Şimdi Ara

Güç Peşinde Koşmak

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
7
Cevap
0
Favori
428
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Epiktetos'un bir kitabını okuyorum. Kitapta şöyle bir cümle var: "Mutluluk ve özgürlüğe erişmek istiyorsanız zenginlik ve güç peşinde koşmaktan vazgeçmelisiniz."


    Biraz düşündüğüm zaman bu cümleye katılmadığımı fark ettim. Özgürlük konusunda haklı olabilir. Sonuçta güçlü ve zengin olmak gerçekleşmesi kolay şeyler değil, bedel ödemek gerekiyor, zaman vermek gerekiyor ve özgürlüğü kısıtlayabiliyor. Ancak ben güç peşinde koşarken haz alıyorum. Bu uğurda saatler harcayınca huzurlu, tatmin olmuş hissediyorum, kendim için faydalı bir şey yaptığımı düşünüyorum. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz ?




  • Aslında Epiktetos klasik Stoacı tavrını takınarak mutluluk ve özgürlüğün özünün zenginlik ve güç olmadığını dile getirmeye çalışıyor çünkü Epiktetos gibi Stoacılar için mutluluk ve özgürlük hiç tartışmasız bizden geçer. Yani biz meditasyon gibi araçlarla kendimizi mutlu ve özgür yaparız; zenginlik veya güç ise özünde dışsal, esasında bağımsız olunması gereken şeylerdir. Güçten kastedilenin toplumsal veya politik veya maddi bir güç olduğu, ruhsal güçten söz edilmediği açıktır. Yoksa ruhsal kudret (izlenimleri-duyguları tamamen nötralize edebilme yetisi) ve aşırı duygulardan arınmışlık Stoacı ahlakın özüdür. Bir yandan genel anlamda Stoacılar zenginlik veya gücün iyilik yapma kapasitesini de inanılmaz arttırdığını kabul ederler; zenginlik veya güce toptan karşı değillerdir. Bu sebepledir ki Genç Lucius Annaeus Seneca imparator Nero döneminde tüm devletin yürütmesini eline almış, Marcus Aurelius Antoninus ise imparator olmuştur çünkü ikisi de Stoik felsefeye gönül vermiş insanlar olarak güç veya zenginliğin daha fazla iyilik yapmada kullanılabileceğini bilirlerdi.

    Yani tüm bu çerçevede Epiktetos'unki tipik bir stoacı tavır ancak kendisinin bedenen sakat bir köle olduğunu ve bu açıdan zenginlik veya güç sahiplerine karşı biraz kompleksli olduğunu da bilmek gerekiyor. Eski Roma'da fiziksel kusurlar veya köle olmak - tıpkı Hellenlerde olduğu gibi - çok yadırganırdı. Zenginlik ve güç peşinde koşmak ise Yunan - Roma toplumsal anlayışının bir parçasıydı. Epiktetos'un kendi Stoacılığı bu bağlamda biraz da tepkiseldir. Zenginlik ve güç hakkında pekala en sağlıklı ve yerinde yorumları yapması beklenemez. Zenginlik veya güç elde etme çabası ve sırf bunlara sahip olmak dahi insanları çok mutlu edebilir ama tüm Stoacılar şunu açıkça diyecektir: Mutluluk ve özgürlüğün özü zenginlik veya gücün kendisi değil. Mutluluk ve özgürlüğün özü sensin. Senin izlenimlerin, aklın ve duyguların mutluluk ve özgürlüğün anahtarı. Zenginliğin veya gücün "kölesiysen" veya çok daha Stoik bir deyişle kolaylıkla öyle addedilebiliyorsan, onlarsız olamıyorsan o halde Stoacılara göre sen gerçekten mutlu değilsin. Dahası Stoacılar Kinikler kadar "doğacı" olmasa da doğaya uygun yaşamayı salık verirler yani Stoacı çerçevede zenginlik ve politik güç doğadan (manevi insan doğasından, insan ruhunun erdemli tarafından) uzaklaşmayla bir tutulabilir. Stoacılık erdem etiği çerçevesinde iyi ile kötü, erdemli ile erdemsiz ayrımı yaptığı için ve Epiktetos gibi Stoacılar antik çağda yaşamış insanlar oldukları için bazı varsayımları bize fazla arkaik gelebilir ama bence mutluluğun bizle - yani verilmiş özneyle ve onun algıları ve hisleriyle - bağlantılı olduğu görüşlerinde son derece haklıdırlar. Ancak Stoacıların görüşlerindeki bu görelilik (rölativite) onların formüle ettiği bir şey değildir. Rölativite düşüncesi yaşamış filozofların en büyüklerinden birisi olan Efesli Herakleitos'tan gelir ve Protagoras gibi sofistler aracılığıyla klasik antik dünyaya yayılmıştır.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Aslında Epiktetos klasik Stoacı tavrını takınarak mutluluk ve özgürlüğün özünün zenginlik ve güç olmadığını dile getirmeye çalışıyor çünkü Epiktetos gibi Stoacılar için mutluluk ve özgürlük hiç tartışmasız bizden geçer. Yani biz meditasyon gibi araçlarla kendimizi mutlu ve özgür yaparız; zenginlik veya güç ise özünde dışsal, esasında bağımsız olunması gereken şeylerdir. Güçten kastedilenin toplumsal veya politik veya maddi bir güç olduğu, ruhsal güçten söz edilmediği açıktır. Yoksa ruhsal kudret (izlenimleri-duyguları tamamen nötralize edebilme yetisi) ve aşırı duygulardan arınmışlık Stoacı ahlakın özüdür. Bir yandan genel anlamda Stoacılar zenginlik veya gücün iyilik yapma kapasitesini de inanılmaz arttırdığını kabul ederler; zenginlik veya güce toptan karşı değillerdir. Bu sebepledir ki Genç Lucius Annaeus Seneca imparator Nero döneminde tüm devletin yürütmesini eline almış, Marcus Aurelius Antoninus ise imparator olmuştur çünkü ikisi de Stoik felsefeye gönül vermiş insanlar olarak güç veya zenginliğin daha fazla iyilik yapmada kullanılabileceğini bilirlerdi.

    Yani tüm bu çerçevede Epiktetos'unki tipik bir stoacı tavır ancak kendisinin bedenen sakat bir köle olduğunu ve bu açıdan zenginlik veya güç sahiplerine karşı biraz kompleksli olduğunu da bilmek gerekiyor. Eski Roma'da fiziksel kusurlar veya köle olmak - tıpkı Hellenlerde olduğu gibi - çok yadırganırdı. Zenginlik ve güç peşinde koşmak ise Yunan - Roma toplumsal anlayışının bir parçasıydı. Epiktetos'un kendi Stoacılığı bu bağlamda biraz da tepkiseldir. Zenginlik ve güç hakkında pekala en sağlıklı ve yerinde yorumları yapması beklenemez. Zenginlik veya güç elde etme çabası ve sırf bunlara sahip olmak dahi insanları çok mutlu edebilir ama tüm Stoacılar şunu açıkça diyecektir: Mutluluk ve özgürlüğün özü zenginlik veya gücün kendisi değil. Mutluluk ve özgürlüğün özü sensin. Senin izlenimlerin, aklın ve duyguların mutluluk ve özgürlüğün anahtarı. Zenginliğin veya gücün "kölesiysen" veya çok daha Stoik bir deyişle kolaylıkla öyle addedilebiliyorsan, onlarsız olamıyorsan o halde Stoacılara göre sen gerçekten mutlu değilsin. Dahası Stoacılar Kinikler kadar "doğacı" olmasa da doğaya uygun yaşamayı salık verirler yani Stoacı çerçevede zenginlik ve politik güç doğadan (manevi insan doğasından, insan ruhunun erdemli tarafından) uzaklaşmayla bir tutulabilir. Stoacılık erdem etiği çerçevesinde iyi ile kötü, erdemli ile erdemsiz ayrımı yaptığı için ve Epiktetos gibi Stoacılar antik çağda yaşamış insanlar oldukları için bazı varsayımları bize fazla arkaik gelebilir ama bence mutluluğun bizle - yani verilmiş özneyle ve onun algıları ve hisleriyle - bağlantılı olduğu görüşlerinde son derece haklıdırlar. Ancak Stoacıların görüşlerindeki bu görelilik (rölativite) onların formüle ettiği bir şey değildir. Rölativite düşüncesi yaşamış filozofların en büyüklerinden birisi olan Efesli Herakleitos'tan gelir ve Protagoras gibi sofistler aracılığıyla klasik antik dünyaya yayılmıştır.

    Teşekkür ederim hocam, okuması keyifliydi.





  • nihilist hayatta mutluluk yok onu söyleyim de baştan...

  • Mutluluk neye göre, kime göre demek gerekiyor. Tatmin ve sürerlilik hissi olması lazım mutluluk için. Bana göre Epiküryenler, Varoluşçular bu dünyayı esas almakta haklılar. Yani metafizik mekanlarda mutlu olacağım gibi bir durum, çavdar tarlasında çocukları hayal etmeye benziyor.


    Hayattan zevk alan insanlar mutludur. Fakat bu genellenebilecek bir durum değil bana göre. 

  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.