Şimdi Ara

Ömrünü Adamış İnsanlar Bunu Nasıl Başarıyor?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
16
Cevap
1
Favori
409
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Özellikle herhangi bir dini veya manevi inancı bulunmayıp kendini bilimin veya herhangi bir alana tam anlamıyla adamış insanlar bunu nasıl bir psikolojiyle , ideayla yapıyorlar?


    İnançlı insanlarda bu tarz şeylere eğilim daha fazla görüyorum. Sonuçta kaba tabirle bir ödül mekanizması var. " Zamanı gelince ( bu dünya hayatı da olabilir veya ölümden sonraki hayatta ) bir şekilde yaptığım fedakarlığın karşılığını alırım. " düşüncesiyle yola çıkan pek çok inançlı insan olduğunu düşünüyorum.


    Uğraştıkları işlerini seviyorlar filan tamam ama daha tatmin edici ve spesifik cevaplar bekliyorum , yorum yapan herkese teşekkürler.




  • İnanmışlık.
    gözlerini kapatıp otobanın ortasına dalamazsın. Bu daha önce deneyimleyip ya da zararını gördüğün şeyi bildiğinden, refleks olarak iliklerine kadar geri çekilmene neden olur. Bu inanmışlığın ya da bilmenin seviyesidir.
    İmanın seviyesi de buna göstergedir. İnandıp deyip aksini yapmak, inanmadığına delildir. Ya da az olduğuna.
    Müslümanım deyip uygulamak da bu çizgide. Allah'a inandım deyip otobandaki aracın çarpmasından daha az korkuyorsan bu öyle bir imam olmuş olur.
    Yani olmamış olur.
    Allah'ın emrine uymamanın korkusu, arabanın çarpması korkusu gibi olmalı ki iman olsun.
    Bir kaç gün önce şeytana ruhunu satmış bir vatandaşla yeni dünya düzenini konuştuk.
    Öyle inanmış ki. Hiç bir şey umrunda değil. Herkes sistemin köpeği olsun istiyor.
    Her akılla algılanabilecek reddime ne olmuş diyor.
    Burada çıkarına oluşacak şeylerin inanmışlığı ya da satın alınacak şeylerin vaadine inanmışlık sezinledim.
    Kısaca;
    Birşeyleri kendine ilah edinip onun uğruna kendini feda ediyorsun.
    Bu gerçek ilah olur
    İnsan, Şeytan, Para, pul, kadın, içki, kumar farketmiyor.
    Herşeyin karşılığı feda ettiğin şeyden geri dönüyor.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • forvet09 kullanıcısına yanıt

    Bilim insanları arasında materyalist hayat görüşüne sahip çok karakter var. Herhangi bir manevi ihtiyaçları veya beklentileri de yok haliyle. Ama bu adamlar 24 saatlik bir günün gerekirse 18 saatini tam zamanlı olarak belli bir işe adıyor. Ben de zaten konuyu açan arkadaş gibi belirli bir inanca sahip olan insanlar için bunun çok absürt birşey olmadığını düşünüyorum ama ya tersi?


    Yani hayata bir defa geliniyorsa ve bu hayatın bir son olduğu düşünülüyorsa nasıl da emek isteyen alanlara ömürlerini tamamen adıyorlar?


    Aileden sadece bunu görmüş , gayri ihtiyari sebeplerden buna yönelmiş insanları dışarıda tutuyorum bu kategoridekilerin zaten çok fazla seçeneği yok ve olmayacak bu hayatta.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Sehoka -- 10 Haziran 2022; 11:42:5 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Sehoka kullanıcısına yanıt

    materyalist insanlarında inanmışlığı var. yaratıcıya inanmaması bir şeylere inanmadığı sonucunu çıkarmaz.

  • forvet09 kullanıcısına yanıt

    Amacım da bunu sorgulamak. Neye inanıyor o zaman? Niçin değerli hayatını feda ediyor?


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • tutku

  • libidinal enerjinin doğru kanala aktarımı. mesela bazı adını tarihe yazdırmış kişilerin aşk acısı çekmiş olduğu bir gerçek. aşkını kaybetmiş insanın gözü başka bir şey görmez, enerjisini sekse harcamaz, o enerji ile kendisini gerçekleştirir sanki aşkına kendisini ispatlarcasına...............

  • İnançlı olunsun ya da olunmasın farketmeksizin insanın dünyada yaptığı eylemlerin %99'u içgüdü ile bağıntılı. Temel güdü varoluşu korumak üzerinedir. Ancak bu eylemler doğrudan bu amaca odaklanmadiklari için öyle değilmiş gibi görünürler. Bu kısmen yanıltıcı olsada dolaylı kapsamda varoluşu dayanak alan diğer içgüdülerle beraber (beslenme-cinsellik-guvenlik) bunlara dayanan toplumsal yaşamın kendi içinde oluşturdugu dinamiklere hizmet eder. Şöyleki bu sorulan şu soru karşısında anlamsız görünecek; eğer toplum olmasaydı, her insanın kendine ait yalnız olduğu bir yeryüzü üzerinden bu değerlendirme yapılsaydı, gelişmenin, sanatın vb. nin anlamı kalırmıydı? Yani temel cevap birey ve oluşan toplum yapısı arasında bir ilişki kurma çabası. Yeryüzünde yalnız bir insan modeli tabiki merak duygusuna kapılarak bir şeyleri araştırarak kendini geliştirmek isteyebilir, ancak bu daha çok haybin yakzan gibi hayata sıfırdan başlayanlar için daha geçerli bir tutum. Bugün modern insanin yeryüzünde yalnız bir yaşamı merağına konu olacak bir çok şeyin cevabını bildiği için anlamsız. Gerçi toplum olmasındada anlamsız ancak bu başka konu. Devam edersek ömrünü adama meselesi temel iç guduleri temel alan statü, saygı, kendini gerçekleştirme ve bununla tatmin olma arzusundan kaynaklanıyor, kısacası bu konu aslında Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi ile alakalı. Alakasız görünsede en tepe en alta hizmet ediyor, bu bakımdan insan, bedensel varlığıyla ilkel bir oluşum, sadece uzaktan kompleks görünüyor

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Materyalist inanç sistemlere sahip insanların da insanlıktan gelen maneviyatları var. Dine inanmamak insanlığın ve insan duygu ve dürtülerinin sonu değil ki. Materyalistler de öteki dünyaya veya tanrıya inanmaksızın hedefler belirleyip, tutkulara ve ahlaka sahip olup güdümlenebilirler. Marksist materyalist ontolojiyi olduğu gibi benimseyip Marksist akıma özellikle de romantik ve eylemci tarzda mensup kimseleri düşünelim. Bu insanlar prensipte materyalist ve ateist olmalarına rağmen kendi kanılarınca sınıfsız ve mülkiyetsiz toplum ideali peşinde koşuyorlar ve şüphesiz bu uğurda gerçekten tutkuyla faaliyet gösteriyorlar. Silahlı gruplar organize edip devletlerle savaşarak ölmekten bile çekinmiyorlar. Yol açtıkları felaketler ve katkıda bulundukları terör ayrı bir konu, hızlı bir bakış altında cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşeli sözünden hallice ama önemli olan nokta materyalist ontolojik pozisyonlarının bir dava üretmelerine ve davalarına olan adanmışlıklarına kesinlikle engel teşkil etmemesi. Tam aksine diyalektik materyalizm Marksist ideolojideki bu adanmışlığı besleyen yegane felsefi direklerden birisi çünkü diyalektik materyalist gelişme gösterdiğini ve kaçınılmaz olduğunu varsaydıkları tarihsel süreç onları geleceğin komünist toplumunu inşa etmeye çağırıyor. Buna mukabil "inançsız" bilim insanlarını ise bir gerçeği veya keşfi ortaya koyma dürtüsü, konuya olan kişisel ilgi ve görev bilinci kamçılıyor. İş adamlarını ise para kazanma, işini büyütme ve ailesine kişisel bir iş imparatorluğu kurup konfor içinde yaşama dürtüsü, memurları ise görev bilinci ve başkalarına hizmet gibi gibi. İnanç veya adanmışlık ya da maneviyet zaruri olarak ahiretçi teistik dinlerle bağlantılı olmak zorunda değil.

    Bir materyalist özne adanmışlığın daha entelektüel ve ideolojik (hümanist) boyutu olarak "insanlık için çalışmak" istemiyorsa misal bu ömrünün sınırlı olması ve bir gün ölüp tamamen yok olacağı kabulü haricinde ve ötesinde, belki tembelliğinin yanında, başkalarının gelecekte bir şekilde kendi başlarının çaresine bakacağı yani insanların bir şekilde uyum sağlayabileceği inancından ya da insanların hiçbir şekilde ideal bir dünya yaratamayacaklarına dair muazzam bir inançsızlıktan ve genel olarak başkalarını (kitleyi) hor görmekten kaynaklanıyor. İç içe geçebilen bu iki türlü düşüncede de insanlık, toplum, medeniyet vb idealler veya formatlar öncelik olmaktan çıkıyor ve birey daha çok kendisine ve zevklerine odaklanıyor. Bir nevi Carpe diem. Modern anlamıyla o kötü şöhretli hedonizm. Diğer bir deyişle hazcılık. Yaşamın nimetlerini sömürmek. Bazısı bireyin kendisine odaklanmasının insanlık için daha iyi olabileceğini de iddia edebilir. Liberaller, etik egoistler vb gibi. Bir yandan pek çoğu insanlığın başına yaptıklarından ötürü kötü işler gelecekse (ki ekoloji türümüz aleyhinde değişiyor) bu ibret ve ceza olacak diyor. Üstünde bile durmuyor. Suçu başkalarına yıkıp yaşamına devam ediyor.

    Bir yandan dini inanç sahibi insanlarda ve özellikle dünyeviden ziyade uhrevi inanç sistemlerinde mevcut dünya ve yaşadığımız hayat varsayılan ölümden sonraki öbür dünya lehinde değersiz addedilebiliyor. Bunun doğrudan psikolojik ve entelektüel sonucu boş vermişlik, daha entelektüel terimlerle ifade edersek nihilizm, mistisizm, münzevilik vb. Örneğin Alman filozof ve klasikçi filolog Nietzsche'nin dine (Hıristiyanlığa) saldırma şekli budur. Dünyeviye karşı nihilist ve uhreviyata karşı mistik bu genel tavır bizde İslam geleneğine doğru İmam Gazzali'nin şahsında genişletilebilir. Gazzalicilik tarzı bir nihilist mistisizmle ilerleme ve olaylar üzerinde gerçek kontrol olmaz. Hayat akarken ve her şey değişirken durağanlıkta ısrar eden, aforoz edici, gelişime kapalı, umursamaz bir toplum ortaya çıkar. Geleneğe adanmış bir toplum adandığı geleneklerin özgül çürüklüğü itibarıyla çok zehirli olabilir. Bireylerini zehirleyebilir. Adanmış olup olmamanın yanında neye adanmış olunduğu da çok önemli.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • @therc , Peki sizce insan tam anlamıyla mutluluğa ulaşması için piramidin en tepesine ulaşması gerek mi? Daha farklı şekilde sorayım ; insan fedakârlık yaparak , sorumluluk alarak(her insan sorumluluk alır fedakarlık yapar , burada en üst düzeyde bahsediyorum.) normalde olabileceğinden daha mutlu olabilir mi? Yani içgüdülerine güvenerek "iyi" idealine ulaşabilir mi? Iyi ve mutlu ideali için bu meziyetleri olmazsa olmaz midir?




    @Nat Alianovna , Hocam peki bu toplumun çıkarını gözetmemiz veya hedonist bir şekilde kendimi tatmin etmek için uğraşmamız bizim fıtratımızda olan birşey mi size göre? Kendimizi hangisine daha yakın hissettiğimizi nasıl anlayacağız? Ben şuan mesela tamamen idealist olup bilim yapmak ile daha mütevazi bir hayat yaşamak arasında tıkılıp kalmış bulunmaktayım 18 yaşında bir genç olarak.


    Cevaplarınız için şimdiden teşekkürler, bir ricam daha var bu konuda kitap veya makale tarzı önerileriniz varsa sevinirim. Keza hayatın amacı, mutluluğa ulaşmak vs. konularda da " Bak ben bunu okudum , sende kesinlikle oku!" dediğiniz varsa lütfen esirgemeyin.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi axelrhaynr -- 14 Haziran 2022; 20:50:32 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Hedonizmin kötü şöhretli olmasına şaşırmıyorum çünkü evrimsel süreçte toplum dediğimiz yapı hep kendi çıkarına gelişir ve bu çıkarını korumak için içgüdüsel olarak kendi yararına olmayan düşünce sistemlerini bir nevii mimler. Hedonist bakış açısının toplumun yararına idealist bakış açısına göre ne kadar faydası olduğu çok öznel bir konu degil sanırım.

    Kısacası , sırf içgüdülerimle hareket edip idealist bir karaktere bürünüp hayattan almam gereken bazı hazları alamamaktan korkuyorum. Bu size saçma gelebilir " Ya idealistsindir ya değilsindir. " diyebilirsiniz. Ama böyle değil , bir genç olarak hayata verecek olduğum kadar hayatın da bana vermesi gerektiği bazı şeyler olması kanaatindeyim. Arada kaybolmaktan korkuyorum.



    @Nat Alianovna



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi axelrhaynr -- 14 Haziran 2022; 20:49:9 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • axelrhaynr A kullanıcısına yanıt

    Alıntı

    metni:
    Peki sizce insan tam anlamıyla mutluluğa ulaşması için piramidin en tepesine ulaşması gerek mi? Daha farklı şekilde sorayım ; insan fedakârlık yaparak , sorumluluk alarak(her insan sorumluluk alır fedakarlık yapar , burada en üst düzeyde bahsediyorum.) normalde olabileceğinden daha mutlu olabilir mi? Yani içgüdülerine güvenerek "iyi" idealine ulaşabilir mi? Iyi ve mutlu ideali için bu meziyetleri olmazsa olmaz midir


    Mutluluk için piramidin en üst tepesine ulaşmak gerekmiyor tabiki. Her insanın arayışı, arzuları farklı. çünkü kendinden yada çevreden edindiği karakter oluşumunun onu nereye götürdüğü farklı bir noktada. Örneğin çok yüksek bir farkındalık Diyojen gibi hayata karşı soğuk ve sade bir yaşam anlayışı benimsetebilir, o halde piramidin en alt basamağı onun için yeterlidir. Yani bana göre aslında piramidin en üst basamağına ulaşan kişi (basit bir kendini gerçekleştirmeden bahsetmiyorum) geldiği noktanın en alt nokta ile farklı olmadığının ayırdına varacak. Bu durumda iki seçenek var; ya daha fazlası için ugrasirsin yada tatmin olma seviyen olmadığını fark edersin. Devam edersen sonu olmayan bir yol, sürekli arayış ve ne aradığını bile tam bilememe sorunsalından kaynaklı depresyon. Bu insanın hangi noktaya gelirse gelsin tatmin olamayacağı ile alakalı bir durum. 

    Topluma hizmet etmek, yada fedakarlık diyelim farketmez; aslında kendine hizmet etmek demektir. Toplumdaki konumunu korumak, sağlamlaştırmak, aynı zamanda bundan haz duyarak yaşam enerjini sağlıklı tutmak buradaki gizil olan tutum. Bunu reddedip topluma, dünyaya saf bir fedakarlık sunduğunu yada sunulduğunu sananlar üzgünüm ki sadece kendilerini kandırıyorlar. Bir materyalistin bunu söylemesi zaten evrimsel bağlamda anlamsız, kendi teorinle çelişirsin bunu söylediğin zaman. Bireyin neden varlığını korumak istediği açıktır ama toplumun neden süregelen bir aktarım olması, yani insan soyunun neden devam etmesi gerektiği ve bununla beraber neden gelişmesi gerektiğinin nihai olarak (evrensel düzeyde) pragmatist bir cevabı yok, çünkü insan faydacidir ve bu faydacilik bireyseldir, toplumda bireysel faydaciligin kolektif ürünüdür. Bu noktada mutluluk kişisel ve görecelidir, farkındalık seviyesiyle de bağıntılıdır. Ancak mutluluğun hazciliktan öte olduğunu savunanlar fazla romantik düşüncelere kapılıyor. Mantaliten rasyonel ise bir şeyin dayanak noktası onun yalın halidir. 

    Yalın halin kaçırılan noktasını su en basit örnekle vereyim; Neden yemek yiyorsun? Aç olduğum için (bu ara cevap, ana cevabı gizler) ana cevap ölmemek için.

    Neden tatlı yiyorsun? Sevdiğim için (ara cevap). Hazlarim üzerinden yaşam enerjimi sağlıklı tutmak ve varlığımı çekilir kılarak onu korumak için (ana cevap)


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Tutku artı+yetenek+ilgi bunlar %10'u, %90'ı ise yorulmadan bıkmadan azimli, iradeli, disiplinli ve verimli çalışma.


    Benim düşüncem bu yönde.

  • İkinci bahsettiklerinizi işe başlamadan önceki motivasyonlar değil , başladıktan sonra başladığın işi başarılı bir şekilde devam ettirebilmek için gerekli olan meziyetleri gibi geldi bana.


    Benim merak ettiğim daha çok ilk kısım.

    @Galyalı Amadis


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • axelrhaynr A kullanıcısına yanıt

    Mutluluk hakkında bir kitap önerebilir miyim bilmem zira kişisel gelişim kitaplarıyla aram iyi olmadı. Benim için mutluluk hobilerini, hazlarını, ilgilerini gerçekleştirmek ve kendin olmaktır. Şüphesiz idealist hedonist ikilemini karakterize eden iki aşırı kutup arası gerilim ama altın oran (golden mean) elde edilebileceği ve bu ikilemin aşılabileceği iddia edilebilir. Diğer bir deyişle hazların bir ideal uğruna zamanla kazanılan olumlu alışkanlık ve öz terbiyeyle yönetimi. Yine ideal uğrunda harcanan ve zorlu bile denebilecek bir yaşam ancak asketik (çileci) de değil. Bu daha çok erdem etiği başlığında tartışılan bir mevzu, altın oranın tanım ve ölçütleri ise kendi başına bir ideal. Dilersen peşinden koş. Ama bence hayattaki tavrını kendin belirlemelisin ve kendi "oluşunu" yaratmalısın. Kendin olarak mutlu olabilirsin ama kendiliğini ideal kalıplara sokmadan ideal olduğunu; ideal hedefinin yeter sebebini konsolide etmeden veya etme yolunda çalışmadan bu hedefe ulaşabileceğini ya da en azından ideal hedef yolunda ilerlemeci ve özel çaba sarf eder biçimde bulunduğunu iddia edemezsin. Tabii tüm bunlar senin içsel ilginle anlam kazanacak, ortaya çıkacak bir manzara. Kimya ile ilgili değilsen kimya dalında tüm madalyaları toplayıp Nobel ödülünü almayı bekleyemezsin ya da insanların çok işine yarayacak mucizevi bir kimyasal bileşimi icat etmeyi. Bazen başarı garanti olmadığı halde çalışırsın, bazen de sırf bu sebepten ötürü pes edip vazgeçersin. Haliyle böyle durumların mutluluğuna etkisi çok kompleks veya değişik biçimlerde olabilir.

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.