Şimdi Ara

Osmanlı tabusu (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
84
Cevap
0
Favori
3.309
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
7 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sanırsam hayatımda gördüğüm en sığ düşünceydi. Bu mantıkla baktığında da Türkiye zorba ve hayduttur. Türkiye'nin suriye'de ne işi var? Senin mantığınla baktığında Atatürk'te bu zorbalığa ortak olmuştur. Atatürk'ün trablusgarb'ta ne işi var Suriye'de ne işi vardı? Gerçekten sırf kötülemek için konuşmuşsun sözlerinin tek bir mantığı yok. Her devlet önce kendi halkının refahını güvenliğini düşünür bu yönde hareket eder.
    Ayrıca diğer konuşan arkadaşlara sesleniyorum neden hala Osmanlıya takılıp kalıyorsunuz geleceğe bakın diyorsunuz. Burda sıkıntı geçmişe bakmak filan değil her millet atalarından güç alır ilham alır onların düşüncelerini ideolojilerini benimser bölge hakkında komşuları hakkında bilgileri oluşur. Asıl sıkıntıyı oluşturanlar ya ben Atatürkçüyüm Osmanlı'dan nefret ediyorum diyenler ya Ben Osmanlı torunuyum Atatürk'ten nefret ediyorum diyenler oluyor. Bu akılsızlar koskoca Türk tarihini reddediyor. Biz Orta Asya'dan bu yana tüm tarihimizi kabul edip bununla yaşamasını öğrenip onların ışığında geleceğe adımlar atmalıyız.




  • Osmanlı'nın sonlarına doğru curudugu dönem. Tarihimizin en utanç verici dönemlerdir. Siz bir devletin çöküş dönemine oykünüyorsujuz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Konuda haklılık var. Osmanlı genel olarak orta çağ döneminde kurulmuş bir devlettir. Buna rağmen cennetten toprak satışı yaşanmamıştır.

    Oysa günümüz Türkiye’sinde cennetten tapu satılmaktadır. Yanı adamlar karanlık ortaçağ dünyasında bizden akıllı yaşamışlar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Dostum sen tarihi dönemine göre analiz etmekten bile acizsin. Bugün suriye'de hüküm sahibi olmak için girdik orada var olan zenginlikten pay almak için girdik ve hala gözümüze kestirdiğimiz noktalar var.

    Osmanlı'ya zorba ve zorla toprakları ele geçirdiğini söylemişsin. Asıl polyanna sensin bu dünyada en başından beri savaşlar vardı ve olacak insanoğlu tüm dünyada barışı sağlayamacak. Osmanlıda her devlet gibi halkının refahı için savaşlar yaptı. Sadece Osmanlı'ya mahsus bir olay değil tüm dünya devletleri için geçerli bu durum.

    Atatürk varolanı korumak istemiş demişsin. Osmanlı'nın zorbaca kendine kattığı toprakları neden korumak istedi? Onları özgürleştirmesi gerekmez miydi? Atatürk zamanında savaştan yorgun düşmüştük hızlıca toparlanamadık eğer daha güçlü veya Atatürk'ün ömrü yetseydi bizi misak-ı milli sınırlarına ulaştırmak için savaşacaktı.

    Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir. Cumhuriyet kavramı ne zaman çıktı bunu düşünmek lazım. Fransız devrimi ile ortaya çıktı o ana kadar cumhuriyet diye bir kavram yoktu. Dünya monarşi ile yönetiliyordu. Daha ortada bile olmayan kavram için Osmanlı'yı kötülüyorsun. Osmanlı'da dünyadaki var olan sisteme ayak uydurdu padişahlıkla yönetildi. Bugün ise yine dünyaya ayak uydurup cumhuriyet ile yönetiliyoruz. Gelecekte daha iyi yönetim sistemleri ortaya çıkacak ve ona geçeceğiz. O zaman tutup Türkiye'yi var olmayan sisteme geçmedikleri için kötülemeleri ne kadar mantıklı? Mantıksız değil mi? senin sözlerinde bu kadar mantıksız işte.

    Atatürk'ün kurduğu cumhuriyette Atatürk'ün milliyetçilik ilkesinden bi habersin.

    Tarihi dönemine göre analiz et düşün bugüne göre değil belki o zaman mantıksızlığını görürsün.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi muratcimen98 -- 23 Şubat 2019; 18:27:10 >




  • Yarın yapay zekayla yönetim ortaya çıksa anında geçilecek mi?

    Elbise değiştirmiyorsun koskoaca özüne işlemiş yönetim sistemini değiştiriyorsun. Bunu herkesin benimsemesi ve anlaşılması lazım. Tekrar söylüyorum tarihi dönemine göre değerlendir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Arkadaşım sen ne yapmışsın böyle, derbi maçlarında palalı sopalı ölesiye meydan muharebesi yapacak 2 holigan grubun ortasına geçip,

    "1 dakika arkadaşlar"

    deme gafletine düşüyorsun, bunlar bu bünyelere ters hareketler
  • Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı devletinin ardılıdır. Osmanlı'da Selçuklu'nun ardılıdır. Bu böyle gider. Osmanlı'yı ve diğer 15 Türk yurdunu Türkiye Cumhuriyeti'nden ayırmak, inkar etmek bir Türk'e yakışmaz, O Türkten Cumhuriyetçi de olmaz, Atatürkçü de.

    Bazıları Osmanlı'ya muhalefet edeceğiz diye öyle saçma sapan yaklaşıyor ki olaylara, Sanki Osmanlı padişahlıkla yönetilirken, onun zamanındaki diğer imparatorluklar demokrasiyle yönetiliyormuş zannedersin. Sadece Osmanlı genişlemeye çalışıyormuş, savaşıyormuş zannedersin. Tarihi ve yaşanan olayları 21. YY kafasıyla yorumlarsan, böyle saçmalamalar doğal haliyle.

    Atatürk ve kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni sevmek için, Osmanlı'ya kin kusmanın, küfür etmenin alemi yok. Osmanlı'nın her padişahını sevmenize, ya da bir bütün olarak yüceltmenize gerek yok. Ben de bazı padişahları sevmem, Osmanlı'nın yaptığı/yapmadığı çoğu eylemi eleştiririm. Ama bunlar benim için Osmanlı'dan nefret edeceğim anlamına gelmiyor. Öte yandan Osmanlı'ya altın çağlarını yaşatan, Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman gibi, ve benim çok bilge bulduğum, çağın gerektiği adımları atmaya çalışan II. Mahmud gibi büyük, bilge padişahlarımız da var.

    Osmanlı doğruları ve hatalarıyla, 600 yıllık bir Türk imparatorluğudur. Her imparatorluk gibi, Osmanlı'da bir gün yıkılacak ve çağın bir getirisi olarak bir ulus devleti ve Cumhuriyet kurulacaktı. Öyle de oldu.

    Kendisi de bir Osmanlı paşası olan, Osmanlı İmparatorluğu topraklarında doğmuş Mustafa Kemal Atatürk'te gidişatın iyi olmadığını görüp, ileri görüşlülüğünü konuşturarak, Osmanlı'nın son günlerinin büyük buhranı içerisinde, çağın getirilerini anlayarak, artık imparatorlukların devrinin bittiğini anlayıp, diğer Avrupa ülkelerinden geri kalmayarak, devrimlerle Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuştur.

    Ben bizim millet kadar geçmişine sövmeye meraklı veya 21. YY'de 15. YY'deki gibi yaşamak isteyen bir millet görmedim. Gidin İngiltere de Kraliyet ailesine, kraliyet geçmişine ve şimdiki modern İngiltere'ye sövün bakalım neye çeviriyorlar sizi.

    Artık geçmişimizden ders alıp, ileriye bakma vakti. Türkiye Cumhuriyeti'ni ait olduğu muassır medeniyetler seviyesine çıkarma tartışmaları yapmamız lazım. Geçmişimize sövme tartışmaları değil. Cumhuriyete kin kusan "Osmanlıcılar" da şunu bilsin ki; devir imparatorluk devri değil. O dönem bitti. Osmanlı, dünyadaki diğer imparatorluklar gibi misyonunu tamamladı. Onun külleriyle de Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ambarad -- 23 Şubat 2019; 20:26:14 >




  • Öncelikle düzgün Türkçe kullanmanı öneririm. Herhalde okulda öğretmişlerdir diye düşünüyorum. Öğrenemediysen de yazdıklarının ciddiye alınmasını istiyorsan tarihten bahsetmeden önce öğrenmeliydin. Öncelikle bu şekilde yazı yazan birisi olarak seni ciddiye almadığımı bilmeni istiyorum ve daha yazı yazmayı bilmeyen ya da özellikle doğru Türkçe kullanmayan birisinin bu konularda görüş bildirmeye hakkı olduğunu düşünmüyorum. Daha kendi konuştuğu dili öğrenememiş birisinin tarihi bilip de görüş belirtmesi beklenemez.

    Verdiğin bağlantıdaki yazıyı okumadım, okumaya ihtiyaç duymadım. Osmanlı Devleti bizim geçmişimiz değil diyen birisini ben duymadım. Osmanlı Devleti denildiğinde tepki verilmesinin sebebini merak ediyorsan söyleyeyim. Birincisi, Osmanlı bir hanedandır ve torunu falan değiliz, onlar biziz atalarımız değiller. Bizlerin ataları Osmanlı Devleti zamanında bu topraklar üzerinde yaşamış insanlardır. Halk bu gerçeği kabul etmek istemiyor. Osmanlı'yi dirilteceğiz diyenler kendilerini saraylarda yaşarken hayal ediyorlar. Osmanlı'nın torunları belliyken ve bu soy devam ediyorken kendilerini Osmanlı torunu sanıyorlar. Oysaki Osmanlı Devleti geri gelse bu halk çiftçi, berber, orospu, tüccar, pazarcı falan olmaya devam edecek. Gariban halk için gelişen bir şey olmayacak, aksine kaybettikleri olacak. İnsanlar ilk olarak bu geri zekalılığa tepki gösteriyor. Bu gerçeği kabul etmek istemeyenler atalarını yöneten, atalarının efendisi olan Osmanlı hakkındaki hiçbir eleştiriyi kabul edemiyor. Evet, efendisi dedim çünkü sınırlar içerisinde bulunan her şey Osmanlı hanedanına aittir ve hükümdar ne buyurursa o sorgusuz sualsiz yerine getirilir. İkincisi, Osmanlı Devleti'nin sevgi kelebeği olarak betimlenmesi konusudur. Osmanlı Devleti kan dökmüş, sömürmüş, ağır vergiler almış, halkı ezmiş, çevresine zulmetmiş bir devletti. En yakınlarının canına kıyan insanlardı bu hükümdarlar. Kimse burada bana devletin bekası için yaptılar edebiyatı yapmasın. Her neyse, bunu kötü ya da iyi anlamda söylemiyorum zaten. O dönemde tüm devletler nasılsa Osmanlı Devleti de o şekilde yönetiliyordu. Gerçekler bunlardır, iyisi ya da kötüsü diye bahsetmiyorum. Kısacası; sevgi, huzur, zenginlik, adalet, refah, özgürlük gibi kavramlar o dönemde tarihimizin en yüksek seviyelerindeymiş gibi bahsetmeye gerek yok. Devleti iyi idare eden hükümdarlar da vardır ama tüm hükümdarlar halk için değil, kendi hanedanının devamı için elinden geleni yapmıştır. İnsanlar ikinci olarak bu palavralara inanmadıkları, yalanlara tahammül edemedikleri için tepki gösteriyorlar. Üçüncü ve aklıma gelen son nokta ise şudur; Osmanlı da Osmanlı diye dolaşan insanlar yüzünden ülke ileriye bakamıyor, insanlar sürekli geçmişle meşgul ediliyor. İnsanların üçüncü olarak kızdığı nokta da tam olarak bu. Geçmişi geçmişte bırakın, bu devlet için çalışalım, bu devleti yüceltelim, herkes kendi işine baksın denildikçe gerici kafaların konuyu bir türlü kapatmaması insanları geriyor.

    Bir kısım Osmanlı Devleti'ni ütopya gibi anlatırken diğer taraf halk gözünden bakarak anlatıyor. O dönemde yaşamadım ama halkın birisinin malı olmaktan çok memnun olduğunu sanmıyorum. Günüzümde Osmanlı'yı yerenler halkın gözünden bakarak hayal edebildikleri kadarıyla memnuniyetsizliği dile getiriyorlar ve ben de ikinci gruba dahilim. Osmanlı Devleti diye ortalarda gezinenlerin yaşadığımız cumhuriyetin kıymetini bilmedikleri ortadadır. Sadece geniş bir coğrafyaya hükmeden, çevresindeki devletleri korkutan, posta yiyen yerine posta koyan büyük bir devlet olmakla övünüyorlar. Zeka seviyeleri ancak buna yetiyor ve kendilerini iyi hissettirmeye çalışıyorlar ama gerçekler çok farklı.

    Not: Cevap verecekler olursa benim cevap vermeyeceğimi bilsinler. Gerçekler ortadayken bu konuda tartışmaya hiç niyetim yok. Kimse de gerçekten Osmanlı torunuymuş gibi, sanki babasının dedelerinin yaptıklarını savunuyormuş gibi kendini paralamaya, gereksiz işlere kalkışmasın.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi gizanagi -- 23 Şubat 2019; 20:44:59 >




  • Haberi okumadan yorum yapan arkadaşlar neden bu kadar celallenmiş anlamadım.Haberde son Osmanlı aile reisi olan ve 2012 yılında vefat eden Ertuğrul Osman Osmanoğlunun eşi olan Zeynep Osmanoğlunun günümüzde ortalıkta ''Ben Abdülhamit han torunuyum bana saygı duyacaksınız'',''Dedelerimin sarayına bilet verip girmek zoruma gidiyor'',''Avrupada monarşi olan ülkeler var neden bu ülkede de monarşi devam etmedi?'',''İsmet İnönü ailemizin mücevherlerini 'size vatandaşlık vereceğim'' vaadiyle kandırıp üzerine çöktü'',''Atatürk ailemize saygı duymadı fakat ben ona saygı duyuyorum'' diyen bir canlıya karşı sert sözler söylüyor.''Osman Ertuğrul'un vefatı milad oldu.Meydan boş kaldı.Kurdun olmadığı yerde kuzu ben padişahım dermiş...Yakışmıyor.Bunlar aileyi temsil edemezler,aile adına konuşamazlar'' şeklinde bir bir indiriyor lafları. Ayrıca tüm tarihi olayları akıl yolunda geçerek yorumluyor ve en sonunda da ''Osmanlı gelini olmakla iftihar ediyorum,padişah Abdülhamid'in gelini olmakla iftihar ediyorum,hanedanın son reisinin eşi olmakla iftihar ediyorum ama ben Atatürk çocuğuyum,Atatürk çocuğu olmakla iftihar ediyorum,Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarından Allah razı olsun'' diyor.

    Ayrıca 1999 yılında Ertuğrul Osman Osmanoğlu ile röportaj yapılmıştır.Bu röportajda kendisi Atatürk hakkında bakın neler diyor:https://www.youtube.com/watch?v=ZJ10Kg-L8bg

    Bir de Neslişah Osmanoğlunun Atatürk hakkında görüşleri var.Kendisi Vahdettin ve Abdülmecit'in torunu olur.O da 2012 yılında vefat etmiştir.Onun da Atatürk hakkında görüşleri şudur:https://www.youtube.com/watch?v=skYmIvYl-x8&t=1s

    Şimdi ise ortalıkta iki tane ''Ben Abdülhamit torunuyum haa.Bana tapın.Beni vekil yapın.Sarayda isterim.Galata adaları benim.'' diyen canlı türü ortalıkta dolanıyor.Tabii bizim Osmanlıcılar bu son iki tanesinin peşinden gidiyor...Kendileri Türkiyedeki potansiyel yobaz kitleyi arkalarına alarak bir yerlere gelme peşindeler ya bakalım nereye kadar gidecekler izliyoruz.Halbuki peşlerine takmaya çalıştıkları bu yobaz kitle tarihte tüm yenilikçi padişahları yani dedelerini dahi katletmekten çekinmeyenlerin torunları.Dikkat etseler iyi olur.O yobaz kitle bir gün onları dahi parçalar..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Long Nightt -- 24 Şubat 2019; 2:46:3 >




  • Bir de konuyu başlatan arkadaş Vahdettinin hain olmadığı vs ileri sürmüş.Yok arşivler kapalıymış,saklanıyormuş vs...Arşivlerin tamamı araştırmacılar açıktır.İngiliz,Fransız,Osmanlı,TBMM tutanakları vs hepsi açıktır.Buyrun arşivlere göre Vahdettinin ve İstanbul hükümetinin Milli Mücadeledeki tutumunun ağırlıklı olarak İngiliz belgelerindeki yansımaları;

    1918:

    -Vahdettin,24 Kasım 1918’de The Daily Mail muhabiri G.Ward Price’a şöyle der:’’İngiliz milletine kuvvetli sevgi ve hayranlık duygularımı,babam Sultan Abdülmecit’ten miras aldım.Ermenilerin öldürülmelerin,kabimi yaralamıştır.Adalet çok geçmeden yerini bulacaktır’’ (Jeschke,İng.Belgeleri,s.4)

    -İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe’un 4 Aralık 1918 günlü raporu:’’Sultan,Britanya’ya tam bir sempati besliyor’’ (Jeschke,İng.Belgeleri,s.4)

    -Karadeniz Ordusu Başkomutanı General Milne’in 16 Aralık 1918 günlü raporu: ‘’Padişah,Sami Bey’i ordu karargahına göndererek,Türkiye’nin idaresinin mümkün olduğu kadar çabuk ele alması için Britanya hükümetinden istirhamda bulundu,barışın beklenilmesi halinde geç kalınmış olacağını söyledi.Britanya memurlarının kontrol maksadıyla memleket dahiline gönderilmesini ve Britanya subaylarının idareye yardımda bulunmalarını rica etti.’’ (Jeschke,İng.Belgeleri,S.4;S.Akşin,İstanbul Hükümetleri,s.144)

    -Yüksek Komiser Yardımcısı Amiral Webb’in 30 Aralık 1918 günlü raporu : ‘’Hariciye Nazırı [M.Reşit Paşa],’’kendim,kabinedeki arkadaşlarım,Sultan ve geniş bir halk kitlesi adına katiyet ve ciddiyetle temin ederim ki umumun arzusu,İngiltere tarafından idare edilmekliğimizdir.’’ dedi’’ (Jeschke,İng.Belgeleri,s.8)

    1919:

    -Yüksek Komiser Calthorpe’un İngiltere Dışişleri Bakanına yolladığı 10 Ocak 1919 günlü mektubun özeti:’’Padişahla uzun bir görüşme yapan bir ingiliz şahsiyetinin (Whittall ailesinden biri) verdiği bilgiye göre,Padişah,’’daima ingiliz dostu olduğunu,şimdi bütün ümidini İngiltereye bağladığını,İngilizlerin istediği her bir kişinin tutuklanıp cezalandırılmasını sağlamaya hazır olduğunu’’ söylemiş,şiddetle harekete geçtiği takdirde bir ihtilal çıkarsa,Müttefiklerin desteğine güvenip güvenemeyeceğini sormuş.’’İngiliz Yüksek Komiserliğinden gelecek herhangi bir işarete göree davranmaya hazır olduğunu’ bildirmiş,’İngiliz hükümetinin,kendisini Halifelik makamında desteklemeye niyeti olup olmadığını’’ öğrenmek istemiş ve bu meseleye çok büyük önem verdiğini belirtmiştir (S.Akşin,İst.Hükümetleri,s.145-147,İlgili Belge:371/4172-13592; Jeschke,İng.Belgeleri,s.4,mektubun orjinali:s.261 ve 274)

    -Yüksek Komiser Yardımcısı Amiral Webb’in,Dışişleri Bakanlığından R.Graham’a gönderdiği 19 Ocak 1919 günlü mektuptan:’’Görünürde memleketi işgal etmediğimiz halde,şimdi valileri tayin ediyor veya görevlerinden uzaklaştırıyoruz;polisleri yönetiyor,basınlarını denetliyor,zindanlarına girerek Rum ve Ermeni tutukluları işledikleri suçlara aldırmaksızın serbest bırakıyoruz,demiryorllarını sıkıca murakabemizde bulunduruyoruz ve istediğimiz her şeyi müsadere ediyoruz.Politikamız süngünün keskin ucuna dayanıyor.Halife elimi altında bulundukça,İslam Dünyası üzerinde ek bir denetleme aracına sahibiz.Bildiğiniz gibi Padişah bizi buraya yerleştirmek istiyor’’ (S.R.Sonyel,Dış Politika1.C.,s.44;İlgili Belge:FO 4164-19127)

    -Amiral Calthorpe’un 19 Ocak 1919 günlü yazısı:’’Padişah,Türkiyede yerleşmemiz için pek arzulu.’’ (S.Akşin,İstanbul Hükümetleri,s.168)

    -Vahdettin,henüz sadrazamlığa getirmediği Damat Ferit’i,21 Ocak 1919’da,İngiliz Yüksek Komiserliğine gönderir ve tutuklamalar dolayısıyla gösterilecek tepkilerden çekindiğini bildirerek,böyle bir durumda İngilizlerin tutumunun ne olacağını bir daha öğrenmek ister;kısacası güvence talep eder.Calthorpe,Padişaha bu güvenceyi vermek için Londra’dan yetki talep eder.Yetki 5 Şubat 1919’da verilecektir. (S.Akşin,İstanbul Hükümetleri,s.150,İlgili Belge:371/4172-13694)

    -Dahiliye Nazırı A.Reşit Bey,28 Şubat 1919’da Paris’te Lord Harding’i,Beyrut eski Valisi Halil Paşa ise 6 Mart 1919’da İngiltere’nin İstanbul eski elçisi Mallet’yi ziyaret ederek,İngiltere’nin Osmanlı Devletini himayesine alması için görüşmelerde bulunurlar (S.Akşin,İstanbul Hükümetleri,s.167)

    -D.Ferit,Y.Komiserlik danışmanlarından Hohler’e,5 Mart 1919’da,’’Bütün umudunun Allah’ta ve İngiltere’de olduğunu,istedikleri herhangi bir kimseyi tutuklamaya hazır olduğunu’’ bildirir.(S.Akşin,İstanbul Hükümetleri,s.229)

    -D.Ferit,9 Mart 1919’da Amiral Webb’i ziyaret eder.Amiral aynı günlü raporunda bu görüşme hakkında şunları bildiriyor:’’Kendisinin ve Padişah efendisinin tüm ümitlerinin Allahtan sonra İngiltere Krallık Hükümetinde toplandığını beyan etti ve bunun Londra’ya bildirilmesini istedi.’’ (Jeschke,İng.Belgeleri,s.9;S.Akşin,İstanbul hükümetleri,s.299)

    -Amiral Webb’in 11 Mart 1919 günlü yazısı:’’D.Ferit kabinesi,düşünülmesi mümkün olan en İngiliz yanlısı kabinedir’’ (S.Akşin,İstanbul Hükümetleri,s.230)

    -D.Ferit,30 Mart 1919’da İngiliz Yüksek Komiseri Amiral de Robeck’i ziyaret ederek,’’Babası Abdülmecit’in onu (Vahdettini) İngiliz devletine ve İngilizlere dostluk duyguları ile yetiştirdiğini,bugün takip ettiği gayenin Osmanlı hükümetini,İngiltere Devletine mutlak bir teslimiyetle bağmak olduğunu’’ söyler ve Sultanla birlikte hazırladığını belirttiği gizli bir projeyi sunar.Osmanlı Devletini bir İngiliz sömürgesi yapmayı amaçlayan bu projenin başlıca hükümleri,özet olarak şöyle;

    1)Ermenistan [D.Anadoluda verilecek topraklarla] bapıumsız veya özerk bir Ermeni Cumhuriyeti haline getirilecek
    2)İngiltere,Türkiye’nin dışa karşı bağımsızlığını korumak ve iç asayişini sağlamak için gerekli gördüğü yerleri 15 yıl süreyle işgal edebilecek
    3)İngiltere,Osmanlı Nezaretlerinde gerekli görülen yerlere İngiliz Müsteşarlar tayin edilmesini kabul edecek
    4)İngiltere,her ile bir Başkonsolos tayin edecek ve bunlar,15 yıl müddetle Valinin müşaviri olarak görev görecekler
    5)Belediye ve parlamento seçimleri,İngiliz konsoloslarının kontrolleri altında yapılacak
    6)İngiltere,devlet merkezinde ve illerde,maliyeyi sıkı bir kontrole tabi tutma hakkına sahip olacak (Amiral de Robeck’in 3 Nisan günlü raporuna dayanarak,Jeschke,İng.Belgeleri,s.5 ve 38 ve S.Akşin,İstanbul hükümetleri, s.233; H.Bayur,Hayatı ve Eseri,s.270 vs;S.R.Sonyel,Dış Politika,1.C.,s.50;ilgili belge:FO371/4156,Br.IV,s.754;D.Ferit bu konuyu 8 Eylül 1919’da Amiral Webb’e bir daha açacaktır:Jeschke,İng.belgeleri,s.5,dipnot 13)

    -Yüksek Komiser Amiral Calthorpe’un 5 Nisan 1919 günlü raporunda Damat Ferit için şöyle yazıyor:’’Şahsına iyice güveneceğimiz bir kimsedir’’ (Jecshke,İng Belgeleri s.9)

    -Yüksek Komiser Amiral Calthorpe,D.Ferit Paris’e gitmeden önce (29 Mayıs 1919) kendisinden,’’Delegeler heyetindeki meslekdaşlarına bile ifşa edilemeyecek bazı hususları (İngilizlere) bildirilmesine aracılık etmek üzere bir ingiliz memur tutup tutamayacağını ‘’ sorduğunu Londra’ya rapor eder. (Jeschke,İng.Belgeleri,s.10)

    -6 Mayıs 1919’da Sait Molla,İngiliz askeri ataşesine ‘’İngiltere Osmanlı Devletinin yönetimine el koyarsa,saltanat ve hilafetin İngilizler elinde bulunduğunu gören Mısır ve Hindistan müslümanlarının da İngiltere’ye dost olmanın gereğine inanacaklarını söyler’’.(S.Akşin,İstanbul Hükümetleri,s.238)

    -D.Ferit,Amiral Calthorpe’u 3 Haziran 1919’da ziyaret eder ve ‘’Yokluğu sırasında Padişahın kişisel güvenliği bakımından kaygılı olduğunu’’ söyler;Calthorpe da,’’İsteğine uygun olarak Yıldız Sarayına yakın kışlalara İngiliz askeri yerleştirilmiş bulunduğunu,bu ricasını göz önünde tutacağını’’ bildirir (S.Akşin,İstanbul hükümetleri,s.371,ilgili belge:FO 371/422983495)

    -Amiral Calthorpe’un 6 Haziran 1919 günlü raporuna göre,Tevfik Paşa da,’’İngiltere ile gizli bir anlaşmaya varılarak,Osmanlı Devletinin kalan ülkesinin birliğini ve İngiltere2Ye bağlılığının sağlanmasını’’ ister (S.Akşin,İstanbul hükümetleri,s.571;ilgili belge:FO 371/4229-92736) Calthorpe,aynı raporunda şöyle demektedir;’’Padişahın yalnız kendi kişişel güvenliğini düşünüyor’’ (B.N.Şimşir,İngiliz belgelerinde,1.c.,s.XII/6)

    -8 Haziran 1919,Şeyhülislam M.Sabri Efendi,’’M.Kemal’i geri çağırdıkları için General Deedes’e teşekkür eder’’ (B.N.Şimşir,İng.Belgelerinde,1.c.,s.XXIII/11)

    -D.Ferit,17 Haziran 1919’da,Pariste Barış Konseyi önünde muhtırasını okur.Bu muhtırada,’’Türkçenin-dolayısıyla Türkiye’nin-güney sınırlarının Toroslar olduğunu’’ ileri sürer.(S.Akşin,İstanbul hükümetleri,s.398,409) Bu ifade Türkiyede çok büyük tepkilere yol açmıştır.Dostu Rıza Tevfik bile anılarında;’’D.Ferit memleketinin tarihinden bile layıkıyla haberdar değildi’’ (Biraz da Ben Konuşayım,s.97) D.Ferit’in bu açıklamasının öğrenilmesi üzerine TBMM,verilen iki önergeyi görüşerek,D.Ferit’in vatandaşlıktan çıkarılmasına ve vatana ihanetten yargılanmasına karar verir.(1.Dönem ZC,1.C.,s.342-344) Bu arada R.Tevfik de,Hilafeti İngiliz hizmetine sunacaktır;Paris’te görüştüğü Yzb.W.F.Blaker’e şöyle der:’’İngilizler tarafından desteklenecek olursa,Hilafet İngiltereden yana muazzam bir güç olacaktır’’ (S.Akşin,İstanbul hükümetleri,s.411)

    -Vahdettin,15 Temmuz 1919’da The Morning Post gazetesi muhabirine der ki;’’Ben daima İngiltere’ye hayranlık besledim ve daima İngiltere’ye dost bir siyasetin destekleyicisi oldum’’ (Jeschke,İng.Belgeleri,s.5)

    -1919 Temmuz ortalarında,R.Mümtaz Paşa ve saray mabeyncilerinden Emin Bey,Vahdettinin talimatı ile İsviçre’deki İngiliz elçisine de ‘’İngiliz himayesini isteyen bir muhtıra’’ verirler (S.Akşin,İstanbul hükümetleri,s.407)

    -22 Temmuz 1919’da İngiliz ve Fransız Yüksek Komiserleri şu karara varırlar:’’Padişahın desteklenmesi ve her çeşit ihtilale kşarı konulması.’’ (B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,1.C.,s.XXXIII/48)

    -30 Temmuz 1919’da Damat Ferit,İngiliz Yüksek Komiserliğinden Hohler’e ‘’Yalnız Allah’a ve İngiltere’ye güvendiğini’’ tekrarlar (B.N.Şimşir,İngiliz belgelerinde,1.C.,s.XXXVIII/66)

    -5 Ağustos 1919,Amiral Calthorpe’den Lord Curzon’a ‘’Bugünkü Osmanlı hükümetinin desteklenmesine karar verildiğini’’ bildirir (B.N.Şimşir,İngilz Belgelerinde,1.C.,s.XXXIX/69)

    -D.Ferit hükümeti,8 Ağustos 1919’da Dahiliye Nezareti kanalıyla bütün illere Kuvay-ı Milliye’nin dağıtılması için emir verir (S.Akşin,İstanbul hükümetleri,s.488)

    -D.Ferit hükümetinin 9 Ağustos 1919 günlü kararıyla,M.Kemal askerlikten çıkarılır,nişanları geri alınır ve fahri yaverliği kaldırılır (Jeschke,TKS Kronolojisi I.,s.56)

    -9 Ağustos 1919,Yüksek Komiser Yardımcısı Amiral Webb’ten Lord Curzon’a ‘’Bugünkü hükümetin galip devletler bakımından makbul fakat pek zayıf olduğunu’’ bildirir (B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,1.C.,s.XLI/73)

    -Damat Ferit,4 Eylül 1919’da Temps gazetesi muhabiri Psalty’ye şöyle der ‘’Milliyetçi hareket,İttihatçıların büyük paralarla körükleyip yönettikleri ve savaş sırasında subay olmuş gençlerin yürüttüğü bir harekettir.’’ (S.Akşin,İstanbul hükümetleri, s.509; S.R.Sonyel,Dış Politika,1.C.,s.69)

    -D.Ferit,13 Eylül 1919’da,yeni Yüksek Komiser de Robeck’i ziyaret ederek,’’Milli hareketi ezmek i,çin ya bir Türk kuvvetinin gönderilmesine izin verilmesini ya da müttefiklerin stratejik noktaları işgal etmelerini’’ önerir (S.Akşin,İstanbul hükümetleri,s.578;ilgili belge:FO 371/4158-129060;E.Ulubelen,s.198;T.Boytok,İngiliz Kaynaklarından Türk kurtuluş Savaşı,s.39)

    -Amiral de Robeck’in 19 Eylül 1919 günlü raporu : ‘’Şimdiki Osmanlı hükümetinin desteklenmesi,hükümet değişikliğinin arzu edilmeyeceğini’’ bildirir (B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,1.C.,s.XLIX/107)

    -30 Eylül 1919’da,Amiral de Robeck’ten Lord Curzon’a :‘’Sultan,İngiliz otoritelerinden,kuvvet kullanarak milliyetçileri durdurmalarını istedi’’ (E.Ulubelen,s.201,belge no:530)

    -D.Ferit’in yaveri Kemal Bey’in 30 Eylül 1919’da,İngiliz ataşemiliteri Yb.J.I.Smith’e söyledikleri;’’Sadrazam Ferit Paşa,İngili,zlerin her isteğini kabul edebilecek kadar zayıftır.Milli hareketin önemini kavrayamamaktadır’’(B.N.Şimşir,İngiliz belgelerinde,1.C.,s.LVII/132)

    -Amiral Webb’in 8 Ekim 1919 günlü raporu:’’Eski Sadrazam (D.Ferit),Padişahın tahtından indirileceğinden kaygı duyduğunu söyledi ‘’ (B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,1.C.,s.LVIII/133)

    -İngiliz Yüksek Komiserliğinden Hohler’in hazırladığı muhtıre:’’Osmanlı hanedanı artık tükenmiş görünüyor’’(B.N.Şimşir,İng.Belgelerinde,1.C.,s.LXVIII/185)

    -Seyit Abdülkadir,9 Aralık 1919’da,İngiliz Yüksek Komiserliğinden Hohler’e şu bilgiyi verir:’’Damat Ferit eğer (yeniden) Sadrazamn olursa,Kürtlere Özerklik vereceği vaadinde bulundu…’’(T.Baytok,İng.Kaynaklarından Türk Kurtuluş Savaşı,s.32)

    -15 Aralık 1919,Amiral de Robeck’ten Lord Curzon’a:’’Geçende Sultan benimle görüşmek istedi reddetim.Sultan kendisini bize teslim etti çünkü tek dayanağı İngiltere hükümetidir’’(Jeschke,TKS Kronolojisi I.s.80;KS Günlüğü,2.C.,s.250)
    1920

    -25 Mart 1920 günlü İngiliz askeri istihbarat raporu:’’İstanbul’da milliyetçi liderlerin tevkiflerinin Padişahı rahatlattığı’’ (B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.XXI/3)

    -11 Nisan 1920,Amiral de Robeckten Lord Curzon’a:’’İngiliz Yüksek Komiserliğinin,milliyetçilere karşı kuvvetlerin silahlandırılmasına müsaade edeceği…Galip devletlerin (D.Ferit) hükümetini tamamen destekleyeceklerini…’’ (B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.XXVII/29)

    -20 Nisan 1920,Lord Curzon’dan Amiral de Robeck’e:’Milliyetçilere karşı kuvvet kullanmasında İstanbul hükümetinin desteklenmesinin uygun olduğu….’’ (B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.XXVII/29)

    -30 Nisan 1920,İngiliz İstihbarat raporu:’’İstanbul hükümetinin…Anadolu halkını (Milliyetçilere karşı) ayaklandırma konusunda bir komite kurduğu…’’(B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.XXXVI/81)

    -27 Mayıs 1920,Amiral de Robeck’ten Lord Curzon’a:’’Damat Ferit’in Anadolu asilerini bastırmak için 10.000 kişilik bir kuvvet kuruo silahlandırmak istediği,Barış anlaşmasından şikayet eden Sadrazama,anlaşmanın çok sert olacağının mütarekeden beri söylenildiğinin hatırlatıldığı…’’ (B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.XLVI/117)

    -30 Mayıs 1920,Albay Lawrens’in demeci:’’Türkiyedeki tek müttefiğimiz sultandır’’(The Sunday Times,KS Günlüğü,3.C.,s.67)

    -6 Haziran 1920,Amiral de Robeck’ten Curzon’a:’’ Damat Ferit yerinde kalabilse,çok faydalı olabilir.’’ (E.Ulubelen,s.278)

    -10 Haziran 1920,Amiral de Robeck’Ten Lord Curzon’a:’’Sadrazam Damat Ferit,İstikbaldeki Türk devleti için İngiliz himayesi istedi ve yeni prensin (yeni veliahtın) tamamen İngiliz dostu olarak yetiştirileceğini söyledi’’ (E.Ulubelen,s.262,belge no:80)

    -Damat Ferit’in Nazırları Reşit Rey ve Cemil (Topuzlu) Paşa,23 Haziran 1920’de,İngiliz Yüksek Komiserini ziyaret ederek:’’Türkiye’yi İngiltere’nin idaresine vermek suretiyle bu memleketi adil bir barışa ve sükuna kavuşturmak isteğinde ısrar ederler’’(Jeschke,İngiliz Belgeleri,s.11)

    -15 Temmuz 1920,İngiliz İstihbarat raporu:’’Yunan Başkomutanı ile (Anazavurun adamlarından) Şah İsmail’in Bandırmada bir anlaşma imzaladığı…’’(B.N.Şimşir,İngilz Belgelerinde,2.C.,s.LXIX/226)

    -16 Temmuz 1920 günü Damat Ferit,Amiral de Robeck’i ziyaret eder.O gün söylediklerinden bazı bölümler:’’Milliyetçiler yalnız Türk hükümetinin değil aynı zamanda İngilterenin de düşmanıdır.Türk köylüsü,nereden gelirse gelsin,yapılacak bir barış teklifine kabule hazırdır.Eğer Yunanlılar Ankara’ya hatta Sivas’a kadar gitmeleri emredilirse,ilerleyişleri askeri bir yürüuüş niteliğinde olur,Erzurum’a kadar hiçbir direnme ile karşılaşmazlar.İngiltere’nin Türkiyede düzenin yeniden sağlanmasına yardımcı olmayı kabul etmesi şartı ile Padişahtan aşağıya doğru herkes,Sevr anlaşmasının imzalanmasına taraftar bulunmaktadır…(T.Baytok,İngiliz Kaynaklarında Türk Kurtuluş Savaşı,s.123;B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.LXVIII/222)

    -28 Temmuz 1920,Amiral de Robeck’ten Lord Curzon’a:’’Damat Ferit bana geldi,dedi ki:’’Kürt liderleri Mustafa Kemal’i sevmezler,çünkü o bolşevikliği getirmek istiyor.Siz Mustafa Kemal’Den nefret ediyorsunuz,çünkü o sizin yaptığınız anlaşmayı kabul etmiyor.O halde Kürtleri,Mustafa Kemal’e karşı birlikte kullanalım.’’ (E.Ulubelen,s.264,belge no:103;S.R.Sonyel,Dış Politka,2.C.,s.85:B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.LXX/233)

    -1 Ağustos 1920,Amiral de Robeck’ten Lord Curzon’a:’’Damat Ferit bir süre iş başında kalırsa çıkarlarımız açısından iyi olacak,çünkü anlaşmayı (Sevr’i) yalnız imzalamakla yetinmeyip onaylanmasını da sağlayacak,güvenebileceğimiz tek sadrazamdır’’(S.R.Sonyel,Dış Politika,2.C.,s.85)

    -Veliaht Abdülmecit,8 Ağustos 1920’de,A.Ryan’a şu açıklamayı yapar:’’Anadoludaki hareket haince,cahilce ve canavarcadır’’ (Jeschke,TKS Kronolojisi I,s.56)

    -Yüksek Komiserler,Vahidettini ancak Sevr anlaşmasının Osmanlı temsilcleri tarafından imzalanmasından sonra 21 Ağustos 1920 günü ziyaret etmişlerdir.O güne kadar ilişkiler aracılar yardımıyla yürütülüyordu.Amiral de Robeck’in o günkü görüşme hakkında raporundan bazı parçalar:’’Sultan,içinde bulunduğu anı,mesut gelecekleri ışıklı bir başlangıc olarak kabul ettiğini söyledi.Macera düşkünü bir avuş insan tarafndan memleketin felakete sürüklendiğini acı bir dille tenkit etti.Geleneksel İngiliz dostluğunu da çiğnemişlerdi.Türkiye yaşayabilmek içi bir dostun yardımına muhtaçtı.Bu yardım İngiltere’nin desteği şeklinde olmalıydı’’(T.Baytok,İngiliz Kaynaklarında Türk Kurtuluş Savaşı,s.124)

    -Yüksek Komiser de Robeck’in 11 Eylül 1920 günlü raporuna,Lord Curzon’un düştüğü not:’’Damat Ferit’i cesaretlendirmeliyi’’(Jeschke,İngiliz Belgeleri,s.142)

    -23 Eylül 1920,Amiral de Robeck’ten Lord Curzon’a:’’Damat Ferit’in milli hareketi bastırmak için 15.000 kişilik asker ve 25.000 kişilik Jandarma kuvveti kurmak için izin,asker taşımak için gemi,yabancı subaylar ve 25 milyon borç istedi…’’(B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.LXXXVII/314)

    -23 Eylül 1920,Lord Curzon’dan Amiral de Robeck’e:’’Sadrazamın 15.000 kişilik ordu kurmasına İngilterenin bir itirazı olmadığı…’’ (B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.LXXXVI/314)

    -24 Eylül 1920,Damat Ferit Paşanın İngiliz Yüksek Komiserine yazdığı mektuptan:’’Osmanlı hükümetinin Sevr anlaşmasını
    imzalamakla yüklendiği görevleri yerine getireceği,Osmanlı Genelkurmayının Anadolu hareketini bastırmak için planlar hazırladığı,iki aydır hazırlanmakta olan askeri projenin uygulanabilmesi için kırk bin kişilik bir ordunun kurulması gerektiği…(B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.LXXXVIII/317 vd)

    -Damat Ferit gizlice Yunan Başbakanı Venizelos’la da ilişki kurmaya çalışır (9 ve 30 Eylül 1920 günlü İngiliz İstihbarat raporlarına dayanarak,S.R.Sonyel,Dış Politika,2.C.,s.100;126,dipnotta belge künyeleri de var)

    -11 Ekim 1920 günü öteki Y.Komiserlerle birlikte Vahdetin ile görüşen Amiral de Robeck’in 14 Ekim 1920 günlü raporu:’’Sultanın,milliyetçiler aleyhine konuştuğu,milliyetçilerin iktidara gelmesinden ve kendi kişisel güvenliğinden kaygı duyduğunu belirttiği…’’(B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.C/361)

    -22 Ekim 1920,Amiral de Robeck’ten Lord Curzon’a’’Son zamanlarda Ferit Paşayı Padişahtan başka destekleyen kalmadığı,Padişahın ise zayıf karakterliği olduğu…’’(B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.CIII/372)

    -23 Ekim 1920,Lord Curzon’dan Amiral de Robeck’e:’’Sevr anlaşmasının hemen onaylanması konusunda,İngiltere ve Fransa’nın,Padişahı tahtından ayrılmak zorunda bırakacak kadar ısrar etmek istemedikleri.’’(B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.CIV/381)

    -24 Ekim 1920,Amiral de Robeck’ten Lord Curzon’a:‘’İstanbul yönetiminin Anadoluya gönderilecek A.İzzet Paşa heyetinin,Milliyetçileri teslim olmaya çağıracağı,barış şartlarını görüşmeyeceği’’ (B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.CV/382)

    -8 Kasım 1920,Amiral de Robeck’ten Lord Curzon’a:’’Tevfik Paşa hükümetinin Sevri onaylamak gerektiğini kabul ettiğini ancak Milliyetçilerden çekindiği için derhal onaylamak istemediği ve bu işi Anadolu ile temas sonuna kadar ertemek arzuunda olduğu… (B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.CIX/395)

    -12 Aralık 1920,Yeni Yüksek Komiser Rumbold’dan Lord Curzon’a ‘Sevrin onaylanacağı yolunda Tevfik Paşanın teminat verdiği…’’(B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,2.C.,s.CXXXIV/472)




  • [Devam]

    1921:

    -Abdülmecit,2 Ocak 1921’de İngiliz gazetesi The Morning Post’un muhabirine şu açıklamayı yapar:’’Bizi kendi tarafınıza çkerek Türk Halifesinin dini nüfuzunu,imparatorluğunuz dahilinde sulh ve sükun lehine kazanmakta menfaatiniz vardır’’ (Jeschke,İng.Belgeleri,s.18;bu sırada Hind Müslümanları ve Mısırlılar,sömürgeci İngilizlere karşı mücadele içindeydi)

    -Abdülmecit’in 7 Ocak 1921’de Le Gaulois gazetesinde de şu demeci çıkar:’’Müttefikler 5 yıl için İzmir’i,25 yıl için Trakya’yı işgal etmesi Mustafa Kemal Paşanın da buna razı olacağı,olmazsa devrileceği…(B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,3.C.,s.XXII/7)

    -29 Ocak 1921,Osmanlı Hariciye Nazırı Sefa Beyle görüşen Rumbold’dan Lord Curzon’a rapor:’’İstanbul hükümetinin Ermenilere toprak verilmesini kabul ettiği’’ (B.N Şimşir,İng.Belgelerinde,3.C.,s.XXXIV/92)

    -21 Mart 1921 günü Vahdettinle görüşen Rumbold’un raporundan özet:’’Padişahın Ankara liderlerini şikayet ettiği,tahtını tehlikeye sokmaya,otoritesini azaltmaya kalkıştıklarını söylediği,Rumbold’un,Türkiye’nin Padişah etrafında birleşmesini isteklerini belirttiği,Padişahın,Mustafa Kemal ve yanındakilere ‘’eşkiyalar’’ diye söz ettiği,Türk olmadıklarını iddia ettiği,Vahdettinin son olarak kendisini büsbütün çaresiz ve yalnız olduğunu,ancak onurunu ve tahtının çıkarlarını, bir avuç eşkiyaya teslim etmek istemediğini söylediği…’’(B.N.Şimşir,İngiliz Belgelerinde,3.C.,s.LXXX vd./262)

    -7 Nisan 1921 günlü İngiliz gizli istihbarat raporuna göre:’’Ankaradan dönen Ahmet İzzet Paşa,4 Nisan günü Vahdettinle görüşerek kişisel olarak Anadoluya geçmesini,kendisini mertçe milli hareketin önderi ilan etmesini önerir.Ama Padişah bu teklifi reddeder’’ (S.R.Sonyel,İngiliz İstihbarat Servisi,s.163)

    -27 Nisan 1921,İngiliz Yüksek Komiserliğinin ‘’1920 Türkiye yıllık raporu’nun Vahdettinle ilgili bölümü:Zeki,saltanatı korumak,ülkeye hizmet etmek isteyen bir kimse olmakla birlikte son derece zayıf,pısırık ve temkinli olduğu için hakim rol oynayamadığı,ancak İngilterenin lütfunun Türkiye’yi kurtarabileceğine inandığı…’’(B.N.Şimşir,İng.Belgelerinde,3.C.,s.LXXXIV/304)

    -23 Mayıs 1921 günü vahdettinle görüşen Rumbold’un raporundan:’’Padişahın Ankara liderlerini suçladığı,kişisel emelleri peşinde koştuklarını,bolşeviklerle anlaştıklarını söylediği,Büyük devletlerin arabulucuk değil,baskı yapmalarını istediği,Trakya’da bir tampon devlet kurulması önderdiği…’’(B.N Şimşir,İng.Belgelerinde,3.C.,,s.XCII/329; Jeschke,İng.Belgeleri,s.162)

    -20 Ağustos 1921,eski Sadrazam Salih Paşadan M.Kemal’e:’’İngiltere karşı direnip durmak,gereksiz ve tehlikelidir’’ (B.N Şimşir,İngiliz Belgelerinde,3.C.,s.XXXI/58)

    -(Sakary zaferinden 6 gün sonra) 19 Eylül 1921 günü Heyet-i Vükela toplantısında,Sadrazam Tevfik Paşa,Yunanlıların Anadoluyu boşaltmaları karşılığında,Trakya’nın (Edirne ve Tekirdağ’ın) Yunanlılara bırakılması düşüncesini savunur (B.N Şimşir,Sakaryadan İzmir’e,s.259)

    -29 Kasım 1921,Rumbold’dan Lorz Curzon’a:’’İstanbul hükümeti gittikçe Ankaraya boyun eğer duruma düşüyor.Yalnız Sadrazam (Tevfik Paşa) Kemalistleri ‘’asi’’ sayıyor’’ (B.N.Şimşir,İng.Belgelerinde,4.C.,s.XXXVIII/91)

    -6 Aralık 1921,Rumbold’dan Lord Curzon’a:’’Padişahın nüfuzu artırılabilirse,elimizde yararlı bir koz olur’’ (B.N Şimşir,İngiliz Belgelerinde,4.C.,s.XLIII/116)

    -9-10 Aralık 1921’de,Anadolu Cemiyeti adlı gizli bir Vahidettinci örgüt,İstanbuldaki Yunan Y.Komiserliği ile görüşmelere girişir.Örgütün amacı,Ankara hükümetine karşı,Yunanistanın yardımıyla,Sultanın itibarı vesayeti ve Yunanistanın himayesi altında bir ‘’Batı Anadolu Devleti’’ kurmaktır.Örgütün Yunan Y.Komiserliğine 11 Aralıkda verdiği yazılı önerinin birkaç maddesi;

    *Egedeki Yunan İşgali altındaki bölgelerde,Sultan adına (Bursada) geçici bir hükümet kurulacaktır,
    *Bu yerlerde derhal parlamento seçimleri yapılacaktır
    *Kemalist kuvvetler bastırılarak,bütün Anadolu M.Kemal’in elinden kurtarılacaktır
    *Bunun için kurulacak ‘’Gönüllü Anadolu Ordusu’’nun talim ve silahlanmasından Yunan Başkomutanı sorumlu olacak,iyi Türkçe bilen bir miktar Yunan subayının bu orduya katılması sağlanacak
    *Yunan Hükümeti Anadolu Cemiyeti üyelerinin Bursa’ya taşınmaları masrafını karşılamak üzere cemiyetin Yönetim kuruluna 100.000 Türk lirası verecek
    Yunan Yüksek Komiseri,yapılan pazarlık ve görüşmelerden sonra,yazılı öneriyi,27 Aralık 1921 günü bir Yunan Torpidosuyla Atina’ya gönderir. (B.N Şimşir,Sakarya’dan İzmir’e,s.349-355 [ayrıca İngiliz Belgelerinde,4.C.,s.LXXI/295] Yunanistan bunun yerine,Ege’de İyonya Devleti adıyla bir uydu devlet kurup ilan etmeyi tercih edecektir.B.N.Şimşir,Sakaryadan İzmir’e,s.404-429.Bu cemieyin lideri,vahdettincilerin yere göğe koyamadıkları eski şeyhülislam Mustafa Sabri Efendidir (H.Himmetoğlu,K.S’da İstanbul ve Yardımları,1.C.,s.347)

    1922:

    -15 Ocak 1922 günlü görüşmede Tevfik Paşa,Yüksek Komiser Rumbold’a şöyle der:’’Mustafa Kemal yola gelmezse o ve aşırılar tecrit edileceklerdir (B.N Şimşir,Sakaryadan İzmir’e,s.342)

    -TBMM Bakanlar Kurulu,Türk tezinin tanıtılması için Dışişleri Bakanı Y.Kemal Tengirşenk’in,Roma,Paris ve Londra’da temaslarda bulunmasına karar vermiştir.Yusuf Kemal Tengirşenk,Avrupaya hareket etmeden önce İstanbul’a uğrar,Vahdettinle görüşür (21 Şubat 1922),Y.K.Tengirşenk’in TBMM’ni tanıması önerisine cevap bile vermeyen Vahdettin,Y.Kemal’in katibi Kemal Beyin,kayınpederinin evine bıraktığı çantasını gizlice açtırır,içindeki 6 gizli belgenin fotoğraflarını çektirerek,bir saray görevlisi ile İngiliz Y.Komiseri Rumbold’a ulaştırır (Rumbold’un 7 Mart 1922 gün ve 232 sayılı gizli yazısı)

    -(Rumbold’un Vahdetinin ziyarete gelmemesi üzerine) Vahdettin,25 Mart 1922 günü Tevfik Paşayı gizlice Rumbold’a yollar,Rumold’un Lord Curzon’a yolladığı bu çarpıcı görüşme hakkındaki rapordan bazı bölümler;’’…Sadrazam,dünkü kabine toplantısından sonra Sultanın kendisini saraya çağırdığını bildirdi.Sultan kendisine aşağıdaki teklifi açmış ve size (Lord Curzon’a) sunmamı ricasıyla teklifi bana duyurması iç.in kendisine talimat vermiş.Sultanın teklifi şöyledir;

    İngiltere ile Türkiye arasında bir anlaşma aktedilecektir.Anlaşma gereğince Türkiye,bütün milletlerin yararın,tarafsız olarak Boğazların (İstanbul ve Çanakkale) serbestliğinin korunmasını İngiltere’ye verecektir.İngiltere bu amaçla kendi askerlerini ya da Türk Jandarmasını kullanabilecektir.Türk hükümeti Türk Jandarmasını İngiltere’nin emrine verecektir.Hatta Boğazların serbestliğini korumak için gereken toprak şeridinin idaresi de İngiltere’nin eline verecektir.Böyle bir anlaşma,İngilterenin Hilafete düşman olduğu ve Türkiye’yi yıkmak istediği yolunda Hindistan’da ve sair yerlerde yaygın olan kanıları,hemen ve sonsuza kadar yıkacaktır.Anlaşma,bu kanıların doğrı olmadığının parlak bir kanıtı olacak ve İngiltere’nin hilafetin hamisi ve ortağı olduğunu,İslam Dünyasına beyan edecektir.

    Sadrazam,Sultanın teklif ettiği projeyi kendisinin de uygun bulduğunu söyledi.Bu konuda bütün gece düşünmüş ve bugün bana gelmiş.Sultan,bu meselenin gizli olduğunu belirtmiş ve hatta İzzet Paşa dahil,öteki Nzılara bu tekliften bahsetmemesini kendisinden istemiş.Sultan belirtilen esaslar dahilinde İngiltere ile bir anlaşmaya varılırsa,bunu derhal imzalayıp onaylayacağını beyan etmektedir (B.N Şimşir,Sakarya’dan İzmir’e,s.388 vd.İlgili belgeler:FO 371/7860 (P.37-41),FO 371/7859-E.3443.)

    -6 Nisan 1922 günü Rumbold ile Vahdettin gizli bir görüşme yaparlar.Görüşmede hiçbir Türk bulunmaz,çevirmenliği A.Ryan yapar.Vahdettin,,’’arzuhal veren bir şarklıya’’ benzeten Rumbold,Vahdettinin söylediklerini şöyle aktarıyor:’’Anadolu hareketi,İttihat ve Terakkinin yeni bir şeklidir.Milletin yüzde doksanı Ankara çetesine karşıdır.İstanbul hükümeti,Ankaranın kabul etmeyeceği barış şartlarına hazırdır.Ankara meclisi kanunsuz bir kuruluştur.İngiltere ile herhangi bir özel uyuşmaya hazırız…’’(B.N.Şimşir,Sakarya’dan İzmir’e,394 vd.İlgili Belge:FO 406/49,p.266-270)

    -Vahdettin,9 Nisan 1922’de İngiliz Yüksek Komiserliğine adamlarından birini gönderir.Haberci şu mesajı iletir:’’Sultan,Kurtuluş için Türkiye’nin İngiltere’ye ve yalnız İngiltere’ye bakması gerektiğine kesin olarak inanıyor.Şahsi durumu için de pek kaygılı.’’ (B.N Şimşir,Sakarya’dan İzmir’e,s.396:İngili belge:Ryan’ın yazısı,FO 406/49,p.273-274)

    -12 Mayıs 1922’de,İngiliz Yüksek Komiserliğine 76 imzalı bir muhtıra verilir.Bu muhtıradan bazı cümleler:’’Devlet ve millet adına konuşma yetkisi yalnız Sultana aittir.Bugün bütün Asya’da,Sultanın devleti üzerinde tekrar hükümranlığını kurması bekleniyor.Ankara şeflerinin ve Büyük Meclis adı verilen meclis üyelerinin çoğu Müttefik Devletlerin cani olarak tutuklanmasını istedikleri kimselerdir.Son savaşın galipleri bu yabancı maceraperest çeteyi bertaraf etmelidir…’’(Süleymaniye,Fatih ve Beyazıd medreseleri adına 9 kişi,Kadiri ve Rufai tarikatları adına 10 Şeyh,İstanbul adına Vasfi Efendi,Rıza Tevfik ve 12 kişi,İstanbulda oturuan ve Anadolu adına imza adan 44 kişi.B.N.Şimşir,Sakarya’dan İzmir’e,s.396 vd.İlgili Belge:FO 371/7866-E.6005)

    -23 Mayıs 1922,Rumbold’dan Lord Curzon’a :’’İngiltere tek başına hareket etmek durumunda kalırsa,Ankara’ya karşı İstanbul hükümetini kullanabilir.’(B.N Şimşir,İngiliz Belgelerinde,4.C.,s.LXVII/267)

    -Vahdettinin yeğeni Sami Bey 1922 Haziran ayında,malum Yüzbaşı Armstong ile görüşür.Armstong bu görüşmeyi şöyle aktarıyor:’’Samiyi bana Vahdettin göndermişti.Padişah diyormuş ki:’’Lloyd George’a haber veriniz,akıbet yaklaşıyor.Bunu İngiliz Büyükelçisine anlatmaya çalıştımisem de muvaffak olamadım.M.Kemal ve adamları ihtilalci,sizin ve benim düşmanlarımızdır.Ben İngilterenin dostuyum.Ne isterseniz vermeye hazırım.Halbuki siz Ankardan bir şey alamazsınız.Yunanlıların Anadoludan çıkarılmasını sağlayınız.Ayrıca dört milyon İngiliz lirası borç istiyorum.Bununla mükemmel bir hükümet kurarım.Bursa’ya gider uyruklarımı etrafıma toplarım.Halk benim davetime koşar.Fransızlarla da dost olurum.Boğazları açık bırakırım.Halife olmak haysiyetiyle daime sizin tarafınızı tutarım.Çünkü siz müminlerin savunucusunuz.Ankaradakiler katildir.Moskova’nın tesiri altındadırlar.Benim söylediklerimi hiçbiri yapmaz.’’Padişahın sözlerini ilgili yerle duyurdum.’’(Aktaran,N.H.Uluğ,Emperyalizme karşı Türkiye,s.152-153.S.R Sonyel,Dış Politika,2.C.,s.229:431.dipnotla ilgili belgenin künyesi ile ekler bölümünde fotokopileri bulunuyor:ek no.21,21 A,21 B,21 C,21 D;Sonyey,Vahdettinin aynı öneriyi,bir süre sonra,Yüksek Komiser Rumbold’a da yaptığını belirtip belgelemektedir:s.229;İlgili belge:FO/7870-E.8065)

    -İngiliz Yüksek Komiseri Rumbold’un 5 Ağustos 1922 günlü raporu:’’Bizim bakımımızdan en çok arzu edilen gelişme,Sultanın yeniden hakiki bir otoriteye kavuşabilmesidir…’’(B.N.Şimşir,Sakarya’dan İzmir’e,s.400;İlgili belge:FO 424/254,p.97-98 ve İngiliz Belgelerinde,4.C.,s.LXXXI/341)

    -Vahdettin ile Rumbold 7 Ağustos 1922 günü de görüşürler.Bu görüşmede Vahdettin Ankara yönetimi için kullandığı bazı sözler;’’Asiler,egoistler,ittihatçılar, bolşevikler…(B.N Şimşir,Sakaryadan İzmir’e s.401 vd.İlgili belge:FO 424/254,p.105-108)

    -7 Ağustos 1922,Vahdettin yine yeğeni Sami ile General Harington’a yolladığı sözlü mesaj;’’Ben Padişah ve Halifeyim.Padişah olarak Osmanlı ordusunun başkomutanıyım.Bir bunalım çıkarsa,Müttefik İşgal Kuvvetleri Başkomutanı ile beraber olmam doğaldır ve böyle bir kriz anında Genel Karargahımın nerede olacağını bildirilmesini General Harington’dan rica ederim’’ (B.N Şimşir, İng. Belgelerinde, 4.C.,s.CXXXVIII vd./543)

    -Yüksek Momiser Rumbold’un 2 Eylül 1922 günlü raporundan:’’Kemalistlerin taarruzundan İstanbul hükümetinin rahatsız olduğu,bu başarıya her Türkün tabii olarak sevinmesi gerekirken,Sultan ve bazı Nazırların Mustafa Kemal’in prestijinin yükselmesinden kaygı duydukları…Bundan sonra Sultana pek az söz düşeceği…’’ (B.N.Şimşir,Sakaryadan İzmir’e,s.483;İlgili Belge:FO 424/254,p.180

    -12 Eylül 1922,Rumbold’dan Lord Curzon’a:’’İstanbul’da günlerce gösteriler yapıldı.Padişahın tahtı bakımından kaygılı olduğunu sanıyorum’’ (B.N Şimşir,İngiliz Belgelerinde,4.C.,s.XCII/399)

    -16 Eylül 1922,Rumbold’dan Lord Curzon’a:’’Padişah,zaferden dolayı Mustafa Kemal’i kutlamayı reddetti’’ (B.N Şimşir, İng.Belgelerinde,4.C.,s.C/424)

    -25 Ekim 1922,Fransız Yüksek Komiseri General M.Pelle’nin Fransız Dışişleri Bakanlığına telgrafı:’’Sultan diyor ki ‘’Ankaradakiler kabul edilmez iddia ve isteklerle ortaya çıkmaktadır.Ulusal egemenliğe ilişkin görüşleri,Türk halkının sosyal durumuna da,geleneklerine de uygun değildir,şeriatın gereklerine de uymaz.Ben Papa gibi yalnız bir din adamı olarak kalmaya asla rıza göstermeem.İslai telakkiye göre Halife,dini korumak için daima kuvvetli olmalıdır.Türkler,Halifeyi hal’ettikleri takdirde,diğer ülkelerin mülsümanları,Türkiye dışında,mesela Arap memleketlerinde,gerçek halfie olacak birini bulmaya çalışacaklardır.Aynı zamanda büyük bir müslüman devlet olan Fransa,böyle bir olasılığın tehlikelerini takdir edecek durumdadır.Ortak menfaatlerimiz vardır.Sizin için Türkiye,Suriyeden çok daha önemlidir.’’ (Toplum ve Tarih,s.53/16.sayı;ilgili belge:Fransa Dışişleri Arşivi,E Serisi,97.Cilt,210-213. Yaprak)

    Kendisi de son olarak 16 Kasım 1922'de İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı olan Haringtona yazılı birşekilde başvurarak İngiltereye sığınma talep etmiştir.Sığınma talebini de ''Müslümanların Halifesi'' olarak mühürlemiş ve imzalamıştır.17 Kasım 1922'de de boğazda demirli olan Malaya İngiliz Zırhlısına binerek Maltaya kaçmıştır.




  • Son olarak gördüğünüz üzere tüm belgeler ortada,arşivler açık.Vahdettini meclistede savunan tek bir vekil dahi olmamıştır.1 Kasım 1922'de Saltanat kaldırılırken sadece hanedanın geleceği tartışılmıştır.Atatürk'e muhalifliğiyle bilinen I.TBMM dahi Vahdettini meclis kürsüsünde sürekli olarak ''hain'' olarak eleştirmiştir.Bütün meclis zabıtlarıda açık.Hatta şuan evinizde oturduğunuz yerden o döneme ait tüm açık-gizli meclis tutanaklarını dahi okumanız mümkündür.Buyrun 18 Kasım 1922'ye ait meclis tutanakları.Bakın Vahdettinin kaçması üzerine meclis nasıl bir tepki göstermiş.Buyrun okuyun:https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/GZC/d01/CILT03/gcz01003140.pdf

    Ayrıca 1920-1923 yılları arasındaki tüm oturumlar:
    https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_dergisi_pdfler.yasama_yillari?v_meclis=1&v_donem=1

    Bir de 1920-1923 yılları arasındaki tüm gizli oturumlar;https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_dergisi_pdfler.birlesimler_gc?v_meclis=11&v_donem=1

    Kısacası hiçbirşey gizli değil...Saklanan,gizlenen tarih yok.Bunu söyleyenler uyduruk bir tarih yaratmaya,''hainleri'' kahraman,''Kahramanları'' hain göstermeye çalışan yanlı tarihçilerdir.Bu nedenle de Vahdettini savunan bilimsel ve akademik tek bir yayın dahi bulamazsınız.Çünkü akademisyen gerçeği yazar.Kafasına göre birşey uyduramaz ve bunu sunamaz.Bu nedenle akademik tarih okuyun diyoruz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Long Nightt -- 24 Şubat 2019; 12:37:32 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: warchief46

    Evet. Yaptığı şey onları dinlerinde,dillerinde,hukuklarında özgür bırakmasıydı. Keşke asimile edip, sindirme politikası yapsaydı üstün demokrasiye sahip batılı devletler gibi.
    Bu arada uzun zamandır bu kadar sığ bir yorum görmemiştim.
    Yapsaydın. Sanki birşey yapmış gibi konuşuyorsun. Dünyanın düzeni böyle yapsaydın. Yapsaydın da bugün sıkıntı çekilmeseydi.
    Ha batılılara laf ederken şu balkanlar sanki türklerin anavatanıydı ya. Adamların ülkesini almışın kendi toprağın yapmışın bir de özgür bıraktık demişin sanki oralara savaşılarak değil güller atılarak osmanlıya geçti.
    Sevilen bir yönetim olsaydın herhalde bağımsızlık için uğraşıp sonrada o bölgeden kültürünü kazımazlardı.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ungalath

    iyi eğitim iyi eğitimci ister. Padişahların hocalarıda mı saray medresesinde okutuldular ? Hayır. yok öyle birşey.
    seçilmiş insanlar değillerdi diyorsun iskan politikası gereği avrupada yerleşilen yerlerde zeki çocukları devlet şehzadelerle birlikte eğitirdi. Bu çocuklar hem iyi birer siyasetçi olur hemde şehzadelerle aralarında rekabet oluşturulurdu. Bu sayede şehzadeler eğitimlerine daha çok özen gösterirlerdi. Yani diyorsun ki normal zekada bir insan örneğin bosnanın en zeki çocuklarını eğitimde aynı şartlar altında geçebilir.
    kişisel yeteneklerinden bize ne diyorsunda insan kimi sevmediğini bilmek istemez mi ? Çok garip cidden. Neden tanımak istemiyorsun ki ? İcraatlere bakılır diyorsun icraatler zaten ortada. En kötü zamanında bile Doğu Türkistanda adına hutbe okutan bir devletten bahsediyoruz.
    eğitim konusuna gelince
    o dönem Ülkede yetişen şairleri sen şuan yetiştirebiliyor musun ?
    Kendine has birden fazla sanatın var mı ? Bunları kaç kişi icra edebiliyor ?
    mimarin ne durumda bunu biliyor musun peki ?
    insanlık ? bahsetmiyorum bile...
    yukarıda saydıklarımın hepsi bir medeniyet göstergesidir. Tanımadığın bilmediğin birşeyden nefret etmek niye ?
    Ab roma ve romalı kültürünü abd popüler kültürüne karşı korumak için çalışmalar yaparken bizimkiler medeniyet için "iyi kötü" diyor. O medeniyet nasıl kurulmuş ? Kaç bin yıllık bir eser ? İnsanlar o medeniyet için ne kadar cefa çekmişler ama yinede bir sonraki nesile aktarabilmişler bunları düşünmüyor "iyi kötü" diyor.
    Ne uzattın ya. Sende padişah çocuğu ol seni de eğitirler. Zekayı nasıl ölçtüklerini nereden bilelim? Ben şehzadeler için enderunda diğerlerini geçer demedim. İyi eğitim alır bunları öğrenir dedim. Konuda geçip geçmeme gibi birşey yok.
    Hocalarının enderun mezunu olup olmadıklarını kim biliyor? Medrese bitirmeden nasıl hoca oluyorlar? Sokakta mı buldular hocaları?
    Özelliklerini bilmem sevip sevmemem konusunda bir ölçüt değil. Ayrıca yıllarca ben bunları çok duydum bilmeyen biri değilim. Öğrenince ne olduklarını sevgi beslemem gerekmiyor.
    İcraatler ortada evet ülke kutu kadar kalıp yarı sömürge oldu. Bazen şu kavalalı mehmet ali paşa keşke kütahyada durmayıp istanbula girip sarayda hepsini kılıçtan geçirseydi derim en azından düzgün bir yöneticiydi.
    Yetişen şairler derken bilmem kaç yüzyılda çıkan kaç kişi? Onu boşver bu devirde şairlik mi kaldı? O yıllarda olsak divan şairi olsakta padişahtan bir kese altın mı kapsak. Hiciv yazıp kelleyi mi kaptırsak. Divan şairlerinin dilini bile anlamıyoruz bu devirde öyle adam olsa kim anlayacak? Halk şairinden bahsediyorsan ne biliyorsun olmadığını? Zaten ilgi görmeyen bir alan bu.
    Sanat derken bizim işimiz gücümüz var ben onlar gibi bütün gün şimşirlikte takılıp kendime uğraşı arayacak biri değilim. Bize ekmek havadan gelmiyor. Bana da maaş bağlasınlar marangoz olayım, sıkılınca vurmalı-üflemeli çalgılarla uğraşayım benimde fazla sanatım olsun.
    Geriye kalanların hepsine cevap vermeye bile gerek yok. Hiç bilmeyen birine anlatmıyorsun bunları. Bayağı tarih okumak zorunda da kaldım da sen şundan bahset medeniyeti olmayan bir halk mı var? Hepsinde bu dediklerinden az veya çok var. Bunları bilipte çektikleri çileyi görmek sevmek veya nefret etmekle alakasız.




  • Osmanlı abartı bi imparatorluktur.Avrupada güçlü bir orduyla karşılaşıp cortlayan,büyük haçlı devletlerine karşı zafer kazanamamış bir devlettir.Son 200 sene Ruslar,İngilizler ve Fransızlar arasında nasıl maskara olduğumuzu tarihi bilenler bilir.

    Osmanlı avrupanın yüzyıl savaşları içinde kendi içinde savaştığı dönemde rahatça gelişme imkanı bulmuştur,bu savaşlar bitince sıkıntıya girmiştir.

    Şahsen ben Türk oğlu Türk üm ve tarihimde Göktürkleri daha çok seviyorum.

    Ayrıyetten eski atalarımızın imparatorlukları 5 tane Osmanlı eder.
  • Vanished Man V kullanıcısına yanıt
    Dünya düzeni öyle olabilir ama Allah'ın nizamı öyle değil. Bu arada Hristiyanların işgalleriyle, Müslümanların fetih hareketlerini aynı görmeniz de büyük bir talihsizlik.
    Balkanlardaki isyanların da kimlerin tazyikiyle ortaya çıktığı çok açık. 900 senedir Türklerin himayesinde yaşayan Ermenileri bile ayaklandırdırdılarsa ki bunlara Hristiyan Türk deniliyordu, nasıl bir politika izlediklerini siz düşünün. Çok sevdiğiniz ve övdüğünüz batılılar!!!
    Tarih sadece neticeye bakılarak incelenmez. Sebep-netice ilişkisi ortaya konularak incelenir.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: warchief46

    Dünya düzeni öyle olabilir ama Allah'ın nizamı öyle değil. Bu arada Hristiyanların işgalleriyle, Müslümanların fetih hareketlerini aynı görmeniz de büyük bir talihsizlik.
    Balkanlardaki isyanların da kimlerin tazyikiyle ortaya çıktığı çok açık. 900 senedir Türklerin himayesinde yaşayan Ermenileri bile ayaklandırdırdılarsa ki bunlara Hristiyan Türk deniliyordu, nasıl bir politika izlediklerini siz düşünün. Çok sevdiğiniz ve övdüğünüz batılılar!!!
    Tarih sadece neticeye bakılarak incelenmez. Sebep-netice ilişkisi ortaya konularak incelenir.
    Neyin işgali neyin fethi? Sen islama göre fetih diyeceksin onlara işgalci diyeceksin ve adamların dinine hakaret edercesine konuşup bunun kabul olmasını bekleyeceksin öyle mi?
    Niye kabul etsinler bunu? O zaman yahudilerde haklı, hristiyanlarda kendilerine göre haklı iyiymiş gerçekten.
    İmparatorluklar devri biterken yok bilmem neler isyan çıktı öyle oldu böyle oldu demekte saçma. Balkanlarda sanki milliyetçilik yoktu. Sırplar, yunanlılar ve bulgarlar basbayağı milliyetçidir ve kendi devletlerinin olmasını isterler. Ne diye osmanlı idaresinde yaşasınlar? Hem de bu adamlara islam diyeceksin, fetih diyeceksin ortodoks hristiyanda peki diyecek.
    Bak oralarda bir de avusturya macaristan imparatorluğu vardı osmanlıyı en çok uğraştıranlardan o da yıkıldı gitti. İçerisinde farklı milletler bulunan imparatorluklar yıkıldı.
    Yüzyıllarca otur bir osmanlı milleti oluşturama önlem alma ne zaman devlet yıkılma sürecine girdi o zaman bu kesimlerle ilgilen.
    Hepsini salla araplar neden ayrılmak istedi. Dinse din, yakın kültürse kültür. 300 sene içinde hiç mi kültürün işlemedi bunlara hiç mi türkçe öğretemedin devlete bağlılık oluşturamadın.
    İşte Allahın nizamı diyerek böyle batarsın. Osmanlının 300 senede araplara, 500 senede bulgarlara, 500 senede yunanlılara ve diğer balkan halklarına yapamadığını sovyetler orta asyada 80 yılda yaptı. Dayadı kendi dilini, kültürünü oradaki halklara hala hepsi çatır çatır rusça konuşuyor.




  • yigit1044 kullanıcısına yanıt
    Al işte yine aynı kafa Türk oğlu Türk'üm deyip tarihinin bir kısmını kötüleyip bir kısmını kabul etmek nasıl bir mantıktır anlayamıyorum. Dostum 16. yy. kadar ezici güce sahip Osmanlı için abartı bir imparatorluk demişsin. Adamlar o kadar otorite kurmuş, ok atmadan kaleler almışlar, çağ açıp kapatmışlar, savaşlarda rekorlar kırmışlar, bilimde ilimde fende adalette öncü olmuşlar sonra birisi çıksın Osmanlı abartı imparatorluktu zortladı patladı. He dostum abartıydı balondu hatta çok haklısın.

    1-) Ben Atatürkçüyüm Osmanlı'yı reddediyorum.
    2-) Ben Osmanlı torunuyum diğer Türk devletlerini Türk atalarını reddediyorum.
    3-) Ben Türküm sadece Orta Asya'daki Türkleri kabul ediyorum.

    Koskoca Türklüğü şu seviyeye indirenlerin yok olmasını istiyorum. Türklüğü anlayamamış kişilerdir.

    Ben Türk oğlu Türküm Orta Asyadan bu yana tüm Türk devletlerini ve atalarını kabul ediyorum seviyorum tarihimi particilik seviyesine indirip alçatmıyorum.




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.