Şimdi Ara

Dil Devrimi'nin getirdikleri, götürdükleri (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
312
Cevap
0
Favori
10.490
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sayın @as74

    Sizin söylediğinizi anlıyorum. Defalarca yazdığınız üzere okuma-yazma oranını ve eğitim seviyelerini alfabe farkına bağlıyorsunuz. Kanıt olarak da sürekli cumhuriyet öncesi ve sonrasını karşılaştırıyorsunuz.

    Ben de diyorum ki bu bir kantı olamaz:

    1) Mantıksal açıdan kanıt olamaz : http://en.wikipedia.org/wiki/Post_hoc_ergo_propter_hoc
    2) Aksini ispatlayan örneklerden dolayı kanıt olamaz: Alfabeler vs Okuma oranları

    Şunu anlasaydınız yeterli olacaktı.

    NOT: Bu arada fikirler üzerindeki bir tartışmayı "bana sataşarak" kişisel bir tartışmaya dönüştürmeniz sanırım agrasif olanın kim olduğunu ortaya koyuyor Son iki mesajınıza kişisel içerikli olduğu için yanıt vermeyeceğim. Siz de silseniz iyi olur. Tartışmayı noktaladım. Paylaşımınız için teşekkürler...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neverlate -- 12 Temmuz 2009; 22:45:42 >




  • Ne zor bir durum!
    Hala ne dediğimi anlamamışsınız!

    Daha sade aktaracağım, belki durum anlaşılır;

    Türk diline Latin harfleri Arap harflerinden daha uygundur, Türkçeyi öğrenmek, konuşmak, anlamak sesli harf üretimle birlikte olgunlaşan Latin harfleriyle daha kolay olmuştur.
    Yaşanmışlık ve Tarih’ te bunu söyler.

    Elbette abece ile okur yazarlık arasında tek başına direkt etkisi yoktur, ama daha kolay anlaşılması ve yazılması okur yazarlığı arttırmıştır

    Daha önceki mesajımdan;


    “…Dediğiniz gibi sadece alfabeye bakarak eğitim durumunu değerlendiremeyiz ama Latin harflerinin daha kolay dilimize uyum sağladığı, daha kolay yazılıp anlaşıldığı ve okuma oranını da görülmemiş bir hızla arttırdığı da bir başka gerçek!

    Sorun alfabelerin yarışı da değil, sizin dediğiniz ve benim kafamı meşgul eden şu argüman;

    “Koca imparatorluğun kültür (bilgi) birikimi yok oldu… “





    Sanırım suçum size inanıp, Arap alfabesinin 1 haftada öğrenileceğini yazmak oldu, burada İRONİ YOKTU!!
    Sanal alemde insanın kaşlarını, yüzünü göremezsiniz tabii ki

    Sizin de belirttiğiniz gibi Kültür aktarımı sıkıntısı çekenler 1 haftada bu sıkıntıyı gidermeye başlayabilirler demekti amacım

    Ama siz inanmayıp diretmeye devam ediyorsunuz

    Keşke diğer yazdıklarıma yanıt verseniz ya da paylaşsanız, buraya takıldınız kaldınız, neyse..

    O mesajlar sizin eseriniz, ben silmeyeceğim, buyurun siz sildirin!

    Bu da benim size son mesajım.

    Paylaşımınız için size de teşekkür ederim sayın neverlate




  • quote:

    Orjinalden alıntı: as74

    Sanırım anlaşamıyoruz, yazdıklarımı bir kez daha okuyun, anı yerde iseniz bence de yanıt vermeyin, noktalayın.

    Sizin için 1 haftada Arap alfabesini öğrenmeye çabalıyacağım



    Sizin 1 haftada değil ama bir kaç ayda anlayarak okuyacağınıza bende inanıyorum. Ancak söylemezsem rahatsız olacağım bir bilgiyi paylaşmadan da geçemeyeceğim. Üniversitelerimizin tarih bölümlerinde lisans süresince (en çok alınan ders olmasına karşın!) mezunların yarısı Osmanlıca belge okumayı başaramamaktadır.




  • Üst sınıflardaki öğrencilere eski metinleri okuyabiliyor musunuz diye sorduğumda "amaan bana ne ya metinden falan, mezun olayım yeter" diyordu çoğu. Kontenjanları arttırın daha bakalım nolacaksa
  • quote:

    Orjinalden alıntı: as74

    Yoksa sayın ilkerinanç haklı mı?

    hocam bunun haklı olmakla haklı olmak istemekle falan alakası yok.sadece anekdot olsun diye yazıyorum,1988-1989 yılları arasında 2 sene kadar belli bir zümrenin içerisindeydim bilmeden.bu kişilerin atatürk türkiye cumhuriyeti latin alfabesinin kabulu halifeliğin kaldırılması ve nihayetinde atatürk yaptığı devrimler ve şahsı ile ciddi problemleri var.birebir yaşadığım maksatlarını bildiğim için konuşuyorum yoksa hariçten gazel değil benimki.bakın derhanede hocalık yapan bir şahsın atatürke hitabı.veledi zina..türkiye cumhuriyetinin adı da türkiye çamuriyeti.öğretmen bu bakın.türkiye cumhuriyeti okullarında senin benim ödediğim vergi ile öğretmen olmuş maaş alan kişi bir kişi bunu söyleyen.tabi o zaman dershanede olduğu için bu belli zümreden alıyor maaşı.daha fazla yazarsam sakıncalı olacak sanırım,olayın vehametinin anlaşılması için iki tane örnek verdim sadece....



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ilkerinanç -- 13 Temmuz 2009; 2:25:07 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: ilkerinanç

    quote:

    Orjinalden alıntı: as74

    Yoksa sayın ilkerinanç haklı mı?

    hocam bunun haklı olmakla haklı olmak istemekle falan alakası yok.sadece anekdot olsun diye yazıyorum,1988-1989 yılları arasında 2 sene kadar belli bir zümrenin içerisindeydim bilmeden.bu kişilerin atatürk türkiye cumhuriyeti latin alfabesinin kabulu halifeliğin kaldırılması ve nihayetinde atatürk yaptığı devrimler ve şahsı ile ciddi problemleri var.birebir yaşadığım maksatlarını bildiğim için konuşuyorum yoksa hariçten gazel değil benimki.bakın derhanede hocalık yapan bir şahsın atatürke hitabı.veledi zina..türkiye cumhuriyetinin adı da türkiye çamuriyeti.öğretmen bu bakın.türkiye cumhuriyeti okullarında senin benim ödediğim vergi ile öğretmen olmuş maaş alan kişi bir kişi bunu söyleyen.tabi o zaman dershanede olduğu için bu belli zümreden alıyor maaşı.daha fazla yazarsam sakıncalı olacak sanırım,olayın vehametinin anlaşılması için iki tane örnek verdim sadece....



    Ben de bu tip adamların arasında bulunmak zorunda kalmıştım bir sene. Dediğiniz olaylarla yüzyüze geldim. Yalnız benim bu konuyu açmaktaki amacım kesinlikle Atatürk'e çamur atmak falan değildir. Sadece insanların görüşlerini merak ettiğim için açtım konuyu.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: destroyer39

    Osmanlı döneminde okullarda okutulan geometri kitaplarındaki terimler anlaşılmaz bir haldeydi. Üçgene müselles, Alan için Mesaha-i sathiye, dik açı yerine zaviye-i kaime, yükseklik yerine kaide irtifaı deniliyordu. Üçgenin alanını tanımlamak için üçgenin alanı taban uzunluğu ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir tanımı yerine, bir müsellesin mesaha-i sathiyesi, kaidesinin irtifaına hâsıl-ı zarbinin nıfsına müsavidir deniliyordu.[1]



    Yukarıdaki iddia mantıksız olmuş. Çünkü hayatında geometri görmemiş bir adam için üçgen, yükseklik, taban uzunluğu hiçbir şey ifade etmez. Hepimiz bunları biliyoruz ve aa ne kolay işte diyoruz ama ha müselles demişiz, ha üçgen. Yani ilkokulda müselles diye öğretilseydi hepimiz bunu şu an müselles olarak bilecektik ve belki de üçgen acayip alakasız gelecekti. Teknik terimleri bir yere kadar öztürkçe yapabilirsiniz. Osmanlıca teknik terimler için çok uygundu. Örnek, hukuk dili.

    Neden pilotlar yükseklik kaybediyoruz demez de irtifa kaybediyoruz der. İrtifanın karşılığı yüksekliktir. Türkçe karşılığı vardır. Ama yükseklik kaybediyoruz yada yüksekliğimiz şu denmez. Avam diye tabir ettiğimiz birçok insan belki de irtifanın ne demek olduğunu bilmiyordur. Yükseklik desen bilir ama irtifa deyince hönk diye kalır. Neden peki havacılar halkın bilmediği kelimeleri ya da hukukçular halkın bilmediği teknik kelimleri ısrarla kullanıyorlar? Benzer birçok örnek mühendislikte de var. Şunları öztürkçe yapsalar da herkes anlasa olmuyor mu?




  • bugralicca senin konuyu ne maksatla açtığını bilemem ancak sen bilebilirsin benim söylemeye çalıştığım anlattığım gibi bir zümrenin olduğu ve amaçlarının neler olduğu.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer

    Bu konuda saatlerce tartışabilirim ama kiminle?
    Osmalı Türkçesine Osmanlıca diyerek ayrı bir dil kabul eden bir zihniyetle ne tartışabilirim ki... Demek ki Uygur Türkçesi de ayrı bir dildi Karahan Türkçesi de Göktürk Türkçesi de...

    Türkiye Türkçesi de ayrı bir dil oluyor öyleyse...

    Neyse...


    Değerli Ömer hocam, Bir Türkçe öğretmeni olarak 16 yüzyıldaki eserleri anlayamamak sizi üzmüyor mu?

    Bakınız ben borçlar kanununu ekledim buraya, tüm Türk vatandaşlarını ilgilendiren son derece önemli bir kanun ama ne yazık ki anlayamıyoruz.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: döküntü
    Değerli Ömer hocam, Bir Türkçe öğretmeni olarak 16 yüzyıldaki eserleri anlayamamak sizi üzmüyor mu?

    Bakınız ben borçlar kanununu ekledim buraya, tüm Türk vatandaşlarını ilgilendiren son derece önemli bir kanun ama ne yazık ki anlayamıyoruz.


    Edebiyat da farklı kollardan devam ediyordu;

    TÜRKÇENİN TARİHİ GELİŞİMİ


    Türk dilinin oluşumunu yedi aşamada tamamladığı görüşü yaygındır:

    Altay Çağı: Türkçe, Altay çağında, henüz ayrı bir dil niteliğini kazanmamıştır. Moğolca ve öteki akraba dillerle birlikte, bir Ana-Altayca içinde bulunmaktadır.

    En Eski Türkçe Çağı: En eski Türkçe çağında, Türkçenin Ana-Altaycadan ayrıldığı düşünülmektedir. Böylece, Türk, Moğol, Mançu-Tunguz hatta Kore ve Japon dilleri ortaya çıkmıştır.

    İlk Türkçe Çağı: İlk Türkçe çağındaysa Türkçe artık gelişmiş, diğer akraba dillerden ayrılmış bir dildir. Hunların konuştuğu Türkçe bu çağda kendini göstermiştir.

    Eski Türkçe Devresi: Bu devre başlangıçtan 10. yüzyıla kadar olan zamanı kapsamaktadır. Bu devrenin bilinen ilk metinleri 8. asırda dikilmiş olan Orhun Anıtları’dır. Orhun Anıtları'nda Göktürk alfabesi kullanılmıştır. Anıtlarda mükemmel ve işlenmiş bir dille karşılaşıyoruz. Bu ise, Türk yazı dilinin daha eski devirlerde meydana gelmiş olduğunu göstermektedir. Elimizde belgeler bulunmadığı için bu hususta fazla bir şey söyleyemiyoruz.

    Eski Türkçeden daha gerisi karanlık devirdir. Burada dilimiz Çuvaşça ve Yakutça ile buluşur. Çok daha geride de Türkçe, mensup olduğu öteki Altay dilleri ile yani Moğolca ve Mançuca ile birleşir.

    En eski yazılı kaynaklarımız olan Orhun Anıtları'nda Bilge Kağan’ın, kardeşi Kül Tigin’le beraber Çinlilere karşı yaptıkları savaşlar ve Türk milletinin bütünlüğünü sağlamak için verdikleri mücadeleler anlatılır. Anıtlarda kuvvetli bir hitabet üslubu dikkati çekmektedir. Orhun Anıtlarının yazarları Vezir Tonyukuk ile Yolluğ Tigin’dir. Eldeki belgelere göre bunlar Türklerin en eski yazarlarıdır.

    Eski Türkçe döneminin Göktürk Anıtları'ndan sonraki yazılı ürünleri Uygur Türkçesi eserleridir. Uygur Türkleri Soğd yazısını ve Mani ile Buda dinlerini kabul etmişlerdir. Bu dönemde verilen eserlerin tamamı Mani ve Buda dinleriyle ilgilidir. Büyük bir kısmı Turfan kazılarında ele geçen bu eserlerin başta gelenleri Altun Yaruk ve Sekiz Yükmek’tir. Bu eserlerde Buda’nın hayatı, Buda dininin esasları anlatılmış, bazı dualara yer verilmiştir.

    Demek ki, Eski Türkçe Devresi kendi arasında Göktürk Türkçesi ve Uygur Türkçesi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

    Orta Türkçe Devresi: Bu devre 10. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar olan zamanı içine almaktadır. Bütün Türkler bu dönemde Karahanlı Türkçesini kullanmışlardır. Tabii ki bunu yazı dili için söylüyoruz. Bu devrede gerek Türk dilinde gerekse Türk kültüründe önemli değişmeler olmuştur. İslamiyet resmen kabul edilmiş ve alfabe olarak Arap harfleri alınmıştır.

    Orta Türkçenin ilk yıllarına ait olan Kutadgu bilig, Divanü Lügat-it Türk ve Atabet-ül Hakayık adlı eserler İlk İslami Türk eserleri olarak bilinmektedir.

    Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hacip tarafından 1069 yılında tamamlanmış ve Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunulmuştur. Eserin adı “Kutlu Olma Bilgisi” şeklinde günümüz Türkçesine aktarılabilir. Kutadgu Bilig, devleti idare edenlerin nasıl davranmaları gerektiğini, halkın ideal bir devlet tarafından nasıl mutlu edilebileceğini, insanların toplum içerisindeki görev ve sorumluluklarının neler olduğunu anlatan dini, ahlaki ve sosyal görüşlerin ağır bastığı manzum bir eserdir ve 6645 beyitten oluşmaktadır. Dil ve kültür tarihi bakımından çok önemli bir kitaptır.

    11. yüzyılda yazılmış olan eserlerden birisi de Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lügat-it Türk adlı eseridir. Kaşgarlı Mahmut bu eserini Araplara Türkçe öğretmek amacıyla kaleme almıştır. Aslında bir lügat olan Divanü Lügat-it Türk’te örnek olarak verilen halk şiirleri, atasözleri, deyimler dil ve kültür tarihimiz bakımından son derece önemlidir. Kaşgarlı Mahmut aynı zamanda ilk Türk dili bilginidir. Eserini “Türk dili ile Arap dilinin at başı yürüdükleri bilinsin” diye yazdığını söylemektedir. “Türk dilini öğreniniz, çünkü onların uzun sürecek bir saltanatı olacaktır” hadisini zikreder Kaşgarlı, ilk Türkçü yazarlarımızdandır.

    12. yüzyılın başında meydana getirildiği sanılan Atabet-ül Hakayık, Edip Ahmet tarafından yazılmıştır. Öğretici mahiyette dini-ahlakî bir eserdir. Edip Ahmet, dinin faziletlerinden, ilimden, cimrilikten, cömertlikten vb. bahsetmiştir. Eser dörtlükler halinde düzenlenmiştir.

    Yeni Türkçe Devresi: Bu devre 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar olan zamanı ihtiva etmektedir. 13. yüzyılın sonlarına doğru Doğu ve Batı Türkleri arasında yeni ve birbirinden farklı yazı dilleri meydana gelmeye başlamıştır. Doğu Türkçesi, Eski Türkçenin ve Karahanlı Türkçesinin bir devamı olarak ortaya çıkmıştır. Doğu Türkçesi, Orta Asya müşterek Türkçesi demektir. Batı Türkçesi iki koldan gelişmiştir. Bunlar Osmanlı ve Azeri Türkçeleridir. Bunlar arasındaki fark 15. yüzyılın sonlarında görülmüştür.

    Doğu Türkçesinin bir de Kuzey kolu bulunmaktadır. 15. yüzyıla kadar devam etmiş olan bu dile Kıpçak Türkçesi diyoruz. Kıpçak Türkçesi eserlerine Kuzey Afrika’da ve Mısır’da rastlanmaktadır. Daha sonra Kıpçak Türkçesi Oğuz Türkçesi ile birleşmiştir.

    Eski Türkçenin devamı durumunda olan Doğu Türkçesi, 15. yüzyıldan itibaren Çağatay Türkçesi diye de adlandırılmıştır. Bu yazı dili 15. yüzyılda Ali Şir Nevai tarafından kurulmuş ve geliştirilmiştir. 16. yüzyılda Babür Şah, Çağatay Türkçesinin en önemli temsilcisi olmuştur. Çağatay Türkçesinin yerinde bugün Özbek Türkçesi bulunmaktadır.

    Modern Türkçe Devresi: Bu devre 20. yüzyılı kapsamaktadır. 20. yüzyılda önemli yazı dilleri olarak Türkiye Türkçesi, Özbek Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Kazak Türkçesi vb. görüyoruz.

    BATI TÜRKÇESİNİN GELİŞİMİ

    Batı Türkçesi kendi içerisinde üç devreye ayrılır:

    1. Eski Anadolu Türkçesi: Batı Türkçesinin ilk devresidir. 13-15. yüzyılları içine alır. Eski Türkçenin özelliklerini taşır. Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve ilk Osmanlıların yazı dilidir. Eski Anadolu Türkçesinde henüz Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar fazla değildir.

    2. Osmanlı Türkçesi: Batı Türkçesinin ikinci devresidir ve 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar olan zamanı kapsar. Bu dönemde Eski Türkçenin izleri kaybolmuştur. Azeri Türkçesi bu dönemde ayrılır. Arapça ve Farsçanın tesiri fazladır. Osmanlı Türkçesi tam beş asır imparatorluğun yazı dili olarak varlığını korumuştur. Batı medeniyetinin getirdiği ihtiyaçları Osmanlıcanın zengin vasıtalarıyla karşılamaya çalışan ve bir hayli başarılı olan bir dil, fakat yine sınıf dili kalıbı içinde ve bu yüzyılın gerektirdiği millet dili olmak imkânından mahrumdur. Osmanlıca bir yana, bu devirler boyunca konuşulan Türkçe sınırlı ölçüde yabancı kelimelerle de genişleyerek gelişmiş ve geleceğin yazı dili olmaya hazırlanmıştır. Dil tarihimizin dikkate değer özelliklerinden biri de şudur ki geçmişin derinliklerinden gelen sözlü halk edebiyatı bizde devam etmiş, halk destan ve hikâyeleri, halk şiiri erkenden az çok yazıya geçmiş ve bunun yanı başında halk için bazı kitaplar da yazılmıştır.

    3. Türkiye Türkçesi: İkinci meşrutiyetten başlayıp günümüze kadar devam eden devredir. Millî edebiyat akımının mahsulü sayılan terkipsiz Türkçedir. Arapça ve Farsça kelimeler gittikçe azalmaktadır. Buna karşılık İngilizce kelimeler dilimize süratle girmekte ve yerleşmektedir. Yeni Türkçe Türkiye'de milliyetçilik akımının mahsulü olup Osmanlı yazı dilini konuşma diline yaklaştırmak, daha doğrusu konuşma dilinden yeni bir yazı dili oluşturmak hamlesiyle meydana gelmiştir. Bu yüzyılın başı bütün Türkçe konuşan ulusların ve akrabalarının da kendi lehçelerine dönerek yeni yazı dilleri oluşturma çabalarına tanık olmuştur.

    Bizde ilk Türkçülerle başlayan sadeleşme hareketi kısa zamanda gündelik ve edebiyat yazı dillerini aydınların konuşması ölçüsünde sadeleştirdi. Sonra yeni alfabenin uygulanması ve Atatürk'ün teşvikleri daha derinden bir millîleşme hareketine yol açtı. Burada Yeni Türkçe bilgin ve teknik dillerini de kendi yapısından karşılamak ve yaratmak meselesi ile karşılaştı ve o yolda da cesaretli adımlar attı.

    Dilimiz bağımsız bir medeniyet dili olmak davasında ve hızlı bir gelişme çağındadır. Ancak bu arada millî kaynakların yer yer akılsızca kötüye kullanılması millî dile güven duygusunu sarsmakta ve Batı dillerinin daha geniş ölçüde istilasına yol açmaktadır. Yeni Türkçe inançlı, ciddi ve uzun süreli çalışmalara muhtaçtır.




  • Ömer Hocam elinize sağlık, demek istediğinizi anladım. Ama şunu belirtmeliyim, kanunlarımızda bir Türkçeleştirme çabası içindeyiz hukuk camiası olarak. Amerika Birleşik Devletleri 400 sene önceki Anayasasını bugün hala kullanabilmekte, biz ise 75 yıllık Borçlar Kanunumuzun bir maddesini bile anlayamıyoruz.
  • Osmanlıca, ulema ve saray elitleri kullanılmakta olup halktan kopuktur. Saray Osmanlıcası ile halkın dili farklıdır. Halk Türkçe konuşur, Osmanlıca ile yazardı. Zaten halk arasında okuryazarlık son derece düşüktü. sn. As74 bir mesajında buna vurgu yapmış ama sanırım gözden kaçmış. Ömer hocamın bahsettiği Türkçe halk Türkçesi olmalıdır.
  • amerika dediğiniz zaten 220 senelik bir devlet nasıl 400 yıllık bir anayasası oluyor?
    neyse.konu bu değil.amerika da ingilizceyi bırakıp elli kere dil değiştirseydi onlar da okuyamazdı.ama bu sadece osmanlıcayı bırakıp latin alfabesine geçmeyle alakalı değil.neden osmanlıca yani arapça farsça türkçe karışımı bir dil uydurduk bunu soran yok bizim dilimiz yokmuydu o zaman?
    saçmasapan bir tartışma başından itibaren.bir yere varmaya çalışıyoruz ama bahane bahane bahane...pfff...
  • Türkçe ile ilgilileniyorsanız bu yerliğe(siteye) göz atınız.

     Dil Devrimi'nin getirdikleri, götürdükleri
  • bence iyi veya kötü olması kesin bir dille ifade edilemez,ancak ben bir örnek vererek o dönemde yaşanan travmayı canlandırmanı istiyorum gözünüzde.şu anda yeni bir anayasa çıkıyor ve varsayalım alfabemizi kiril albesi olarak değiştiriyoruz ve yaşayacağımız sıkıntıları düşünün derim.dilin alfabenin değişmesi muhakkak ki bir toplumsal travma yaratacaktır.
  • kas yapalim derken goz cikarmak sozune en guzel orneklerden biride maalesef bu dil devrimidir

    dili sadelestirelim derken daha da anlasilmaz bir duruma soktular mesela bugun annenemizin gunlugunu yahut o yillardan kalma yazilari maalesef okuyup anliyamiyorum butun bunlar dil devriminden yadigardir
  • quote:

    Orijinalden alıntı: jokerwill

    kas yapalim derken goz cikarmak sozune en guzel orneklerden biride maalesef bu dil devrimidir

    dili sadelestirelim derken daha da anlasilmaz bir duruma soktular mesela bugun annenemizin gunlugunu yahut o yillardan kalma yazilari maalesef okuyup anliyamiyorum butun bunlar dil devriminden yadigardir

    Peki ananeniz, Yunus Emre'den daha önce mi yaşamıştır ki Emre'yi gayet net bir şekilde anlarken ananenizi anlayamıyorsunuz ?
    Dilimiz asıl Osmanlı zamanında değişmiştir yani Dil Devrimi bir yabancılaşma değil aksine bir öze dönüştür. Ayrıca kimse de size o günlüğü anlayacak kadar Osmanlıca öğrenmenize engel olmamaktadır, üşenmeyip eğer bu kadar çok istiyorsanız şikayet etmek yerine emek sarfedebilirsiniz.
    Ben de bazılarında, yukarda söylendiği gibi ciddi bir art niyet sezmekteyim.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: PunisherLord


    quote:

    Orijinalden alıntı: jokerwill

    kas yapalim derken goz cikarmak sozune en guzel orneklerden biride maalesef bu dil devrimidir

    dili sadelestirelim derken daha da anlasilmaz bir duruma soktular mesela bugun annenemizin gunlugunu yahut o yillardan kalma yazilari maalesef okuyup anliyamiyorum butun bunlar dil devriminden yadigardir

    Peki ananeniz, Yunus Emre'den daha önce mi yaşamıştır ki Emre'yi gayet net bir şekilde anlarken ananenizi anlayamıyorsunuz ?
    Dilimiz asıl Osmanlı zamanında değişmiştir yani Dil Devrimi bir yabancılaşma değil aksine bir öze dönüştür. Ayrıca kimse de size o günlüğü anlayacak kadar Osmanlıca öğrenmenize engel olmamaktadır, üşenmeyip eğer bu kadar çok istiyorsanız şikayet etmek yerine emek sarfedebilirsiniz.
    Ben de bazılarında, yukarda söylendiği gibi ciddi bir art niyet sezmekteyim.

    1200 lu yillarda dogan biri icin verdigin ornekten dolayi sana ne diyecegimi sasirmis durumdayim arada kac nesil var ?

    dilimizin osmanli zamaninda degisiklige ugradigi muhakkaktir ama o zamanlar bilimde, edebiyatta farsca ve arapca ustun durumda idi bu yuzden osmanlica dil degisikligine ugradi bugun bilim dili ingilizce ve turkce kelimelerin yaninda ne kadar ingilizce kelimeler soylendiginide sen benden iyi biliyorsundur

    ayrica o dil devrimine dikkatli bir sekilde baktigin zaman arapca ve farsca kelimelerin sirf arapca ve farscadan geldigi icin atildigini goruceksin ben bunda kasit ararim

    Ben de bazılarında, yukarda söylendiği gibi ciddi bir art niyet sezmekteyim.

    ayrica merak etme ben gerekli emegi sarf ediyorum bundan bir suphen olmasin bu sikintilari cektigim icin de bu dusunceleri dile getiriyorum



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi jokerwill -- 11 Temmuz 2010; 20:37:21 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: jokerwill

    quote:

    Orijinalden alıntı: PunisherLord


    quote:

    Orijinalden alıntı: jokerwill

    kas yapalim derken goz cikarmak sozune en guzel orneklerden biride maalesef bu dil devrimidir

    dili sadelestirelim derken daha da anlasilmaz bir duruma soktular mesela bugun annenemizin gunlugunu yahut o yillardan kalma yazilari maalesef okuyup anliyamiyorum butun bunlar dil devriminden yadigardir

    Peki ananeniz, Yunus Emre'den daha önce mi yaşamıştır ki Emre'yi gayet net bir şekilde anlarken ananenizi anlayamıyorsunuz ?
    Dilimiz asıl Osmanlı zamanında değişmiştir yani Dil Devrimi bir yabancılaşma değil aksine bir öze dönüştür. Ayrıca kimse de size o günlüğü anlayacak kadar Osmanlıca öğrenmenize engel olmamaktadır, üşenmeyip eğer bu kadar çok istiyorsanız şikayet etmek yerine emek sarfedebilirsiniz.
    Ben de bazılarında, yukarda söylendiği gibi ciddi bir art niyet sezmekteyim.

    1200 lu yillarda dogan biri icin verdigin ornekten dolayi sana ne diyecegimi sasirmis durumdayim arada kac nesil var ?

    dilimizin osmanli zamaninda degisiklige ugradigi muhakkaktir ama o zamanlar bilimde, edebiyatta farsca ve arapca ustun durumda idi bu yuzden osmanlica dil degisikligine ugradi bugun bilim dili ingilizce ve turkce kelimelerin yaninda ne kadar ingilizce kelimeler soylendiginide sen benden iyi biliyorsundur

    ayrica o dil devrimine dikkatli bir sekilde baktigin zaman arapca ve farsca kelimelerin sirf arapca ve farscadan geldigi icin atildigini goruceksin ben bunda kasit ararim

    Ben de bazılarında, yukarda söylendiği gibi ciddi bir art niyet sezmekteyim.

    ayrica merak etme ben gerekli emegi sarf ediyorum bundan bir suphen olmasin bu sikintilari cektigim icin de bu dusunceleri dile getiriyorum

    Yunus Emre örneğiyle kastım dilin özünün ne olduğu. Kültürü bozan Cumhuriyet dönemi değil Osmanlı dönemi.

    Açıkçası biraz olsun anlıyorum Osmanlı'yı çünkü dürüst olmak gerekirse pek kültürlü bir toplum sayılmazdık ve ortada Arap medeniyeti gibi döneminin en ileri kültürü varken hayran olmamak elde değil. Ama bu kadar da kraldan çok kralcı olunmaz ki. Divan şiirlerinde bir elin parmak sayısını geçmeyen sözcükler Arapça'ya değil Türkçe'ye ait.

    Cumhuriyet döneminde de imparatorluktan devlete geçiş sürecinde kendine has bir kültür yaratılmaya çalışıldı ve geçmişimizde ve halen halkımızda böylesine bize has bir dil varken neden elimizin tersiyle itelim ve sıradanlaşalım ? Aksinin savunulmasını aklım almıyor.

    İngilizce ve Fransızca örnekleri sıktı artık, ben günlük dilde Arapça'ya gösterdiğim tepkinin çok fazlasını Batı dillerine gösteririm merak etme. Ama sen niye o zamanın Arap özentiliğine birşey demiyorsun da, bugünün Batı özentiliğine karşı çıkıyorsun. Çelişkili bir durum değil mi ?

    Ayrıca dil devriminde dile yerleşmiş Arapça, Farsça sözcüklere dokunulmamıştır, kimse de itiraz edemez. Ama bunun yanında epi topu kaç tane Batı dillerine ait sözcük konulmuştur ? Neredeyse hiç.

    Bunu neden görmezden geliyorsunuz ? Bence bugün ait olduğumuz yerlere biraz yönelince "Eksenimiz doğuya kaydı, gericiler, yobazlar.. " diyen zihniyete benzer bir zihniyet bu da.




  • bugün nerdeyse dünyaya hükmedecek çin harf devrimi mi yapmış ?
    peki ya rusya?
    japonya?

    dikkat edin dünyada ileri gitmiş milletler de alfabelerini zor gibi görünmesine rağmen alfabelerini değiştirmemiştir..

    bize okul yıllarımzda osmanlıca zordu Atatük bu yüzden harf devrimi yaptı diye öğretildi..o zamanlar soramadık tabi öğretmenim japnlar salak mı onlar neden değiştirmedi diyemedik..

    dil-alfabe bir millet için çok şey ifade eder..dil bir toplumun kültürüdür..ayrıca latin alfabesi tam kapitalizmlik, ingilizceden dilimize girmiş dilmizi bozmuş birçok kelime var ve alfabe latin olduğu için bunun önüne de geçilemiyor..

    bir yandan kapitalist devlerlerden nice şehitler verip bağımsızlığımızı kazanırken diğer bir tarftan da onların alfabesini örnek alıyoruz, sizce de garip değil mi ?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi soho -- 12 Temmuz 2010; 2:43:20 >
  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.