Şimdi Ara

Türk Dış Politikası Gündemi - OCAK 2021 (90. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
2.714
Cevap
33
Favori
124.214
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
11 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 8889909192
Sayfaya Git
Git
sonraki

Türk Dış Politikası Gündemi - OCAK 2021


(En Son Oy Tarihi: 22.8.2023)
Giriş
Mesaj
  • BlackGhost12 kullanıcısına yanıt

    o nükleer silahlarla birbirlerinin başını yiyecekler İnşallah

  • Türkiye'nin Yunanistan ile ön gorusmelerden çekildiği konusunda bilgiler geliyor.


    Yunan heyete "boş yere Ankara'ya gelmeyin" mesajı gitmiş.


    muhtemelen yunanistan-mısır anlaşması ve adalar konusundaki yunan tarafının tutumu böyle bir karar aldırdı ankaraya.aslında yunanistan bu anlaşmayı yapmadan önce ankara ile konuşsa iyi olurdu,diyalog her zaman gözetilmeli ama yunanlılar ortak noktalarda anlaşma yapmak istemiyor ve türkiyeyi sahil şeritlerine mahkum etmek istiyorsada çok fazla yapacak bişey yok.

  • Vatikanli Mumin kullanıcısına yanıt

    Pasif kalalım ya da taviz verelim demiyorum.Dış politikanın ne kadar başarısız idare edildiğini anlatmak istiyorum.


    Mesela Atatürk'ü örnek göstermişsiniz.Atatürk dönemi dış politikaya bakarsanız başarıdan başarıya koşulduğunu görürsünüz.Bu başarılardan birkaç örnek vermem gerekirse;

    1-1925 yılında imzalanan Ankara anlaşması.Bu anlaşma ile Türkiye Musul-Kerkük vilayetlerinin İngiliz mandası olan Irak yönetiminde kalmasını kabul ediyordu.Ancak bu durum sadece Irak hükümeti ile sınırlıydı.Eğer bölgeden Irak hükümeti çekilecekse bölgeye Türkiye'nin müdahale hakkı vardı.Örneğin Barzani 2017'de K.Irakta bağımsızlık referandumu yapınca Türkiye 1925 yılındaki anlaşmayı öne koyarak olası bir bölünme durumunda bölgeye müdahale edeceğini ilan etmişti.

    2-1934 yılında imzalanan Balkan Antantı.Bu anlaşma ile Türkiye Balkan sınırlarını güvence altına alıyordu

    3-1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi.Bu sözleşme ile Türkiye Lozanda taviz verdiği boğazlar konusunda tam hakimiyet sağlıyordu.

    4-1937 Sadabat Paktı ile Güney sınırlarımız güven altına alınıyordu.

    5-1939 Hatay'ın anavatana barış yolu ile katılması belkide Atatürk'ün son dönemlerinde kazanmış olduğu en büyük dış politika başarısıdır.


    Gördüğünüz üzere yukarda saydığım anlaşmalar akıllıca dış politika izlenerek kazanılmış kazanımlar.Özellikle Montrö boğazlar sözleşmesi ile boğazlar üzerinde tam hakimiyet sağlanmış ve Hatay'ın 1939'da anavatana barış yoluyla katılması dış politikanın iyi idare edilmesi durumunda nelerin elde edilebileceğini göstermesi açısından önemlidir.


    Şimdi isterseniz 2002 sonrası dış politikaya bakalım;

    1-Türkiye için önemli olan Irakın siyasi bütünlüğü 2003 yılında Amerikanın yapmış olduğu işgale bizzat destek verilerek yok edilmiş olundu.Dahası K.Irakta bölgesel özerk bir Kürt yönetiminin kurulmasına seyirci kalındığı gibi kurulan Kürt özerkliği ile ilişkileri Bağdat'a rağmen geliştirildi.Hatta Bağdat'ı dışlayarak Erbil'e sanki bağımsız hükümetmiş gibi ikili anlaşmalar yapmaktan çekinilmedi.

    2-2002 yılında neredeyse çökme durumunda olan pkk terörüne karşı yumuşamaya gidildi.Bölgedeki OHAL kaldırıldı.Kanunlarda yapılan değişikliklerle askerin ve polisin insiyatif alıp operasyon yapmasının önüne geçildi.Peşinden gelen açılım süreci ile bölgede Kürt milliyetçiliği tavan yaptı.Bu durum 2008-2015 yılları arasında kesintisiz devam etti.Dahası pkk ile mücadele eden asker,polis,hakim,savcı kim varsa malum bir cemaatin kumpas davaları ile devletten tasfiye edildi.Böylece Pkk'nın bölgede militan toplaması ve otoritesini kabul ettirmesi kolay oldu.Durumun ne kadar tehlikeli hale geldiği 2015'te sona eren açılım süreci sonrasında bölgede yaşanılan çok şiddetli çatışmalarla kendini gösterdi.Öyle ki Polis bazı şehirlerde Pkk karşısında yetersiz kalmış bunun üzerine şehirlere doğrudan TSK girmek zorunda kalmıştı.

    3-2011 yılında ilişkilerin geliştiği Suriye ile anlam verilmez şekilde düşman olundu.Gerekçe olarakta Esad'ın diktatör olduğu söylendi.Halbuki Esad 2000 yılından beri Suriye yönetimindeydi.Dahası Türkiye ile ilişkilere önem veriyordu.Bu nedenledir ki iki ülkenin bakanlar kurulu tek bir ülkeymiş gibi aynı anda beraber toplanmış,iki ülke arasındaki mayınlı arazilerin temizlenip bu arazilerin Türk-Suriyeli köylüler arasında tarıma açılması düşünülmüş,iki ülke arasında vizelerin kaldırılması çalışmaları başlamıştı.İlişkilerin bu denli iyi olduğu Suriye ile ne olduysa 2011 yılında aniden düşman olunmuş ''Kardeş Esad'' yerine 'Katil Esed' söylemleri gündemi doldurur olmuştu.Suriyedeki iç savaşın çıkması ile İsrail Suriyeden daha önce işgal ettiği Golan Tepelerini ilhak ettiğini ilan etmiş ancak Şam yönetimi içerdeki savaşla uğraştığı için bu ilhakı sadece kınamakla yetinmişti.Dahası Türkiye'nin sınırları çeşitli terör örgütlerinin cirit attığı bir yer olmuş ve Pkk'nın Suriye kolu olan YPG bu karmaşadan faydalanarak kısa sürede büyümüş,Batı kamuoyunda 'Özgürlük savaşçıları' olarak reklamı yapılmış ve İŞİD'in etnik temizlik yaptığı yerleri kolayca ele geçirerek Suriye'nin çok büyük bir kısmını kontrol altına almayı başarmıştı.Böylece Türkiye'nin de taraf olduğu iç savaş sonucunda pkk Suriye'nin büyük bir kısmını kontrol eder hale gelmiş bu duruma engel olabilmek için Türkiye hem Afrin hem de Barış Pınarı harekatları yapmışsa da bölgedeki terör örgütü varlığı Amerika'nın koruyuculuğu altında sürmeye devam etmiştir ve ne yazık ki Amerika bölgede olduğu sürece devam edecekmiş gibi de görünüyor.Terör örgütleri dışında Güney sınırlarımızda Amerikan ve Rus askerli varlığı da konuşlanmış durumda.Dahası iç savaştan kaçan milyonlarca arap Türkiye'ye alınmış ve sırf Avrupadan para alabilmek için ülkemize gelen bu sığınmacıların Avrupaya geçisine izin verilmemiş akabinde ülkemizde beş milyona yakın yeni bir etnik grubun oluşması göz göre göre gerçekleşmiştir.Suriyeliler dışında ülkemiz Avrupaya geçmek isteyen Afganlılar,Pakistanlılar,İranlılar,Iraklılar tarafından da adeta istilaya uğramış ancak bunlarda Suriyelilere yapıldığı gibi Avrupaya geçişleri Türkiye tarafından engellenerek ülkemizde kalmalarına neden olunmuştur.

    4-Mısır'da Mursi darbeciler tarafından devrildikten sonra tüm Dünya yeni rejim ile anlaşırken Türkiye kendi çıkarlarını geri plana iterek Mursiyi şahsi olarak sahiplenmiş ve yeni Mısır yönetimi ile düşman olmayı kabullenmiş durumda.

    5-İsrail ile olan ilişkiler sırf Filistin yüzünden çöpe atılmış ve orta doğunun en önemli devleti konumunda olan İsrail ile ilişkiler alt seviyelere indirilmiş halde.


    Görüleceği üzere Türkiye bugünleri ne yazık ki kendi eliyle yaratmış durumda.Irak'ın işgaline sonuna kadar direnmesi gerekirken işgale destek vermiş,bununla yetinmemiş K.Irakta kurulan Kürt özerkliği ile ilişkileri Bağdat'a rağmen geliştirmiş,dahası yurt içinde çökme durumuna gelen pkk'ya karşı yumuşamaya gidilmiş,açılım süreci yapılmış ve bölgede Kürt milliyetçiliğinin güçlenmesine neden olunmuş,malum kumpas davalar ile devlette vatanı için çalışanlar uyduruk delillerle tasfiye edilmiş,2011 yılında ilişkilerin mükemmel olduğu Suriye rejimi ile yok pahasına düşman olunmuş,sınırlarımızın terör örgütleri tarafından kontrol edilmesine uzun bir dönem tepkisiz kalınmış,YPG'nin lideri defalarca Ankarada kırmızı halılarla karşılanmış akabinde Ypg'nin Suriye'nin büyük bir kısmını ele geçirmesine mani olunamamış,Suriye iç savaşı ile ülkemize gelen sığınmacıların Avrupaya geçişleri bizzat devlet tarafından engellenmiş böylece ülkemizde adeta yeni bir etnik grubun doğmasına seyirci kalınmış...İşte size 18 yıllık yönetimin dış politika faciaları...


    Şuan ki Mavi Vatan politikası da zamanla kumpas davalarla içeri atılanlar tarafından geliştirildiğini hatırlatırım.Libya ve Türkiye arasında imzalanan anlaşmada bu insanların eseri.Dahası son zamanlarda Mavi Vatan için varını yoğunu ortaya koyanların yine malum cemaatin uyduruk iddiaları ile istifa ettirildiği de unutulmamalı..Kısacası şuan ki dış politikada Türkiye'nin lehine olan tek girişim Mavi vatan politikasıdır.Lakin Mavi Vatan politikasını yapan askerlerin tümü Mısır,İsrail ve Suriye ile düşmanlığın bitirilip bu ülkelerle anlaşmalar yapılmasının zaruri olduğunu belirtiyorlar.Yani Mavi Vatan politikasının işleyebilmesi için sahada hem Türk donanması hem de uluslararası anlaşmaların yapılması lazım.Biz şuan sadece donanmamızı bölgede tutarak Mavi Vatan doktrinini gerçekleştirmeye çalışıyoruz ancak bu durum ne zamana kadar böyle devam edecek?Yunanistan bölgeye donanmasını göndermeden çevremizde bizim düşman olduğumuz tüm devletlerle anlaşırken,bize karşı bir askeri ittifak kurmaya çalışırken biz neden bunlara seyirci kalıyoruz?Dış politika böyle yapılmaz.Nitekim bu anlaşılmaz burnu havada olan dış politika anlayışı yüzünden Türkiye hem içerde hem de dışarda bekaa sorunlarıyla karşılaşıyor.Mısır ile anlaşma şansını kaybetmiş durumdayız.Aynı şansı İsrail,Lübnan ve Suriye ile kaybetmeden önce biran önce bu devletlerle lehimize anlaşmalar yapmak zorundayız.Aksi halde diplomasi masasında adım adım Akdenizi kaybedeceğiz...




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Long Nightt -- 7 Ağustos 2020; 3:13:49 >




  • Uluslararası ilişkileri iç siyasete alet ederseniz böyle olur işte. AKP dönemi nasıl ülke yönetilemez diye ders olarak okutulacak ileride.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Konu uzun zamandır ölü iken forumdaki zevat konuya kör iken ne zaman ki kendilerince algı yapabilecekleri bir olay oldu

    Konu uçmaya başladı.

    Sadece şu durum bu buradakilerin cibiliyetini net gösteriyor

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Dış politikada bir tane düzgün hamlemiz yok biyle bir beceriksizlik olabilir mi

    Ya bütün komşularımızla aramız nasil bozuk olabilir, ya hem ekonomi hem dis politika yerlerde ama ekranlarda haftalardır Ayasofya, Muharrem ince , İst sözleşmesi(konuşulmalı ama bu sözleşmenin uygulanması lazım önce kaldirilmayack zaten)

    Bu gündemler ne ya ulan bugün açtım cnni haberturku Muharrem ince Ayasofya Meral Akşener konuşuluyor

    Türk ekonomisi battı batiyorrr alooo ekonomi konuşun ekonomi

    Ama aman talimat gitmiştir size aman toz kondurmayin

    Yokmuş gibi davraninca yok olmuyor haberiniz olsun

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Long Nightt

    Pasif kalalım ya da taviz verelim demiyorum.Dış politikanın ne kadar başarısız idare edildiğini anlatmak istiyorum.


    Mesela Atatürk'ü örnek göstermişsiniz.Atatürk dönemi dış politikaya bakarsanız başarıdan başarıya koşulduğunu görürsünüz.Bu başarılardan birkaç örnek vermem gerekirse;

    1-1925 yılında imzalanan Ankara anlaşması.Bu anlaşma ile Türkiye Musul-Kerkük vilayetlerinin İngiliz mandası olan Irak yönetiminde kalmasını kabul ediyordu.Ancak bu durum sadece Irak hükümeti ile sınırlıydı.Eğer bölgeden Irak hükümeti çekilecekse bölgeye Türkiye'nin müdahale hakkı vardı.Örneğin Barzani 2017'de K.Irakta bağımsızlık referandumu yapınca Türkiye 1925 yılındaki anlaşmayı öne koyarak olası bir bölünme durumunda bölgeye müdahale edeceğini ilan etmişti.

    2-1934 yılında imzalanan Balkan Antantı.Bu anlaşma ile Türkiye Balkan sınırlarını güvence altına alıyordu

    3-1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi.Bu sözleşme ile Türkiye Lozanda taviz verdiği boğazlar konusunda tam hakimiyet sağlıyordu.

    4-1937 Sadabat Paktı ile Güney sınırlarımız güven altına alınıyordu.

    5-1939 Hatay'ın anavatana barış yolu ile katılması belkide Atatürk'ün son dönemlerinde kazanmış olduğu en büyük dış politika başarısıdır.


    Gördüğünüz üzere yukarda saydığım anlaşmalar akıllıca dış politika izlenerek kazanılmış kazanımlar.Özellikle Montrö boğazlar sözleşmesi ile boğazlar üzerinde tam hakimiyet sağlanmış ve Hatay'ın 1939'da anavatana barış yoluyla katılması dış politikanın iyi idare edilmesi durumunda nelerin elde edilebileceğini göstermesi açısından önemlidir.


    Şimdi isterseniz 2002 sonrası dış politikaya bakalım;

    1-Türkiye için önemli olan Irakın siyasi bütünlüğü 2003 yılında Amerikanın yapmış olduğu işgale bizzat destek verilerek yok edilmiş olundu.Dahası K.Irakta bölgesel özerk bir Kürt yönetiminin kurulmasına seyirci kalındığı gibi kurulan Kürt özerkliği ile ilişkileri Bağdat'a rağmen geliştirildi.Hatta Bağdat'ı dışlayarak Erbil'e sanki bağımsız hükümetmiş gibi ikili anlaşmalar yapmaktan çekinilmedi.

    2-2002 yılında neredeyse çökme durumunda olan pkk terörüne karşı yumuşamaya gidildi.Bölgedeki OHAL kaldırıldı.Kanunlarda yapılan değişikliklerle askerin ve polisin insiyatif alıp operasyon yapmasının önüne geçildi.Peşinden gelen açılım süreci ile bölgede Kürt milliyetçiliği tavan yaptı.Bu durum 2008-2015 yılları arasında kesintisiz devam etti.Dahası pkk ile mücadele eden asker,polis,hakim,savcı kim varsa malum bir cemaatin kumpas davaları ile devletten tasfiye edildi.Böylece Pkk'nın bölgede militan toplaması ve otoritesini kabul ettirmesi kolay oldu.Durumun ne kadar tehlikeli hale geldiği 2015'te sona eren açılım süreci sonrasında bölgede yaşanılan çok şiddetli çatışmalarla kendini gösterdi.Öyle ki Polis bazı şehirlerde Pkk karşısında yetersiz kalmış bunun üzerine şehirlere doğrudan TSK girmek zorunda kalmıştı.

    3-2011 yılında ilişkilerin geliştiği Suriye ile anlam verilmez şekilde düşman olundu.Gerekçe olarakta Esad'ın diktatör olduğu söylendi.Halbuki Esad 2000 yılından beri Suriye yönetimindeydi.Dahası Türkiye ile ilişkilere önem veriyordu.Bu nedenledir ki iki ülkenin bakanlar kurulu tek bir ülkeymiş gibi aynı anda beraber toplanmış,iki ülke arasındaki mayınlı arazilerin temizlenip bu arazilerin Türk-Suriyeli köylüler arasında tarıma açılması düşünülmüş,iki ülke arasında vizelerin kaldırılması çalışmaları başlamıştı.İlişkilerin bu denli iyi olduğu Suriye ile ne olduysa 2011 yılında aniden düşman olunmuş ''Kardeş Esad'' yerine 'Katil Esed' söylemleri gündemi doldurur olmuştu.Suriyedeki iç savaşın çıkması ile İsrail Suriyeden daha önce işgal ettiği Golan Tepelerini ilhak ettiğini ilan etmiş ancak Şam yönetimi içerdeki savaşla uğraştığı için bu ilhakı sadece kınamakla yetinmişti.Dahası Türkiye'nin sınırları çeşitli terör örgütlerinin cirit attığı bir yer olmuş ve Pkk'nın Suriye kolu olan YPG bu karmaşadan faydalanarak kısa sürede büyümüş,Batı kamuoyunda 'Özgürlük savaşçıları' olarak reklamı yapılmış ve İŞİD'in etnik temizlik yaptığı yerleri kolayca ele geçirerek Suriye'nin çok büyük bir kısmını kontrol altına almayı başarmıştı.Böylece Türkiye'nin de taraf olduğu iç savaş sonucunda pkk Suriye'nin büyük bir kısmını kontrol eder hale gelmiş bu duruma engel olabilmek için Türkiye hem Afrin hem de Barış Pınarı harekatları yapmışsa da bölgedeki terör örgütü varlığı Amerika'nın koruyuculuğu altında sürmeye devam etmiştir ve ne yazık ki Amerika bölgede olduğu sürece devam edecekmiş gibi de görünüyor.Terör örgütleri dışında Güney sınırlarımızda Amerikan ve Rus askerli varlığı da konuşlanmış durumda.Dahası iç savaştan kaçan milyonlarca arap Türkiye'ye alınmış ve sırf Avrupadan para alabilmek için ülkemize gelen bu sığınmacıların Avrupaya geçisine izin verilmemiş akabinde ülkemizde beş milyona yakın yeni bir etnik grubun oluşması göz göre göre gerçekleşmiştir.Suriyeliler dışında ülkemiz Avrupaya geçmek isteyen Afganlılar,Pakistanlılar,İranlılar,Iraklılar tarafından da adeta istilaya uğramış ancak bunlarda Suriyelilere yapıldığı gibi Avrupaya geçişleri Türkiye tarafından engellenerek ülkemizde kalmalarına neden olunmuştur.

    4-Mısır'da Mursi darbeciler tarafından devrildikten sonra tüm Dünya yeni rejim ile anlaşırken Türkiye kendi çıkarlarını geri plana iterek Mursiyi şahsi olarak sahiplenmiş ve yeni Mısır yönetimi ile düşman olmayı kabullenmiş durumda.

    5-İsrail ile olan ilişkiler sırf Filistin yüzünden çöpe atılmış ve orta doğunun en önemli devleti konumunda olan İsrail ile ilişkiler alt seviyelere indirilmiş halde.


    Görüleceği üzere Türkiye bugünleri ne yazık ki kendi eliyle yaratmış durumda.Irak'ın işgaline sonuna kadar direnmesi gerekirken işgale destek vermiş,bununla yetinmemiş K.Irakta kurulan Kürt özerkliği ile ilişkileri Bağdat'a rağmen geliştirmiş,dahası yurt içinde çökme durumuna gelen pkk'ya karşı yumuşamaya gidilmiş,açılım süreci yapılmış ve bölgede Kürt milliyetçiliğinin güçlenmesine neden olunmuş,malum kumpas davalar ile devlette vatanı için çalışanlar uyduruk delillerle tasfiye edilmiş,2011 yılında ilişkilerin mükemmel olduğu Suriye rejimi ile yok pahasına düşman olunmuş,sınırlarımızın terör örgütleri tarafından kontrol edilmesine uzun bir dönem tepkisiz kalınmış,YPG'nin lideri defalarca Ankarada kırmızı halılarla karşılanmış akabinde Ypg'nin Suriye'nin büyük bir kısmını ele geçirmesine mani olunamamış,Suriye iç savaşı ile ülkemize gelen sığınmacıların Avrupaya geçişleri bizzat devlet tarafından engellenmiş böylece ülkemizde adeta yeni bir etnik grubun doğmasına seyirci kalınmış...İşte size 18 yıllık yönetimin dış politika faciaları...


    Şuan ki Mavi Vatan politikası da zamanla kumpas davalarla içeri atılanlar tarafından geliştirildiğini hatırlatırım.Libya ve Türkiye arasında imzalanan anlaşmada bu insanların eseri.Dahası son zamanlarda Mavi Vatan için varını yoğunu ortaya koyanların yine malum cemaatin uyduruk iddiaları ile istifa ettirildiği de unutulmamalı..Kısacası şuan ki dış politikada Türkiye'nin lehine olan tek girişim Mavi vatan politikasıdır.Lakin Mavi Vatan politikasını yapan askerlerin tümü Mısır,İsrail ve Suriye ile düşmanlığın bitirilip bu ülkelerle anlaşmalar yapılmasının zaruri olduğunu belirtiyorlar.Yani Mavi Vatan politikasının işleyebilmesi için sahada hem Türk donanması hem de uluslararası anlaşmaların yapılması lazım.Biz şuan sadece donanmamızı bölgede tutarak Mavi Vatan doktrinini gerçekleştirmeye çalışıyoruz ancak bu durum ne zamana kadar böyle devam edecek?Yunanistan bölgeye donanmasını göndermeden çevremizde bizim düşman olduğumuz tüm devletlerle anlaşırken,bize karşı bir askeri ittifak kurmaya çalışırken biz neden bunlara seyirci kalıyoruz?Dış politika böyle yapılmaz.Nitekim bu anlaşılmaz burnu havada olan dış politika anlayışı yüzünden Türkiye hem içerde hem de dışarda bekaa sorunlarıyla karşılaşıyor.Mısır ile anlaşma şansını kaybetmiş durumdayız.Aynı şansı İsrail,Lübnan ve Suriye ile kaybetmeden önce biran önce bu devletlerle lehimize anlaşmalar yapmak zorundayız.Aksi halde diplomasi masasında adım adım Akdenizi kaybedeceğiz...

    Müthiş müthiş şunları her yerde bastırıp herkesin gözüne sokmak lazım ama bizim halkımız katiyen egitilmez olduğu için boşa konusuyoruz


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Andres Escobar

    Dış politikada bir tane düzgün hamlemiz yok biyle bir beceriksizlik olabilir mi

    Ya bütün komşularımızla aramız nasil bozuk olabilir, ya hem ekonomi hem dis politika yerlerde ama ekranlarda haftalardır Ayasofya, Muharrem ince , İst sözleşmesi(konuşulmalı ama bu sözleşmenin uygulanması lazım önce kaldirilmayack zaten)

    Bu gündemler ne ya ulan bugün açtım cnni haberturku Muharrem ince Ayasofya Meral Akşener konuşuluyor

    Türk ekonomisi battı batiyorrr alooo ekonomi konuşun ekonomi

    Ama aman talimat gitmiştir size aman toz kondurmayin

    Yokmuş gibi davraninca yok olmuyor haberiniz olsun

    "Ya bütün komşularımızla aramız nasil bozuk olabilir?" sorusunu ancak Türkiye'nin komşularını bilmeyecek kadar cahil bir insan kurabilir. Sana göre Türkiye'nin komşuları sadece Yunanistan ve Suriye olmalı. Bir tanesi ile aramızın iyi olması için Akdeniz'e ayağımızı bile sokmamız gerekiyor. Diğerini memnun etmek için ülkeyi bölmemiz gerekiyor. Bu iki ülke ile aramız hiç bir zaman düzelmez umarım.





  • quote:

    Orijinalden alıntı: yaman01

    "Ya bütün komşularımızla aramız nasil bozuk olabilir?" sorusunu ancak Türkiye'nin komşularını bilmeyecek kadar cahil bir insan kurabilir. Sana göre Türkiye'nin komşuları sadece Yunanistan ve Suriye olmalı. Bir tanesi ile aramızın iyi olması için Akdeniz'e ayağımızı bile sokmamız gerekiyor. Diğerini memnun etmek için ülkeyi bölmemiz gerekiyor. Bu iki ülke ile aramız hiç bir zaman düzelmez umarım.



    Alıntıları Göster

    Al işte bu kadar sığ bir düşünce olabilir anca sizin gibi kafalar Türkiye'yi Amerika Çin Almanya ile karşılaştırıyor


    Aynen Türkiye kardeşim bu seviyelerde çok iyiyiz her konuda ekonomimiz ucuyor tamam çok güçlüyüz herkes ağzımıza bakıyor mesela Fetonun Ordu imamı dedikleri rahibi Tayyip babamız trumpin iki lafına uçağına bindirip gönderdi mesela o kadar güçlüyüz


    Bu sadece verdiğim çok çok çok küçük bir örnek


    Uyanın aloooo kendiniz dev aynasında görmekten bikmadiniz mi


    Deniz bitti geçmiş olsun kaçan kaçsın kalanlarda eğer mamalı değilse yandaş değilse geçmiş olsun herkes cebini doldurdu çünkü olan halka olacak


    Önümüzdeki sonbahar bu ülkede neler olacak gorecegiz bak Ağustos başındayız hafiften başladık sürece




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Andres Escobar -- 7 Ağustos 2020; 2:44:36 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • yaman01 Y kullanıcısına yanıt

    Herkes bize düşman masalı sıkmadı mı artık ya. Bizim nesil bunlarla büyüdü yenilere de aynısını kaktırmaya çalışıyorsunuz.

    Bulgaristanla aranın iyi olması için akdeniz meselesi geçerli değil. Gürcistanda ve iranda öyle.

    Sürekli hayali düşmanlar icat edip durmayın. Önceden de açlıktan nefesi kokan ermenileri abartır dururdunuz. İran ve ırak bu ülkeyi bölmek istiyorlardı sanki.

  • Irak meselesini 2000 lerden okuyup nereye varacaksın? Bunun öncesi yok mu? Biraz geriye git bakalım özal zamanında genel kurmay başkanı necip torumtay in neden istifa ettiğini oku.


    Biz o dönemlerden ıraktaki gelişmelere karşı kendimizi dışladık. Bunun en büyük musebbibllerinden birisi de bu necip torumtaydir. Özal musul ve kerkuge girmek istediğinde ayak diretip istifa eden birisidir.


    2000 lerde irak savaşında da yine elimize gelen fırsatı teptik. O dönem abd askerlerinin iraka Türkiye üzerinden girme durumu vardı ve mecliste muhalefet ve bir grup o dönemin akp m.vekillerinin red oylarıyla reddedildi. O dönem Tayyip Erdoğan geçmesini istemişti. Ama o dönem başbakan gül dü. Tayyip Erdoğan Meclis dışındaydı. Onaylayın demesine rağmen onaylanmadı. Ve biz kendi elimizle ırakta bir varolma şansını masaya oturma şansını kaybettik. Bununla alakalı yüzlerce yazı var. Açıp okumani tavsiye ederim. Biz keşke o vakitler o tezkereyi kabul etseydik. Şu an ırakta çok farklı bir pozisyonda olabilirdik. Neyse dediğim gibi bunla.alakali bir sürü yazı var. Daha iyi anlatan durumu.


    Diğer husus. 2011 arap baharından sonra ortadoğu tamamen değişti. Daha doğrusu büyük bir plan işleme aktif edildi. Libya mısır sonrasında suriye. Biz suriye ile ilişkileri özellikle apo köpeğinin suriyeden atılmasından sonra geliştirmeye başladık ve bu olaylardan önce de tarihte olmadığı kadar iyi ilişkiler vardı. Karşılıklı ziyaretler anlaşmalar v.s. Ama sonrasında oluşan durum bizi bir karar verme noktasına getirdi. Ya her şeye kör sağır olup sesimiz sedamız çıkmayacaktı yada dibimizde yapılan planlara kendi çıkarlarımız ölçüsünde dahil olacaktık.


    Irakta izledik. Hiç bir şeye karışmadık ve sonrasında hiç te istemediğimiz bir durum ortaya çıktı..suriyede de aynı hatayı yapamazdık. Yapmadık ta. Müdahil olduk. Olmak zorundaydık. Tabi kolay değil. Uğraştığın ülkeler var. Verilip tutulmayan sözler var. Oluşan göçmen sorunu var. Içeride o dönemler hükumetin içeri ile uğraşmasınıa dışarıya elini uzatamamsina sebeb olan gezi 17 25 aralık 15 temmuz gibi büyük olaylar var. Bütün bunlara rağmen yine de mücadelemizi verdik veriyoruz.


    Peki ya banane deseydik ne olurdu ? Acaba düşündün mü? Aynı ırakta olduğu gibi misal. Ne olacaktı ? Madem yanlış diyorsun doğru olan neymiş bizde öğrenelim yazda.


    Mısır olayına gelince. Neymiş Mursi yi neden sahiplenmişiz sisi ile aramız neden kötü olmuş. Iyi olsaydı ne olacaktı? Bizimle mi meb imzalayacakti ? Bunun olma ihtimali %1 olsa haklisin derim derim de bunun olma ihtimali sıfır. Ilk olarak şunu anlayin artık. Sisi denilen mahlukat sadece bir kukla. Arka planda bu mahlukati oraya getirenler ne derse onu yapar bu. Arka planda da israil var bunu görün bir sefer görün. Israil en başından beri doğu akdenizde Türkiye 'yi dışlamak için türlü hinlikler yapan bir devlet. Bizle oturup anlaşmasına he derler mi sanıyorsunuz.


    Ayrıca biz ne kadar iyi olsak olalım libyaya girdigimiz an yine kötü olacaktık. Değişen bir şey yok yani.


    Velhasıl kelam. Türkiye doğu akdenizde elinden geleni fazlasıyla yapmaya çalışıyor. Işimiz zor çünkü kimse bizi istemiyor. Mesele düşmanlık ta değil mesele çıkar. Çünkü eğer Türkye dahil olur ise yaptıkları plan çöp oluyor ayrıca Türkiye nin ciddi şekilde bölgedeki kaybaklardaan faydalanması anlamına geliyor. 100 trilyon dolarlık rezerv den söz.edilen yerde bunun 5 milyonu 'nu biz alsak ne.olur.dusun bakalım. Sade bir örnek.


    Onun için ülkenizi eleştirip durmayın. Azıcık destek verin azıcık. Ayrıca kurtuluş olarak gördüğünüz muhalefetin bu konulara nasıl baktığını da hatırlatayım.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Vanished Man

    Herkes bize düşman masalı sıkmadı mı artık ya. Bizim nesil bunlarla büyüdü yenilere de aynısını kaktırmaya çalışıyorsunuz.

    Bulgaristanla aranın iyi olması için akdeniz meselesi geçerli değil. Gürcistanda ve iranda öyle.

    Sürekli hayali düşmanlar icat edip durmayın. Önceden de açlıktan nefesi kokan ermenileri abartır dururdunuz. İran ve ırak bu ülkeyi bölmek istiyorlardı sanki.

    Sana kim ne kaktırdı bilmiyorum fakat baya iyi kaktırmış ki olmayan bir Türkiye'de yaşadığını sanıyorsun.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi yaman01 -- 7 Ağustos 2020; 3:15:51 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Andres Escobar

    Al işte bu kadar sığ bir düşünce olabilir anca sizin gibi kafalar Türkiye'yi Amerika Çin Almanya ile karşılaştırıyor


    Aynen Türkiye kardeşim bu seviyelerde çok iyiyiz her konuda ekonomimiz ucuyor tamam çok güçlüyüz herkes ağzımıza bakıyor mesela Fetonun Ordu imamı dedikleri rahibi Tayyip babamız trumpin iki lafına uçağına bindirip gönderdi mesela o kadar güçlüyüz


    Bu sadece verdiğim çok çok çok küçük bir örnek


    Uyanın aloooo kendiniz dev aynasında görmekten bikmadiniz mi


    Deniz bitti geçmiş olsun kaçan kaçsın kalanlarda eğer mamalı değilse yandaş değilse geçmiş olsun herkes cebini doldurdu çünkü olan halka olacak


    Önümüzdeki sonbahar bu ülkede neler olacak gorecegiz bak Ağustos başındayız hafiften başladık sürece



    Alıntıları Göster

    Uyanması gereken sensin. Madem şikayetin var hakkını forum köşelerinde arama. Burada kimse sana hakkını vermez. Çık sokağa sokakta ara hakkını fakat o kadar yürek yok işte. Sokakta iki kişi yan baksa sizden iyi müslüman/milliyetçi olmaz. Anca forumdaki ergenleri gazlarsınız.





  • quote:

    Orijinalden alıntı: yaman01

    Sana kim ne kaktırdı bilmiyorum fakat baya iyi kaktırmış ki olmayan bir Türkiye'de yaşadığını sanıyorsun.



    Alıntıları Göster

    Düşün yakamızdan be. Bu yükü sen çek o zaman kıytırık politikaların yüzünden bana zarar ettirme. Yok tüm herkes düşmanmış yok bilmem neymiş. Sen sadece siyasetçi borazanlığı yapıyorsun önceden insanları kekliyordunuz bunu yedirecek kimseyi bulamazsın.İktidarda başkası olsa en azılı muhalif olurdun. Dandik siyasal islamcı zihniyetin senin olsun benim için zerre kıymeti yok. Çok meraklıysanız bu işin maddi yükünü kendiniz çekin tabi konu para olunca alayınız kaçar.

    Yok herkes düşmanmış yok akdenize girmezmişiz he he öyle. 2013 öncesi herkesle iyiydi jeton 7 yıl önce düştü herhalde.





  • quote:

    Orijinalden alıntı: Vanished Man

    Düşün yakamızdan be. Bu yükü sen çek o zaman kıytırık politikaların yüzünden bana zarar ettirme. Yok tüm herkes düşmanmış yok bilmem neymiş. Sen sadece siyasetçi borazanlığı yapıyorsun önceden insanları kekliyordunuz bunu yedirecek kimseyi bulamazsın.İktidarda başkası olsa en azılı muhalif olurdun. Dandik siyasal islamcı zihniyetin senin olsun benim için zerre kıymeti yok. Çok meraklıysanız bu işin maddi yükünü kendiniz çekin tabi konu para olunca alayınız kaçar.

    Yok herkes düşmanmış yok akdenize girmezmişiz he he öyle. 2013 öncesi herkesle iyiydi jeton 7 yıl önce düştü herhalde.



    Alıntıları Göster

    Tabii tabii. Sana göre bütün komşularımız, hatta bütün dünya ülkeleri iyilik timsali birer melek, bir tek biz kakayız değil mi?





  • Çok sığ bakış açısı ile olayları ele alıp yontmuşsunuz ancak yazdıklarınız ile gerçekler uyuşmuyor.Biz her daim devletin yanındayız lakin 'Devleti' idare eden beceriksiz zihniyeti ele alıp bu konu hakkında konuşmakta en temel hakkımızdır.Zira bugünler bir anda ortaya çıkmadı.İlmek ilmek izlenen hatalı dış ve iç politikalar sonucunda bugünlere gelindi.


    Öncelikle Türkiye kurulduğu andan beri çevresindeki statükonun mümkün mertebe korunmasını istemiştir.Türkiye güvenliğini ancak komşusu olan ülkelerde istikrar olması durumunda sağlanabileceğini kavrayan bir ülkeydi.Ancak 3 Kasım 2002 yılında sonra yeni Osmanlı hayalleri ile Türkiye birilerinin elinde oyuncak edildi.Bölgeye girmek isteyen emperyalist güçler Türkiye üzerinden bu coğrafyaya adeta aktı.3 Kasım 2002 tarihinde Türkiye'nin başına geçenler başa geçtiklerinden sadece beş ay sonra Irak'ın Amerika tarafından işgaline destek vermesi nasıl bir oyunun oynanmaya başlandığının en çarpıcı delilidir.Halbuki Türkiye Irak işgaline sonuna kadar engel olmalıydı.Engel olamayacak bir durumdaysa bile sonradan Irakta mevcut statükonun büyük çapta korunması için politika gütmeliydi.Ancak Türkiye bunu yapmamış,Irak işgaline sonuna kadar destek vermiş akabinde K.Irakta kurulan Kürt özerkliğini tanımış,tanımakla kalmamış Bağdat'ta rağmen Erbil sanki bağımsızmış gibi ikili anlaşmalar yapmıştır.Bir nevi bölgedeki Kürt özerkliğinin meşruluğunu kabul ederek mevcut Irak siyasi bütünlüğünü kendi eliyle çiğnemiştir.Aynı Barzani ise 2017'de bağımsızlık referandumuna gidince ne büyük bir hata yapıldığı anlaşıldı ama iş işten geçmiş durumdaydı.


    Ayrıca I.Körfez savaşından da bahsetmişsiniz.Türkiye I.Körfez savaşına dahil olmasını Özaldan başka kimse istememiştir.Zira Özaldan başka hiç kimse Amerikaya ve müttefiklerine güven duymamıştır.Dönemin Amerikan hükümeti Irak'a karşı girişilecek bir savaşta Türk ordusunun Kuzey Iraktan bu ülkeye girmesini Özal'a önermiştir.Özal bu fikri hiç düşünmeden benimsemiş adeta balıklama atlamıştır.Ancak gerek Genelkurmay başkanı olsun,gerek kuvvet komutanları olsun,gerek aklı başında bürokratlar olsun Amerikanın bu çekici fakat tuzak kokan önerisini kabul etmemişlerdir.Bunun nedeni de Saddamın Amerika tarafında devrilmemesi durumunda ortaya çıkabilecek durumdu.Eğer Amerika sözünü tutmaz ve Saddamı devirmezse Türkiye Irak bataklığına saplanabilir dahası Irak ile sürekli bir düşmanlık hali ortaya çıkabilirdi.Nitekim Özal'ın değil ona karşı çıkanların öngörüsü gerçekleşmiş,Amerika Saddamı iyi bir dövmüşse de makamında kalmasına izin vermiştir.Amerikanın sözüne güvenerek ayaklanan Kürtler ise daha sonra Saddamın gazabına uğramıştır.Eğer Türkiye Kürtler gibi Amerikanın lafına inanarak ordusunu Irak'a soksaydı belkide Saddam ile savaşmak zorunda kalacaktık.


    Bugün Türkiye ne yazık ki Suriye'de bu tuzağa düşmüş durumdadır.Lafta Esad yönetiminin devrileceği ve yeni Suriye'de Türkiye'nin güçlü bir konum elde edeceği vaatleri ile Türkiye Esad ile tüm ilişkilerini bozdu.Ancak gelinen noktada Esad makamını koruduğu gibi Ypg uluslararası alanda bir tanınmışlık elde etti.Yani Amerika ve Batı ile Suriyede girdiğimiz macerada yapayalnız bırakıldık.Esad yerinde durduğu gibi bu rejim ile onlarca yıl sürecek bir düşmanlığın fitili ateşlendi.Dahası burnumuzun dibinde Ypg büyük bir alanı ele geçirdiği gibi yavaş yavaş uluslararası alanda tanınmışlık çalışmalarına da başlamış durumdalar.Peki Türkiye Suriye politikasında ne kazandı?Beş milyona yakın ne oldukları belli olmayan bir etnik grup,sınırlarında istikrarsızlık ve bekaa tehditi.Peki Suriye iç savaşından kim kazançlı çıktı?İstersen bunlara madde madde bakalım;

    1-Amerika Suriye iç savaşından kazançlı çıktı zira Suriye'ye bir daha çıkmamak üzere Ypg sayesiyle girmiş oldu.Şuan Suriye'nin neredeyse tüm petrol bölgeleri Ypg kontrolünde.Dolaylı yoldan Amerikanın elinde.Kısacası Amerika Suriyede istediğini aldı.Şuan tek derdi bu petrolü güvenle uluslararası piyasaya sokacak yol bulmak.Bu nedenle Türkiye'nin Barış Pınarı harekatına şiddetle karşı çıkmışlardı zira onlar Suriye petrolünü Akdenize çıkan Ypg vasıtasıyla Dünya piyasasına sokacaklardı.

    2-Rusya Suriye iç savaşında kazançlı çıktı zira daha önce Suriyede sadece askeri üssü varken bu iç savaş sayesiyle aynen Amerika gibi bir daha çıkmamak üzere Suriye'ye girdi.Onlarca üs ve liman elde ettiği gibi yıkılan Suriye'nin inşası içinde ihaleleri rejimden almayı başardı.Dahası tüm Suriye ordusu tüm silah ve araç-gereç bakımından Rus savunma sanayisi için iyi bir müşteri oldu.

    3-İran Suriye iç savaşından kazançlı çıktı zira onlarda aynen Amerika ve Rusya gibi bu ülkeye iyice nüfuz etti.Dahası şiiliğin bölgede güçlenmesini sağladılar.Şiilerin yani İranın nüfuzu bölgede o kadar arttı ki en sonunda Amerika bu nüfuzu arttıran Kasım Süleymaniyi suikastle öldürmek zorunda kaldı.Lakin yine de bölgede Şii nüfuzu Suriye İç Savaşından önceki dönemlere göre daha güçlü bir konumda.

    4-İsrail Suriye iç savaşından kazançlı çıktı zira kurulduklarından beri sürekli savaştıkları bir rejimden kurtulmuş oldular.Suriye kendi içinde savaşırken altı gün savaşında hukuksuz şekilde işgal ettikleri Golan tepelerini ilhak ettiler.Bugün hala daha sık sık rejime ait askeri birlikleri vurmaya devam ederler.


    Gördüğün üzere koca Suriye iç savaşında boşa kılıç sallayan tek ülke Türkiye oldu.Bizzat Amerika,Batı ve İsrail ile beraber rejimi devirmeye çalıştı fakat işin sonunda herkes Suriyeden öyle ya da böyle çıkarları doğrultusunda kazanç elde ederken Türkiye bırakın çıkarları doğrultusunda birşey elde etmeyi aksine hem sınır güvenliği tehditi altında kaldı hem ülkesinde milyonlarca sığınmacıyı aldı hem sınırlarının ötesi çeşitli terör örgütlerinin cirit attığı bir yer haline geldi hem de Amerika-Rusya gibi bu coğrafyada daha önce hiç komşu olmadığı devasa güçlerle komşu olmak zorunda kaldı.Kısacası Esad rejiminden sonra yeni osmanlının ilk vilayeti olacak olan Suriye elimizde patladı.Şimdi bölgede pkk devlet kuramasın diye çırpınıp duruyoruz.


    Halbuki Suriye iç savaşı ilk başladığı zaman CHP ve o zaman muhalif olan MHP iç savaşta mevcut yönetimin desteklenmesi gerektiğini,İç savaş uzarsa bunun Türkiye'ye faturasının ağır olacağını,Esad devrilmezse Suriye ile sürekli düşman kalacağımızı söylediler.Ancak bunu söyleyenlere karşı birileri ''Üç aya kalmaz Esad gider'' diyordu.Bırak üç ay'ı şurada bir yıl sonra İç Savaşın çıkmasının üstünden on yıl geçmiş olacak fakat Esad hala yerinini koruyor vaziyette.Ona karşı muhalif olanların adı bile artık Uluslararası siyasette geçmiyor.


    Anlayacağın hem Irak hem de Suriyeden sınırlarımıza yönelik tehditlerin artması Türkiye'nin izlediği beceriksiz dış politikanın sonucudur.Amerikanın ipiyle Saddamı devireceksiniz,Amerika ve İsrail ile beraber Esad rejimini devirmeye çalışacaksını sonra piyasaya çıkıp ''Büyük oyunu bozduk'' diyeceksiniz.Bunu hala daha nasıl diyorsunuz anlamak güç.


    Akdeniz meselesinde de 2000'li yıllardan beri özellikle Deniz kuvvetleri malum yönetimi sürekli uyarmıştı.Ancak o dönem ülkeyi idare edenler bir cemaatin uyduruk iddiaları ile TSK'ya operasyon çekilmesine seyirci kalıyordu.Bu operasyonlarda pkk ile mücadele eden,Irak'ın işgaline karşı çıkan,Türkiye'nin Akdenizdeki çıkarlarını savunan vatanseverlerin tasfiye edilmesi ise tesadüf değildi.Nitekim bugün Mavi Vatan doktrinini gerçekleştiren subayların neredeyse tamamı zamanında bu kumpas davaların hedefi olmuş ve içeri atılmış kişiler.En sonda Mavi Vatanın en büyük savunucu olan Cihat Yaycı amiralimiz ne hikmetse terör örgütü kabul edilen bir yapılanmanın uyduruk iddiaları üzerinden görevden alınmasına üzülerek istifasını sundu.Bu mu Mavi Vatanı gerçekleştirme azmi?


    Dahası Mavi Vatan doktrinini hazırlayan tüm subaylar bu doktrinin hayat bulması için mutlaka Libyayla yapılan anlaşmanın bir benzerinin Mısır,İsrail,Lübnan,Filistin ve Suriye ile imzalanması gerektiğini açıkça belirtiyorlar.Zira bu doktrin ancak anlaşmalar yapılırsa hayat bulacak bir doktrin.Lakin biz Libya ile yaptığımız anlaşma gibi bir anlaşmayı Mısırla,İsraille,Lübnanla,Filistinle ve Suriyeyle yapmaya pek yanaşmıyoruz.Bölgede sadece donanma bulundurarak Mavi vatan doktrinini sağlamaya çalışıyoruz ancak bu ne zamana kadar böyle devam edecek?Bunu sorunca cevap veren yok.


    Mısır uzun bir zamandır Yunanistan ile bu anlaşmayı imzalamayı bekletiyordu.Zira Türk tezi Mısır'a daha geniş alanlar veriyordu.Ancak Türkiye'nin mevcut rejime karşı düşmanca tutumu nedeniyle Mısır kendi aleyhine olacak bir anlaşmayı kabul etti.İsrail'de şuan Yunanistan ile yaptığı anlaşmayı henüz onaylamadı ve durumu izliyor.Türkiye hala daha Filistin konusunda İsraille ters düşmeye devam ederse İsrailde muhtemelen Yunanistan ile anlaşacak.Suriye'den bahsetmiyorum bile.Geçen aylarda Atina'nın Şam'a Doğu Akdeniz konusunda anlaşma yapmak için temaslarda bulunduğu haberlere yansımıştı.Yani Yunanlılar bugün Akdenizde bu kadar etkinlerse bizim gerçeklerden uzak imparatorluk hayali dış politikamız yüzündendir.Dahası yine 2002'den sonra Yunanistanın kendilerine bırakılmamış adaları işgal ettiğini,Lozan anlaşmasına göre silahsızlandırılan adalarını silahlandırdığını hatırlatırım.


    Son olarak akıllıca dış politika izlenmez ve gereksiz düşmanlıklara son vermezsek Türkiye sürekli olarak beka tehditi içinde kalacaktır.2002 yılında Türkiye'nin en büyük dış sorunu Ege yüzünden Yunanistanla,dış tehdit ise Iraktan ülkemize yönelen Pkk tehditi idi.Bugünkü gibi dört bir yandan ne kuşatılmıştık ne de sınırlarımız tehdit edilir vaziyetteydi.Bugüne ne yazık ki akıllıca idare edilmeyen beceriksiz dış politika yüzünden gelindi.Bir kerede körü körüne parti savunuculuğu yapacağınıza devletinizi ve milletinizi siz düşünün.Biz zaten düşünüyoruz merak etmeyin.. 




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Long Nightt -- 7 Ağustos 2020; 4:6:53 >




  • Ali Babacan:


    * Türkiye'nin gidişi açıkçası ciddi bir ekonomik bir durgunluk ama aynı zamanda enflasyon. Yani durgunluk içinde enflasyon. Niye? Çünkü hükümet, bu tedbir paketlerini devreye sokabilmek için Merkez Bankası'nı kullandı. Zaten hazinede para yoktu biliyorsunuz.

    * Kriz öncesi Merkez Bankası'nın yedek akçeleri bile hazineye aktarıldı, sıfırlandı. Merkez Bankası'nın 2019'da kârı o yılın yedek akçesiyle beraber 2020'nin Ocak ayında hemen hazineye devredildi, dolayısıyla hazinede para yok. Yani para nereden bulunuyor? Merkez Bankası para üretiyor.

    * Peki Merkez Bankası nasıl üretiyor bunu? İşte bankalar ellerindeki teminat niteliğindeki kağıtları veriyorlar, onun kapsamı genişletildi, oradan Merkez Bankası'ndan para alıyorlar. İşsizlik Fonu elindeki kağıtları veriyor Merkez Bankası'ndan para alıyor.

    * Yani piyasada paraya ihtiyacı olanlar elindeki varlıkları Merkez Bankası'na veriyorlar ve oradan nakit çekiyorlar şu anda piyasa öyle fonlanıyor.

    “TÜRK LİRASININ DEĞERİNİN KAYBOLMASI MUKADDER”

    Merkez Bankası'nın Türk Lirası üretirken karşısında bunun bir döviz kaynağı olmadığını belirten Babacan, şunları söyledi:

    * Ülkenin rezervleri biliyorsunuz bir zamanlar 136 milyar dolara çıkmıştı. Daha sonra bu rakam 85 milyar dolara indi ki elimizde 24 Nisan rakamları var, 24 Nisan'dan sonra bu rakam daha da aşağı doğru indi. Net rezerv 25 milyar dolar, net rezervin içerisinde baktığınız zaman swaplar var, swapları düşerseniz bir de hazinenin Merkez Bankası'ndaki mevduatını düşerseniz eksi…

    * Merkez Bankası da Türk Lirası üretiyor bu durumda karşısında bir döviz rezervi olursa Merkez Bankası'nın o zaman sorun yok ama elinde kaynak olmadan Türk lirası ürettiği zaman Türk Lirasının değerinin kaybolması mukadder. Kur niye artıyor diye soruyorlar, niye artacak? Karşılıksız para basarsanız o paranın değeri düşer.





  • UmutSahin1 kullanıcısına yanıt
    Bunlari bilmeyen yok, bunlari soylemenin anlamida yok
    Sen siyaset adamisin bilmediklerimiz ile bizi bilgilendirmelisin detay konusmalisin okadsr yil yonetimde bulundun can alici aciklamalar yapmalisin

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Vatikanli Mumin kullanıcısına yanıt

    Yani orası doğru koca TR yi yıllarca bu adam çekip çevirdi. Seçime mi saklıo napıo. Seçimden önce batarsak o ayrı tabi

  • 
Sayfa: önceki 8889909192
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.