Şimdi Ara

Woody Allen Esprileri (kendi derlemem)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
7
Cevap
0
Favori
2.713
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Öncelikle şunu belirtiyim ki, ben bir Woody Allen hayranıyım. Onun düşüncelerine ve esprilerine çok gülerim. Tabii ki o musevi diye ben de öyle olacak değilim. Ki, istesem de olamam. Sadece hayatın bazı saçmalıklarıyla dalga geçme tarzını beğeniyorum. Özellikle de felsefi görüşlerle (bkz: Tanrı Öldü)

    Bu derlemeyi tamamen kendim yaptım. Derlemeyi yaparken Woody Allen'ın "Yan Etkiler", "Evet ama bir lokomotif bunu yapabilir mi bakalım?", "Tüysüz", "Annie Hall" ve "Tanrı" kitaplarından yararlandım. Bazı esprileri de farklı kaynaklardan buldum.

    Hulasa, bu derleme kesinlikle alıntı değildir. Ve alıntı yapmak isteyen arkadaşlar sonuna kaynak olarak "Ferruh Ferman" falan yazsın. (: Başlayalım..

    * Bir adam ekmek kabuğu çalmaktan tutuklanmıştır. "Yalnız kabuğunu seviyorum" diye açıklamada bulunur; ayrıca, yakın zamanlarda kızarmış rostoların sadece uç kısımlarını çalarak birçok et lokantasını korkuya düşüren hırsızın da o olduğu saptanır. Sanık Solomon Entwhistle, mahkemeye çıkartılır, sert bir adam olan yargıç onu beş yıldan on yıla kadar (hangisi önce gelirse) ağır iş cezasına çarptırır. Entwhistle bir zindana kilitlenir ve aydın ceza hukukunun ilk kuralları uyarınca, anahtar yokedilir. Üzgün ama kararlı Entwhistle, özgürlüğe doğru tünel kazmak gibi çetin bir işe girişir. Bir kaşıkla kazarak, cezaevi duvarlarının altından tünel açar, sonra kaşık kaşık Glasgow altından Londra'ya devam eder. Liverpool'da çıkmak üzere durursa da, tüneli daha çok sevdiğini anlar. Londra'ya varır varmaz, Yeni Dünya'ya giden bir yük katarına kaçar olarak biner; orada yeni bir hayata başlamanın düşünü kurmaktadır, bu kez bir kurbağa olarak.

    * "Bir olimpiyat yüzücüsü olmak istiyordum" dedi doktoruna, "ama su üzerinde durmak bir sorundu benim için"

    * Şimdilerde, Balık ve Yabanhayvanları Servisi'nde çalışmaktadır, buradaki görevi sincaplara ispanyolca öğretmektir. Pinchuck kendisini sevenlerce, "yalnızlığı seven, punk, ruh hastası ve elma yanaklı" bir insan olarak tanımlanmıştır. Bir komşusu, "Odasında oturup radyoyla konuşmaktan çok hoşlanır" demiştir. Bir başkası, "Çok sadık olabilir", diye eklemiştir. "Bir keresinde Bayan Monroe buzda kayıp düştüğünde, ona olan sevgisinden o da buzda hayıp düştü".

    * Hayatının en ciddi sorunu her şeyi yanlış yere koymasıdır. Bir keresinde uykuya dalmış, uyandığında yatağı kaybolmuştu.

    * Ocak ayı sonlarında, Entwhistle'ın Mağazası kapılarını son kez kapattı ve Julie Entwhistle, çok sevdiği ailesini alıp, onları Bronx Hayvanat Bahçesi'ne yerleştirdi.

    * Başka gezegenlerde "hayat" derken belirtmek istediğimiz şey, içkili toplantılarda bile toplu halde yaşamayı sevmeyen amino asitlerdir.

    * Saate baktığımı hatırlıyorum. Tam 4.15'ti. Bundan eminim çünkü mutfak saatimiz yirmi yıldır çalışmıyor ve hep o saati gösterir.

    * (Allen'ın rüyası, kendisi ölüm cezasına çarptırılmış Sokrates'tır)
    Agathon: Korkarım karar kötü. Ölüm cezasına çarptırıldın.
    Allen: Ah, senatoda anlaşmazlığa neden olmak beni üzüyor.
    Agathon: Anlaşmazlık çıkmadı. Söz birliği ettiler.

    * (Allen'ın rüyası, devamı, Allen ölümden korkmaya başlamıştır)
    Agathon: Ya ölümün uykuyla bir olduğu lafları?
    Allen: Evet, ama arada fark var; ölünce, biri "herkes kalksın, sabah oldu" diye bağırırsa, terliklerini nulmak bayağı zor olur.

    * Allen: Ölüm varolmamak durumudur. Varolmayan yoktur. O halde ölüm de yoktur. (Sokrates'a hitaben)

    * (Sokrates hapisten çıkmadan önce ibret vermektedir)
    Allen: Ama gitmeden önce küçük bir ibret sunmak istiyorum.
    Simmias: Vay canına, amma hızlı dönüş. Acaba ne yaptıklarının farkındalar mı?
    Allen: Bir grup adam karanlık bir mağarada yaşıyor. Dışarıda güneşin parladığından haberleri yok. Tek bildikleri ışık, hareket edebilmek için sağa sola diktikleri birkaç mumdan geliyor.
    Agathon: Mumları nereden bulmuşlar?
    Allen: Eh, diyelim ki onlarda vardı.
    Agathon: Mağarada yaşıyorlar, ama mumları var, öyle mi? Kulağa doğru gibi gelmiyor.
    Allen: Şuan için kabul edemez misin?
    Agathon: Pekâlâ, pekâlâ, ama sonuca gelelim.
    Allen: Derken günlerden bir gün bu adamlardan biri mağaranın kapısından çıkıyor ve dış dünyayı görüyor.
    Simmias: En berrak haliyle.
    Allen: Evet, en berrak haliyle.
    Agathon: Ve diğerlerine söylemeye çalıştığında onlar inanmıyor.
    Allen: Yo, hayır. Ötekilere söylemiyor.
    Agathon: Söylemiyor mu?
    Allen: Hayır, bir et marketi açıyor, bir dansözle evleniyor, kırk iki yaşına geldiğinde beyin kanamasından ölüyor.

    * Yakın dostum Jacques Modon sık sık evrenin rastlantısallığından söz eder. Varolan her şeyin rastlantı sonucu oluştuğuna inanır, bir tek, sabah kahvaltısı hariç.. onu hizmetçisinin hazırladığından emindir.

    * Tarihin hiçbir çağında insanoğlu önündeki bifteği kesmekten, içinde belki bomba vardır diye bugünkü kadar korkmamıştır.

    * Wollman Patinaj sahasına baktı ve intihar etmeyi düşündü. Alt kat olması çok kötü, diye geçirdi aklından, yoksa hiç düşünmez atlardım.

    * Annem ve babam kırk yıldan fazla beraber oturmuşlardı, ama sadece inat yüzünden.

    * Bir satıcı, sıcak tuzlu-gevrekler satarak caddeden geçiyor. Köpeklerin saldırısına uğrayıp bir ağaca tırmanıyor. Ama ne yazık ki, ağacın tepesinde daha çok köpek var.

    * "Benny! Benny!" Bir anne oğlunu çağırıyor. Benny daha onaltı yaşında ama poliste kaydı var. Yirmialtı yaşında geldiğinde elektrikli sandalyeye gidecek. Otuz yaşında asılacak. Elli yaşında ise kendine bir kurutemizleme dükkanı açacak. Şimdi annesi kahvaltı hazırlıyor, ailesi taze ekmeğe para veremeyecek kadar yoksul olduğundan, reçeli News gazetesine sürüyor.

    * "İnsan eleştirileri ciddiye almalı" diyor. "İlk kısa öyküm bir eleştirmence fena halde suçlanmıştı. Düşündüm ve adam hakkında sert sözler söyledim. Sonra bir gün öyküyü yeniden okudum ve adamın haklı olduğunu anladım. Gerçekten de, derinliği olmayan, kötü kurulmuş bir öyküydü. Bu olayı hiç unutmadım ve yıllar sonra Luftwaffe Londra'yı bombaladığı sırada, eleştirmenin evinin üzerine bir ışık tuttum."

    * İnsan Köleliği Üzerine'ye başlarken elimdeki tek şey "ve" bağlacıydı. İçinde "ve" olan bir öykünün güzel olabileceğini biliyordum.

    * Bir soru cümlesinin sonuna soru işareti koy. Ne kadar etkili olduğuna kendin de şaşacaksın.

    * Artık ağabeyim Morris'le az pişmiş iki yumurta arasındaki farkı anlamaz hale gelince de beni terhis ettiler.

    * Beverly Hills'de bir midyeyle evlenmeye yeltenmekten tutuklandım.

    * Bir keresinde çamaşır kamyonunun arkasına atlayıp sıvışmaya kalktım. Nöbetçiler kuşkulandı, bir tanesi beni sopasıyla dürtükleyip sepetin içinde ne aradığımı sordu. Gözünün içine bakıp "Ben gömleğim" dedim. Pek inanmış görünmedi.

    * Adam dinamit patladığında uyandı ama, ona bütün kazancın Amerikan Çocuk Kulübü'ne gideceğini söyleyince yine uykuya daldı. Akıllılık edip, geride o zamanın Başkanı Franklin D. Roosvelt'in parmak izlerini bıraktım.

    * Tam cam keseceğimi çıkardığım sırada, tavan penceresinden küçük bir serçe girdi ve yere kondu. Tabii alarm çaldı ve sekiz tane devriye arabası geldi. Ben on yıl yedim. Serçeyse yirmi yıldan müebbete. Kuş altı ay geçmeden çıktı, ama gözaltındaydı. Bir yıl sonra Fort Worth'de Haham Morris Klugfein'ı gagalayıp bayıltmaktan tutuklandı.

    * Bir hırsızı evinizi soyarken yakalarsanız paniğe kapılmayın. Unutmayın o da en az sizin kadar korkmuştur. En iyi yöntem onu soymaktır. İlk siz davranın ve hırsızın kol saatiyle cüzdanını aşırın. O zaman, siz kaçarken o yatağınıza girmek zorunda kalır. Bir keresinde bu savunma yoluyla tuzağa düşüp, Don Moins'de altı yıl başka bir adamın karısı ve üç çocuğuyla yaşamak zorunda kaldım.

    * Sokrates'ın yanından geliyorum. Akropolis'te oturup tartıştık. Benim varolmadığımı kanıtladı. Moralim çok bozuk.

    * (hayal ürünü seyirciyle onu yazan yazarın konuşması)
    Kadın: Ben hayal ürünü falan değilim!
    Lorenzo: Özür dilerim hanfendi ama, ne yazık ki öylesiniz.
    Kadın: İyi ama, benim Harward'da okuyan bir oğlum var.
    Lorenzo: Oğlunuzu da ben yazdım. Yani o da hayal ürünü. Yalnızca hayal ürünü değil, aynı zamanda eşcinsel.

    * (tanrı makinesi kırılmıştır)
    Diabetes: Tanrım.. Tanrım? Tanrım? Tanrım, iyi misin? Burada doktor var mı acaba?
    Doktor: Ben doktorum.
    Trichinosis: Makine ayvayı yemiş.
    Hepatitis: Şşşt. Çık dışarı, oyunu berbat ediyorsun.
    Diabetes: Tanrı öldü. (Nietzsche'ye hitaben)
    Doktor: Sigortalı mıydı?

    Şimdilik bu kadar.. Yazamadığım bir kaç şey daha var, yakında onları da eklerim..
    Daha ayrıntılı, daha düzenli bir şekilde okumak isteyenler aşağıdan Word dosyası halindeki derlememi indirebilirler.

    Linkler: (kolaylık olsun diye iki siteye yükledim)
    http://rapid share.com/files/275288110/Woody_Allen_Derlemesi.doc.html
    http://www.mega upload.com/?d=5SYF8CRR
    (rapid ile share, mega ile upload arasındaki boşlukları siliniz)

    Kaynak: Ben, kendim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ferruh Ferman -- 4 Eylül 2009; 17:09:50 >







  • quote:


    * Yakın dostum Jacques Modon sık sık evrenin rastlantısallığından söz eder. Varolan her şeyin rastlantı sonucu oluştuğuna inanır, bir tek, sabah kahvaltısı hariç.. onu hizmetçisinin hazırladığından emindir.


    quote:


    * Sokrates'ın yanından geliyorum. Akropolis'te oturup tartıştık. Benim varolmadığımı kanıtladı. Moralim çok bozuk.


    quote:


    * Bir hırsızı evinizi soyarken yakalarsanız paniğe kapılmayın. Unutmayın o da en az sizin kadar korkmuştur. En iyi yöntem onu soymaktır. İlk siz davranın ve hırsızın kol saatiyle cüzdanını aşırın. O zaman, siz kaçarken o yatağınıza girmek zorunda kalır. Bir keresinde bu savunma yoluyla tuzağa düşüp, Don Moins'de altı yıl başka bir adamın karısı ve üç çocuğuyla yaşamak zorunda kaldım.




    Düzeltme: Mesaj sayım 333 ü görmüş.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi El-Harezmi -- 4 Eylül 2009; 1:14:28 >




  • Aralarda bunlar gibi espriler var.
    Not: Böyle konular pek rağbet görmüyor forumlarda. Oysa o kadar uğraştım.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ferruh Ferman

    Aralarda bunlar gibi espriler var.
    Not: Böyle konular pek rağbet görmüyor forumlarda. Oysa o kadar uğraştım.

    Uğraşmışsın bizim teşekkürler ama konuya şöyle bir bakınca gözüm korktu 4-5 madde okuyabildim anca
  • Hepsini okudum, beğendiklerimde var, ama tarzı biraz garip geldi.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: No Şuga

    Hepsini okudum, beğendiklerimde var, ama tarzı biraz garip geldi.

    +1
  • Garipten kasıt nedir? Chuck Plahniuk da güzeldir, yakında onu da bu hale getireceğim. Bu kadar uzun olmaz ama, merak etmeyin.
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.