarak algılarlardı) akıllıca davranıp (Merzifonlu sadrazamın şahsında temsil olunan) Türk'ün mağruriyet ve ahmaklığından ötürü zarar görmek istemedi. Diğer Tatarlar da bunu istemedi. Başlıca ana kaynaklar Tarih-i Mehmed Giray ile Silahtar Fındıklılı Mehmed Ağa'nın Zeyl-i Fezleke'si. İlhamlandığım ve temel olarak baz aldığım ikincil kaynak ise Cihan Yalvar'ın Suçlamaların Gölgesinde Bir Kırım Hanı: Murad Giray isimli makalesi. Başvurduğum diğer ikincil kaynaklar Caroline Finkel'in Rüyadan İmparatorluğa Osmanlı'sı, Robert Mantran'ın derlediği Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, Alan Palmer'ın Osmanlı İmparatorluğu'nun Gerileyiş ve Çöküşü, Barbara Stollberg Rilinger'in Kutsal Roma İmparatorluğu.

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt

    Yanıt için teşekkürler. Murad Giray''ın olayla ilgili sözlerini bile aktardiginiza göre bu konuda spesifik bir kitap okuduğunuzu düşünmüştüm. Gerçekten de okumussunuz.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • osmanlı iyi ki 2.viyana kuşatmasında başarısız olmuş yoksa dünya şu an bu gelişmişlikte asla olmazdı her açıdan geri kalırdı.

  • quote:

    Orijinalden alıntı: taııbuv

    osmanlı iyi ki 2.viyana kuşatmasında başarısız olmuş yoksa dünya şu an bu gelişmişlikte asla olmazdı her açıdan geri kalırdı.

    Neden ki? Viyana Avrupa'da önemli bir bilim, kültür ve siyaset merkezi ama o kadar da belirleyici bir yer değil. Mozart bildiğimiz Mozart olmazdı belki ya da Avrupa haritasının yeniden çizildiği bir Viyana Kongresi'nden hiç söz etmezdik. Entelektüel açıdan Viyana Çevresi'nin figürleriyle Popper, Schrödinger, Freud gibi tanıdık isimler de çıkmazdı ama kendilerinin alternatiflerini Avrupa kültürü zaten üretebilirdi ya da Avrupa bunları hiç üretmeden Dünya'yı da etkileyen teknolojik gelişmesini kesintisiz şekilde sürdürebilirdi. Dünyanın bu teknolojik gelişmişliği bence başta İngiliz ve Fransız olmak üzere Avrupalı güçlerin kolonici emperyalizminden ve bu emperyalizmin amansız ticaret dayatmalarından geliyor. Avrupa emperyalizmi aslında istemeden de olsa gelişmiş bir endüstriyel medeniyet ihraç etti. Fikirlerin, yöntemlerin ve teknolojinin Dünya'nın geri kalanına taşınmasına, Batılı emperyalizmle rekabet etmeyi arzulayan toplum ve devletlerin bunları talep etmesine yol açtı. Viyana ve sonradan Avusturya - Macaristan'a dönüşen Habsburg İmparatorluğu'nun bu kolonizasyon ve emperyal ihraçtaki rolü kısmi. Osmanlı zaten Habsburg gücünü devirseydi bile başta Rusya olmak üzere başka bir Avrupalı güç tarafından durdurulur sonra da ezilirdi zira Osmanlı ordusu eski üstünlüğünü II.Viyana Kuşatması zamanında çoktan yitirmişti. O zamanlarda da korkutucu ve kalabalık bir orduydu ama Avrupa'nın yeni metalurji ve askeri metotları karşısında artık kırılgandı ve göğüslenemez değildi. Daha II.Viyana Kuşatması'ndan neredeyse bir asır önce Zitvatorok Antlaşması ile sonuçlanan 1593 - 1606 Avusturya Osmanlı Harbleri'nde bu gerçek ortaya çıkmıştı. İlk defa o savaşlarda kimi Avrupalılar Osmanlıların karşılarında yetersiz kaldığını açık açık dillendirmiştir. Viyana düşseydi ardından St.Petersburg, Venedik, Kutsal Roma liginin sayısız parçası, Paris, Amsterdam, Londra, Königsberg, Berlin, Varşova vb kalacaktı ve Osmanlı geç 17.yüzyıl ve 18.yüzyılın tamamında artık hiçbirisine gücünü yettiremezdi.

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Merhaba;


    Viyana Kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanmasında; protokol sorunu çok ciddi rol oynuyor.


    Eğer Padişah seferde olsaydı IV. Mehmet, protokol sorunu çıkmayacaktı ve Kırım Hanı verilen emri tatbik etmek zorunda kalacaktı ama Serdar-ı Ekrem'in Sadrazam olması, al-i cengiz soyundan gelen Murat Giray'dan üstün olduğu ve emir verebileceğini anlamını taşımıyordu ya da en azından Kırım Hanı o şekilde düşünüyordu.


    **Sadrazamlar ile Kırım Hanları arasında hep bir çekişme olmuştur zaten Osmanlı bir sonraki yüzyıl olan 18. yy da yaşadığı en büyük felaketin sebebi yine bir Kırım Hanı olacaktı.

  • Çünkü adam durumun ümitsiz olduğunu net olarak idrak ediyor ve sadrazamı bu konuda defalarca uyarmasına rağmen ciddiye alınmıyor. Sadrazamın Kırım Hanına verdiği son emir adeta bir intihar göreviydi. Kırım Hanıda kuvvetlerinin telef olmasını engelleyip geri çekilmiştir.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.