Şimdi Ara

Savaş ve Barış hangi yayınevi?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
21
Cevap
0
Favori
8.681
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • ARkadaşlar bu kitabı orta okulda okumuştum.Fakat bendeki 500 sayfaymış.Aslı eser 2000 sayfaymış.En sevmediğim şeydir bu eksik çeviri eser okumak.Şu an için birkaç yayınevi var.

    Can yay:2 cilt 1700 sayfa
    iletişim yay: çeviri Leyla Soykut 1822 sayfa
    Engin yay:4 ciltt 2168 sayfa

    İletişim yayınları çeviri Rusça'dan ama yazılar çok küçük diyorlar.Size engin yayınlarını mı alayım?

    Arkadaşlar bir de kitapyurdunda dikkatimi birşey çekti.Savaş ve Barış'ın ingilizce sesli kitabı 241,69 TL. Neden bu kadar pahalı?

    http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=564269&sa=175707314







  • Konuyu yeniden üst sıralara taşıyorum farkındayım ama gerçekten yararlı olacağını düşündüğüm bir paylaşımda bulunmak istedim.

    Savaş ve Barış'ın 7-8 çevirisini detaylı şekilde inceledim. Tamamen olmasa da inceleme amaçlı kısım kısım fakat uzunca, karşılaştırarak değerlendirdim. Bunlardan üçünü baştan sona okudum. Eğer uzun özet şeklinde tanımlayabileceğimiz tek cilt basılardan edinmek istiyorsanız size Amfora Yayınları'ndan Mehmet Çalışkan'ın çevirisini gönül rahatlığıyla okumanızı naçizane tavsiye edebilirim.

    Bunun dışında 4 ciltlik kısaltılmamış çevirilerden 4 tanesi ön plana çıkıyor. Bunlar Attila Tokatlı çevirisi, Leyla Soykut Çevirisi, Mete Ergin çevirisi ve Zeki Baştımar çevirisi.

    İlk olarak Zeki Baştımar, Nazım Hikmet çevirisinden bahsetmek isterim...

    Bence siyasal artalan vb. şeylerle hiç uğraşmayınız, çünkü Tolstoy kendi önsözünde bunun bir tarihi belge ya da tarihi roman olmadığını, hatta roman bile olmadığını en başında söylüyor. Tolstoy ısrarla Savaş ve Barış'ın, bir sanatçının sanatsal notları olduğunu, izdüşümden çok bir kaide, bir günlük ya da özenli bir araştırmayla yazılmış tarihi olmayan fakat tarihle ilgili olan bir sanatçı günlüğü olduğunu uzun uzun ve benzetmelerle kendi önsözünde anlatıyor. Kısaca bu bir sanat eseridir diyor ve böyle değerlendirilmesini istiyor.

    Tolstoy, eserinin bir yüzyıl önce yaşanmış katliamları içermemesinin hata ya da eksiklik olduğunu ileri sürenleri, önsözünde "bu sanatçı eserini, tarihi kayıt düşen resmi bir belge olarak görenler" diye tersliyor. O'na göre, her devrin acımasızlıkları kendi dönemine yeter de artar. Bir sanatçının; tarihi, olduğu gibi ve tüm yönleriyle anlatmak çabası içinde olmadığını, olamayacağını özellikle belirtiyor notlarında.

    Bu anlamda hem yaratıcısı tarafından hem de yaratılan bakımından, siyasi bir belge niteliğinde olmayan, olmadığını iddia eden bu manzumeden neden hala ısrarla (ve 200 yıl öncesinden nasıl bir günümüz siyaseti çıkarılacağı konusu da belirsizken) siyasal artalan çıkarma çabası içinde olunuyor anlamış değilim. Bu anlamda Can Yayınları'ndan çıkan, Zeki Baştımar, Nazım Hikmet çevirisinin neden hala ısrarla siyasal artalan pazarlamasıyla ısıtılıp ısıtılıp öne sürüldüğünü de anlamış değilim. Bu çeviri, sıradan bir çeviridir.

    Ek olarak; Zeki Baştımar ile birlikte dönemin Harb ve Sulh (Savaş ve Barış) çevirmenlerinden Nazım Hikmet de kendi çevirisini, evet kendi çevirisini yerden yere vurmaktadır. Tarihi notlardan (Nazım'ın mektuplarından) anlıyoruz ki çeviri konusunda henüz bir ültimas birliği oluşmamıştır. Ve hatta Nazım 1944'te savunduğu kültürel yabancılaştırma yönteminin iğreti durduğunu 1946'da yine kendisi özeleştiride bulunarak hiçbir sorgu suale gerek kalmaksızın itiraf etmektedir. Nazım'a göre iyi bir çevirinin ancak, yabancı bir romanın tıpkı bir Türk roman yazarının elinden çıkmış gibi algılanmasında değil, aksine; okunduğunda "bunu bir Rus yazmış" denmesiyle iyi bir çeviri olacağını savunmuştur fakat bu fikrinde bazı çatlaklar olduğunu iki yıl sonra dile getirerek, yine kendi fikrini kendisi sorgulamıştır. Muhakkak Nazım Hikmet usta bir çevirmen ve iyi bir şairdir fakat sanatında öyle ileri düzeye erişmiştir ki kendini aşırı mükemmelliyetçilik girdabından kurtaramamıştır. Elbette bu bir eleştiri değil, sanatında çok ileri giden tüm sanatçıların kaçınılmaz olarak sonuçlanan tatlı bir kusurudur. Bir ben gibi. Zaman kısıtı ve diğer baskılar (çevirinin reddi baskısı, paranın alınamaması baskısı, ismini kullanamaması baskısı vb.) Nazım'ın mükemmelliyetçi yanını son derece hırpalamıştır ve sınırlamıştır. Sonuç olarak sözde öve öve bitirilemeyen, fakat Nazım Hikmet'in hiç beğenmediği son derece sıradan bir Nazım Hikmet çevirisi ortaya çıkmıştır. Keşke gerekli zaman ve imkanlar verilseydi de Nazım Hikmet bu çeviri işinin olgunlaşmasında mükemmelliyetçi araştırmacı, sorgulayıcı yanını sergileyebilseydi ve ortaya muhteşem bir Savaş ve Barış çevirisi çıksaydı ama olmadı.

    Sonuç olarak; baştan sona okuduğum Savaş ve Barış'ın Zeki Baştımar, Nazım Hikmet çevirisinin kesinlikle alelacele yapılmış, hatta yer yer yanlış çevrilmiş, üslubunu da stilizasyonunu da başarısız bulduğum, edebi anlamda da sürükleyici bulmadığım, kötü bir çeviri olduğunu altını çize çize belirtmek isterim ki hemen burada edebiyat ve tarih uzmanları beni topa tutabilirler riskini de göze alarak.

    Rusça'dan birebir çevrilen Leyla Soykut çevirisinin de çok iyi niyetli fakat kesinlikle başarısız bir çeviri olduğunu da iddia ederek yazıma devam etmek isterim. Bu çeviri için; Nazım'ın kültürel yabancılaştırma akımından bir miktar ama az bir miktar etkilenmiş olmakla birlikte, oldukça Rusça kokan, bu anlamda yer yer size, böyle de cümle mi kurulurmuş dedirtecek cinsten Rusça kokan, fakat yine de edebi anlamda anlaşılır ve sürükleyen bir çeviri olduğunu söyleyebilirim. Fakat Rusça'daki kelime anlamlarıyla birebir çevrilen deyimler kafanızı oldukça karıştırabilir ve sizi yorabilir. Ayrıca yer yer eski kelimelere de sıkça rastlayabilirsiniz.

    Gelgelelim Mete Ergin çevirisine... Bazı yerlerde ve Radikal Blog yazarının iddiasına göre Mete Ergin çevirisi Rusça'dan yapılmıştır. Bu yanlış bilinen bir olgudur. Mete Ergin çevirisi İngilizce'dendir. Fakat üstteki çevirilerin tümünden daha sürükleyici olduğu kesin. Edebi anlamda neredeyse hiç Rus izine rastlayamazsanız da oldukça özenli üslubu sizi alıp götürecektir. Bu çevirinin bir noksanı varsa o da, üslubunun Tolstoy'un değil de çevirmenin Tolstoy'a özgülediği bir biçem şeklinde karşımıza çıkıyor olmasıdır. Bu da çok sağlam bir Rus yazar ikonası değilseniz sizin için çok da önemli olmayabilecektir. Kesinlikle tavsiye edilir, güzel bir çeviridir.

    Neden Attila Tokatlı'yı (ya da Atilla Tokatlı) en sona bıraktım? İnternette ezbere dönen bir dünya yazının neredeyse hiçbirinin değinmediği, Radikal blog yazarının ziyaretçi sayısını hiçe sayarak fütursuzca tanımamazlıktan geldiği(!) ve genelleme yaparak dışladığı muhteşem çevirmen. Çevirisi Fransızca dilindendir. Fakat üstteki çevirmenlerin tümünden daha özenli ve üslubu yakından tanıdığımız Fransız üslubunun en iyi örneklerinden. Savaş ve Barış'a "belki olmadığı halde" o romansı havayı en iyi veren çevirmen kesinlikle Attila Tokatlı. Ve kesinlikle edinebilirseniz 1982 baskısını edinin. Yeni baskılarda kırpmalar mevcut, fakat yine de edinilebilir. Attila Tokatlı (ya da Atilla Tokatlı) çevirisi; sanılanın aksine, Fransızca'dan olmasına karşın, nasıl olduysa olmuş romandaki Rus üslup ve stilizasyonunu da korumuş, kaybolmamasını sağlamış, oldukça özenli harika bir çeviri. Bu anlamda Mete Ergin'in sürükleyici ve özenli çevirisiyle yarışırken, (nasıl olduysa) koruduğu Rus sitili ve daha romansı havasıyla onun iki boy önünde seyrediyor diyebilirim. Rahmetli olmuş bu çevirmenin yalnızca Savaş ve Barış'ını değil, mümkünse tüm çevirilerini okumanızı naçizane ama gönülden tavsiye ederim. Kıt vizyonum çerçevesinde okuduğum ve karşılaştırarak incelediklerim arasında, en iyisi diyebilirim.

    Okuduğunuz, zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Umarım bu iğreti yazım, sizin için açıklayıcı bir kaynak oluşturmuştur. (Alıntı değildir)
  • Kesinlikle İletişim Yayınları ! Hem tam metin oluşu hem de çeviren kişinin oldukça işinin ehli oluşu almanız için yeterli . Ayrıca Rus Edebiyatında her zaman İletişimi Yayınlarını seçmenizi tavsiye ederim .
  • Dependet kullanıcısına yanıt
    Bende sana Engin Yayıncılığı öneririm. Hem daha köklü ve eskidir hem de klasikler konusunda iyidir. Maddi olarak alabilirsen Engin alamaz isen iletişim al. Can yayınlarına hiç bulaşma bu ikisi kadar iyi değildir ve baskı kalitesini ben beğenmiyorum.
  • İletişim Yayınları'nın çevirisi çok güzeldir. Yazı puntosuna takılma, küçük deniliyor fakat o kadar abartılacak bir durum değildir muhtemelen. Yukarıdaki arkadaşın dediği gibi çoğu Rus Edebiyat kitabında İletişim kullan.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ggreyhame -- 5 Eylül 2014; 9:45:56 >
    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Arkadaşlar İletişimle Engin yayıncılık arasındaki fark acaba çeviriden mi kaynaklanıyor yoksa metin büyüklüğü gibi nedenlerden mi kaynaklanıyor?
  • Ben Can Yayınları'ndan 2 cilt okudum. Her sayfa karşıma çıkan Fransızca kelimelerin ve cümlelerin anlamlarını dipnotlarda okumaktan sıkılmıştım. Onun dışında çeviri başarılı.
  • Sayfa sayısı en fazla engin yayıncılık fakat ingilizceden çevirmişler.Rus klasikleri için en iyisi iletişim diyorlar.Sanırım iletişim alacağım.
  • Karşılaştırarak okudum diyebilirim; fark etmez her iki çeviri de oldukça sağlamdır. Hangisinin baskısı hoşuna giderse onu al. Bence İletişim daha hoş duruyor rafta. Bu arada Fransızca kelimelerden sıkıldım ne demek ya hu. Nasıl bir kafa yapısıyla okuyorsunuz siz bu kitapları. Romanın geçtiği dönem hakkıdna hiç mi bilginiz yok, hiç mi klasik okumadınız?

    Düzeltme : Can ve İletişim yayınlarından bahsediyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Zebercet -- 7 Eylül 2014; 18:16:06 >
  • İletişim yayınlarını satın aldım. Yardımlarınız için teşekkür ederim arkadaşlar.

    Aslında sitenin kitap bölümünde Dünya klasiklerinin çevirisinde hangi yayınların daha iyi çeviri olduğu hakkınde bilgi içeren bir başlık olsa çok iyi olur.Çünkü bu durum sıkı sık karşılaşılan ve soru sorulan bir durum. Mesela Victor Hugo'nun Sefiller'i de doğru düzgün çevrilmemiş.Ötüken yayınlarından 3 cilt tam metin çıkmış.Fakat çeviren kişi diplotlarda sürekli yazarı eleştiriyormuş gibisinden ilginç yorumlar okudum.
  • arkadaşlar şu an kitapyurdunda can yayınlarında %35 indirim var ve kitabın fiyatı 31 tl ye geliyor. sizce can yayınlarının savaş ve barışı nasıl yoksa iletişim mi almak daha iyidir. can yayınlarının ki özel kutuluymuş ama kararsız kaldım. siz olsanız hangisini alırsınız. ya da can yayınlarını alıp iletişim ile karşılaştıran oldu mu?
  • Konuyu yeniden üst sıralara taşıyorum farkındayım ama gerçekten yararlı olacağını düşündüğüm bir paylaşımda bulunmak istedim.

    Savaş ve Barış'ın 7-8 çevirisini detaylı şekilde inceledim. Tamamen olmasa da inceleme amaçlı kısım kısım fakat uzunca, karşılaştırarak değerlendirdim. Bunlardan üçünü baştan sona okudum. Eğer uzun özet şeklinde tanımlayabileceğimiz tek cilt basılardan edinmek istiyorsanız size Amfora Yayınları'ndan Mehmet Çalışkan'ın çevirisini gönül rahatlığıyla okumanızı naçizane tavsiye edebilirim.

    Bunun dışında 4 ciltlik kısaltılmamış çevirilerden 4 tanesi ön plana çıkıyor. Bunlar Attila Tokatlı çevirisi, Leyla Soykut Çevirisi, Mete Ergin çevirisi ve Zeki Baştımar çevirisi.

    İlk olarak Zeki Baştımar, Nazım Hikmet çevirisinden bahsetmek isterim...

    Bence siyasal artalan vb. şeylerle hiç uğraşmayınız, çünkü Tolstoy kendi önsözünde bunun bir tarihi belge ya da tarihi roman olmadığını, hatta roman bile olmadığını en başında söylüyor. Tolstoy ısrarla Savaş ve Barış'ın, bir sanatçının sanatsal notları olduğunu, izdüşümden çok bir kaide, bir günlük ya da özenli bir araştırmayla yazılmış tarihi olmayan fakat tarihle ilgili olan bir sanatçı günlüğü olduğunu uzun uzun ve benzetmelerle kendi önsözünde anlatıyor. Kısaca bu bir sanat eseridir diyor ve böyle değerlendirilmesini istiyor.

    Tolstoy, eserinin bir yüzyıl önce yaşanmış katliamları içermemesinin hata ya da eksiklik olduğunu ileri sürenleri, önsözünde "bu sanatçı eserini, tarihi kayıt düşen resmi bir belge olarak görenler" diye tersliyor. O'na göre, her devrin acımasızlıkları kendi dönemine yeter de artar. Bir sanatçının; tarihi, olduğu gibi ve tüm yönleriyle anlatmak çabası içinde olmadığını, olamayacağını özellikle belirtiyor notlarında.

    Bu anlamda hem yaratıcısı tarafından hem de yaratılan bakımından, siyasi bir belge niteliğinde olmayan, olmadığını iddia eden bu manzumeden neden hala ısrarla (ve 200 yıl öncesinden nasıl bir günümüz siyaseti çıkarılacağı konusu da belirsizken) siyasal artalan çıkarma çabası içinde olunuyor anlamış değilim. Bu anlamda Can Yayınları'ndan çıkan, Zeki Baştımar, Nazım Hikmet çevirisinin neden hala ısrarla siyasal artalan pazarlamasıyla ısıtılıp ısıtılıp öne sürüldüğünü de anlamış değilim. Bu çeviri, sıradan bir çeviridir.

    Ek olarak; Zeki Baştımar ile birlikte dönemin Harb ve Sulh (Savaş ve Barış) çevirmenlerinden Nazım Hikmet de kendi çevirisini, evet kendi çevirisini yerden yere vurmaktadır. Tarihi notlardan (Nazım'ın mektuplarından) anlıyoruz ki çeviri konusunda henüz bir ültimas birliği oluşmamıştır. Ve hatta Nazım 1944'te savunduğu kültürel yabancılaştırma yönteminin iğreti durduğunu 1946'da yine kendisi özeleştiride bulunarak hiçbir sorgu suale gerek kalmaksızın itiraf etmektedir. Nazım'a göre iyi bir çevirinin ancak, yabancı bir romanın tıpkı bir Türk roman yazarının elinden çıkmış gibi algılanmasında değil, aksine; okunduğunda "bunu bir Rus yazmış" denmesiyle iyi bir çeviri olacağını savunmuştur fakat bu fikrinde bazı çatlaklar olduğunu iki yıl sonra dile getirerek, yine kendi fikrini kendisi sorgulamıştır. Muhakkak Nazım Hikmet usta bir çevirmen ve iyi bir şairdir fakat sanatında öyle ileri düzeye erişmiştir ki kendini aşırı mükemmelliyetçilik girdabından kurtaramamıştır. Elbette bu bir eleştiri değil, sanatında çok ileri giden tüm sanatçıların kaçınılmaz olarak sonuçlanan tatlı bir kusurudur. Bir ben gibi. Zaman kısıtı ve diğer baskılar (çevirinin reddi baskısı, paranın alınamaması baskısı, ismini kullanamaması baskısı vb.) Nazım'ın mükemmelliyetçi yanını son derece hırpalamıştır ve sınırlamıştır. Sonuç olarak sözde öve öve bitirilemeyen, fakat Nazım Hikmet'in hiç beğenmediği son derece sıradan bir Nazım Hikmet çevirisi ortaya çıkmıştır. Keşke gerekli zaman ve imkanlar verilseydi de Nazım Hikmet bu çeviri işinin olgunlaşmasında mükemmelliyetçi araştırmacı, sorgulayıcı yanını sergileyebilseydi ve ortaya muhteşem bir Savaş ve Barış çevirisi çıksaydı ama olmadı.

    Sonuç olarak; baştan sona okuduğum Savaş ve Barış'ın Zeki Baştımar, Nazım Hikmet çevirisinin kesinlikle alelacele yapılmış, hatta yer yer yanlış çevrilmiş, üslubunu da stilizasyonunu da başarısız bulduğum, edebi anlamda da sürükleyici bulmadığım, kötü bir çeviri olduğunu altını çize çize belirtmek isterim ki hemen burada edebiyat ve tarih uzmanları beni topa tutabilirler riskini de göze alarak.

    Rusça'dan birebir çevrilen Leyla Soykut çevirisinin de çok iyi niyetli fakat kesinlikle başarısız bir çeviri olduğunu da iddia ederek yazıma devam etmek isterim. Bu çeviri için; Nazım'ın kültürel yabancılaştırma akımından bir miktar ama az bir miktar etkilenmiş olmakla birlikte, oldukça Rusça kokan, bu anlamda yer yer size, böyle de cümle mi kurulurmuş dedirtecek cinsten Rusça kokan, fakat yine de edebi anlamda anlaşılır ve sürükleyen bir çeviri olduğunu söyleyebilirim. Fakat Rusça'daki kelime anlamlarıyla birebir çevrilen deyimler kafanızı oldukça karıştırabilir ve sizi yorabilir. Ayrıca yer yer eski kelimelere de sıkça rastlayabilirsiniz.

    Gelgelelim Mete Ergin çevirisine... Bazı yerlerde ve Radikal Blog yazarının iddiasına göre Mete Ergin çevirisi Rusça'dan yapılmıştır. Bu yanlış bilinen bir olgudur. Mete Ergin çevirisi İngilizce'dendir. Fakat üstteki çevirilerin tümünden daha sürükleyici olduğu kesin. Edebi anlamda neredeyse hiç Rus izine rastlayamazsanız da oldukça özenli üslubu sizi alıp götürecektir. Bu çevirinin bir noksanı varsa o da, üslubunun Tolstoy'un değil de çevirmenin Tolstoy'a özgülediği bir biçem şeklinde karşımıza çıkıyor olmasıdır. Bu da çok sağlam bir Rus yazar ikonası değilseniz sizin için çok da önemli olmayabilecektir. Kesinlikle tavsiye edilir, güzel bir çeviridir.

    Neden Attila Tokatlı'yı (ya da Atilla Tokatlı) en sona bıraktım? İnternette ezbere dönen bir dünya yazının neredeyse hiçbirinin değinmediği, Radikal blog yazarının ziyaretçi sayısını hiçe sayarak fütursuzca tanımamazlıktan geldiği(!) ve genelleme yaparak dışladığı muhteşem çevirmen. Çevirisi Fransızca dilindendir. Fakat üstteki çevirmenlerin tümünden daha özenli ve üslubu yakından tanıdığımız Fransız üslubunun en iyi örneklerinden. Savaş ve Barış'a "belki olmadığı halde" o romansı havayı en iyi veren çevirmen kesinlikle Attila Tokatlı. Ve kesinlikle edinebilirseniz 1982 baskısını edinin. Yeni baskılarda kırpmalar mevcut, fakat yine de edinilebilir. Attila Tokatlı (ya da Atilla Tokatlı) çevirisi; sanılanın aksine, Fransızca'dan olmasına karşın, nasıl olduysa olmuş romandaki Rus üslup ve stilizasyonunu da korumuş, kaybolmamasını sağlamış, oldukça özenli harika bir çeviri. Bu anlamda Mete Ergin'in sürükleyici ve özenli çevirisiyle yarışırken, (nasıl olduysa) koruduğu Rus sitili ve daha romansı havasıyla onun iki boy önünde seyrediyor diyebilirim. Rahmetli olmuş bu çevirmenin yalnızca Savaş ve Barış'ını değil, mümkünse tüm çevirilerini okumanızı naçizane ama gönülden tavsiye ederim. Kıt vizyonum çerçevesinde okuduğum ve karşılaştırarak incelediklerim arasında, en iyisi diyebilirim.

    Okuduğunuz, zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Umarım bu iğreti yazım, sizin için açıklayıcı bir kaynak oluşturmuştur. (Alıntı değildir)




  • Nazım Hikmet'in kendi çevirisini yerden yere vurduğunu nerede söylemiştir. Ayrıntılı referans verebilir misiniz? Hangi kitap? Hangi yayınevi? Sf kaç vb...
  • Ben kitap, yayınevi, makale, not vs. değil; doğrudan ana kaynağı söylemişim zaten. Nazım Hikmet'in mektupları. :) Konuyla ilgileniyorsanız bu yeterli bir bilgidir. Ekstra olarak, özellikle; Kemal Tahir'e cezaevinden yazdığı mektuplara göz atabilirsiniz. Konuyla ilgili makaleler de mevcuttur. Kendim de ana kaynaklardan dağınık incelediğim için şimdi ikincil kaynak ismi aklıma gelmiyor.



    Yalnız şu konunun yanlış anlaşılmasını istemem: Tolstoy'un; bazı bölümlerini Nazım Hikmet'in, bazı ve hatta çoğu bölümleriniyse Zeki Baştımar'ın çevirdiği Savaş ve Barış romanının, bu denli usta isimlerce en iyi ve ancak bu şekilde çevrilebileceğini iddia etmiyorum. Aksine, yeterli zaman ve imkan verilseydi gerçekten mükemmel bir çeviri ortaya çıkabilecekken, dönemin siyasi konjonktürünün buna imkan vermemiş olduğunu söylüyorum. Bu anlamda, gerçekten harika bir çeviri olabilecekken normal ve diğer çevirilere göre daha iyi olmayan bir çeviri ortaya çıkmış.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • iletişim .
  • Güncel kalsın.
  • Engin yayıncılıktan pek bulamadım satışta, iletişim alayım diyorum güncel olarak yorum yapacak varmı ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Lord.Blade kullanıcısına yanıt
    İletişim rus klasiklerinde bir numaradır

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • drkayzer kullanıcısına yanıt
    https://www.idefix.com/Kitap/Savas-Ve-Baris-2-Cilt-Takim/Edebiyat/Roman/Dunya-Klasik/urunno=0000000549677
    https://www.kitapyurdu.com/kitap/savas-ve-baris-2-cilt-ciltli/409911.html?gclid=Cj0KCQjw19DlBRCSARIsAOnfRehNBULeyw6BRoqpg8jFSfWcVaPWGGokZusSz_jwOPvQrVdOyTIpl3MaAq5uEALw_wcB

    Kitabın kalın olmasından dolayı okurken zamanla kitabın deformasyonu olucak. Bundan dolayı iş bankası yayın evinin ciltli olanını alayım diye düşünüyorum. İş bankasını da iyi diyorlar. İletişim yayının ciltli olanı varsa onuda alabilirim. Siz ne düşünüyorsunuz ?




  • Lord.Blade kullanıcısına yanıt
    Ben iletişim alırdım

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Son dönemde her ne kadar kötü eleştiri alsa da yayınevi olarak, bende Rus edebiyatı söz konusu olduğunda iletişim den şaşmadım, lakin spesifik olmak gerekirse, Mazlum Beyhan çevirileri kusursuza yakındır

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.