Belediye Otobüsleri Tekli koltuklarda oturuyorum ve iki üç kişi ayakta kalmış. İçimden; neyse ki gençler, diyorum. Ve otobüs hareket ediyor. Dua ediyorum. Her durduğumuz durakta strese giriyorum. Otobüsün girişinde beyaz saç görünce veya "Evladım" sesini duyunca terler akıyor sırtımdan. Çünkü oturan tek genç benim. Yaşlı geliyor ve yanımda duruyor. Orta yaşlıların pis ve nefret dolu bakışları arasında uyuma numarası, hasta numarası yapıyorum, göz göze gelmiyorum. İnsanların hep benim hakkımda , Ne yüzsüz genç, saygı diye bir şey kalmadı, diye konuştuklarını düşünüyorum. Yaşlılar bindikten bir iki durak sonra 'DURACAK' düğmesine basınca içimi bir sevinç kaplıyor, rahatlıyorum. Ama bazen 40 yaş civarı bayanlar yer veriyim diye başımda durunca ve sürekli bana bakıp, bazen de fiziki temas yapınca sadece yer vermemekle kalmıyorum, içimden küfür de ediyorum. Çünkü yaşlı tiriplerine giren bu kadınlara gıcık oluyorum. Yanımda veya önde oturan bir genç yer verdiğinde ona içimden teşekkür ediyorum, ve bazen de yan koltukta oturan gencin yer vereceğini gördüğümde çevremdekilerin sempatisini kazanmak için; Aaa, buraya oturun isterseniz, deyip, kalkıyormuş numarası yapıyorum. Yaşlı, Yok evladım sen otur, deyince de keyifle tekrar yerime kuruluyorum. Son durağa yaklaşınca sevinç ve rahatlık başlıyor, ve ben, asık suratlı orta yaş grubunun nefret dolu bakışları arasında huzurla ve vicdanen rahat olarak otobüsten iniyorum. ------------ Otobüste giderken cep telefonu sesi duyulunca, herkes bi sağına soluna bakar sonra birisi "Alo ne var!" deyince rahatlar. Hep de aynı geyikler yapılır: Herife bak be. Ceptelfonu var, otobüse biniyo. Ya da; Benimki değilmiş. Eheh. Benim de var da. -------- İ.E.T.T Otobüslerinde Pencere Açma Ayrıntısı ve Fobisi Allahım o ne korkudur öyle. En arkada güzel bir kız görür, binbir karizmayla arkaya doğru ilerlersin. Tam o sırada koltuğa rahatça kurulmuş olan yaşlı teyze sıcaktan bunalmıştır. Seni gözüne kestirir, ve şöyle der: Yavrum çok sıcak oldu. Sana zahmet şu camı açar mısın? Başına geleceklerin farkında olduğun için teyzeye ölümcül bakışlar fırlatıp onu sindirmeye çalışırsın ama o yılmaz, bütün masumiyetiyle bakarak seni çaresiz bırakır. Ucundan, kıyısından, köşesinden tutarak camı açmaya çalışırsın, asla açılmaz. Kıçını yırtma ve otobüsün ortasında osurma pahasına asılırsın, ama ı-ıh, lanet cam açılmaz. Dönersin teyzeye, bütün nefretini kusarak, Sıkışmış teyze açılmıyo, dersin. O da sana; Peki yavrum açılmıyorsa önemli değil, der ama içinden; Amma da cılız oğlanmış, diye geçirmektedir. Sen karizma sarsılmış vaziyette kızın yanından geçerken kafanı bile kaldıramazsın. Gerizekalı teyze günün içine etmiştir. ------------------ Durakta bekleriz, otobüs gelir. Çok dolu diildir. Bineriz, kendimize oturacak bi yer ararız. Acaba burdaki tek kişilik yerlere mi otursak, yoksa ortadaki bissürü kişilik yerlere mi. Şu arkadaki iki kişilik yerler? Tek kişilik yerler İyidir. Yanımızda okuyacak bişiler varsa en baba yerler orasıdır. Dışarıyı seyredersin. Ama yaşlı birinin yanına gelip dikilmesi işten bile diildir. Sen kalkıp yer vercen ya, kalkmak da istemiyon, baba gibi yeri bulmuşun. Bazen şöyle oluyo: Ayaktaki diğer tiplerden biri senin oturmanı çekemiyo ve; Arkadaşım, bakar mısın! Bak teyze ayakta. Ona yerini verir misin? diyo. Allaaaa, sinir. Teyze de sana diil de ona, "Saol evladım" diyo ve sen yerin dibine geçiyosun. Bissürü kişilik yerler 4'er tane karşılıklı, yanyana oluyo bunnar. Ama rahat diil. Dışarıyı seyredemiyon. Ayakta duranlar yoksa karşıdaki oturanlarla gözgöze geliyon. Gelmemek için gökyüzüne felan bakıyon. Hep de havaya bakıcak diilsin ya, biraz da yere bakıyon. En iyisi yine okuycak bişiiler bulunması. Yanına şişko birisi gelip seni sıkıştırabilir. Ama bir kızın gelip yanına oturması da muhtemel. Eğer bu yerlerin uç taraftaki oturaklarına oturmazsan ikinci şans biraz daha artıyo. Tabi birinci de. Riski göze almayan kazanamaz. İki kişilik yerler Bunlar en baba yerler. Dışarıyı da seyredersin, okuycaanı da okursun. İç tarafa oturursan yerinden kalkma gibi bi olay da ortadan kalkar, yanına bi kız gelip oturabilir de. Bu kız gelmesi olayına çok taktım. Şimdi beklersin kız gelicek diye. Geliyolar, arkaya geçiyolar. Bu da geçti. Alala. Niye oturmuyolar ya? İlerden bi tip geliyo, gravatlı falan, yaklaştı, evet, aha! Yanıma oturdu. Gıcık. --------------------- İstanbul'umuzun çılgın otobüslerine binerken herkesin akbili gururla; di-nu-nu ... di-nu-nu ... di-nuu (1 ve 2 öğrenci; 3, tam) diye öter fakat bazı mazlumların akbili "Daaaat" diye Nicholas Cage'in bile karizmasını yok edecek bir ses çıkarır. Bunun üzerine şoku atlatamayan göt arkadaşımız da durumu kurtarmak için "Aaa! Bu ne zaman bitti? Yeni doldurmuştum" gibi bi kaç kelime ile çırpınır. Faydasızdır, acırım. ------------- Otobüs fazla kalabalık değil ama oturacak yer de yok. Soora biri kalkıyo, yeri boşalıyo, üç kişi zalak zalak birbirine bakıyo ve tek tek hepsi şunu düşünüyo; - Oturursam amma da meraklıymış oturmaya diicekler. -------- Okul çıkışı otobüs duraana giderken, uzaktan gördüün otobüsü yakalamak için koşarsan otobüs seninki değildir, koşmazsan seninkidir. Bu yüzden 20 dakka beklersin. Bir de, çıkışta eve değilde başka bir yere gidiyorsan normalde yirmi ila yirmi beş dakka beklediğin otobüsten 2-3 tane arka arkaya gelir, beklediğin gelmez. Ertesi gün ise yine yirmi ila yirmi beş dakka otobüs beklersin. --------- Otobüs kalabalıktır ve ayakta gitmek zorundasındır. Ortalarda biyerlerde tavandan yere dooru demir bi çubuk koymuşlardır, herkes tutunsun ona diye. Hem üst demirdeki o sallanan şeylere tutunduunda dengeyi korumakta zorluk çekersin. Bu yüzden ısrarla uzun demir çubuua tutunmak istersin. Ama gelgör ki dallamanın teki oraya sırtını dayamıştır ve sana tutunacak yer bırakmamıştır. Orada sinsi sinsi bekler, öne meylettiği bir anda "Pat" diye tutunursun oraya. Sırtını tekrar dayadıında senin elin vardır, artık ordadır. Kıl olur ama bişi söyleyemez. Taraflardan biri ininceye kadar bu savaş sürer. Burnunu bile kaşımazsın bu süreç içerisinde. ------------ Hani otobüse binip üç'lü oturaklarda karşılıklı otururken ister istemez karşındakini süzersin ya, bi de yakalanınca; "Hah. Ben sana mı bakıyom? Hiç bi kere, dışarı bakıyom işte!" edasıyla çaktırmadan bir dükkan yazısını okuyomuş tiribiyle, bi de utanmadan gözümüzü bilem kısarız. ------------------ Dolu bi otobüsle yanyana yürümek nası bişey acaba? Özellikle de, otobüs dolu, yürüdüğüm kaldırım boşsa. Trafik sıkışık, otobüs yavaş gidiyo. Ben de kaldırımdayım. Kaldırımın bittiği yerde, koca dümdüz bi duvar. Oh, tam perdede, sahnedeyim yani. Şindi camın kenarındaki dışarı bakan insanlar, hareket eden bişeyi görüyolar, beni. Ne yani, duvara mı bakıcaklar? İlla da bişeye bakılması gerekiyosa, ordan geçen başka biri, hatta duvarda afiş filan da yoksa, bakılabilecek en iyi şey benim. Nefis. Hiç görmedikleri bi insan işte. Aaa montu var! Aaa walkman dinliyo! Bak bak, elini cebine soktu! Benim onlara bakmıyacağımı bilip rahat rahat beni izleyebilirler. Ben nası bakiyimki, onlar 100 kişi. Onların bi tür; "Grup içinde bakıyor olma" gibi bi hakları var. Hem ben niye bi otobüsün içine bakıyım ki? Yürürken doğal olan önüne bakmak. Ulan amma yavaş gidiyo ha! Vay be, ne acayip, koca otobüsle ciddi ciddi yanyana gidiyoz. ---------------- Arabayla giderken de otobüsle yanyana gelinmez mi? Gelinir elbet. Hele köprü trafiği ise. Sen arabandasın, üstelik yalnızsın. Otobüstekiler ise arkadaşın dediği gibi yüz kişi. Ne yüz kişisi be, iki yüz kişi, üstelik sıkış sıkış. Bi an gözlerin takılır, ama hemen gözlerini kaçırırsın. Hem insanların sıkış sıkış, ızdırap içinde yolculuk ettiği yolun üzerinde, padişah gibi takıl, hem de dik dik gözlerinin içine bak ha!! İmkansız. Ah hele otobüs önüne denk geldiyse. Ya o en arkada duranlar, yüzlerini pencereye çevirmiş, sana bakıyorlarsa. Allahım. Yav ben otobüste giderken, yanda mini etekle araba kullanan hatunlara hasta olurum. Yolculuğu kısaltır o güzide insanlar.
|