Şimdi Ara

Avrupa Komisyonu Türkiye raporu: 'Demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğünde ciddi gerileme var'

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
9
Cevap
0
Favori
331
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
5 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Avrupa Komisyonu 2021 yılı Genişleme Strateji Belgesi çerçevesinde bugün açıkladığı Türkiye raporunda iktidara yönelik ağır eleştiriler getirdi. Türkiye’nin demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi eksiklikler bulunduğu belirtilen raporda demokratik gerilemenin, insan haklarında bozulmanın, ifade özgürlüklerinde gerilemenin sürdüğü vurgulandı.

    Türkiye’de uygulanan “başkanlık sisteminin” yapısal eksiklikleri bulunduğu belirtilen raporda Avrupa Konseyi ve organlarının temel tavsiyelerinin uygulanması gerektiği kaydedildi. Raporda şu çarpıcı tespitlere yer verildi:


    YÜRÜTME ORGANI KİMSEYE HESAP VERMİYOR


    “Anayasal mimari, yürütme, yasama ve yargı arasında sağlam ve etkili bir güçler ayrılığı sağlamadan, yetkileri cumhurbaşkanlığı düzeyinde merkezileştirmektedir. Etkin bir kontrol ve denge mekanizmasının yokluğunda, yürütme organının demokratik hesap verebilirliği seçimlerle sınırlı kalmaktadır. Muhalefet partilerinin hedef alınması devam etmektedir. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın Türkiye’deki siyasi çoğulculuğun zayıfladığını gösterir şekilde ülkenin ikinci büyük muhalefet partisini kapatmaya yönelik bir iddianameyi kabul etti. Rapor döneminde Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası başkanını iki kez görevden aldı.”


    OLAĞANÜSTÜ HAL ÖNLEMLERİ HALA YÜRÜRLÜKTE


    “Olağanüstü hal sırasında getirilen önlemlerin çoğu yürürlükte kalmaya devam etmektedir. Olağanüstü halin Temmuz 2018’de sona ermesine rağmen, hükümet yetkililerine olağanüstü yetkiler veren ve olağanüstü halin bazı kısıtlayıcı unsurlarını koruyan bazı yasal hükümler, demokrasi ve temel haklar üzerinde önemli etkide bulunmayı sürdürmektedir. Temmuz 2021’de TBMM, olağanüstü halin bu kısıtlayıcı unsurlarının süresini bir yıl daha uzatan bir yasa tasarısını onayladı. Olağanüstü Hal Soruşturma Komisyonu, olağanüstü hal döneminde KHK ile ihraç edilen kamu görevlilerine ilişkin dosyaları incelemeyi hala tamamlamadı.”


    TERÖRLE MÜCADELE HÜKÜMLERİ AİHS’E AYKIRI


    “Mevzuat ve uygulanışları, özellikle ulusal güvenlik ve terörle mücadele hükümleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve diğer uluslararası standartlara aykırı olmaya ve AİHM içtihadından uzaklaşmaya devam etmektedir. İfade özgürlüğü, artan baskı ve kısıtlayıcı tedbirler nedeniyle muhalefetin sesi kısılmaktadır. Gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar, yazarlar, muhalif politikacılar, öğrenciler ve sosyal medya kullanıcılarının ceza davaları ve mahkumiyetleri devam etmektedir.”


    YARGI SİSTEMİNDE 15 TEMMUZ’DA BAŞLAYAN GERİLEME SÜRÜYOR


    “Yargı sisteminde 2016’daki darbe girişimi sonrası gözlemlenen gerileme sürmektedir. Özellikle yargı bağımsızlığındaki sistematik eksiklikler, hakim ve savcılar üzerindeki kanunsuz baskı endişe kaynağı olmayı sürdürmektedir. Yolsuzlukla mücadele alanında da bir ilerleme kaydedilmemiştir. Türkiye uluslararası yükümlülükleriyle uyumlu bir şekilde yolsuzlukla mücadele kurumları oluşturmamıştır. Yasal çerçevedeki eksiklikler ve kurumsal mimari, yolsuzluk vakalarındaki soruşturma ve kovuşturma aşamalarında yasa dışı siyasi nüfuz kullanımına imkan sağlamaktadır. Her alanda yaygın yolsuzluk endişe yaratmaya devam etmektedir. Hükümetin yolsuzlukla mücadele stratejisi ve bu alanda bir eylem planı bulunmayışı yolsuzlukla kararlı mücadele için irade eksikliğine işaret etmektedir.”


    Kanun ve uygulamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarıyla uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. Gazetecilerin, yazarların, avukatların, akademisyenlerin, insan hakları savunucularının ve eleştirel seslerin faaliyetlerine getirilen geniş çaplı kısıtlamalar, özgürlüklerini kullanmalarını olumsuz etkilemeye devam etmekte ve otosansüre yol açmaktadır. Türkiye’nin, özellikle Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davalarında AİHM kararlarını uygulamayı reddetmesi, yargının uluslararası ve Avrupa standartlarına bağlılığına ilişkin endişeleri daha da artırmaktadır. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, bu tür standartlara bağlılığının da sorgulanmasına yol açmaktadır. Birçok alanda reform sözü veren yeni insan hakları eylem planı, kritik konulara değinmemektedir.”


    TOPLANMA VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜNDE DE GERİLEME VAR


    “Barışçıl gösterilerde mükerrer yasaklar, orantısız müdahaleler ve aşırı güç kullanımı, göstericilere terör bağlantılı faaliyetler suçlamasıyla yöneltilen soruşturmalar, idari para cezaları ve kovuşturmalar ışığında, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü alanında daha da ciddi gerileme yaşandı. Türk Anayasası, mevzuat ve uygulamaları Avrupa standartları veya uluslararası sözleşmelerle uyumlu değildir.”


    SİVİL TOPLUM BASKI ALTINDA TUTULUYOR


    “Sivil toplum konularında ciddi gerileme devam etti. Sivil toplum sürekli bir baskıyla karşı karşıya kaldı ve özgürce faaliyet gösterme alanları, ifade ve örgütlenme özgürlükleri kısıtlanmaya devam etti. Kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanının önlenmesine ilişkin yeni yasa, insan hakları savunucularının ve sivil toplumun faaliyetlerine yönelik olası yeni kısıtlamalara ilişkin endişeleri artırıyor.”





     


    DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI YAYINLANAN RAPORA TEPKİ GÖSTERDİ


    Dışişleri Bakanlığı yazılı bir açıklama yaparak Avrupa Komisyonu’nun raporuna tepki gösterdi. Açıklamada “AB ile olumlu bir siyasi gündem oluşturmaya çalıştığımız ve üst düzey diyaloğumuzu canlandırdığımız bir dönemde, ne yazık ki aday ülke Türkiye’ye karşı sorumlulukların göz ardı edildiği ve ülkemizle ilişkilerde yine çifte standartlı yaklaşımın sergilendiği bir Türkiye Raporu yayımlanmıştır.” iddiasında bulunuldu.


    kaynak:








  • Avrupa Birliği bence Türkiye'deki seçimleri (ve iktidar değişikliğini) bekliyor. Şu anda Batı dünyasındaki algı Türkiye'nin yatırımcılar ve ileri düzey iş birliği yapmak için çok elverişsiz bir çıkmaz sokak olduğu ve Türkiye'yle beraber ister retorik olsun, ister siyasi, kurumsal, ideolojik, ekonomik olsun her anlamda bir açmaz yaşadıkları. Rusya "kompartman politikasıyla" ve Batı'ya karşı Erdoğan'ın sırtını sıvazlayarak bu açmazı kırmanın yollarını buluyor ancak Avrupa Birliği'ni mülteciler ve ekonomik ilişkiler konusunda çıkarları haricinde Türkiye ile iş birliğine uydurabilen fazla bir zemin yok. Doğu Akdeniz'de Türkiye ile AB ciddi şekilde kavgalı. Suriye'nin geleceği konusunda iki taraf da birbirine güvenmiyor. Avrupa Birliği şu an Türkiye'yi Weimar Cumhuriyeti'nden Nazilerin Üçüncü Reich rejimine dönüşüm dramının 21.yüzyıl versiyonunu yaşamış, mültecilerle şantaj yapan bir tampon ülke olarak görüyor. ABD ise Türk askeriyesi üzerindeki Soğuk Savaş'tan kalma teknolojik miras ve altyapı etkisinden istifade ederek (F-16 alma teklifinin kabulü) Türkiye ile PYD-YPG desteği ve Rus S-400 satın alma meselesi yüzünden kopma seviyesindeki stratejik bağlarının tamamen çözülmesini önlüyor. Özetle ali menfaatleri uyardığı için Türkiye'den tamamen vazgeçemiyorlar ama Rusya hariç (ki Rusya da Ukrayna'daki kriz olsun Libya veya Kafkaslar olsun pek çok mesele ve bölgede Erdoğan Türkiyesi'ne sinir olmuyor değil) hiçbirisi Türkiye'nin şu anki durumundan memnun değil. Türkiye'yi takip edip değer biçen gözlemciler ülkede bir şeyler değişsin diye bekliyorlar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Nasıl yani düşünceni istediğin gibi ifade edebiliyorsun üstüne üstelik birde silivri tatili kazanıyorsun

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt

    Türkiye'yi takip edip değer biçen gözlemciler ülkede bir şeyler değişsin diye bekliyorlar.


    Bu değişim Türkiye nin hayrına mi yada saydığın komple ülkelerin hayrına mi olacak?


    Ve şuna da cevabın var mı? Bu değişimin kendiliğinden olmasını mı bekliyorlar ya da bu değişim için doğrudan veya dolaylı yollar ile ülke siyasetine etki edecek eylemleri var mı?


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • ABD Türkiye büyükelçiliği bir bildiri yayınladı.Metni:


    Osman Kavala’nın tutuklanmasının üzerinden dört yıl geçti. Davanın, farklı dosyaların birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davaların yaratılması yoluyla sürekli geciktirilmesi, Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelemektedir.

    Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri olarak Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye’ye çağrıda bulunuyoruz.


    Kaynak:

    abd ankara büyükelçiliği ve türkiye'deki konsolosluklar
    Osman Kavala'nın Dört Yıldır Tutuklu Bulunmasına İlişkin Açıklama
    https://tr.usembassy.gov/tr/osman-kavalanin-dort-yildir-tutuklu-bulunmasina-iliskin-aciklama/

    Türkiye 10 büyükelçiyi dışişlerine çağırdı.Yargının bağımsız olduğu ve içerden veya dışardan müdahale edilemeyeceği vurgulandı.


    DW Türkçetwitter
    “"Türkiye, Kavala neden tahliye edilmiyor, açıklamak zorunda. Ağır yaptırım kaçınılmaz" Osman Kavala'nın serbest bırakılması için çağrı yapan 10 büyükelçi Dışişleri'ne çağrıldı Görüşmeye katılan bir büyükelçi, DW Haber'e, "Büyük yaptırımlar yolda" dedi https://t.co/pVvVoeutmx https://t.co/GGJNR2f3MT”
    https://twitter.com/dw_turkce/status/1450491113333198849?ref_src=twsrc%5Etfw%7Ctwcamp%5Etweetembed%7Ctwterm%5E1450491113333198849%7Ctwgr%5E%7Ctwcon%5Es1_&ref_url=https%3A%2F%2Fwww.dw.com%2Ftr%2Fkavala-bildirisi-ne-anlama-geliyor%2Fa-59549591


    Akabinde böyle bir Avrupa birliği komisyon raporunun çıkması ilginç.



    Bugün olmasa bile,gelecekte Türkiye'nin AİHM kararları yüzünden çok başını ağrıtacaklar.Gerek maddi gerekse yaptımın ucu açık..




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Vommel -- 20 Ekim 2021; 0:55:30 >




  • Bu tarz sorulara cevap vermemeyi tercih ederim; sonuçta bir politikacı değilim. Sanıyorum siz de herhalde provokatif sorularla muhatabını küçük göstermeye çalışan ideolojik gündem sahibi bir gazeteci veya Sokrates değilsiniz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • AB'de Nazi propagandası yapılsa AB nasıl tepki verir?Sadece meraktan soruyorum.Mesela Almanya en ufak Nazi propagandasına izin bile vermiyor.Naziler toplanıp seçimlere katılamıyorlar bile..Ama ne hikmetse bu konuda Türkiye'ye ders vermeye kalkan Avrupa ses çıkarmıyor.


    Tamam Türkiye 20 yıl öncesine göre demokraside,ifade özgürlüğünde ve yargıda daha gerilemiş olabilir.Bu konuda hem fikirim lakin bu adamlar yani Avrupalılar çok değil on yıl önce sözde Ergenekon ve Balyoz davalarında binlerce suçsuz insan hapse atılırken,emekli olmaya zorlanırken,gazeteciler susturulurken ''Türkiye normalleşiyor'' diyorlardı.Neden o dönem AB Türkiye'de ki insan haklarına,demokrasiye,yargıya dikkat etmiyordu da şimdi dikkat ediyor?


    AB'nin bu tür açıklamalarını samimi bulmuyorum...

  • .



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Naruto45 -- 24 Ekim 2021; 1:7:27 >
    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.