Şimdi Ara

Ole Gunnar Şentürk | Mükemmel yazı

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
9
Cevap
0
Favori
484
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Romsdals Budstikke uzun bir aradan sonra, bir futbolcuyu manşetine taşıyor; Ole Gunnar Solskjaer. İki yıldır Manchester United altyapısında sürdürdüğü antrenörlük görevine nokta koyan Solskjaer, Molde FK’dan gelen teklifi kabul ediyor ve takımın başına geçiyor. Gazetenin manşetinde aynen şöyle yazıyor: “Yıllarca hem futbolcu hem teknik direktör gözüyle izledi maçları. Artık tüm bildiklerini Molde FK için kullanacak.” Solskjaer, Jan Age Fjortoft dönemi sonrasının, Tore Andre Flo ile beraber en önemli iki golcüsünden biriydi. Molde FK taraftarları ondan çok şey bekliyordu; çünkü gazetenin de dediği gibi; yıllar boyunca hem oynamış hem de gözlemlemişti. İşin sırrı da buradaydı zaten…

    Solskjaer’in Manchester United macerası 1996-97 sezonunda başladı. Molde FK formasıyla, 42 maçta 31 gol atmış bir genç olarak gelmişti Old Trafford’a. Tipik bir İskandinav’dı; soğuk, disiplinli ve görevini sonuna kadar yerine getiren. Zaten büyük umutlarla da transfer edilmemişti; kulübün öncelikli hedefi, Blackburn Rovers forması giyen Alan Shearer’di. Shearer transferi suya düşünce, kendi ülkesinin dışında pek tanınmayan bebek yüzlü Solskjaer’e verildi, 20 numaralı forma.

    Kadroda Eric Cantona ve Andy Cole gibi iki forvet vardı ve herkes ondan, gerektiğinde sahne alacak iyi bir yedek olmasını bekliyordu. İlk sezonunda tam 18 kez sahne aldı. Maçların çoğunda oyuna sonradan giriyor ve takımını ipten alıyordu. 8-1 kazandıkları Nottingham Forest maçının ikinci devresinde forma giymiş ve dört gol atmıştı.

    Sezon sonunda, taraftarlar arasında yapılan ankette, takımın en sevilen oyuncusu olmuştu. Adına şarkılar bestelenen Solskjaer, bir sonraki sezona da kulübede başladı, 9 gol attı. Bir sonraki sezon da kulübedeydi bu sefer 19 gole imza attı. İhtiyaç duyulan her an, terinin son damlasına kadar mücadele ediyordu. Üç sezonda gösterdiği performans sonrasında, Premier League takımlarından ciddi transfer teklifleri almaya başlamıştı. Tottenham Hotspur, kırmızı şeytanların kapısını en ciddi teklifle çalan takımdı. Yönetim masaya oturmaya hazırdı ama Solskjaer teklifi reddetti; kırmızı beyaz formaya âşıktı çünkü. Futbola ilk başladığı Clausenengen’in altyapı oyuncuları kırmızı-beyaz forma giyerdi; aynen Old Trafford’da giyilen gibi…

    Yedek kulübesinin prensi, kulübün tarihine geçecek performansını, 1998-99 sezonun 26 Mayıs gecesi sergiledi…
    Aynı günlerde İstanbul’da bir genç, sarı-lacivertli forma altında harikalar yaratıyordu. Fenerbahçe’nin A2 takımında oynayan Semih Şentürk, çıktığı her maçta fileleri havalandırıyordu. Dönemin modası olan pivot santrforlardan değildi. Muhteşem bir fiziği yoktu ama pozisyon alma bilgisi ve gol vuruşu üst düzeydeydi. Uzun boylu değildi ama hava toplarında da etkiliydi. Tipik bir Türk futbolcusu da değildi; sessiz, gösterişsiz ama işini çok iyi yapan bir adamdı.
    2000-2001 sezonunun ikinci devresinde A takım kadrosuna alındı. Şöhretli futbolcuları seven Fenerbahçe camiasının ondan beklentisi, gerektiğinde sahne almasıydı. Hiçbir zaman ilk tercih olarak düşünülmedi. Ama ne zaman takım gol sorunu yaşasa, o çıktı sahneye.

    2007-2008 sezonunda Fenerbahçe formasıyla gol kralı oldu. A takım formasıyla oynadığı 220 maçta, 77 gol attı. Bu maçların çoğunda oyuna sonradan girdi, attığı gollerin çoğuyla da takımını ipten aldı. Ama hep “Genç Semih” olarak kaldı. Belki de o sessiz sakin yapısı, şöhretlere fazlasıyla anlayış göstermeyi seven Türk futbolunun DNA’sıyla pek uyuşmadı.

    Zaman zaman; Oktay Derelioğlu, Serhat Akın, Vladimir Beschastnykh, Mateja Kezman, Deivid de Souza, Kazım Kazım gibi isimlerin bile gerisinde kaldı, 1999 yılında A2 takımında, maç başına 1 golden fazlasını atan Semih Şentürk.

    26 Mayıs 1999 akşamı, Manchester United-Bayern Münih maçının 81. dakikasında oyuna girdi Solskjaer. Takımı 1-0 gerideydi ve Alman defansını geçmek imkânsız gibi görünüyordu. Uzatmalarda önce o, sonra Teddy Sheringham çıktı sahneye, kupayı kırmızı şeytanlara getirdi. Solskjaer efsane olmuştu. Sonraki sezonlarda zaman zaman ilk 11’de yer bulsa da hep “Muhteşem Yedek” olarak anıldı.

    Sir Alex Ferguson onun gol yeteneğini, “Maçın büyük bir bölümünü benim yanımda, kulübede izlediğinden rakip savunmaların eksiklerini analiz ediyor ve oyuna girdiğinde o eksiklerden faydalanıyor.” sözleriyle özetliyordu.

    Her şeye rağmen Solskjaer’in ikinci adam olmadığı bir yer vardı; Norveç Milli Takımı. 1996-2007 yılları arasında tam 73 kez ülkesinin formasını giydi ve rakip fileleri 23 kez havalandırdı. Kendi takımında sonradan oyuna girse de milli forma altında hiç tartışılmadı.

    4 Şubat 2011 günü Romsdals Budstikke gazetesi ikinci kez bir futbolcuyu manşet yapıyordu. Gazete, Molde FK teknik direktörü Ole Gunnar Solskjaer’in şu sözlerine yer verdi: “Molde FK her zaman Norveç futbolunun lokomotifi olmuştur. Bir dönemler formasını giymekten gurur duyduğum takımımı, şimdi zirveye taşımak için çalışıyorum.”

    Yine, 4 Şubat 2011 günü milli takımımızın Güney Kore ile oynayacağı maçın aday kadrosu açıklandı. Gazetelerin spor sayfalarında, seçilen oyuncuların isimleri vardı ama ülkenin en iyi yerli golcülerinden biri olan Semih Şentürk kadroda yoktu. Gerçi 2008 Avrupa Şampiyonası’nda takımını yarı finale taşırken bile tartışılıyordu. Semih Şentürk de Ole Gunnar Solskjaer de takımlarında sık sık yedek kaldı. Konu Norveç olunca Solskjaer adı doğrudan yazılırdı listeye ama Semih Şentürk bir kez daha bu ülkenin golcüsü olarak düşünülmedi.

    Hayat, kaderleri benzer bu iki adamı, 4 Şubat günü, farklı ülkelerin gazetelerinde manşete taşıdı. Ole Gunnar Solskjaer’de sıra, yedek kulübesinde edindiği deneyimi, takımına aktarmaya gelmişti. Kim bilir belki Türk futbolu, Semih Şentürk’e hak ettiği değeri, teknik direktör olduğunda verecek; nasıl olsa bol bol izledi ya maçları kenardan…




    Mükemmel bir yazı

    Kaynak: NTVSPOR







  • Solskjaer aktif futbol oynadığı dönemde tamamen futbola kanalize olmuş biriydi.

    Semih Şentürk son 3 senedir , rakiplerinin formlarından çekiyor , onlara taban giriyor , hakemi aldatmaya çalışıyor , aldatamadığı hakemi taraftara yönlendiriyor.Avrupa kupası finallerinden sonra Semih Şentürk hiç işine konsantre olmadı.Gazeteci abilerinin O'nun hakkında yazdığı yazılarla forma giyeceğini sandı.Bu inançla her gün daha kötüye gitti.

    Bundan 3 sene öncesi için Semih Şentürk'ün özellikle Kezman'ın arkasında yedek kalmasından çok rahatsızdım.Ama bugün için Semih hakkında söyleyebileceğim tek bir şey var
    "Ne ekersen , O'nu biçersin"

    Bir FB'li olarak milli takımda olması gerektiği kanısında değilim.Çağırılmamasına şaşırmadım.Performans olarak Semih şimdi değil , 3 senedir ortalarda görünmüyor
  • Hani Türkiyede maruz kaldığı sert faullere dayanamayıp "pis" oyunamaya başladığını düşünüyorum, dinsizin hakkından imansız gelir hesabı. Kezmanda mesela psikolojik baskı kurardı defanslara. Hatırlayın sevilla maçını, Dragotunoviç ile itişmeler, küfürleşmeler, sürekli bir baskı halinde tutuyordu defansı. Konsantrasyon kaybına neden oluyordu rakip defansta, belkide bu yüzden 2.lig ekiplerinin yiyeceği golleri yemişlerdi bizden.

    Semih bence oyun bilgisi açısından Alex'ten en çok öğrenen oyuncu, futbolu çok iyi biliyor. Top nereye, defans nereye, orta nereye gidecek hepsini çok iyi seziyor ve ona göre hareket ediyor. Eksik fiziğinide Alex gibi zekası ile kapatıyor. (Alex gibi zekası yok o farklı.)

    Semih takımda 3 senedir herhangibi bir istikrar olmamamsından ve Daum gibi sadece koşmayan Alex olacak gibi düşünen bir hoca gelince iyice kayışları kopardı. Neredeyse geçen yıl maç oynamadı. Zaten 9 yıldır oynadığı takımın kaptanlık bandını takmamasıda bunun göstergesi.

    Semih ne Türkiye nede Fb için bitmemiştir, kaldıki onun tarzında golcü yok. Bitirici, zeki ve sadece pas bekleyen biri. Milli takımın forvetlerine bakınca kimsede bitiricilik yok, zaten takım oyunumuzda çok kötü, e bitirici bir adamda olmayınca 5 maçtır gol göremedik milli takımda. Hani Semih olsa farklı olmaz ama bir anda gireceği ver kaç ile çok rahat pozisyona giren birisi, bu kadar kolay silinmemeli.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mechaniker

    Hani Türkiyede maruz kaldığı sert faullere dayanamayıp "pis" oyunamaya başladığını düşünüyorum, dinsizin hakkından imansız gelir hesabı. Kezmanda mesela psikolojik baskı kurardı defanslara. Hatırlayın sevilla maçını, Dragotunoviç ile itişmeler, küfürleşmeler, sürekli bir baskı halinde tutuyordu defansı. Konsantrasyon kaybına neden oluyordu rakip defansta, belkide bu yüzden 2.lig ekiplerinin yiyeceği golleri yemişlerdi bizden.

    Semih bence oyun bilgisi açısından Alex'ten en çok öğrenen oyuncu, futbolu çok iyi biliyor. Top nereye, defans nereye, orta nereye gidecek hepsini çok iyi seziyor ve ona göre hareket ediyor. Eksik fiziğinide Alex gibi zekası ile kapatıyor. (Alex gibi zekası yok o farklı.)

    Semih takımda 3 senedir herhangibi bir istikrar olmamamsından ve Daum gibi sadece koşmayan Alex olacak gibi düşünen bir hoca gelince iyice kayışları kopardı. Neredeyse geçen yıl maç oynamadı. Zaten 9 yıldır oynadığı takımın kaptanlık bandını takmamasıda bunun göstergesi.

    Semih ne Türkiye nede Fb için bitmemiştir, kaldıki onun tarzında golcü yok. Bitirici, zeki ve sadece pas bekleyen biri. Milli takımın forvetlerine bakınca kimsede bitiricilik yok, zaten takım oyunumuzda çok kötü, e bitirici bir adamda olmayınca 5 maçtır gol göremedik milli takımda. Hani Semih olsa farklı olmaz ama bir anda gireceği ver kaç ile çok rahat pozisyona giren birisi, bu kadar kolay silinmemeli.


    Semih FB'de Kazım'ın bile yedeği kalmıştır.
    Bu durum bile Semih'in "bir dakika ya" demesi gereken birşeydi.Semih çok çalışmak yerine FB'den ayrılmakla tehdit etti FB'yi.
    Semih hala doğru yolda değil.
    Çalışıyor musun bilmiyorum? Misal ben bankacıyım.Çalıştığım banka çok yakında bir diğeri ile birleşecek.Birleşik bankada insanlar bu zamana kadar ne yaptığımla değil , o zamanki performansıma göre beni değerlendirek.Benim , "eskiden böyleydim alooooo" deme şansım yok..Çalışmaya devame tmek durumundayım.

    Benim mantığımla Semih'in benden farkı yok.Çalışmadan forma alamaz.Çalışacka kendisini gösterecek.Rakibine dirsek atmayı , formadan çekmeyi bırakacak.Saha içerisinde rakibiyle mücadele edecek , O'na çirkeflik yapmayacak




  • Her oyuncunun kendi tarzı var, pis oynayan oyuncular vardır. (Kezman, Emre, Lugano, Cana...) Temiz oynayan vardır. (Alex)

    Kazımın yedeği olmasının sebebi hocaların tercihleri, ilerde Semih bence oyun tarzı açısından bize çok uygun bir oyuncu. Semih çalışmadığı halde hoca tarafından 11 başladı geçen maç dahi. Daum'un Alman inadına sahip olduğu açık bir şey, Semihi hiç sevmediğide bilinen gerçek.

    Düşüşü Aragones döneminde başladı, hatırladığım kadarıyla sakatlıklar yaşadı. Zaten berbat bir kondisyoner ekibi vardı Aragonesin (Aynısı Schusterde var.) Uğur Boralda gitti, ortalarda yok. Semihte toplayamadı, Daum gibi çalışsa bile formayı alamayacağı birisi ile 1 yıl geçirdi, ayrılacakken Kocamanın takımın başına geçmesi ile davasını iptal etti ve takımda kaldı. Şu an çok kötü olduğunuda düşünmüyorum. Ama geçirdiği berbat yıllarıda göz önüne almak gerek.

    Türkiyenin Semih gibi forveti yok, çalışması gerek doğrudur. Fakat hiçbir zaman ne FB'de nede Milli Takımda çalışmalarının karşılığını tam olarak alamadı. FB'de 11 oynatılmadı, Milli Takımda en düşük düşüşünde bile yer bulamadı.

    Keşke EURO 2008'den sonra ayrılsaydıda anlaşılsaydı Semihin değeri...

    Kaptanlığı almayacak konuma gelmesi zaten belli sorunlar olduğunu gösteriyor.

    Böyle sabaha kadar yazmak istemiyorum, ama herşeyi Semihe bağlamakta olmaz. Çalışmayan oyuncu suçluda, istikrar sağlayamayan takımın hiçmi suçu yok? Türk oyuncusu duygusal, FB için hırsını kaybetti artık semih. Sonuçtada eski Semih kayboldu ortalıktan...




  • güzel bir yazı
  • Semih'e her zaman her şartta güvendim taa ki geçen sene ki dava olayına kadar.Semih'in yeri bende çok ayrıdır ama çok soğuttu kendisinden.Eski performansını da mumla ara ki bulasın...
  • Semih'in bu takımda as oynayacağına hiçbir zaman inanmadım hala da inanmıyorum.Sonradan girer oyunun şeklini değiştirir gol atar ama 90 dakika oynayabilecek kapasitede değil.Semih'in yaptığı en iyi iş yorulan savunmaya karşı topu saklayıp kanatlara yayıp iyi bir yere kaçıp golü atmak.Adam eksiltme özelliği felan yok.Niang'ın Semih'ten en büyük artısı da bu zaten.Semih bu şekilde oynamaya devam ederse ömrü billah 11 yüzü göremez.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Firenze

    Semih'e her zaman her şartta güvendim taa ki geçen sene ki dava olayına kadar.Semih'in yeri bende çok ayrıdır ama çok soğuttu kendisinden.Eski performansını da mumla ara ki bulasın...

    adamın ıstedıgı para degıldı dostum garantı kontrat ıstedı yanı kontratı uzatın dedı aziz dalga gecermıs gıbı para teklıf ettı oda mesajı aldı gıdıyordu sonra azız yavvv nere gıdıyovsun dedi adamı takımda tuttu

    galatasaraylıyım ama bu adamın hakkı hep yendı yedekten gol kralı olan tek futbolcudur heralde

    adnan aybabayı cok severım bazı konularda ogun soyle demıstı

    kezman bu paraları alıyorsa guıza bu paraları alıyorsa fenerbahcenın evladı semıhte onlar kadar alacak demıstı ne kadar dogru bır laf

    yabancı futbolcuları o kadar sısırdıkkı adam guıza gıbı bır insaat makınesının arkasında bekledı kezman gıbı bır adamın yedegı oldu 5 yıl nıangın yedegı olsa sesı cıkmaz ama 5 yıl bu adamların yedegı olmayı kımse hazmedemez

    semih o konuda haklıdır bu benım gorusum azız kendı ayıbını semihin üstüne sürdü ayıbı aziz yaptı bence




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.