Şimdi Ara

Sil

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
15
Cevap
0
Favori
539
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Sil



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Apple_M1 -- 31 Mayıs 2020; 14:50:2 >



  • Türkiye nin de dahil olduğu 22 Ordatoğu ülkesinin parçalanma projesi.
  • Böyle bir video çıkıyor youtube da



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Prinergy -- 24 Şubat 2017; 20:15:44 >
  • BUNUNLAR İLGİLİ KONU AÇMIŞTIM

    1. KISIM

    BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ
    1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren Küresel terörün tehdidine maruz kalmaya başlayan ABD,ilk olarak Kenya ve Tanzanya’daki büyükelçiliklerinin bombalama olayları ile sarsıldı. O yıldan itibaren küresel terörizmi tehdit değerlendirmelerine almaya başlayan ABD - geçmişte yapılan resmi stratejik değerlendirmelere bakıldığında- gene de gidişatın ne kadar kötü olduğunu tam olarak anlamış gözükmemektedir.(5)
    (National Defense, 1999: 119-120-144)
    Başta da belirtildiği gibi, BOP’un çıkış noktası, 11 Eylül saldırılarıdır. Bu saldırı, küresel terörizmin hangi boyutlara ulaştığını bütün dünyaya göstermesi bakımından da önemlidir. Bir başka önemi de, o güne kadar klasik yöntemlerle yürütülen küresel terörle mücadelenin bir işe yaramadığının anlaşılmasını sağlamasıdır. Çok bilinen bir uyarıdır: “Sıtmadan kurtulmak için sivrisinekleri öldürmek yetmez; esas olan bataklığı kurutmaktır.” Amerika geç de olsa bunu algılamış ve “terörist üreten bataklıklar nasıl kurutulur”
    arayışları BOP’un doğuşunun temelini oluşturmuştur.

    Önce bataklığın veya bataklıkların nerelerde olduğunun belirlenmesi gerekiyordu. Aslında görüntü çok netti. Gerek 11 Eylül 2001’de olsun gerekse bu tarihten önceki yıllarda olsun ABD’yi vuran tüm saldırılar, Vahhabilik (6) (http://www.yenisafak.com/diziler/vahhabi/ vehttp://www.ayandeh.info...h/htfile/sacramento.htm)’ten güç alan köktendinci İslamcı örgütlerin eseri idi. Bu örgütlerin yetiştiği bataklık ise, Amerikalılara göre, Moritanya’dan Endonezya’ya kadar uzanan ve 50’yi aşkın ülkeyi (7) kapsayan İslam coğrafyası idi. Bu bağlamda, ABD yönetimlerine ve CIA’ya stratejik arge hizmeti veren “RAND Cooperation” adlı bir düşünce (think-tank) kuruluşu tarafından, “Sivil Demokratik İslam: Ortaklar, Kaynaklar ve stratejiler” başlıklı (8) (http://www.rand.org/publications/MR/MR1716/M
    R1716.pdf vehttp://www.rand.org ‘dan Fuller, 1991: 17-44), (Henze, 1993: 5-52) 88 sayfalık kapsamlı bir rapor hazırlanarak Bush yönetimine sunuldu. “İslam ve Müslümanlar, Batı demokrasisi değerlerine ve küresel düzene uyumlu hale getirilemezse, medeniyetler çatışması olasılığının yüksek olduğu” tezinden yola çıkılan bu raporda, İslam coğrafyasının nasıl denetim altına alınacağına dair bir strateji öneriliyordu.
    Raporda dünya Müslümanları; köktendinciler, gelenekçiler, modernler (ılımlı İslam) ve laikler olmak üzere dört gruba ayrılmıştı. Bu grupların; insan hakları, demokrasi, özgürlükler, kadın hakları, ceza hukuku, eğitim, dinde reform ve Batı dünyasına karşı tavırları gibi konular dahil, günümüz İslam dünyasında tartışmalı olan temel konulara bakış açıları analiz edilerek aşağıdaki sonuçlara varılmıştı (özetle):

    Köktendinciler: İslam’ın şiddetten kaçınmayan, yayılmacı ve saldırgan yorumunun temsilcileridirler. Demokratik değerleri ve Batı kültürünü reddederler. Batı’ya, özellikle ABD’ye, düşmanlık hisleri beslemektedirler. Katı İslam yasa ve ahlak değerlerini uygulayacak otoriter bir devlet yönetiminden yanadırlar. Geçici taktik düşünceler hariç, bu grubu desteklemek bir seçenek olamaz.

    Gelenekçiler: İslam dininin kurallarına sadakatle bağlı olmakla birlikte, saldırgan ve şiddet yanlısı değildirler. Köktendincilere kıyasla daha ılımlı görüş taşırlarsa da, çağdaş demokrasileri ve Batı değerlerini gönülden kucakladıkları söylenemez. Bu gurup da, demokratik İslam’ın örneği ve geçiş vasıtası olmak için uygun düşmez. Bu grupla ilişkilerde, barışçı bir görüntü vermek en iyisidir.


    Modernistler (Ilımlı İslam); İslam’ın günümüzdeki katı anlayış ve uygulamalarında kapsamlı değişiklik yapılması konusunda eylemli bir arayış içerisindedirler. Hz. Muhammed dönemindeki uygulamaları değişmez esas olarak kabul etmekle birlikte, o günlere ait sosyal ve tarihi koşulların bugün artık geçerli olmadığının da farkındadırlar. Temel değerleri; bireysel vicdanın üstünlüğünün yanı sıra, eşitlik ve özgürlüğe dayalı toplum anlayışıdır. Bu değerler çağdaş demokratik esaslarla bağdaşmaktadır. İslam dünyasının, küreselleşmenin bir parçası olmasını da arzu ederler. Bu nedenlerle ılımlı İslam, demokratik İslam’ın örneği ve esas vasıtası olmak için en uygun olanıdır.

    Laikler: Batı demokrasileri tarzında “din ile devlet işlerinin ayrılması”ndan yana olup, din olgusunu kamusal alandan özel alana indirgemişlerdir. Politika ve değerler açısından Batı’ya en yakın olan gruptur. Bu olumlu özelliklerine karşılık, genellikle yarı demokratik görünümlü otoriter bir yapıyı esas alan laik guruplar, çoğunlukla solcu ve saldırgan milliyetçi ideolojileri benimsemişlerdir. Bu nedenle de ABD’yi dost olarak görmez; hatta içlerinde aşırı ölçülerde Amerikan düşmanlığı besleyenler bile vardır.Ayrıca İslamcı kitlelerce sözü dinlenebilir bir grup da değildirler. Bu nedenlerle laikleri sürekli müttefik olarak kabul etmek uygun olmaz.



    İslamcı gurupların genel karakteri birer birer incelendikten sonra Raporda, Amerika’nın İslam’ı kontrol altına alması için neler yapması gerektiği maddeler halinde şöyle sıralanmıştır (özetle):

    -Önce ılımlı İslam’ı destekle. Bu kapsamda; özellikle mali destek sağla, liderlik modeli oluştur ve bu modele uygun liderler yarat.

    -Gelenekçilerin kusurlarını eleştir, ancak onları kökten-dincilere karşı destekle.

    -Köktendincilerle mücadele et. Bu kapsamda; yasadışı faaliyetlerini açığa çıkar, yaptıkları şiddet eylemlerinin olumsuz sonuçlarını gündeme taşı, kahramanlaştırılmalarını önle.

    -Seçici bir şekilde laikleri destekle. Bu kapsamda; köktendinciliğin ortak düşman olarak algılanmasını teşvik et, milliyetçilik ve solculuk temelinde ABD karşıtı güçlerle bağlaşma oluşturma heveslerini kır.


    Raporda Türkiye’ye yönelik değerlendirmeler de var. Örneğin: Köktendinci gruplar arasında Almanya merkezli “Kaplancılar” da sayılıyor. Fethullah Gülen ılımlı Islam’ın en önde gelen liderlerinden biri olarak sunuluyor ve Gülen’in bilgecilikten (sofizm) kuvvetle etkilenmiş felsefesinin, farklılıklara hoşgörülü yaklaşmayı ve şiddeti dışlamayı esas aldığı ve özellikle gençleri çektiği ifade ediliyor.
    Türkiye’nin İslam Dünyası’nın en başarılı ülkesi olduğu ve bu gelişmesini laiklik anlayışına borçlu olduğu; ancak Kemalizm, milliyetçilik, vb. akımlar nedeniyle aslında laiklerin ABD'ye çok olumlu bakmadıkları da raporda yer alıyor. Son olarak da, mevcut siyasi yönetim altında Türkiye'nin Ilımlı İslam için iyi bir model oluşturduğu saptaması yapılarak, bu konuda Türkiye'deki iktidarın desteklenmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Konu İslam olunca, ünlü strateji ve İslam uzmanı Graham Fuller’in de BOP’a katkısından söz etmek gerekir. 1980’li yıllarda CIA’nın “Yakın ve Güney Asya Bölgesi Milli İstihbarat Şefi” görevini yürüten ve halen RAND kuruluşu araştırmacı yazarlarından olan Fuller, RAND Raporu’nun ardından çıkardığı “Siyasal İslam’ın Geleceği” adlı kitapta; Amerikan dış politikasının en önemli hedeflerinden birinin özünde İslamcı fakat aynı zamanda liberal bir İslami reformu teşvik etmek, bu amaçla da
    Nurcuların -özellikle Fethullah Gülen’in- desteklenmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Fuller; Türkiye’deki 236 okulu, yurtdışında 280 okulu, 200 dolayında dini vakfı ve 211 ticari şirketi ile Gülen’in BOP’un kapsama alanında etkili olabilecek liberal bir İslamcı hareket olduğu görüşündedir.(9) (Füller, 1993: 20-36) Yukarıda belirtilen Rapor ve Kitap, BOP’un “İslam dünyasının modernize edilmesi”ne, dolayısıyla küresel terörizmin yok edilmesine yönelik stratejisinin esasını oluşturan temel çalışmalar olmuştur. Ancak, geleneksel ABD siyasetinin geçmiş göstergelerine bakıldığında görünen odur ki, sadece bu amaçla yetinilmeyecek; bu proje er veya geç “Avrasya’nın Kontrolü Stratejisi”nin en önemli parçası haline dönüştürülecektir.
    Brzezinski’nin fikir babalığını yaptığı bu strateji, Avrasya’daki stratejik enerji kaynaklarının ve
    ulaştırma hatlarının ABD’nin kontrolü altında olmasıyla ilgilidir. Brzezinski’nin büyük bir satranç tahtasına benzettiği Avrasya’da ABD’nin öncelikli görevinin, “Avrupa, Asya ve Ortadoğu’daki ve başka herhangi bir rakip süper gücün Amerikan çıkarlarını tehdit edecek biçimde ortaya çıkmasını engellemek” olduğunu ileri sürmektedir. (Brzezinski, 1997: 24)


    Araş. Gör. Altuğ GÜNAL
    Ege Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü

    KONUYLA İLGİLİ TARİHİ SAPTAMALAR

    BOP’un hazırlanış gerekçelerini anlayabilmek ve uygulamanın nasıl olabileceğini dair öngörülerde bulunabilmek için, konuya ışık tutabilecek bazı tarihi saptamalar yapılması uygun olacaktır.
    Aslında daha eskilere dayanmakla birlikte BOP’un Aslında daha eskilere dayanmakla birlikte BOP’un diriliş noktası, 11 Eylül 2001’deki uçaklı intihar saldırılarıyla ABD’yi çok ciddi şekilde sarsan ve bütün dünyaya korku veren “küresel terörizm”dir.
    Ünlü Amerikalı gazeteci-yazar Robert Fisk’in “ezilmiş ve aşağılanmış insanların şeytani ve korkunç zalimliği” (Chomsky, 2002: 198) olarak nitelediği küresel terörizmin temel nedeni ve kaynağı ise, köktendinci İslami değer yargılarının yanı sıra, günümüz dünyasınınzengin ve yoksul ülkeleri arasında var olan uçurum boyutlarındaki gelir dengesizliğidir. Nedeni Batı sömürgeciliği olan bu dengesizlik farklı bir şekilde olmakla birlikte günümüzde de sürmekte ve özellikle İslam coğrafyasını vurmaya devam etmektedir. ABD,
    sömürü düzeninin bu acımasızlıkta sürdüğü sürece, küresel terörizmi bitirmenin imkansız olduğu gerçeğini anlamıştır. Zira bu sömürü düzenine başkaldıran insanların, sömürgecilerin modern silahlarına karşı verilecek bir mücadelede kendi başka silahları yoktur.

    Köktendinci İslam’ın böylesine yaygınlaşmasında ve bu denli ürkütücü eylem gücüne ulaşmasında, ABD’nin 1970’li yıllarda Başkan Carter döneminde yürürlüğe koyduğu “Yeşil Kuşak Projesi”nin katkısı büyük olmuştur. Komünizmin dinsizlik (ateizm) yaklaşımı ve bu yaklaşıma karşı İslam’ın takındığı sert tutum nedeniyle "İslam'ın komünizme karşı bir kalkan olabileceği" görüşüne dayanan ve İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde ABD Başkanı Truman tarafından yürürlüğe konan “Komünizmi Çevreleme Stratejisi”nin bir parçası / uzantısı olan bu proje, Sovyetlerin Afganistan’ı işgaliyle birlikte yeniden yürürlüğe konulmuştur.
    Sovyetlere karşı direnen farklı kabilelere mensup Afganların ortak kimliği “İslam” olduğu için, silah yardımları yanı sıra, İslam kimliğini güçlendirecek ilahi doküman yardımları (binlerce Kuran-ı Kerim’in bastırılıp dağıtılmış) yapılmış ve Pakistan’daki mülteci kamplarına sığınmış yüz binlerce Afgan’a dini ve askeri eğitim verilmiştir. Aynı zamanda Orta Asya'daki “İslamcı Uyanış Hareketi”ni de tetiklemeyi amaçlayan bu proje, başta El Kaide terör örgütü olmak üzere, günümüzün köktendinci İslami terör gruplarının tohumlarını atmış ve yeşermesini sağlamıştır.
    Kendi yarattığı canavarın öldürücü saldırılarına maruz kalan ünlü Dr. Frankeştayn gibi, Amerika da kendi yarattığı köktendinci bir terör örgütü tarafından yıllar sonra ağır yaralanmış; Ussame Bin Laden, Amerikan halkına, 2. Dünya Savaşı’ndaki Pearl Harbour baskınından sonraki en büyük felaketi ve acıyı yaşatmıştır. "Kızıl tehlikeye karşı yeşil panzehir" yıllar sonra ters tepmiştir.

    BOP fikrinin ortaya çıkmasında ve uygulama esaslarının belirlenmesinde ABD’ye esin kaynağı olan tarihi bir deneyim vardır: Avrupa’yı Kalkındırma Planı. Marshall Yardımı olarak da adlandırılan bu planın amacı, İkinci Dünya Savaşı sonrasında bir süper güç olarak ortaya çıkan Sovyetler Birliği’nin ve onun temsil ettiği komünizm ideolojisinin Avrupa’ya yayılmasını önlemekti. Bunun için, savaş esnasında yıkılan Avrupa’yı yeniden canlandırarak Sovyetler Birliği’nin karşısına dikmek gerekiyordu. ABD, önce, Sovyet işgali dışında kalan Avrupa ülkelerinin birbirleriyle yardımlaşmasını, bu amaçla bir araya gelerek “Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı”nı kurmalarını istedi. Bu teşkilat kurulup çalışmaya başlayınca da, hibe ve kredi yoluyla yaptığı milyarlarca doları bulan yardımlarla bu ülkelerin çoğunun kalkınmasını sağladı. Özellikle siyasal, ekonomik ve toplumsal alt yapıları hazır olan ülkeler, ABD yardımlarını çok iyi kullanarak yeniden güçlü birer devlet haline geldiler.(3) (Oran, 2001: 485-489) ABD’nin girişimi ve öncülüğüyle 1949 yılında da NATO kurularak bu plan başarı ile sonuçlandırılmış oldu.
    Bunlarla beraber, projenin daha iyi anlaşılabilmesi için Amerika’dan on binlerce kilometre uzaklıktaki denizaşırı ülkelere karşı yürütülen Kore, Vietnam, Körfez, Afganistan ve son Irak savaşlarını da ana hatlarıyla hatırlamakta yarar vardır. Esas itibariyle üretilmiş jeopolitik gerekçelere dayalı proje ve planları uygulamada ABD’nin kararlılığını gösteren bu savaşları hatırlamak, ABD’nin BOP için neleri göze alabileceğinin anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
    Araş. Gör. Altuğ GÜNAL
    Ege Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü

    https://forum.donanimhaber.com/buyuk-ortadogu-projesi-hakkinda--93521156




  • RTE "BOP'un eş başkanlarından biriyiz." demişti. En son bunu akpli birisiyle tartıştım. Büyük Osmanlı Projesi İMİŞ. Sorarlar adama diğerleri kim?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • En kaba tabirle Ortadoğu'nun Amerikan çıkarlarına göre dizaynı.Sınırların yeniden çizilmesi.Irak'ın işgaliyle başlayan,Arap Baharı ve Suriye savaşıyla devam eden olayların yaşanmasının yegane sebebi.

    Kahraman Abd askerlerinin Irak'ta duacısı olan;Libya'da önce ne olduğunu anlamayıp sonra Nato'nun peşinde hiza alan;Mısır'da darbeyle Müslüman kardeşlerin iktidara gelmesiyle gururlanan(sebebi: ideolojik yakınlık) ve daha sonra Sisi darbesiyle iktidar el değiştirince yalpalayan; Suriye savaşına benzin dökmemize ve meşru olmayan gruplara silahlı destek vermemize sebep olan; Abd uydusu Suudi'ler ve Katar'lılarla içli dışlı olmamızın sebebi olan projedir BOP.Yani demek istediğim dış politikamızı bu proje belirliyor.

    Öyle ki BOP eş başkanı olduğunu katıldığı canlı yayında ilan etmiş bir Cumhurbaşkanına sahibiz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi salih uçan -- 24 Şubat 2017; 20:33:0 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Büyük Ortadoğu Projesi Osmanlı Devletinin yeniden dirilişidir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ben siyonist derken kimse dikkate almıyor ama bop eşbaşkanı olan biri nasıl siyonizme hizmet etmez aklım almıyor. Kendisinin siyonizmin kurucusu herzl'in anıtında da gördük, yahudi üstün nişan madalyası alırken de gördük, mücahit Erbakan ve Muhsin başkanın ona siyonist derkenki görüntülerini de izledik, biri indirildi, öbürü şehit edildi. Bunları çok dillendiremiyorum ama insanımız araştırsa neyin ne olduğunu görür. Bugün onlara yapılanların hafifleşmiş hali MHP'li muhaliflere yapılıyor, Türk milliyetçileri itibarsızlaştırılıyor ve teröristlerle aynı safta olmakla suçlanıyor. Aslında biraz daha geniş bakarsanız teröristlerle aynı safta olanların ve pkkyı bitirmek istemeyenlerin kimler olduğunu görürsünüz.
  • ürüng ayıg toyon kullanıcısına yanıt
    Hocam konuya neden devam etmediniz, yazınız beni çok sardı, sayenizde bu bop denilen şey hakkında bilgi sahibi oldum, aydınlandım, devamını yazın lütfen.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Samed Bey

    Hocam konuya neden devam etmediniz, yazınız beni çok sardı, sayenizde bu bop denilen şey hakkında bilgi sahibi oldum, aydınlandım, devamını yazın lütfen.

    Ben yazmadım alıntı yaptmıştım sadece,devamı internette illa ki vardır.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: TinyAngel

    Büyük Ortadoğu Projesi Osmanlı Devletinin yeniden dirilişidir.





  • Amerikanın BOP 'si Türkiyenin parçalanması ve güneyde kürt devletinin kurulması projesidir. Resmen içeriden kuşatıldık.

    Sil



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-92A2F8722 -- 24 Şubat 2017; 22:07:45 >
    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: TinyAngel

    Büyük Ortadoğu Projesi Osmanlı Devletinin yeniden dirilişidir.

    Hayırdır 1920'lerde ülkeyi İngiliz/ABD mandasına sokamamıştınız şimdi mi sokacaksınız.

    Açıkça Doğu'nun bölüneceğini belli eden projeye destekçiysen sen tam bir HAİNsin.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • ortadogu çok karışık bölge kolay kolay düzlüge çıkarılamaz
  • TinyAngel kullanıcısına yanıt
    Sil

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.