Şimdi Ara

Skolastik Düşünce ve Bilim arasındaki benzerlik (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
56
Cevap
1
Favori
2.133
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Mephalay M kullanıcısına yanıt
    Bir şeyi kabul etmek reddetmekten çok daha zordur.Ve getireceği sonuçlar da öyle.
    Fakat yeni bir şeyler bulana kadar tarafsız kalabilirsin.
  • Yalnız bilimde bu kesinlikle doğrudur, değişemez diye bir şey yoktur. Öyle olduğunu düşünlerin sorunu o. Mephalayın dediği gibi toplumun bilime bakış açısı diye açmalıydın konuyu. Kendin demişsin bilimsel yasaların yerini yeni bilimsel yasalar dolduruyor diye. Eğer dediğin gibi bilimin söylediği şey tamamen doğru olarak kabul edilseydi o bilgi sorgulanmazdı, sorgulanmazsa eksiği bulunmaz ve o eksik kapatılmazdı. Böylece bilim gelişmezdi. Ama gördüğün gibi sürekli eski bilgilerin eksiklikleri bulunuyor, yeni şeyler ekleniyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ratch -- 16 Aralık 2015; 21:21:51 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Taraf tutmak zorunlu mu? Yeni bir şey bulunduğunda taraf belirnecekse tarafsız kalmanın anlamı ne?

    Bir şeyleri bir şekilde kabul ediyor olmak körü körüne bağlılık mı oluyor? Tarafsız bir değerlendirmenin sonucu olamaz mı? Değişken olması ve kesin olmamasına rağmen işe yarıyor olması, işe yaramayanın yerine kullanılması için yeterli değil mi? Kullanımı için bağlılık mı gerekiyor?

    Birilerinin bir kavrama ideoloji gibi muamele etmesi onu etkiler mi ya da herkes aynı muameleyi gösteriyor anlamına mı gelir?

    Felsefi bir düşünceyle, bir kavram arasında karşılaştırma yapmanın, benzerlik aramanın anlamı ne?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • ratch kullanıcısına yanıt
    Nereye kadar ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Lotusx L kullanıcısına yanıt
    İşte bunlar hep felsefe
  • Felsefeyi neden sevmediğimi hatırlattığın için teşekkürler.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Konuya pek bir post-modernizm hakim olmuş, buram buram Feyerabend kokusu geliyor.

    Bilimden, bilgiden, akıldan üstün olarak ortaya çıkacak "şey" gelene kadar tarafsız olarak oturup beklersek muhtemelen sonsuza kadar beklememiz gerekecektir. Bilim gibi dogmatizmin zıt anlamlısı bir kavramı yine dogmatizmle bağdaştırırsak, bu kavramla bağdaştıramayacağımız hiçbir şey olmayacaktır muhtemelen.
  • Bill Russell kullanıcısına yanıt
    Feyerabend'i hiç duymamıştım,teşekkürler.

    Tarafsız olmak oturup beklemek anlamına gelmiyor.Farklı şeyler keşfetmek de tarafsızlık bayrağı altında yapılabilir.

    Sadece toplumun bakış açılarını anlatmaya çalışıyorum.Fakat yine tekrarlamam gerekirse;sürekli yenilenmek bir yerden sonra sonuç vermeyecektir,insanlar aynı şeyleri görmekten bıkacak ve yeni bir kavram ortaya çıkacaktır.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bilim determinizmi doğurdu.Determinizm çok büyük bir basamaktı.Newton'un kafasına elmanın düşmesinin sebebi ile Ayın düşmeden dünyanın etrafında dönmesinin sebebi aynıydı.Kendi küçük dünyamıza hükmeden kanunlarla , devasa evrene hükmeden kanunlar aynıydı.Evreni belli fizik kanunlarıyla anlamaya başladığumız dönem başlamıştı.Yıldızları havada tutup kafamıza yapmalarına engel olan şeyin mistik varlıklar olduğu veya şimşeği çaktıranın şimşek tanrısı olmadığı , doğa olaylarını açıklamak için doğaüstü şeylere inanmak yerine , bilimsel yöntemlerle cevap aramamız gerektiğinin farkına vardık.Bu determinizmin öncüsü Newton aslında koyu dindar , yazdığı dini kitapların sayısının , bilimsel kitaplardan fazla olduğu bir kişiydi.

    Ancak Newton bir gün açtığı yolun ateizm ve materyalizme kadar gideceğini tahmin etmemişti.İnsanoğlu bilimsel ilerlemeler kaydettikçe egosu yükseldi ve ben herşeyi bilimsel yöntemlerle açıklarım , tek gerçek maddedir , maddeden başkası yalandır diyerek materyalizmi icat etti.Tek bildiği yol maddeye dayalı deneyler ve onun dışındaki herşeyi dışlaması oldu.Kaldı ki zaten insanoğlu madde ötesini algılaması mümkün olmayan bir maddi varlıktı.Yaptığı deneyler de zaten madde üzerineydi.

    Ancak zamanla garip şeyler olmaya başladı.Madde üzerinde yapılan deneyker derinleştikçe , maddeyi oluşturan atomaltı parçacıkların keşfi gerçekleşti.Kapalı bir tüpün içindeki gaza elektrik verip çıkan ışımaları izlemekten zevk alan bilim adamları arasından bir tanesi , katota bir delik açarak , eksi yüklü parçacıkların fırlayarak karşı levhada patlamasını izledi.Böylece elektron denilen atomun ilk parçacığı keşfedilmiş oldu.Kütle hesabı yapılarak aslında bu parçacığın , atomun çok küçük bir parçası olduğu anlaşıldı.Elektroblar kullanılarak bir atom bombardıman edildi.Atomun çekirdeğine isabet eden elektronlar karşı levhada iz bırakmadığından , elektron bombardımanı yöntemiyle çekirdeğin neye benzediğinin fotoğrafı çıkarıldı.

    Atomaltı parçacıkları keşfettikten sonra , bu parçacıklar bilim adamlarının yeni oyuncağı olmuştu.Birden garip bişey oldu ve kaderin cilvesi , elektronun bir parçacık olduğunu keşfeden bilim adamının oğlu , aslında elektronun bir dalga olduğunu keşfetti.Bir madde nasıl olur da hem parçacık hem de dalga olabilirdi.Bu bilime , deneye , gözleme , akla , mantıpa sığacak bişey değildi.

    Bazı bilim adamlarının elektronu çift yarıklı bir engele fırlatmaları ile bilim camiası büyük bir deprem yaşadı.Kuantum fiziği doğmuştu.Kuantum fiziğine göre , çift yarığa doğru fırlatılan bir elektron , parçacık olmaktan çıkıyor , bir dalgaya dönüşüp çift yarıktan birden geçiyor , sonra tekrar parçacığa dönüşerek karşı levhada beliriyordu.Bilim bize bir maddenin , karşısında duran iki tane yarıktan birden geçmesinin mümkün olmadığını , bir maddenin uzayda aynı anda birden fazla yerde bulunamıyacağını söylemekteydi.Ancak yapılan deneyler bütün bildiklerimizi iflas ettiren , bilim anlayışımızı ve felsefemizi baştan yazmamıza sebep olan sonuçlar doğuruyordu.

    Kuantum fiziği bize , dolanık iki parçacığın , aralarında ne kadar mesafe olursa olsun , birine yapılacak etkinin diğerini de eşzamanlı olarak etkileneceğini söylüyordu.Bu parçacıklar arasında , ışık hızından bağımsız , eşzamanlı telepatik bir bağ olduğunu , hatta ikisinin bize farklıymış gibi görünen , aslında uzayda birden fazla yer kaplıyan , aynı parçacıklar olabileceğini söylüyordu.Kuantum fiziği uzay mekan ve boyut algılarımızı çökertip tekrar baştan yazmamız gerektiğini anlamamıza sebep oldu.Bugün kuantum fizikçilerine mekan nedir diye sorarsanız , ne olduğunu bilmiyoruz , üzerinde hala çalışıyoruz diyeceklerdir.

    Kuantum fiziği bize aslında büyük patlama anında tüm maddenin birbiri ile dolanık olarak meydana geldiğini , aslında bize ayrı gibi görünen tüm maddenin tek bir bütünlük olduğunu ve evrende ayrılığın olmadığı gibi anormal şeyler söylemeye başladı.Evrenin 3 boyutlu olamıyacağı , iç içe geçmiş 11 farklı boyuttan oluşması gerektiği , bize şah damarımızdan daha yakın olup da , asla varlığını algılayamıyacağımız paralel evrenlerin varlığından falan bahsetmeye başladı.Boşluk sandığımız uzayın aslında bir dokusu olduğunu , kumaş gibi eğilip bükülebildiğinden , bazı noktalarda yırtılıp solucan deliklerini oluşturabileceğinden bahsetmeye başladı.

    Zaten tepetaklak olan uzay ve mekan algımıza bir de zaman algımızın çökmesi ayrı bir problem oluşturdu.Çift yarığa gönderilen elektronu , yarıkların arkasından gözlemlemeye kalkınca , elektronun önce dalga gibi davranıp çift yarıktan birden geçtikten sonra , gözlemci ile karşılaştıktan sonra , zamanda geriye gidip , dalga hareketi yapmaktan vazgeçip , parçacık gibi davranarak , sadece tek yarıktan geçmesi , kuantumda zamanın tersine simetrisi olarak bilim literatüründe yerini aldı.

    Bütün bu anormalliklerin üstüne bir de karanlık madde ve karanlık enerji keşfedildi.Bilim adamlarına karanlık madde nedir diye sorduğumuzda , senin içinden geçip de senin atomlarınla hiçbir etkileşime girmeyen , tüm maddeyle birlikte hareket edip , hiçbir maddeyle etkileşime girmeyen, algımızın ötesinde bir madde olduğunu söylerler.Galaksilerin ruhu gibi galaksi ile hareket eden , varlığını ancak dolaylı yoldan algılayabikdiğimiz madde çeşididir derler.

    Bilimin geldiği bu noktada artık bilim , mistik inanışlardan daha ötesini söylemeye başlamıştır.Dünyanın öküzün boynuzu üzerinde durduğu mu daha şaçma yoksa dünyanın gözle görülmez , eğilip bükülen bir kumaş üzerinde durduğu mu daha saçma.Bundan bin yıl önce bir insana Einstein'ın iddialarını söyleseydiniz heralde çok saçma derdi.Hele kuantum fiziğinin anormalliklerine ne demeli?

    Bilim mistisizm konusunda uydurma dinleri bile geçti.Biz dünyanın saçmalıklarını bilim ile çökertip , evreni akla mantığa en yatkın şekilde açıklarız diyen bilim ukalaları , şimdi maddenin yapıtaşının bir ayağı 2 nci boyutta diğer ayağı 10 ncu boyutta olan sicim denen iplikçikler oluştuğunu söylüyorlar.

    Evrenin aslında bir hologram olduğunu , bizim 3 boyutlu varlığımızın yanında ayrıca evrenin çeperinde 2 boyutlu hologram olduğunu , evrende gerçekleşen her olayın , planc zaman aralığı ile , evrenin çeperlerine , 2 boyutlu holografik film kareleri halinde kaydedildiğini söylüyorlar.Ee dinler de aynı şeyi söylemiyo muydu zaten?Bu dünyada yaptığınız herşeyden hesaba çekileceğinizi , her yapılanın kaydedileceğini söylüyodu.

    Hani noldu bilim herşeyi mantıklı şekilde açıklayacakken , acayip acayip açıklamalar getiriyo.Görüldüğü üzere artık bilim , dinlerin söylemleriyle paralel gidiyor.Dinler bu evrenin 3 boyutlu maddeden ibaret olmadığını söylerken , şimdi bilim evrenin sadece %5'inin madde , kalan %95'inin karanlık madde ve karanlık enerji olduğunu söylüyor.Hani siz gözle görmediğinize , madde olmayana inanmazdınız?Bütün madde dışı varlık iddiaları insanları kandırmak için vardı ve madde dışındaki hiçbir şeyin bilimde yeri olmazdı.Ama bilimsel yöntemlerle yapılan deneyler ve gözlemler bizi fizik ötesine , madde ötesine , akıl mantık ötesine götürdü.Fizik bilim adamları da şaşırdı.Biz fizikçi miyiz yoksa metafizikçi miyiz?Ama artık fizik bitti, sınırlar aşıldı , biz çoktan fizik ötesine , metafizik dünyaya adım attık.Ama hala 100 yıl öncesinin materyalist bilim anlayışını atlatamamış insanlar var.

    Bilimle din çoktan el sıkıştı.Aynı paralellikte ilerlemeye başladı.Belki de bilimin sınırı buraya kadar.Bize madde ötesi alemin kapısını aralayıp daha öteye gidemiyecek.Çünkü maddenin en temel yapıtaşları olan sicimlerin , ayrıca diğer boyutları oluşturan uzayın kendi içine bükülmelerinin boyutları o kadar ufak ki , bizim algımızın çok ötesinde.Artık bilim adamları sicimlerin ve diğer boyutların varlığının asla ispatlanamıyacağı konusunda hem fikir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kingman29 -- 17 Aralık 2015; 8:35:40 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Bir deist olarak okudum. Aslında Quantum hakkında bilgim olsa bir şeyler eklerdim ama ben Quantum fiziğinin daha tam olarak açıklanamayan bir şey olduğunu düşünüyorum.
    Ama ne derseniz diyin bana göre "bizde yazıyordu" dan öteye gidemeyecek din.
    Ha bana sorsanız daha yolun başındayız açıklanması gereken daha çoook şey var.


    Ölmeden

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: kingman29

    Bilim determinizmi doğurdu.Determinizm çok büyük bir basamaktı.Newton'un kafasına elmanın düşmesinin sebebi ile Ayın düşmeden dünyanın etrafında dönmesinin sebebi aynıydı.Kendi küçük dünyamıza hükmeden kanunlarla , devasa evrene hükmeden kanunlar aynıydı.Evreni belli fizik kanunlarıyla anlamaya başladığumız dönem başlamıştı.Yıldızları havada tutup kafamıza yapmalarına engel olan şeyin mistik varlıklar olduğu veya şimşeği çaktıranın şimşek tanrısı olmadığı , doğa olaylarını açıklamak için doğaüstü şeylere inanmak yerine , bilimsel yöntemlerle cevap aramamız gerektiğinin farkına vardık.Bu determinizmin öncüsü Newton aslında koyu dindar , yazdığı dini kitapların sayısının , bilimsel kitaplardan fazla olduğu bir kişiydi.

    Ancak Newton bir gün açtığı yolun ateizm ve materyalizme kadar gideceğini tahmin etmemişti.İnsanoğlu bilimsel ilerlemeler kaydettikçe egosu yükseldi ve ben herşeyi bilimsel yöntemlerle açıklarım , tek gerçek maddedir , maddeden başkası yalandır diyerek materyalizmi icat etti.Tek bildiği yol maddeye dayalı deneyler ve onun dışındaki herşeyi dışlaması oldu.Kaldı ki zaten insanoğlu madde ötesini algılaması mümkün olmayan bir maddi varlıktı.Yaptığı deneyler de zaten madde üzerineydi.

    Ancak zamanla garip şeyler olmaya başladı.Madde üzerinde yapılan deneyker derinleştikçe , maddeyi oluşturan atomaltı parçacıkların keşfi gerçekleşti.Kapalı bir tüpün içindeki gaza elektrik verip çıkan ışımaları izlemekten zevk alan bilim adamları arasından bir tanesi , katota bir delik açarak , eksi yüklü parçacıkların fırlayarak karşı levhada patlamasını izledi.Böylece elektron denilen atomun ilk parçacığı keşfedilmiş oldu.Kütle hesabı yapılarak aslında bu parçacığın , atomun çok küçük bir parçası olduğu anlaşıldı.Elektroblar kullanılarak bir atom bombardıman edildi.Atomun çekirdeğine isabet eden elektronlar karşı levhada iz bırakmadığından , elektron bombardımanı yöntemiyle çekirdeğin neye benzediğinin fotoğrafı çıkarıldı.

    Atomaltı parçacıkları keşfettikten sonra , bu parçacıklar bilim adamlarının yeni oyuncağı olmuştu.Birden garip bişey oldu ve kaderin cilvesi , elektronun bir parçacık olduğunu keşfeden bilim adamının oğlu , aslında elektronun bir dalga olduğunu keşfetti.Bir madde nasıl olur da hem parçacık hem de dalga olabilirdi.Bu bilime , deneye , gözleme , akla , mantıpa sığacak bişey değildi.

    Bazı bilim adamlarının elektronu çift yarıklı bir engele fırlatmaları ile bilim camiası büyük bir deprem yaşadı.Kuantum fiziği doğmuştu.Kuantum fiziğine göre , çift yarığa doğru fırlatılan bir elektron , parçacık olmaktan çıkıyor , bir dalgaya dönüşüp çift yarıktan birden geçiyor , sonra tekrar parçacığa dönüşerek karşı levhada beliriyordu.Bilim bize bir maddenin , karşısında duran iki tane yarıktan birden geçmesinin mümkün olmadığını , bir maddenin uzayda aynı anda birden fazla yerde bulunamıyacağını söylemekteydi.Ancak yapılan deneyler bütün bildiklerimizi iflas ettiren , bilim anlayışımızı ve felsefemizi baştan yazmamıza sebep olan sonuçlar doğuruyordu.

    Kuantum fiziği bize , dolanık iki parçacığın , aralarında ne kadar mesafe olursa olsun , birine yapılacak etkinin diğerini de eşzamanlı olarak etkileneceğini söylüyordu.Bu parçacıklar arasında , ışık hızından bağımsız , eşzamanlı telepatik bir bağ olduğunu , hatta ikisinin bize farklıymış gibi görünen , aslında uzayda birden fazla yer kaplıyan , aynı parçacıklar olabileceğini söylüyordu.Kuantum fiziği uzay mekan ve boyut algılarımızı çökertip tekrar baştan yazmamaız gerektiğini anlamamıza sebep oldu.Bugün kuantum fizikçilerine mekan nedir diye sorarsanız , ne olduğunu bilmiyoruz , üzerinde hala çalılıyoruz diyeceklerdir.

    Kuantum fiziği bize aslında büyük patlama anında tüm maddenin birbiri ile dolanık olarak meydana geldiğini , aslında bize ayrı gibi görünen tüm naddenin tek bir bütünlük olduğunu ve evrende ayrılığın olmadığı gibi anormal şeyler söylemeye başladı.Evrenin 3 boyutlu olamıyacağı , iç içe geçmiş 11 farklı boyuttan oluşması gerektiği , bize şah damarımızdan daha yakın olup da , asla varlığını algılayamıyacağımız paralel evrenlerin varlığından falan bahsetmeye başladı.Boşluk sandığımız uzayın aslında bir dokusu olduğunu , kumaş gibi eğilip bükülebildiğinden , bazı noktalarda yırtılıp solucan deliklerini oluşturabileceğinden bahsetmeye başladı.

    Zaten tepetaklak olan uzay ve mrkan algımıza bir de zaman algımızın çökmesi ayrı bir problem oluşturdu.Çift yarığa gönderilen elektronu , yarıkkarın arkasından gözlemelemeye kalkınca , eleltronun önce dalga gibi davranıp çift yarıktan birden geçtikten sonra , gözlemci ile karşılaştıktan sonra , zamanda geriye gidip , dalga hareketi yapmaktan vazgeçip , parçacık gibi davranarak , sadece tek yarıktan geçmesi , kuantumda zamanın tersine simetrisi olarak bilim literatüründe yerini aldı.

    Bütün bu anormalliklerin üstüne bir de karanlık madde ve karanlık enerji keşfedildi.Bilim adamlarına karanlık madde nedir diye sorduğumuzda , senin içinden geçip de senin atomlarınla hiçbir etkileşime girmeyen , tüm maddeyle birlikte hareket edip , hiçbir maddeyle etkileşime girmeyen, algımızın ötesinde bir madde olduğunu söylerler.Galaksilerin ruhu gibi galaksi ile hareket eden , varlığını ancak dolaylı yoldan algılayabikdiğimiz maddr çeşididir derler.

    Bilimin geldiği bu noktada artık bilim , mistik inanışlardan daha ötesini söylemeye başlamıştır.Dünyanın öküzün boynuzu üzerinde durduğumu daha şaçma yoksa dünyanın gözle görülmez , eğilip bükülen bir kumaş üzerinde durduğu mu daha saçma.Bundan bin yıl önce bir insana Einstein'ın iddialarını söyleseydiniz heralde çok saçma derdi.Hele kuantum fiziğinin anormalliklerine ne demeli?

    Bilim mistisizm konusunda uydurma dinleri bile geçti.Biz dünyanın saçmalıklarını bilim ile çökertip , evreni akla mantığa en yatkın şekilde açıklarız diyen bilim ukalaları , şimdi maddenin yapıtaşının bir ayağı 2 nci boyutta diğer ayağı 10 ncu boyutta olan sicim denen iplikçikler oluştuğunu söylüyorlar.

    Evrenin aslında bir hologram olduğunu , bizim 3 boyutlu varlığımızın yanında ayrıca evrenin çeperinde 2 boyutlu hologram olduğunu , evrende gerçekleşen her olayın , planc zaman aralığı ile , evrenin çeperlerine , 2 boyutlu holografik film kareleri halinde kaydedildiğini söylüyorlar.Ee dinler de aynı şeyi söylemiyomuydu zaten?Bu dünyada yaptığınız herşeyden hesaba çekileceğinizi , her yapılanın kaydedileceğini söylüyodu.

    Hani noldu bilim herşeyi mantıklı şekilde açıklayacakken , acayip acayip açıklamalar getiriyo.Görüldüğü üzere artık bilim , dinlerin söylemleriyle paralel gidiyor.Dinler bu evrenin 3 boyutlu maddeden ibaret olmadığını söylerken , şimdi bilim evrenin sadece %5'inin madde , kalan %95'inin karanlık madde ve karanlık enerji olduğunu söylüyor.Hani siz gözle görmediğinize , madde olmayana inanmazdınız.Bütün madde dışı varlık iddiaları insanları kandırmak için vardı ve madde dışındaji hiçbir şeyin bilimde yeri olmazdı.Ama bilimsel yöntemlerle yapılan deneyler ve gözlemler bizi fizik ötesine , madde ötesine , akıl mantık ötesine götürdü.Fizik bilim adamları da şaşırdı.Biz fizikçi miyiz yoksa metafizikçi miyiz?Ama artık fizik bitti, sınırlar aşıldı , biz çoktan fizik ötesine , metafizik dünyaya adım attık.Ama hala 100 yıl öncesinin materyalist bilim anlayışını hala atlatamamış insanlar var.

    Bilimle din çoktan el sıkıştı.Aynı paralellikte ikerlemeye başladı.Belki de bilimin sınırı buraya kadar.Bize madde ötesi alemin kapısını aralayıp daha öteye gidemiyecek.Çünkü maddenin en temel yapıtaşları olan sicimlerin , ayrıca diğer boyutları oluşturan uzayın kendi içine bükülmelerinin boyutları o kadar ufak ki , bizim algımızın çok ötesinde.Artık bilim adamları sicimlerin ve diğer boyutların varlığının asla ispatlanamıyacağı konusunda hem fikir.

    Bence bilim konusunda hiçbir zaman asla şu olamaz dememek lazım. Geçen bir belgeselde bir bilim adamı "Bence solucan delikleri hiçbir zaman yolculuk için kullanılamayacak. Ama bilim konusunda asla diyenler genellikle yanılmıştır. O yüzden lafımı geri alıyorum." demişti.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Hiçbir bilim insanı senden bilime inanmanı beklemiyor,bekleyen kişilerse belli ki bilimin amacını ve oluşumunu bilmiyor.Zira bilime inanmazsın güvenirsin ama o güvenin de ucunu hep açık bırakırsın ki yerine başka şeyler geçebilir.Bilim yıllardır bize yapılmış dogmatik açıklamaların yıkılıp yerine sadece insan aklının konulduğu tek düşünce sistemidir.Belki bunu söylerken bile beni dogmatiklikle suçlayacaksınız ama durum öyle değil ben sadece bilimin işleyiş biçiminden bahsediyorum.İnsanlar bilimi reddeden kişiye aklı reddeden kişi olarak bakarlar ki bu doğru bir şeydir çünkü bilim sadece akılla ve gözlemle çalışır.Sen etrafındakileri gözlemleyip,ona akılcıl ve mantıklı bir açıklama getirmeyi reddediyor ve kafana göre mitler uyduruyor veya uydurulmuş mitlere inanmayı seçiyorsan seni insanlar elbette cahillikle ve akılsızlıkla suçlayabilirler.Bilimde insanların farklı farklı düşünceleri olur ama onu tartışabilmek için herkesin aynı zeminde yani aklın zemininde buluşması gerekir.Siz bu zemini kullanmayı redderseniz,reddetmeyen insanlar sizi ciddiye almazlar ve buna da dogmatiklik diyorsanız eğer ben söyleyecek bir şey bulamam.İstediğiniz ismi takabilirsiniz.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mushi-Shi

    “Düşüncelerine katılmıyorum, ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekleyeceğim” Voltaire

    Düşünceler doğru veya yanlış değildirler,sadece yargı bildirirler.Bu yüzden konuyu bilim yerine felsefeye açtım.

    Bilim bölümünden de nasa'ya stajyer gidiyodu iyi oldu oraya açmadığın



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mr. Punk -- 18 Aralık 2015; 2:56:01 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Başlıkta "benzerlik" diye belirttim.Benzerlik bir çok konudan olabilir o yüzden konunun içeriğini toplumun bakış açısına dayandırdım.
    Fakat yine de anlatmak istediklerimin yerine anlamak istediklerinizi değiştiremedim.Tüm bunlara rağmen toplum konusunda haklı olduğumu görmek güzel.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mushi-Shi

    Başlıkta "benzerlik" diye belirttim.Benzerlik bir çok konudan olabilir o yüzden konunun içeriğini toplumun bakış açısına dayandırdım.
    Fakat yine de anlatmak istediklerimin yerine anlamak istediklerinizi değiştiremedim.Tüm bunlara rağmen toplum konusunda haklı olduğumu görmek güzel.


    Tamam işte sen ikisinin dogmatiksel olduğunu iddia ettin ve ben de cevap verdim.Bence biz yanlış anlamıyoruz sen ne cevap alırsan al bunun dogmatik olduğunu ve ısrarla bizim yanlış anladığımızı iddia ediyorsun.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bildigin kiviriyorsun burada : )
    Toplumun bilime bakisini skolastik bulabilirsin ( ki toplumun bir kesimi bu sekilde ), bu skolastik dusunce ile bilimi benzer yapmiyor. Bilim dedigin sey, bilimin alt konularini iceriyor, herhangi bir güruhun bilime bakışı ile bilimi generalize edemezsin, hele ki bahsettigin grup cahil ise.
    İŞİD in İslam a bakışında İslamiyet hakkında, "İslamiyet ile terör benzerliği",
    Holiganların futbola bakışı hakkında, "Futbol ile vandalizm benzerliği" ... kıyaslaması yapılamaz, yaparsan da haksız olursun. Bu konuda da hakli degilsin. Daha once dedigim gibi, "Toplumun Bilime bakisi ile skolastik dusunce arasi benzerlik" demis olsaydin, o zaman gecerli bir tartisma zemini olurdu, israrla bu yanlis bakis acisini bilimin bir ozelligi imis gibi gostermenin herhangi bir gerekcesini henuz goremedik.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Assyria A kullanıcısına yanıt
    Bilime ne zaman dogmatik dedim ben ?
  • Skolastik düşünce okulcu mantığı içerisinde ders görülen bir alana dershaneye has gibi düşünülür. Deney ve gözlemi teorik olarak yapar. Ancak bilimsel gözlem deney alanını kainat düzeyine çıkarır her yer bir okul gibidir. Sınırları içerisinde sınırlı olarak yapılan teorik gözlem ile sınırları belli olmayan ve pratik sonuçların görüldüğü kainat okulcuları ve bilimcileri ayırır.

    diyni temel olarak okulcuların katı bir tutum sergilediği ve bilimcilerin de bu tutuma karşı geldiği ve sınırları yıktığı söylenmekte. aslında bilimciler deney ve gözlem sınırlarını değiştirerek bunu yapmışlardır.

    bizim açımızdan yani islami bakış açısıyla okulcular bira yapsa bilimciler şarap yaparlar denebilir. bilimcilerin yaptığı şarabun da denebilecek tutum vahye ışık kaynağı olarak görülür. aslında bira da ışık kaynaklarındandır ancak bizim imani silsilemizdeki sınırsız kavramı sıkıştırır ve bir alana hapsedip çıkarımlarda bulunur. teoriktir yani yaşamda varlığın özünü göstermek ve örneklemekten acizdir. inancı yere indirmez mucize anlayışı hafsalalarda oluşur.

    bira ve şarap örneği bu konuyu insanın akli melekelerini gideren şeyler olarak görmesindendir. gerçekten de okulcular ve ilimciler fen adına acayip işler yapmış ve ilahi olanın insan olduğu tezini dünyaya ilan etmişler ve sekerat sarhoşluğuna neden olmuşlardı. insanı kopyalayabiliyor bu nedenle ölümün diyetini dahi ödeyebiliyorlardı.

    islami bakış açısı mevcut durumda bilime yakındır ve bilimin tezlerini kendi inancı çerçevesinde yorumlar. bu tutum bir gerçeği beyandan öte değildir. zira bilimciler sınırları en geniş olan yoğunlaşmışken her şeye kadir olan anlayışa iman edenlerin de bu yolu izlemesi akla aykırı görülemez.




  • Mephalay M kullanıcısına yanıt
    Cidden çok şaşırıyorum :) O zaman Ortaçağ Avrupası ve Barbarlık arasındaki benzerlik diye bir konu açmak yanlış olur.Çünkü Ortaçağ Avrupası'nda barbar olmayan insanlar da vardı.Bir şeyler arasında benzerlik kurmak için benzeyenlerin tüm benzetilenlere uyması mı gerekir ?
    Hadi ben kıvırıyorum peki senin yaptığın ne ? :)
  • HADO77 kullanıcısına yanıt
    İki taraf da aynı yolu izlediği halde niçin ikisi arasında bu kadar büyük bir uçurum var ?
  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.