Şimdi Ara

Erdoğan:15 yıl önce evde fırın yoktu (9. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
228
Cevap
1
Favori
2.330
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
258 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 7891011
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Erdoğan kücükken nasıl bir psikoloji yaşamış çok merak ediyorum. Fazla ezildiği belli
  • Bahsettiği ankastre olanlar olmasın?

    Söylediklerini çözmeye çalışıyoruz

    Çok şifreli.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 84 doğumluyum, kendimi bildim bileli fırınımız vardı.Veya yok muydu? Emin olamadım şimdi yoktu yoktu doğru biz çakmak taşı ile salonun ortasına yığdığımız odunları yığar ateş yakar öyle pişirirdik yemekleri.
  • Çeşitlendirmek lazım...

  • Reis gelmeden önce biz etler bozulmasın diye ağrı dağına çıkarıyorduk nankörler şimdi reisimiz ağrı dağını evimize getirdi. Hatta reisimiz çok alçak gönüllü olduğu için dillendirmiyor türkiye nin etrafı aslında hep karaydı kendisi 3 tarafa deniz getirdi.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Dissosiasyon.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 1963'de ilk yerli fırınımızı üretmişiz.(öncesinde ithal geliyormuş)

    Muharrem İnce doğmadan önce bile fırın varmış yani!



    Hatta 1970'de mikrodalga fırın geliyor! Daha ne?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Black Code -- 23 Haziran 2018; 0:13:17 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Jeopol

    Evde firin yoktu ne demek?



    Ev yoktu ev! Magaralarda yasardik.
    Siz zengin kesim mağarada yaşar ilen biz yeri kazıp yeraltında yaşardık.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Valla ben onu bunu bilmem... Ben Arçelik olsam, fırsattan istifade hayatımın sosyal medya reklamını yapardım...

    Sosyal medya hesaplarından, sponsorlu şekilde, Arçelik'in ilk buzdolabı reklam afişini paylaşır, üzerine yazardım:

    "Arçelik, 1967'den beri..."

    Başka da hiçbir şey yazmazdım. Yattığı yerden reklam yapardı manyak gibi...

    --------------

    Bu arada annemle babam 1974'de evlenmişler. Evlendiklerinde aldıkları buzdolabı ben 14 yaşındayken, yani 2000 yılında yenilendi. Kapalı balkona taşındı. Evin ikinci buzdolabı oldu. 2006 yılında bozuldu. Attık. 32 sene çalıştı cırcır böceği...

    Evlenirken aldıkları Arçelik fırın ben 10 yaşındayken değişti. Bozulduğundan değil, artık sıkılındığından... Çıkan fırın çalışır vaziyette amcamın bekar evine gitti. Orada da 5 yıl hizmet etti. Yani, 22 yıl bizim evde, 5 yıl amcamın evde, toplam 27 yıl...

    Evlenirken aldıkları Arçelik çamaşır makinesi merdaneliymiş. Sadece 10 yıl sonra insana yakışan günümüz makinelerinden almışlar. Gene Arçelik. Merdaneliyi yıllarca anneannem kullandı.

    Tayyip beye bir lafım var:

    Bizim eve ilk bilgisayar 1990 senesinde geldi. Yani bundan 28 yıl önce. Bizim eve internet 1996 senesinde geldi. Bundan 22 yıl önce. 1999 yılında ilk Md Player'ımı aldım. Mp3 player'lar 128 mb falan iken, her bir MD'nin 400mb olduğu, internetten müzik indirip, MD'ye yükleyip dinlediğim dönemler bundan tam 19 yıl önce idi. Yüksek hızlı internet 2001 senesinde geldi. Bundan 17 yıl önce. Shutter'lı 3d gözlük 2002 yılında geldi. 16 yıl önce. Bundan 15 yıl önce ne yapıyordum diye düşünüyorum... 2003 yılı idi... Üniversiteye girmiştim. AMD Athlon xp 1700 işlemci, 1gb ram, Ati Radeon 9700 (emin değilim, 7700 müydü yoksa?) ekran kartı falan olan manyak bir bilgisayar toplamıştım. Aynı yılın sonunda da 30gb alanı olan bir mp3 player aldım: Creative Nomad Jukebox Zen NX...

    Ya, zaman ne de hızlı akmış değil mi? Bir bakmışsın Tayyip bey yaşlanmış... Zamanı, güncel olanı takip edemez olmuş... En büyük korkumdur bu. Günceli takip edememek... Bir gün bu olursa, yaşlandığımı kabul etmem gerekecek. O yüzden, hem düşünce anlamında, hem teknoloji anlamında (hem tüketmek, hem üretmek) hep takip edeceğim. Emeklilik hayalim teknolojik dede olmak. Tayyip bey imkan verir de huzur içinde yaşayıp, ecelim ile ölebilir isem, 95 yaşında da ölsem "genç" ölmek istiyorum. Gördüğüm kadarı ile genç yaşına rağmen, Tayyip Bey'den geçmiş, günceli takip edemez olmuş, yaşlılığa yenilmiş gibi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Huseyin-ZST -- 23 Haziran 2018; 0:51:24 >




  • 15 yilda firin sahibi olmuşunuz.. daha ne istiosunuz nankorlük etmeyin..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Obirpsikolog O kullanıcısına yanıt
    Floridte tam bu işi yapıyor. Hazır içme sularında ve diş macunlarındaki madde.
  • vedatkerem V kullanıcısına yanıt
    Tek Başına floridtenin suçu muu bu 😂😂😂😂

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Her zaman ki hali.
    Yıllar önce Bulgaristandan göç ettirilen 350 bin Türk vatandaşına da bu lafları reva gördü ama milyonlarca Suriyeliyi öylece aldı.

    https://www.youtube.com/watch?v=TT-VNamyPTk
  • Apple'ın patent'i reis'e ait, bunu biliyor muydunuz ? (yalnız buna inanacak olan akpli tipler olacak, yazıp yazmamakta kararsızım)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lautreamont -- 23 Haziran 2018; 1:36:8 >
  • Obirpsikolog O kullanıcısına yanıt
    Florid düşüneneyen tepki veremeyen itaatkar insanlara dönüştürmek için 2. Dünya savaşında yahudi kamplarındakilere veriliyordu. Tüm dünyaya veriliyor şimdi. Bunu Almanlardan öğrendiler.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • vedatkerem V kullanıcısına yanıt
    Etkisini kullanım alanlarını biliyorum ama söylemek istediğim de tam olarak bu. Bakın kamp diyoruz kısıtlı imkanları ve özgürlükleri olmayan insanlar. Söylemek istediğim şu ki bizim zaten uyuşmaya hazır beyinlerimiz. Etken maddeye çok da iş düşmüyor aslında 😊

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • x2yk X kullanıcısına yanıt
    Mükerrer oldu, bunu sildim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Huseyin-ZST -- 23 Haziran 2018; 1:52:48 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: x2yk

    Size kolay gelir bu işler öyle ekranda 5 dakika film izlemek gibi geliyor sizlere, sürekli etrafınızda size nelerin nasıl olacağını hangi toplantı var hangi isimle görüşülecek kim sizin karşınıza çıkacak uçak saat şuradan kalkacak uçağa tahmini 20 dakika varacağız bir yerden bir yere geçerken bile tehlike unsuru var mı yok mu araştırılması olası bir sıkıntı halinde ikinci 3. yolların açılması mitingte neler söyleneceği anlık sürekli ülke üzerine bilgiler aktarılması kısacası abd filmleri olan başkanların günlük aktivitelerini anlatan filmler izlerseniz azıcık ülkenizin cb si 'nin bir günde neler başından geçtiğini de anlamış olursunuz haa doğru şurada hak veriyorum içinizden kaçı cb oldu ki, diyeceksiniz sen ben işte karışmdaki insanın bir günlük hayatı nasıl oluyordur onun hakkında incelemeler yapabiliyorum aramızdaki fark olsun bu da.. Sadece bunu ekranlara bakarak bile anlayabilrsiniz ama sahi doğru ya siz erdoğan 'ı takip etmiyorsunuz atv yok a haber yok trt yok siz de hiçbir şey yok hayatın heycanı meycanı da yok sizin için.. :) :) Gel de anlat buradakilere bunu..

    Alıntıları Göster
    Vallaha benim iki dedem de milletvekili idi... Biri Ege'li (Çivril) idi. Adnan Menderes ile aile dostuydu. CHP vekili idi. Adnan Bey'in o kadar kafa karıştırıcı bir hayatı yoktu. Bu dedemin vekilliği 1960 darbesi ile son buldu. Bir yıl sonra, dostu Menderes, idam edildi. Menderes, Gölbaşının köylerinden yola yayan çıkmış, Ankara'ya doğru yol alan köylülerin perişanlığını arabası ile geçerken görüp gözyaşı dökerken dikkatini çeken bir kız çocuğu için yakınındakilere emir verdikten 6-7 yıl sonra karşısına dikilen genç kızı tanımış bir adamdır. Türkiye siyasetine etkilerinden ötürü siyasi kimliğini bitim kadar sevmemekle birlikte, Menderes böyle bir adamdı. Asılmaması gerekiyordu. Darbenin olmaması gerekiyordu. Ve bana göre, yeniden seçilemediği ve görev süresi bittikten sonra da SİVİL BİR MAHKEMEDE yargılanacağı tek bir ana konu vardı: 6-7 Eylül olaylarına şahsen "müdehale etmeyin" emri vermiş olmasıdır. Dönemin Genel Kurmay Başkanı'nın (darbeden sonra uzunca bir süre yassı adada hapiste tutulmuştur) torunu dedesinin kayıtları ile bunu teyit edebilir.

    Diğer dedem Isparta'dan milletvekilliği yaptı. 1977'de vekil çıktı. Süleyman Demirel'in iki alt dönemi, İTÜ İnşaat mezunu idi. Süleyman Demirel ile bir arkadaşlığı vardı. Süleyman Bey adalet partisinin başkanı, eski başbakan ve gelecekte de bir çok kere başbakanlık yapacak biri idi. Dedem de CHP milletvekili idi. Milletvekilliği 80 darbesinde son buldu. Demirel'in de anlattığınız gibi bir düzeni olmadı. Her zaman çok keskin bir zihni vardı. Demirel bir seçim zamanı helikopterle bir yere giderken, aşağıda gördüğü çobana bakıp, "Bilmemkim değil mi yahu bu? Kaç yıl geçti onu göreli, okumamış mı?" deyip, 5 yıl önce geçtiği köydeki bir genci helikopterden bakarak tespit edip, tanıyıp, hikayesini hatırlayıp, soru sorabiliyordu. Türk siyasetine katkısını bitim kadar sevmemekle birlikte, Süleyman Demirel buydu. O çoban da bu tepkiden sonra okudu bu arada. Süleyman Bey, etrafındakilere hesap sordu. Fırça kaydı. Devlet çobana ulaştı. O çocuk da okudu.

    Vekilliği 60 darbesi ile düşen dedem, öncesinde yıllarca kaymakam ve vali olarak devlete hizmet etmiş. En yoğun çalıştığı dönem de valilik dönemi olmuş. Vekillik değil. Ki vekillikte de eşekler gibi çalışmışlar.

    Vekilliği 80 darbesi ile düşen dedem, sonrasında ATATÜRK BARAJI GENEL KOORDİNATÖRLÜĞÜ yaptı. Hayatının en yoğun çalıştığı dönemi bu olmuş.

    Özetle, siyaset o kadar da ağır iş değil. Bill Gates'dir, Elon Musk'dır falan ölsünler o zaman.

    -------------------

    Şimdi: Menderes, Demirel ve Ecevit'i yakınen tanıyan bir ailenin ferdi, Demirel ve Ecevit'le şahsen tanışmış ve bacak kadarken de olsa elini sıkmış biri olarak şunu söyleyebilirim, aralarında en psikopatça çalışan, uyumayan, gece gündüz çalışan, izin kullanmayan, tatil yapmayan adam Ecevit. Zonguldak maden göçüklerinden birinde kendisi başbakandı. Olay yerine aynı gün haberi duyar duymaz gitti. Gider gitmez kendisine tulum istedi. İtirazlara karşı çıktı. Tulumunu giydi, arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Çalışmaların devam ettiği 3 günü ücretsiz mazeret izni olarak yazdı. Maaşından düşürttü. Ama tabi bu zihniyeti anlayamazsınız... Taş kafalara göre: "başbakan arama kurtarma çalışmasına katılır mı?" Asıl o katılır. Çünkü demokrasilerde yönetici halkın seçilmiş hizmetlisidir. Kamu hizmeti gören biridir. Halka da örnek olmalıdır. Halktan olmalıdır.

    Bu arada komik bir anı:

    Eşime 2013 eylülünde evlenme teklif ettim. Eşimin dığdığının dığdığının dığdığı, haberi alır almaz, bizim de Isparta'lı olduğumuzu da öğrenince, sanki üzerine vazifeymiş gibi, gitmiş bizi Süleyman Bey'e sormuş. Bu teyze bugün 80 yaşında. Vakti ile Süleyman Bey'in özel kalemliğini yapmış bir teyzeymiş. Süleyman Bey de "Onlar çok düzgün, saygın, namuslu ailedir, kızınız çok iyi bir aileye gelin gidiyor" buyurmuşlar. Kayınvalidem telefon açtı: Gülmekten nefesi kesilmiş vaziyette, "Hadi gene iyisiniz, Sülo'dan da onay aldınız! Hiç şüphen kalmadı!? (Arada gülmekten sesi kesiliyor) Ondan da onay aldığınıza göre artık sırtınız yere gelmez!?" Şükür Çiller'e sormamış teyze... Hidroelektrik santralin açılışı seçim dönemine gelmişti. Hali ile o zamanki başbakan açılışa gelmişti. Tesisin Yönetim kurulu başkanı babamdı. Çiller babamın elini sıktığında babam dedeme dönüp "Kötülük bulaşmış mıdır?" demişti. Çiller de kincidir. Sokulan lafı unutmaz. Kendince bir hafızası vardır. Kafası da mesele fesatsa çok iyi çalışır. Bizim bu teyze Çiller'e sorsa sonumuz fenaydı ... Hatta ailecek aramızda iddiaya girmiştik, "Çiller halka seslenirken ne der?" diye. Çiller'in dil sürçmeleri meşhurdu... Benim iddiam "Sayın Sütlüceli'ler" demesi idi. Olmadı. Dili sürçmedi. "Sütçüler" diyebildi... Gitti güzelim Kinder sürpriz. Ha bak evet! 15 yıl önce değil, 25 yıl önce kinder sürpriz yumurta vardı Türkiye'de...

    Bu arada, madem girdik Çiller'den, devam edelim:

    Çiller Erzurum mitinginde halka seslenirken, aradan bir amca çıkıp, tamamen iyi niyetle, "senin pıttığını yerim" diye bağırıyor. Aşırı heyecanlanınca lafını karıştıran yurdum insanı olur ya. Tam o hava... Teyzenin "dötünün kılıyık" demesi gibi. Kötü bir niyet yok amcada. Çiller Erzurum il başkanına "pıttık ne demek?" diye soruyor. Adam utancından yerin dibine giriyor, doğruyu da söyleyemiyor, utanıyor. "Yürek demek efendim" diyor. Bunu duyan Çiller büyük bir özgüvenle tüm Erzurum halkına şu efsane cümleyi haykırıyor: "BACINIZIN PITTIĞI SİZE FEDA OLSUN!!!" 1991'de yaşanmış bu olay, Türkiye siyaset tarihinin en efsanevi gafı olarak altın çerçeve ile baş köşede duran, gerçekten yaşanmış bir olaydır.

    Pıttığını Erzurum'a feda etmiş kadın bir tarafında Erdoğan'ın, öbür tarafında milli stepne... Bindiniz bir alamete, gidiyonuz gıyamete...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Huseyin-ZST

    Vallaha benim iki dedem de milletvekili idi... Biri Ege'li (Çivril) idi. Adnan Menderes ile aile dostuydu. CHP vekili idi. Adnan Bey'in o kadar kafa karıştırıcı bir hayatı yoktu. Bu dedemin vekilliği 1960 darbesi ile son buldu. Bir yıl sonra, dostu Menderes, idam edildi. Menderes, Gölbaşının köylerinden yola yayan çıkmış, Ankara'ya doğru yol alan köylülerin perişanlığını arabası ile geçerken görüp gözyaşı dökerken dikkatini çeken bir kız çocuğu için yakınındakilere emir verdikten 6-7 yıl sonra karşısına dikilen genç kızı tanımış bir adamdır. Türkiye siyasetine etkilerinden ötürü siyasi kimliğini bitim kadar sevmemekle birlikte, Menderes böyle bir adamdı. Asılmaması gerekiyordu. Darbenin olmaması gerekiyordu. Ve bana göre, yeniden seçilemediği ve görev süresi bittikten sonra da SİVİL BİR MAHKEMEDE yargılanacağı tek bir ana konu vardı: 6-7 Eylül olaylarına şahsen "müdehale etmeyin" emri vermiş olmasıdır. Dönemin Genel Kurmay Başkanı'nın (darbeden sonra uzunca bir süre yassı adada hapiste tutulmuştur) torunu dedesinin kayıtları ile bunu teyit edebilir.

    Diğer dedem Isparta'dan milletvekilliği yaptı. 1977'de vekil çıktı. Süleyman Demirel'in iki alt dönemi, İTÜ İnşaat mezunu idi. Süleyman Demirel ile bir arkadaşlığı vardı. Süleyman Bey adalet partisinin başkanı, eski başbakan ve gelecekte de bir çok kere başbakanlık yapacak biri idi. Dedem de CHP milletvekili idi. Milletvekilliği 80 darbesinde son buldu. Demirel'in de anlattığınız gibi bir düzeni olmadı. Her zaman çok keskin bir zihni vardı. Demirel bir seçim zamanı helikopterle bir yere giderken, aşağıda gördüğü çobana bakıp, "Bilmemkim değil mi yahu bu? Kaç yıl geçti onu göreli, okumamış mı?" deyip, 5 yıl önce geçtiği köydeki bir genci helikopterden bakarak tespit edip, tanıyıp, hikayesini hatırlayıp, soru sorabiliyordu. Türk siyasetine katkısını bitim kadar sevmemekle birlikte, Süleyman Demirel buydu. O çoban da bu tepkiden sonra okudu bu arada. Süleyman Bey, etrafındakilere hesap sordu. Fırça kaydı. Devlet çobana ulaştı. O çocuk da okudu.

    Vekilliği 60 darbesi ile düşen dedem, öncesinde yıllarca kaymakam ve vali olarak devlete hizmet etmiş. En yoğun çalıştığı dönem de valilik dönemi olmuş. Vekillik değil. Ki vekillikte de eşekler gibi çalışmışlar.

    Vekilliği 80 darbesi ile düşen dedem, sonrasında ATATÜRK BARAJI GENEL KOORDİNATÖRLÜĞÜ yaptı. Hayatının en yoğun çalıştığı dönemi bu olmuş.

    Özetle, siyaset o kadar da ağır iş değil. Bill Gates'dir, Elon Musk'dır falan ölsünler o zaman.

    -------------------

    Şimdi: Menderes, Demirel ve Ecevit'i yakınen tanıyan bir ailenin ferdi, Demirel ve Ecevit'le şahsen tanışmış ve bacak kadarken de olsa elini sıkmış biri olarak şunu söyleyebilirim, aralarında en psikopatça çalışan, uyumayan, gece gündüz çalışan, izin kullanmayan, tatil yapmayan adam Ecevit. Zonguldak maden göçüklerinden birinde kendisi başbakandı. Olay yerine aynı gün haberi duyar duymaz gitti. Gider gitmez kendisine tulum istedi. İtirazlara karşı çıktı. Tulumunu giydi, arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Çalışmaların devam ettiği 3 günü ücretsiz mazeret izni olarak yazdı. Maaşından düşürttü. Ama tabi bu zihniyeti anlayamazsınız... Taş kafalara göre: "başbakan arama kurtarma çalışmasına katılır mı?" Asıl o katılır. Çünkü demokrasilerde yönetici halkın seçilmiş hizmetlisidir. Kamu hizmeti gören biridir. Halka da örnek olmalıdır. Halktan olmalıdır.

    Bu arada komik bir anı:

    Eşime 2013 eylülünde evlenme teklif ettim. Eşimin dığdığının dığdığının dığdığı, haberi alır almaz, bizim de Isparta'lı olduğumuzu da öğrenince, sanki üzerine vazifeymiş gibi, gitmiş bizi Süleyman Bey'e sormuş. Bu teyze bugün 80 yaşında. Vakti ile Süleyman Bey'in özel kalemliğini yapmış bir teyzeymiş. Süleyman Bey de "Onlar çok düzgün, saygın, namuslu ailedir, kızınız çok iyi bir aileye gelin gidiyor" buyurmuşlar. Kayınvalidem telefon açtı: Gülmekten nefesi kesilmiş vaziyette, "Hadi gene iyisiniz, Sülo'dan da onay aldınız! Hiç şüphen kalmadı!? (Arada gülmekten sesi kesiliyor) Ondan da onay aldığınıza göre artık sırtınız yere gelmez!?" Şükür Çiller'e sormamış teyze... Hidroelektrik santralin açılışı seçim dönemine gelmişti. Hali ile o zamanki başbakan açılışa gelmişti. Tesisin Yönetim kurulu başkanı babamdı. Çiller babamın elini sıktığında babam dedeme dönüp "Kötülük bulaşmış mıdır?" demişti. Çiller de kincidir. Sokulan lafı unutmaz. Kendince bir hafızası vardır. Kafası da mesele fesatsa çok iyi çalışır. Bizim bu teyze Çiller'e sorsa sonumuz fenaydı ... Hatta ailecek aramızda iddiaya girmiştik, "Çiller halka seslenirken ne der?" diye. Çiller'in dil sürçmeleri meşhurdu... Benim iddiam "Sayın Sütlüceli'ler" demesi idi. Olmadı. Dili sürçmedi. "Sütçüler" diyebildi... Gitti güzelim Kinder sürpriz. Ha bak evet! 15 yıl önce değil, 25 yıl önce kinder sürpriz yumurta vardı Türkiye'de...

    Bu arada, madem girdik Çiller'den, devam edelim:

    Çiller Erzurum mitinginde halka seslenirken, aradan bir amca çıkıp, tamamen iyi niyetle, "senin pıttığını yerim" diye bağırıyor. Aşırı heyecanlanınca lafını karıştıran yurdum insanı olur ya. Tam o hava... Teyzenin "dötünün kılıyık" demesi gibi. Kötü bir niyet yok amcada. Çiller Erzurum il başkanına "pıttık ne demek?" diye soruyor. Adam utancından yerin dibine giriyor, doğruyu da söyleyemiyor, utanıyor. "Yürek demek efendim" diyor. Bunu duyan Çiller büyük bir özgüvenle tüm Erzurum halkına şu efsane cümleyi haykırıyor: "BACINIZIN PITTIĞI SİZE FEDA OLSUN!!!" 1991'de yaşanmış bu olay, Türkiye siyaset tarihinin en efsanevi gafı olarak altın çerçeve ile baş köşede duran, gerçekten yaşanmış bir olaydır.

    Pıttığını Erzurum'a feda etmiş kadın bir tarafında Erdoğan'ın, öbür tarafında milli stepne... Bindiniz bir alamete, gidiyonuz gıyamete...

    Alıntıları Göster
    İyi güzel anlatıyorsun da olaylara hep kötü olarak kalmış olanları anlatmakta senin onları kötü gördüğünü bize göstermiş olmuyor mu, çiller öyle yapmış öyle biri diyorsun, ama ecevit maden de çalışmalara katılmış iyi biri diyorsun eyvallah biz Ecevit 'in kötü bir şeyini göremedik ama o günün Türkiye 'si belki onunda elinde değildi Dünya 'daki kriz olsun deprem olsun ya da koalisyon hükümetleri olsun kıbrıs harekatı ve pkk teröründen dolayı ülke başını kaldıramıyordu bu sebepten belki de Erdoğan 'dan bile iyi olabilecek olan Ecevit 'i kötü ülke yönetiyor diye bir kalem de silip bire daha partisinin seçmenleri bile chp ye kayacak kadar yok olup gitmesine vesile de oldu, yani bunu biz bilemiyoruz belki ecevit imkan verilse idi bugün çok daha iyi olabilirdi ülke de belki de ecevit siyasette başarılı olamadığı için bu ülke 2001 'deki olayları yaşadı ve akp yi var etti eeee akp ile başlıyorsun bakıyorsun ülke o günden ciddi değişimler gösterdi ha sen görmeyebilirsin siyasi görüşünden dolayı bilemem ama bugün iktidar olarak chp de başa gelse idi mhp de başa gelse idi belki akp nin yaptıklarını yapacaktı ama bilirsin akp iktidar olduğunda bile yargı asker sürekli uğraştı ellerinden ne geliyorsa yaptılar yargıtay dan dönen kararlar iptal edilen yasalar vetö eden Sezer , askeriye olayları bir sürü şey yaşadı ama halkın onları sürekli seçmesi ile benim arkamda millet var deyip belki de daha da üstlerine gitti ve bugüne geldi o yüzden diyorum acaba chp veya mhp veya diğerleri iktidar olsa idi bunları başarabilecekler miydi halk ne kadar arkalarında olacaktı klasik bilirsin chp 'yi ya da sol kesimi bu ülke neden sürekli karşı çıkıyor başörtüsüne bu kadar takılmasa idi bu sol kesim bugün bu ayrışmaları yaşamıyor olacaktık belki de.. Daha bir sürü şey açıklanabilir sol kesim için.. çünkü hep kendilerini üst gördüler biz akıllıyız dediler avrupa birliği dediler ama ne hikmetse 1960 'lardan beri ab ye giremeyen bir Türkiye yaşadık.. Yani siyaset sana göre kolay geliyorsa herhalde çevrendekiler çok bir şey yapmamışlar ki ondan sana kolay geliyor bugün iktidarın çalışmalarını görüyorsun çalışan çalışana bir ülke.. Neyse daha fazla uzatmıyorum çok siyaset bilgim yok hani sana karşı bilgiliyim diyemem sen daha iyisindir bu konu da belki de senin gördüklerini göremiyorumdur bilemiyorum bir sürü olasılığı var işin.. O yüzden bu bize yaşanmış şeyleri paylaşman için teşekkür eder saygılar dilerim..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: napolyon07

    Ah be kardesim ne bos yapıyorsun.. Okuyan sanacak senelerdir ulke yonetiyorsun! Dibe batma daha cok yazıp. Benim altımda 22 personel calısıyor, yoneticiyim ve neyin nasıl yonetildiğini zorlugunu , ki surekli seyahat halindeyim, seyahat yorgunlugunu, toplantılar , karar vermek, karar ve sonuc iliskisini gayet iyi biliyorum. Burada insanlara bos nutuk yazmanın anlamı yok. Sen dusun ki bir yoneticisin ve milletin maasına gelecek zammı kestin, yemeklerin kalitesini dusurdun ekonomi yapmak için, calısanların sosyal haklarını elinden aldın. Sonra donup diyorsun ben yokken ofis masanız bile yoktu! Şirket kasasını doldurdururken benim kasamdan alıyorsa, Kim inanır buna?! Yöneticilik farklı iş emperyalist olmak farklı.. Zira sen anlamaya calısma, zaten anlamayacaksın.
    Tamam sen öyle bil yönetici kardeş.. Sana göre 22 kişi ile 79 milyon artı kişi de aynı gelir..




  • 
Sayfa: önceki 7891011
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.