Şimdi Ara

komsu iran (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
65
Cevap
0
Favori
1.054
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • arkadaşlar ben en son şunu söylüyorum arapların bazıları hariç çoğu kalleştir ne güzel söylemiş atalarımız: ŞAPTAN OLMAZ ŞEKER CİNSİ ................... CİNSİNE ÇEKER
  • quote:

    Orjinalden alıntı: AnarcheeR

    Türkiye ziyaretlerinde Anıtkabir'i ziyaret etmeyen ülke vardır yer yer yüzünde.

    1-Vatikan
    2-İran

    Bunu bilir bunu söylerim : )


    Arkadaşlar önce Papa'nın Anıtkabir ziyareti ve Anıtkabir defterine yazdıkları hakkındaki şu haberi okuyun.,
    http://www.ntvmsnbc.com/news/392295.asp

    Ardından bir de şu haberlere göz atın,
    http://www.milliyet.com.tr/2007/11/12/son/sonsiy40.asp
    http://www.milliyet.com.tr/2007/11/11/siyaset/axsiy01.html




  • quote:

    Orjinalden alıntı: etusch


    Bak kardeşim peygamber efendimizin bir sözü var. "Kişiye yalan olarak her duyduğunu söylemesi yeter".
    Yine Cenabı Allah da Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun aslını araştırın. Yoksa bilmeden bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz." (Hucurat, 49/6)"



    ilgili hadis

    "Her duyduğunu söylemesi kişiye günâh olarak yeter. " şeklinde olacaktır.

    selam ve dua ile
  • Teşekkür ederim
  • sayın etusch arkadaşım çok güzel ve doğru tespitler yapmışsın özellşkle abd nin oynadığı oyunlar hakkında dediklerin doğru yanlız senbaşkalrının söyledikleriyle bu işin aslı ortaya çıkmaz manasına getiriyorsun sende biraz şüpheci bir yaklaşım var ama biz atatürkün kurduğu türk tarih kurumuna güveniyoruz ve tarih kurumu başkanı yusuf hallaçoğlu diyorki hem ermeni soykırım yalanı yoktur hemde araplar bizi satmıştır hiç bir kaynağa güvenmiyerek bu kanılar oluşamaz sen araplar böyle şey yapmamıştır diyorsun peki senin söylediğin kaynağın doğru olduğu ne malum biz burda onlara ne kadar iyi niyeli olalım desekte ayıptır söylemesi göt kadar ermenistan soykırım yaptınız diye hemen hemen dünya kamuoyunu etkileyen bütün devletlerden bu yasayı geçiriyor kimse acaba bunlar hakkatten soykırım yaptımı diye araştırmıyor.

    İkinci olarak azerilerin irandaki durumlarıyla bizim doğudaki veya türkiyenin herherindeki pkk nın durumu aynı değil. Azerilerin bir kısmı biz ayrı devlet kuracağız içinde yaşadığımız devlet bizi vatandaşdan saymıyor diyorlarsa haksızlar ama en azından iranan 300 milyar dolar 30 bin insan kaybettirmiyorlar derhal bu söylemlerinden vazgeçmeliler haklarını irandaki nüfuslarını kullanarak tek devlet tek bayrak altında aramalıdırlar.




  • KAFKASLARDAN AŞACAĞIZ
    TÜRKLÜĞE ŞAN KATACAĞIZ
    TÜRKÜN ŞANLI BAYRAĞINI
    KARABAĞA ASACAĞIZ
  • Kafkasları aşmak yürek ve baya bi ceset ister. Tarihle sabittir. Kafkaslar bütün müslümanlara açık. Ama kimse Türklüğe şan katacağız diye bi yere gitmesin. Sonu hiç bi zaman iyi olmaz. Onlar da kendilerine şan katmak isteyeceklerdir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi etusch -- 16 Kasım 2007; 8:46:08 >
  • etusch'e destek ve bir katkı

    Neden kimse Arnavutlar bizi arkadan vurdu, Boşnaklar bizi arkadan vurdu, Makedonlar bizi arkadan vurdu vs. gibi balkan ülkeleri için bu cümleyi kurmuyor da Hep araplar hep arapların hainliği vurgulanıyor. Yoksa Birgün Arap-Türk-Farslar uyanır sa batının kabusu canlanmış mı olacak. Saygılar.

    Not benim için en güvenilir kaynak tarihin günümüzdeki yansımaları ve sonuçlarıdır.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: zengin_47

    etusch'e destek ve bir katkı

    Neden kimse Arnavutlar bizi arkadan vurdu, Boşnaklar bizi arkadan vurdu, Makedonlar bizi arkadan vurdu vs. gibi balkan ülkeleri için bu cümleyi kurmuyor da Hep araplar hep arapların hainliği vurgulanıyor. Yoksa Birgün Arap-Türk-Farslar uyanır sa batının kabusu canlanmış mı olacak. Saygılar.

    Not benim için en güvenilir kaynak tarihin günümüzdeki yansımaları ve sonuçlarıdır.

    Osmanlı paşalarından yada sefirlerinden biri, tam hatırlamıyorum, şöyle dermiş; bir şey yapacağım zaman ingiliz elçisine danışırım, O ne derse tersini yaparım. Benim bütün bu söylediklerinle varmak istediğim konu şudur. Biz ancak bu insanlarla tekrar birlik olabiliriz. Bizim dostlarımız herşeye rağmen yine bunlardır. Kesinlikle batı değil.

    Bazı sözler var halkın ağzında dolaşan. Bakıyorum bunlar asla bizim kültürümüzün sözleri olamaz. Fakat yukarıda da bahsettiğim üzere soğuk savaşın ..çlikleri bunlar. Türke Türkten başka dost yokmuş. Bu doğru olsa herkes bunun doğru olduğuna inansa inanın bana aynı gün, bir gün sonra bile değil, Türkiye Cumhuriyeti diye bir şey kalmaz. Neden bilmiyorum milliyetçilik adı altında yayılan ve Osmanlıyı paramparça eden ırkçılık hareketi, ayrılıkçılık zihniyeti birileri tarafından, kanımca bilinçsiz bir iyi niyetle, kalanıda daha küçük parçalara bölmek için ağızlarda dolaştırılıyor.

    Ben övüne övüne söylüyorum. Abhazya asıl vatanım. Türkiye Cumhuriyetinde doğdum, büyüdüm askerlik yaptım. Irkımla gururluyum. Ama Türkiyeyide cok seviyorum. İsminin Türkiye olmasıda beni hiç incitmiyor. Bayrağına her zaman saygı gösteriyorum. İstiklal marşı benimde marşım. Hemde çok severim tabii şiir olarak yada halk müziği makamı ile söylendiğinde. Ama biri kalkıpta herşeyi türklük için yapıyoruz derse ben orda yokum.

    Ayrılık amaçlayan herkese karşıyım. Birlikten yana olan herkesle birlikteyim. İsterse solcu olsun. Kimliğini bilsin yeter bana. Tarihini bilsin yeter bana.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: etusch

    Kafkasları aşmak yürek ve baya bi ceset ister. Tarihle sabittir. Kafkaslar bütün müslümanlara açık. Ama kimse Türklüğe şan katacağız diye bi yere gitmesin. Sonu hiç bi zaman iyi olmaz. Onlar da kendilerine şan katmak isteyeceklerdir.

    arkadaşım sen enver paşanın turan iddasını diyorsun enver paşanın yaptığı yanlışlıkları bir millete mal etmemek lazım ben zaten ülkelri fethedelim demedim dikkat edersen azerbaycan toprağı olan ve rus desteği ile ermenistan tarafından ele geçirilen öz yurdu geri lamaktan bahsettim bunu yapmöak içinde türk milletindeki cesaret kimsede yoktur.

    İkicisi türk arap fars kardeş filan değldir uyanma filan hikaye zaten arap ülkeleri çok uayanık petrol sayesinde lordlar gibi yaşıyorlar batılı bize araptan daha çok düşmandır ama düşmanlığın derecesi önemli değildir önemli olan düşman olup olmamasıdır.

    arkadaşımız arnavutlar makedonlar bizi sattıkları niye konuşşulmuyor deniyor onlarında osm ihanetleri vardır mama arapların yaptıkları ihanetin bukadar koymasının nedeni gönül ve din bağıyla bağlı olmamızdır.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: karasimsek06

    arkadaşımız arnavutlar makedonlar bizi sattıkları niye konuşşulmuyor deniyor onlarında osm ihanetleri vardır mama arapların yaptıkları ihanetin bukadar koymasının nedeni gönül ve din bağıyla bağlı olmamızdır.



    O yüzden mi gönül ve din bağı olmayanları affettik ama gönül ve din bağı dvam edenleri bir türlü affedip adam gibi iletişim kuramıyoruz. Kaldı ki Arnavutlar da müslüman ve gönül ve din bağımız var. Hatta Kendi milli marşımızın yazarı bile Arnavut kökenli ama onların ihanetini affettik. Tamamen Ortadoğudaki güç dengeleriyle alakalı bir durum. Unutma Araplar yüzyıllar boyu Osmanlının Avrupa ilerleyişini sevinçle desteklemiştir. Eğer dediğin gibi "Arap" oldukları için ihanet kişiliklerinde olsaydı o zaman Osmanlının uzun seferlere çıktığı bir zaman fırsatını bulup ihanet ederdi. Neyse herhalde birbirimizi ikna edemeyeceğiz. Çünkü Yüce Türk milleti ve Aşağılık araplar gibi bir düşünce bilimsel olmadığı için ispat ve inkarı mümkün değil. Selamlar




  • quote:

    Orjinalden alıntı: zengin_47


    Neyse herhalde birbirimizi ikna edemeyeceğiz. Çünkü Yüce Türk milleti ve Aşağılık araplar gibi bir düşünce bilimsel olmadığı için ispat ve inkarı mümkün değil. Selamlar


    Haklısın bende bu konuya yazmaktan sıkıldım. Ama son bişeye de cevap vermek istiyorum. O çok cesur Türkler ( benim Türklere kastım yok sadece arkadaşa cevap veriyorum ) nedense o cesaretlerini ABD den izin almadan PKK kamplarını vurmakta bile gösteremediler. Ama ABD de bile bazı meclislerden geçen bir yasa tasarı hazırlatacak kadar ilişkileri kuvvetli ERmenilerden toprak alabilecekler. Doğrusu merakla bekliyorum.
  • Birşeyi sormak istiyorum. Şuan İran yönetiminde söz sahibi olan dindar kesim devrim gerçekleştirirken amerika onları desteklememiş miydi? Dincilere karşı koymayı düşünen orduya baskı yapıp susmasını sağlamamış mıydı? Yani İran'da amerikanın kendi eliyle beslediği bir piyon değil mi aslında? Bence şuanki İran yönetimi amerikanın işine geliyor. Çünkü İran böyle agresif ve umursamaz olmasa amerikanın olası bir operasyon için bahanesi kalmaz. Olası bir operasyon amerikanın ne işine yarar derseniz, amerikanın değil ama onları yöneten petrol şirketlerinin çok çok işine yarayacağından eminim.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: vasago

    Birşeyi sormak istiyorum. Şuan İran yönetiminde söz sahibi olan dindar kesim devrim gerçekleştirirken amerika onları desteklememiş miydi? Dincilere karşı koymayı düşünen orduya baskı yapıp susmasını sağlamamış mıydı? Yani İran'da amerikanın kendi eliyle beslediği bir piyon değil mi aslında? Bence şuanki İran yönetimi amerikanın işine geliyor. Çünkü İran böyle agresif ve umursamaz olmasa amerikanın olası bir operasyon için bahanesi kalmaz. Olası bir operasyon amerikanın ne işine yarar derseniz, amerikanın değil ama onları yöneten petrol şirketlerinin çok çok işine yarayacağından eminim.


    Böyle bir desteğin hiçbir anlamı yok. Şah döneminde İran zaten tıpkı Türkiye gibi ABD'nin sağlam bir müttefiğiydi. Petrol konusunda ABD'nin tüm stratejilerine uygun bir ekonomik sistemi vardı ama gelirler halka değil Şaha ve orduya aktı. Devrim, Amerikanın hiçbir şekilde çıkarına değil. Ordunun kılını kıpırdatamamasının nedeni de halkın hemen hemen her kesiminin devrime katılmasıydı ki ordu içinde bile devrim yanlıları vardı. Mollası, komünisti, sosyalisti, liberali devrime katılırken ordunun gıkını çıkarması zaten imkansız. Ayrıca bu devrim öyle bir iki yıllık bir sürecin sonucu da değil. yaklaşık 30 yıllık bir sürecin kaçınılmaz sonucuydu.
    İlla ki bir destek aranacaksa bunun adresi Fransa olabilir. Ama bu Fransanın devrimi gerçekleştirdiği anlamına gelmez. Devrim sonrasında halkın talepleri ne derecede karşılık buldu bu tartışılır elbette.




  • doğrusun arkadaşım bende sıkıldım bu konun doğrularını yazmaktan arap hayranı olduğunuz kadar türkiye sorunlarının da hayranı olsaydınız belki bir fayda sağlardınız madem okadar basiretsiz ülke niye yaşıyorsunuz bu yurun bütün arap ülkeleri sizi bekliyor forumda yazdıklarınıza gösterirsiniz bak biz sizi böyle savunuyoruz diye HAYIRLI YOLCULUKLAR SELAM SÖYLEĞİN TÜRK DİYARINDAN ARAP DİYARINA
  • quote:

    Orjinalden alıntı: karasimsek06

    doğrusun arkadaşım bende sıkıldım bu konun doğrularını yazmaktan arap hayranı olduğunuz kadar türkiye sorunlarının da hayranı olsaydınız belki bir fayda sağlardınız madem okadar basiretsiz ülke niye yaşıyorsunuz bu yurun bütün arap ülkeleri sizi bekliyor forumda yazdıklarınıza gösterirsiniz bak biz sizi böyle savunuyoruz diye HAYIRLI YOLCULUKLAR SELAM SÖYLEĞİN TÜRK DİYARINDAN ARAP DİYARINA

    Çok güzel. Çok yapıcı.
  • Arapları suçlamak yerine , niye onların bize(Osmanlı) karşı İngilizlerle işbirliği yaptığını irdelesek?Acaba biz nerde hata yaptık ta!Din kardeşlerimiz bize karşı böyle bir hareket içinde oldular?Acaba sebep ekonomik mi?Siyasi mi?Osmanlı nın bölgede ki etkinliğini kaybetmesinin sebepleri neler dir?Barış ve adaleti getirdiğini iddia eden bir devletin , hakimiyeti altındaki tebasının (müslüman teba) memnuniyetsizliği neydi ki, ona karşı gelmişlerdir?

    Tarih boyunca bir çok büyük devlet sahneye çıkmıştır,ve yıkılmıştır.Daha uzun yaşam sürdürebilmeniz için ;siyasi,askeri ve ekonomik açıdan güçlü olmalısınız.Bunu yapamazsınız yapanlara devredersiniz.Güçlü olan görece güçsüz olanlar üzeinde tahakküm edebilme hakkına sahip olur.Sizin istemediklerinizi yaptırmayı,size farklı yollarla empoze eder.Bu sebeple Araplar görece sizden daha güçlü olan İngilizlerce yönlendirilmiştir.Eğer sizin zaafiyetleriniz olmasaydı ne araplar! ne başka bir millet! size başkaldırmaya cesaret edemezdi.

    Kendinizi suçlamak yerine,başkalrını suçlamaya devam ederseniz,yerinizde saymaya devam edersiniz.Nasıl ki yıllarca Osmanlı yıllarca farklı millet ve ırkları yönlendirmiştir!Şimdi de biz Amerika nın yönlendirmesi altındayız...BAzı şeyler biz istesek te istemesek te olacak.Olmasını istemiyorsak!KArşımızdakine karşı çıkabilecek argümanları elimizde bulundurmalıyız.Bu argümanlar elinde olmadan karşı çıkmak sonu hüsran olan açılımları beraberinde getirecektir.

    Bu açılardan baktığınızda İran güçlü bir devlet değildir.Bu sebeple İranın Amerika ya ve dolaylı olarak hristiyan dünyasına karşı çıkması zahiri (sanal) bir durumdur.Sorarım size Amerik nın İranı işgalini engelleyen nedir?Amerika İranı işgal etse kim İranın arkasında olur?Bu gün için İrana Nükleer teknoloji yi veren Hristiyan avrupa mı?Böyle bir şeyin olabileceğine inananların aklından şüphe ederim...İran; Amerika ve Avrupa nın istediği zaman bölge de kullanmak üzere saklı tutttuğu bir argümandır.Gerisi laf-ı güzaftır...

    Saygılarımla,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Massaimassai -- 17 Kasım 2007; 17:41:46 >




  • Aslını sorarsanız bölge de etkin olabilecek tek devlet Türkiye dir(hem dini-sünni- ,hemde tarihi geçmişi sebebiyle).Ama bunu ne Amerika ne de Avrupa (hristiyan dünyası) istemez.

    Saygılrımla,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Massaimassai -- 17 Kasım 2007; 17:49:43 >
  • Araplar Osmanlı'ya ihanet etti mi?
    Zafer'den


    OSMANLI’NIN çöküş döneminde Türk olmayan Müslüman unsurlar arasında gerçekten isyanlar başgöstermişse de, bu unsurların bir bütün olarak “ihanet ettikleri” kesinlikle söylenemez. Hatta Araplar söz konusu olduğunda, Osmanlı’ya isyan edenlerin küçük bir azınlık olduğunu, buna karşılık Arap kabilelerinin çoğunun Osmanlılık ve Müslümanlık bağıyla İstanbul'a sadakat gösterdiklerini söyleyebiliriz.
    Ortadoğu uzmanı tecrübeli gazeteci Cengiz Çandar, “Arapların ihaneti” söylemi ile tarihsel gerçek arasındaki önemli farka şöyle işaret eder:

    “Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in Hicaz’da bazı Arap bedevi kabilelerini ayaklandırarak 1916’da İngilizlerle işbirliği yaptığı doğrudur. Ancak, I. Dünya Savaşı konusunda genel bir bilgisi ve fikri olan herkes, bunun ‘askeri açıdan’ tayin edici bir değer taşımadığını bilir. İngilizlerin daha sonra yerine getirmediği ‘bağımsızlık vaadi’ ile işbirliğine çektikleri Şerif Hüseyin’in ve oğullarının komuta ettiği bedevi kabileleri, Mekke-Maan hattında, yani ‘asıl cephenin gerisi’nde İngiliz kuvvetlerine yardımcı olmuştur.

    ‘Asıl cephe’, önce Şüveyş Kanalı ve Kanal Harbi’nde Türk-Osmanlı kuvvetlerinin geri çekilmesinden sonra Filistin’de kurulmuştur. Filistin’de tek bir Arap ayaklanmamıştır. Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da Türk kuvvetlerini ‘arkadan vuran’ herhangi bir olay olmamıştır. Arapların ezici çoğunluğu, İstanbul’a yani Türkiye’ye sadık kalmıştır... Arabistan Yarımadası’nın Hicaz bölümünden Akabe’ye kadar olan ‘cephe gerisi’ dışında, Arapların Türkleri arkadan vurduğuna dair tarihte herhangi bir kayıt yoktur.”1



    Aynı gerçek, American-Israeli Cooperative Enterprise (Amerikan-İsrail İşbirliği Girişimi) adlı düşünce kuruluşunun başkanı, Ortadoğu analisti Mitchell G. Bard tarafından da, sözkonusu kuruluşun sitesinde şöyle vurgulanıyor:

    “O dönemin romantik kurgusunun aksine, Arapların çoğu I. Dünya Savaşı’nda Türklere karşı müttefiklerin yanında savaşmadılar. İngiliz Başbakanı David Lloyd George’un belirttiği gibi, Arapların çoğu, Türk yöneticileri için savaştı. [Osmanlı İmparatorluğu’na isyan eden] Faysal’ın Arabistan’daki taraftarları, bir istisnaydı.”

    Araplar’ın topluca ihanet etmesi bir yana, bazıları Osmanlı ordularını fiilen desteklemiştir de. Konu hakkındaki uzmanlardan biri olan Dr. Zekeriya Kurşun’un ifadesiyle, “I. Dünya Savaşı’nda Türk ordusu ile beraber çeşitli cephelerde Türklerle omuz omuza çarpışan Arapların büyük yararlıklar gösterdikleri bir hakikattir.” 2


    Bu konuyla ilgili başka bir hakikat de, Araplar içinde milliyetçiliği başlatanların Müslüman Araplar değil Hıristiyan Araplar olmasıdır. Bu konuda büyük bir otorite olan Prof. Kemal Karpat, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Arap milliyetçiliğinin, Hıristiyan Araplarınki hariç, aslında en son noktaya kadar “ayrılıkçı” olmadığına dikkat çekerek şöyle demektedir:

    “Görülüyor ki Arapların ‘milli’ hareketi esasında ayrılıkçı bir hareket değildi. Arapların birçoğu Osmanlı hükümdarlarını yabancı bir sömürgeci güç olarak değil, sadece Arap kökeninden olmayan, iktidarda bir hanedan olarak görüyorlardı ve Osmanlı Devleti ve hanedanı Müslüman kaldıkça ve Arapların hayat tarzına saygılı oldukça, özlemlerini yerine getirmeye söz verdikçe ve onları Avrupa işgaline karşı korudukça, itaat etmekten geri kalmıyorlardı. Geçmişte şan ve şereflerini ilk hatırlayan veya hayal edenler ve tarihlerinin modern bir versiyonunu yaratmaya çalışanlar Müslüman değil Hıristiyan Araplardı.3

    İngiliz tarihçi Peter Mansfield’e göre, Osmanlı’daki Arap milliyetçiliğinin sınırlı kalmasının iki nedeni vardı:

    “Birincisi, bu Avrupa kökenli milliyetçilik fikirlerinin bu yerlere (henüz) işlememiş olması; ikincisi de, Sultan II. Abdülhamid’in İmparatorluğun elinde kalanını bir arada tutmak için uyguladığı başarılı ve kurnazca yöntemlerdi.”4

    Tarihçi Zekeriya Kurşun da “Abdülhamid’in saltanatı boyunca Arap milliyetçiliğinin... önceki hızını kaybettiğine” dikkat çeker ve “Abdülhamid, Arap milliyetçiliğinin harekete geçmesini geciktirmiştir” yorumunu yapar.5

    Sultan Abdülhamid'in politikasının temeli, 19. yüzyılda hâlâ devam eden dini bağlılık ve geleneksel siyasi sadakat faktörünü canlandırarak Osmanlı devletini ve ülke bütünlüğünü kurtarmaktı. Kurtuluş Savaşı sırasında ne bir Arap ihaneti, ne de bir Kürt ihaneti yaşanmamasının arkasında da bu çaba yatıyordu.



    1-Cengiz Çandar, “Sharon'cu Vicdansızlar-Filistin Yalanları”, Yeni Şafak, 5 Nisan 2002

    2-Zekeriya Kurşun, Yol Ayrımında Türk-Arap İlişkileri, İrfan Yayınevi, İstanbul. 1992, s. 153

    3-Kemal Karpat, İslam'ın Siyasallaşması, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2004, s. 379

    4- Peter Mansfield, Osmanlı Sonrası Türkiye ve Arap Dünyası, s. 30

    5- Zekeriya Kurşun, Yol Ayrımında Türk-Arap İlişkileri, s. 30


    Not: Bu yazıwww.mustafaakyol.org sitesinden alınmıştır.




  • Araplar ve İhanet

    Bugün Sevgili Afşar Çelik’in sitesinde, “Rüzgâr Eken Fırtına Biçmesin Sakın?” başlıklı yazısını okudum. Yazısında Filistin meselesine kısaca değinen Afşar Bey, Arapların Osmanlı’ya ihanet ettiğini, Filistinliler’in başlarına bunların gelmesinin sebeplerinden birisinin de bu olduğunu söylüyor.

    Ben Afşar Bey’in yazısındaki bazı tespitlere katılıyorum elbette. Ancak “Arapların ihaneti” şeklinde genelleştirici ve tarihi hakikatlere ters bir kavramın çeşitli vesilerle sürekli dillendirilmesini doğru bulmuyorum.

    Ayrıca Filistinliler’in Yahudilere toprak sattığı konusundaki genelleştirici iddialarda gerçeği yansıtmıyor. Ben daha çok bu “ihanet” meselesi üzerinde duracağım için toprak satma konusunda bilgilendirici bir yazının adresini vermekle yetineceğim.

    Soğuk savaş döneminde FKÖ’nin marksizmin etkisiyle bizim sol örgütlere çıktığı destek ve verdiği kamp hizmetleri ise FKÖ’nün akıllara ziyan büyük bir ayıbıdır, bu noktada Afşar Bey’e katılıyorum.

    Bu konuda daha önce de yazdığım yazıyla meseleye bakalım o halde. Araplar Osmanlı’ya ihanet etti mi? Bu soru birçok kişiye sorulduğunda tereddütsüz “evet” diyecektir. Arapların Osmanlı’ya ihanet ettiğine dair söylem hemen bütün resmi kaynaklarda sözbirliği edilmişcesine tekrarlanır durur. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” şovenizmiyle başlayan söylemler “Ne Şam’ın şekeri ne Arab’ın yüzü” vaveylası ile devam eder. Pekii bu hikayenin ne kadarı doğru temellere dayanıyor ?

    Münferit çapta ihanetler olmuştur. Mesela Mekke Şerifi Hüseyin’in İngilizlerle anlaşarak bazı bedevi kabileleri ayaklandırması gibi. Ancak Arapların bir bütün olarak ihanet ettikleri kesinlikle söylenemez. İhanet edenler, Arap nüfusu ile karşılaştırıldığında çok küçük yer tutarlar, Arap kabilelerin büyük çoğunluğunun Müslümanlık bağıyla son ana kadar Halifeye bağlılıklarını koruduklarını insaf sahibi tarihçiler söylemektedir. Araştırmacı-Yazar Mustafa Akyol’da bu konuda sitesinde bir yazı kaleme almıştı. Mutlaka okumanızı öneririm. O yazıda Mustafa Akyol şöyle diyor :

    Gerçek şudur: Osmanlı’nın çöküş döneminde Türk olmayan Müslüman unsurlar arasında gerçekten isyanlar başgöstermişse de, bu unsurların bir bütün olarak “ihanet ettikleri” kesinlikle söylenemez. Hatta Araplar sözkonusu olduğunda, Osmanlı’ya isyan edenlerin küçük bir azınlık olduğunu, buna karşılık Arap kabilelerinin çoğunun Osmanlılık ve Müslümanlık bağıyla İstanbul’a sadakat gösterdiklerini söyleyebiliriz.

    Mustafa Akyol zikrettiğim yazısında Gazeteci ve Ortadoğu uzmanı Cengiz Çandar’dan bir alıntı yapıyor. Alıntı biraz kısa, ben Cengiz Çandar’ın sözkonusu yazısından daha ayrıntılı bir alıntı yapmak istiyorum :

    […] Önce, en yaygın olan birinci ‘yalan’dan başlayalım. Bu o kadar uzun yıllar üzerinde hiç tartışılmadan söylenegelmiştir ki, adeta üzerinde tartışılması gereksiz bir ‘dogma’ haline almıştır: ‘Araplar, Birinci Dünya Savaşı’nda bizi arkadan vurdu.! “

    Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in Hicaz’da bazı Arap bedevi kabilelerini ayaklandırarak 1916′da İngilizlerle işbirliği yaptığı doğrudur. Ancak, Birinci Dünya Savaşı konusunda genel bir bilgisi ve fikri olan herkes, bunun ‘askeri açıdan’ tayin edici bir değer taşımadığını bilir. İngilizlerin daha sonra yerine getirmediği ‘bağımsızlık vaadi’ ile işbirliğine çektikleri Şerif Hüseyin’in ve oğullarının komuta ettiği bedevi kabileleri, Mekke-Maan hattında, yani ‘asıl cephenin gerisi’nde İngiliz kuvvetlerine yardımcı olmuştur.

    ‘Asıl cephe’, önce Süveyş Kanalı ve Kanal Harbi’nde Türk-Osmanlı kuvvetlerinin geri çekilmesinden sonra Filistin’de kurulmuştur. Filistin’de tek bir Arap ayaklanmamıştır. Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da Türk kuvvetlerini ‘arkadan vuran’ herhangi bir olay olmamıştır. Arapların ezici çoğunluğu, İstanbul’a yani Türkiye’ye sadık kalmıştır. Cephedeki komutan, Şam Valisi Cemal Paşa, çok sayıda Arap milliyetçisini idam ettirmiştir. Cemal Paşa’nın ve İttihatçıların, kaba baskı politikalarının Araplarda büyük tepki yaratmasına karşılık, Arabistan Yarımadası’nın Hicaz bölümünden Akabe’ye kadar olan ‘cephe gerisi’ dışında, Arapların Türkleri arkadan vurduğuna dair tarihte herhangi bir kayıt yoktur.

    Peki, daha sonra İsrail’in kurucu kadroları olacak unsurların, Filistin’de İngiliz ordularının ‘içinde’ Türklere karşı savaştığını biliyor musunuz?

    [….] Bir başka ilginç ‘tarihi bilgi’, İsrail’in kurucusu David Ben Gurion’un anılarında mevcut. Ben Gurion, Birinci Dünya Savaşı patladığı sırada, İstanbul Hukuk Fakültesi’nde. Amacını şöyle anlatıyor:

    “… İktidar merkezine bu kadar yakın olarak, Filistin’deki Yahudilerin durumunu geliştirebilmeyi düşünüyordum. Çeşitli yollarla Yahudi özgürlük hareketini ilerletebilirdim; önce özerklik, nihai olarak tam bağımsızlık elde ederek. Akıl yürütmem böyleydi. İstanbul’da rasladığım Arap öğrencilerle bu konuda düşüncelerimin çok farklı olduğunu görmekten şaşırdım… Bu genç entellektüel Araplar, mücadelelerinin geleceğini Türk idaresinden bağımsızlık olarak görmüyorlardı. Hiçbiri Arap topraklarının bağımsızlığından söz etmedikleri gibi böyle bir amaç için çalışmıyorlardı. Tam tersine, birçoğu, daha geniş ve daha büyük bir Türk imparatorluğu görmek istiyorlardı…” (Ben Gurion Looks Back-Talks with Moshe Pearlman, s.46)”

    Peki, 1922 sonlarında Türk Milli Mücadelesi zafere doğru yürürken, ‘bazı Filistinli Arap liderlerin Kemalistlere başvurarak, kendi kaderlerini tayin hakkı elde edebilecekleri Türk mandası istediklerini’ biliyor muydunuz? Filistin, İngiliz mandası altına konulmuşken, Filistinli Araplar, ‘Türk mandası’ istiyorlar. Kaynak, yine bir Yahudi-İsrailli tarihçi; Y.Porath’ın ‘The Emergence of Palestinian-Arab National Movement 1918-1929′ (Filistin Arap Ulusal Hareketinin Doğuşu 1918-1929) adlı kitabının 160-165. sayfaları…

    Birçok akl-ı selim tarihçi aynı şeyleri söylüyor. Topyekün bir ihanetten yada Filistinliler’in lokal bir ihanetinden bile söz edemiyoruz ki Filistinliler’in çektiği zulmün, bu ihanetin bedeli olduğunu iddia edebilelim. Böyle bir iddia tutarsızdır ve herhangi bir temele dayanmamaktadır.

    Bu meselenin tabii bir de başka yönü var. O da Arapların bize olan bakışı. Ulus devletlerimizi kurma sürecinde Araplar bizi “Sömürgeci ve talancı” biz de onları “İşbirlikçi, hain” olarak tanıdık. Bu konu da maalesef iç açıcı değil(di.) “Değildi” diyorum çünkü artık bu ezberin son yirmi yılda yavaş yavaş bozulduğu da ortada. Zaten gerçekte de ne Osmanlı “sömürgeci ve talancı”ydı, ne de Araplar topyekün haindi.

    Araplar ve Osmanlı arasındaki o dönemdeki karşılıklı bakışı iyi anlamak gerek. Bu konuda Klasik yayınlarından yayınlanan “Arap gözü ile Osmanlı“ adlı 4 kitaptan oluşan seri iyi bir kaynak olabilir. İlki “Beyrut Şehreminin Anıları (1908-1918)” İkinci kitap “İttihatçı bir Arap Aydınının Anıları” Üçüncüsü “Bir Osmanlı-Arap Gazetecinin Anıları” Dördüncü ve son kitapta “Biz Osmanlı’ya Neden İsyan Ettik/Arap Gözü İle Osmanlı”

    Hatıratlar bir devri anlamada fevkalade öneme sahiptir. Resmi tarihin gözlerden kaçırdığı hususlar, hatıratların ayrıntılarında belirginleşir. Ve bir itiraf; ben bu kitapları aldım ama hala okumadım fakat en kısa zamanda okuyacağım. Mutlaka yararlanacağıma da inanıyorum. Bu seriden de Ülkü Özel Akagündüz’ün Aksiyon dergisindeki yazısından haberdar olmuştum. Akagündüz’ün kitaplar hakkındaki yorumlarını da mutlaka okumalısınız.

    Uzun lafın kısası artık şu dilimize pelesenk olmuş; “Araplar Osmanlı’ya ihanet etti” söylemini bir kenera bırakmalıyız.

    Bu meselenin bir yönü.

    Diğer bir yönü şayet böyle bir şey (topyekün ihanet) gerçekten vuku bulmuş olsaydı bile İslamî bilincin ve bununla yoğrulan Osmanlılığın gereği, -Afşar Bey’in de söylediği gibi- bizim bu meseleye “oh olsun” şeklinde yaklaşamayacağımızdır. Biz herzaman zulmün karşısında ve mazlumun yanında olmalıyız. Bize yakışan budur, İslam bunu emreder ve bugün Osmanlı olsaydı geçmişte ne olmuş olursa olsun, mazlumun yanında olurdu.

    İsrail Filistinde insanlık dışı uygulamalar yapıyor. İşgal ediyor, yakıyor, eziyor, aç ve susuz bırakıyor, çoluk - çocuk, genç - yaşlı, erkek - kadın, asker- sivil demeden katlediyor, kartondan lütfen verdiği evleri bile çaresiz insanların başlarına yıkıyor. Bizim buna bütün benliğimizle karşı çıkmamız ve mazlumun yanında olmamız gerekir.

    Hele hele, münferit hadiseleri genelleştirip ”Araplar Osmanlı’ya topyekün ihanet etti” şeklinde algılayarak, masum ve mazlum insanlara, ”gördüğünüz zulümle diyet ödüyorsunuz” demek fevkalade yanlış ve haksız bir söylemdir.




  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.