Şimdi Ara

Bir İntihar Haberi Daha ; 'Borçları Yüzünden Baba İntihar Etti.' (6. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
110
Cevap
2
Favori
7.763
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
144 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • dallass kullanıcısına yanıt
    Neden- sonuç ilişkisi kurabilecek yeteneğin olsa anlatırdım da, neyse boş ver.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Huseyin-ZST

    Yazık ulan. Paranın derdi olmaz. Hele Türkiye'de, borç için, hiç olmaz. Ödeme kardeşim, malın yoksa, mülkün yoksa, ödeme yahu? Değer mi canına kıymaya?

    Tak borcu bankaya. Banka düşünsün. Banka adam vurmaz, seni köşede kıstırıp bıçağı takmaz. Neyden korkuyorsun? Ödeyebildiğinde ödersin, ödeyemiyorsan ödemezsin. Maaşına icra koyar. Maaşının %25'inden fazlası kesilemez. Emekli olduğunda da öyle. %25 maksimum kesinti...

    Mal mülk yoksa, sorun da yok. İlk taşınmanda ikametgahını da eski evde bırak git. Yeni evine ikametgah taşıma. Artık adresin belli değil. Mal mülk yoksa, kiradaysan, haciz gelebilecek tek yer evin içi. Onu da adresini belli etmeden yaşayarak çözdün az önce. Nedir yani? Maaşına %25 icra gelir. Asgari ücretin üzerinde maaş alıyorsan onu patronla konuş. Asgari göstersin. Kalanı sana elden versin. Bir 100-200 daha kurtarırsın öyle...

    Bizim çalışanların dünya kadar borcu vardı her yere... İcralar üst üste gelirdi. Ne yapalım yani? Açılmış adam, öderim sanmış ödeyeyememiş. Üç kuruş maaş alan adama maaşının 10 katı limitli kart verirsen borcun ödenmemesi riskini de alıyorsundur, kusura bakma bankacığım... Bu konuda işçiden tarafım. Her türlü adiliği de yapardım patron olarak... Adamın maaşını asgariden göster, asgarinin %25'ini kes, alacaklıya öde, kalan maaşını elden ver falan...

    İki çalışan vardı, vodafone'dan icralık. Almışlar şuursuzlar telefonları, ödeyememişler. Vodafone'a mı üzüleyim? Asgari ücretin azıcık üzerinde maaş alan adama o telefonu veriyorsan bu senin aldığın bir risk güzel kardeşim. Vermeseydin. Bana ne?

    ------------------------

    Velhasıl kelam, işsiz olunmadığı sürece, bir şekilde yaşanır be. Borçlu da olsan yaşanır. Üzüldüm adama. 27.000 değil, 2.7 milyar borçlanıyor bazıları da gece kafayı yastığa koydu mu uyuyor. Öyle olmak lazım. Tabi, 2.7 milyar borçlu batarkan milleti tokatlayacak kadar da değil. Namuslu ama rahat olmak lazım. Değmez.

    İşsizlik zor/imkansız. Borç sorun değil.
    emeklinin maaşına maaş haczi koyulamaz , eve hacizde öyle eskisi gibi değil haczetmezler .




  • Napayım şimdi benimde borcum var bende mi intihar edeyim .Bu nasıl bir saçmalık ya .zaten o geride bırakacağın çocukları düşünmüyorsan hastasın demektir.bir kişinin ölümünü siyasete alet edecek kadar karaktersiz yuvası oldu dh.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • genç yaşta böyle borç avukat taahüt icra içine battım çıktım böyle dertler vız gelir tırs gider hepsini öğrendik artık ama kimi insan onurludur 5 lira borcu kaldıramaz.
    arkadaşlar borç olur borçsuz insan mı var allah aşkına. olduda ödeyemeyecek durumunuz oldu borcunuz bankayaysa üzerinize de bişey yoksa sıkıntı etmeyin hiçbirşey yapamazlar durumunuz olunca ödersiniz. öte yandan üstünüze kırık iğne bile olsa acımazlar hayatınız alt üst ederler sokağa atarlar ama onlar kendi borcunu kapatırlar sizin hayatınız mahvolmuş bankanın umrunde değildir bunları hep yaşadım, yaşayanlar var.
    o yüzden dara düşerseniz önlemlerinizi alın, en önemlisi de banka avukatları sizin gözünüzü korkutmak için telefonda hertürlü konuşabilir tek amacı sizi çağırıp kağıda borç ödeme taahütüne imzanızı attırmaktır. oraya imza atarsanız ve ödeyemezseniz hapı yutarsınız direk hapis. ne yapın edin avukatın dediği hiçbir yere imza atmayın!
    edit: başka bir meselede mesela borcunuz var oturduğunuz yer yada işyeri size ait değil ama o kişiyle bir bağınız var ve adresiniz orda. avukatların en korktuğu olaydır ve borcu üstlenmek için icra memuru kağıt çıkarır mekan sahibine imzalatmaya çalışır yoksa alacağız eşyaları falan der sakın ha borçlu olmayan kişi imzalamasın direk borca kefil olur ortak olur. imzalamadığınızda oturun ve avukatın kıvranmalarını soğuk soğuk döktüğü terleri izleyin :)

    bunları niye yazıyorum durumlar zor kriz var insanlar geçinemiyor herkesin bankalara borcu var. insanlar genelde böyle işler başlarına geldiklerinde dünyalar başlarına yıkılıyor panikten korkudan rezil olmaktan korkup imza makinası gibi heryere imza atıyorlar. avukatlarda bunları çok iyi bildiklerinden insanların bu zayıf yanlarını kullanıyorlar. bir borcu olan sizler değilsiniz biraz rahatlayın dünyanın sonu değil sağlık olsun herşey düzelir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi orhanyor -- 22 Şubat 2020; 16:57:50 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: BeylerBeyi35

    emeklinin maaşına maaş haczi koyulamaz , eve hacizde öyle eskisi gibi değil haczetmezler .

    Alıntıları Göster
    Emekli maaşı olayını bilmiyordum. Ev haczinde ise bildiğim kadarı ile yaşamsal hiçbir şey haczedilemiyor. Yatak, koltuk, fırın, ocak vs. alınamıyor. Ama bilgisayar eskiden alınabiliyordu. Şimdi yaşamsal bir şey sayılıyor mu (bence sayılmalı) bilmiyorum.

    Tablo, değerli halı gibi malzemeler haczedilebilir. Bunlar da garibanın evinde olmaz.

    Bu da değişti ise, bilelim, öğrenelim.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lacano

    Bu nasıl mantık arkadaşım? Benim kendi öz ablama 26 bin TL borcum vardı, beni hiç sıkıştırmadığı “paran yoksa önemli değil” dediği halde son 8 ayda devamlı kafama taktığım ve beni huzursuz eden bir konuydu. Allah’ıma şükürler olsun son 2 taksidim kaldı.

    Sizler için borç bir şey ifade etmiyor olabilir ancak benim gibi borcuna sağdık insanlar için çok şey ifade ediyor.
    O ablana olan borç. Farklı bir durum. Onu tabii ki kafaya takarsın.

    Bankaya olan borç, telefon şirketine olan borç falan farklı bir konu.

    Herkes bizim kadar bilinçli değil. Ben ödeyebileceğimden emin değilsem, borç almam. Ama tuzum kuru. Elde avuçta olmasa ve bir fikrim olsa, bunu hayata geçirmek için borç alsam, başarısız olsam birşeyler satıp ödeyemeyecek konumda olsam borç alır mıydım bilmiyorum. Cesaret eder miydim, edemez miydim? Ayrı konu...

    Bir çok vatandaş ise bizim kadar bilinçli değil. Öderim sanıyor, borçlanıyor. Kurumsal aklı olan, sömürgen değil, adil ticaret yapma, etik anlayışa sahip olma yükümlülüğü olan banka. Taş taşıyarak asgari ücret alan adamın fazla bir finansal bilince sahip olmayacağı aşikar. Böyle birine açılma, borçlanma fırsatı veren bankadır. Riski alan bankadır. Banka düşünsün. Adamın geliri 2500TL. Kısa vadeli 25.000TL kredi alıyor adam. Banka da veriyor. Taksit tutarları 1500TL. Adamın maaşı 2500TL. Kirası 700TL. Nasıl olacak bu iş? Banka "bu adam bu krediyi ödeyemez" demiyorsa, bankaya mı üzüleyim?

    Aynı şekilde, asgari ücretli adama Vodafone 6500TL'lik telefonu şrak diye veriyorsa Vodafone'a mı üzüleyim?

    Bu şirketler, insanların bilinçsizliğinden faydalanıp resmen bu insanların üzerine kanca atıyor. Hem bu insanları sömürüyor. Hem de tüketimi pompalıyor. Ben de tüketim karşıtıyım. Ödeme gücü olmayan ödemesin. Kendine de dert etmesin. Kandırıldığını kabul etsin. Aynı hataya bir kez daha düşmesin. Parasını alamayan banka, telefon şirketleri falan ağlaşsın dursun. Belki garibana şeker sallayıp, kanca atmamayı öğrenirler böylece.

    Tüketim çılgınlığının işleyişi böyle. Orta gelirli adamsın. Daha çocuğuna sunabileceğin en iyi hayatı sunmaktan uzaksın. Şeker sallıyorlar sana: "Elindeki kalas araba eskidi, bak burada yeni bir kalas araba var. Al bunuuuuu..." etrafta bu tuzağa düşmüş denyolar da çok. Kuzen de diyor: "sat şu külüstürü bak bunu al". En iyi arkadaşın da... Herkeste bir araba çılgınlığı, telefonlar son model falan... Sanırsın bana hepsi aplikasyon geliştiricisi... Nabıyon telefonla? Whatsapp, Facebook, Instagram, GPS. Bu kadar. Neyse, sonuçta geri kalmamak için satıyon arabanı, alıyon yenisini. Yeni kalas araban hayırlı olsun. Daha çocuğuna sunabileceğin en iyi imkanı sunamamışken gittin arabayı yeniledin. Artık evinde oturursun kukuman kuşu gibi. Ne gezersin, ne görürsün... Çocuğun da senin gibi olur. Vasatı hedefleyen bir ülkede, yarı cahil vasat insan olur.

    -----------------

    Bu konsepte gıcığım. Bu konseptin ateşine odun taşıyan firmalara da acıyacak değilim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Huseyin-ZST -- 22 Şubat 2020; 19:43:34 >




  • Huseyin-ZST kullanıcısına yanıt
    Yazınızın firmalar ile ilgili olan bölüme kesinlikle katılıyorum, hatırlarsınız bir ara bankalar işlek caddelere stant kurup öyle kredi kartı dağıtıyordu.
    Zamanla insanlara olmayan parayı harcatmayı alıştırdılar şimdide yarattıkları canavarla başa çıkamıyorlar.
    Siz son model telefon değince kendi telefonumu ne zaman aldığıma baktım, 2015 yılında almışım. Bozulursa da 2011 de aldığım akıllı telefona geri döneceğim.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lacano

    Yazınızın firmalar ile ilgili olan bölüme kesinlikle katılıyorum, hatırlarsınız bir ara bankalar işlek caddelere stant kurup öyle kredi kartı dağıtıyordu.
    Zamanla insanlara olmayan parayı harcatmayı alıştırdılar şimdide yarattıkları canavarla başa çıkamıyorlar.
    Siz son model telefon değince kendi telefonumu ne zaman aldığıma baktım, 2015 yılında almışım. Bozulursa da 2011 de aldığım akıllı telefona geri döneceğim.
    Ben telefon işini çözmüştüm ki, namıssız devlet gebertti o işi...

    Yurtdışından ikinci el alıp, arkadaşıma getirtiyordum. Ben de yılda bir iki yurtdışına çıktığım için kendi pasaportuma kaydettiriyordum. Yıllar önce HTC M9 aldım mesela. Türkiye'de telefon 700 dolar (atıyorum) ikinci eli 600 dolar. ABD'de ikinci eli 300 dolar. "ABD'den ikinci el al, kaydettir, kullan" yapıyordum. Aldığımı eşime veriyordum. Eşimden çıkanı da ben kullanıyordum. Bir telefon 7-8 yıl kullanılmış oluyordu. Şimdi kayıt ücretini arşa çıkardılar. 300 dolarlık telefona 200 dolar kayıt ücreti ödemem yani.

    O yüzden son telefon yenilemesini Türkiye'den hallettim. Asus Zenfone 5 aldım hatuna. Hatun'un Zenfone 4'e çöktüm. Gene aynı şey. Bir telefon 7-8 yıl kullanılmış oluyor. Benden çıkan hala iş görür ise, o da anneanneme gidiyor falan.

    Bu ara Asus takılıyorum. Çünkü namussuzluk etmiyorlar. Kayınvalide'ye aldık. Zenfone 3. 5 yaşında falan. Hala takır takır kullanıyor. Hiç yavaşlamadı. Baktık yavaşlamıyor, beğenince eşime aldım. 3 yıl sonra da bu sonuncuyu alıp eşime verdim, eşimdekine ben çöktüm. Namussuz şirkete para da vermiyoruz. Mal mıyım ben? Beni kazıklamış şirkete tekrar gidip "hadi beni tekrar kazıkla" diyeyim?

    "Ama Asus piyasadan çekildi Hüseyin?" daha iyi. Ben gebertmeden satmıyorum zaten. Elbet birileri getirir. Piyasası iyi olmadığı için de yenisini ikinci elde ucuza alırım.

    ----------------------

    Neyse, özetle, geliri ve yaşam şartları çok daha iyi bir yerde olan bizler paramızı dikkatli harcıyoruz. Ama piyasa, herkesi daha çok harcamaya iteliyor. Evlenenlere bakın mesela... Eskiden Nişan dediğin aile içinde yapılan bir işti. Şimdi salonlar tutuluyor, düğün gibi organizasyonlar yapılıyor falan... Böyle bir adet yok. Dötlerinden element uyduruyorlar. Parayı nereye sıvayacağını bilmeyen, ilk nesil zengin sonradan görmeler kına geceleri yapıyorlar... Neler neler var organizasyonda... Bunu gören gariban kendi de istiyor falan. "Onda var, bende de olmalı" konusu tamamen. Düğününde limonata-kurabiye yiyeceğin çiftler bir de seni kına gecesine çağırıyor falan... Yazık değil mi? Paran cebinde dursun. Gez-toz? Gönlünce harca. İstersen birikim yap. Niye bu külfete giriyon? Bana da eziyet oluyon? Sonra düğüne git. Alkol yok. Niye? Pahalı. Oldu. İşin yoksa alkolü de cepte getir. Limonataya kat falan...

    Yaş ilerledikçe fikirler keskinleşiyor valla. Kimse kusura bakmasın. Benim için alkolsüz düğün yoktur. "Alkol servis edilmeyen düğün" vardır. Servis edilmiyorsa, yanımda getirir, ben gene içerim. İçmemin hoş karşılanmayacağı düğüne de gitmem. Kusura bakmayın. Prensip meselesi. Bir düğünü iyi düğün yapan üç şey vardır:
    1) Alkol su olup akacak
    2) Yemek iyi olacak
    3) Müzik iyi olacak

    Gerisi vırt ilen zırttır. Bu üç maddenin iyi olduğu düğün efsane gibi anlatılır. Güzel anılır. İstersen 5 yıldızlı otelde evlen, istersen köyde.

    ---------------------

    Ben evlenirken aldığım beyaz eşya ile, anamın eve gündeliğe gelen teyzenin kızı evlenirken alınan beyaz eşya aşağı yukarı aynı kalitede mesela... Evin yarısı Siemens. Yazık be abla. Niye yani? Amaç ne? Vasat bir alet de alsan 20 yıl çalışır. Niye kendini zorluyorsun? "Çünkü Hatça'lara da yaptılar. Bizim altta kalmamamız lazım."

    Bunlar bir pohpohlama ürünü. Sonra da "borca battım, ödeyemedim." Bunun suçlusu akıma kapılıp harcayan şuursuzdan çok, akımı yaratan namussuzlar. Çünkü harcayan, adı üstünde, şuursuz. Bilinçli yapmıyor. Komplekslerine yenik düşüyor. Bizdeki bilinç onda olsa çeyreğini harcamaz. Asıl adi akımı yaratan, kompleksleri kazıyan şerefsizler ve bu akıma finansman sağlayanlar... O yüzden akımı yaratana birileri borç takıyorsa ne mutlu bize.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Huseyin-ZST -- 24 Şubat 2020; 14:5:55 >




  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.