Şimdi Ara

12. T.C Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
461
Cevap
1
Favori
14.712
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Burada bayağı bir rakam yazılmış. Ben ekonomist değilim ama bir kaç şey söylemek istiyorum. Yanlışım olursa düzeltirseniz, öğreniriz. 2000'deki krizde batmış olan ekonomi 2001 yılında kemal dervişin politikalarıyla raya girmişti. 4 haneli faizlerden buraya geldik lafı çok söylenir, ama aslında olanı arada bir tayyip de söyler, faizleri 60 küsürlerden buraya getirdik der. Bu başarı da akp'nin, derviş'in ekonomi politikalarına devam etmesiyle oldu. Hesap kitap olarak da bunlar biraz karışık olmuş, şurada alttaki tablo bence güzel http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23284950.asp

    Bu arada hep sözü geçen merkez bankası rezervlerinin yarıdan fazlası bankaların güvence olarak verdiği paralar. Yani özel sektörün borcu beni ırgalamaz diye bir şey yok, özel banka batarsa onun borcunu da devlet ödesin diye o paralar merkez bankasına yatırılmış.

    Özelleştirmeler çoğunlukla kötü oldu bence, ama bir çok konuda ekonomide kemer sıkılması kötü olmadı elbette, ama bu 12 yıldaki kolay borçlanma ve satışlarla gelen paralar yanlış kullanıldı diye düşünüyorum. Yol yaparak, köprü yaparak, arsaları değerlendirerek büyüyen ekonomi nereye kadar gider. Mesela gezi olaylarında ve akabinde tayyibin dik çıkışında, abd merkez bankası faiz artırımı muhabbetinde veya tayyibin koltuğunun sallanma ihtimalinde bizim gsmh bir anda düşüveriyor. Akpli arkadaşlara bazen sorarım, ekonomimiz bu kadar sağlam madem, yarın rte ölse bizim ekonomi ne olur diye...

    Eğitimdeki kalitenin ilkoluldan başlayıp, akademisyenlere kadar resmen göçmüş olduğunu gözlemliyorum (bunada iyileşti diyen varsa, gitsin bir doktora görünsün), ülke ikiye hatta üçe bölünmüş durumda, gsmh artıyor, ama zenginleşen nedense ne iş yaptığı bile belli olmayan kesimler, bunlar da ayrıca başarılar...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: VirgilSollozzo

    quote:

    Orijinalden alıntı: bilemezsinki

    onca yolu tüneli babanızın partisi yapmadı degilmi? Çin atasözü der ki ; hiç kimse görmek istemeyen birisi kadar KÖR OLAMAZ

    sozlerinden yola cikarsak o yollari tunelleri senin babanin partisinin yaptirdigi anlami cikiyor.Oyle mi gercekten ?



    sözlerimden yola cikarak konusmuyorsun sen cümlende saptırıcı ifade kullanıyorsun. işine bak !
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Canis Majoris

    quote:

    Orijinalden alıntı: bilemezsinki

    onca yolu tüneli babanızın partisi yapmadı degilmi? Çin atasözü der ki ; hiç kimse görmek istemeyen birisi kadar KÖR OLAMAZ

    Parayı basıp ben de yaparım.Hem dış borçları azaltıp hem de bunları yapabiliyorsa o zaman konuşun.

    Para desen sizin cart curtların döneminde de para aynı paraydı ? imf nin masa altı pozisyonundan bi çıkıp kendilerine gelselerdi parayı ülkeye yatırsalardı. parayı bende basarımmışş peehhh.
  • Birde şöyle bir şey gördüm:

    Umut Oran'dan alıntı: "Türkiye, kişi başına GSYH’a göre sıralamada 2000 yılında dünya ülkeleri içinde dünyada 63’üncü sıradaydı. Ağır ekonomik kriz yaşanan 2001’de 70’inci sıraya düşen Türkiye, 2002 sonundan bu yana işbaşında olan AKP hükümetleri döneminde anlatılan “hızlı büyüme” masallarına rağmen, 2012 itibariyle 64’üncü olabildi, 2000 yılındaki sırasını hala yakalayamadı."

    Sanırım 2013'de de 66 ya düşmüş...
  • Koltuğa doymadı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: İl teber

    Her borç konusu açıldığında klasik hareketler yine sergilenmeye başlanmış.

    Aslında ben de bıkmıştım bu konuda cevap vermekten ama yalan yanlış söylemler karşısında tutamıyorum kendimi.

    1. Burada ki kullandığım her bilgi T.C. Merkez Bankası ve TUİK kaynaklı.. Bir tarafımdan bir şey uydurmuyorum ve ya resmi olamayan kaynaklar kullanmıyorum.

    2.İlk cümlem de bahsettiğim olay. Borçlar konusunda emme basma tulumda gibi her zaman sallamasyon hareketlerde bulunan ve her seferinde cevabını alan kişilerin konuyu hemen başka kalemlere çevirip sıyrılmaya çalışmaları.

    Yani burada haksız olduklarını kabul edip benim de desteklemediğim , kabul etmediğim bazı konulara kayıp sıyrılmaya çalışmaları.

    Misal ÖTV sisteminin geçerliliğini yitirdiği konusu.



    Ben bu konu hakkında Otomobil Genel forumunda makale yazdım resmen. Bu sistem değişmeli yararından çok zararı dokunuyor diye.

    Misal asgari ücret...

    Asgari ücretten kesilen kesintilerin kesilmemesini her defasında söyledim.

    +18 Net ücretin 1100-1150 TL arası olması gerektiğini.

    vb...
    .
    .
    .

    Ben yanlışa yanlış , doğruya doğru diyorum. Fark zaten burada.

    Sevgili forumdaşım,

    Kaldığımız yerden devam etmek yerine, biraz başa sarıp konu hakkında bilgisi olmayan fakat fikre sahip olan arkadaşları da bilgilendirmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Sanırım siz de buna eklemelerde bulunursunuz, çünkü uzatacak vaktim yok.

    Öncelikle, AKP'nin ekonomi politikalarının mimarı AKP değil, Amerika'dan ithal Kemal Derviş'tir. Kendisi, Amerika ve dolayısı ile IMF tarafından Türkiye'ye bir teklif sunmuştur. Bu teklife göre Türkiye, kamu mallarını en kısa sürede özelleştirirse, ekonomik büyümenin sağlanması gerekli destek Amerika'dan gelecektir. Ancak burada önemli bir sorunla karşılaşmışlardır. O dönemin koalisyon hükümetinin büyük oyuncuları, yani DSP ve MHP buna karşı çıkmıştır; ANAP ise tek başına iktidar yapılamayacak kadar pisliğe bulaşmıştır. İktidar ihtimali olan bir diğer parti, Erbakan'ın partisidir fakat o da baştan sona kadar Amerika karşıtı politikalar izlemiş, IMF'e karşı duruş sergilemiş, büyüme yerine kalkınmaya öncelik tanımıştır.

    İşte tam bu noktada, farklı partilerden birsürü hırslı insan bir araya gelmiş ve bir anda, arkasında başta Doğan Grubu olmak üzere tüm patron medyasının desteğini alarak iktidar olmuştur. Bahsi geçen partide yok yoktur. Yolsuzluktan davaları süren adamdan, oğlu adam öldürüp hapis yatmamış olana; devletini AİHM'ye şikayet edenden, Madımak'ta insanları diri diri öldürenlerin gönüllü savunucularına kadar, her türlü olumsuz davranışı aynı çatı altında buluşturmuş bir parti, bir anda sermayenin desteğini arkasına almıştır. Partinin o günlerdeki en dikkat çeken sloganı "Biz değiştik. Artık eskisi gibi değiliz" olmuştur.

    Sermayenin yeni gözdesi olan partinin önderleri neden "değişme" ve bunu dile getirme ihtiyacı duymuştur? Geçmişinde şeriatten bahseden, Amerika'ya karşı duruş sergileyen, hırsızlık yapmadan asla zengin olamayacağını söyleyen insanların değişimi nasıl olabilmiştir?

    Kurulduktan hemen sonra iktidara gelen parti, değiştiğini ve vefa borcunu en kısa zamanda ödemek istediğini, devletin tüm kar eden kurumlarını satarak göstermiştir. Bunlar arasında en dikkat çekici olan iki tanesi Türk Telekom ve Erdemir'dir. Türk Telekom, yani Türkiye'nin iletişim ağı, hakkında hiçkimsenin doğru dürüst bilgiye sahip olmadığı ve Lübnan'da siyasetin en güçlü isimlerinden olan bir hıristiyana satılmıştır. Bu durum o dönemde hala güçlü olan ordunun dikkatini çekmiş ve ordu Erdemir'e bir şekilde el koyarak, yabancıya gitmesine engel olmuştur.

    O günlere kadar Türkiye'de enflasyon yüksektir ve doların bir günü, diğer gününü tutmamaktadır. Ancak bir anda herşey değişmiş, dolar stabilite kazanmış, enflasyon ise düşüşe geçmiştir. Burada ilginç olan, daha doğrusu herkesin kendisine sorması gereken soru şudur; Üretim artmadan ya da petrol kaynakları bulunmadan, aynı gelire sahip olan ülke nasıl olur da bir anda bambaşka bir ekonomik görünüme kavuşur?

    Soruyu daha da Türkçeleştirmek gerekirse; Daha önce iki evi olan ve bu evlerin birinde oturup, diğerinden de kira geliri sağlayan ama bir türlü iki yakasını bir araya getiremeyen Ahmet Bey, nasıl oldu da tek evle iki yakayı bir araya getirmeye başladı?

    Cevap basittir; Ahmet Bey, ikinci evini satmıştır ve bu sayede yüksek bir nakit getirisine kavuşmuştur. Evini satarak elde ettiği bu gelir, kısa vadede ve biraz tutumlu olsa, maaşından artanlarla ödeyebileceği eş-dost alacaklarını ödemesini sağlamıştır. Ancak, Ahmet Bey'in göze çarpmayan bir geliri daha vardır; tefeciden aldığı para.

    Evet, Türkiye'nin son 10 yılda üretmeden, kalkınma hamlesi yapmadan ve tarihinde hiçbir zaman görülmemiş tüketim çılgınlığına rağmen batmamış olmasının asıl nedeni, tefeciden aldığı paradır. Televizyonda devamlı duyduğumuz, gazetelerde devamlı okuduğumuz bu tefeci borcunun iktisattaki adı sıcak paradır.

    Sıcak paranın Türkiye'yi tercih etmesinin nedeni ise, FED'in faizleri düşürmesi sonrasında, başta petrol zenginlerinin elinde birikmiş olan nakit paranın kendisine en yüksek geliri arayışı gelmektedir. Bunun yanı sıra, 11 Eylül sonrası batıda Araplara karşı oluşan tepki de bu paranın üzerinde etkili olmuş, paranın devlet garantili en yüksek getiriyi sağlayacağı yer olan Türkiye'ye gelmesini sağlamıştır.

    Tefeci Ahmet Bey'e borç verirken, dünya standartlarının üzerinde bir gelir sağlayacağını, eğer bu geliri elde edemezse Ahmet Bey'in ikinci evini alabileceğini bilmektedir. Eğer son 10 yıla ait gazetelere bakarsanız, Türkiye'de kurulan fabrikaları değil, kurulan yabancı sermayeli bankaları ya da yabancı sermayeye satılan bankaları görebilirsiniz.

    Buraya kadar sorunsuz şekilde geldik. Çoğul olarak konuşmayı tercih ediyorum, çünkü başta kişi başına düşen milli gelir olmak üzere, tüm zenginlikleri bölüştürerek kağıda aktaran devletin istatistik kurumu, benim gelirimi de bir anda yükseltmiştir. Bu kurum o kadar yeteneklidir ki, işsizlik artarken, maaş zamları yıllı %4 civarında gerçekleşirken, her yıl ortalama 4 bin işletme kapanırken ve hiçbir fabrika açılmazken benim gelirimi bir anda 3 katına çıkarmıştır.

    İstatistik kurumunun yaptığı bir diğer araştırma daha vardır ki, bundan Tayyip Erdoğan hiçbir yerde bahsetmez. Sadece son 4 yılda kişi başına düşen borç miktarı %90'dan fazla artmıştır. Kişilerin kredi, kredi kartı ve Toki borçları, gelirlerinin %48'ine ulaşmıştır. Yani, her birimizin gelirinin yarısı bankalara gitmektedir.

    Şimdi biraz da teknik dille konuşalım. Yıllardır büyüyen Türkiye'nin bu büyümesinin bir de Gini Katsayısı ile ölçülmesi gerekir. Gini Katsayısı'nı burada ekonomi dersi veren iktidar yanlısı (başta İl Teber olmak üzere) arkadaşların bildiğini düşünerek, açıklama gereği duymuyorum.

    Türkiye, Gini Katsayısına bakıldığında gelir dağılımı aşırı bozuk bir ülke izlenimi vermektedir. Toplam nüfusun en fakir %20'lik kısmı toplam gelirin sadece %6'sına sahipken, en zengin %20 ise toplam gelirin neredeyse yarısına sahiptir. Yani o büyüme, bu enflasyon, otoyol, tünel, Amerika'da 1907'de yaşanan maden faciası bir kenara bırakılırsa, Türkiye'nin zenginliğinin şu anda bu yazıyı okuyacak kadar vakti olan hiçkimseyi ilgilendirmediği açıktır.

    Konuyu rakamlarla boğmak istemiyorum. Eğer merak eden varsa, patron gazetelerinin köşelerini tutmuş olan ve bu sayede onbinlerce lira maaş alan, işi ise iktidarı yalamak olan ekonomist görünümlü soytarıları bir kenara bırakıp, gerçekten ekonomiden, sosyal adaletten ve herşeyden önce sizden bahseden ekonomistleri takip etmelerini öneririm.

    Bir diğer konu ise, adını unuttuğum diğer bir iktidar görevlisi arkadaşın "İktidar zamanında yapılan yolları babanız mı yaptırdı?" gibi ilginç mantıksal çıkarımıdır.

    Bilal ya da Sümeyye daha önceleri adamlarını gönderirdi fakat bu cümleden anladığım kadarıyla, artık kendileri doğrudan yazmaya başlamışlar. Bir partiyi "Babasının" olarak gören başka kimse tanımıyorum. Bu konu da uzun, fakat bunun için ilkokula kadar dönüp, sosyal bilgiler dersinden başlamam gerekeceği için hiç başlamamayı tercih ediyorum.

    Saygılar...




  • Ayıp Tayyipe Bilal oğlan vardı o aday olsaydı biii Yaaahakkkk çekerdi
  • Amerika bu, kendi çıkarları için çalışacak adamı ipten alır optimist efendi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: webbie

    quote:

    Orijinalden alıntı: İl teber

    Her borç konusu açıldığında klasik hareketler yine sergilenmeye başlanmış.

    Aslında ben de bıkmıştım bu konuda cevap vermekten ama yalan yanlış söylemler karşısında tutamıyorum kendimi.

    1. Burada ki kullandığım her bilgi T.C. Merkez Bankası ve TUİK kaynaklı.. Bir tarafımdan bir şey uydurmuyorum ve ya resmi olamayan kaynaklar kullanmıyorum.

    2.İlk cümlem de bahsettiğim olay. Borçlar konusunda emme basma tulumda gibi her zaman sallamasyon hareketlerde bulunan ve her seferinde cevabını alan kişilerin konuyu hemen başka kalemlere çevirip sıyrılmaya çalışmaları.

    Yani burada haksız olduklarını kabul edip benim de desteklemediğim , kabul etmediğim bazı konulara kayıp sıyrılmaya çalışmaları.

    Misal ÖTV sisteminin geçerliliğini yitirdiği konusu.



    Ben bu konu hakkında Otomobil Genel forumunda makale yazdım resmen. Bu sistem değişmeli yararından çok zararı dokunuyor diye.

    Misal asgari ücret...

    Asgari ücretten kesilen kesintilerin kesilmemesini her defasında söyledim.

    +18 Net ücretin 1100-1150 TL arası olması gerektiğini.

    vb...
    .
    .
    .

    Ben yanlışa yanlış , doğruya doğru diyorum. Fark zaten burada.

    Sevgili forumdaşım,

    Kaldığımız yerden devam etmek yerine, biraz başa sarıp konu hakkında bilgisi olmayan fakat fikre sahip olan arkadaşları da bilgilendirmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Sanırım siz de buna eklemelerde bulunursunuz, çünkü uzatacak vaktim yok.

    Öncelikle, AKP'nin ekonomi politikalarının mimarı AKP değil, Amerika'dan ithal Kemal Derviş'tir. Kendisi, Amerika ve dolayısı ile IMF tarafından Türkiye'ye bir teklif sunmuştur. Bu teklife göre Türkiye, kamu mallarını en kısa sürede özelleştirirse, ekonomik büyümenin sağlanması gerekli destek Amerika'dan gelecektir. Ancak burada önemli bir sorunla karşılaşmışlardır. O dönemin koalisyon hükümetinin büyük oyuncuları, yani DSP ve MHP buna karşı çıkmıştır; ANAP ise tek başına iktidar yapılamayacak kadar pisliğe bulaşmıştır. İktidar ihtimali olan bir diğer parti, Erbakan'ın partisidir fakat o da baştan sona kadar Amerika karşıtı politikalar izlemiş, IMF'e karşı duruş sergilemiş, büyüme yerine kalkınmaya öncelik tanımıştır.

    İşte tam bu noktada, farklı partilerden birsürü hırslı insan bir araya gelmiş ve bir anda, arkasında başta Doğan Grubu olmak üzere tüm patron medyasının desteğini alarak iktidar olmuştur. Bahsi geçen partide yok yoktur. Yolsuzluktan davaları süren adamdan, oğlu adam öldürüp hapis yatmamış olana; devletini AİHM'ye şikayet edenden, Madımak'ta insanları diri diri öldürenlerin gönüllü savunucularına kadar, her türlü olumsuz davranışı aynı çatı altında buluşturmuş bir parti, bir anda sermayenin desteğini arkasına almıştır. Partinin o günlerdeki en dikkat çeken sloganı "Biz değiştik. Artık eskisi gibi değiliz" olmuştur.

    Sermayenin yeni gözdesi olan partinin önderleri neden "değişme" ve bunu dile getirme ihtiyacı duymuştur? Geçmişinde şeriatten bahseden, Amerika'ya karşı duruş sergileyen, hırsızlık yapmadan asla zengin olamayacağını söyleyen insanların değişimi nasıl olabilmiştir?

    Kurulduktan hemen sonra iktidara gelen parti, değiştiğini ve vefa borcunu en kısa zamanda ödemek istediğini, devletin tüm kar eden kurumlarını satarak göstermiştir. Bunlar arasında en dikkat çekici olan iki tanesi Türk Telekom ve Erdemir'dir. Türk Telekom, yani Türkiye'nin iletişim ağı, hakkında hiçkimsenin doğru dürüst bilgiye sahip olmadığı ve Lübnan'da siyasetin en güçlü isimlerinden olan bir hıristiyana satılmıştır. Bu durum o dönemde hala güçlü olan ordunun dikkatini çekmiş ve ordu Erdemir'e bir şekilde el koyarak, yabancıya gitmesine engel olmuştur.

    O günlere kadar Türkiye'de enflasyon yüksektir ve doların bir günü, diğer gününü tutmamaktadır. Ancak bir anda herşey değişmiş, dolar stabilite kazanmış, enflasyon ise düşüşe geçmiştir. Burada ilginç olan, daha doğrusu herkesin kendisine sorması gereken soru şudur; Üretim artmadan ya da petrol kaynakları bulunmadan, aynı gelire sahip olan ülke nasıl olur da bir anda bambaşka bir ekonomik görünüme kavuşur?

    Soruyu daha da Türkçeleştirmek gerekirse; Daha önce iki evi olan ve bu evlerin birinde oturup, diğerinden de kira geliri sağlayan ama bir türlü iki yakasını bir araya getiremeyen Ahmet Bey, nasıl oldu da tek evle iki yakayı bir araya getirmeye başladı?

    Cevap basittir; Ahmet Bey, ikinci evini satmıştır ve bu sayede yüksek bir nakit getirisine kavuşmuştur. Evini satarak elde ettiği bu gelir, kısa vadede ve biraz tutumlu olsa, maaşından artanlarla ödeyebileceği eş-dost alacaklarını ödemesini sağlamıştır. Ancak, Ahmet Bey'in göze çarpmayan bir geliri daha vardır; tefeciden aldığı para.

    Evet, Türkiye'nin son 10 yılda üretmeden, kalkınma hamlesi yapmadan ve tarihinde hiçbir zaman görülmemiş tüketim çılgınlığına rağmen batmamış olmasının asıl nedeni, tefeciden aldığı paradır. Televizyonda devamlı duyduğumuz, gazetelerde devamlı okuduğumuz bu tefeci borcunun iktisattaki adı sıcak paradır.

    Sıcak paranın Türkiye'yi tercih etmesinin nedeni ise, FED'in faizleri düşürmesi sonrasında, başta petrol zenginlerinin elinde birikmiş olan nakit paranın kendisine en yüksek geliri arayışı gelmektedir. Bunun yanı sıra, 11 Eylül sonrası batıda Araplara karşı oluşan tepki de bu paranın üzerinde etkili olmuş, paranın devlet garantili en yüksek getiriyi sağlayacağı yer olan Türkiye'ye gelmesini sağlamıştır.

    Tefeci Ahmet Bey'e borç verirken, dünya standartlarının üzerinde bir gelir sağlayacağını, eğer bu geliri elde edemezse Ahmet Bey'in ikinci evini alabileceğini bilmektedir. Eğer son 10 yıla ait gazetelere bakarsanız, Türkiye'de kurulan fabrikaları değil, kurulan yabancı sermayeli bankaları ya da yabancı sermayeye satılan bankaları görebilirsiniz.

    Buraya kadar sorunsuz şekilde geldik. Çoğul olarak konuşmayı tercih ediyorum, çünkü başta kişi başına düşen milli gelir olmak üzere, tüm zenginlikleri bölüştürerek kağıda aktaran devletin istatistik kurumu, benim gelirimi de bir anda yükseltmiştir. Bu kurum o kadar yeteneklidir ki, işsizlik artarken, maaş zamları yıllı %4 civarında gerçekleşirken, her yıl ortalama 4 bin işletme kapanırken ve hiçbir fabrika açılmazken benim gelirimi bir anda 3 katına çıkarmıştır.

    İstatistik kurumunun yaptığı bir diğer araştırma daha vardır ki, bundan Tayyip Erdoğan hiçbir yerde bahsetmez. Sadece son 4 yılda kişi başına düşen borç miktarı %90'dan fazla artmıştır. Kişilerin kredi, kredi kartı ve Toki borçları, gelirlerinin %48'ine ulaşmıştır. Yani, her birimizin gelirinin yarısı bankalara gitmektedir.

    Şimdi biraz da teknik dille konuşalım. Yıllardır büyüyen Türkiye'nin bu büyümesinin bir de Gini Katsayısı ile ölçülmesi gerekir. Gini Katsayısı'nı burada ekonomi dersi veren iktidar yanlısı (başta İl Teber olmak üzere) arkadaşların bildiğini düşünerek, açıklama gereği duymuyorum.

    Türkiye, Gini Katsayısına bakıldığında gelir dağılımı aşırı bozuk bir ülke izlenimi vermektedir. Toplam nüfusun en fakir %20'lik kısmı toplam gelirin sadece %6'sına sahipken, en zengin %20 ise toplam gelirin neredeyse yarısına sahiptir. Yani o büyüme, bu enflasyon, otoyol, tünel, Amerika'da 1907'de yaşanan maden faciası bir kenara bırakılırsa, Türkiye'nin zenginliğinin şu anda bu yazıyı okuyacak kadar vakti olan hiçkimseyi ilgilendirmediği açıktır.

    Konuyu rakamlarla boğmak istemiyorum. Eğer merak eden varsa, patron gazetelerinin köşelerini tutmuş olan ve bu sayede onbinlerce lira maaş alan, işi ise iktidarı yalamak olan ekonomist görünümlü soytarıları bir kenara bırakıp, gerçekten ekonomiden, sosyal adaletten ve herşeyden önce sizden bahseden ekonomistleri takip etmelerini öneririm.

    Bir diğer konu ise, adını unuttuğum diğer bir iktidar görevlisi arkadaşın "İktidar zamanında yapılan yolları babanız mı yaptırdı?" gibi ilginç mantıksal çıkarımıdır.

    Bilal ya da Sümeyye daha önceleri adamlarını gönderirdi fakat bu cümleden anladığım kadarıyla, artık kendileri doğrudan yazmaya başlamışlar. Bir partiyi "Babasının" olarak gören başka kimse tanımıyorum. Bu konu da uzun, fakat bunun için ilkokula kadar dönüp, sosyal bilgiler dersinden başlamam gerekeceği için hiç başlamamayı tercih ediyorum.

    Saygılar...

    Soluksuz okudum hocam.

    Saygılar...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Erdoğan istifa etmeli.Yok öyle cumhurbaşkanı olamazsam başbakanlığa devam ederim mantığı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: webbie

    Türkiye, Gini Katsayısına bakıldığında gelir dağılımı aşırı bozuk bir ülke izlenimi vermektedir. Toplam nüfusun en fakir %20'lik kısmı toplam gelirin sadece %6'sına sahipken, en zengin %20 ise toplam gelirin neredeyse yarısına sahiptir. Yani o büyüme, bu enflasyon, otoyol, tünel, Amerika'da 1907'de yaşanan maden faciası bir kenara bırakılırsa, Türkiye'nin zenginliğinin şu anda bu yazıyı okuyacak kadar vakti olan hiçkimseyi ilgilendirmediği açıktır.


    vurucu kısmı bu olmuş. uzun diye okumayanlara, özet bu.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 2000watts

    Basbakanliktan istifa etmeden seçimlere girerse dogru olmaz. Bakalim ne olacak.

    Başbakanlıktan istifa ederse haşhaşiler Tayyibi tutuklamaya kalkar.
    Bu konuda bahse girebilirim.
  • KayhanKaan kullanıcısına yanıt
    Hashasiye gerek yok oda neyse işte :) Tayyibin dosyası kabarık zaten eldeki güç gittiğinde ya yargylanır ya da kaçar ya da kendi devresinden başa devam ederse muaf tutarlar



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi steyy -- 2 Temmuz 2014; 22:51:13 >
  • Beyler cumhurbaşkanlığı adayı olan kişilerin görevlerini bırakmaları zorunlu değilmiydi ? yada benmi yanlış biliyorum bu tayyip niye duruyor daha başbakanlıkta

  • Yolsuzluk YOK !
    Erdoğan Suçsuz !
    Rüşvet YOK !
    Reza Zarraf HAYIRSEVER !
    Gönüllü hareketi HAŞHAŞİ !
    Apo SAYIN !
    Ses Kayıtları MONTAJ !
    Ayakkabı kutuları IMAM HATIP !
    Hsyk YENI TASARI
    Internet Sansürú DUZENLEME !
    Muhalifler VATAN HAINI !


    Bunlaryn yaşandığı bir ülkede Tayyipin Cumhurbaşkany adayy olmasy Şaka gibi



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi steyy -- 2 Temmuz 2014; 23:08:14 >
  • atmaca57 kullanıcısına yanıt
    diktatör oldu başımıza cumhurbaşkanı vatana millete hayırlı olsun
  • Oooo konu yine dine bağlanmış ama biraz ortaçağ versiyonu olmuş "ben ki tanrının yeryüzündeki gölgesi,hakanların hakanı...." diye hükümdarlık eskidendi.Maalesef geç kaldınız en az bir 500 sene geriye gitmek lazım.

    Sizin değil Allahın dediği olur nasıl bir cümledir Allahışkına, tabi ki Allahın dediği olacak bunun alternatifi var mı? Leninin başa gelmesini de kaderdir , Hitlerin gelmesi de,Gandinin gelmesi de. Bunların hepsi kaderdir.Ama insanın seçim yapması iradeyi cüziyedir. İnsan kendi kaderinde hayır ve şerri seçer, Allahta yaratır, böyle olmasa zaten hesap günü olmazdı.

    O muhtar bile seçilemez kanunu koyan insandır, o kanunun etrafından dolanıp veya kanunun kaldırılması ise seçilememe durumunun yok olması yine insanlar tarafından yapılmıştır.Bu kanunu koyma veya kaldırma esnasında kul hakkı yeme yani adaletsizlik yapmak ise iradeyi cüziyyedir.Tüm bu olayların tamamı ise kaderdir, yani Allahın dediği olur.Anlamayanlar için olayın özeti bu.Son olarak, "Sizin Allah katında en değerliniz, en çok takva sahibi olanınızdır", çoğunluk oyu alanınız ve seçileniniz değil.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ax

    Cumhurbaşkanıda olur bu ülkede.Herşeye layık bu ülkenin insanı.Kulluk etmekten başka ne yapmıştır ki bu toplum.Aralarından zeki biri çıkmış bu düzeni bozmuş ama tarih bir yenisini daha çıkarana kadar bu düzen böyle devam eder.Utanmasalar saltanatı getirecekler.Atatürk'te biliyordu bu toplumu ama hata yaptı.Diktatör gibi yönetip kazıyacaktı bu toplumdan sorgulamayan,cahil,kulluğa alışmış kişileri.Sen misin demokrasi isteyen çok partili düzene alıştırmaya çalışan.Al işte yine geldiler ülkenin başına...

    Tunceli
    Rize
    Tek aday
    :
    Ne farki vardiki ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • ooo dikdatörüme bak hiç beklemezdim ya kesin bu seçilirde başkanlığa .Tabi beklemem ben bunun kadar kim yiyebildi ki ülkeyi. Durun daha durun bu ülkeyi bölecek daha. Çoluğuma çocuğuma yazık günah umarım bu herifin yüzünü görmezler insan gibi insan adaletli birini görürler koltukta.. Ama nerde bu gitse oğlu gelir adamı gelir bu ülke bitene kadar yerler..
  • Selamlar Webbie,

    Yaziniz gayet aciklayici ve aydinlatici olmus.Yandas medya papaganlarindan duyduklari seyleri gelip buraya yazan insanlarin soylediklerinize kolay kolay cevap verebileceklerini sanmiyorum.Ayrica yine yazinizdaki detaylara bakinca Ekonomist oldugunuzu ya da ekonomi konusunda bilgili oldugunuzu tahmin ediyorum.Asagida,onceki yazinizdan bir alinti yaptim.Ulkede uretim namina herseyi bitiren AKP hukumetinin,ekonomi konusunda basardigini '' iddia ettigi '' mevzular uzun zamandir benim de kafami kurcaliyor.

    Sizin tahminlerinize gore,AKP'nin ulke ekonomisine implement ettigi bu sistemin uzun vadede sorunsuz ve stabil bir sekilde calisma sansi nedir ? Bu ekonomik model saglam midir ? 2023 hedef diyerek kendilerinden gayet emin sekilde konusuyorlar.AKP'nin bunca sene iktidarda kalabilmesinin sirri burada yatiyor bence.2007 yilindaki global ekonomik resesyon sonucunda 2008 yili yerel secimelrinde AKP'nin oyu yuzde 30'lara kadar dusmustu.Ekonomi,ulkenin oldugu kadar iktidarin da can damari.Bu yuzden merak ettim..bu konuda (mevcut modelin muhtemel omru) herhangi bir ongorude bulunabilir misiniz ?


    Ancak bir anda herşey değişmiş, dolar stabilite kazanmış, enflasyon ise düşüşe geçmiştir. Burada ilginç olan, daha doğrusu herkesin kendisine sorması gereken soru şudur; Üretim artmadan ya da petrol kaynakları bulunmadan, aynı gelire sahip olan ülke nasıl olur da bir anda bambaşka bir ekonomik görünüme kavuşur?

    Soruyu daha da Türkçeleştirmek gerekirse; Daha önce iki evi olan ve bu evlerin birinde oturup, diğerinden de kira geliri sağlayan ama bir türlü iki yakasını bir araya getiremeyen Ahmet Bey, nasıl oldu da tek evle iki yakayı bir araya getirmeye başladı?

    Cevap basittir; Ahmet Bey, ikinci evini satmıştır ve bu sayede yüksek bir nakit getirisine kavuşmuştur. Evini satarak elde ettiği bu gelir, kısa vadede ve biraz tutumlu olsa, maaşından artanlarla ödeyebileceği eş-dost alacaklarını ödemesini sağlamıştır. Ancak, Ahmet Bey'in göze çarpmayan bir geliri daha vardır; tefeciden aldığı para.

    Evet, Türkiye'nin son 10 yılda üretmeden, kalkınma hamlesi yapmadan ve tarihinde hiçbir zaman görülmemiş tüketim çılgınlığına rağmen batmamış olmasının asıl nedeni, tefeciden aldığı paradır. Televizyonda devamlı duyduğumuz, gazetelerde devamlı okuduğumuz bu tefeci borcunun iktisattaki adı sıcak paradır.

    Sıcak paranın Türkiye'yi tercih etmesinin nedeni ise, FED'in faizleri düşürmesi sonrasında, başta petrol zenginlerinin elinde birikmiş olan nakit paranın kendisine en yüksek geliri arayışı gelmektedir. Bunun yanı sıra, 11 Eylül sonrası batıda Araplara karşı oluşan tepki de bu paranın üzerinde etkili olmuş, paranın devlet garantili en yüksek getiriyi sağlayacağı yer olan Türkiye'ye gelmesini sağlamıştır.

    Tefeci Ahmet Bey'e borç verirken, dünya standartlarının üzerinde bir gelir sağlayacağını, eğer bu geliri elde edemezse Ahmet Bey'in ikinci evini alabileceğini bilmektedir. Eğer son 10 yıla ait gazetelere bakarsanız, Türkiye'de kurulan fabrikaları değil, kurulan yabancı sermayeli bankaları ya da yabancı sermayeye satılan bankaları görebilirsiniz.




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.