Şimdi Ara

Bizans tarihinde kullanılmış bayraklar (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
69
Cevap
2
Favori
3.806
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Bizans diyenler İtalyan değil, Almanlardır. Daha doğrusu Hieronymus Wolf isimli bir Almandır.


    quote:

    Yani spesifik şekilde ne İtalyanlar ne de Almanlar bu isimden sorumlular. Alman Hieronymos Wolf Batı dünyasında zaten 16.yüzyılda varolan bir tabiri yalnızca kendi tercihiyle kullanan birisiydi ve Bizans adını kendisi popülerleştirmedi ve zaten onun döneminde bu isim popülerleşmedi. Misal Wolf'tan önce Bizans adı Fatih'i resmeden bir Frenk madalyonunda var. 


    quote:

    Bizans bir doğu devletidir.


    quote:

    Doğu Roma Rusya'yı hatta Türkiye'yi andırır; iki dünya yani Batı ile Doğu arasında bulunur. Bizans'a "bir Doğu devleti ve uygarlığı" demek hem demode hem de indirgemeci bir yaklaşım olacaktır. 


    Nasıl bana katılabiliyorsunuz? Yalnızca iki noktada yazdıklarımız temas ediyor. Temas ettiğimiz yerlerde de tamamen farklı şeyler söylüyoruz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    quote:

    Bizans diyenler İtalyan değil, Almanlardır. Daha doğrusu Hieronymus Wolf isimli bir Almandır.


    quote:

    Yani spesifik şekilde ne İtalyanlar ne de Almanlar bu isimden sorumlular. Alman Hieronymos Wolf Batı dünyasında zaten 16.yüzyılda varolan bir tabiri yalnızca kendi tercihiyle kullanan birisiydi ve Bizans adını kendisi popülerleştirmedi ve zaten onun döneminde bu isim popülerleşmedi. Misal Wolf'tan önce Bizans adı Fatih'i resmeden bir Frenk madalyonunda var. 


    quote:

    Bizans bir doğu devletidir.


    quote:

    Doğu Roma Rusya'yı hatta Türkiye'yi andırır; iki dünya yani Batı ile Doğu arasında bulunur. Bizans'a "bir Doğu devleti ve uygarlığı" demek hem demode hem de indirgemeci bir yaklaşım olacaktır. 


    Nasıl bana katılabiliyorsunuz? Yalnızca iki noktada yazdıklarımız temas ediyor. Temas ettiğimiz yerlerde de tamamen farklı şeyler söylüyoruz.

    O zaman yazdığımı tekrar yazayım: "Önceden paragraflarca yazıyoruz diye şikayet ederlerdi, şimdi yazmıyoruz diye. Bu söylenen şeylerinin hepsini gayet doğal olarak biliyorum, farkındayım ve büyük kısmına katılıyorum".


    Burada paragraflarca hatta sayfalarca 16. yüzyılda bir Alman'ın Bizans adını vermesinin önemini anlatamayacağım. Gayet tabii ki sonrakiler de bunu kullanacaklar. İlkinin önemini anladığınızda sonrakilerin gayet doğal olarak devam ettiğini fark ediyorsunuz zaten. Rönesans dönemi, Ortaçağ terimi, Hümanist akım ve dönemin Almanya'sını araştırabilir merak edenler. Ayrıca Fatih'in madalyonu üzerinde halen daha tartışma devam etse de ana görüş orada bildiğimiz Bizans değil, şehrin yani İstanbul'un kastedildiğini kabul etmektedir.


    Ayrıca evet, kimse kusura bakmasın ama burada tez veya makale yazmıyorum. Dolayısıyla indirgemeci bir yaklaşımla doğu devleti demeye de devam edeceğim. Çünkü Bizans bir batı devleti değildir. Bizans, Roma bölündükten sonra hiçbir zaman batılı olarak kabul edilmedi (edilseydi Avrupa'da ne bir imparatorluk kurulabilirdi ne de Şarlman Papa tarafından imparator ilan edilirdi), kültürel ögeler açısından da doğu olarak görülen bu coğrafyanın kültürünü büyük oranda benimsemiş bir yapıya sahip. Batıdan da şu izler taşımaktadır ama büyük oranda doğu olduğu için şu özellikleri vardır, diye paragraflarca veya sayfalarca yazacak vaktim ve enerjim olmadığı için kusura bakmayın.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kraven -- 17 Temmuz 2021; 0:29:28 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Hopdediks-Dediğimdediks

    Çok güzel ve bilgilendirici bir yazı. Peki bu bayrak konusu ney? Yunanlılar hilal ve alyıldızlı bayrak kullanmış mı?

    Teveccüh için teşekkürler. İlk defa 1822'de ortaya çıkan Modern Yunan devleti bildiğim kadarıyla hiç hilal veya ay yıldızlı bir bayrak kullanmadı. Modern Yunan devleti mavi üzerine beyaz haç kullandı. Bugünkü Yunan bayrağı ise 20.yüzyılın ikinci yarısında benimsedikleri ilave şeritler barındıran deniz bayrağı. Böylesi bir değişikliğe gitmelerinin sebebi Yunanların denizci veya denizle ilişik, adalar ve Ege üzerinde hakimiyet kurmuş bir halk olarak kendilerini vurgulamak istemeleri olabilir.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Açıkçası sizinle tartışmam; tartışma kültürünüz yok zira. İşte şunu diyecektim ama yapmadım; aslında X ile Y demek istemiştim. Benim de buna ayıracak vaktim yok. Didaktik olmayan tarih uzmanlığınızla hayatta başarılar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Halil İnalcık yine de Osmanlı'nın Müslüman bir Rum İmparatorluğu olarak ortaya çıktığı ya da Türkleşen Rumlar tarafından Müslüman kılıfında bir Doğu Roma olarak kurulduğunu, diğer bir deyişle Osmanlı'nın Bizans ile Türkler arasında yaşanmış bir sentezin ürünü olduğunu açıkça reddediyor. İnalcık Osmanlı'nın Türkmen gazilerin bir uç beyliğiyken "devletleşmesini" Bizans'la etkileşime değil; yakındoğu Türk Fars İslam geleneğine, Selçuklu ve İran mirasına bağlıyor. İnalcık'ın Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ kitabında yazanlardan ben öyle anlamıştım.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt
    Buradan anlaşıldığı üzere tartışma kültürünüzden ziyade bilgi noksanlığınız göze çarpıyor. Umarım TARİH bölüm yetkilisi değilsinizdir. Malum her yerde liyakatsizlik aldı başını gidiyor.

    < Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Açıkçası sizinle tartışmam; tartışma kültürünüz yok zira. İşte şunu diyecektim ama yapmadım; aslında X ile Y demek istemiştim. Benim de buna ayıracak vaktim yok. Didaktik olmayan tarih uzmanlığınızla hayatta başarılar.

    Tartışmanızı ne bekliyordum ne de umuyordum, bu değerli fikrinizi belirttiğiniz için teşekkür ederim. Ortada bir tartışma olabilmesi için öncelikle konunun temeline hakim olmanız gerekiyor. Zira tarih salt bilgiden ibaret değildir. Onun için ansiklopedi denen şeyler var zaten. Ayrıca şunu demek istemiştim de bunu dedim gibi bir cümlem olmadı. Makale veya tez yazmıyorum burada, vaktim de yok dolayısıyla detayına girmeyeceğim dedim. Girsem de bu tartışma olmayacak, zira belli ki karşımda bunu tartışabileceğim biri yok. Okuduğu diye tahmin etmek istediğim tarih kitaplarındaki bilgileri ezberleyip sıralayan biri var. 16. yüzyıl kavramının önemini kavrayamayıp 19. yüzyıla vurgu yapan biri konunun temeline hakim değildir, bu da yeterli bir göstergedir. Bu arada didaktik olmayan tarih kısmına da ayrı bir güldüm. 21. yüzyılda yaşadığım ve Thukydides veya Machiavelli metodunu kullanmadığım için özür dilerim yahu.





  • Pekala. Basit damgalar yapıştırarak veya öğretmeye üşenerek, muhataplarının içini boşaltarak veya küçümseyerek tarihçi olunabiliyormuş.

    quote:

    Bizans, Roma bölündükten sonra hiçbir zaman batılı olarak kabul edilmedi (edilseydi Avrupa'da ne bir imparatorluk kurulabilirdi ne de Şarlman Papa tarafından imparator ilan edilirdi),


    Neden? Avrupa dünyası aynı anda birden fazla papa veya imparatora hem de hatırı sayılır bir sıklıkta şahit oldu. Dediğinizi varsaymak için bir sebep yok. Bizans Batı devletler sistemine dahil olsaydı da başı dertte olan papanın birisi (şekil A, III.Leo) çok kudretli bir Frank savaş lordunu (şekil B, Şarlman) imparator ilan edebilirdi ki gerçekte öyledir. Bizans hem Batı hem de Doğu devletler sistemi içerisindeydi. Koskoca Şarlman dahi imparatorluğunu çok tepki çektiği Bizans'a diplomatik yollarla onaylatmak zorunluluğu veya ihtiyacı duymuştur. Avrupalı aktörler sık sık Bizans'la çatışmaya veya ittifaka gitmiştir. Avrupa politikalarında ve kültüründe Bizans bariz olarak vardı. Bizans'ta adı konmasa da bir tür feodalizm de gelişti. Kaldı ki, Batılı ve Doğulu terimlerini biz vulgar ve kendi zihnimizde geçmişe uzamlaştırılmış şekliyle çok daha güncel bağlamda kullanıyoruz. Yoksa anakronistik de bir şey özünde Batı veya Doğu devleti demek. Batılı diye bir şey nedir bilmeyen eski Avrupa halkları Bizans'ı nasıl Batılı saymazlar veya Batılılığını reddedebilirler? Böyle bir konsept bile yok. Ortaçağ Avrupa dünyasında Bizans'ın Romalılığı inkar ediliyordu yalnızca çünkü Avrupa imgeleminde Roma = Latin'di, bir tür Hellenika konuşan Rumlar da olsa olsa Grek-Yunan olabilirlerdi. "Romalı" olamazlardı (Caracalla'nın fermanını, Hellenistik Doğu'daki Romanizasyonu vs bilmedikleri için böyle sanmaları da çok normal). Bir de işin dini (mezhepleşme) boyutu var ama o zamanla, çok daha sonra gelişiyor. Ortodoks deyince de akla hemen "despot ve doğulu" gelmemeli. Özelde Katolik dininin, genelde Hıristiyanlığın Doğu'da geliştiğini ve resmi doktrinlerinin ve teolojisinin doğum noktasının Doğu olduğunu unutmayın. O zaman "Katolik Batı" da mı "Doğulu"? Madem Bizans Doğu devleti, Avrupalı kaynaklarda neden Bizans 1453'te çökünce yas tutuluyor? Avrupa'da büyük bir şok ve üzüntü yaşanıyor? Avrupa hangi Doğu devleti için böyle üzülmüş?

    quote:

    Çünkü Bizans bir batı devleti değildir.


    Neye dayanarak? Genel olarak İsa'nın suretini kazanmak için sakal bırakan otokratlar tarafından yönetilen teokratik bir mutlak monarşi olduğu için mi? Genel olarak sofu ve münzevi yaşam tarzı mı sebep? Mistisizm? Yoksa lüks merakı mı? Aynı şeyler Ortaçağ Hıristiyan Avrupa dünyasında da misliyle var. Şarlman amansız, eli maşalı bir otokrat değil miydi? Yönetme hakkı tanrıdan gelen, tamamen uhrevi bir atmosferle çevrili olduğuna inanılan Güneş kral XIV.Louis ne peki? Rasyonel aydınlanma ve modanın beşiği eski Fransa Krallığı yoksa bir kripto Doğu devleti miydi? Peki Bizans'ın Roma kurumlarını, zaman zaman birden fazla basileus ve sezar ünvanı dağıtan "cumhuriyetçi" siyasi pratikleriyle Bizans'ın Roma geleneklerini ve Roma mevzuatını yok mu sayacağız? Ya da Bizans'ın Yakındoğu olduğu kadar bilhassa Güneydoğu, Doğu Avrupa ve italya'daki devletler sistemine aktif bir şekilde dahil olmasını? Bizans hem Doğulu hem de Batılı bir devlettir. İstediğiniz kadar inkar edin. Homeros, Euripides, Platon, Aristoteles, Thukidides gibi büyük antik Yunan yazarlarla kendi elitlerini eğiten bir cemiyet nasıl "Batılı" sayılmaz Allah aşkına, akıl var, izan var. Bizanslı aristokrat çıkıyor Zeus veya Herakles diyor; Euripides'ten alıntı yapıyor vs ama Bizans Doğulu bir devlet oluyor. Komik. Hangi doğu despotluğunda birden fazla padişah veya kral görülmüş? Bizans'ın 5 tane de jure (hukuken tanınmış) imparatoru aynı anda barındırdığı dönemler var genelde de facto (pratikte idare eden) bir tanesi olsa da. Çünkü Romalılar-Bizanslılar biz modernler gibi cumhuriyet (res publica) ve imparatorluk (imperium) ayrımını bilmezlerdi veya yapmazlardı. Bu sapına kadar Romalı kafa yapısıdır ve haliyle "Batılıdır". Bir yandan tüm bunları söylerken Bizans'ın Doğulu görünümünü ve hükümdar adaylarını safdışı bırakmak için sakatlamak gibi sayısız Doğulu pratiğini, Bizans sarayının harem, iç ve dış saray gibi tertipleriyle çok tipik bir Doğu sarayı olduğunu da reddetmiyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nat Alianovna -- 17 Temmuz 2021; 10:8:53 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: mehmehcik_71

    Buradan anlaşıldığı üzere tartışma kültürünüzden ziyade bilgi noksanlığınız göze çarpıyor. Umarım TARİH bölüm yetkilisi değilsinizdir. Malum her yerde liyakatsizlik aldı başını gidiyor.

    Her zaman öğrenmeye açığım. Nerede noksan olduğumu gösterin; öğreneyim. Bizans'ın nasıl hem Batılı hem de Doğulu bir devlet olabildiğini sanırım yeterince anlatabildim. Tartıştığım kişi Bizans hakkında Ostrogorsky zamanından ve bizatihi kendisinden kalma çok yanlış ve eksik bir argüman sunuyor. Kazın ayağı öyle değil. Bizans'ı eski Yunan ve Roma kültür ve tarihleriyle beraber daha iyi bilen birisi bu gerçeği hemencecik görecektir.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-C99111CD4

    Bu mesaj silindi.

    İşte Köprülü'yü önermemin sebebi burada da görülüyor. Köprülü, Bizans'tan etkilenmedik falan demiyor. O kitap bir cevap olarak yazılmıştır. Artık eskimiş olsa da harika bir metodoloji örneğidir. Osmanlı'daki Bizans etkisi olarak görülen birçok şeyin doğrudan Bizans'tan gelmeyip, İslam devletleri üzerinden Selçuklulara geçtiğini ve oradan da Osmanlı'ya miras kaldığını, Bizans ile asıl alışverişin bunlar arasında olduğunu söyler. Ayrıca Uzunçarşılı da Fatih'in, Bizanslıları takliden usulü kurduğunu söyler, sonra da saltanat usulünden kastını ve veraset sistemini açıklar. Saray teşkilatını en ince ayrıntısına kadar Bizans'tan almıştır falan demez. Kaldı ki Roma... Bir müesseseyi anlatırken de şurada da vardı burada da vardı diye geçmişinden bahseder. Mesela harem ağalığından bahsederken doğu yani Asya'da, Roma'da, Abbasi ve Memluk saraylarında da olduğunu söyleyerek giriş yapar. İddianın aksine harem ağalığı Roma veya Bizans'tan gelir demez yani.


    Ayrıca gayet tabii bilirkişi olarak cevap vereceğim çünkü bilirkişiyim. Bu konudaki en büyük isim olduğum, en harika tarihçi olduğum için değil, uzmanlığımın bu konu üzerinde olmasından ötürüdür. Buna rağmen ilk mesajdan itibaren bunu yapan ise sizsiniz. Osmanlı hemen her şeyini Bizans'tan almış, hiç alakası olmadığı halde klasik müziğin bile Hıristiyan ilahilerinden gelme olduğunu söyleyen sizsiniz. Bu söylemleri artık Batılılar bile kullanmıyor. Aslında tam da öyle değil, arada grilikler de var diye verdiğiniz örnekler bile problemli, kaldı ki bunlar bile artık oldukça eskimiş görüşler. Yani burada bilirkişi gibi davranan ben değilim. Ne kadar ironik, değil mi?


    Belli ki konunun temeline ikiniz de hakim değilsiniz ki tarihçi olmayanlar için bu gayet normal bu bir ayıp değil. Burası bir forum olduğuna göre tartışmakta da özgürsünüz tabii ki. Fakat bu böyledir konuştuğunuz konunun temelinin öyle olmadığı, şimdiki halinin ise bambaşka olduğu, bilginizi satmak için verdiğiniz örneklerin de sizin zannettiğiniz şekilde olmadığı söylendiğinde normalde olması gereken şey, araştırmaya yönelmektir. Kendiniz bilirkişi gibi davranırken karşınızdakini bilirkişi olmakla suçlamak bir yöntem değil, çünkü karşınızdaki hakikaten bilirkişi çıkabilir.





  • quote:

    Ayrıca gayet tabii bilirkişi olarak cevap vereceğim çünkü bilirkişiyim.Bu konudaki en büyük isim olduğum, en harika tarihçi olduğum için değil, uzmanlığımın bu konu üzerinde olmasından ötürüdür.


    O zaman tartışmaya gerek yok narsisistik yansıtma yapan meslektaşım.... Gerçek dost acı söyler. Narcissistic undermine deniyor bu yaptığınıza. Mütevazi taklidi yapıp karşınızdakinin içini boşaltıyorsunuz. Zaferinizi ilan edip gidiyorsunuz.

    quote:

    Belli ki konunun temeline ikiniz de hakim değilsiniz ki tarihçi olmayanlar için bu gayet normal bu bir ayıp değil.


    quote:

    Kendiniz bilirkişi gibi davranırken karşınızdakini bilirkişi olmakla suçlamak bir yöntem değil, çünkü karşınızdaki hakikaten bilirkişi çıkabilir.


    Mesleken "tarihçi" olduğum halde tarihçi olup olmadığımı bilmeden bana bunları - hiç alıntılamadan veya haber vermeden - diyebilmeniz. Pes. Zahmet edip yazdıklarımı bir ara uzmanlığınızla çürütürsünüz. Belki söylenenler daha somut bir zemine kavuşur.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • "Meslektaşım" olan kişi sanırım beni engellemiş ama yine de yazdığımı buraya atacağım. Bu arada kendisi tarihçi ise durum çok daha vahim demektir. Bir "tarihçi", diğerini didaktik veya pragmatik olmamakla, öğretici tarzda yazmamakla itham ediyor. Demek ki son 150 yılda gelişen hiçbir tarihçilik veya tarih yazım metodundan yani metodolojiden haberdar değil kendisi. Bu çok büyük bir problem.


    Israrla burada makale veya tez yazmadığımı söylememe rağmen, bilmem ne şekilde de tarihçi olunabiliyormuş gibi bayağı laflar ediliyor. Ayrıca karşısındakini Ostrogorsky zamanında kalmakla itham eden birisinin tarihçiliği öğretmek zannetmesi, didaktik veya pragmatik olmadığım için eleştirmesi de durumu özetliyor; zira tarihçiliğin görevi bu olmadığı gibi didaktik veya pragmatik tarihçilik metodu değişeli yaklaşık 150 sene kadar oluyor. Bir haber vereyim mi? O metod değiştikten sonra yerine gelen metod da değişti. Her şey bir hayli değişti yani. Artık Ortaçağ'da yaşamıyoruz, Makivelli gibi yazmamıza gerek yok, artık 20. yüzyıl başında da yaşamadığımız için Ranke gibi de yazmamıza gerek yok. Artık 1950-60'larda da yaşamadığımız için Annales veya Braudel gibi de yazmamıza gerek yok (gerçi genel olarak keşke yazabilsek o ayrı). Hele hele okuduğumuz tarih kitaplarından ezberlediğimiz şeyleri ise hiç yazmıyoruz çünkü onun için yazılmış şeyler var, ansiklopediler.


    Şimdi elmaları ve armutları bir mi değerlendireceğiz, yoksa hepsini ayrı ayrı tek tek mi? Ona göre, şu iki paragrafın tamamını cevaplamam birkaç on sayfayı bulacak. O derece birbirinden bağımsız ve alakasız şeyler örnek olarak sıralanmış çünkü.


    Öncelikle Ortaçağdaki batı devlet geleneğinden bahsediyoruz burada. Bunun sistematik hale gelmesi çok sonraki tarihlerde olacak ama, hadi anakronizm yapalım biraz. Avrupa sistemi tamamen lord-vassal ilişkisi üzerine kuruludur. İşin içine din yani kurumsal Hıristiyanlık da girer ve bu ilişki devlet yapısının temelini oluşturur. Yerel yönetici, lord, dukalık, prenslik, krallık, imparatorluk ve yerine-zamanına göre değişen unvanlarla gider bu ilişki silsilesi. İmparatorluk ise tektir. Roma'dan gelen bir gelenektir. Yalnızca bir tek meşru imparatorluk ve imparator olabilir. Bunun değişimi çok sonraki tarihlerde olan bir iştir, konuyla en ufak alakası da yoktur. Aynı şey Papalık için de geçerlidir. Şarlman'ın imparator olarak taç giyebilmesinin temel sebebi zaten ortada meşru bir Roma imparatorunun bulunmamasıdır. Bu benim görüşüm falan değildir. Karıştırdığınız şey bu. O sırada Bizans'ın başında kim vardı diye bakıldığında bu durum anlaşılabilir zaten.

    Ayrıca Bizans hiçbir zaten Batı Avrupa içerisinde kabul edilmemiştir. Çünkü Bizans ve Batı Avrupa taban tabana zıt ve çatışma içerisindedirler. Bu ise biri Latin, diğeri Grek olduğundan değil(bunun etkisi yok demiyorum, özellikle Grekçe yani genel manada dil problemi Ortaçağ Avrupa'sının en büyük tartışmalarındandır isteyen Babil Kulesi olayını araştırsın), biri Katolik diğeri ise Ortodoks'tur. Birisinde bütün Ortaçağ boyunca yönetme yetkisi kilisede midir ve laik yönetim bunun neresindedir acaba laik yönetim kiliseyi kontrol edebilir mi ve iki türlü yönetime birden sahip olabilir mi tartışması dönmüştür ve bütün çekişmeler bunun üzerinden yaşanmıştır, diğerinde ise kurumsal anlamdaki din, imparatorluğun yönetimindeki bir kurumdur ve başındaki kişi de temelde devlet görevlisidir. Üstelik itikat anlamında taban tabana zıt durumdadırlar. Dolayısıyla birbirinden çok farklı iki yönetim anlayışı ve geleneği mevcuttur ortada. Batı dünyası için Bizans bir ötekidir. Bunun daha da detayına inmeyeceğim. Dileyen Umberto Eco'dan okumaya başlayabilir.


    İkinci kısım ise karnaval gibi. Hangi birine cevap vereyim? Bambaşka yüzyıllardan bambaşka konulardan bambaşka örnekler...


    Kısacası, Bizans, bana göre Roma'dır veya Doğu Roma'dır hangisi olduğu önemli değil. Özelinde ise özellikle Ortaçağın sonuna doğru tam anlamıyla bir doğu devletidir. Dönemine göre ise Batı Avrupa'ya, Roma'nın geleneğini sahiplenen Katolik Hıristiyan Avrupa'ya göre ise hiçbir zaman Batılı olmamıştır, Romalılıkları ve Hıristiyanlıkları dahi zaman zaman tartışmalı olan, kafir Müslümanlar ile kendi aralarındaki günahkarların devletidir. Tarih kitabı ezberlemeyip, genel bir okuma yaptığınızda özellikle de Ortaçağ Avrupa'sının düşünce tarihini araştırdığınızda karşınıza çıkacak olan manzara budur.



    Not: Kendisi yukarıda "bana bunları - hiç alıntılamadan veya haber vermeden - diyebilmeniz" demiş ama ben orada kendisine cevap vermedim. Cevap verdiğim kişi, alıntı yaptığım kişidir. Kendisine bilirkişi olarak davranıyor falan demedim, demem de. Zira belli bir birikime sahip olduğu belli, ama bunu kullandığı yöntem ve bakış açısının günümüzdeki tarihçilik anlayışıyla en ufak alakası bulunmuyor. Niye bilmiyorum ama başkasına yazdığım şeyi tamamen üzerine alınmış ve anlaşılan buna içerlemiş. Tekrar söyleyeyim, açıkça görüldüğü üzere o kısımda kendinden falan bahsetmedim. Kimseyi kırmak falan gibi bir niyetim olmadığı gibi kendisine bilgisiz falan da demedim, bir konuyla ilgili temeline hakim olmadığını söyledim sadece. Bu da bir eleştiridir. Yeri gelir, bunun detaylı olarak tartışabiliriz de. O yüzden tekrar edeyim. Kendisini veya kimseyi küçük görmek gibi bir niyetim yok, kendisine de bilgisiz falan demediğim gibi yine o kısmı da kendisi için yazmadım. Niye üzerine alındığını da anlamadım açıkçası ve bu tepkisine de şaşırdım.

    Yine bir ek: Anlaşılan, "Belli ki konunun temeline ikiniz de hakim değilsiniz ki tarihçi olmayanlar için bu gayet normal bu bir ayıp değil" cümlem yanlış anlaşılmış. Bu bir genelleme cümlesidir. Konunun temeline hakim olmadan konuşmak bir eleştiridir, ama buradaki şey bir genellemedir. Kendisinin tarihçi olup olmadığına yönelik yapılan bir yorum değil yani. Kendisinin bunu bu şekilde anlamış olmasına ve devamında da diğer kısmı da hiç alakası olmamasına rağmen doğrudan üzerine alarak narsist falan gibi tanımlarla doğrudan hedef almasına hem şaşırdım hem üzüldüm. Tarihi bir konuyla ilgili dönen bir tartışma sırasında tamamen konuyla ilgili yapılan bir eleştiri üzerinden olayın dönüp dolaşıp "bölüm yetkilisi" ve "meslektaş" biri tarafından narsist falan gibi doğrudan şahsi saldırıya dönmesi gerçekten hoş değil. Sözlük anlamıyla cahil kelimesinin hakaret zannedildiği bir ortamda; tamamen konuya yönelik bir tartışma ve eleştiri karşısında üstelik okuduğunu tamamen yanlış anladıktan sonra bir "bölüm yetkilisinin" aldığı tavır gerçekten üzücü.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kraven -- 17 Temmuz 2021; 4:11:26 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-C99111CD4

    Bu mesaj silindi.

    Evet İnalcık Osmanlı tarihini böyle kategorize ediyor. Osmanlı'yı Osmanlı yani imparatorluk yapan Fatih'tir ona göre.


    Köprülü'nün tavrı ilginç bir şekilde tutarsız. Önce Bizans'ın Osmanlı'da tartışmasız bir etkisi olduğunu ve Osmanlı'nın Bizans'a çok şey borçlu olduğunu beyan ediyor ardından tüm enerjisini aksini ispat etmeye harcıyor. Bu ilginçtir. Köprülü'de ideolojik bir kaygı olduğunu anlatır gibidir. Bir yandan Köprülü'nün imkanları sandığımızdan daha kısıtlı da olabilir.


    Uzunçarşılı saray teşkilatı konusunda haklı ama Roma'ya da bu saray kültürü İran'dan, Perslerden geçiyor. Bir nevi üzüm birbirine baka baka kararır misali Roma imparatorları egemenlik mücadelesinde oldukları büyük kral veya krallar kralı dedikleri Pers hükümdarlarına benziyor. Kültür havzaları aslında böyle etkileşimlerle ve farklı toplum ve kültürler arasındaki fikir, materyal, teknik alışverişi sonucu ortaya çıkan benzeşmelerle meydana geliyor diyebiliriz. Osmanlı ve Bizans benzerliği Yakındoğu havzasında bulunmalarından ileri geliyor keza Batı ve Bizans arasındaki paralellikler de büsbütün Roma'nın Avrupa havzasında gelişmiş olmasından mütevellit bir durum. Bizans'ın diğer Batılılardan farkı Yakındoğu havzasında da yer işgal etmesiyle ve Latinlerden - entelektüel ve kültürel anlamda - uzun bir süre kopmasıyla alakalı.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nat Alianovna -- 17 Temmuz 2021; 3:53:49 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Dünyayı mı kurtarıyonuz napiyonuz bunlar nasil uzun yazilar hic mi usenmediniz :d

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: LaciRomantik

    Dünyayı mı kurtarıyonuz napiyonuz bunlar nasil uzun yazilar hic mi usenmediniz :d

    Tarih meraklısı varsa okuyan çıkar. Bir de zihin egzersizi ve deneyim oluyor. Bilgi ve fikirlerini nereye kadar ifade edebileceğini görüyorsun. Forum gibi umumi bir mekanda böyle konularda fayda (utility) esas. Tabii fayda herkese göre olacak diye bir şey yok. Talep edecek olana yönelik. Literatüre veya tarihe ne kadar aşinaysan o kadar anlamlı, ne kadar uzaksan o kadar anlamsız. Tarih bilmek iyidir ama tarih yerine sayfalarca fizik tartışmasına dalabilecek fizik merakı seni tarih bilmekten alıkoyabilir ki bu bir sorun değil. Her insanın en az bir entelektüel meşgalesi olması gerektiğine inanıyorum çünkü algıları açıyor.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Alıntı

    metni:

    Ostrogorsky zamanında kalmakla itham eden birisinin


    Bizans'ın bir Ortaçağ ve Doğu devletine evrildiği ondan kalma, kısmen demode bir paradigma. Uzun yıllar boyunca Ostrogorsky popüler referanstı.


    Alıntı

    metni:

    Öncelikle Ortaçağdaki batı devlet geleneğinden bahsediyoruz burada. Bunun sistematik hale gelmesi çok sonraki tarihlerde olacak ama


    Ortaçağ Batısında siyasi aktörler var mıydı? Vardı. Modern devletin kuruluşuyla özdeşleştirilen Vestfalya Antlaşmalar Serisi bizi veya tartışmayı bağlamıyor. Pre-Vestfalya ya da post-Vestfalya çağını tartışmıyoruz. Konu Bizans'ın bir Doğu veya Batı devleti olup olmadığı. İddianız zaten Vestfalya öncesi bir Ortaçağ uygarlığı olan Bizans'ın yalnızca ve yalnızca bir Doğu devleti olduğu. O sebeple kimin analitik anlamda daha tutarlı olduğunu veya anakronistik olmadığını tartışmayalım.


    Alıntı

    metni:


    Avrupa sistemi tamamen lord-vassal ilişkisi üzerine kuruludur. İşin içine din yani kurumsal Hıristiyanlık da girer ve bu ilişki devlet yapısının temelini oluşturur. Yerel yönetici, lord, dukalık, prenslik, krallık, imparatorluk ve yerine-zamanına göre değişen unvanlarla gider bu ilişki silsilesi. İmparatorluk ise tektir. Roma'dan gelen bir gelenektir. Aynı şey Papalık için de geçerlidir.


    İki konsüllü diarşiyi, Antoninus kardeşleri, Tetrarchy'yi (Dörtlü Dönem), Büyük Theodosios sonrası iki imparatorlu dönemi bilmeyen birisi tek bir imparatorun olacağını iddia eder. Elbette imparator olmak çok çok zordu ve kesinlikle herkesin haddi değildi ama prensipte birden fazla imparator olabilirdi zaten kaç kez oldu da. Şarlman (Frankia) ile Bizans sonunda zaten bu sayede anlaşabildiler. Demode bilgileri pazarlamaya devam... Katolik bağlamında Papalık konusunda haklısınız ama ona bir şey demem ya da geç Ortaçağ konusunda.


    Alıntı

    metni:


    Şarlman'ın imparator olarak taç giyebilmesinin temel sebebi zaten ortada meşru bir Roma imparatorunun bulunmamasıdır. Bu benim görüşüm falan değildir. Karıştırdığınız şey bu.


    Aynı tarihçiler yalnızca "imparator" İrene ve Şarlman'ın bağlı olduğu ve kadınların hükümranlığını tanımayan Salik Frank yasasından bahsetmez; başı hasımlarıyla büyük dertte olan Papa III.Leo'nun güçlü bir sponsor aradığından ve Şarlman'ın bunu sağlayacak güçte tek kişi olduğundan da bahseder. Söz konusu Papa ile Şarlman'ın özel durumu olmasaydı ve Şarlman gibi kudretli birisi olmasaydı herhangi birisinin imparator ilan edildiğini görmezdik. Buna cüret eden çıkmazdı. Bu herkesin bildiği bir şey zaten. İrene de zaten devriliyor. Şarlman da kişisel imparatorluğunun tanınması için Bizans'tan Bizans Basileus'una denk olmayan bir Basileus statüsü alıyor diplomasiye geçerek. Neden? Akıllı, diplomatik düşünebilen birisi, Frank olmasına rağmen tıpkı Rumlar gibi Romalı kafasının esnekliğini sağlayabilen birisi çünkü. Şarlman'dan bahsedip konuyu dağıtan ben değilim.


    Alıntı

    metni:
    İkinci kısım ise karnaval gibi. Hangi birine cevap vereyim? Bambaşka yüzyıllardan bambaşka konulardan bambaşka örnekler...


    Alıntı

    metni:
    Avrupa sistemi tamamen lord-vassal ilişkisi üzerine kuruludur. İşin içine din yani kurumsal Hıristiyanlık da girer ve bu ilişki devlet yapısının temelini oluşturur. Yerel yönetici, lord, dukalık, prenslik, krallık, imparatorluk ve yerine-zamanına göre değişen unvanlarla gider bu ilişki silsilesi. İmparatorluk ise tektir. Roma'dan gelen bir gelenektir. Yalnızca bir tek meşru imparatorluk ve imparator olabilir. Bunun değişimi çok sonraki tarihlerde olan bir iştir, konuyla en ufak alakası da yoktur. Aynı şey Papalık için de geçerlidir.


    Yukarıdakini söyleyip geç Ortaçağ mı, erken Ortaçağ mı, 10.yüzyıl ila 17.yüzyıl arası mı hiçbir zamansal referans vermeyip Avrupa Ortaçağı'nın basmakalıp demode bir portresini sunuyorsunuz. Geç antikitede, Şarlman devrinde ve daha erken Ortaçağlarda işler biraz daha farklıydı. Avrupa'nın Hıristiyanlaşması veya Hıristiyan monoteizminden temellenen tek tanrısal imparator(luk) ideolojisi daha tamamlanmamıştı. Roma devlet geleneği ise birden fazla imparatorun olmasına izin veriyordu. Diyorum ya misal I.Romanos Lekapenos dönemi, Bizans'ta tam 4 tane Basileus (imparator) var. Bizans İmparatoru III. Michael I.Basil'i kendisini tasfiye etmeden imparator ilan ediyor. III. Mikhail suikaste kurban gitmeden evvel Bizans'ta iki imparator oluyor. Ayrıca Bizans'ta da antik Roma'dan gelen yardımcı imparator (Caesar) kavramı var; III.Mikhail'in amcası Bardas bir Sezar'dı ve devlet işlerine aktif bir şekilde katılıyordu hatta ana imparator III.Mikhail'den daha çok. Tüm bu kavramsallaştırma ve gelenek ta eski Roma'ya, dört tane imparatorun olduğu Tetrarchy devirlerine, Roma devletinin birden fazla de jure idarecisinin olabileceği "cumhuriyete" kadar gidiyor. İlginç mi? İlginç. Bizans veya eski Roma birbirinin birebir aynısı demiyorum ama Bizans şüphesiz ki Roma'nın doğrudan devamı olduğu için Romalı ve "Batılı" yönleri de bulunan Greko Romen menşeili Hıristiyan bir uygarlıktı. Haliyle Averil Cameron'un da dediği gibi Bizans ana akım Akdeniz uygarlığının, haliyle ana akım Avrupa / Batı tarihinin de bir parçasıdır. Yalnızca mezhepsel ve etnik bölünmenin konusu uzak bir akrabadır hepsi bu. Bizans'ın çöktüğü yüzyıllarda Batılılar Bizans'a eğitim için, özellikle Aristoteles ve Platon okuması ve yorumlaması için gelir; Emmanuel Chrysoloras gibi Rum bilginler de Batı'ya gidip eski Yunan metinlerini yorumlayıp çevirirlerdi. Yanlarında bazı eserler de götürdüler. Dahası 1453'te İstanbul'u Latinler de savunmuştur. Bizans çökünce özellikle Avrupalı entelektüeller yas tutmuştur. Kimisi (Girit'te faaliyet gösteren Venedikli bir tacirdi yanlış hatırlamıyorsam) yüce Roma İmparatorluğu'nun başkenti elden çıktı ve yıkıldı demiş; Papayı bir Haçlı Seferine davet etmiştir. Evet, siz Bizans'ın Batı ve Doğu arasında yer aldığını, Batı ile çok güçlü, ana akım tipte bağlantılarının bulunduğunu Bizans'a demode bir tavırla bir Doğu devleti diyerek görmezden gelebilirsiniz. Ancak gerçek bir Güneş gibi, çok bariz. Güneş balçıkla sıvanmaz.


    Alıntı

    metni:
    Bizans, bana göre Roma'dır veya Doğu Roma'dır hangisi olduğu önemli değil.


    O zaman etnisite veya kimlik araştırmalarının önemi yok? Terimlerin ne zaman ortaya çıktığının ya da hangi bağlamlarda kullanıldığının da.


    Alıntı

    metni:
    Zira belli bir birikime sahip olduğu belli, ama bunu kullandığı yöntem ve bakış açısının günümüzdeki tarihçilik anlayışıyla en ufak alakası bulunmuyor.


    Katolik Ortaçağ ve Rasyonalist Aydınlanma paradigmalarıdır Ortodoks Bizans'ın Batı / Latin Avrupa'ya göre ötekiliği. Bunu körlemesine de inkar etmiyorum ki. Bizans Rusya hatta Türkiye'yi andırıyor diyen birisi bunu neden ve nasıl inkar etsin? Söz konusu Ortaçağ ve Aydınlanma argümanlarının daha güncel ama yine de inanılmaz demode versiyonlarını pazarlıyorsunuz. Ama kazın ayağı öyle değil Bizans ana akım Avrupa / Batı tarihinin bir parçası, bir uzak akraba da olsa aynı aile içerisinde. Aynı Avrupa 1453'te Bizans için yas tutmuştur. Hangi Avrupalı Doğulu için yas tutar? Asıl sizin metodolojinizin tarihçilikle bir alakası yok. İlaveten straw man (z kişisi x değil de y demiş gibi) yapan, argumentum ad verecundiam (otorite safsatasına) ve ad hominem (kişiye yönelme safsatasına) başvuran, daha okuduğunu anlamayıp çarpıtan birisi ne cüretle tarihsel metodolojiden bahsedebilir? Önce bir mantık kılavuzu edinin; sonra metodolojiden veya Ranke'den vs bahsedersiniz.


    Alıntı

    metni:
    Anlaşılan, "Belli ki konunun temeline ikiniz de hakim değilsiniz ki tarihçi olmayanlar için bu gayet normal bu bir ayıp değil" cümlem yanlış anlaşılmış. Bu bir genelleme cümlesidir.


    Genelleme olması fark etmiyor. Burada kastedilen veya referanslanan bir kişi de benim. Birazcık saygınız ve gerçek tartışma adabınız olsaydı bahsettiğiniz kişiyi (bu durumda beni) alıntılardınız. Ben size de değindim için sizi her seferinde alıntıladım. Aynısı beklemek (eğer ki tartışıyorsak) benim hakkım.

    Alıntı

    metni:
    Niye bilmiyorum ama başkasına yazdığım şeyi tamamen üzerine alınmış ve anlaşılan buna içerlemiş.


    Narsisistik undermine volume 2. Alınmam ya da alınmamam hiçbir şey ifade etmiyor. Bir yandan birisinin ne hissettiği veya ne mezunu olup olmadığı hakkında konuşmak - gerçekten samimi bir saygı kavramınız varsa - haddiniz değildir. Kişilik-özbenlik savaşı değil bu. Önemli olan argümanlar. Ayrıca elbette tartışma adabı ve saygı talep edebilirim. Ben blokladıktan sonra ikinci defa yine arkamdan benden bahsetmeniz de yine saygısızlık. Neyse. Kiminle konuşuyorum; kime laf anlatıyorum? Narsisizm ise kişisel gözleme dayanan, doğruluk ihtimali - bence - yüksek bir teşhistir. Hakaret, küçümseme ya da anlamsız kinaye değil. Bende de biraz narsisizm olmasa tenezzül edip cevap vermem size çünkü genel olarak nasıl tartıştığınızı, mantık kılavuzu denen şeyden bir haber olduğunuzu, okuduklarınızı kafanızda çarpıttığınızı ve suyu iyicene bulandırma alışkanlığınızı biliyorum.


    Alıntı

    metni:
    Sözlük anlamıyla cahil kelimesinin hakaret zannedildiği bir ortamda; tamamen konuya yönelik bir tartışma ve eleştiri karşısında üstelik okuduğunu tamamen yanlış anladıktan sonra bir "bölüm yetkilisinin" aldığı tavır gerçekten üzücü.


    Narsisistik undermine 3. Yetki veya sıfattan dem vurup karşındakinin liyakati taşıyamadığını ima etmek ve bu yolla onu alçaltmak. Yetkimin tartışmayla veya konuyla hiçbir alakası bulunmuyor arkadaşım. Cahil hakaret değilse (ki kırıcı olsa de değil) narsisizm teşhisi de bir hakaret veya ad hominem değil. Argumentum ad verecundiam veya straw man gibi safsatalardan (fallacies) kaçınabilmek için mantık kılavuzu tavsiye etmek de değil. Tarih metodolojisine gelene kadar daha çok fırın ekmek yemeniz gerekiyor herhangi bir tarih vermeden Avrupa siyasetini, tek bir imparator olması gerektiğini vs konuşan arkadaşım. Tek imparator da hangi tarihler? Hangi bağlamlar? Esas karnaval sizin yaptığınız. Üstüne de basmakalıp bilgi. Bizans elbette Şarlman'a taviz vermek zorunda kalıyor ama Şarlman da imparatorluğunu meşrulaştırmak için Bizans'a veriyor. Böylece iki imparator oluyor "Hıristiyan Roma dünyasında", tıpkı Büyük Theodosios'tan son Batı Roma dünyası imparatoru Cornelius Nepos'un ölümüne kadar olduğu gibi ya da III.Mikhail'in seyisi ve bakanı Basil'i imparator ilan ettiği gibi.


    @Kraven




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nat Alianovna -- 17 Temmuz 2021; 13:17:5 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Karbon 12

    İlgi çeeken bir başka şey de Osmanlı yayılmasının kuruluşndan itibaren çok uzun süre tamamen Bizans sınırları içinde olması. Bizans toprakları tamamen Osmanlı olmadan, Osmanlı da Bizans'ın eski sırınırlarından ileriye yayılmamış. Osmanlı bölge olarak Bizans sınırları içinde gelişmiş denilse herhalde yanlış olmaz.


    Ek olarak, X. yy. Bizans'ı ile bugünkü Türkiye'nin sınır benzerlikleri de dikkat çekici. Tabi bu sınırlara şablonlar ve şekiller olarak değil, orada yaşayan haklar, bu halkların teşvik ettikleri veya kurtulmaya çalıştıkları, anlaşabildikleri veya savaştıkları yönetimler olarak bakılırsa kültürel iklim benzerliği de daha iyi anlaşılabilir.


    Daha detaylı animasyonlar da vardı ama şimdi bulamıyorum, yine de takip için fikir verebilir.


    Cottereauyoutube
    This video shows the borders and populations of each country in Europe, for every year since 400 BC. Vassal states and colonies are not included in the count of a country's population. Sources : 1. Population : - Angus Maddison (2003), Historical Statistic for the World Economy http://www.ggdc.net/maddison/maddison-project/home.htm - Colin McEvedy & Richard Jones (1978), Atlas of World Population History https://www.amazon.com/Atlas-World-Population-History-Hist/dp/0140510761 - Tacitus.nu https://www.tacitus.nu/ 2. Borders - EmperorTigerstar - The History of Europe: Every Year https://www.youtube.com/watch?v=oWWLECJnylM - EmperorTigerstar - The History of the Middle East: Every Year https://www.youtube.com/watch?v=5eIADs7Ct-Q - Ollie Bye - The History of Africa: Every Year https://www.youtube.com/watch?v=NzKejJIwieE 3. Music - mrgice3 - Gladiator - The Battle Super Theme Song https://www.youtube.com/watch?v=x7O5LE9ZM0k
    https://www.youtube.com/watch?v=UY9P0QSxlnI

    Bizans sınırları içinde yayılıp bir süre kalmasında ilginç olan nedir ?

    ASD Kösedağ Savaşı ile yenilince Anadoluda tekrardan beylikler dönemi başladı, bu beylikler arasından da Osmanlı hakim çıktı.

    Osmanlı sadece öyle savaş ile falan da toprak almadı, gitti bir beylikteki adamın kızıyla evlendi hükümdar, toprakları çeyiz aldı, gitti başka bir beyliğin topraklarını para ile altın ile satın aldı.

    Tam gelişecekken Timur devleti geldi 1402 de yıktı osmanlıyı tekrardan toparlanmaya çalışan bir devlet tabiki Anadolu'da gelişmeye yeniden kurulmaya çalışılacak, iskandinavlara falan mı göç etselerdi ?

    Devlet yıkıldığı çöktüğü için tekrardan kurulması ve İstanbul'un fethi gecikti olay budur, tabi delinin biri çıkar Osmanlı bizansın devamı, kayseri Rum falan der, osmanlının rumlarla iyi geçinmesinin sebebi de ortadoks rumlar ile katolik hristiyanların arasını bozup yeni bir haçlı birliğini önlemekti. Nitekim kutsal ittifak gibi oluşumlar osmanlıyı gerileme dönemine soktu.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.