Şimdi Ara

29 yaşında ciddi bir buhran geçiriyorum.(yalnızlık korkusu)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
16
Cevap
2
Favori
2.138
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Merhaba forumdaslarim..

    İçimde yeni yılın ilk gununden beri bir tedirginlik,geçmişe özlem,yarını dusunememe var.

    Beynim sürekli 15-20 sene önceki evden okula-okuldan eve gelip bütün gün çizgi film,sokakta futbol oynadigim günleri özlüyor. Kardeşimle PS2 de oynadığımız oyunlar, yaz tatili günlerim lise hatta üni yi bile özler oldum.Sirf bu değil, annem ve babamın hatta diğer aile büyüklerinin yaşlanması..sevdiğinden ayrılmak vs gibi durumları hergun düşünmeye başladım..Baba olacak yastayım ama sanki kendimi küçük hissediyorum. Ve üzülüyorum eskiden hep mutlu olduğumu, yıllar geçtikçe doğa kanunu olarak benim ve sevdiklerimin ölüme yaklaştığını çok derin hissediyorum. Onlara birşey olsa ben ne yaparım gibi abuk sabuk takıntılı düşünceler beynine yerlesti.
    Mesela kardeşim benim gibi değil, 3 yaş küçük adam ben evlenmem bu ülkede deyip yurtdışında çalışıp tek başına yasamaktan,evlenmemekten korkmaz iken... Ben 4 yaşında bir velet gibi hala anamin babamın arkasına saklanmak istiyorum.. eskiden böyle değildim kimin ahını aldım da böyle yanılttı hayat beni bilemiyorum

    Az kalsın kardeşimin bile yalnız yasamasindan korkacaktim geleceği için..Sonra beynim onunda büyüdüğünü idrak edebildi..

    Geçen hafta psikologa gittim.. O bana kır zincirlerini dedi..Ve serotonin eksikliği olabilir dedi.. Sizce bir gün mutlu olabilir miyim? :) Var mı benim gibi saçma düşüncelerle kendini boğan:)?







  • ne işle uğraşıyorsun hocam?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 01001101

    ne işle uğraşıyorsun hocam?
    Hocam bankaciyim..Kobi bolumundeyim.
  • aa ben bi tek ben böyleyim sanıyordum benim yaşda 32 ama senin düşüncelerine 23 24 yaşımdan beri sahibim acilen taktik lazım
  • 18 yaşındayım. Sizin yerinizde olmak için dünyaları verirdim.
  • Kardeş bende 18 yıl çalıştıktan sonra yine işsiz kaldım kendimi çok değersiz ve işe yaramayan biri olarak görüyorum bende sürekli sizin gibi 42 yıllık yaşantımda aklıma çocukluğum, gençliğim, çalıştığım firmalar ve bi dünya arkadaşım aklıma geliyor
  • bunun yaşla alakası yok. büyüyünce de 18 yaşına dönmek isteyebilirsiniz.

    yılalr önce ben sanırım 24 ya da 25 yaşında idim, iş için Ankara'ya gitmiştim, dönüşte uçak rötar yapmıştı. hava limanında küfrederken uzun süredir görüşmemiş olduğum bi arkadaşım aradı, ne yapıyosun deyince söyledim işte uçak rötar yaptı gene bekleyecem dedim. arkadaş: bunu duydum iyice moralim bozuldu, dedi. noldu dedim. 29 yaşında geldim dedi, gençliğim gidiyor dedi, evlenmedim dedi, yalnızım ve işsizim dedi, moral bulmak için seni aradım ama sen sahip olmak istediğim her şeye, genç yaşa ve işe sahip iken, gelmiş uçaktan şikayet ediyosun, o kadar rahatsın dedi, keşke senin yerinde olabilsem dedi.

    yahu kardeşim bu hissiyatların tek nedeni var. o da yalnızlık. o anda işiniz yoksa işsiz olduğunuz için moralsiz olduğunuzu düşünürsünüz ama aslında moralinizi bozan majör etkenlerden biri işsiz olmanızdan dolayı evden çıkmıyor oluşunuz ve bunun yarattığı ruh halidir. iş sahibi iseniz ve hâlâ bunu yaşıyor iseniz, o zaman mevcut işinizde size moral aşılayan bir takımda çalışmıyorsunuz demektir (normal bir şey, birçok işte böyle ortamlar yok zaten)

    bunlara bir de: "yaşıtlarımın gerisinde kaldım" hissiyatı eklenirse, al sana nur topu gibi bir moralsizlik ve ön depresyon hâlleri.

    uzun lafın kısası, 18 yaşındaki adam da bunu hisseder, 35 yaşındaki adam da bunu ihsseder.

    halbuki bu: "adam nelere sahip ben bitmişim" hissi yalan. ben çok mu iyi durumdayım sanki, adam bana bakıp benim durumumu gözünde büyütüyor, kendi işime uzun süre devam edebilmek için her gün ders (daha doğrusu mesleki bilgi) çalışıyorum hâlâ. ve ben o adam ile konuştuğum yıllarda tüm kazancımı kardeşlerime yolluyordum, daha uzun yıllar boyunca da yollamaya devam ettim. aradan 10 sene geçti hâlâ en küçük kardeşime para yolluyorum (diğerleri üniversiteyi bitirdiler işe başaldılar)

    peki, bahsettiğim 29 yaşındaki arkadaşıma tekrar dönecek olursam, ben kendim 29 yaşında geldiğimde sanki çok mu moralli idim? hayır. peki kariyer olarak yaşıtlarımın önlerinde miydim? hayır, zira ingilizcem bile zayıf idi. ve evli değilim (hâlâ değilim). evde tek yaşıyorum. ben oturup üzülmek yerine ne yaptım? gittim ingilzice geliştirdim. evde ciddi vakit harcadım buna ve hakikaten baya geliştirdim. mesleki konularda kendimi geliştirdim daha da. bisiklet aldım, turlara katıldım, bisiklet festivallerine katıldım, birsürü insanla tanıştım, çoook güzel anılar elde ettim ve hâlâ katılmaktayım. şu an 34 yaşına geldim. 28-29 yaşımdan beri son 4-5 senemi evde sürekli moralsiz geçirmiş olabilirdim ve bugün: "hep böyle devam edecek bu hayat" diye daha da moral bozup durabilirdim. ama, sen kalkıp bir şeyler yaparsan sonucunu alıyorsun.

    kısacası, bir şeyler yapmalısınız. geride kaldım diyosanız mesleki konularda çalışın. "işim gücüm var, param var, ama moralim bozuk ve yalnızım" diyosanız, gene "bir şeyler yapmalısınız" mesela benim bisiklet alıp bisiklet festivallerine katılmam kendi çevremi çok geliştirdi. siz de bu tarz bir şeyler akıl etmeli ve onu yapmalısınız.

    siz kendi evinizde oturup: "şu şu arkadaşım evlendi çok güzel çevresi var" diye, ya da: "şu şu arkadaşımın işi var benim yok aileme bakamıyorum" diye hayıflanıyor olabilrisiniz. ama herkesin derdi var. önemli olan derdiniz varken de çalışıp ilerleme kaydedebilmek arkadaşlar. hiç boşu boşuna depresyonlara girmeyin. "ben çooook kötü durumdayım diğer herkes süper durumda" düşüncesi YALAN. herkesin derdi var. sen işsiz olabilirsin ama hasta değilsin, yatalak değilsin, aslan gibi adamsın, inan bana yapabileceğin çok şey var, yeter ki evden dışarı çık, araştır, yapacak bir şey illa ki bulacaksın.

    2001 krizinde benim komşum işten kovuldu. demir çelik afbrikasında toplu çıkarma yapılmıştı. adam depresyona girdim. iş yok. 3 çocuğu var. sonra, yaşı genç olan başka bi komşumuz geldi bu abimize ortak iş kurmayı teklif etti. tabela işi. reklamcılık yani. bunun kafaya yatmadı, ilk başta reddetti. sonra başka iş olmayınca battı balık yan gider deyip işe daldılar. krize rağmen öyle iş yaptılar ki resmen coştular. daha sonra bu adam bizim sokakta SUV alan ilk kişi olmuştu.

    kendimden örnek vereyim. ben zamanında 12 yaşında orta 1'inci sınıfa başlarken sınav ile anadolu lisesini kazanmıştım (orta okul kısmı da vardı o liselerim) ve okulu birincilikle kazanmıştım. sonra, ingilizce hazırlık sınıfında çok başarısız oldum. öğretmenlerim ezdiler beni. sınıfta kaldım. özgüvenim sıfırlandı. okulu bıraktım. düz orta okula döndüm ama özgüvenim sıfır idi. neyse, sonra bir şekilde toparladık, ama ingilizce konusundaki ezikliğim hiç geçmedi. taa ki 29 yaşına kadar. 29 yaşımda kendim evde çalışmaya başladım ve çalışınca oluyormuş hakkaten. yani: "yapamam ben" düşüncesi ile kös kös oturacağıma kalkıp çalışsam zaten olacakmış.

    şu anda çok mu moralliyim? hayır. mesleki olarak mükemmel vaziyette miyim? hayır. ama her gün evde oturup mesleki çalışma yapıyorum. hâlâ oturup kitaplardan yeni konuları çalışıyorum. zira bu süreç hiç bitmeyecek de, çünkü yazılım dünyası hep kendini yeniliyor. 34 yaşında bu durumda olmaktan morali bozmalı mıyım? evet, benim de ara ara bu durumdan moralim bozuluyor, çünkü bu mücadelenin bitmeyeceğini biliyorum, ama, çalışmaktan başka çare de yok. ve çalışırsan karşılığını alıyorsun. "çalıştım, patronun kölesi oldum" diyebilirsin, ama yanlış işte çalışmışsın kardeşim. haklısın birçok patron köle arıyor. yazılım sektöründe de var böyle şirketler. o zaman ne yapacağım? inek gibi sadece yazılım çalışan ve işini iyi yapan bir patron kölesi olmayacağım. çalışmanın yanında sektörü de takip edeceğim.

    bakın kardeşim herkesin derdi var. işi oalnın da derdi var. ailesi olanın da derdi var. bu çağda kimse 30 sene önceki devlet memuru olan babalarımız gibi ömür boyu garanti işe, garanti mutluluğa sahip değil.

    ama, morali bozmayın. neden mi? çünkü zaten bizim toplum hem tembel hem de motivasyonsuz. bu nedenle motivasyon kazanıp çalışırsanız bir şeyler elde etmeniz gayet de mümkün.

    kimsenin mücadelesini ya da derdini küçümsemek istemiyorum. sadece şunu söylüyorum: burada işsiz adam işim yok aileme nasıl bakacam diye ağlıyor, işi olan adam ailem yok yalnızım depreyondayım diye ağlıyor. herkesin derdi var inanın bana. ve hepsinin çözümü var inanın bana.

    konu başlığı: 29 yaşında ciddi bir buhran geçiriyorum.(yalnızlık korkusu)
    evet kardeşim yukarıda yazdığım gibi, 28-29 bunu ben de yaşadım, ve çözümünü yeni arkadaş çevresi yapmakta buldum. arkadaş dediğin şey spariş ile eve gelen bir şey değil. sen gidip bulacaksın. sorunun neyse onun çözümünü araştırıp sonra da yapacaksın. ve göreceksin ki oluyormuş. ben bunu bisikelt ile ve dağcılık faaliyetleri ile yaptım mesela. artık bisikelt turları da tatmin etmiyor. arakdaşlarıma, çocuğu olanlara bakıyorum, evli olan küçük kardeşime bakıyorum, o zaman "34 oldum yalnızım" falan demenin alemi yok. gidecem evlenecem. ağlamaya, moral bozup evdeki vaktimi çöpe atmaya hakkım yok. evdeki vaktimi çalışıp kendimi geliştirmeye ya da gerçekten eğlenmeye harcamalıyım. gereksiz buhrana gerek yok çünkü çözüm getirmiyor ve başak yollarda çözümün var olduğunu da unutturuyor. buhran aldatıcı bir şey, evde 6 ay yalnız kaldın diye kendini kandırıyosun: "hep böyle devam edecek galiba, bittim ben bittim tüh vah" diye, hayır bitmedin. çık dışarı, birsürü imkan var her konuda.

    bir de, bu 30 yaş dertlerinden farklı olarak, 20'lerin başlarında olup platonik aşk yaşayıp: "ona sahip olamayacaksam başkasına da gerek yok" diye moral bozup eve kapananlar var. ben de yaşadım bi ara. bu da saçma sapan "yalan" bir algı. neden mi? sen platonik aşık olduğun kıza bakıyorsun uzaktan, o kızın bir erkek arkadaşı var (benim aşık olduğum kişi evli idi) sorna diyosun ki: " o erkek kendi hayalindeki kıza sahip olmuş, ne kadar şanslı" sonra üzülüyosun. yav kardeşim, o erkeğin o kıza o kadar aşık olduğunu nerden biliyosun? o ekrke belki o kızı o kadar da çok sevmiyor? belki o erkek başak kızı seviyor ama diğer kızı elde edemediği için bunla evlendi? kız-erkek işlerinde kız erkeği seçer, erkeğin 2 görevi vardır: 1-elinden geldiğinde olta atmak, 2-bir erkek olarak aynı çatı altında hiç yaşamamış olduğu bir kıza uzaktan bakıp: "o kız olmazsa bittim ben" diye saçma sapan "tek kıza uzaktan bağlanma" triplerine girmemek. erkeklerin çoğu hayalini kurmadıkları kızlarla birlikteler. çok güzel bir kızla olan erkek bile belki onu hayal etmiyor, başkasını hayal ediyor. olayın özü bu. hayalinde mükemmelleştirdiğin bir kız üzerinden depresyonalra girip gençliğini çöpe atma, kalk moral bul kendini geliştir. emin ol ki o kızla evli olan erkek de cennet hayatı yaşamıyor, onun da kendi dertleri var.

    sonuç olarak bir erkeğin yaşamda yapması gereken şey, herkesin derdi olduğunu bilmek, "bittim artık çıkışı olmayan berbat bi noktaya geldim" saçmalıklarına kapılmaktan kurtulmak, ve her durumda kafasını yerinde tutup çalışmaktır. (tabi tekrar söylüyorum. kimsenin derdini küçümsemiyorum)

    sağlık derdi olmadıkça, cidden sağlığınız bozulmadıkça, gerçekten üzülmeyin.

    işsiz olabilirsiniz. bakmanız gereken bir aileniz olabilir. ancak yıkılmanın alemi yok. şunu düşünün; hâlâ akrabalarınız var, dostlarınız var. hâlâ kendi ülkenizdesiniz ve ülkede savaş falan da yok. yıkılmanın hiçbi alemi yok cidden. şu anda savaş nedeniyle bilinmedik bir ülkeye göçmüş, dostlarınızdan ve akrabalarınızdan haber alamıyor olduğunuz bir konumda, dilini bile bilmediğiniz bir ülkede işsiz olabilrisiniz ve yine bakmanız gereken bir aileniz olabilirdi. eğer o konumda olmuş olsaydınız, şu anki konumunuza geri dönebilmek için dua ederdiniz.

    dediğim gibi. ortam değiştirin. bir şeyler yapın. ortam değişikliği kilit kavram. işsiz adam çıksın dışarı, kendisinizi çok iyi yapabileceği bir iş bulabilir. yalnız adam çıksın dışarı, tanışacak ortam arasın.

    ben kendim de bunları süper yapamıyorum ama bulabildiğim çözümleri genelde bu şekilde buldum hep. ingilizce çalışmaya başlamamı tetikleyen olay bile dışarıda oldu. o olayı yaşamamış olsaydım çalışmaya başlamayacaktım, moralsiz şekilde "yapamam ben ingilizce" diye kös kös oturacaktım evde. ortam değiştirin arkadaşlar cidden bakın. ve sosyal medyayı azaltmaya da çalışın.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 01001101 -- 13 Ocak 2020; 16:42:36 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 01001101

    bunun yaşla alakası yok. büyüyünce de 18 yaşına dönmek isteyebilirsiniz.

    yılalr önce ben sanırım 24 ya da 25 yaşında idim, iş için Ankara'ya gitmiştim, dönüşte uçak rötar yapmıştı. hava limanında küfrederken uzun süredir görüşmemiş olduğum bi arkadaşım aradı, ne yapıyosun deyince söyledim işte uçak rötar yaptı gene bekleyecem dedim. arkadaş: bunu duydum iyice moralim bozuldu, dedi. noldu dedim. 29 yaşında geldim dedi, gençliğim gidiyor dedi, evlenmedim dedi, yalnızım ve işsizim dedi, moral bulmak için seni aradım ama sen sahip olmak istediğim her şeye, genç yaşa ve işe sahip iken, gelmiş uçaktan şikayet ediyosun, o kadar rahatsın dedi, keşke senin yerinde olabilsem dedi.

    yahu kardeşim bu hissiyatların tek nedeni var. o da yalnızlık. o anda işiniz yoksa işsiz olduğunuz için moralsiz olduğunuzu düşünürsünüz ama aslında moralinizi bozan majör etkenlerden biri işsiz olmanızdan dolayı evden çıkmıyor oluşunuz ve bunun yarattığı ruh halidir. iş sahibi iseniz ve hâlâ bunu yaşıyor iseniz, o zaman mevcut işinizde size moral aşılayan bir takımda çalışmıyorsunuz demektir (normal bir şey, birçok işte böyle ortamlar yok zaten)

    bunlara bir de: "yaşıtlarımın gerisinde kaldım" hissiyatı eklenirse, al sana nur topu gibi bir moralsizlik ve ön depresyon hâlleri.

    uzun lafın kısası, 18 yaşındaki adam da bunu hisseder, 35 yaşındaki adam da bunu ihsseder.

    halbuki bu: "adam nelere sahip ben bitmişim" hissi yalan. ben çok mu iyi durumdayım sanki, adam bana bakıp benim durumumu gözünde büyütüyor, kendi işime uzun süre devam edebilmek için her gün ders (daha doğrusu mesleki bilgi) çalışıyorum hâlâ. ve ben o adam ile konuştuğum yıllarda tüm kazancımı kardeşlerime yolluyordum, daha uzun yıllar boyunca da yollamaya devam ettim. aradan 10 sene geçti hâlâ en küçük kardeşime para yolluyorum (diğerleri üniversiteyi bitirdiler işe başaldılar)

    peki, bahsettiğim 29 yaşındaki arkadaşıma tekrar dönecek olursam, ben kendim 29 yaşında geldiğimde sanki çok mu moralli idim? hayır. peki kariyer olarak yaşıtlarımın önlerinde miydim? hayır, zira ingilizcem bile zayıf idi. ve evli değilim (hâlâ değilim). evde tek yaşıyorum. ben oturup üzülmek yerine ne yaptım? gittim ingilzice geliştirdim. evde ciddi vakit harcadım buna ve hakikaten baya geliştirdim. mesleki konularda kendimi geliştirdim daha da. bisiklet aldım, turlara katıldım, bisiklet festivallerine katıldım, birsürü insanla tanıştım, çoook güzel anılar elde ettim ve hâlâ katılmaktayım. şu an 34 yaşına geldim. 28-29 yaşımdan beri son 4-5 senemi evde sürekli moralsiz geçirmiş olabilirdim ve bugün: "hep böyle devam edecek bu hayat" diye daha da moral bozup durabilirdim. ama, sen kalkıp bir şeyler yaparsan sonucunu alıyorsun.

    kısacası, bir şeyler yapmalısınız. geride kaldım diyosanız mesleki konularda çalışın. "işim gücüm var, param var, ama moralim bozuk ve yalnızım" diyosanız, gene "bir şeyler yapmalısınız" mesela benim bisiklet alıp bisiklet festivallerine katılmam kendi çevremi çok geliştirdi. siz de bu tarz bir şeyler akıl etmeli ve onu yapmalısınız.

    siz kendi evinizde oturup: "şu şu arkadaşım evlendi çok güzel çevresi var" diye, ya da: "şu şu arkadaşımın işi var benim yok aileme bakamıyorum" diye hayıflanıyor olabilrisiniz. ama herkesin derdi var. önemli olan derdiniz varken de çalışıp ilerleme kaydedebilmek arkadaşlar. hiç boşu boşuna depresyonlara girmeyin. "ben çooook kötü durumdayım diğer herkes süper durumda" düşüncesi YALAN. herkesin derdi var. sen işsiz olabilirsin ama hasta değilsin, yatalak değilsin, aslan gibi adamsın, inan bana yapabileceğin çok şey var, yeter ki evden dışarı çık, araştır, yapacak bir şey illa ki bulacaksın.

    2001 krizinde benim komşum işten kovuldu. demir çelik afbrikasında toplu çıkarma yapılmıştı. adam depresyona girdim. iş yok. 3 çocuğu var. sonra, yaşı genç olan başka bi komşumuz geldi bu abimize ortak iş kurmayı teklif etti. tabela işi. reklamcılık yani. bunun kafaya yatmadı, ilk başta reddetti. sonra başka iş olmayınca battı balık yan gider deyip işe daldılar. krize rağmen öyle iş yaptılar ki resmen coştular. daha sonra bu adam bizim sokakta SUV alan ilk kişi olmuştu.

    kendimden örnek vereyim. ben zamanında 12 yaşında orta 1'inci sınıfa başlarken sınav ile anadolu lisesini kazanmıştım (orta okul kısmı da vardı o liselerim) ve okulu birincilikle kazanmıştım. sonra, ingilizce hazırlık sınıfında çok başarısız oldum. öğretmenlerim ezdiler beni. sınıfta kaldım. özgüvenim sıfırlandı. okulu bıraktım. düz orta okula döndüm ama özgüvenim sıfır idi. neyse, sonra bir şekilde toparladık, ama ingilizce konusundaki ezikliğim hiç geçmedi. taa ki 29 yaşına kadar. 29 yaşımda kendim evde çalışmaya başladım ve çalışınca oluyormuş hakkaten. yani: "yapamam ben" düşüncesi ile kös kös oturacağıma kalkıp çalışsam zaten olacakmış.

    şu anda çok mu moralliyim? hayır. mesleki olarak mükemmel vaziyette miyim? hayır. ama her gün evde oturup mesleki çalışma yapıyorum. hâlâ oturup kitaplardan yeni konuları çalışıyorum. zira bu süreç hiç bitmeyecek de, çünkü yazılım dünyası hep kendini yeniliyor. 34 yaşında bu durumda olmaktan morali bozmalı mıyım? evet, benim de ara ara bu durumdan moralim bozuluyor, çünkü bu mücadelenin bitmeyeceğini biliyorum, ama, çalışmaktan başka çare de yok. ve çalışırsan karşılığını alıyorsun. "çalıştım, patronun kölesi oldum" diyebilirsin, ama yanlış işte çalışmışsın kardeşim. haklısın birçok patron köle arıyor. yazılım sektöründe de var böyle şirketler. o zaman ne yapacağım? inek gibi sadece yazılım çalışan ve işini iyi yapan bir patron kölesi olmayacağım. çalışmanın yanında sektörü de takip edeceğim.

    bakın kardeşim herkesin derdi var. işi oalnın da derdi var. ailesi olanın da derdi var. bu çağda kimse 30 sene önceki devlet memuru olan babalarımız gibi ömür boyu garanti işe, garanti mutluluğa sahip değil.

    ama, morali bozmayın. neden mi? çünkü zaten bizim toplum hem tembel hem de motivasyonsuz. bu nedenle motivasyon kazanıp çalışırsanız bir şeyler elde etmeniz gayet de mümkün.

    kimsenin mücadelesini ya da derdini küçümsemek istemiyorum. sadece şunu söylüyorum: burada işsiz adam işim yok aileme nasıl bakacam diye ağlıyor, işi olan adam ailem yok yalnızım depreyondayım diye ağlıyor. herkesin derdi var inanın bana. ve hepsinin çözümü var inanın bana.

    konu başlığı: 29 yaşında ciddi bir buhran geçiriyorum.(yalnızlık korkusu)
    evet kardeşim yukarıda yazdığım gibi, 28-29 bunu ben de yaşadım, ve çözümünü yeni arkadaş çevresi yapmakta buldum. arkadaş dediğin şey spariş ile eve gelen bir şey değil. sen gidip bulacaksın. sorunun neyse onun çözümünü araştırıp sonra da yapacaksın. ve göreceksin ki oluyormuş. ben bunu bisikelt ile ve dağcılık faaliyetleri ile yaptım mesela. artık bisikelt turları da tatmin etmiyor. arakdaşlarıma, çocuğu olanlara bakıyorum, evli olan küçük kardeşime bakıyorum, o zaman "34 oldum yalnızım" falan demenin alemi yok. gidecem evlenecem. ağlamaya, moral bozup evdeki vaktimi çöpe atmaya hakkım yok. evdeki vaktimi çalışıp kendimi geliştirmeye ya da gerçekten eğlenmeye harcamalıyım. gereksiz buhrana gerek yok çünkü çözüm getirmiyor ve başak yollarda çözümün var olduğunu da unutturuyor. buhran aldatıcı bir şey, evde 6 ay yalnız kaldın diye kendini kandırıyosun: "hep böyle devam edecek galiba, bittim ben bittim tüh vah" diye, hayır bitmedin. çık dışarı, birsürü imkan var her konuda.

    bir de, bu 30 yaş dertlerinden farklı olarak, 20'lerin başlarında olup platonik aşk yaşayıp: "ona sahip olamayacaksam başkasına da gerek yok" diye moral bozup eve kapananlar var. ben de yaşadım bi ara. bu da saçma sapan "yalan" bir algı. neden mi? sen platonik aşık olduğun kıza bakıyorsun uzaktan, o kızın bir erkek arkadaşı var (benim aşık olduğum kişi evli idi) sorna diyosun ki: " o erkek kendi hayalindeki kıza sahip olmuş, ne kadar şanslı" sonra üzülüyosun. yav kardeşim, o erkeğin o kıza o kadar aşık olduğunu nerden biliyosun? o ekrke belki o kızı o kadar da çok sevmiyor? belki o erkek başak kızı seviyor ama diğer kızı elde edemediği için bunla evlendi? kız-erkek işlerinde kız erkeği seçer, erkeğin 2 görevi vardır: 1-elinden geldiğinde olta atmak, 2-bir erkek olarak aynı çatı altında hiç yaşamamış olduğu bir kıza uzaktan bakıp: "o kız olmazsa bittim ben" diye saçma sapan "tek kıza uzaktan bağlanma" triplerine girmemek. erkeklerin çoğu hayalini kurmadıkları kızlarla birlikteler. çok güzel bir kızla olan erkek bile belki onu hayal etmiyor, başkasını hayal ediyor. olayın özü bu. hayalinde mükemmelleştirdiğin bir kız üzerinden depresyonalra girip gençliğini çöpe atma, kalk moral bul kendini geliştir. emin ol ki o kızla evli olan erkek de cennet hayatı yaşamıyor, onun da kendi dertleri var.

    sonuç olarak bir erkeğin yaşamda yapması gereken şey, herkesin derdi olduğunu bilmek, "bittim artık çıkışı olmayan berbat bi noktaya geldim" saçmalıklarına kapılmaktan kurtulmak, ve her durumda kafasını yerinde tutup çalışmaktır. (tabi tekrar söylüyorum. kimsenin derdini küçümsemiyorum)

    sağlık derdi olmadıkça, cidden sağlığınız bozulmadıkça, gerçekten üzülmeyin.

    işsiz olabilirsiniz. bakmanız gereken bir aileniz olabilir. ancak yıkılmanın alemi yok. şunu düşünün; hâlâ akrabalarınız var, dostlarınız var. hâlâ kendi ülkenizdesiniz ve ülkede savaş falan da yok. yıkılmanın hiçbi alemi yok cidden. şu anda savaş nedeniyle bilinmedik bir ülkeye göçmüş, dostlarınızdan ve akrabalarınızdan haber alamıyor olduğunuz bir konumda, dilini bile bilmediğiniz bir ülkede işsiz olabilrisiniz ve yine bakmanız gereken bir aileniz olabilirdi. eğer o konumda olmuş olsaydınız, şu anki konumunuza geri dönebilmek için dua ederdiniz.

    dediğim gibi. ortam değiştirin. bir şeyler yapın. ortam değişikliği kilit kavram. işsiz adam çıksın dışarı, kendisinizi çok iyi yapabileceği bir iş bulabilir. yalnız adam çıksın dışarı, tanışacak ortam arasın.

    ben kendim de bunları süper yapamıyorum ama bulabildiğim çözümleri genelde bu şekilde buldum hep. ingilizce çalışmaya başlamamı tetikleyen olay bile dışarıda oldu. o olayı yaşamamış olsaydım çalışmaya başlamayacaktım, moralsiz şekilde "yapamam ben ingilizce" diye kös kös oturacaktım evde. ortam değiştirin arkadaşlar cidden bakın. ve sosyal medyayı azaltmaya da çalışın.
    Hocam elinize sağlık, soluksuz bir çırpıda okudum.. Bende bunun uzerine çok düşündüm ve biraz daha sosyalleşme ye hazırım..Tek bir korkum hayatta yalnız kalmaktan korkmak ..hatta kardeşimin yalnız yasamasindan bile onun için korkuyorum..Ya da ben evlensem yaşlı annem babam ne yapar diye abuk düşünceler sarıyor etrafimi ,kendimi tokatlayasim var ..




  • Neden geçmişe takılıyorsun bu kadar çok, geçmişe takılan geçmişte kalır.
  • ben de o yalnız kalma gelecek korkusunu yaşamıştım ama sonra dağcılarla falan takılınca öyle insanlarla tanıştım ki yani o kişiler yaşlı başlı insanlar, evli değiller, ama hiç yalnız da değiller. çünkü bir şeyler yapıyorlar ve yaptıkça çevre ediniyorlar. ve o çevreden sürekli birileri ile görüşme şansları oluyor.

    ben ilk kez bisiklet aldığımda kapadokya turuna katılmak istiyordum. ancak şans o ki, o sene kapadokya festivali iptal oldu. daha doğrusu düzenlenmeyeceği açıklandı. sonra kendime ilk kez Facebook hesabı açtım. bisiklet gruplarına baktım. üye oldum. baktım bir grup kendisi otobüs tutup kapadokya ya tura gidecekmiş. irtibata geçtim. ben de katılayım mı dedim. ok dediler. hiç tanımadan gittim. inanılmaz bir tatil yapıp döndüm. öyle güzel insanlarla tanışıp öyle güzel aktiviteler yaptık ki yani sadece bisiklet değil her şey vardı. ve hala onlarla hep görüşürüz. bana çevre kattı. her yaştan her türlü insanla tanıştım orada. engelli arkadaşlar bile vardı yani.

    iş ile ilgili de durum aynı. ne kadar iş yaparsan, geniş alana yayılırsan, o kadar çevre geliyor. o çevre ile de aktivite yapıyorsun sonra.

    yukarıda bahsettim ya, 29 yaşımda iken İngilizcem yoktu neredeyse. sonra geliştirdim kendim. birçok yazı okudum düzenli olarak ve genel kültür de edindim İngilizce olarak. sonra 3 farklı İngilizce Konuşma kulübüne yazıldım. üçünde de tüm katılımcılar arasında hiç yurt dışına çıkmamış olan tek kişi bendim. yine de üç kulüpte de en iyi konuşan, en taze pratiğe sahip, en çok yazı okumuş ve çeşitli konularda konuşabilen kişi bendim. sonuçta, kulübün başında çekimser davranan kızlar bile sonra bi bakıyorsun senin ağzının içine bakıyorlar. ve sokakta görse kız kendi geliyor konuşmaya. insanlar konuşan, neşe katan kişi istiyorlar. ben ki zamanında İngilizce yüzünden sınıfta kalmış. okulu bırakmış, özgüveni sıfır biri idim. 29 yaşımda İngilizce çalışmayan zevk aldığım bir yöntem keşfettim ilk kez sonucu bu oldu. en ezik olduğum konuda bi anda koz sahibi oluverdim. eğer İngilizce çalışmaktan zevk aldığım o yöntemi keşfetmiş olmasaydım, bunları yaşayacağıma inanmazdım asla. ben İngilizce geliştirmek için hedef koymadım, her şey kendiliğinden oldu. hoşuma giden bi yöntem buldum ve sırf hoşuma gittiği için çalıştım. o kadar. gözü kör çalıştım yani. nereye varacağımı hesap etmeden çalıştım. 15 Temmuz gecesi bile ben yabancı sitelerden bizimle ilgili haberleri okuyup İngilizce çalışıyordum. sadece hoşuma gittiği için yapıyordum bunu. İngilizcemi geliştirmek için değil. oyun gibi yani.

    ve ben bu yöntemi nerede kaptım? dışarıda. eğer dışarı çıkmasaydım, diğer insanlar ile etkileşime geçmemiş olsaydım, beni sürükleyecek yöntemi keşfetmemiş olsaydım, bugün hala evde oturup "ben İngilizce den nefret ediyorum, zaten yapamıyorum da" diyen biri olacaktım.

    bu yüzden diyorum. dışarı çıkmak lazım. ufkumuzu geliştirmek için bu şart. okumak lazım. fırsatları kovalamak lazım. her şey mümkün. etrafa bakın herkes moralsiz herkes evde oturuyor. bu ortamda bir şeyler yapsanız zaten sonuç elde ediyorsunuz ve sonuç elde edince çevre de elde ediyorsunuz. moral de elde ediyorsunuz.




  • Bundan 2 sene önce bitik durumdaydım.Yaşım genç olmasına rağmen aile,okul,iş,para,kız konularının hepsi o kadar kötü gidiyordu ki kendimi patates çuvalından farksız görüyordum.2 yıldır sevdiğim kıza sonunda açılmıştım ve küçük düşürücü şekilde reddedildim.Ailem dahil kimseden destek görmüyordum veya bir şey başarabileceğim düşünülmüyordu.Ama son 2 yıldır o kadar hırslandım ki kendime tanıdığım herkesten daha başarılı olma hedefi koydum.Tabiri caizse son 2 senedir it gibi çalışıyorum önüme çıkanları eze eze devam ediyorum ve inanıyorum ki bir gün gelecek bana inanmayan,güvenmeyen,reddeden herkesin pişmanlık ve kıskançlık ile baktığı biri olacağım.Mücadeleyi bir an olsun bırakmayacağım.İçimi dökmek istedim.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 01001101

    ben de o yalnız kalma gelecek korkusunu yaşamıştım ama sonra dağcılarla falan takılınca öyle insanlarla tanıştım ki yani o kişiler yaşlı başlı insanlar, evli değiller, ama hiç yalnız da değiller. çünkü bir şeyler yapıyorlar ve yaptıkça çevre ediniyorlar. ve o çevreden sürekli birileri ile görüşme şansları oluyor.

    ben ilk kez bisiklet aldığımda kapadokya turuna katılmak istiyordum. ancak şans o ki, o sene kapadokya festivali iptal oldu. daha doğrusu düzenlenmeyeceği açıklandı. sonra kendime ilk kez Facebook hesabı açtım. bisiklet gruplarına baktım. üye oldum. baktım bir grup kendisi otobüs tutup kapadokya ya tura gidecekmiş. irtibata geçtim. ben de katılayım mı dedim. ok dediler. hiç tanımadan gittim. inanılmaz bir tatil yapıp döndüm. öyle güzel insanlarla tanışıp öyle güzel aktiviteler yaptık ki yani sadece bisiklet değil her şey vardı. ve hala onlarla hep görüşürüz. bana çevre kattı. her yaştan her türlü insanla tanıştım orada. engelli arkadaşlar bile vardı yani.

    iş ile ilgili de durum aynı. ne kadar iş yaparsan, geniş alana yayılırsan, o kadar çevre geliyor. o çevre ile de aktivite yapıyorsun sonra.

    yukarıda bahsettim ya, 29 yaşımda iken İngilizcem yoktu neredeyse. sonra geliştirdim kendim. birçok yazı okudum düzenli olarak ve genel kültür de edindim İngilizce olarak. sonra 3 farklı İngilizce Konuşma kulübüne yazıldım. üçünde de tüm katılımcılar arasında hiç yurt dışına çıkmamış olan tek kişi bendim. yine de üç kulüpte de en iyi konuşan, en taze pratiğe sahip, en çok yazı okumuş ve çeşitli konularda konuşabilen kişi bendim. sonuçta, kulübün başında çekimser davranan kızlar bile sonra bi bakıyorsun senin ağzının içine bakıyorlar. ve sokakta görse kız kendi geliyor konuşmaya. insanlar konuşan, neşe katan kişi istiyorlar. ben ki zamanında İngilizce yüzünden sınıfta kalmış. okulu bırakmış, özgüveni sıfır biri idim. 29 yaşımda İngilizce çalışmayan zevk aldığım bir yöntem keşfettim ilk kez sonucu bu oldu. en ezik olduğum konuda bi anda koz sahibi oluverdim. eğer İngilizce çalışmaktan zevk aldığım o yöntemi keşfetmiş olmasaydım, bunları yaşayacağıma inanmazdım asla. ben İngilizce geliştirmek için hedef koymadım, her şey kendiliğinden oldu. hoşuma giden bi yöntem buldum ve sırf hoşuma gittiği için çalıştım. o kadar. gözü kör çalıştım yani. nereye varacağımı hesap etmeden çalıştım. 15 Temmuz gecesi bile ben yabancı sitelerden bizimle ilgili haberleri okuyup İngilizce çalışıyordum. sadece hoşuma gittiği için yapıyordum bunu. İngilizcemi geliştirmek için değil. oyun gibi yani.

    ve ben bu yöntemi nerede kaptım? dışarıda. eğer dışarı çıkmasaydım, diğer insanlar ile etkileşime geçmemiş olsaydım, beni sürükleyecek yöntemi keşfetmemiş olsaydım, bugün hala evde oturup "ben İngilizce den nefret ediyorum, zaten yapamıyorum da" diyen biri olacaktım.

    bu yüzden diyorum. dışarı çıkmak lazım. ufkumuzu geliştirmek için bu şart. okumak lazım. fırsatları kovalamak lazım. her şey mümkün. etrafa bakın herkes moralsiz herkes evde oturuyor. bu ortamda bir şeyler yapsanız zaten sonuç elde ediyorsunuz ve sonuç elde edince çevre de elde ediyorsunuz. moral de elde ediyorsunuz.
    Kardeş Ankaradaysan bi kahve içip konuşalımmı al sana yeni bi arkadaş:) Ciddiyim kahve sohbet yapalım gerçekten sevinirim.

    Gerçekten çok güzel yazmışsın nefessiz okudum,harkulade bi anlatımın var,bende çok işsiz kaldım,arkamdan bir sürü iş çevirenler oldu işe girdim başlayacam,sevinçliyim birden ya kusura bakma başka birinin torpili var o girecek deyip beni çıkarttılar aylarca bedava çalıştım ve hakkımı alamadan yolladılar.O kadar kötüydümki sinirliydim ve zoruma gidiyordu kardeş ben direkt şehri değiştirdim.

    Sağlıkcıyım ben kendi sektörümde kendimi baya bi geliştiriyorum burda arkadaşlarımda dahil yeni bi sayfa açtım işimdedr çok şükür iyiyim,sonra bi gün bi kızla tanıştım kız inanılmaz sosyal beraberdik her gün ve yamaç paraşütü yapıyordu bende onla gidiyrdm ama korkuyordm ben yapamıyordum:) o kız o kadar renkliydi her gün yeni bi aktivite oluyor yani canımın sıkılmasına zamanım olmuyordu:) ayrıldık sonra ama benim seviyemi baya yükseltti.

    Aslında ben yalnız kalmayıda yapı olarak seven birisiyim bazem evde bile çok güzel zaman geçiyor yeterki pozitif olun,bu arada bisiklet turlarına devam ediyonmu bisikletlerde pahalı alsammı acaba:))

    Sağlığınız iyiyse üzülmeyin arkadaşlar inanın instagramda deli gibi mutluyum kocama aşığım karıma ölürüm diye gördüklerinizin 24 saat mutlu olduğunu sanmayın bi ton derdi var onların yalnız kalmak için can atan bile çok insan var.




  • ManyetikRenozans M kullanıcısına yanıt
    yok hocam İstanbul'da ikamet ediyorum. birkaç sene öncesine kadar yılda 2-3 kez Ankaraya gelirdim iş için ana son zamanlarda yolum düşmedi. teşekkürler düşüncelerin için.

    bisiklet işini gözü kapalı tavsiye edebileceğimi söyleyemem. birçok arkadaşım alayım mı diyolar, hevesli değilsen alma diyorum. ben bisikleti seven biriyim. bisiklet de kendi emeğini gerektiren bir şey. aldım canım istediği zaman kullanırım diyemezsin. bakımı var, hazırlığı var. ilk satın alışta ekipmanlar-kıyafetler çok para harcamak gerekiyor. hevesli değilsen kısa sürede bırakırsın. ben İstanbul içinde pazar sabahları çıkıyorum genelde, yol bisikleti ile sahile çıkıyorum, adeta sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş gibi sahil yolu bomboş oluyor.

    bisiklet festivalleri de 4-5 sene önceki kadar çok düzenlenmiyor. bazı festivallerin organizatörleri tamamen bıraktılar. diğer festivallerden bazıları iki senede bir düzenlenir oldu. festivale katılabilmeniz için kamp malzemeleri (minimum çadır, uyku tulumu, mat ve ışıklandırma gibi diğer çevresel birimler) de almanız gerekiyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 01001101 -- 15 Ocak 2020; 14:2:52 >




  • yalnızlıktan korkulmaz,
    parasızlıktan korkulur hajı.

    para var mı arkadaş da kolay karı kız da kolay alayı kolay.
    para yoksa işte o zaman yalnızsın ve başın belada demektir.
  • askere gitmedin mi hala ? askerde geçer o merak etme
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.