Şimdi Ara

Tim Cook açıkladı: Apple'da çalışmak istiyorsanız bu dört özelliğe ihtiyacınız var (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
51
Cevap
0
Favori
2.248
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
7 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • DoubleDragon D kullanıcısına yanıt

    Çok yanlış düşünüyorsun. Yaratmak öyle hassas bir durumdur ki, insan için herhangi bir niyetle kullanılması asla uygun değildir. Hiçbir niyet kurtarmaz. Üretken, üretici de, yapıcı de ama asla yaratıcı deme.


    Şu anda şakır şakır milletin ağzında sakız olmuş, bu kelimeleri kullanan insanların imanları gidiyor haberleri yok. Küfre sebep olan cümlelerden, söylemlerden biridir bir insana, hayvana veya herhangi mahluka yaratıcı demek.


    İnsan yoktan var edemez. "Ama efendim ben o niyetle söylemiyorum, benim niyetim başka" gibi söylemler de insanı ve niyeti kurtarmıyor. Bu, o kadar ve son derece hassas bir konu, şakası yok.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi dekareme -- 4 Ekim 2022; 17:48:56 >
  • Ülkenin gençliğinin geldi duruma bakın yazık. Donanım ve teknoloji sitesinde haberle de alakası olmamasına rağmen din tartışılıyor çok vahim bir durum...
  • krmbzkurt kullanıcısına yanıt

    Yaratıcı olmaktan kasıt, daha önce denenmemiş fikirler, düşünülmemiş ilginç çözümler anlamındadır. Senin bahsettiğin anlamla buradaki anlamın alakası yok. Her şeyi dinî yönlerden anlamayın. Ve zahmet olmazsa öğrenin.

  • 5- Apple fanboyu olmak :D
  • dekareme kullanıcısına yanıt

    Adamın "o anlamda değil" dediği doğru sadece tanımlaması biraz yanlış. Ama dinî anlamlarla buradaki anlamın alakası yok.


    Şu anda şakır şakır milletin ağzına sakız olmuş derken? Bu sözcük yıllardır kullanılıyordu zaten. Siz çevrenizde bunu kullanan insanlara rastlamamışsınız demek ki.

  • ARISLCK kullanıcısına yanıt
    çok iyiydi :D
  • DoubleDragon D kullanıcısına yanıt
    Böyleleri de yaşıyor bu dünyada.
  • Kartal Göz kullanıcısına yanıt

    Tek isteğim, hiç üşenmeden ve sıkılmadan burdaki yazıyı oku; kafandaki tüm yanlışların hepsi gidecek


    Sual: Mecaz olarak, insanlar için yaratıcı demek, yaratmak kelimesini yapmak anlamında kullanmak uygun mu?

    CEVAP

    Yaratmak Allah’a mahsustur. Mecaz olarak da insanlar için yaratıcı demek yanlıştır. (Elektrik ampulünü Edison yarattı) diyenler oluyor. Fonograf, megafon, elektrik ampulü gibi aletleri ilk defa bulan Edison; bunları yaratmamış, sadece yapılmasına sebep olmuştur. Bunları yaratan, Allahü teâlâdır. Hadis-i şerifte, (Allah, her sanatkârın ve sanatının yaratıcısıdır) buyuruldu. (Buhari)


    Demek ki, Edison’u da, elektrik ampulünü de yaratan Allahü teâlâdır. Edison’un bunları yaratması şöyle dursun, mevcut maddeleri bir araya toplayıp, yeni aletlerin yaratılmasına sebep olurken, elinin, ayağının, gözünün, diğer duygularının, çeşitli hücrelerinin, kalbinin, ciğer, böbrek ve diğer organlarının işlemesinden ve kullandığı maddelerin, aletlerin yapısından, içlerindeki atom, proton kuvvetlerinden haberi yoktu. Böyle birine yaratıcı denilir mi? Yaratıcı; bunların en ufağını, en incesini, hepsini bilen, hepsini yapandır ki, bu da ancak Allahü teâlâdır. (Seâdet-i Ebediyye)


    Allahü teâlâdan başka yaratıcı yoktur. Her var olanı, O yaratmıştır. Maddeleri hareket ettirir. Yerlerini değiştirir. Bir zamandan, başka zamana götürür. Bir halden başka hale döndürür. Akıllara hayret verecek şeyler yaratır. Bir damla nutfeden ve görülemeyen spermatozoidden bir olgun insan yaratır. Nuh aleyhisselam gibi bir peygamberden; asi, kâfir ve ahmak bir oğul yaratır. Ebu Cehil gibi taş yürekli, örümcek kafalı bir kâfirden, Hazret-i İkrime gibi bir mümin oğul yaratır. En küçük zerre olan, mikroskopta bile görülemeyen atomun derinliğinde; çekirdeğinde, dağları deviren nükleer kuvvetler yaratır. Pancarda şeker yaratır. Yaprakta fotosentez, özümleme kuvveti yaratır. Arıda bal yaratır. Cansız yumurtada, canlı hayvan yaratır. Çiçeklerde güzel kokular, esanslar yaratır. Kuru ağaçta, yapraklar, çiçekler, meyveler yaratır. Su içinde hayvanlar, çiçekler, ağaçlar yaratır. Acı su içinde tatlı su yaratır. Kimya reaksiyonları ve nice fizik ve kimya özelliklerini yaratır. Toprağı bitki haline, bitkiyi hayvan haline döndürür. İnsanları, hayvanları çürütüp toprak maddelerine, su ve gazlara döndürür. Her şeyin tersini de yaptığı gibi, bunun da ters, geri dönen halini yaratır. Bu kâinat fabrikasında her şeyi, hesaplı, düzenli yaratmaktadır. Gelişigüzel, yıkıcı, bozucu görünen değişmelerin, hepsinin de çok hesaplı, çok ahenkli bağlılıklar, akıllara hayret veren bir düzen içinde yaratıldığı, günden güne daha iyi anlaşılmaktadır.(Eshâb-ı Kirâm)


    Allahü teâlânın, hiçbir işinde ortağı yoktur. Her varlığın yaratıcısı yalnız Odur. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

    (Yaratmak Allah’a mahsustur.) [Araf 54]


    (Yaratıcı ancak Rabbindir.) [Hicr 86]


    (Her şeyi yaratan Allah’tır.) [Zümer 62]


    (Sizi de, yaptığınız işleri de yaratan Allah’tır.) [Saffat 96]


    Cenab-ı Hak, tek yaratıcı kendisi olduğunu ve başka ortağının bulunmadığını bildirirken, insana yaratıcı denmez.


    Yaratan Allahü teâlâ, kesb eden kuldur

    İnsanlar, mahluk olduğu gibi, bütün işleri, hareketleri de, Allahü teâlânın mahlukudur. Çünkü Ondan başka, kimse bir şey yapamaz, yaratamaz. Kendi mahluk, yaratılmış olan, başkasını nasıl yaratabilir? Yaratılmak damgası, kudretin az olduğuna alamettir ve ilmin noksan olduğuna işarettir. Bilgisi, kuvveti az olan, yaratamaz. İnsanın işinde, kendine düşen pay, kendi kesbidir. Yani o iş, kendi kudreti ve iradesi ile olmuştur. O işi, yaratan Allahü teâlâ, kesb eden kuldur.


    İnsanların ihtiyari işleri, isteyerek yaptıkları şeyler, insanın kesbi ile Allah’ın yaratmasından meydana gelmektedir. İnsanın yaptığı işte, kendi kesbi, ihtiyarı [seçmesi, beğenmesi] olmasa, o iş titreme şeklini alır. Kalbin hareketi gibi olur. Halbuki, ihtiyari hareketlerin, böyle olmadığı açıktır. Her ikisini de, Allahü teâlâ yarattığı halde, ihtiyari hareketle, titreme hareketi arasında görülen bu fark, kesbden ileri gelmektedir.


    Allahü teâlâ, kullarına merhamet ederek, onların işlerinin yaratılmasını, onların kastlarına, arzularına tâbi kılmıştır. Kul isteyince, kulun işini yaratmaktadır. Bunun için de, kul mesul olur. İşin sevabı ve cezası, kula olur. Allahü teâlânın kullarına verdiği kast ve ihtiyar, işi yapıp yapmamakta eşittir. Kullarına, emirlerini ve yasaklarını yerine getirecek kadar kudret [enerji] ve ihtiyar vermiştir. Bir işin iyi veya kötü olduğunu da bildirmiştir. Kul, her işinde, yapıp yapmamakta serbest olup, ikisinden birini seçecek, iş iyi veya kötü olacak, günah veya sevap kazanacaktır.


    İslam âlimleri de buyuruyor ki:

    Allahü teâlâ, hayat, ilim, semi, basar, irade, kudret sıfatlarından kullarına biraz ihsan etti; ama yalnız üç sıfatı kendine mahsustur. Bu üç sıfattan hiç bir mahlûkuna vermedi. Bunlar, kibriya, gani olmak ve yaratmak sıfatlarıdır. Kibriya, büyüklük, üstünlük demektir. Gani olmak, başkalarına muhtaç olmamak, her şeyin Ona muhtaç olması demektir. (Hak Sözün Vesikaları)


    Allahü teâlânın âdeti şöyledir ki; her şeyi bir sebep ile yaratmaktadır. Fakat, sebeplerin, vasıtaların, Onun yaratmasına hiç tesirleri yoktur. Vasıtasız maliktir. Ondan başka yaratıcı yoktur. Bütün varlıkları yoktan var etti. İnsanların ve hayvanların hareketlerini, düşüncelerini, hastalıklarını, şifalarını, hayırlarını, şerlerini, faydalarını, zararlarını yaratan yalnız Odur. İnsan, kendi hareketlerini, düşüncelerini, hiçbir şeyi yaratamaz. İnsanın düşüncelerini, hareketlerini, keşiflerini, buluşlarını hep o icat etmekte, yaratmaktadır. Ondan başkasına yaratıcı demek, cahilce, batıl bir sözdür. (Feraid-ül-fevaid)


    İngilizce’de yaratmak kelimesi

    Sual: İngilizce’de yaratmak anlamındaki create kelimesini, insanlar için kullanmak caiz midir?

    CEVAP

    Yaratmak, yoktan var etmek demektir. Türkçe’de bu kelime, insanlar için, başka manada da olsa, kullanılmamalıdır. Bu kelimenin, diğer dillerdeki karşılıkları, mesela, İngilizce’de create kelimesi de, oluşturmak, meydana getirmek, yapmak gibi anlamlarda da, kullanılıyor. İngilizce olarak, bu manada kullanmak, ihtiyaçtan dolayı caiz olur. Mesela, bilgisayarda, (dosya oluşturmak) ifadesi için, (create a file) denebilir. Bir program yazarken, create yazılmazsa, o program çalışmıyorsa, create diye yazmanın mahzuru olmaz. Böyle durumlarda kullanılabilir.


    Marka, şirket, program ve buna benzer başka bir şeyin isminde creative geçerse, yine bunları söylemek caiz olur. İnsanlar için, yoktan var etmek anlamında kullanılmamalıdır.


    Vücuda getirmek

    Sual: İnsanlar için, vücuda getirmek ifadesini kullanmak caiz midir?

    CEVAP

    Yoktan var etmek, yaratmak anlamında, insanlar için kullanmak caiz olmaz. Yalnız Allahü teâlâ için kullanılır. Mesela bir hadis-i şerif meali şöyledir:

    (Allahü teâlâ, insanları yarattı. Beni insanların en iyi kısmından vücuda getirdi.) [Tirmizi]


    Meydana getirmek, yapmak, oluşturmak anlamında kullanılabilir. Mesela, (İmam-ı Buhari hazretleri, Buhari-yi şerif isimli kitabını, 16 yılda vücuda getirmiştir) demek caizdir.


    İnsan gibi robot

    Sual: Türk mühendislerinin yaptıkları, insan gibi hareket edebilen, denileni yapabilen robot, gazetelerde, internet sitelerinde harika diye övüldü. Peki, insana benzeyen cansız bir robotun yapılması harika ise, o robotu yapan canlı insanı yaratmak harikalar harikası olmaz mı?

    CEVAP

    Evet, esas harika odur. Başka biri çıkıyor, suya taş atıyor, taş batıyor. Tahta parçası atıyor, onun yüzdüğünü görünce, (Demek ki suyun kaldırma kuvveti var) diyor. Bu kanunu buldu diye, bu kimsenin adı kitaplara geçiyor. Basit bir buluş değil, ama o kanunu yoktan yaratan kim? Hem bunları bulanlar da, Allah'ın yarattığı insanlardır. Harikalar bulan insanın, kendi yaratılışındaki harikaları görmemesi büyük gaflettir.


    Robot, mevcut olan aletlerle yapılıyor. Yoktan yeni bir şey yapılmıyor. Allahü teâlânın yarattığı maddeleri kullanarak, yine Onun koyduğu fizik, kimya kanunlarına uyularak yapılıyor. Ağaçtan tahta, tahtadan da sandalye yapılması gibidir.


    Robot, ne kadar marifetli olsa da ruhsuzdur. İnsan, ne kadar uğraşsa da, yoktan bir şey yapamaz, mevcut maddelerle bile ruhu olan bir şey yapamaz. Bir hücreyi veya bir buğday tanesini bile yaratamaz. Her şeyi yaratan Allah’tır. Bir hadis-i şerif:

    (Allahü teâlâ, herkesin, her sanatkârın yaratıcısı olduğu gibi, onların sanatlarının da yaratıcısıdır.) [Buharî]


    Aynı anlamda bir âyet-i kerime meali:

    (Sizi de, işlerinizi de yaratan Allah’tır.) [Saffat 96]


    Demek ki, o robotları da, onları yapanları da, kullandıkları bütün malzemeleri ve kanunları da yaratan Allahü teâlâdır. Bunu göremeyip, hâşâ sanki Allahü teâlâya meydan okur gibi, (Biz de insan yaptık) demek ne kadar çirkindir.


    Sual: Allah için kullanılan "yarattı" kelimesini, insanlar için de kullanmak, "şunu yaratı, bunu yarattı" demek uygun mudur?

    Cevap: Allahü teâlâdan başkasına, yarattı demek, çok tehlikelidir. Çünkü her şeyi yaratan, var eden, Allahü teâlâdır. İnsanlar için, "yarattı" kelimesini kullanmak, çok çirkindir, Allahü teâlâya karşı edepsizliktir ve küfre, imanın gitmesine sebep olur.


    Sual: Bazı kimseler, kendi istekleri ile yaptıkları hareketlere, işlere, "ben yarattım" diyorlar. Böyle "yarattım" diye söylemek doğru mudur?

    Cevap: Kulların istekli hareketleri, kendi iradeleri ile olmayan, hatta haberleri bile olmadan, nice fiziksel, kimyasal ve fizyolojik olaylarla meydana gelmektedir. Bu inceliği anlamış olan bir kimsenin, kendi isteği ile yaptığı hareketlerine, "yarattım" demesi şöyle dursun, "ben yaptım" demeye bile sıkılır. Allahü teâlâdan hayâ eder. Bilgisi, anlayışı ve edebi az olan ise, her yerde her şeyi söylemekten sıkılmaz.


    İnsan, işlerin yaratılmasında vasıtadır

    Sual: Her şeyi yaratan cenâb-ı Hak olunca, burada insanın payı, rolü ne olmaktadır?

    Cevap: Her şeyi yaratan, terbiye eden, yetiştiren, her iyiliği yaptıran, gönderen hep Allahü teâlâdır. Kuvvet ve kudret sahibi yalnız Odur. O hatırlatmazsa, kimse, iyilik ve kötülük yapmayı irade, arzu edemez. Kulun iradesinden sonra, O da istemedikçe, kuvvet ve fırsat vermedikçe, hiçbir kimse, hiçbir kimseye, zerre kadar, iyilik ve kötülük yapamaz. Kulun istediği her şeyi, O da irade ederse, dilerse yaratır. Yalnız Onun dilediği olur. İyilik ve kötülük yapmayı, çeşitli sebeplerle hatırlatmaktadır. Merhamet ettiği kulları kötülük yapmak irade edince, O irade etmez ve yaratmaz. İyilik yapmak irade ettikleri zaman, O da irade eder ve yaratır. Böyle kullardan hep iyilik meydana gelir. Gazap ettiği düşmanlarının kötü iradelerinin yaratılmasını, O da irade eder ve yaratır. Bu kötü kullar, iyilik yapmak irade etmedikleri için, bunlardan hep fenalık hasıl olur.


    Demek oluyor ki, insanlar, bir alet, bir vasıtadır. Katibin elindeki kalem gibidir. Şu kadar var ki, kendilerine ihsan edilmiş olan İrâde-i cüz'iyelerini kullanarak, iyilik yaratılmasını isteyen, sevap, kötülük yaratılmasını isteyen, günah kazanır. Allahü teâlâ, insanların istekli işlerini onların iradeleri ile yaratmasını ezelde dilemiştir. İşlerin insan iradesi ile yaratılması, ezeldeki ilahi irade ile yaratılması demektir.


    Sual: İnsanların iyi, kötü bütün işlerini yaratan Allahü teâlâ mıdır?

    Cevap: Allahü teâlâ, kullarının taatlarını, günahlarını irade eder ve yaratır. Fakat, taattan razıdır. Günahtan razı değildir, beğenmez. Her şey, Onun irade ve halk etmesi, yaratması ile var olmaktadır. En'âm sûresinin 102. âyet-i kerimesinde mealen;

    (Ondan başka ilah yoktur. Her şeyin hâlıkı, yaratanı ancak Odur) buyurulmuştur.


    Asıl yaratıcı, mucid, Allahü teâlâdır

    Sual: Kendilerini bilgin, fen adamı diye tanıtan bazı kimseler, yaratıcıyı inkar etmektedirler. Gerçekten bütün fen bilginleri Allahı inkar mı etmişlerdir?

    Cevap: Meşhur Amerikalı fen adamı Edisonunun mesai arkadaşı olan Martin André Rosonoff, şu hatırasını anlatmaktadır:

    “Bir gün laboratuvara girince, Edisonu kendinden geçmiş, çok dalgın bir halde, hiç kımıldamadan elinde tuttuğu bir kaba baktığını gördüm. Yüzünde büyük bir hayret, hürmet, takdir ve tazim ifadesi vardı. Yanına yaklaşıncaya kadar, geldiğimin bile farkına varmadı. Sonra beni yanında görünce, elindeki kabı bana gösterdi. Kap, cıva ile doluydu. Bana;

    -Şuna bak! Bu ne muazzam bir eserdir! Sen cıvanın harikulade bir şey olduğuna inanır mısın? dedi. Ben;

    -Cıva, hakikaten hayrete değer bir maddedir diye cevap verdim. Edison konuşurken sesi titriyordu. Bana;

    -Ben cıvaya bakınca bunu yaratanın büyüklüğüne hayran oluyorum. Buna ne türlü hassalar vermiş? Bunları düşündükçe, aklım başımdan gidiyor diye mırıldandı. Sonra tekrar bana döndü;

    -Dünyadaki bütün insanlar bana hayrandır. Benim yaptığım birçok keşifleri, birçok yeni buluşları birer harika, birer başarı zan ediyorlar. Beni, insan üstü bir varlık gibi görmek istiyorlar. Halbuki, ne büyük hata! Ben, beş para bile etmeyen bir insanım. Benim keşiflerim esasen dünyada bulunan, fakat o zamana kadar insanların göremedikleri büyük harikaların ufacık bir kısmını meydana çıkarmaktan ibarettir. Bunu ben yaptım! diyen bir insan, en büyük yalancı, en büyük budaladır. İnsan, elinden hiçbir şey gelmeyen aciz bir mahluktur. İnsan, ancak bir parça konuşabilen, biraz düşünebilen bir mahluktur. İyi düşünse, kibre, gurura kapılmaz, aksine, ne kadar boş olduğunun farkına varır. İşte ben de, bunları düşündükçe, ne kadar kudretsiz, ne kadar aciz, ne kadar zayıf bir mahluk olduğumu anlıyorum. Ben mucidim ha! Asıl mucid, asıl dâhi, asıl yaratıcı işte Odur, Allahdır! dedi.”


    Görülüyor ki, fen adamları Allahü teâlânın varlığına inanmakta ve iki elle Onun dinine sarılmaktadır.



    Sual: S. Ebediyye’de, (Yaratmak, hiç yoktan var etmek veya mevcut şeyleri, fizik, fizyolojik veya metafizik kanunlarla, bir şekilden başka hassalı şekillere çevirmek demektir) deniyor. Buna göre, bilim adamlarının, fizik, kimya kanunları ile meydana getirdikleri yeni bir işe, yaratmak denir mi?

    CEVAP

    Hayır, caiz olmaz. Burada, Allahü teâlânın iki türlü yaratması bildiriliyor:

    Birincisi: Ol der, o şey var olur. Yani hiç yoktan yaratır. Kâinatın yoktan var edilmesi, hidrojen, oksijen gazlarının yaratılması, böyledir.


    İkincisi: Sebepler vasıtası ile yaratmaktır. Allahü teâlâ sebeplere, iş yapabilecek tesir, kuvvet vermiştir. Bu kuvvetlere, tabiat kuvvetleri, fizik, kimya ve biyoloji kanunları denir. Mesela, iki hidrojen atomu ile bir oksijen atomundan su meydana getirmiştir. İnsanları, hayvanları, bitkileri yaratması da böyledir. Bilim adamları, oksijen, hidrojen gibi gazları, cıva, bakır gibi maddeleri yoktan var edemezler. Fen ne kadar gelişse de, bir buğday tanesi yapmak mümkün değildir.


    Yaratmak, Allahü teâlâya mahsustur. Bilim adamları, yoktan bir şey meydana getiremez, sadece Allahü teâlânın yarattığı mevcut şeyleri, yine Allah’ın koyduğu fizik, kimya ve biyoloji kanunları ile bir araya getirerek, yeni şeyler bulurlar. Buna da yaratmak denmez, keşfetmek, bulmak denir. Allahü teâlânın sonsuz kudretini gösteren, insanların yapamadığı işlere birkaç örnek:

    1- Asırlardır, enerjisiz veya yakıtsız çalışan makine yapmaya çalışılmışsa da, netice alınamadı. Bu da fizik ve kimya ilmine göre, imkânsızdır. Enerjinin korunumu prensibine göre, enerji şekil değiştirirse de, insanlar tarafından var ve yok edilemez.


    2- Katı, sıvı, gaz haldeki bütün maddeler ısınınca hacimleri büyür, yoğunlukları azalır. Su, bu kurala uymaz. Su, buz haline gelince yoğunluğu azalır, su üstünde durur. Azalmayıp buzlar dibe çökseydi, denizlerdeki canlılar yaşayamaz ölürdü.


    3- Bir metal atomu, başka bir metal atomu ile birleşemez. İki elementin birleşmesi için farklı elektrik taşıması şarttır.


    4- Güneş, dünyadan 149,5 milyon km uzaktadır. Bu mesafe, çok yakın olsa canlılar sıcaktan yanar, çok uzakta olsa, soğuktan donardı. İnsanlar Güneş’i istedikleri yere getiremezler.


    5- Işık hızı, saniyede 300 bin km’dir. Bu hızı insanlar aşamaz. Bu hız aşılırsa, rölativite [izafiyet] teorisine göre, maddenin kütlesi sonsuza gider. [1/0 (Bir bölü sıfır) sonsuz olduğu için.]


    İcat etmek

    Sual: İcat etmek ne demek, insanlar için kullanmak caiz olur mu?

    CEVAP

    İcat etmek yaratmak, mucit de yaratıcı demektir. İnsanlar için kullanmamalı. İcat etmek yerine keşfetmek, bulmak; mucit yerine de kâşif demelidir. Din kitaplarımızda deniyor ki:

    Hâlık ve mucit yalnız Odur. Ondan başka yaratıcı yoktur. Hiçbir insan, hiçbir şey icat edemez, yaratamaz. (Mektubat-ı Masumiyye 2/83)


    Yaratan, icat eden, fayda ve zarar veren, yok eden, ancak Allahü teâlâdır. (S. Ebediyye)


    İnsanın düşüncelerini, hareketlerini, keşiflerini, buluşlarını hep o icat etmekte, yaratmaktadır. Ondan başkasına yaratıcı, mucit demek, cahilce, bâtıl bir sözdür. (Birgivî)





  • krmbzkurt kullanıcısına yanıt

    Bir sistemin iç enerjisindeki değişim: sisteme verilen ısı ile, sisteme çevre tarafından uygulanan iş toplamıdır.


    U2 – U1 = Q + W

    Bu yasa "enerjinin korunumu" olarak da bilinir. Enerji, yoktan var edilemez; var olan enerji de yok edilemez; sadece bir şekilden diğerine dönüşür.


    Adamlar teknoloji forumunda semavi dinlerden yazılar paylaşıyor inanılır gibi değil :D İnsan yaşam formu bu gezegenin koşulları elverişli olduğu için evrimle meydana geldi, eğer Mars'ın koşulları el verseydi orada yaşıyor olurduk. O yüzden bildiğimiz yüz binlerce gezegende sadece Dünya da hayat var. Tüm bunların böyle meyddana gelmesi, tanrı nın kendi kendine var olma olasılığından çok fazla ve mantıklı o yüzden yaratmak hiç kimseye mahsus değildir  




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi L.Croft -- 4 Ekim 2022; 21:3:45 >
  • dekareme kullanıcısına yanıt

    Müslüman olmayan biri olarak bu destan gibi yazıyı okumayı düşünmüyorum. Belki bakarım ama benim için çok ciddi bir vakit kaybı. Ben 2 satır yazıyla cevap verebiliyorsam siz de verebilirsiniz. Burada din felsefesi yapmıyoruz, çok basit bir mevzu. Dini hikayelerle değil de doğrudan daha kısa ve size ait, akıl ve mantıkla kurulmuş cümleler içeren cevapları memnuniyetle okuyabilirim.

  • Lexco kullanıcısına yanıt

    Oradan kazandim, yarin Cupertino'da gorusuruz  

  • Tim Fook bi sie
  • L.Croft kullanıcısına yanıt
  • Kartal Göz kullanıcısına yanıt

    İşte bunu da müslüman olmayan biri anlayamaz. Din, nakil dinidir, nakil esas alınır; dinde bana göre, sana göre, ona göre diye birşey yoktur, yorum yoktur, görüş yoktur, ne bildirildiyse aynen odur, sorgulanmaz, üzerine yorum, görüş yapılmaz, olduğu gibi kabul edilir. Bu yüzden nakli esas alarak buraya yazdım.


    Müslüman olmadığın kıymet vermediğin bir konuyu basit olarak görüyorsun. Benim için ise çok kıymetli, önemli bir konu.


    Detaylı nakil yaptım çünkü kısa nakil yapsaydım soru üzerine soru sorardın; ben bunların önünü kesmek ve aklındaki tüm sis bulutlarını kaldırmak için hepsini birden naklettim. Okuyup okumamak sana kalmış. Sen okumasan bile "elbet bir okuyan ve kendini düzelten çıkar" niyetiyle de buraya naklettim.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi dekareme -- 5 Ekim 2022; 9:37:13 >
  • İçeri girdimi acaba aynımıdır çok merak ediyorum.Medyada negüzel konuşuyorlar böyle çok şirin konuşuyorlar uygulamada nasıllardır acaba 🙄
  • dekareme kullanıcısına yanıt

    Alakası bile yok. Bunu artık din hikayeleri okumadığımı ve okumayacağımı belirtmek için yazmıştım. Ben inançlıyken de böyle düşünürdüm, böyle anlardım.

    Biri bir sanatçı için çok yaratıcı dediğinde ya da bir yönetmenin daha önce denenmemiş çekim tekniklerini denediği için hakkında çok yaratıcı bir yönetmen dendiğinde buradan kastedilenin ne olduğunu gayet iyi anlıyordum. Aksini anlamak için farklı niyette biri olmak gerekir. Çok yaratıcı bir senarist dendiğinde burada daha önce başka bir insan evladının yapmadığı denemediği veya çok az insanın aklına gelebilecek çok orijinal bir şeyi denediğinin kastedildiğini anlarım. Bu örnekte kimse senaristin evreni yarattığını, yoktan var ettiğini düşünmez, yani normal bir birey düşünmez. Anlam belli, kullanım belli kastedilen bellidir.


    Konu zaten basit, benim veya başkasının kıymet vermemesiyle alakası yok. Sadece bazı Müslümanlar bazı kavramlara anlamsızca takık. Hayır anlamını da söylüyoruz ha. Söylemeye de gerek yok gerçi zaten anlaşılıyor ne olduğu.


    Detaylı nakillere ihtiyaç yok, çünkü ortada bir detay yok. Burada din felsefesi ya da herhangi bir felsefe de yapmıyoruz. Nakil için dini hikayelere de ihtiyaç yok, hele hele ansiklopedilerden fırlamış gibi dev yazılara hiç ihtiyaç yok. Konu basit, cevap basit. Siz kelimenin kökenine değil sonuca, hangi anlamda kullanıldığına bakın yeter. Kökenlere giderseniz dinsiz bile olabilirsiniz.

    Hadi iyi forumlar.





  • Kartal Göz kullanıcısına yanıt

    Naklettiklerimden hiçbirşey anlamamış birinin çıkıp da bana birşeyler anlatmaya çalışması garip.


    Yukarda naklettiklerimi iyi okumadığın anlaşılıyor, o yüzden dikkat çekici olarak yazıyorum: YARATMAK VE YARATICI KELİMELERİNİ YARATILMIŞLAR İÇİN KULLANMAK HANGİ NİYETLE OLURSA OLSUN ASLA CAİZ DEĞİLDİR. O yazdığın kelimeleri söyleyen o niyetle söylememiş olsa da, dinleyen de senin anlattığın şekilde anlamış olsa da değişen birşey yok. Yani her dolambaçlı yol seni hep aynı kapıya çıkaracak , bundan kaçış yok; o yüzden boşa debelenme derim.


    Mesela bazıları hâşâ Allah baba diyor. Bunu diyen de dinleyen de bu ifadeyi " evladı olan biri" şeklinde söylemiyor ve anlamıyor, mecazi söylüyorlar. Bu niyete rağmen dahi bu kelime de insanı dinden imandan çıkaran bir kelimedir. O yüzden niyete bakılmaksızın ağızdan çıkanı kulakların duyması ve çok uyanık olması gerekiyor.





  • dekareme kullanıcısına yanıt

    Ben seni şimdi daha iyi anladım. O zaman argümana farklı yaklaşalım. Şöyle bir teknik ayrım var.

    Diller canlı gibidir dönem dönem değişir. Kimi sözcükler ölür ve yok olur, kimileri doğar... Geçmişte hakaret olarak kullanılan bir sözcük günümüzde bir övgü, bir saygı sözcüğü haline gelebilir. Veya tam tersi de olabilir. Hatta bazı sözcükler fazladan anlamlar da kazanabilir. İşte buradaki yaratıcı sözcüğü de aynen anlam değişimine uğramıştır, farklı bir anlam daha kazanmıştır. Bu farklı anlamın olması kullanıcının bu sözcüğü kullanması niyetinden değildir. Burada bir yakıştırma yapılmıyor, farklı bir anlamı olan sözcük o anlamıyla kullanılıyor. Yani bahsettiğim anlamda olan bir sözcük var ve kişi onu zaten mevcut anlamıyla kullanıyor. Anlayan ve anlatan doğru anlıyorlarsa anlatanın kendini "şu niyetle söyledim, o niyetle söylemedim" şeklinde düzeltmesine gerek yoktur. Niyet belirtisi bu düzeltmelerde önem kazanır, sözcükler sadece iletişimi sağlayan şekillerdir. Anlayan da anlatan da doğru şeyi anlıyorsa gerisi teferruattır, şekilciliktir. Şahsen ben şekilciliktense niyetleri tercih ederim. Şekilcilik yozlaşmaya açıktır. Muhtemelen buraya itiraz edeceksin ama ben bu kısımla ilgili olarak tartışmayı sürdürmeyi düşünmüyorum çünkü anlamsız.


    "Allah Baba" sakıncalı duruyor ama bunun farklı anlam içeren "yaratıcı" sözcüğündeki durumla hiç alakası yok. "Allah Baba"nın farklı bir anlamı yok. Orada direkt bir dinin tanrısı kastediliyor, diğerinde dinle yakından uzaktan alakası olmayan sadece bir sözcük yine niyetsiz bir şekilde sarf ediliyor. Bu örnekler aynı değil kesinlikle.


    Bir şeye debelendiğim yok kendi cümlelerinle senden argüman istedim ben de kendi argümanımı sundum. Bu kadar. Ancak geldiğimiz sonuç dinî dayatmalar oldu. Caizdir, ne olursa olsun onu kullanamaz filan. Bunlar herkesi bağlayan şeyler değil kusura bakmayın. Ortada dini değerlere hakaret, aşağılama yoksa kişi kendini iyi niyetle istediği gibi ifade eder, aksi fikir özgürlüğüne müdahaledir. Gerçekten günahsa da o kişiyi bağlar, başkasını değil. Yani her defasında birilerinin çıkıp içinde dinle alakası olmayan her yaratıcı sözcüğü için böyle müdahalelerde bulunması, konuyu saptırması uygun değil. Ben de tam da bu yüzden cevap verdim belki birilerinin şu ezbere konuştuğu konudan bağımsız cümleler bir son bulsun artık diye yazdım. Zira bunları çok görüyorum, çok şahit oluyorum.


    "Benim ne söylediğimi, hangi anlamıyla kullandığımı, neyi kastettiğimi anlıyor musun kardeşim?"

    "Anlıyorum"

    "Tamam işte bu kadar, günahsa benim boynuma, her koyun kendi bacağından asılır."


    Olması gereken bu diyaloglardaki kadar olmalı. Bitti gitti.


    Yani şurada konu Apple'ın çalışanlardan istediği vasıflarken biz konuda neleri tartışıyoruz. Sebebi de şu konuyla alakasız o mesajı ilk atan arkadaş ve onun mesajını beğenerek görünür kılan ya da görünür kılmak için beğenen arkadaşlar. Konu mahvoldu ama belki artık bu mesajlar daha az atılır diye bu konu kurban edilmiş olsun ne diyelim.





  • Kartal Göz kullanıcısına yanıt

    Sen kimsin ki Yaratmak kelimesi ve bundan türeyen diğer kelimelerin değişime uğradığını iddia edebilirsin. Neye göre, kime göre, kim karar vermiş de değişime uğramış diyebilirsin.


    Yok öyle birşey bu kelimenin manası bellidir, kim için kullanılacağı bellidir, değişime falan da uğramamıştır.


    Bu o kadar hassas bir kelimedir ki, kim için kullanılacağı bellidir, değişime, erozyona uğramaz, hep aynı kalır. Değişmesi gereken sizin ve sizin gibilerin duruma olan bakış açısı ve kafa yapısıdır.


    Bu kelimeyi mahlukat için kullanmak çok tehlikeli.. Bir hedefe gitmek için tehlikesiz, açık yollar varken, engelebeli, uçurumun kenarından giden sarp yollardan gitmeye inat etmek akılsızlıktır. Üretici de, yapıcı de, üretken de, kullanılması son derece tehlikeli olan yaratmak kelimesini kullanınca eline ne geçecek? Muradına mı erecek misin? not: Bu soruların muhatabı sen değilsin




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi dekareme -- 5 Ekim 2022; 18:9:42 >
  • dekareme kullanıcısına yanıt

    Öncelikle "Sen kimsin ki" ve daha önce "debelenmek" gibi saygı sınırlarını zorlayan, tepeden bakan beylik laflarını bir bırakalım.


    Sana diller ile ilgili kitaplar okumanı tavsiye ederim. Dillerin nasıl değiştiğini anlatan güzel kitaplar. O zaman var mıymış yok muymuş anlarsın.


    Kelimeler, yazılar boştur; onların içini dolduran anlamlandıran insanlardır. İnsanların da algıları, tecrübeleri, bilgi seviyeleri, gözlemleri zamanın şartlarına göre değişir, gelişir. Bu da dillere yansır. Yani bal gibi de değişir.



    Alıntı

    metni:
    Bu o kadar hassas bir kelimedir ki, kim için kullanılacağı bellidir, değişime, erozyona uğramaz, hep aynı kalır. Değişmesi gereken sizin ve sizin gibilerin duruma olan bakış açısı ve kafa yapısıdır.


    Bir sözcüğe gereğinden fazla anlam yüklemek ve takıntılı olmak yine bir insan davranışıdır tıpkı senin yaratıcı sözcüğüne yüklediğin anlam gibi. İşin ilginç tarafı ben orada anlam zenginliği kazanmasından filan bahsettim sen erozyon filan diyorsun. Halbuki mevcut senin bahsettiğin anlamı varlığını zaten koruyor. Bence sen benim yazdıklarımı dikkatle okumamışsın ya da anlamamışsın.

    Değişmesi gereken de sizin gibi herkese dur orada o öyle değil dur burada şunu yapamazsın diye müdahale eden kafa yapısıdır. Zira başkalarının ifade şekline karışmak -ortada bir hakaret yoksa- kimsenin haddine değildir.


    Ortada bir tehlike, bir sakınca gören ve iddia eden sizlersiniz. Bunlar da sizi bağlar başkalarını değil. Alt tarafı sarf edilen boş bir işaret, bir şekil, bir piksel, kara kalemin tozu, dolma kalemin mürekkebi, insan sesi...

    Şu anda yazdığım herhangi bir sözcükten bir farkı olmadığını bildiğim ve herhangi bir sözcüğü yazarken bir şey beklemediğim gibi "yaratıcı" sözcüğünü diğer anlamıyla kullanmaktan da bir şey beklemiyorum. Elime diğer sözcükleri kullanmaktan geçen şeyle aynı, yani hiçbir şey.


    Alıntı

    metni:
    Üretici de, yapıcı de, üretken de,


    Bunlar anlamı tam olarak karşılamıyor... Tek kelimeyle çok şey anlatmak varken insanlar neden uzun uzun yazılar yazsın ki. Asıl engebeli dolambaçlı yol bu. Dümdüz kısa yol varken.


    Ben bu sorular beni bağlamasa da cevap verdim.


    Edit:imla




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kartal Göz -- 5 Ekim 2022; 18:44:29 >




  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.