Şimdi Ara

ANADOLUYA YERLEŞMİŞ OLAN 24 OĞUZ BOYU VE YERLEŞTİKLERİ BÖLGELER

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
65
Cevap
13
Favori
176.604
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
9 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  •  ANADOLUYA YERLEŞMİŞ OLAN 24 OĞUZ BOYU VE YERLEŞTİKLERİ BÖLGELER

    OĞUZ BOYLARININ ANADOLU’DAKİ YERLEŞİM YERLERİ


    1-KAYI

    Kayıhan Afyon-Emirdağ
    Karaçavuş(Kürtler kayı) Amasya
    Kayı (Balakayı) Ankara-Yenimahalle-Kazan
    Yenikayı (Zirkayı ) Ankara-Yenimahalle-Yenikent
    Kayı Ankara-Güdül
    Kayısopran Bolu-Gerede
    Kayı Burdur-Çeltikçi
    Demirli ( Kayı ) Burdur-Ağlasun-Karaaliler
    Kayıçivi Çankırı-Kargın
    Gölezkayı Çankırı-Eldivan
    Hisarcıkkayı Çankırı-Eldivan
    Kayı Çankırı-Ilgaz-Belören
    Kayılar (Kayıbekir) Çankırı-Orta
    Kayıören Çankırı-Orta
    Çaparkayı Çankırı-Şabanözü
    Kayı Çorum-Merkez
    Kayı Çorum-İskilip
    Kayı Çorum-Mecitözü
    Kayhan (Kayhanköy ) Denizli-Merkez
    Kayı (Selmik) Diyarbakır-Bismil-Yukarısalat
    Kayı (Yukarışingirik) Diyarbakır-Dicle
    Kayı Erzincan-Refaiye-Akarsu
    Kayı Eskişehir-Çifteler
    Kayı Eskişehir-Mihalıççık
    Kayhan( Kayıhan) Giresun-Bulancak
    Kayı Isparta (Merkez)
    Kayı Kastamonu-Kuzkaya
    Kurtkayı (Merzuklar) Kastamonu-Kuzkaya
    Kayıköy Kastamonu-Daday
    Aşağıkayı Kastamonu-Tosya
    Yukarıkayı Kastamonu-Tosya
    Kayıcılar Konya-Bozkır-Belören
    Kayı Kütahya-Emet
    Kayı Kütahya-Tavşanlı
    Kayı Nevşehir-Hacıbektaş
    Kayı Niğde-Bor
    Kayı ( Hedil ) Mardin-İdil-Haberli
    Kayı Sivas-Suşehri-Akıncılar
    Kayı Tekirdağ ( Merkez )

    2-BAYAT

    Şambayadı Adana (Merkez)
    Şambayat(Bucak) Adıyaman-Besni
    Bayatcık Afyon (Merkez )
    Bayat(Hambarcın) Afyon-Emirdağ
    Bayat Amasya(Ezine)
    Bayat Amasya(Merzifon)
    Bayat Ankara-Ayaş
    Küçükbayat(Bayatatik) Ankara-Bala-Karakeçili
    Zümrütova (Bayat ) Antalya-Elmalı-Akçay
    Bayat Antalya-Korkuteli
    Bayatbademleri Antalya-Korkuteli
    Bayat Aydın-Konakpınar
    Bayat Bilecik-Gölpazarı
    Yakabayat Bolu-(Merkez)
    Bayatlar Çanakkale-Yenice-hamdibey
    Bayat Çorum-Merkez(ilçe)
    Bayat Çorum-Kargı
    Bayat Denizli-Çivril
    Bayat ( Füseyni) Diyarbakır-Çermik
    Bayatlı Gaziantep(Merkez)
    Bayatköyü Isparta-Atabey
    Özbayat (Gemenbayat) Isparta-Yalvaç
    Bayatdoğanşali Kars-Iğdır-Taşburun
    Bayat Kastamonu-Tosya
    Bayat Konya-Hatip
    Yağlıbayat Konya-Obruk
    Bayat Konya-Beyşehir
    Karabayat Konya-Beyşehir-Doğanbey
    Bayat Kütahya-Aslanapa
    Bayat Kütahya-Sabuncu
    Bayat Manisa-Gördes
    Bayat Manisa-Soma
    Bayat Niğde-Bor
    Bayat Sakarya-Geyve
    Bayat Sinop-Durağan
    Kalınbayat Urfa-Hilvan-Gölcük
    Bayatören (Bayatviran) Yozgat-Osmanpaşa


    3-ALKA-EVLİ

    Halkahavlı Samsun-Vezirköprü
    Halkaavlu Manisa-Kırkağaç-Gelembe

    4-KARA- EVLİ

    Karaevli Kastamonu-Kuzyaka
    Karaevli Tekirdağ-Merkez
    Karaevligeriş Zonguldak-Çaycuma-Perşembe
    Karaevliçavuş (Çilesizoğlu) Zonguldak-Çaycuma-Perşembe

    5-YAZIR

    Yazır Ankara-Çubuk
    Yazır Antalya-Korkuteli
    Kumluca yazırı(iydiryazırı) Antalya-Kumluca
    Yazır ( Finike yazırı) Antalya-Finike
    Yazır Aydın-Karacasu
    Yazırlı Aydın-Nazilli
    Gölcük ( Yazır) Burdur-Gölhisar-Çavdır
    Yazır Burdur- Ağlasun
    Yazır Çorum- Sungurlu-Boğazkale
    Yazır Denizli-Acıpayam
    Yazır Denizli-Çal
    Yazır Edirne-Enez
    Yazır Eskişehir-Sivrihisar-Günyüzü
    Yazır Gaziantep-Nizip-Barak
    Yazır Kayseri-Merkez
    Yazır Konya-Sille
    Yazır Konya-Doğanhisar Benim doğum yerim Konya'nın Doğanhisar ilçesine bağlı Yazır köyüdür
    Yazır ( Kuzeyrip ) Mardin-Savur-Sürgücü
    Yazır Tekirdağ-Barboros

    6- DÖĞER

    Döğer Afyon-İhsaniye
    Aşağı Düver Bolu-Gerede-Çavuşlar(Dörtdivan)
    Yukarı-Döğer Bolu-Gerede-Çavuşlar(Dörtdivan)
    Düğer Burdur (Merkez)
    Döğer (Dibni) Diyarbakır-Dicle
    Döver (Düver) Hatay-Harbiye
    Düverlik İzmir-Torbalı
    Düğer Kayseri-Himmetdede
    Döğer (Düğer) Konya-Ilgın
    Düğer Muğla-Fethiye-Kemer
    Düğer Sivas-Hafik
    Düğer Urfa-Hilvan-Ovacık

    7- DODURGA

    Dodurga Afyon-Sandıklı
    Dodurga Ankara-Yenimahalle
    Dodurga Bilecik-Bozüyük
    Yeni Dodurga Bilecik-Bozüyük-Dodurga
    Dodurga Bolu( Merkez)
    Dodurga Bolu-Mudurnu
    Dodurga Çankırı-Çerkeş
    Dodurga Çankırı-Orta
    Dodurga Çorum-Osmancık
    Aşağı Dodurga(Dodurgalar) Denizli Acıpayam
    Yukarı Dodurga(Dodurgalar) Denizli Acıpayam
    Dodurga Muğla-Fethiye-Eşen
    Dodurga Sinop-Boyabat
    Demiryut (Tödürge) Sivas-Zara
    Dodurga Tokat-Çamlıbel
    Dodurga Zonguldak-Ulus

    8- YAPARLI

    Yeni Yapar Bolu-Gerede
    Eski Yapar Çorum-Alaca

    9- AVŞAR ( AFŞAR )

    Afşar Afyon-Dinar-Dombayova
    Avşar Amasya-Ezine
    Afşar Ankara-Bala
    Büyük Afşar Ankara-Delice
    Küçük Afşar Ankara-Delice
    Afşar Ankara-Güdül
    Afşar Ankara-Kalecik-Çandır
    Avşar (Burhaniye) Ankara-Polatlı
    Afşar Şereflikoçhisar-Ağaçören
    Avşar (Afşar) Antalya-Elmalı_Akçay
    Avşar Aydın-Söke
    Koca Avşar Balıkesir-Merkez
    Çam Avşar Balıkesir-Balya
    Afşar(Afşargıdırıç-Afşargidiriç) Bolu-Merkez
    Afşartarakçı Bolu-Gerede
    Birinci Afşar(afşarevvel) Bolu-Gerede
    İkinci Afşar(afşarsanı) Bolu-Gerede
    Afşar Bolu-Mengen - Gökçesu
    Afşar Bursa-Yenişehir
    Afşar Çankırı-Çerkeş
    Avşar Çorum-Kargı-Hacıhamza
    Menteşe(Afşar) Denizli-Honoz
    KarahüyükAfşarı Denizli-Acıpayam
    KumAfşarı Denizli-Acıpayam
    Avşarözü(Hüseyinşeyh) Erzincan-Refaiye
    YakaAvşar Isparta-Eğridir-Aksu
    Afşar Isparta-Gelendost
    Afşar Kastamonu-İhsaniye(Araç)
    Afşargüney Kastamonu-Küre
    Afşarimam Kastamonu-Küre
    Afşar Kastamonu-Taşköprü
    Avşarpotuklu Kayseri-Pınarbaşı
    Avşarsöğütlü Kayseri-Pınarbaşı-Pazarören
    Büyüksöbeçimen( Avşar) Kayseri-Sarız
    BayAfşar Konya-Beyşehir
    KüçükAfşar Konya-Beyşehir
    Afşar Konya-Çumra-Dinek
    Afşar Konya-Hadim-Taşkent
    Afşarlı Konya-Kadınhanı-Kurtasanlı
    Afşar Kütahya-Emet-Pazarören(örencik)
    Afşar(Kürtleravşarı) Kahramanmaraş-Merkez
    Avşarlı Kahramanmaraş-Türkoğlu
    Avşar Muğla-Milas
    Afşar Manisa-Sarıgöl
    Avşar Manisa-Gördes-Köprübaşı
    Avşar Manisa-Turgutlu
    Avşarcık Sivas-Divriği
    Avşar Sivas-İmranlı-Karacaören
    Avşar Sivas-Suşehri-Akıncılar
    Avşarören(Avşarveran) Sivas-Kangal-(Akpınar)
    Avşar Sivas-Zara-Şerefiye
    Avşar(Apşur) Tekirdağ-Barboros
    Avşarağzı Tokat-Çamlıbel
    Avşaralanı Yozgat-Çayıralan
    Afşar Zonguldak-Eflani

    10- KIZIK

    Kızık Afyon-Sandıklı
    Kızık Amasya-Gümüşhacıköy-Saraycık
    Kızık(Ravlıkızıgı) Ankara-Çubuk-Akyurt
    Kızık Ankara-Kızılcahamam(Çeltikçi)
    Kızıklı Balıkesir-Burhaniye
    Kızık Balıkesir-Manyas
    Kızıksa( Kızılköy) Balıkesir-Manyas
    Kızık Bolu-Seben
    Sarıkaya( Kızık) Bolu-Kıbrıscık
    Cumalıkızık Bursa(Merkez)
    Fidye Kızık Bursa(Merkez)
    DereKızık Bursa-Gürsu
    HamamlıKızık Bursa-Gürsu
    Kızıklı Çorum-Alaca
    Kızık Hamurkesen Gaziantep-Merkez
    Övündük (YenidinekKızık) Gaziantep-Merkez
    Kızık Kahramanmaraş-Andırın
    Kızık Kayseri-Güneşli
    Kızık Kayseri-Develi
    Kargınkızıközü Kırşehir-Kaman
    Yenigüdemem (Kızık) Karaman
    Kızık Kütahya-Emet-Örencik
    Kızık Kütahya-Köprüören
    Kızık Kütahya-Simav
    Kızık (Kınık) Malatya-Arguvan
    BüyükKızık Sinop-Gerze-Dikmen
    KüçükKızık Sinop-Gerze-Dikmen
    Kızık Sivas-Zara-Şerefiye
    Kızık Tokat-Çamlıbel
    Kızık Tunceli-Ovacık-Yeşilyazı


    11- BEĞ- DİLİ

    Beydili Ankara-Nallıhan
    Beydili Ankara-Nallıhan-Beydili
    Beydili ( Ovacık ) Çankırı-Orta(Ovacık)
    Beydini Çankırı-Ovacık
    Bedil Çankırı-Çerkeş
    Beydili Çorum-Merkez
    Beydili Çorum-Bayat
    Beydili Denizli-Çivril-Işıklı
    Beydili (Arabanbeydilli) Gaziantep-Araban
    Beydili Isparta-Sütçüler
    Beydili İçel-Gülnar
    Beydili Karaman
    Beydili Sivas-Hafik

    12- KARGIN

    Kargın Afyon-Sandıklı
    Kargın Ankara-Çubuk
    Kargın Ankara-Kalecik-Çardır
    Kargın Kırıkkale-Balışeyh(Balışık)
    Kargın Antalya-Korkuteli
    Kargın Balıkesir-Bigadiç
    Kargın Çorum-Alaca
    Derekargın Çorum-İskilip
    Kargın Erzincan-Tercan
    Kargın Eskişehir-Merkez
    Karkın Eskişehir-Sivrihisar
    Kargın Kastamonu-Tosya
    Kargın-Kızıközü Kırşehir-Kaman
    Kargın-Meşe Kırşehir-Kaman
    Kargın-Selimağa Kırşehir-Kaman
    Kargın-Yenice Kırşehir-Kaman - Mucur
    Karkın Konya-Çumra
    Dedekarkın Malatya-Yazıhan
    Kargın Manisa-Turgutlu-Ahmetli
    Kargınışıklar Manisa-Demirci-Karbasan
    Kapugargın(Kargınkürü) Muğla-Köycegiz-Ortaca
    Kargın Aksaray-Taşpınar
    Kargın Sivas-Koyulhisar
    Kargın Sivas-Yıldızeli-Çırçır
    Kargın (Demenikargın) Tokat-Çamlıbel
    Kargıncık (Karkıncık) Tokat-Çamlıbel
    Kargın Tokat -Turhal

    13- BAYINDIR

    Bayındırlı Adana-Bahçe-Haruniye
    Bayındır Ağrı-Tutak
    Bayındır Ankara-Çankaya
    Bayındır Ankara-Çamlıdere-Peçenek
    Bayındır Antalya-Elmalı
    Bayındır Antalya-Kaş
    Bayındır Aydın-Nazilli
    Ovabayındır Balıkesir-Merkez
    Bayındır Bolu-Göynük
    Bayındır Burdur-Merkez
    Bayırköy(Bayındır) Burdur-Gölhisar-Çavdır
    Bayındır Burdur-Yeşilova
    Bayındır(KokarcaMamure) Bursa-İznik
    Bayındır Bursa-Orhaneli-Büyükorhan
    Bayındır Çankırı(Merkez)
    Bayındır Çankırı-Çerkeş
    Bayındır Çankırı-Eskipazar
    Derebayındır Çankırı-Orta
    Ortabayındır(Yenicebayındır) Çankırı-Orta
    Tutmaçbayındır Çankırı-Orta
    Bayındır Çorum-Mecitözü
    Bayındır(Arapkent) Diyarbakır-Bismil-Tepe
    Bayındır Elazığ-Keban
    Bayındır Erzurum-İspir-Pazaryolu
    Bayındır Erzurum-Tekman-Gökoğlan
    Aşağıbayındır Gaziantep-Nizip
    Yukarıbayındır Gaziantep-Nizip
    Bayındır Giresun-Bulancak-Kovancık
    Bayındır Gümüşhane-Yağmurdere
    Bayındır İçel-Silifke
    Bayındır İzmir
    Bayındır Kastamonu-Kuzyaka
    Bayındır Kırşehir-Kaman
    Bayındır Konya-Beyşehir
    Bayındır Samsun-Kavak
    Bayındır (Melüller) Sivas-Kangal-Kavak

    14 - PEÇENEK

    Peçenek Adana-Bahçe-Haruniye
    Peçenek Ankara-Altındağ
    Peçenek Ankara-Çamlıdere
    Peçenek( Bala) Ankara-Çubuk-Sirgeli
    Peçene Eskişehir-Çifteler
    Biçer (Peçene) Konya
    Peçenek(Mirkefşin) Mardin-İdil

    15- ÇAVULDUR (ÇAVUNDUR )

    Çavuldur (Çavundur) Amasya-Merzifon
    Aşağıçavundur Ankara-Çubuk
    Yukarıçavundur Ankara-Çubuk
    Turunçova (Çavdır) Antalya-Finike
    Çavdır Antalya-Kaş-Kalkan
    Çavdır Aydın-Bozdoğan
    Çavdır Burdur-Gölhisar
    Çavundur Çankırı-Kurşunlu-Atkaracalar
    Çavundur (Licek/Lico) Diyarbakır-Lice-Kayacık
    Çavundur Isparta-Şarkikaraağaç
    Çavundur Kastamonu(Merkez)
    Çavundur Kastamonu-Kuzyaka
    Çavdır Manisa-Soma
    Çavdır Muğla-Ula-Kavaklıdere

    16- ÇEPNİ (ÇETMİ)

    Çepni Afyon-Sandıklı-Hocalar
    Çetmi Amasya-Gümüşhacıköy
    Çepnişabanlı Şereflikoçhisar-Ağaçören
    Çepni Balıkesir-Bandırma-Edincik
    Yeniçepni(Çerkezcetni) Bilecik-Bozüyük
    Yürükcetmi(Yürükcetni) Bilecik-Bozüyük
    Çepni Bolu-Merkez
    Çepni Bolu-Mudurnu
    Çepni Bursa-Mudanya
    Küçükçetmi Çanakkale-Küçükkuyu-Ayvacık
    Yeşilyurt(Büyükçetmi) Çanakkale-Ayvacık-Küçükkuyu
    Çetmi Çanakkale-Ezine
    Çetmi Çorum-İskilip
    Göletçetmi Çorum-Kargı
    Çepni Giresun-Espiye
    Çayırlı(Çetmi) İzmir-Tire
    Çepni Kastamonu-Çatalzeytin
    Çetmi Kastamonu-Taşköprü
    Çepni Kastamonu-Kengiri-Tosya
    Çepni Kırşehir-Merkez-Çiçekdağı
    Çetmi Konya-Beyşehir-Üzümlü
    Çetme Konya-Doğanhisar
    Çetmi Konya-Hadim-Taşkent
    Çepniharmandalı(Yobazharmandalı) Manisa-Saruhanlı
    Çepnimuradiye Manisa-Saruhanlı
    Çepnibektaş Manisa-Turgutlu
    Çepnidere Manisa-Turgutlu
    Çepni Samsun-Alaçam
    Çitme Sivas-Divriği-Gedikpaşa
    Çepni Yozgat-Boğazlıyan
    Yazıçepni Yozgat-Boğazlıyan

    17- SALUR

    Salur Antalya-Elmalı
    Salur Antalya-Kumluca
    Salur Antalya-Manavgat
    Salur Bolu-Gerede
    Salur Çankırı-Orta
    Salur Çorum-Seydim
    Salur ErzincanRefahiye-Akarsu
    Salur Isparta-Şarkikaraağaç
    Salur Kayseri-Güneşli
    Salur Karaman
    Salur Yozgat-Sorgun
    Salur Manisa-Gördes
    Salurçiftliği Manisa-Gördes
    Salur Samsun-Ladik
    Salur Tokat-Artova
    Salur Tokat-Zile-Boztepe


    18- EYMÜR (EYMİR)

    Eskieğmir Afyon-İhsaniye
    Eymir Amasya-Merzifon-Alıcık
    Kıreymir Amasya-Merzifon-Sarıbuğday
    Eymir(Eğmir) Amasya-Suluova
    İymir(Eymür-iğmir) Ankara-Yenimahalle-Kazan
    Aşağıemirler Ankara-Çubuk
    İmirli Ankara-Delice
    İğmir Ankara-Kızılcahamam-Pazar
    Eymir Nallıhan
    Eymir(Eğmir) Antalya-Elmalı
    Dağeymiri(dağemiri) Aydın-Merkez
    Ovaeymiri(Ovaemiri) Aydın-Merkez
    Eymir Aydın-Karacasu
    Eğmir Balıkesir-Havran
    Eymir(Eymur-Eymür) Bolu-Gerede
    Eymir Bursa-İnegöl
    Eymir Çorum-Merkez
    Eğmir Giresun-Aluçra-Çamoluk
    Eymür Giresun-Tirebolu
    Eymür Gümüşhane-Bayburt-Demirözü
    Eymür Gümüşhane-Kelkit
    Yakaemir(Yakaeymür) Isparta-Şarkikaraağaç
    Eymir Kastamonu(Merkez)
    Eymir(Eğmir) Kütahya-Altıntaş
    Eymir Malatya-Arapkir
    Eymir Malatya-Arguvan
    Eymirli(Tibyat) Mardin-Kızıltepe
    Eymür Ordu-Ulubey
    Eymir Samsun-Havza
    Eymir Sinop-Gerze
    Eymir Sivas-Hafik
    Eymir Sivas-Kangal-Kavak
    Eymir Sivas-Zara
    Eymür Tokat-Reşadiye
    Eymir Yozgat-Sorgun

    19- ALA-YUNDLU

    Alayund Kütahya-Merkez
    Alayunt(Arbay) Mardin-Midyat-Dargeçit(Kerburan)

    20- YÜREĞİR

    Yüreğil Afyon-Dazkırı
    Yüreğil Afyon-Emirdağ
    Üreğil Ankara-Beypazarı-Uruş
    Yüreğil Ankara(semt adı)
    Yüreğil (Menderesboğazı) Balıkesir-Sındırgı
    Yeniyüreğil Bilecik-Bozüyük-Dodurga
    Yüreğil Burdur-Bucak-Kızılkaya
    Yeşilköy(Yüreğil Burdur-Tefenni
    Üreğil Bursa-Orhangazi
    Yüreğil(Yüreyil) Denizli-Acıpayam
    Dilek(Öregel) Giresun-Şebinkarahisar
    Karademir Giresun-Tirebolu
    Yüreğil Kayseri-Güneşli
    Eskiyüreğil(Atikyüreğil) Kütahya-Köpüören
    Oluklu(İregül) Ordu-Fatsa
    Öreğil(Üreğil) Sivas-Hafik
    Büyükyüreğil Sivas-Şarkışla
    Küçükyüreğil Sivas-Şarkışla

    21- İĞDİR

    İğdir(Iğdır) Ankara-Kızılcahamam-Pazar
    Kumlucayazırı(İydiryazırı) Antalya-Kumluca
    Iğdır Bolu-Düzce-Gümüşova
    İğdir Burdur-Yeşilova
    İğdir Bursa-Gürsu
    İğdir(Iğdır) Çankırı-Kurşunlu
    İğdir(Iğdır) Çankırı-Yapraklı
    İğdir Denizli-Çivril
    İğdir( Iğdır) Eskişehir-Sarıcakaya
    İğdir Gümüşhane-Bayburt-Naden
    İğdir ( Cerit ) İçel-Merkez
    Iğdır Iğdır( il)
    İğdir ( Iğdır) Kars-Selim
    Nefsiiğdir (İğdir) Kastamonu-Araç-İğdir
    İğdir Kastamonu-Araç
    İğdirkışla Kastamonu-Araç
    İğdir Kastamonu-Küre
    İğdir(Iğdır) Malatya-Hekimhan
    İğdir Samsun-Bafra-Kolay
    İğdir Sivas-Zara-Beypınarı
    İğdir Tokat-Artova
    İğdir Tokat-Zile
    Başiğdir Zonguldak-Ereğli (Eflani)

    22- BÜĞDÜZ

    Büğdüz Ankara-Çubuk-Akyurt
    Büğdüz Burdur-Merkez
    Büğdüz Çankırı-Orta
    Büğdüz Çorum-Merkez
    Büğdüz Eskişehir-Alpu
    Büğdüz(Büydüz) Gaziantep-Oğuzeli
    Büğdüz(Büğüz) Kırşehir-Kaman

    23- YIVA ( YUVA )

    Yuvaköy Amasya-Ezine
    Yuva Ankara-Yenimahalle
    Yuva Ankara-Çubuk-Sirgeli
    Yuva Antalya-Elmalı
    Yuvalılar Antalya-Finike
    Yuvacık Antalya-Kaş-Kalkan
    Yuva Bolu-Merkez
    Yuva Bolu-Seben
    Yuva Burdur-Ağlasun-Kızılkaya
    Yuva Burdur-Tefenni
    Yuvalak Burdur-Tefenni
    Yuvalar Çanakkale-Çan
    Yuva Çankırı-Orta
    Yuva Çorum-İskilip
    Yuva Denizli-Çivril-Işıklı
    Yuvaköy Giresun-Dereli_Yavuzkemal
    Yuvalı Hatay-Hassa-Aktepe
    Aşağıyuva Kastamonu-Kuzyaka
    Yuvacık Koçaeli-Bahçecik
    Yuva Nevşehir
    Yuva Aksaray-Taşpınar
    Yuva Sivas-Divriği-Sincan
    Yuva Sivas-Gürün-Konakpınar
    Yuva Sivas-Saray

    24- KINIK

    Kınık Afyon-Dinar-Haydarlı
    Kınık Afyon-Sandıklı-Karadirek
    Kınık Afyon-Sinanpaşa(Sincanlı)
    Kınık Ankara-Yenimahalle-Kazan
    Kınık Ankara-Kalecik-Çandır
    Kınık Ankara-Kızılcahamam(Çeltikçi)
    Kınık Ankara-Kızılcahamam-Pazar
    Kınık Antalya-Kaş-Kalkan
    Kınık Balıkesir-İvrindi
    Kınık Balıkesir-Sındırgı
    Kınık Bilecik-Yarhisar
    Kınık(Hotanlı) Bilecik-Pazaryeri
    Sazak Kınık Bolu- Merkez
    Susuzkınık Bolu-Merkez
    Kınık Bolu-Akçakoca
    Adakınık Bolu-Gerede-Çavuşlar(Dörtdivan)
    Aşağıkınık(Kınıkzır) Bolu-Göynük
    Yukarıkınık(Kınıkbala) Bolu-Göynük
    Kınık Bursa-İnegöl
    Kınık Bursa-Orhaneli-Büyükorhan
    Kızıllar(Kınık) Çankırı-Çerkeş
    Kınıkdelileri Çorum-Merkez
    Kınık Çorum-Seydim
    Kınıklı Denizli-Merkez
    Kınıkyer Denizli-Çameli
    Kınık Eskişehir-Sivrihisar
    Kınık Giresun-Şebinkarahisar
    Kınık(ilçe) İzmir
    Kınıkköy(Kınıkkoz) K.Maraş-Süleymanlı
    Kınık Kastamonu-Devrikani
    Kınık Kastamonu-Tosya
    Yazıkınık Kırşehir-Mucur
    Kınık(Abadaniye) Konya( Aşağıpınarbaşı)
    Kınık Konya-Bozkır
    Kınık Kütahya-Merkez
    Kınık Kütahya-Simav
    Kızık(Kınık) Malatya-Arguvan
    Tatkınık Malatya-Arguvan
    Kınık Manisa-Gördes-Köprübaşı
    Kınık Manisa-Kırkağaç(Gelenbe)
    Kınık Manisa-Selendi
    Kınık Muğla-Fethiye-Seki
    Kınıklar Tekirdağ-İnecik
    Kınık Tokat-Almus

    ( Araştırma: Dr.Tuncer GÜLENSOY)

    ( Parantez) İçinde belirtilen isimler yerleşimlerin 1968 yılından önceki adlarıdır. Bu araştırma Kültür Bakanlığı Folklor Araştırma Dairesi Yayınlarından 1977 Basımı Türk Halk bilim Araştırma Yıllığından alıntıdır.


    TÜRK BOYLARININ DAMGA VE BAYRAK SEMBOLLERİ
    Bu semboller göçebe olan Türklerin birbirlerini tanıması için yapılmıştı. Hayvanlarına ve eşyalarına bu sembolleri damgalayarak mallarının sahibi olan boyu belirtirlerdi.
     ANADOLUYA YERLEŞMİŞ OLAN 24 OĞUZ BOYU VE YERLEŞTİKLERİ BÖLGELER



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi infom@n -- 2 Eylül 2014; 23:24:12 >







  • Oğuzlar
    Oğuz’ların sırası ile 24 boyuna ve manaları ile inançlarından dolayı ongunlarına değindikten sonra, 24 sayısı Oğuz Türk’lerinde yine inançlarına bağlı olarak oldukca sık kullanılan bir sayı olduğunu belirtmektede yarar vardır. Bazı tarihci ve araştırmacıların tesbitlerine göre ; Osmanlı ordu teşkilatında, Rumeli ve Diyarbekir eyâletleri 24 er sancaktı. Otlukbeli savaşında 24 sancak beyi vardı. Meşhur Türk seyahlarından Evliya Çelebiye göre, Kütahya san cağı 24 kadılık idi. Rumelinde devlet hizmetinde bulunan Yörük’ ler 24 kişiden müştekil guruplara ayrılmışlardır.
    Diğer taraftan Oğuz boylarından Yörüklerden birinin koyun sayısı 24 den az olursa onlar yoksul sayılır. Merv bölğesinde yaşayan Teke adlı meşhur Türkmen oymağı seyahların anlatımına göre 24 oymağa ayrılmıştır. Türk’- lerin 24 sayısına verdiği önemle ilğili daha çok örnekler vardır. Bütün Türk boylarında olduğu gibi Oğuz’ ların 24 boylarından Avşar ve Türkmen boylarındada herkesin en az yedi ceddini sayması gerekiyor. Bu bir adet ve vaz geçilmez bir gelenek olarak sürüyor. İşte Oğuznamenin Seyit Lukman rivayetinde Oğuz’ların ceddi şu sıralama ile sayılır.
    1 - Toğrul beğ - Tugrul Bey 2 - Mikail 3 - Selçuk 4 - Dukak 5 - Ertoğrul - Ertugrul Bey 6 - Lukman
    7 - Toksurmuş 8 - İlci beg ( Elçi Bey )
    Oğuznamedeki sıralamada üçüncü olarak adı geçen Selçuk’un ceddinin yani Anadolu Selçuklu’ları ile Oğuzlarını soyunun Türk, Türkmen çadırlarının direği ve direğini yontan usta anlamında (Kerakü) adı verilir. Mahmut Kaşga- ri’de aynı savı doğrular. Selçuk’un asıl ceddinin asil olmayıp, bir kiregeçi, sanatkar idi demekle bu nesli avamdan (Fakirlerden ) birinin nesli olarak gösterilir. Selçuk’ un babası Kerakücü Hoca gördüğü bir rüyada kendi neslin- den büyük adamlar zuhur edeceğini söyler. Sonra gördüğü rüyası gerçekleşir. 921 yılında Arap elçileri Kerakücü Hocanın oğullarına islamiyeti kabul etmeleri için elçiler gönderip şaman inancından vazgeçerek islamiyeti kabul etmeleri için zorlar ve baskı yaparlar ; fakat çeşitli nedenler göstererek ancak 100 yıl sonra Oğuzlar birazda mecbur kalarak İslâmiyeti kabul ederler.

    Bunlardan Maada, Sırderya, Talas ve Çu Havzalarında Karkuk ve Kalaçlarla beraber Türkmen ve Avşar olan Oğuz oymakları kalabalık bir kütle olarak yaşamaktaydılar. Çu havzasında yaşayan bir Türkmen Padişahı için Malik al- turkman ve şarkta Tokuz Oğuzlara komşu olarak yaşayan Oğuzlar ülkesi için El - Biruni Türkmen ülkesi (ard al- Turkmaniye) olarak bildirir . Selçukluların mensup oldukları, Hazar Türkmenleri yani Aral ile Hazar Denizi arasında yaşayanlar ile bundan başka, Çağanyan, Horezm, Kerki arasında Amuderye boyunda, Horezm ile Gürgah arasın- daki Helmend havzasında yaşayan Cenüp Türkmen’leridir.

    Oğuz’lardan bir kolun Maveraünnehir denilen bölgede yaşadığı yıllarda Sırderya, Talas ve Çu bölğelerindeki yine Oğuz boylarından olan Selçuk- lu Türkmen’leri ile araları açıldı. Çünkü onlar Selçukluları hiç dost olarak görüp, onlara hiç bir zaman güven duymadılar. Bu neden ile onları o bölgelerden sürmek istediler. 999 yıllarında bölge Türkmen ve Selçuk’lular arasında cereyan eden maceralara sahne oldu. Birbirleri ile çekişmelerinin sonucunda zayıf düştüler ve bölge Gaznelilerin hakimiyetine geçti. Eski huzuru ve serbestliğini yitiren, bir arada yaşayamıya- caklarını anlayan bu Türkmenlerden bir gurup Gazneli Mahmud’un izni ile Horasan’a , Ferave ( şimdiki adı Kızıl Avrat ) ve Balhan’a ( şimdiki Krasnovodsk hududunda ) geçerek yerleştiler.

    Sırderya havzasından, ihtimal Aral gölünün garbinden Mangışlak üzerinden geçerek gelen Balkhan Türkmen’leri ve sonralarında ‘ Irak Türkmenleri’ adı verildi. Bunlar Balkhan üst olmak üzere sık sık İran içlerine akınlar yapar- ken Selçuk oğulları ile Türkmen olan Avşar Beylerinden Şah Melik ( Melik Şah ) arasındada şiddetli çarpışmalar oldu. 1034 yılında Amuderyanın Gavhore mıntıkasındaki bu muharebede Selçuklu oğulları 7 - 8 bin kadar kayıp vererek bir daha geri dönmeyecek şekilde oradan kaçmak mecburiyetinde kaldı. Kurtulanlardan 700 kişilik bir grup ile Toğrul, Davud Bey ( Çağrı bey ) eğersiz atları ve perişan bir durumda Amuderyayı geçerek Rabat- i Nemek’e iltica ettiler. Daha sonra Horezm sahasından ayrılıp Irak’a Türkmen’lerin yanına gelip birleşerek iyi ilişkiler içine girdiler. Amuderya’nın doğusundaki kalan soydaşlarınıda zaman zaman celbederek (teşvik ederek) nüfuslarını 10.000 e çıkartırlar.

    Yerli Türkmen’lerin 4.000 sayısıda buna eklenince 14.000 kadar bir nüfus sayısına ulaştı. Oğuz ve Karluk Türkleri bu bölgede az bir adet teşkil ettikleri halde; Horasan, İran, Azerbaycan ve Irak’ta çok büyük roller oynamışlardı. Daha sonra bunlardan 2.000 hane kadarı Isfahan’ı yağma edip, oradan Azerbaycan’a geçerek başkalarının idaresi altına girerken, diğer kalan Avşar adı verilen Türkmen boylarından bir kısmı çoğalıp genişleyerek, Haleb, Dulkadır- lı, Suriye, Boz-ok , Üçok ve Üsküdar Türkmenleri gibi adlar altında Haleb, Afşin, Maraş, Elbistan, Antep, Antakya, İskenderun bölgelerinde (cevval ve seyyar ) yarı yerleşik ve konar göçer bir yaşam sürdürmeye başladılar. Diğer taraftan Selçuklu Arslan Yabgu 1025 yılında esirken kendi ya-şadıkları yer olan Amuderya ve Sırderya arasındaki Oğuz’lardan 100.000 kadar asker çıkarta bilecegini söylemiştir. Bu ister istemez orada yaşayan Oğuz’ların en az yarım milyon bir nüfusa sahip olduklarını göstermektedir. Fakat bu sayı bazı nedenlerden dolayı son zamanlarda azaldı. Bu nedenlerden birincisi Tugrul Beyin Türk sınırlarını genişleterek yayılma amacı ile başlattıgı akınlarda, işğal edilen şehirleri; başta talana ve yağmaya müsade etmemesidir

    Diğer ikinci neden ise, Tuğrul Beyin boylara sormadan Bağdat’daki Arap Halifes i ile iyi ilişkiler başlatıp, sünni mezhebini benimsemesidir. Bütün Arap ülkelerini fehtetmesinden korktuğu Tuğrul Beye, elçiler gönderip, zaptet- tiğin topraklar senin için yeterlidir. Emirlerime ait topraklara dokunma ve zapttetiğin topraklar içinde selefleriniz gibi verğileri bize gönderiniz, sözlerine karşı Tuğrul beyin, “ benim askerlerim pek çoktur ve bu memleketler onlara kâfi gelmemektedir. „ derken 1055 yılında Bağdat'ta bulunduğu sırada meydana gelen bir olay üzerine “ Halife’ye hürmetim olmasa idi, bütün Bağdat - ı kılıçtan geçirebilirdim „ demektedir. ( Ebu’-l Ferec, Tarih, c.I syf. 302 ) Tuğrul Bey bu hereketi ile şii ve Alevî inancından olan Oğuz’ların Türkmen ve Avşar boyları , Yörükler ile çok sayıda insan bu duruma isyan ederek; ordudan ayrılıp çeşitli bölğelere göç ettiler.

    1063 yılında Tuğrul Bey’in ölümü ile yerine halef bıraktığı Çağrı Beyin oğlu Alp Arslan 1064 yılında bu bölgelere akın başlatıp bölğeyi kontrol altına almasıyle bu yeni Türk ülkesinde yerleşme imkanları dahada artmıştır. Fakat diğer bir yönden üzerlerinde baskı olarak gördükleri Selçuklu’ lardan kurtulmak kendi istedikleri gibi bir yaşam sergilemek için kendileride aynı ırk ve soydan oldukları halde o bölgelerde yaşayan Kürtler ile işbirliği yaparak bölgede sonu gelmeyen yağmalara başlamakla kalmamış , Selçuklulara karşıda isyan etmişlerdi. Hatta bunlar- dan bir kısmı 1071 yılındaki Selçuklu Sultanı Alp Arslan’ın Bizans imparatoru Roman Diyojen ile yaptığı Malazgirt savaşında, Selçuklulara isyan edip, Bizans’lıların yanında yer almışlar. Fakat yenilğiye uğramaları üzerine kaçan Bizans ordusu ile Istanbul’a sonra orada aradıklarını bulamayınca 1072 yılında Suriye tarafına geri geçtiler. Hal- bu- ki Bizans ordusunda daha önceden bulunan Oğuz ve Peçenek asılı Türk askerler 1071 yılındaki Malazgirt savaşında kendi ırkından ve soydaşına karşı savaşdan birgün önce Türk ordusunun saflarında yani Alp Arslan’ın Selçuklu orduları yanında yer aldı. (Ord. Prof. Dr. A.Zeki velidi Togan’ın Umumi Türk tarihine giriş adlı kitabından s.192 )

    Alp Arslan’ın Anadolu' yu zapt etmesinden sonra ilk defa derli toplu olarak yerleşip yaşamaya başladılar. Etnik ihtibarı ile bunların en büyük kısmı Oğuzla r’dır. Kıtanın şimalinde bütünü 24 olan Oğuz boylarından olan « Bozok » (Yozgat )cenubunda « Üç ok » boyları yaşamaktaydılar. Diğer taraftan Türkmenistan, Azerbaycan ve Horasan’da kalıp yaşamakta olan geniş toprakların ve bol sürülerin sahibi göçer Türkmen aşiretleri bir süre Kafkas’larda yaşadılar. (Bugün Avşar ve Türkmen’lerden her kimden sorulursa sorulsun hemen hemen hepsi de atalarının Horasan’dan geldiklerini söylerler. ) Fakat Orta Asya’da yaşayan Türk boyları arasında idare etme, yönetme gibi kişisel çıkar hesaplarından dolayı canından bıkan halk, batıya doğru göçmeye başladı. Kıtlık ve kuraklıktan dolayı birinci evredeki büyük bir göçten sonra, Orta Asya’da kalan azınlıktan istifade eden Mogol’lar ilk olarak bölğede hüküm süren Türk beyleri ve oymaklarını dağıtıp batıya doğru yayılmaya başladılar. Önüne gelen her şeyi yakıp yıktılar. Tabi o bölğelerde yaşayan Oğuz boyları en çok zarar görenlerdendi. 1071 yılında Anadolu’ ya Türk’lerin girmesi ve Selçuklu devletini kurmasıyla devletleşerek bütünleşen Türk sınırlarına kadar gelip dayandılar. Acıma- sız olan Mogolların önünden kaçanlar kurtulmaktaydı. İşte o zaman Kafkas’larda kalarak yaşamlarını sürdürmek- te olan bilhassa Horasan bölgesindeki bu göçer Türkmen ve Avşar aşireti ikinci vatanlarındanda diğerleri gibi çareyi kaçmakta buldular.

    İkinci evredede 13. yüzyılda Horasan’dan göçe dahil olan bu Türkmen’ler, önce bugünkü Suriye toprakları içinde kalan Haleb bölğesindeki Bucak denilen Tell -Şammar ve Tell- Zivan çevresinde daha sonra Anadolu’da yeni baş- layan ve nedeni toprağa dayalı toplumsal olaylardan dolayı, bugün Maraş bölgesi ve Süriye toprakları içinde bulunan Halep bölgesine göçüp kendilerinden daha önce gelip yerleşmiş olan Türkmen aşiretleriyle birleşip yaşa- maya başladılar. Göçer olan bu Türkmen’ler göçüp gelirken, ( deyim yerindeyse kaçıp gelirken ) koyun sürüleri, develeri ve atlarından başka bir şeyleri yoktu. Hayvanları doyura bilmek için yaz mevsimi yayla ve otlaklarda kış mevsiminde ise düze inerek çadırlarda yaşamaktaydılar. Fakat Kafkas’lardan gelen ve her yıl sayıları artan insan göçünden dolayı Anadoluda toprak düzenide bozulmaya başladı; diğer taraftan Türkler arasında yıllarca sürüp gelen kendi aralarındaki iktidar kavğası sıkca yaşanmaya başladı. Her seferinde kanlı biten ve yüzlercesinin ölü- müne sebeb olup, düşmanları karşısında küçülerek zamanla büyük yenilğiler alan Türk Beğleri , başa geçip idare etmek gibi nedenlere dayalı olarak baba, kardeş göz kırpmadan öldürmeye devam etmekteydiler. Ana- dolunun diğer bölgelerinde olduğu gibi bu bölgelelerdede sıkca beylikler arasında yönetim değişikliği yaşan- maktaydı.

    Mısır Memlük Sultanı’nın idaresi altında uzun zaman kalan bizim Dulkadırlı Türkmen aşireti daha sonra uzun yıllar, Dulkadıroğulları’ nın idaresi altında kaldıktan sonra, Yavuz Sultan Selim’in 1515 yılında bu beyliğe son verilmesi ile Osmanlı devletinin idaresi altında yaşamaya mecbur edilmişlerdi. Bu tarihten sonra fakirleşip, ekonomik yönden zayıflayan halkın üzerine Osmanlı’ nın bir de siyasi ( inaçlardan kaynaklanan ) baskı oluşturulmaya kalkışması bölğede istenmeyen bazı olayların yaşanmasına neden olmuş idari yönden yabancılaşmış olan Osmanlı sarayı ile tabanı oluşturan halkın arası açılmıştı.

    Türk ve Türkmen sözlerinden hoşnutsuz olan Osmanlı saray yönetimi, farklı olan inanç ve mezhep farklılıklarını gözetmeksizin, Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey gibi tek taraflı olarak devletin sünni mezhebini tanıması ve diğer mezheplerden olan halka karşı kırım yapması, savaş ganimetlerini kendi başlarına sarayda ecnebilerle paylaşıp tüketerek, buda yetmiyormuş gibi halktan ağır verğiler toplamaya başlamasına karşı Anadolu’ nun her tarafında halk ayaklanmalarının başlamasına neden olmaktaydı. İşte bu ayaklanmaların sık olarak olduğu bölgelerden biri- side güneyde Maraş, Halep ve çevresidir. Şam’da Şambay adı Türkmen’ lerinden birisinin ortaya çıkıp ben Şah İsmail’ im (II. ) diyerek Anadolu’ya kadar uzanan ayaklanmanın başladığı bu topraklarda Kütahya’dan başlayıp Toros’ lardan Halep’e kadar uzanan bu bölgede yaşayan Varsak , Avşar Türkmen’ler gibi, Karaca oğlan ve Dadaloğlu gibi ünlü halk ozanları yetiştiren Bucak Avşar’ları ve Barak Türkmen aşiretleri ile aynı soydan ve kan- dan olup, farklı bir milletten yahut soydanmış gibi görüp bilinen yörük’lerde yaşamaktaydı. Aşiret anlaşıldığı gibi bir çok sülâle ve soyu bünyesinde barındıran bir toplu insan birliginin adıdır. Maraş , Antep - Ayıntap (Gaziantep) ve Amik ovası ile Halep Ham ovasında 1620 li yıllara kadar yaşamış olan bu aşiret ne yazık ki Anadolu’ daki geliş- melerden olumsuz yönde etkilenmiştir. Osmanlı devletinin oradaki diğer yerli Osmanlı yanlısı aşiretleri kışkırtma- sı ile aralarında çatışma çıkmış, Osmanlı destekli bu çatışmalar karşısında Barak’lar, Varsak ve Bucak Avşar’ları çareyi oralardan kaçmakta bulmuşlar.

    1297 yılından sonra Selçuklular’ın sonu gelip Osmanlı Devletinin kurulması ile birlikte en büyük Türkmen oymak- larından olan ve içerisinde diğer oymaklardan kopmuş obalarında üzerinde yaşadıkları Dulkadıroğullarının idaresi altında olan yöreler XV. yy. ilk yarısında bilhassa Osmanlı Padişahı Yavuz Selim zamanında saldırırıya uğramış ve bu saldırılarda halk büyük zarar görmüştür. Daha sonra yerine geçen oğlu Kanuni Sultan Süleyman zamanında ise Maraş, Ayıntap ve çevresindeki Dulkadıroğullarının varlığına ve idaresine 1515 yılında Ferhat Paşa komutasın- daki Osmanlı ordusu tarafından son verildi; fakat Kanuni yönetiminin katı tutumu yüzünden ayaklanmalar tekrar başladı ve başta Maraş olmak üzere Osmanlı ordusunun ecnebi komutanları ve askerleri tarafından her taraf yakılıp yıkıldı. 16. y yılın yarısında ülkenin güneydoğusunda arkası bitip tükenmek bilmeyen olaylar nedeniyle bölgeden kaçan Türkmen’ler, üçer beşer çadırlar halinde Anadolu’nun içlerine doğru yol alırken Elbistan’ın Bucak denilen bölge gesinde yaşamakta olup ; baskılara dayanamayarak kaçmak zorunda kalan Avşar’larda (Bucak avşarları) göçe katıldılar. ( Bu göç ve kaçışları daha sonra bir Avşar olan Halk ozanı Dadaloğlu 19. yüz yılda ora- da Osman’lının yaptığı kıyım ve katliamlara karşı tepki gösterip isyan eder. )
    Kalktı, göç eyledi Avşar elleri
    Ağır ağır giden eller bizimdir
    Arap atlar yakın eyler ırağı
    Yüce dağlar aşan yollar bizimdir.

    Belimizde kılıcımız kirmanî (*) * (Kirmanda yapılan eğri bir kılıç)
    Taşı deler mızrağımın temreni (*) * (temren: mızrak ucundaki sivri demir)
    Hakkımızda devlet vermiş fermanı
    Ferman padişahın, dağlar bizimdir.

    DADALOĞLU’m yarın kavga kurulur
    Öter tüfek, davlumbazlar vurulur (*) * (Davlumbaz : cenk davulu)
    Nice koç yiğitler yere serilir
    Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.

    Ferman Padişahın, dağlar bizimdir - Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir dörtlüklerinde Dadaloğlu bir isyan ve haykırışı açık ve net bir şekilde dile getirir. Anadolunun içlerine doğru yola çıkan aşiret kendi içlerindeki tacir ve develeri ile Karadeniz Suriye, Halep, Maraş arasında yük taşımacılığı yapmış olan kişilerin yol bilğilerinden faydalanmışlardır.
    Göçe katılan aşiretten bir kısmı, Maraş - Gürün- Sivas üzeri Oğuzların aynı boylarından olup; bugün Yozgat olarak bilinen Bozok’a ve Çorum (Çorum ’un genellikle Alaca kazası ve köylerine yerleşmişlerdir.), Amasya ve Tokat’ a gidip yerleşirken, diğer aşiret mensublarıda ( bunlar Burunören köyün de yaşayan insanların atalarıdır ) Halep (Hamovasından ) Antep (Düztepe’ den) ve Maraş üzerinden Göksun - Pınarbaşı (Aziziye) Bünyan (Hamidiye) güzer- ğahını kullanarak yola devam etmişler. Fakat; iç kesimlere doğru ilerlerken, aşiretten bazı aileler beğendikleri ve hoşlarına gittiği yerlerde kalıp yerleşmişler. Kayseri’ye bağlı İncesu, Yeşilhisar kazalara bağlı bazı köylerde, Niğde ve Nevşehir’e bağlı olan köylere yerleşenlerde bu koldan olanlardır. Maraş ve çevresinden kopan bu aşiretin diğer fertleri koyun sürüleri ve develeri ile beraber çok yerlerde konaklayıp, kışlamışlar. Bu üçüncü uzun göçleri nihayet o zamanlar Yeni - il sınırları içerisinde ve Sivas sancagı (Livası ) sınırları içinde kalan kazası Aziziye’ye (Pınarba- şı ) bağlı olan ve bugünkü Sarıoğlan kazasına bağlı; Burunören, Karpınar, İğdeli, Yerlikuyu, Körkuyu gibi köylere dağılarak yerleşmişlerdir. Kader birliği yapmış bu aşiret temelde hep birbiriyle akraba olup, yerleştikten sonra- da, kendi aralarında kız alıp vermek süretiyle bağlarını kopartmamışlar.
    Burunören ve bizim bugün aşiret dediğimiz yakın köylerin kurucuları Haleb’e yakın Raka şehri yakınlarındaki Tell - Şamar ve Tell - Zivan bölğeleri arasındaki Bucak dedikleri yerde yaşamaktaydılar. Aşırı sıcak ve baskılardan dola- yı o bölğeyi terk edip Elbistan’da mekan tutmuşlar ve oradada Bucak denilen bir yerleşim yeri oluşturmuşlardı. O nedenle de o bölğede yaşayan bu Avşar’lara Bucak Avşar’ı veya Bucak Avşarları denilmekteydi. Yaşantı ve geç- mişleri ile birbirinden ayrı olmayan diğer Avşar’ların kısa özgeçmişi, göçleri ve göç nedenlerine değindikten son- ra, benim burada deginmek istediğim asıl konu ise; Burunören köyü hakkında sizlere aydınlatıcı bazı bilğiler ver- mektir.

    Bu nedenle Anadolu’da gelişen siyasi ve toplumsal olaylar ve Türkmen lerle ilişkilerini içeren kısa bilğileri ayreten sunmakta yarar gördüm. Bence kitabın Anadolu’da gelişen toplumsal olaylar ve sonuçları (Osmanlı’lar ve Türk- men’ler ) ile ilğili bölümünü öncelikle okumakta yarar var.Çünkü geçmiş tarihimizi tam öğrenir bugün kü yerimizle, yaşantımızla ve gelişen olaylarla kıyaslama yaptığımızda, açıklamaktan kaçınılmış bazı taraflarımızı ortaya çıkartıp kendimizi ve geçmişimizi daha iyi öğrenmiş oluruz. Osmanlı devletinin Türk olmayan yönetim kadrosu- nun, adındanda anlaşıldığı gibi, halis Türk olup ,dil, kültür ve geleneklerinden taviz vermeyen Oğuz Türkler’rinden olan diğer Türkmen boylarında olduğu gibi bizim Bucak Avşar’ı aşiretinide suçlu olarak ilân ettiği ve yapılan bu uygulamanın yanlış ve haksız olduğunu söylemek yerine, kapatmaya çalışmak bence yersizdir. Burunören köyü ve çevresindeki köylerde yaşayan bu aşirete mensup yaşlı insanlardan soruyorum. Hiç kimse gerçekleri söyle- mekten yana değil. Hepside aynı ağızdan sanki birbirleriyle anlaşmışlar gibi aynı hikâyeleri tekrarlayıp, göçlerinin asıl nedenini “Kuğu „ adındaki bir kıza bağlamaktadırlar. Anlatımlara göre Kuğu kız olayı şöyle gelişir ;
    “Halep ve çevresinde yaşayan Türkmen aşiretlerinden bir ağanın veya Türkmen beyinin Kuğu adında güzel bir kızı varmış. Bu kız ile evlenmek isteyen o kadar çok genç varmışki, bunlardan biriside bugün aşiret dediğimiz, Avşar Türkmenlerinden bir gençmiş. Kuğu adındaki bu kız ile evlenmek isteyen gençler arasında kavga çıkmış. İster istemez kavgaya sülâleler ve aşirette katılmış.Bunun üzerine aşiretler arasında silahlı çatışma çıkmış. Çatışmada bir kaç kişi vurularak öldürülmesi ile olaylar büyümüş ve Buçak Avşar’ları (aşireti) çareyi Halep’ten başka yerlere göçmekte bulmuş. Yola çıkan aşiret, Karahıdırlı’ya kadar gelmiş ve geçici olarak orada konaklamış. Oradan ay- rıldıktan sonra kabile, kabile bu günkü yaşadıkları köylerine gelip yerleşmişler. „ Hemen hemen hepsininde anlat- tıkları budur. Her sülâlenin öz geçmişine ve tarihlerine değinirken, kendi anlatım ve ifadelerine yer vermeğe çalış- tığım bu kitapta diğer değerlendirmeleride okurlara ve bu aşiretin bugün kü mensuplarına sunmamak yerinde olmaz sanırım.
    Aynı nedenleri göç nedeni olarak gösterdiklerine bakılırsa, bana göre hepsi aynı tarihlerde göçmüş oldukları apaçık belli olmakla beraber, Anadoluya göçlerinin yerli ve Osmanlı’dan ayaklanmalara karıştıkları kanısıyla kıyı- ma uğrayacaklarından korkmuş olmalarından dolayı, yıllardır söylene gelen böyle bir hikâyeyi uydurmuş olabilir- ler. Halbuki aıiretin o günkü yaşadıkları yıllarda ve o bölğelerde adı tarihlere geçen başka olaylar cereyan etmişti. Maraş ve çevresinde ayaklanma çıkmış Osmanlı devletinin Türkmen’ler üzerine gönderdiği paralı hırıstiyan frenk askerleri zaten çoğunu katletmişti.. Hiç bir ayaklanmaya katılmayan karınlarını bile doyuramayan aç ve fakir olan bu göçer Türkmen aşireti, Osmanlı Devletinin baskı yaptığını söyleme yerine, gittiğimiz yerlerde başımıza bir iş gelmesin diye; göçün sebebi olarak başka başka nedenler ortaya sürmüşler. Bunlardan biriside yukarıda anlatı- lan Kuğu kızın hikâyesidir. Belki bu konuda o gün için haklı olabilirler. Ama ben atalarımızın geçmişlerini rivâyet ve duyumlara dayalıda olsa bu göç olayına çeşitli çephelerden bakıp ayrıntıları ile bilmemizde yarar olduğunu görü- yorum.
    Bu nedenle çeşitli kaynaklardan yararalanarak elde ettiğim bilğiler doğrultusunda, Anadolunun içerisinde ve hari- cinde yaşayan Burunören köyü ve çevresindeki aşiret köylerinde mensubu olduğu, aslında aynı soy ve kökten olup sadece verilen isimleri ayrı olan Türkmen ve Avşar Türk boylarının yaşantılarını irdelemeye çalışacağım.
    Oğuz Türk mitolojisinde bütün tanrıların ceddi ve bütün varlıkların yaratıcısı “ Kayra Han’ın << Kara Han’ın >>' oğludur. Oğuz doğdugu zaman yüzü mavi, ağzı ateş gibi kırmızı, gözleri, sacı ve kaşları simsiyahtır. İlk doğdugunda annesinin memesinden bir defa emer ve bir daha asla emmez. Dillenerek yiyecek başka şey ister ve büyükler ile laf etmeye konuşmaya başlayıp kırk günde büyür ve gezip oynamaya başlar. Doğdugunda ayakları öküze, vücudu kurda ve gögüs kısmı ayıya benzeyen, böğürleri kıllı olan Oğuz henüz küçük yaştayken at sürüsü güder ve at ile avlanmaya çıkar. Genç delikanlıyken yörede bulunan ormanda etrafa dehşet saçan « Kıyant » adında bir kurt vardır. O yörede herkes ondan korkar. Oğuz atına atlayarak gidip o kurdu öldürür. Namı ve şanı büyür.

    Oğuz birgün tanrısına ibadet ederken gök birden kararır ve gökten mavi bir ışık düşer. Bu ışık güneşten ve aydan parlaktır. Bu ışığın içinden güzel bir kız çıkar. Oğuz bu kızı görünce aklı başından gider ona aşık olur ve onunla evlenir. Bu evliliğinden Gün , Ay ,Yıldız adlarında üç çocuğu olur. Oğuz yine bir gün avlanmaya çıkar. Bir gölün kenarına varır. Gölün ortasındaki ağacın altında oturan bir kız görür ve onada aşık olur. Onunlada evlenir. Bu evliliğindende Gök , Dağ, Deniz adını verdikleri üç oğlu olur. Günleri avlanmakla geçen Oğuz’u çekemeyen düşmanları, babası Kara Han’a oğlun Oğuz başka bir dine geçti diye şikayet ederler. Bunun üzerine baba oğul arasında savaş çıkar. Bu savaşta babası Kara Han „ aldığı bir ok yarası ile ölür.

    Bu üstünlüklerden sonra korkan Oğuz bütün Tekin’leri Türk boylarının büyüklerini kendisine bağlar. Fakat bir kısmı Oğuz’un dinini kabul etmeyerek Tatar’lar ülkesine ( Mogolistan’a ) gider oraya sığınırlar. Bunun üzerine Tatar’ların üzerine yürüyüp onları yener ve mallarını alır, yönetimlerinide kendine bağlar. O bölğede hüküm süren Altın Kaan hediyeler göndererek Oğuz’a bağlılığını bildirirken, Sol tarafta hüküm süren Urum Han çok sayıdaki ordusuna ve şehirlerinde yaşayan insanlara güvenerek karşı gelir. Bunu üzerine sancağını çeken Oğuz askeriyle hareker eder ve kırkgün sonra Buz Dağı eteklerine varıp dayanır.

    Birgün dinlenmekteyken ; gün ışıgına benzer bir ışık içerisinden; boz tüylü, boz yeleli erkek bir kurt çıkar ve Oğuz’a yol göstermek istediğini söyler. Oğuz kurdu takip ederek İdil Moran kenarında durur. Kendisine meydan okuyan Urum Han’a bağlı askerler ile orada kıyasıya bir savaşa girer. Akan nehrin suyu kan damarı gibi kıpkırmızı olur. Büyük bir yenilği alan Urum Kaan kaçıp kurtulurken; memleketi ve hazinesi Oğuz’a kalır. Fakat o yörede Urum Kaan’ın kardeşi Uruz Beyi’in oğlu Tarang Moran arasında büyük bir dağın arasında şehir kurmuş yaşamaktadır. Oğuz’ un oraya yönelmesi üzerine haber gönderir ve bağlılığını kabul etmesi üzerine Oğuz ona << Saklap >> adını verip geri döner. Oğuz ordusu ile İdil’e geçer. Orada büyük bir Hakan yaşamaktadır. Onun peşine düşer. Uzun yollar, sık ormanlar arasından geçtikten sonra ağaçlardan sal yaparak önüne gelen nehirden geçer. O anda bozkurt yine gözükür ve yol gösterir. Uzun bir zaman yürüdükten sonra İt Barak’ın ordusu ile karşılaşırlar. Ordusu bozulan İt Barak savaşta öldürülür. Oraları eline geçiren Oğuz bol ganimetlerle dönerken bir çöle rasladılar. Çölde altındaki bidiği atı çölde birden gözden kayıp olur. Çölden sonra gelecekleri Buz dağını geçecek olan Oğuz atının kaçmasına çok üzülür. Bunun üzerine ordusunda asker olan bir Tekin kendi atını Oğuz’a verir. Her tarafı bembeyaz karlar olduğundan Oğuz ona « Karluk » adını verir. ( Bu boy Oğuz’ların Karluk boylarıdır. )

    Dağdan sonra tekrar yola koyulurlar. Yoldan geçerken damı altından, pencereleri halis gümüş ve demir olan bir ev görür. Anahtarı olmayan bu eve giremeyen Oğuz ordusunda bulunan Tumur Dokagal adında akıllı bir adam vardır. Ona : burada kal, bu kapıyı aç ve sonra gel orduya katıl der ve bu anlamda ona da « Kalaç » adını verir.

    Yoluna devam eden Oğuz ve ordusunun önünde yine onlara yol gösteren bozkurt belirdi. Onları alıp; Çurçit denilen çok insan yaşayan ekili bir alana götürür. Bunların çokca altınları gümüşleri, elmasları ve hayvanları vardı. Oğuz oraya girmesine karşı çıkarlar ve savaş başlar. Oklu ve kılıçlı şiddetli bir cenk olur. Sonunda yine Oğuz üstün gelir “Çurçit Han’ın „ başı kesilir. Bu savaştada o kadar bol miktarda ganimet elde edildiki oğuz’un ordusunun taşıyamıyacağı kadar. Bunu üzerine ordusunda Parmaksız Çözüm Bilik adındaki zeki bir adam hemen orada bir kağnı yapar ve bütün eşyaları üzerine koyup hayvanlar ile taşımaya başlarlar. Oğuz Han bunu görüp ona « Kanklı » adını verir. Oğuz ve ordusu yine bozkurtun önderliğinde oradan hareket edip Tangut ve Şakım memleketine gider. Cenk yaparak o topraklarıda toprağına katıp kıymetli mallarına el kor fakat: o bölgelerde çok gizli bir yerde olan çok sıcak ve zengin “ Baçak „ adında bir memleket vardır. Bu yörede çokca kuşlar ve vahşi hayvanlar vardır. Siyah derili İnsanların Hakan’ı “Mazar„ ile yapılan cenkte Oğuz onuda yenip her zaman oldugu gibi topraklarına ve mallarına el koyar.

    Oğuz Han ordusunda her gittiği yere götürdüğü ihtiyar bir adam vardır. Bu adamın adı Irkıl Ata’dır. Buna Uluğ Türk’de derler. Irkıl Ata birgün rüyasında altın bir yay ve gümüş üç ok görür. Bu altın yay doğudan batıya uzanıyor ve bu gümüş üç oklarda gece tarafına uçuyor. Irkıl Ata uyanınca gördüğü bu rüyasını Oğuz’a anlatıp bazı nasihatlarda bulunur. Ertesi gün Oğuz Han oğullarını yanına çağırır. Derki; oğullarım ben artık ihtiyarladım. Hakanlık benim için değildir. Gün, Ay , Yıldız siz güneşin doğdugu tarafa. Gök, Dağ, Deniz sizde gece tarafına gidiniz der. Oğulları bu sözlerini yerine getirirler.

    Oğullarından Gün, Ay ve Yıldız bir çok kuşlar ve hayvanlar vurduktan sonra bir altın yay bulup babasına getirirler. Oğuz bu oku üçe bölerek oğullarına geri verir ve yay sizin olsun oklarınızı yay gibi göğe fırlatın adınız «Bozok» olsun der. Oğuz’un diğer küçük oğullarıda çölde hayvan avlayıp kuş vurduktan sonra ortada bir gümüş ok bulur va babasına götürürler. Oğuz bu oku üçe bölerek yine onlara verir ve sizinde adınız “Üçok „ olsun der. Bunun üzerine büyük kurultay toplanır. Herkesin çağrıldığı bu kurultayda 900 at, 9000 koyun kestirip 90 havuz dolusu kısrak sütünden yapılmış kımız içkisi hazırlatırken kendisi için direkleri altınkaplı, üzeri zümrüt, yakut, firuze ve inci ile işlemeli otağını kurdurur.

    Otağın sağına kırk kulaç uzunluğunda bir sırık diktirir. Sırığın tepesine bir altın tavuk, tavugun ayağına ise bir koyun bağlatır. Sol tarafına yine kırk kulaç uzunluğunda bir sırık diktirir. Sırığın üzerine bir gümüş tavuk, tavugun ayagına bir siyah koyun bağlattırır. Sağ tarafında Bozok’lar, sol tarafında Üçok’ları oturtur. Halk kırkgün, kırk gece yiyip içerek eğlenir. Bu kurultaydan sonra Oğuz yurdunu evlatlarına verirken; Onlara; Evlatlarım ! çok yaşadım, çok cenk ettim, çok ok attım, çok aygırlara (Ata) bindim. Düşmanları ağlattım, dostları güldürdüm. Bunun için tanrıya her şeyimi feda ettim, sizlerede yurdumu veriyorum der.
    Oğuz’lar diğer Türk kavimlerinin aksine, yüz bakımından Moğollımsı Türklere hiç benzememektedir. En eski kayıt olan Câmiü’ttevârih’- teki ifadelere göre; diğer Türklere benzeyen Oğuzlar Mâveruü’nnehre geldikten sonra, oranın havası ve suyunun etkisiyle fiziken değişime uğradılar. Bu değişimden sonra yüzleri tedricen Tâcikler’inkine ve İranlı’larınkine benzemiş. Bu neden le bugün Anadolu’da yaşayan Oğuz Türkleri Moğolluk vasıflarını taşımamaktadır. Fizyonomist Lavrater Türk’lerin tanımını yaparken, Türk milleti soylu Küçük Asya (Turan) kanı ile Tatar (Moğol / sarı ) ırkın maddi özelliklerinin melezi idi ( Lavrater 1854 : 164 ) derken ; Amerika’ lı tarihci yazar Morton’a (1839) göre ise, soyca Moğol ırkından gelen Türk’ ler, Çerkes, Gürcü, Rum ve Araplar la karışarak fiziki özelliklerini yitirmiş; güzel bir ırk oluşturmuşlardı.
    Bu konu ile yakından ilğilenen Fatih Sultan Mehmet Kritovulos’ un ünlü tarihcisi Herodot’un yapıt ve eserlerine bakarak Osmanoğullarının yani Anadolu Türklerinin Pers ve Ehemeniler’den geldiğini araştırıp bir kitap yazan kişiyide ödüllendirip İmparatorluğa ait olan Eğe Denizindeki bir adaya kral bile yapmış. Oğuzlar, diğer milletler tarafından uzun saç ve bıyıkları ile traş edilmiş (Yülenmiş) sakalları ile tanınır. Oğuz’lar savaşcı olmalarının yanında, gezğinlerin, tarihcilerin ve araştırmacıların yapıt ve eserlerinde onlardan namuslu, doğru ve konuksever insanlar olarak övgü ile söz edilir.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: infom@n

    Oğuzlar
    Oğuz’ların sırası ile 24 boyuna ve manaları ile inançlarından dolayı ongunlarına değindikten sonra, 24 sayısı Oğuz Türk’lerinde yine inançlarına bağlı olarak oldukca sık kullanılan bir sayı olduğunu belirtmektede yarar vardır. Bazı tarihci ve araştırmacıların tesbitlerine göre ; Osmanlı ordu teşkilatında, Rumeli ve Diyarbekir eyâletleri 24 er sancaktı. Otlukbeli savaşında 24 sancak beyi vardı. Meşhur Türk seyahlarından Evliya Çelebiye göre, Kütahya san cağı 24 kadılık idi. Rumelinde devlet hizmetinde bulunan Yörük’ ler 24 kişiden müştekil guruplara ayrılmışlardır.
    Diğer taraftan Oğuz boylarından Yörüklerden birinin koyun sayısı 24 den az olursa onlar yoksul sayılır. Merv bölğesinde yaşayan Teke adlı meşhur Türkmen oymağı seyahların anlatımına göre 24 oymağa ayrılmıştır. Türk’- lerin 24 sayısına verdiği önemle ilğili daha çok örnekler vardır. Bütün Türk boylarında olduğu gibi Oğuz’ ların 24 boylarından Avşar ve Türkmen boylarındada herkesin en az yedi ceddini sayması gerekiyor. Bu bir adet ve vaz geçilmez bir gelenek olarak sürüyor. İşte Oğuznamenin Seyit Lukman rivayetinde Oğuz’ların ceddi şu sıralama ile sayılır.
    1 - Toğrul beğ - Tugrul Bey 2 - Mikail 3 - Selçuk 4 - Dukak 5 - Ertoğrul - Ertugrul Bey 6 - Lukman
    7 - Toksurmuş 8 - İlci beg ( Elçi Bey )
    Oğuznamedeki sıralamada üçüncü olarak adı geçen Selçuk’un ceddinin yani Anadolu Selçuklu’ları ile Oğuzlarını soyunun Türk, Türkmen çadırlarının direği ve direğini yontan usta anlamında (Kerakü) adı verilir. Mahmut Kaşga- ri’de aynı savı doğrular. Selçuk’un asıl ceddinin asil olmayıp, bir kiregeçi, sanatkar idi demekle bu nesli avamdan (Fakirlerden ) birinin nesli olarak gösterilir. Selçuk’ un babası Kerakücü Hoca gördüğü bir rüyada kendi neslin- den büyük adamlar zuhur edeceğini söyler. Sonra gördüğü rüyası gerçekleşir. 921 yılında Arap elçileri Kerakücü Hocanın oğullarına islamiyeti kabul etmeleri için elçiler gönderip şaman inancından vazgeçerek islamiyeti kabul etmeleri için zorlar ve baskı yaparlar ; fakat çeşitli nedenler göstererek ancak 100 yıl sonra Oğuzlar birazda mecbur kalarak İslâmiyeti kabul ederler.

    Bunlardan Maada, Sırderya, Talas ve Çu Havzalarında Karkuk ve Kalaçlarla beraber Türkmen ve Avşar olan Oğuz oymakları kalabalık bir kütle olarak yaşamaktaydılar. Çu havzasında yaşayan bir Türkmen Padişahı için Malik al- turkman ve şarkta Tokuz Oğuzlara komşu olarak yaşayan Oğuzlar ülkesi için El - Biruni Türkmen ülkesi (ard al- Turkmaniye) olarak bildirir . Selçukluların mensup oldukları, Hazar Türkmenleri yani Aral ile Hazar Denizi arasında yaşayanlar ile bundan başka, Çağanyan, Horezm, Kerki arasında Amuderye boyunda, Horezm ile Gürgah arasın- daki Helmend havzasında yaşayan Cenüp Türkmen’leridir.

    Oğuz’lardan bir kolun Maveraünnehir denilen bölgede yaşadığı yıllarda Sırderya, Talas ve Çu bölğelerindeki yine Oğuz boylarından olan Selçuk- lu Türkmen’leri ile araları açıldı. Çünkü onlar Selçukluları hiç dost olarak görüp, onlara hiç bir zaman güven duymadılar. Bu neden ile onları o bölgelerden sürmek istediler. 999 yıllarında bölge Türkmen ve Selçuk’lular arasında cereyan eden maceralara sahne oldu. Birbirleri ile çekişmelerinin sonucunda zayıf düştüler ve bölge Gaznelilerin hakimiyetine geçti. Eski huzuru ve serbestliğini yitiren, bir arada yaşayamıya- caklarını anlayan bu Türkmenlerden bir gurup Gazneli Mahmud’un izni ile Horasan’a , Ferave ( şimdiki adı Kızıl Avrat ) ve Balhan’a ( şimdiki Krasnovodsk hududunda ) geçerek yerleştiler.

    Sırderya havzasından, ihtimal Aral gölünün garbinden Mangışlak üzerinden geçerek gelen Balkhan Türkmen’leri ve sonralarında ‘ Irak Türkmenleri’ adı verildi. Bunlar Balkhan üst olmak üzere sık sık İran içlerine akınlar yapar- ken Selçuk oğulları ile Türkmen olan Avşar Beylerinden Şah Melik ( Melik Şah ) arasındada şiddetli çarpışmalar oldu. 1034 yılında Amuderyanın Gavhore mıntıkasındaki bu muharebede Selçuklu oğulları 7 - 8 bin kadar kayıp vererek bir daha geri dönmeyecek şekilde oradan kaçmak mecburiyetinde kaldı. Kurtulanlardan 700 kişilik bir grup ile Toğrul, Davud Bey ( Çağrı bey ) eğersiz atları ve perişan bir durumda Amuderyayı geçerek Rabat- i Nemek’e iltica ettiler. Daha sonra Horezm sahasından ayrılıp Irak’a Türkmen’lerin yanına gelip birleşerek iyi ilişkiler içine girdiler. Amuderya’nın doğusundaki kalan soydaşlarınıda zaman zaman celbederek (teşvik ederek) nüfuslarını 10.000 e çıkartırlar.

    Yerli Türkmen’lerin 4.000 sayısıda buna eklenince 14.000 kadar bir nüfus sayısına ulaştı. Oğuz ve Karluk Türkleri bu bölgede az bir adet teşkil ettikleri halde; Horasan, İran, Azerbaycan ve Irak’ta çok büyük roller oynamışlardı. Daha sonra bunlardan 2.000 hane kadarı Isfahan’ı yağma edip, oradan Azerbaycan’a geçerek başkalarının idaresi altına girerken, diğer kalan Avşar adı verilen Türkmen boylarından bir kısmı çoğalıp genişleyerek, Haleb, Dulkadır- lı, Suriye, Boz-ok , Üçok ve Üsküdar Türkmenleri gibi adlar altında Haleb, Afşin, Maraş, Elbistan, Antep, Antakya, İskenderun bölgelerinde (cevval ve seyyar ) yarı yerleşik ve konar göçer bir yaşam sürdürmeye başladılar. Diğer taraftan Selçuklu Arslan Yabgu 1025 yılında esirken kendi ya-şadıkları yer olan Amuderya ve Sırderya arasındaki Oğuz’lardan 100.000 kadar asker çıkarta bilecegini söylemiştir. Bu ister istemez orada yaşayan Oğuz’ların en az yarım milyon bir nüfusa sahip olduklarını göstermektedir. Fakat bu sayı bazı nedenlerden dolayı son zamanlarda azaldı. Bu nedenlerden birincisi Tugrul Beyin Türk sınırlarını genişleterek yayılma amacı ile başlattıgı akınlarda, işğal edilen şehirleri; başta talana ve yağmaya müsade etmemesidir

    Diğer ikinci neden ise, Tuğrul Beyin boylara sormadan Bağdat’daki Arap Halifes i ile iyi ilişkiler başlatıp, sünni mezhebini benimsemesidir. Bütün Arap ülkelerini fehtetmesinden korktuğu Tuğrul Beye, elçiler gönderip, zaptet- tiğin topraklar senin için yeterlidir. Emirlerime ait topraklara dokunma ve zapttetiğin topraklar içinde selefleriniz gibi verğileri bize gönderiniz, sözlerine karşı Tuğrul beyin, “ benim askerlerim pek çoktur ve bu memleketler onlara kâfi gelmemektedir. „ derken 1055 yılında Bağdat'ta bulunduğu sırada meydana gelen bir olay üzerine “ Halife’ye hürmetim olmasa idi, bütün Bağdat - ı kılıçtan geçirebilirdim „ demektedir. ( Ebu’-l Ferec, Tarih, c.I syf. 302 ) Tuğrul Bey bu hereketi ile şii ve Alevî inancından olan Oğuz’ların Türkmen ve Avşar boyları , Yörükler ile çok sayıda insan bu duruma isyan ederek; ordudan ayrılıp çeşitli bölğelere göç ettiler.

    1063 yılında Tuğrul Bey’in ölümü ile yerine halef bıraktığı Çağrı Beyin oğlu Alp Arslan 1064 yılında bu bölgelere akın başlatıp bölğeyi kontrol altına almasıyle bu yeni Türk ülkesinde yerleşme imkanları dahada artmıştır. Fakat diğer bir yönden üzerlerinde baskı olarak gördükleri Selçuklu’ lardan kurtulmak kendi istedikleri gibi bir yaşam sergilemek için kendileride aynı ırk ve soydan oldukları halde o bölgelerde yaşayan Kürtler ile işbirliği yaparak bölgede sonu gelmeyen yağmalara başlamakla kalmamış , Selçuklulara karşıda isyan etmişlerdi. Hatta bunlar- dan bir kısmı 1071 yılındaki Selçuklu Sultanı Alp Arslan’ın Bizans imparatoru Roman Diyojen ile yaptığı Malazgirt savaşında, Selçuklulara isyan edip, Bizans’lıların yanında yer almışlar. Fakat yenilğiye uğramaları üzerine kaçan Bizans ordusu ile Istanbul’a sonra orada aradıklarını bulamayınca 1072 yılında Suriye tarafına geri geçtiler. Hal- bu- ki Bizans ordusunda daha önceden bulunan Oğuz ve Peçenek asılı Türk askerler 1071 yılındaki Malazgirt savaşında kendi ırkından ve soydaşına karşı savaşdan birgün önce Türk ordusunun saflarında yani Alp Arslan’ın Selçuklu orduları yanında yer aldı. (Ord. Prof. Dr. A.Zeki velidi Togan’ın Umumi Türk tarihine giriş adlı kitabından s.192 )

    Alp Arslan’ın Anadolu' yu zapt etmesinden sonra ilk defa derli toplu olarak yerleşip yaşamaya başladılar. Etnik ihtibarı ile bunların en büyük kısmı Oğuzla r’dır. Kıtanın şimalinde bütünü 24 olan Oğuz boylarından olan « Bozok » (Yozgat )cenubunda « Üç ok » boyları yaşamaktaydılar. Diğer taraftan Türkmenistan, Azerbaycan ve Horasan’da kalıp yaşamakta olan geniş toprakların ve bol sürülerin sahibi göçer Türkmen aşiretleri bir süre Kafkas’larda yaşadılar. (Bugün Avşar ve Türkmen’lerden her kimden sorulursa sorulsun hemen hemen hepsi de atalarının Horasan’dan geldiklerini söylerler. ) Fakat Orta Asya’da yaşayan Türk boyları arasında idare etme, yönetme gibi kişisel çıkar hesaplarından dolayı canından bıkan halk, batıya doğru göçmeye başladı. Kıtlık ve kuraklıktan dolayı birinci evredeki büyük bir göçten sonra, Orta Asya’da kalan azınlıktan istifade eden Mogol’lar ilk olarak bölğede hüküm süren Türk beyleri ve oymaklarını dağıtıp batıya doğru yayılmaya başladılar. Önüne gelen her şeyi yakıp yıktılar. Tabi o bölğelerde yaşayan Oğuz boyları en çok zarar görenlerdendi. 1071 yılında Anadolu’ ya Türk’lerin girmesi ve Selçuklu devletini kurmasıyla devletleşerek bütünleşen Türk sınırlarına kadar gelip dayandılar. Acıma- sız olan Mogolların önünden kaçanlar kurtulmaktaydı. İşte o zaman Kafkas’larda kalarak yaşamlarını sürdürmek- te olan bilhassa Horasan bölgesindeki bu göçer Türkmen ve Avşar aşireti ikinci vatanlarındanda diğerleri gibi çareyi kaçmakta buldular.

    İkinci evredede 13. yüzyılda Horasan’dan göçe dahil olan bu Türkmen’ler, önce bugünkü Suriye toprakları içinde kalan Haleb bölğesindeki Bucak denilen Tell -Şammar ve Tell- Zivan çevresinde daha sonra Anadolu’da yeni baş- layan ve nedeni toprağa dayalı toplumsal olaylardan dolayı, bugün Maraş bölgesi ve Süriye toprakları içinde bulunan Halep bölgesine göçüp kendilerinden daha önce gelip yerleşmiş olan Türkmen aşiretleriyle birleşip yaşa- maya başladılar. Göçer olan bu Türkmen’ler göçüp gelirken, ( deyim yerindeyse kaçıp gelirken ) koyun sürüleri, develeri ve atlarından başka bir şeyleri yoktu. Hayvanları doyura bilmek için yaz mevsimi yayla ve otlaklarda kış mevsiminde ise düze inerek çadırlarda yaşamaktaydılar. Fakat Kafkas’lardan gelen ve her yıl sayıları artan insan göçünden dolayı Anadoluda toprak düzenide bozulmaya başladı; diğer taraftan Türkler arasında yıllarca sürüp gelen kendi aralarındaki iktidar kavğası sıkca yaşanmaya başladı. Her seferinde kanlı biten ve yüzlercesinin ölü- müne sebeb olup, düşmanları karşısında küçülerek zamanla büyük yenilğiler alan Türk Beğleri , başa geçip idare etmek gibi nedenlere dayalı olarak baba, kardeş göz kırpmadan öldürmeye devam etmekteydiler. Ana- dolunun diğer bölgelerinde olduğu gibi bu bölgelelerdede sıkca beylikler arasında yönetim değişikliği yaşan- maktaydı.

    Mısır Memlük Sultanı’nın idaresi altında uzun zaman kalan bizim Dulkadırlı Türkmen aşireti daha sonra uzun yıllar, Dulkadıroğulları’ nın idaresi altında kaldıktan sonra, Yavuz Sultan Selim’in 1515 yılında bu beyliğe son verilmesi ile Osmanlı devletinin idaresi altında yaşamaya mecbur edilmişlerdi. Bu tarihten sonra fakirleşip, ekonomik yönden zayıflayan halkın üzerine Osmanlı’ nın bir de siyasi ( inaçlardan kaynaklanan ) baskı oluşturulmaya kalkışması bölğede istenmeyen bazı olayların yaşanmasına neden olmuş idari yönden yabancılaşmış olan Osmanlı sarayı ile tabanı oluşturan halkın arası açılmıştı.

    Türk ve Türkmen sözlerinden hoşnutsuz olan Osmanlı saray yönetimi, farklı olan inanç ve mezhep farklılıklarını gözetmeksizin, Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey gibi tek taraflı olarak devletin sünni mezhebini tanıması ve diğer mezheplerden olan halka karşı kırım yapması, savaş ganimetlerini kendi başlarına sarayda ecnebilerle paylaşıp tüketerek, buda yetmiyormuş gibi halktan ağır verğiler toplamaya başlamasına karşı Anadolu’ nun her tarafında halk ayaklanmalarının başlamasına neden olmaktaydı. İşte bu ayaklanmaların sık olarak olduğu bölgelerden biri- side güneyde Maraş, Halep ve çevresidir. Şam’da Şambay adı Türkmen’ lerinden birisinin ortaya çıkıp ben Şah İsmail’ im (II. ) diyerek Anadolu’ya kadar uzanan ayaklanmanın başladığı bu topraklarda Kütahya’dan başlayıp Toros’ lardan Halep’e kadar uzanan bu bölgede yaşayan Varsak , Avşar Türkmen’ler gibi, Karaca oğlan ve Dadaloğlu gibi ünlü halk ozanları yetiştiren Bucak Avşar’ları ve Barak Türkmen aşiretleri ile aynı soydan ve kan- dan olup, farklı bir milletten yahut soydanmış gibi görüp bilinen yörük’lerde yaşamaktaydı. Aşiret anlaşıldığı gibi bir çok sülâle ve soyu bünyesinde barındıran bir toplu insan birliginin adıdır. Maraş , Antep - Ayıntap (Gaziantep) ve Amik ovası ile Halep Ham ovasında 1620 li yıllara kadar yaşamış olan bu aşiret ne yazık ki Anadolu’ daki geliş- melerden olumsuz yönde etkilenmiştir. Osmanlı devletinin oradaki diğer yerli Osmanlı yanlısı aşiretleri kışkırtma- sı ile aralarında çatışma çıkmış, Osmanlı destekli bu çatışmalar karşısında Barak’lar, Varsak ve Bucak Avşar’ları çareyi oralardan kaçmakta bulmuşlar.

    1297 yılından sonra Selçuklular’ın sonu gelip Osmanlı Devletinin kurulması ile birlikte en büyük Türkmen oymak- larından olan ve içerisinde diğer oymaklardan kopmuş obalarında üzerinde yaşadıkları Dulkadıroğullarının idaresi altında olan yöreler XV. yy. ilk yarısında bilhassa Osmanlı Padişahı Yavuz Selim zamanında saldırırıya uğramış ve bu saldırılarda halk büyük zarar görmüştür. Daha sonra yerine geçen oğlu Kanuni Sultan Süleyman zamanında ise Maraş, Ayıntap ve çevresindeki Dulkadıroğullarının varlığına ve idaresine 1515 yılında Ferhat Paşa komutasın- daki Osmanlı ordusu tarafından son verildi; fakat Kanuni yönetiminin katı tutumu yüzünden ayaklanmalar tekrar başladı ve başta Maraş olmak üzere Osmanlı ordusunun ecnebi komutanları ve askerleri tarafından her taraf yakılıp yıkıldı. 16. y yılın yarısında ülkenin güneydoğusunda arkası bitip tükenmek bilmeyen olaylar nedeniyle bölgeden kaçan Türkmen’ler, üçer beşer çadırlar halinde Anadolu’nun içlerine doğru yol alırken Elbistan’ın Bucak denilen bölge gesinde yaşamakta olup ; baskılara dayanamayarak kaçmak zorunda kalan Avşar’larda (Bucak avşarları) göçe katıldılar. ( Bu göç ve kaçışları daha sonra bir Avşar olan Halk ozanı Dadaloğlu 19. yüz yılda ora- da Osman’lının yaptığı kıyım ve katliamlara karşı tepki gösterip isyan eder. )
    Kalktı, göç eyledi Avşar elleri
    Ağır ağır giden eller bizimdir
    Arap atlar yakın eyler ırağı
    Yüce dağlar aşan yollar bizimdir.

    Belimizde kılıcımız kirmanî (*) * (Kirmanda yapılan eğri bir kılıç)
    Taşı deler mızrağımın temreni (*) * (temren: mızrak ucundaki sivri demir)
    Hakkımızda devlet vermiş fermanı
    Ferman padişahın, dağlar bizimdir.

    DADALOĞLU’m yarın kavga kurulur
    Öter tüfek, davlumbazlar vurulur (*) * (Davlumbaz : cenk davulu)
    Nice koç yiğitler yere serilir
    Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.

    Ferman Padişahın, dağlar bizimdir - Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir dörtlüklerinde Dadaloğlu bir isyan ve haykırışı açık ve net bir şekilde dile getirir. Anadolunun içlerine doğru yola çıkan aşiret kendi içlerindeki tacir ve develeri ile Karadeniz Suriye, Halep, Maraş arasında yük taşımacılığı yapmış olan kişilerin yol bilğilerinden faydalanmışlardır.
    Göçe katılan aşiretten bir kısmı, Maraş - Gürün- Sivas üzeri Oğuzların aynı boylarından olup; bugün Yozgat olarak bilinen Bozok’a ve Çorum (Çorum ’un genellikle Alaca kazası ve köylerine yerleşmişlerdir.), Amasya ve Tokat’ a gidip yerleşirken, diğer aşiret mensublarıda ( bunlar Burunören köyün de yaşayan insanların atalarıdır ) Halep (Hamovasından ) Antep (Düztepe’ den) ve Maraş üzerinden Göksun - Pınarbaşı (Aziziye) Bünyan (Hamidiye) güzer- ğahını kullanarak yola devam etmişler. Fakat; iç kesimlere doğru ilerlerken, aşiretten bazı aileler beğendikleri ve hoşlarına gittiği yerlerde kalıp yerleşmişler. Kayseri’ye bağlı İncesu, Yeşilhisar kazalara bağlı bazı köylerde, Niğde ve Nevşehir’e bağlı olan köylere yerleşenlerde bu koldan olanlardır. Maraş ve çevresinden kopan bu aşiretin diğer fertleri koyun sürüleri ve develeri ile beraber çok yerlerde konaklayıp, kışlamışlar. Bu üçüncü uzun göçleri nihayet o zamanlar Yeni - il sınırları içerisinde ve Sivas sancagı (Livası ) sınırları içinde kalan kazası Aziziye’ye (Pınarba- şı ) bağlı olan ve bugünkü Sarıoğlan kazasına bağlı; Burunören, Karpınar, İğdeli, Yerlikuyu, Körkuyu gibi köylere dağılarak yerleşmişlerdir. Kader birliği yapmış bu aşiret temelde hep birbiriyle akraba olup, yerleştikten sonra- da, kendi aralarında kız alıp vermek süretiyle bağlarını kopartmamışlar.
    Burunören ve bizim bugün aşiret dediğimiz yakın köylerin kurucuları Haleb’e yakın Raka şehri yakınlarındaki Tell - Şamar ve Tell - Zivan bölğeleri arasındaki Bucak dedikleri yerde yaşamaktaydılar. Aşırı sıcak ve baskılardan dola- yı o bölğeyi terk edip Elbistan’da mekan tutmuşlar ve oradada Bucak denilen bir yerleşim yeri oluşturmuşlardı. O nedenle de o bölğede yaşayan bu Avşar’lara Bucak Avşar’ı veya Bucak Avşarları denilmekteydi. Yaşantı ve geç- mişleri ile birbirinden ayrı olmayan diğer Avşar’ların kısa özgeçmişi, göçleri ve göç nedenlerine değindikten son- ra, benim burada deginmek istediğim asıl konu ise; Burunören köyü hakkında sizlere aydınlatıcı bazı bilğiler ver- mektir.

    Bu nedenle Anadolu’da gelişen siyasi ve toplumsal olaylar ve Türkmen lerle ilişkilerini içeren kısa bilğileri ayreten sunmakta yarar gördüm. Bence kitabın Anadolu’da gelişen toplumsal olaylar ve sonuçları (Osmanlı’lar ve Türk- men’ler ) ile ilğili bölümünü öncelikle okumakta yarar var.Çünkü geçmiş tarihimizi tam öğrenir bugün kü yerimizle, yaşantımızla ve gelişen olaylarla kıyaslama yaptığımızda, açıklamaktan kaçınılmış bazı taraflarımızı ortaya çıkartıp kendimizi ve geçmişimizi daha iyi öğrenmiş oluruz. Osmanlı devletinin Türk olmayan yönetim kadrosu- nun, adındanda anlaşıldığı gibi, halis Türk olup ,dil, kültür ve geleneklerinden taviz vermeyen Oğuz Türkler’rinden olan diğer Türkmen boylarında olduğu gibi bizim Bucak Avşar’ı aşiretinide suçlu olarak ilân ettiği ve yapılan bu uygulamanın yanlış ve haksız olduğunu söylemek yerine, kapatmaya çalışmak bence yersizdir. Burunören köyü ve çevresindeki köylerde yaşayan bu aşirete mensup yaşlı insanlardan soruyorum. Hiç kimse gerçekleri söyle- mekten yana değil. Hepside aynı ağızdan sanki birbirleriyle anlaşmışlar gibi aynı hikâyeleri tekrarlayıp, göçlerinin asıl nedenini “Kuğu „ adındaki bir kıza bağlamaktadırlar. Anlatımlara göre Kuğu kız olayı şöyle gelişir ;
    “Halep ve çevresinde yaşayan Türkmen aşiretlerinden bir ağanın veya Türkmen beyinin Kuğu adında güzel bir kızı varmış. Bu kız ile evlenmek isteyen o kadar çok genç varmışki, bunlardan biriside bugün aşiret dediğimiz, Avşar Türkmenlerinden bir gençmiş. Kuğu adındaki bu kız ile evlenmek isteyen gençler arasında kavga çıkmış. İster istemez kavgaya sülâleler ve aşirette katılmış.Bunun üzerine aşiretler arasında silahlı çatışma çıkmış. Çatışmada bir kaç kişi vurularak öldürülmesi ile olaylar büyümüş ve Buçak Avşar’ları (aşireti) çareyi Halep’ten başka yerlere göçmekte bulmuş. Yola çıkan aşiret, Karahıdırlı’ya kadar gelmiş ve geçici olarak orada konaklamış. Oradan ay- rıldıktan sonra kabile, kabile bu günkü yaşadıkları köylerine gelip yerleşmişler. „ Hemen hemen hepsininde anlat- tıkları budur. Her sülâlenin öz geçmişine ve tarihlerine değinirken, kendi anlatım ve ifadelerine yer vermeğe çalış- tığım bu kitapta diğer değerlendirmeleride okurlara ve bu aşiretin bugün kü mensuplarına sunmamak yerinde olmaz sanırım.
    Aynı nedenleri göç nedeni olarak gösterdiklerine bakılırsa, bana göre hepsi aynı tarihlerde göçmüş oldukları apaçık belli olmakla beraber, Anadoluya göçlerinin yerli ve Osmanlı’dan ayaklanmalara karıştıkları kanısıyla kıyı- ma uğrayacaklarından korkmuş olmalarından dolayı, yıllardır söylene gelen böyle bir hikâyeyi uydurmuş olabilir- ler. Halbuki aıiretin o günkü yaşadıkları yıllarda ve o bölğelerde adı tarihlere geçen başka olaylar cereyan etmişti. Maraş ve çevresinde ayaklanma çıkmış Osmanlı devletinin Türkmen’ler üzerine gönderdiği paralı hırıstiyan frenk askerleri zaten çoğunu katletmişti.. Hiç bir ayaklanmaya katılmayan karınlarını bile doyuramayan aç ve fakir olan bu göçer Türkmen aşireti, Osmanlı Devletinin baskı yaptığını söyleme yerine, gittiğimiz yerlerde başımıza bir iş gelmesin diye; göçün sebebi olarak başka başka nedenler ortaya sürmüşler. Bunlardan biriside yukarıda anlatı- lan Kuğu kızın hikâyesidir. Belki bu konuda o gün için haklı olabilirler. Ama ben atalarımızın geçmişlerini rivâyet ve duyumlara dayalıda olsa bu göç olayına çeşitli çephelerden bakıp ayrıntıları ile bilmemizde yarar olduğunu görü- yorum.
    Bu nedenle çeşitli kaynaklardan yararalanarak elde ettiğim bilğiler doğrultusunda, Anadolunun içerisinde ve hari- cinde yaşayan Burunören köyü ve çevresindeki aşiret köylerinde mensubu olduğu, aslında aynı soy ve kökten olup sadece verilen isimleri ayrı olan Türkmen ve Avşar Türk boylarının yaşantılarını irdelemeye çalışacağım.
    Oğuz Türk mitolojisinde bütün tanrıların ceddi ve bütün varlıkların yaratıcısı “ Kayra Han’ın << Kara Han’ın >>' oğludur. Oğuz doğdugu zaman yüzü mavi, ağzı ateş gibi kırmızı, gözleri, sacı ve kaşları simsiyahtır. İlk doğdugunda annesinin memesinden bir defa emer ve bir daha asla emmez. Dillenerek yiyecek başka şey ister ve büyükler ile laf etmeye konuşmaya başlayıp kırk günde büyür ve gezip oynamaya başlar. Doğdugunda ayakları öküze, vücudu kurda ve gögüs kısmı ayıya benzeyen, böğürleri kıllı olan Oğuz henüz küçük yaştayken at sürüsü güder ve at ile avlanmaya çıkar. Genç delikanlıyken yörede bulunan ormanda etrafa dehşet saçan « Kıyant » adında bir kurt vardır. O yörede herkes ondan korkar. Oğuz atına atlayarak gidip o kurdu öldürür. Namı ve şanı büyür.

    Oğuz birgün tanrısına ibadet ederken gök birden kararır ve gökten mavi bir ışık düşer. Bu ışık güneşten ve aydan parlaktır. Bu ışığın içinden güzel bir kız çıkar. Oğuz bu kızı görünce aklı başından gider ona aşık olur ve onunla evlenir. Bu evliliğinden Gün , Ay ,Yıldız adlarında üç çocuğu olur. Oğuz yine bir gün avlanmaya çıkar. Bir gölün kenarına varır. Gölün ortasındaki ağacın altında oturan bir kız görür ve onada aşık olur. Onunlada evlenir. Bu evliliğindende Gök , Dağ, Deniz adını verdikleri üç oğlu olur. Günleri avlanmakla geçen Oğuz’u çekemeyen düşmanları, babası Kara Han’a oğlun Oğuz başka bir dine geçti diye şikayet ederler. Bunun üzerine baba oğul arasında savaş çıkar. Bu savaşta babası Kara Han „ aldığı bir ok yarası ile ölür.

    Bu üstünlüklerden sonra korkan Oğuz bütün Tekin’leri Türk boylarının büyüklerini kendisine bağlar. Fakat bir kısmı Oğuz’un dinini kabul etmeyerek Tatar’lar ülkesine ( Mogolistan’a ) gider oraya sığınırlar. Bunun üzerine Tatar’ların üzerine yürüyüp onları yener ve mallarını alır, yönetimlerinide kendine bağlar. O bölğede hüküm süren Altın Kaan hediyeler göndererek Oğuz’a bağlılığını bildirirken, Sol tarafta hüküm süren Urum Han çok sayıdaki ordusuna ve şehirlerinde yaşayan insanlara güvenerek karşı gelir. Bunu üzerine sancağını çeken Oğuz askeriyle hareker eder ve kırkgün sonra Buz Dağı eteklerine varıp dayanır.

    Birgün dinlenmekteyken ; gün ışıgına benzer bir ışık içerisinden; boz tüylü, boz yeleli erkek bir kurt çıkar ve Oğuz’a yol göstermek istediğini söyler. Oğuz kurdu takip ederek İdil Moran kenarında durur. Kendisine meydan okuyan Urum Han’a bağlı askerler ile orada kıyasıya bir savaşa girer. Akan nehrin suyu kan damarı gibi kıpkırmızı olur. Büyük bir yenilği alan Urum Kaan kaçıp kurtulurken; memleketi ve hazinesi Oğuz’a kalır. Fakat o yörede Urum Kaan’ın kardeşi Uruz Beyi’in oğlu Tarang Moran arasında büyük bir dağın arasında şehir kurmuş yaşamaktadır. Oğuz’ un oraya yönelmesi üzerine haber gönderir ve bağlılığını kabul etmesi üzerine Oğuz ona << Saklap >> adını verip geri döner. Oğuz ordusu ile İdil’e geçer. Orada büyük bir Hakan yaşamaktadır. Onun peşine düşer. Uzun yollar, sık ormanlar arasından geçtikten sonra ağaçlardan sal yaparak önüne gelen nehirden geçer. O anda bozkurt yine gözükür ve yol gösterir. Uzun bir zaman yürüdükten sonra İt Barak’ın ordusu ile karşılaşırlar. Ordusu bozulan İt Barak savaşta öldürülür. Oraları eline geçiren Oğuz bol ganimetlerle dönerken bir çöle rasladılar. Çölde altındaki bidiği atı çölde birden gözden kayıp olur. Çölden sonra gelecekleri Buz dağını geçecek olan Oğuz atının kaçmasına çok üzülür. Bunun üzerine ordusunda asker olan bir Tekin kendi atını Oğuz’a verir. Her tarafı bembeyaz karlar olduğundan Oğuz ona « Karluk » adını verir. ( Bu boy Oğuz’ların Karluk boylarıdır. )

    Dağdan sonra tekrar yola koyulurlar. Yoldan geçerken damı altından, pencereleri halis gümüş ve demir olan bir ev görür. Anahtarı olmayan bu eve giremeyen Oğuz ordusunda bulunan Tumur Dokagal adında akıllı bir adam vardır. Ona : burada kal, bu kapıyı aç ve sonra gel orduya katıl der ve bu anlamda ona da « Kalaç » adını verir.

    Yoluna devam eden Oğuz ve ordusunun önünde yine onlara yol gösteren bozkurt belirdi. Onları alıp; Çurçit denilen çok insan yaşayan ekili bir alana götürür. Bunların çokca altınları gümüşleri, elmasları ve hayvanları vardı. Oğuz oraya girmesine karşı çıkarlar ve savaş başlar. Oklu ve kılıçlı şiddetli bir cenk olur. Sonunda yine Oğuz üstün gelir “Çurçit Han’ın „ başı kesilir. Bu savaştada o kadar bol miktarda ganimet elde edildiki oğuz’un ordusunun taşıyamıyacağı kadar. Bunu üzerine ordusunda Parmaksız Çözüm Bilik adındaki zeki bir adam hemen orada bir kağnı yapar ve bütün eşyaları üzerine koyup hayvanlar ile taşımaya başlarlar. Oğuz Han bunu görüp ona « Kanklı » adını verir. Oğuz ve ordusu yine bozkurtun önderliğinde oradan hareket edip Tangut ve Şakım memleketine gider. Cenk yaparak o topraklarıda toprağına katıp kıymetli mallarına el kor fakat: o bölgelerde çok gizli bir yerde olan çok sıcak ve zengin “ Baçak „ adında bir memleket vardır. Bu yörede çokca kuşlar ve vahşi hayvanlar vardır. Siyah derili İnsanların Hakan’ı “Mazar„ ile yapılan cenkte Oğuz onuda yenip her zaman oldugu gibi topraklarına ve mallarına el koyar.

    Oğuz Han ordusunda her gittiği yere götürdüğü ihtiyar bir adam vardır. Bu adamın adı Irkıl Ata’dır. Buna Uluğ Türk’de derler. Irkıl Ata birgün rüyasında altın bir yay ve gümüş üç ok görür. Bu altın yay doğudan batıya uzanıyor ve bu gümüş üç oklarda gece tarafına uçuyor. Irkıl Ata uyanınca gördüğü bu rüyasını Oğuz’a anlatıp bazı nasihatlarda bulunur. Ertesi gün Oğuz Han oğullarını yanına çağırır. Derki; oğullarım ben artık ihtiyarladım. Hakanlık benim için değildir. Gün, Ay , Yıldız siz güneşin doğdugu tarafa. Gök, Dağ, Deniz sizde gece tarafına gidiniz der. Oğulları bu sözlerini yerine getirirler.

    Oğullarından Gün, Ay ve Yıldız bir çok kuşlar ve hayvanlar vurduktan sonra bir altın yay bulup babasına getirirler. Oğuz bu oku üçe bölerek oğullarına geri verir ve yay sizin olsun oklarınızı yay gibi göğe fırlatın adınız «Bozok» olsun der. Oğuz’un diğer küçük oğullarıda çölde hayvan avlayıp kuş vurduktan sonra ortada bir gümüş ok bulur va babasına götürürler. Oğuz bu oku üçe bölerek yine onlara verir ve sizinde adınız “Üçok „ olsun der. Bunun üzerine büyük kurultay toplanır. Herkesin çağrıldığı bu kurultayda 900 at, 9000 koyun kestirip 90 havuz dolusu kısrak sütünden yapılmış kımız içkisi hazırlatırken kendisi için direkleri altınkaplı, üzeri zümrüt, yakut, firuze ve inci ile işlemeli otağını kurdurur.

    Otağın sağına kırk kulaç uzunluğunda bir sırık diktirir. Sırığın tepesine bir altın tavuk, tavugun ayağına ise bir koyun bağlatır. Sol tarafına yine kırk kulaç uzunluğunda bir sırık diktirir. Sırığın üzerine bir gümüş tavuk, tavugun ayagına bir siyah koyun bağlattırır. Sağ tarafında Bozok’lar, sol tarafında Üçok’ları oturtur. Halk kırkgün, kırk gece yiyip içerek eğlenir. Bu kurultaydan sonra Oğuz yurdunu evlatlarına verirken; Onlara; Evlatlarım ! çok yaşadım, çok cenk ettim, çok ok attım, çok aygırlara (Ata) bindim. Düşmanları ağlattım, dostları güldürdüm. Bunun için tanrıya her şeyimi feda ettim, sizlerede yurdumu veriyorum der.
    Oğuz’lar diğer Türk kavimlerinin aksine, yüz bakımından Moğollımsı Türklere hiç benzememektedir. En eski kayıt olan Câmiü’ttevârih’- teki ifadelere göre; diğer Türklere benzeyen Oğuzlar Mâveruü’nnehre geldikten sonra, oranın havası ve suyunun etkisiyle fiziken değişime uğradılar. Bu değişimden sonra yüzleri tedricen Tâcikler’inkine ve İranlı’larınkine benzemiş. Bu neden le bugün Anadolu’da yaşayan Oğuz Türkleri Moğolluk vasıflarını taşımamaktadır. Fizyonomist Lavrater Türk’lerin tanımını yaparken, Türk milleti soylu Küçük Asya (Turan) kanı ile Tatar (Moğol / sarı ) ırkın maddi özelliklerinin melezi idi ( Lavrater 1854 : 164 ) derken ; Amerika’ lı tarihci yazar Morton’a (1839) göre ise, soyca Moğol ırkından gelen Türk’ ler, Çerkes, Gürcü, Rum ve Araplar la karışarak fiziki özelliklerini yitirmiş; güzel bir ırk oluşturmuşlardı.
    Bu konu ile yakından ilğilenen Fatih Sultan Mehmet Kritovulos’ un ünlü tarihcisi Herodot’un yapıt ve eserlerine bakarak Osmanoğullarının yani Anadolu Türklerinin Pers ve Ehemeniler’den geldiğini araştırıp bir kitap yazan kişiyide ödüllendirip İmparatorluğa ait olan Eğe Denizindeki bir adaya kral bile yapmış. Oğuzlar, diğer milletler tarafından uzun saç ve bıyıkları ile traş edilmiş (Yülenmiş) sakalları ile tanınır. Oğuz’lar savaşcı olmalarının yanında, gezğinlerin, tarihcilerin ve araştırmacıların yapıt ve eserlerinde onlardan namuslu, doğru ve konuksever insanlar olarak övgü ile söz edilir.
    Oha, ne kadar kültürsüzmüşüm. Gram zevk almadım




  • Simdi bijiciler gelir anadolu bizimdir hep der 5000 yildir burdayiz vs
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ressione

    Simdi bijiciler gelir anadolu bizimdir hep der 5000 yildir burdayiz vs
    Çankırı Çerkeş Alkaevli boyundanım :)
  • Hayırlı olsun safkan TÜRKSÜNÜZ:)
    Keşke bu boyların orta Asya'da nerede yaşadıklarını da bulabilsem ama maalesef göçebe olduğumuz için bulamıyorum.
  • Kalsin bakacam
  • quote:

    Orijinalden alıntı: AUZEF

    Kalsin bakacam
    Konu tutmadı Kimsenin umurunda değil anlaşılan
    Keşke "kız" fotoğraflı bir konu açsaydım.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: infom@n

    Konu tutmadı Kimsenin umurunda değil anlaşılan
    Keşke "kız" fotoğraflı bir konu açsaydım.

    Alıntıları Göster
    Rize yok :( Gürcüyüz zaten biz




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ahz-ı yed

    Rize yok :( Gürcüyüz zaten biz

    Alıntıları Göster
    eymir yada kınık
  • ahz-ı yed A kullanıcısına yanıt
    İnsan insandır. Bu sadece Anadoluya yerleşenleri kapsıyor. Kafkaslarda daha çok vardır eminim.
  • 5000 yıldır burada olmax
  • beğdili
  • quote:

    Orijinalden alıntı: adamın feryadı

    beğdili
    turkolar gilmedan önce biz borada olmax
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Eksileyen Adam

    turkolar gilmedan önce biz borada olmax

    Alıntıları Göster
    okumadım ama faydalı bilgi olduğu için +1
  • quote:

    Orijinalden alıntı: adamın feryadı

    beğdili
    Güzel konu, kendi köyümü gördüm duygulandım bir an.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: adamın feryadı

    beğdili
    Dağıstan göçmeniyim. Tokat Çamlıbel 3-4 boy bizim orada var
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Keras

    okumadım ama faydalı bilgi olduğu için +1

    Alıntıları Göster
    Balıkesir-ivrindiliyim
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ismkdc

    Balıkesir-ivrindiliyim

    Alıntıları Göster
    Benim rahmetli dedem babamın babası Ordu Fatsa'danmış.Zaten öz Türk derlerdi dedem için.Babaannem Gürcü göçmeniymiş.Anne tarafım Bulgar göçmeniydi yanlış hatırlamıyorsam.Bunların hepsi sonradan Sakarya'ya yerleşmişler bende Sakarya doğumluyum işte.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: maskler54

    Benim rahmetli dedem babamın babası Ordu Fatsa'danmış.Zaten öz Türk derlerdi dedem için.Babaannem Gürcü göçmeniymiş.Anne tarafım Bulgar göçmeniydi yanlış hatırlamıyorsam.Bunların hepsi sonradan Sakarya'ya yerleşmişler bende Sakarya doğumluyum işte.

    Alıntıları Göster
    Faşiklik yapmayın mezopotamyanın kadim halkınıda mozaiğe ekleyin
  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.