Rusya ile vizenin kalkacağı müjdesi çın çın çınlıyor haberlerde. Oysa yıllar boyu “kurnazlığa” dayalı politika ile “akıla” dayalı bilim arasındaki köprüyü;”ulusal gelir”in, toplumsal sınıflar arasında ne kadar gaddarca pay edildiğini şeffaflaştırarak, “kurmaya çalışanlara” nasıl bağırıldığı, hâlâ daha yankılanıyor bendenizin belleğinde: - Moskova’ya, Moskova’ya... * * * Rakamlarla ekonomik bir şeffaflığı gözler önüne sermeye çalışanlara karşı, en keskin bir suçlama giyotini olan “Moskova’ya, Moskova’ya” korosu; nasıl oldu da, Rusya ile vizenin kalkacağını bir müjde şarkısına çevirdi? * * * Konjonktür değişti efendim. * * * Galiba kimse de pek merak etmiyor,”konjonktür”ü kimlerin nasıl değiştirdiğini. * * * “Konjonktür”ü, kurnazlık zembereğiyle kurgulanmış demagoglar mı değiştiriyor; yoksa “kozmos”un verilerinden yararlanmaya doğru, aklın tutarlılığıyla asansörler kuran bilim adamları mı? * * * TV ekranlarındaki yorumcu dostların gündemlerini, tanjant bile geçmeyen sorularla; hamasetçi muskalarını da, rüzgârlandırmayalım. * * * “Ya muayenehane, ya hastane görevi” ayırımını, yasalaştıracak tasarıyı protesto etmek için; doktorlar da, ellerinde pankartlarla caddelere döküldü. * * * Caddelere dökülen protestocu doktorlar, ellerindeki pankartlarda; Askeri Deniz Kuvvetlerimizin en benimsediği sloganı da taşımaya kalksalardı: “Denizlere egemen olan, dünyaya da egemen olur” diye... Şaşırır mıydık, şaşırmaz mıydık? * * * Hali vakti yerinde olanlar, hastalandıklarında; hemen ABD’ye koşuyorlar. Aralarında İngiltere’ye, İsviçre’ye, Almanya’ya gidenler de var. * * * Tıp dünyasının en kaliteli merkezlerinden biri olmak mı, “çağdaş uygarlık düzeyiyle” daha çok bütünleşmede; yoksa önce denizlere, sonra da dünyaya egemen olma özlemi mi? * * * Hangisinde bilimsel bir akıla, hangisinde politik bir kurnazlığa daha çok ihtiyaç var? * * * Türkiye, “Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma” iddialarını sürdürürken; Yaşar Kemal’in deyimiyle, “en büyük düşmanın yoksulluk olduğu” gerçeğini görmezlikten geldi. * * * Böyle bir gerçeği görmezden gelmek; akla dayalı bilimsel bir tavır mıydı, yoksa kurnazlığa dayalı politik bir tavır mıydı? * * * Bu tür bir soru, 50-60 yıl önce sorulduğunda, “vatan aşkıyla yanıp tutuşan” malum koronun giyotinli sesi duyuluyordu: - Moskova’ya, Moskova’ya... * * * Şimdi ise: - Müjde, müjde Moskova ile vize kalkıyor. Konjonktür değişti. * * * Bendenizin gençliğinde en gözde meslekler 2 taneydi; biri doktorluk, biri mühendislik... Her ikisi de, bürokratlarınkinden daha yüksek bir kazanç sağlıyordu. * * * Bizim Göztepe’de ise çocukluğumda, bir Dr. Selahaddin Bey vardı; aile doktorumuzdu. * * * Evde birileri hastalanınca, köşkün bahçıvanı Dr. Selahaddin Bey’i çağırmaya giderdi. Dr. Selahaddin Bey, elindeki tombul çantasıyla hemen gelir; hastanın önce diline, sonra gözlerine bakar, sonra da “stetoskop”la kalbini dinlerdi ve hemen bir reçete yazardı. * * * Dr. Selahaddin Bey’in yazdığı reçeteler, eczanelerde satılan ilaçlar değildi; eczacılar tarafından hazırlanması gereken ilaçlardı. * * * Evde herkesin büyük bir güveni vardı Dr. Selahaddin Bey’e; çünkü herkesin “naturası”nı yıllardan beri biliyordu. * * * Ankara ile İstanbul bir taşra yağmasına uğramadığı dönemlerde; Prof. Dr. Hüsnü Göksel gibi, liseden arkadaşım Prof. Dr. Hüsamettin Gökay gibi, Dr. Gürbüz Barlas gibi, yakından da yakın hekim dostlarımız vardı. * * * Konjonktürler değişti, kuşaklar değişti, doktorlar değişti, İstanbul’daki MR sayısı, İngiltere’dekini aştı. * * * Bir yakınımın başından geçen eski bir olaydan biliyorum; bazı doktorlarla, bazı hastanelere başvurulduğunda; bir daha paçanı testlerden kurtaramıyorsun. * * * İlk sorulan soru: - Sigortanız var mı, oluyor? * * * Arkasından da testlere yönlendirmeler başlıyor: - Önce bir “talyum” testi... İçimiz rahat etsin. - Buyurun “talyum” testini... - Bir de MR’dan geçin... İçimiz rahat etsin. - ... - İçimiz rahat etsin, bir de “anjiyo”... * * * Rivayetlere göre; test laboratuvarları, yüzde 30 bir komisyon ödüyorlarmış, kendilerine hasta gönderen bazı doktorlara... * * * Eski aile doktoru, pratisyen hekimleri, sanki özlüyor insan... * * * Konjonktürlerin bir daha ne zaman değişeceğini beklerken, boşuna mı en büyük dilek: - Ne yapalım, sağlık olsun, demek olmuş...
Çetin ALTAN
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme