Şimdi Ara

Dil Devrimi'nin getirdikleri, götürdükleri (3. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
313
Cevap
0
Favori
10.477
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: OPTİMİST

    @as74

    Hocam sonuca gelelim, Dünyanın en harika ve önemli değişimini yaptık diyelim, sonuç ne oldu hocam. Bugün Dünya edebiyatında, sanatında, müziğinde, ekonomisinde durumumuz nedir. Dünya'ya ne kattık. Hangi alanlarda başarılı olduk. Okur-yazar oranı arttıda ne oldu... Bilim ve teknoloji üreten bir ülkemiyiz yoksa ihraç eden mi ? Ben sonuca bakarım. Bizim alfabemiz çok karmaşık ve işe yaramaz !! iken Dünya siyasetinde, ekonomisinde, kültüründe söyleyecek sözümüz vardı..


    Osmanlıca ile durduğumuz yerin kıyaslanamayacak kadar üstündeyiz. İslam dünyasının tümünün açık ara önündeyiz. Arapların ilk binde hocaları yabancı olduğu halde sadece iki üniversitesi var iken bizim 10 kadar üniversitemiz var yanılmıyorsam. Osmanlı döneminde okuryazarlık bile yoktu bugün % 80 in üzerindedir. Daha ne olsun.

    Şu "Dünya siyasetinde, ekonomisinde, kültüründe söyleyecek sözümüz vardı" iddianızın dayanağı nedir?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: oreilly


    quote:

    Orjinalden alıntı: ilkerinanç

    arkadaşlar bir noktayı kaçırdık hala aynı yerde dönüp duruyoruz.arapça da bzie ait değil sonradan aldık. ken yu hir mi?

    ingilizceyide sonra dan aldik ve pasa pasa gururla turkce kelimelerin arasina katarak konusuyoruz birde kulturluymusuz gibi tavir yapiyoruz sonra da batililastigimizi zannediyoruz

    ken yu andirstand ?

    yes ay du da biz ingilizceyi falan almadık biryerlerden.türkçe konuşuyorum anlaşılmıyor ingilizce yazim belki anlaşılır diye yazdım.


    neyse konuya dönersek;
    osmanlıcayı yani bir nevi arapçayı bıraktığımızda 700 bilemedin 800 senelik bir birikimi bıraktık.ya öncesi sizin için birşey ifade etmiyormu onu nasıl bir çırpıda silebiliyorsunuz?demekki dille falan alakası yok bu işin kaldıki özüne dönmüşsün.
    artı tek bir örnek vereceğim ingilizler fransızlar yan iaavrupa hıristiyanlığı seçtiğinde kandisine latince yi dil olarak seçmeddi ama hala duaları ayinleri eski latince.bilmem birşey ifade ediyormu size.demekki bununla da alakası yok olayın.söylüyorum hepsi maksatlı burada söylenenlerin ve belli bir amaca hizmet ediyor.şahsen ben kanmıyorum bu oyunlara...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: neverlate

    quote:


    Basılmış eserlerin 1729 dan itibaren 200 yılda 30 bin eserin (Kuran-ı Kerim dahil) çevrilmesi mümkün, okur yazar oranı arttığına göre bu da olumlu bir gelişme

    Matbaa dışındaki elle yazılmış eserlerinde (ki bunlar daha önemli) çevirisi mümkün


    Çevirisi sadece teoride mümkün. Bir kitap çevirmek çevirmenin ömrünün belki bir yılını alır. 30 basılı bir o kadar da el yazımı eser olsa, 60 bin eser eder. Bu da değişik insanların hayatından "60 bin yıl kayıp" demektir. Yani tüm eserler çevrilse bile "kaybımız yok" diyemeyiz.

    İkincisi, yıllardır kimsenin kullanmadığı, kimsenin anlamadığı bu eserlerin ne kadar saklandı, ne kadarı günümüze ulaştı. Bu sorunun yanıtını kolay kolay bulamayız. Yine o konuda örnek vermiştim. Milli mücadele yıllarında çok sayıda basılıp halka dağıtılan bir gazeteler bile günümüze ulaşmamış. Kaldı ki el yazımı kitapları bulabilelim...

    Mesela evde annemin dedesinin el yazısı bazı belgeleri bulunuyor. Annem dedesinin yazdığı mektupları, günlükleri anlayamıyor. Dedem kendi babasının el yazısını okuyamıyor. Böyle bir durumda insan pek iyi hissetmiyor. En başta bahsettiğim gibi dilin de değişmesiyle kültürel kopukluğa yol açmıştır.



    Pratikte de mümkün
    Bugün Üniversitelerin Arapça, Farsça ve Osmanlıca bölümleri var, bunların hocaları, öğrencileri…

    60 bin eser, dediğiniz gibi bir kişi yılda bir eser çevirse, 1000 kişi, 10 yılda 10000 eser!
    Koca imparatorluğun kültür birikiminin altıda biri bitti! Hem de 10 yılda!
    Geçim kaynağı olduğu gibi de saygınlık kazanacaklarını da düşünürsek hayatlarından bir kayıp olmayacaktır, kaldı ki bizim kazancımız çok olacaktır.

    İkincisinde halksınız, kültürel yapıtlara çok önem verilmemiş, Osmanlı döneminde yazılmış eserlerin 1923 de bile pek çoğu yok olmuştur, buna yapacak bir şey de yok, hangi alfabeyi yazarsak yazalım

    Bu bir devrim, halk artık okuyabiliyor ve anlıyor, kazanımların değeri ortadayken kayıplar sizin üçüncü diye belirttiğiniz gibi olmuştur, eh bu da gülün dikeni!
  • quote:

    Bu bir devrim, halk artık okuyabiliyor ve anlıyor, kazanımların değeri ortadayken kayıplar sizin üçüncü diye belirttiğiniz gibi olmuştur, eh bu da gülün dikeni!


    Halkın okumaya başlamasının harf devrimiyle doğrudan bir ilgisi olmadığını açıkladım. Bunun dışındaki kazanımlardan bahsetseniz daha iyi olur.

    Ayrıca yaptığınız hesap ile 60 yılda çevrilmemiş hiçbir eser kalmaması gerekiyordu. Cumhuriyet kurulalı 86 yıl olmuş hala "koca imparatorluğun birikimine" ulaşamaktan çok uzağız. Demek ki teoride mümkün ama pratikte değil. Ki çevrilse bile "kayıp yok" diyemeyiz, yukarıda yazdım. 60.000 yıllık bir çalışmayla Ay'a çıkılır.

    Bunun yanında acaba harf devrimine geçildikten sonra insanların anlayamadığı belgeleri arşiv yapmak birilerinin aklına gelmiş mi? Çok emin değilim. Anlaşılmayan, okunmayan, kullanılmayan bir eserin kalıcılığı şüphesiz daha az olacaktır.

    Üçüncü diye belirttiğiniz kaybı da hafife almıyorum. Şu anda alfabenizin japon alfabesine dönüştüğünü düşünün. İnsanların on yıl önce yazılan makaleleri, kitapları, gazeteleri anlayamadığını düşünün. Sizin yazılarınızı çocuğunuzun anlayamadığını düşünün. Hiç etkisi olmaması mümkün mü? Alfabemizi koruyarak okullarda ek olarak latin alfabesi de öğretilebilirdi. Birçok ülke böyle yapıyor. Veya bir süre iki alfabe birden öğretilir ve bu değişim mesela 50 yıla yayılabilirdi.

    Burada bunları söylüyorum diye devrimlere düşman olduğumu falan düşünmeyin. Örneğin Türk Dil Kurumu'nun kurulmasının şu an çok yararı olduğunu söyledim. Eğer "en hakiki mürşit ilim" ise bu devrimlere de bilimsel açıdan bakabilmeliyiz. Gözü kapalı savunmanın veya eleştirmek fanatiklikten öteye gitmez.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neverlate -- 12 Temmuz 2009; 19:15:04 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35


    quote:

    Orjinalden alıntı: OPTİMİST

    @as74

    Hocam sonuca gelelim, Dünyanın en harika ve önemli değişimini yaptık diyelim, sonuç ne oldu hocam. Bugün Dünya edebiyatında, sanatında, müziğinde, ekonomisinde durumumuz nedir. Dünya'ya ne kattık. Hangi alanlarda başarılı olduk. Okur-yazar oranı arttıda ne oldu... Bilim ve teknoloji üreten bir ülkemiyiz yoksa ihraç eden mi ? Ben sonuca bakarım. Bizim alfabemiz çok karmaşık ve işe yaramaz !! iken Dünya siyasetinde, ekonomisinde, kültüründe söyleyecek sözümüz vardı..


    Osmanlıca ile durduğumuz yerin kıyaslanamayacak kadar üstündeyiz. İslam dünyasının tümünün açık ara önündeyiz. Arapların ilk binde hocaları yabancı olduğu halde sadece iki üniversitesi var iken bizim 10 kadar üniversitemiz var yanılmıyorsam. Osmanlı döneminde okuryazarlık bile yoktu bugün % 80 in üzerindedir. Daha ne olsun.

    Şu "Dünya siyasetinde, ekonomisinde, kültüründe söyleyecek sözümüz vardı" iddianızın dayanağı nedir?






    Tarihin kurucu öznesi biz değilmiydik, Bir devlet kültürde , sanatta, siyasette ve ekonomide söz sahibi değilse, ekonomik zenginlikte belli bir gücü yoksa lider vasfını nasıl koruyabilir. Yoksa 13ncü ve 19ncü yüzyıllar arasına damgasını vuran başka bir milletmiydi....



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi OPTİMİST -- 12 Temmuz 2009; 18:51:43 >
  • @neverlate
    Halkın okumaya başlamasının tabii ki harf devrimiyle dolaylı da olsa ilgisi var, siz kabul etmeseniz de! Daha kolay okumaya ve anlaşılmaya yaradığını bir defa daha belirtmeyeceğim.
    1 yılda okuma yazma öğrenenlerin, koca imparatorluktaki toplam okuma yazma bilenlerden daha fazla olmasını ne ile açıklarsınız?
    Sanayi devrimiyle mi?

    Pek çok eser çevrildi ve hala da çevriliyor, hiçbir şey aktarılmamış gibi davranmak ta yanlış olur

    Siz dediniz pek çok eser kayıp diye, daha devrimler yapılmadan pek çok eser yok olmuş, halk okuyamıyorsa kaybolması da doğal olmalı! Sanırım bu da harf devriminin suçu değildir?

    Üçüncü sırada yer verdiğiniz olguya hak veriyorum, devrimin kazanımları yanında göz önüne alınabilir bir kayıp! Ne de olsa halkın % 5 i okuma yazma biliyordu, bu da küçük bir zümrenin kaybı olacaktır.
  • Peki, 600 yıl boyunca bir İmparatorluğun Türk Halkının okuyamaması ve yazamamasını nelere bağlıyorsunuz?
    Eğitim, anlayış,..tamam da
    Hiç dil, alfabe ve yazımla ilgisi yok mu?
  • Bu konuyu ayrıntılı olarak öğrenmek isteyen aşağıdaki yazıyı okuyabilir.

    Atatürk bizi, milliyetimize ve Türk ulusal bilincine sahip kılarken bir taraftan da "Türk Ulusal Dili" üzerinde çalışıyor ve dil devrimini gerçekleştiriyordu. Osmanlı devrinde cahil ile okumuş; devlet adamı ile halk, birbirleriyle konuşup anlaşma olanağını hemen hemen yitirmişlerdi. Arabî ve Farisî deyimler arasında Türkçe, neredeyse silinip gidiyordu. Bütün bu karmaşıklığa son veren Atatürk olmuştur.

    Dil devrimi, gerçekte milliyetçilik devriminin bir bakıma tamamlayıcısı olmuştur. Yeni harflerin kabulünden sonra ilk 10 yıl içinde dilimizdeki "özleşme" "arındırma" ve "gelişme" hızlanmıştır. Zira yeni yazı bizi Arapça ve Farsça sözlerden uzaklaştırıp, Türkçe konuşup yazmaya zorlamıştır.

    Bilindiği gibi her ulusun bir dili vardır ve bu dilin de bir fonetiği, yani gırtlaktan çıkan ses yapısı mevcuttur. Konuşulan dil; o dile uygun bir fonetikle yazılamadığı takdirde o dil, dil olmaktan çıkar. Nitekim Türkçe'de gırtlaktan çıkan sesli ve sessiz harfler bellidir. Eski yazı dediğimiz Arap Alfabesi ise Türk insanının gırtlağından çıkan ses yapısına kesinlikle uymamaktadır.

    Bu açıklamadan da kolayca anlaşıldığı gibi Arap Alfabesindeki harflerle Türkçe bir sözü yazmak dilcilik tekniği bakımından mümkün değildir. Bu böyle olduğu gibi, İngiliz, Fransız ya da Rus alfabesindeki harflerle Türkçenin veya bir başka dilin yazılması da mümkün değildir.

    Bu durumu herkesten önce gören Atatürk, Türk dilinin yazılışına uygun olan sesli ve sessiz harfleri bilimsel metodla bir araya getirerek konuşma fonetiğimize uygun bir yazı (alfabe) fonetiğini de bize kazandırmış oldu. Böylece, dilimiz bacımsızlığa erişmiş; Arapça, Farsça kelimeler kendiliğinden ayıklanmaya başlanmıştır.

    Dil devriminin içinde yalnızca harf sorununun çözümlenmesi ile yetinilmemiş, aynı zamanda terminoloji dediğimiz, bilim adamları tarafından konulmuş, insanlığın müşterek malı olan uygarlığın her bir uzmanlık ve bu uzmanlıkların belli bölümlerinin anlatımında kullanılan sözcükler ve deyimlerde de devrim yapılmıştır.

    Örneğin; diplomatların, tabiplerin, teknisyenlerin, kimyacıların, matematikçilerin uzmanlık dallan ile ilgili ayrı ayrı terminolojileri vardır. Türkçe karşılıkları bulunamayan bu gibi deyimlerin, uluslararasında kullanılanları kabul edilmiştir.

    Cumhuriyete kadar, Arap kültürü etkisiyle, Arap dili ve grameri ile türetilmiş uzmanlık terminolojileri (ıstılâhları)'nı kullanıyorduk. Büyük Atatürk, batılılaşma yolunda, batı terminolojilerini millileştirmeyi de dikkate alarak dilimize kazandırmış, böylece batı bilimine kolaylıkla ayak uydurmak ve batı uygarlığına yetişmek için, ulusumuza büyük bir atılım hızı kazandırmıştır.

    Terminoloji devrimi, dil devrimimizin bir bölümünü teşkil eder. Terminoloji denilen o uzmanlık deyimlerini bilenler, yabancı dille de konuştuklarında kendi meslektaşlarıyla kolayca anlaşırlar. Başka dillerle yazılmış mesleki eserleri kalayca anlarlar. Uluslararası terminolojilerin kullanılması ulusal dilimize zarar vermez. Ancak, bu konuda ölçülü davranmak da şarttır. Kendi dilimizde karşılığı bulunan ve kullanılan bir deyim varken, uluslararası bir terminolojidir diye gereksiz yere dilimize yabancı kelimeleri doldurmaktan da sakınmalıdır.

    Bu arada şunu da belirtmeliyim ki, Ruslar, kendi "kril" alfabelerini bütün azınlıklarına özellikle Türk asıllı olan uyruklarına zorla kabul ettirerek tam bir asimilasyon (benzeşme) politikasını bu yoldan uygulamışlardır. Rus harfleri ile Türkçe bir kelimeyi tam aksanı (söylenişi ile yazmaya, konuşmaya olanak yoktur. Ruslar bu yolla orta Asya Türk dillerini bozmuşlardır. Çin alfabesi ile Türk kelimesini yazmak nasıl mümkün değilse, bir İngiliz ya da Alman fonetiği ve alfabesi ile Türkçe'yi ifade etmek de mümkün değildir.

    Dil devrimi harf devrimi ile bir arada görülmeli ve biri, diğerinin tamamlayıcısı olduğu bilinmelidir. Ulusal dil bu şekilde yaratılır. Atatürk'ün, bu devrimi ile ne kadar büyük bir iş yapmış olduğunu giderek daha iyi anlayabiliyoruz.

    Kaynak: Em. Tümgeneral, Olcayto, Turhan; Dinimiz ve Emrediyor, Atatürk Ne Yaptı? "Devrimimiz İlkelerimiz", sf: 110-111, 8. Baskı, Ajans- Türk, Ankara, 1998.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: OPTİMİST

    Tarihin kurucu öznesi biz değilmiydik, Bir devlet kültürde , sanatta, siyasette ve ekonomide söz sahibi değilse, ekonomik zenginlikte belli bir gücü yoksa lider vasfını nasıl koruyabilir. Yoksa 13ncü ve 19ncü yüzyıllar arasına damgasını vuran başka bir milletmiydi....


    1450-1600 arası öyleydik ama dünya sanayi devrimi ile yeniden şekillendi. Bilgi, XVIII. yy da ürüne dönüşünce biz ortada kalakaldık. Değil özneliğimiz nesneliğimiz bile kalmadı. Şamar oğlanına döndük. Cumhuriyetle yeniden toparlanmaya başladık ki bunda katkısı olan etkenlerden bir taneside dil devrimidir.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35


    quote:

    Orjinalden alıntı: OPTİMİST

    Tarihin kurucu öznesi biz değilmiydik, Bir devlet kültürde , sanatta, siyasette ve ekonomide söz sahibi değilse, ekonomik zenginlikte belli bir gücü yoksa lider vasfını nasıl koruyabilir. Yoksa 13ncü ve 19ncü yüzyıllar arasına damgasını vuran başka bir milletmiydi....


    1450-1600 arası öyleydik ama dünya sanayi devrimi ile yeniden şekillendi. Bilgi, XVIII. yy da ürüne dönüşünce biz ortada kalakaldık. Değil özneliğimiz nesneliğimiz bile kalmadı. Şamar oğlanına döndük. Cumhuriyetle yeniden toparlanmaya başladık ki bunda katkısı olan etkenlerden bir taneside dil devrimidir.







    Sayın Lehrer35 hocam,

    Sizin daha bilgili olduğunuz bir alan ve ben size bazı şeyleri tehid ettirmek istiyorum.

    Osmanlı devleti Avrupa devletleriyle iletişimini Fransızca üzerinden sağlardı değil mi?

    Önemli subaylara ve diplomatlara yabancı dil olarak Fransızca öğretilirdi?

    Yani Osmanlı'da yabancı dil Fransızca'ydı. Bunun en önemli sebebi belki en iyi dost olarak Fransızların görülmesiydi ama madem Osmanlı imparatorluğu o kadar mükemmel bir dünya liderliği yaptı, neden Avrupalılar Türkçe öğrenmedi?

    Yukarıda sorduklarımın cevapları, bizi alfabe olarak Latin alfabesinin ne kadar zorunlu olduğunu göstermektedir.

    Leher35 hocam da onaylarsa tabii.

    bir de unutmadan Atatürk, ana dili kadar iyi Fransızca bilirdi, değil mi hocam?
  • Doğrusu sizin dediğiniz boyutunu hiç düşünmedim sn. Döküntü. İlber Ortaylı'nın sizin yazdıklarınızı destekleyen bir yazı veya tv konuşmasını hatırlıyorum. Benim genel bilgime göre Osmanlı güçlü olduğu dönemlerde Avrupa'ya hiç önem vermezdi. Osmanlı ile işi olan herkes Türkçe olarak iletişime geçmek zorunda idi. Bu nedenle onlar Türkçe bilen tercümanlar kullanmış olmalılar. Bu durum lale devrine dek sürdü. Osmanlı Avrupa'nın gerisine düştüğünü o zaman anlayarak önlem almaya başladı. İlk elçiler XVIII. yy başlarında gönderildi. Yirmisekiz Mehmet Çelebi Fransa'ya gönderildi. Yakınlaşma için Fransa'nın seçilmiş olması Avrupa dengelerinden dolayı olmalıdır. Çünkü İngiltere ile Habsburg Almanları birbirine yakın iki güç iken Fransızlar yalnız kalıyorlardı. Aslında Kanuni döneminde Fransuvanın bize başvurmuş olması, sonrasında onlara tanınan Osmanlı kapitülasyonları Osmanlı-Fransız ilişkilerini Fransızların başlattığına da kanıt olur. Yani bizim onları seçmemizden çok onların bizi seçtiğide söylenebilir.

    XVIII. yy.da askerlere Fransızca öğretilmesinin nedeni Osmanlı ordusunun revizyonunun Fransızlar tarafından yapılması olmalıdır. Comte de Bonneval, Baron de tot gibi Fransız subaylar Osmanlı ordusunu yeniden düzenlediler. III. Selim döneminde Osmanlı asker üniformaları bile Fransız ordusundan esinlenerek yaptırıldı.

    XIX. yy da Osmanlı aydınlarının Fransa'ya yönelmeleri bundan farklı olmalıdır. Çünkü bu dönemde Fransa sadece bizim için değil tüm Avrupa içinde önemli bir aydınlanma merkezidir. Bunda Fransız devrimi etken olmalıdır.

    Ek olarak; ATATÜRK iyi derecede Fransızca ve Almanca bilirdi. Bu hemen bütün subaylarda böyledir. XIX yy ortalarına doğru ordumuzun revizyonu Almanlara geçti. Almanca bilgiside böyle yaygınlaştı askeri eğitimde.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest -- 12 Temmuz 2009; 20:56:59 >
  • Bu konuda saatlerce tartışabilirim ama kiminle?
    Osmalı Türkçesine Osmanlıca diyerek ayrı bir dil kabul eden bir zihniyetle ne tartışabilirim ki... Demek ki Uygur Türkçesi de ayrı bir dildi Karahan Türkçesi de Göktürk Türkçesi de...

    Türkiye Türkçesi de ayrı bir dil oluyor öyleyse...

    Neyse...
  • bu arada atlanan birşey var ki osmanlının kullandığı alfabe tam bir arap alfabesi değil .osmanlı alfabesinde türkçede olan ve arapçada olmayan harfler (ki bunlar pe,çe,je,ğ,nazal n dir) var.bunların yanında yazılış bakımından harfler tam arap şekilleriylede yazılmıyor.okunuş biçimlerindede farklılıklar var.

    yani osmanlı alfabesi arap alfabesiydi demek çok bilgisizce olur.

    şimdi içinde öz be öz türkçe olan nazal n sesini barındıran osmanlı alfabesi türkçeyi yansıtmıyorda,bizim kullandığımız sade ,anglosakson özentisi,latinimsi alfabemi türkçe?

    osmanlıcanın yanında tacikçe,farsca,urduca vs. gibi dillerde arabımsı bir alfabe ile yazılıyor.hatta farsca arapçaya nazaran çok sert bir dil olmasına karşın arap harfleriyle yazılıyor ve onlar bunun zorluğunu yaşamıyor.
  • hayır zorluğu bilmemnesini geçtim arap alfabesi niye ısrarla türkçe değil de arapça? biz arap mıyız? niye ısrarla arapça?
    ortaasya türkçesi ısrar edilse anlarım da arapçayı anlamıyorum aslında anlıyorum da hadi diyelim niyet o değil,salağa yatayım bari...
  • Turuk tıllerın arasında bek balaban bır fark yoktır. Bır Uygur bır Tatarnı bek zor bıle bolsa annar. Asıl bolgan kullangan alfabedır. Ama Osmanlı tılının sade bır şeyregı Türkşe’dır. Başka bır mesajda yazganımday Osmanlı tılını annamak, okumagan bır Turuk uşun bolmaycak bır şidır.

    Yukarıda yazan Tatarca, eminim pek çoğunuz anlamıştır

    Bu da Osmanlıca (daha önce de yazdım);

    “Ol Şeb-i hayır-ki bir sabah-ı felahın miftah-ı zafer-küşası idi. Şehriyar-ı Gazi Hazretleri cebin-i taarru-u iftikarı zemin-i teşeffu-u istinsarda kaldırmayıp…”

    Türkçe sözcükleri sayın!


    Hayır, kültürel kaygıyı anlıyorum, bunun da çareleri olduğunu belirtiyorum, isteyen var olan eserleri okumak ve dil bilmek adına Arapça ya da Osmanlıca öğrenebilir! Bu sayın neverlate’e göre oldukça basit, abecesini öğrenmek 1 haftalık işmiş!

    “…Ayrıca Arap alfabesini öğrenmek maksimum bir haftalık iştir. Kompleks bir yapısı yok…” dedi


    Yoksa sayın ilkerinanç haklı mı?

    “…hepsi maksatlı burada söylenenlerin ve belli bir amaca hizmet ediyor.şahsen ben kanmıyorum bu oyunlara... ”
  • quote:

    @neverlate
    Halkın okumaya başlamasının tabii ki harf devrimiyle dolaylı da olsa ilgisi var, siz kabul etmeseniz de! Daha kolay okumaya ve anlaşılmaya yaradığını bir defa daha belirtmeyeceğim.
    1 yılda okuma yazma öğrenenlerin, koca imparatorluktaki toplam okuma yazma bilenlerden daha fazla olmasını ne ile açıklarsınız?
    Sanayi devrimiyle mi?


    Sorun şu ki sürekli başa dönüyorsunuz. İlk mesajımda bunları anlattım zaten. Bir itirazınız varsa o mesajı alıntı yapıp dile getirin.

    Bir yılda okuma yazma öğrenenlerin toplam okuma yazma bilenlerden fazla olmasını tabii ki eğitim kurumlarının onlara ulaşmasıyla açıklyorum. Yani insanlar Arap harflerini öğrenmeye çalıyor ama %95'i çok zor olduğundan başarısız mı oluyordu? Bu komik iddiaya yanıt bile verme gereksinimi duymuyorum. Arabistan'da da öğrenciler 7 yaşında okuyor Türkiye'de de 7 yaşında okuyor. Yeter ki okumak istesin... Ama okula gönderilmeyen kız, hiçbir alfabede okuyamıyor.

    Yaptığınız mantıksal hatayı gösterdim. Japonya, Çin örneklerini verdim. Yeterince açık değil mi? Söylediklerinizi desteklemedikçe tekrar etmeniz benim için bir anlam ifade etmiyor maalesef. Bu şekilde devam edeceksek ben tartışmamı burada noktalıyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neverlate -- 12 Temmuz 2009; 21:44:32 >
  • Sanırım anlaşamıyoruz, yazdıklarımı bir kez daha okuyun, anı yerde iseniz bence de yanıt vermeyin, noktalayın.

    Sizin için 1 haftada Arap alfabesini öğrenmeye çabalıyacağım
  • quote:


    Hayır, kültürel kaygıyı anlıyorum, bunun da çareleri olduğunu belirtiyorum, isteyen var olan eserleri okumak ve dil bilmek adına Arapça ya da Osmanlıca öğrenebilir! Bu sayın neverlate�e göre oldukça basit, abecesini öğrenmek 1 haftalık işmiş!

    ��Ayrıca Arap alfabesini öğrenmek maksimum bir haftalık iştir. Kompleks bir yapısı yok�� dedi


    Ben şahsen Arap alfabesini bir haftada öğrendim. Burada bahsettiğim harfleri ve alfabenin kurallarıdır. Akıcı olarak okumak, yazmak, el yazısı biğr metni okumak zaman alabilir. Latin alfabesi için de geçerlidir bu.

    Ama Japon alfabesini 6 ayda öğrenemedim. İnanılmaz zor, birden çok alfabe olmasına rağmen adamlar dünyada okuma yazma oranında bir(1) numara. Demek ki neymiş? Alfabe ile okuma yazma arasında doğru orantı yokmuş. Bu kadar zor mu bunu anlamak merak ediyorum....
  • İyi de neden bu kadar agresifsiniz?
    Ben ne demişim;
    bu kadar kolaysa bir sorun yok, isteyen öğrenebilir? Bu tasa ne?
    yazılanlara bakıyorum da size yakıştıramadığım çalımınıza inanamıyorum!
    Siz benim ne anlatmak istediğimi anlamak istemiyorsanız ben ne yapabilirim!
    Tüm yazdıklarıma bir bakın, daha fazla zor duruma düşmeyin
    Başka zamana kalsın:)
  • Bir de siz böyle yazdıkça gözümdeki itibarınız düşüyor, kişisel sıkıntılarınızı, anlaşamamamızın nedenlerini Pm aracılıyla bana aktarabilirsiniz, daha fazla konuyu kirletmeyelim

    konu başlığı;
    "Dil devriminin getirdikleri, götürdükleri"
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.