Şimdi Ara

MODERN KÖLE (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
85
Cevap
8
Favori
3.156
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Zamanında bir kral varmış dokunduğu her şeyin altın olmasını istermiş.Duaları kabul olmuş ve dokunduğu her şey altın olmaya başlamış yemekleri bile..

    Her şeyin tutarlısı güzeldir.Fakat insanlarda daha çok kazanma hırsı,robot gibi hep aynı şeyleri yapıp daha yükseklere çıkma isteği oldukça hep köle olacağız ne yazık ki..
  • Cözümler üretip arkasinda durmadigimiz sürece köle olarak yasamaya mecburuz, acik ve net.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: X Files

    Dünya nimetlerinin peşinden koşan herkesin kaçınılmaz sonu...

    Dünya nimetlerinin peşinde koşmayan herkesin kaçınılmaz sonu... yazıcaktın heralde.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: MerTurgoN

    quote:

    Orijinalden alıntı: X Files

    Dünya nimetlerinin peşinden koşan herkesin kaçınılmaz sonu...

    Dünya nimetlerinin peşinde koşmayan herkesin kaçınılmaz sonu... yazıcaktın heralde.

    Yok doğru yazdım sanırım. Cümleyi tamamlamak lazım aslında. Bir kaç kez okuyunca arka arkaya garip oldu...

    Dünya nimetlerinin peşinde koşan herkesin kaçınılmaz sonu, köle olmaktır...


    Bilmem sanırım şimdi daha net oldu galiba...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: X Files

    quote:

    Orijinalden alıntı: MerTurgoN

    quote:

    Orijinalden alıntı: X Files

    Dünya nimetlerinin peşinden koşan herkesin kaçınılmaz sonu...

    Dünya nimetlerinin peşinde koşmayan herkesin kaçınılmaz sonu... yazıcaktın heralde.

    Yok doğru yazdım sanırım. Cümleyi tamamlamak lazım aslında. Bir kaç kez okuyunca arka arkaya garip oldu...

    Dünya nimetlerinin peşinde koşan herkesin kaçınılmaz sonu, köle olmaktır...


    Bilmem sanırım şimdi daha net oldu galiba...

    Çok anlamlı, katılıyorum.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: X Files

    quote:

    Orijinalden alıntı: MerTurgoN

    quote:

    Orijinalden alıntı: X Files

    Dünya nimetlerinin peşinden koşan herkesin kaçınılmaz sonu...

    Dünya nimetlerinin peşinde koşmayan herkesin kaçınılmaz sonu... yazıcaktın heralde.

    Yok doğru yazdım sanırım. Cümleyi tamamlamak lazım aslında. Bir kaç kez okuyunca arka arkaya garip oldu...

    Dünya nimetlerinin peşinde koşan herkesin kaçınılmaz sonu, köle olmaktır...


    Bilmem sanırım şimdi daha net oldu galiba...

    Dünya nimetlerinin değerini bilmeyip nasıl olsa öbür dünya var diyip kaderini kabullenenlerin sonu köle olmaktır.




  • Yaradılış gereği her insan bir değildir. Kimisi üstün meziyetlere sahiptir kimisi değil. Üstün meziyeti olup da birazda gaddar olanlar, ellerindeki 3 kuruşu 30 kuruş yapma yollarını ararlar. Kabiliyeti olmayanlar ise ellerindeki 3 kuruşu batırdığı gibi birde borca girer, rezil olur.

    Akıl, zeka ve beceri seviyesi düşük olan insanlar ister istemez bu sisteme dahil olmak zorundadırlar. Başkalarının boyunduruğuna girip hayatını idame ettirmekten başka çareleri yoktur. Ben böyle düşünüyorum, ama yanlış, ama doğru..
  • Dünya hiçbir zaman iyilerin istediği şekilde işleyen birşey olmadı, yaşam kavgası temelinde bu yatar, herkes birbirine yardım etse, fakirlere yardım edilseydi, dünya işleyişine devam edemezdi, bu çarka uyum sağlamak zorundasın, uymazsanda seçilimde elenir gidersin.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Söylediklerine tamamen katılıyorum. Bu dünyada sürgün ve esiriz..
  • katılıyorum.....da....insana ne kadar verirsen ver insan daima fazlasını ister....temel çıkış noktası burası insan doyumsuzdur ister de ister...bunun sonu yok...böyle oluncada biz kölemiyiz diye düşünür..
  • quote:

    Söylediklerine tamamen katılıyorum. Bu dünyada sürgün ve esiriz..


    Bu fazla kötümser bir yaklaşım.

    Bu dünyada hakkaniyetli paylaşım ile mutlu mesut geçinip giden yerlerde var.

    Almanya mesela.

    O ülkenin vatandaşlarına devlet kira yardımı, çocuk sayısı kadar çocuk bakımı yardımı, İş güvecesi , işsiz olduğu sürece işsizlik yardımı ve sosyal imkanları sunar.

    o ülkedeki vatandaşlar insan gibi yaşamayı hakeden vatandaşlardır.

    Bizde vatandaş sıradan biridir, yetkililerin ihmali sonucu ölebilir, binbir emekle ve cefayla yetiştirilen oğlunu güney doğuda ki kimin çıkarına hizmet ettiği beli olmayan savaşta kaybedebilir, kömür madenlerinde asgari ücretle, binbir zorluk altında çalışırken göçük sonucu kaybedebilir ve bunun üzerine yetkililer gelip çok güzel öldüler diyebilir, yıllarca 50-60 kişilik sınıflarda kalitesiz eğitim görüp güç bela büyük ihtimalle benimseyerek ve severek yapmayacağı bir meslekle ilgili bir yüksek öğrenim kurumuna girebilir sonra şanslıysa asgari ücretten bir iş bulur ve ömrü boyunca ay sonunu nasıl getireceğini düşünüp durur.

    Bizde vatandaşların çoğu cefa çekmek için doğmuşlardır yeter ki devlete zeval gelmesin.

    Çağdaş ülkelerde devletler vatandaşlar içindir, bizde vatandaşlar devlet için vardır ve her zaman harcanabilirler.

    ama devlet büyüklerinin yakınları , çocukları üniversiteyi bitirir bitirmez milyon dolarlık gemi alırlar, pırlanta işine girerler ve şansa bakın ki pırlantanın vergisi düşürülür.

    başbakanın oğlu belediye başkanlığı döneminde vatandaşı ezer ve öldürür (Bakınız = Sevim Tanürek) ama ceza almadan hayatına devam eder.

    Vergi kaçıranlara af çıkar ve kolaylıklar çıkar ama vergisini zamanında ödeyenler enayiliklerine doymazlar.

    Ortalama kişi başına düşen milli gelir dünyada orta sıralarda olmasına rağmen, Dünyanın en pahalı akaryakıt fiyatlarına kimse ses etmez herkes öpülmekten memnundur.

    o yüzden işte hükümetlerin bin türlü adam kayırmacılıklarını, yandaşlarını ve çevrelerini çeşitli şekillerde ihya etmelerine ses çıkaramayan vatandaş ömrünü sürüne sürüne tamamlar.


    quote:

    Taşıt ve lojman saltanatına devam

    TÜRKİYE, kamu kurumlarının taşıt, lojman ve sosyal tesis sayısı bakımından, ayrı bir “dünya rekoruna” sahip. Bu rekortmenliğini hiçbir ülkeye bırakmadı, bırakmıyor, bırakacağa da benzemiyor.

    TAŞIT SAYISI 8-10 KAT

    Kamuya ait taşıt sayısı bakımından, Türkiye ayrı bir rekora sahip! Örneğin; Japonya’da 10, İngiltere’de 12, Almanya’da 11, Fransa’da ise 9 bin taşıt var. Türkiye’de ise Tablo-I’de de gördüğünüz gibi tam 90.011 taşıt var.
    Her yıl “Kamuda taşıt saltanatına son vereceğiz” denilmesine rağmen, taşıt sayısı da artıyor.Bu arada bazı kurumlar, taşıt almıyor ama kiralıyorlar. Bunların sayısı nedense açıklanmıyor. Kiralanan taşıtlar da göz önüne alındığında, kamudaki taşıt sayısı gözükenin de üzerinde artıyor. Dünya rekorunu kimseye bırakmıyor hatta her yıl arayı açıyoruz.


    LOJMAN SAYISI

    2012 yılı Haziran ayı itibariyle, lojman sayısı 2011 yılının aynı dönemine göre, yüzde 1 azaldı. Buna rağmen, 235 binin üzerinde kamu lojmanı var.Özel bütçeli kurumlar ile yükseköğrenim kurumlarındaki sosyal tesis sayısında ciddi artışlar var. Genel bütçeli kamu kurumları ise, 2011 yılından 2012 yılının Haziran ayına kadar, mevcut sosyal tesislerinin üçte birini elden çıkartmış. Lojman sayısı bakımından sıralamada; Emniyet Genel Müdürlüğü (46.356), Milli Eğitim Bakanlığı (41.599), Milli Savunma Bakanlığı (42.308), Jandarma Genel Komutanlığı (19.825) ve Sağlık Bakanlığı (20.455) ilk 5’i oluşturuyor.

    KİRA YARDIMI

    Bu arada Cumhurbaşkanlığı’nın 364 lojmanı, Başbakanlığın 639 lojmanı, 1 sosyal tesisi, TBMM’nin 466 lojmanı ve 15 sosyal tesisi bulunuyor. Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlardan, SPK (146 lojman) ve Rekabet Kurumu’nun (244 lojman) dışında; RTÜK, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, BDDK, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Kamu İhale Kurumu ile Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’na ait lojman ve sosyal tesis yok. Ancak üst kurulların büyük kısmı çalışanlarına ve yöneticilere, ciddi tutarda “kira yardımı” ödüyor.





     MODERN KÖLE




    Fatih Altaylı'nın Ne zaman adam oluruz köşesi vardır medyada..

    Bütün haksızlıklara karşı durduğumuz ve hakkaniyeti savunduğumuz zaman.




    quote:

    katılıyorum.....da....insana ne kadar verirsen ver insan daima fazlasını ister....temel çıkış noktası burası insan doyumsuzdur ister de ister...bunun sonu yok...böyle oluncada biz kölemiyiz diye düşünür..



    Her insan böyle değildir, örneğin ben..Temel ihtiyaçlarımı karşılayabileyim gerisinde hiç gözüm yok.

    ve bu ülkede anket yapsalar yarısı böyle görüş bildirir bence.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi pleksiglass -- 12 Kasım 2012; 14:17:58 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 440cdx

    Her insan böyle değildir, örneğin ben..Temel ihtiyaçlarımı karşılayabileyim gerisinde hiç gözüm yok.

    ve bu ülkede anket yapsalar yarısı böyle görüş bildirir bence.

    Keşke herkes böyle düşünebilse. İşte o zaman daha yaşanılabilir bir hale gelir Dünya.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ironic

    Modern zamanın köleleriyiz hepimiz , evet kölelik bitmedi sadece özgür olduğumuzu sanıyoruz. Bilincimizin o kadar derin noktalarına ektiler ki bu tohumları ve öyle inandık ki. Eski çağlarda sahipler kümes bile olsa barınmalarını sağlar , yemeğini verir suçlarını ise kırbaçla cezalandırırdı kölelerinin.Şimdi ise tüm bunlarla uğraşmaktan kurtuldular iplerimizi gevşetip sokağa saldılar.

    Pazarlarda satılmıyoruz evet , ama kendi sahibimizi kendimiz buluyoruz. Üstelik ödemede yapıyor bu yeni sahipler , yaptıklarınızın karşılığı olarak. Ama bir problem var sanki değil mi ?. Sabahın köründe bir çalar saat ile uyanıp yazın sıcağın da tıklım tıklım dolmuş olan belediye otobüsüyle işinize gidiyorsunuz. Kimimiz gece yarısı dönüyor evine kimisi sofraya anca yetişiyor. Özgürüz artık paramızı kazanıyoruz , hem hayaller de kurabiliyoruz artık geleceğe dair ,gerçeleşmeyecek olan hayaller. Evet , siz sıcaktan tişörtünüz teninize yapışmış bir şekilde koştururken , adına çalıştığımız insanlar ise her yıl değiştirdiği klimalı aracının içerisinde ilerliyorlar hedefe ulaşmak için çıktığımız bu yolda.

    O kadar inandırıldık ki , hiç bir o zaman onlar gibi olamayacağımızı göremiyoruz. Sahip olmak için bencil olmak lazım , sonra da kar lazım tabii ki , kar etmek için ise sömürü. Eh dünya'da milyarlarca köle olduğunu düşünürsek aslında çokta zor olmasa gerek.

    Gençliğimizi , güzelliklerimizi bırakıyoruz bu yolda , teker teker kayıyorlar parmaklarımızın arasından. Daha iyi bir mevki daha çok para daha iyi bir araba için hepsi. Dostun kara günde arkasını dönmesiı , insani değerin bir anlamının kalmaması bu yüzden hep. Hırsımız , aç gözlülüğümüz fesatlık doldurdu kalplerimize kanser gibi yayıldı. Yeni sahiplerimiz öyle umutlar serpti ki üzerimize kabullenip boyun eğmekten başka bir seçenek kalmadı.

    Ya işte böyle ; şimdi yarın kalkın otobüsle yada uğrunda kendinizden ödün verip aldığınız arabanızla işinize gidin. Çalışın , çabalayın , daha yükseklerde devam edin bu yolda ama unutmayın bunlar için nelerden vaz geçtiğinizi. Bir kaçış yolu yok, hepimiz bu yolda ilerlerken gençliğimizi , güzelliklerimizi , masumiyetimizi vermek zorundayız ki onlara yetişemesekte yolda telef olmayalım.

    vinnie paz - end of days şarksıı bu durumu en iyi açıklayan şeylerden biridir bence youtubede türkçe altyazılarıda mevcuttur.




  • Konuda o kadar farklı konulardan örnekler seçmişsin ki çok haklısın demekten başka bir şey demek zor geliyor. Ancak kimisinin gece bekçisi olması gerekiyor, kimisinin sabaha doğru ekmekleri pişirmesi gerekiyor, kimisinin maden çıkarması gerekiyor, kimisinin şunu, bunu yapması. Kimisinin de babasından kalan parayı yemesi gerekir. Dünyada eşitlik olmadığı doğru ancak bu kaçınılmaz sondur. Dünya her nesilden veya her yüzyıldan sonra sıfırlanmıyor. Dolayısıyla kimisi ailesinden dolayı 0 noktasında başlıyor kimisi ise en tepede başlıyor. Bunun ise düzenle-sistemle alakası yok. Ayrıca hiçbir zaman o insanlar gibi olamayacağımızı söylemişsin.
    Doğru en tepeye çıkamayız ancak oraya çıkmamıza da gerek yok ve orada olmamamız köle olduğumuz anlamına gelmiyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Movkast

    Konuda o kadar farklı konulardan örnekler seçmişsin ki çok haklısın demekten başka bir şey demek zor geliyor. Ancak kimisinin gece bekçisi olması gerekiyor, kimisinin sabaha doğru ekmekleri pişirmesi gerekiyor, kimisinin maden çıkarması gerekiyor, kimisinin şunu, bunu yapması. Kimisinin de babasından kalan parayı yemesi gerekir. Dünyada eşitlik olmadığı doğru ancak bu kaçınılmaz sondur. Dünya her nesilden veya her yüzyıldan sonra sıfırlanmıyor. Dolayısıyla kimisi ailesinden dolayı 0 noktasında başlıyor kimisi ise en tepede başlıyor. Bunun ise düzenle-sistemle alakası yok. Ayrıca hiçbir zaman o insanlar gibi olamayacağımızı söylemişsin.
    Doğru en tepeye çıkamayız ancak oraya çıkmamıza da gerek yok ve orada olmamamız köle olduğumuz anlamına gelmiyor.







    Evet dediğiniz gibi bazı insanların söylediğiniz şeyleri yapması gerekiyor fakat bunu ne şartlarda yapıyor ? Çıkarılan maden nereye gidiyor ? gibi sorular çıkabilir meydana. Dünya'da eşitlik yok bunu herkes biliyor ve açgözlülüğün olduğu bir yerde eşitliğin olması da zaten saçma olurdu.




  • Biz ülke olarak dış faktörlerden daha önce kendi kendimizin kuyusunu kazıyoruz..

    Kendi kendimizin değerini düşürüyoruz en başta toplum olarak yaptığımız tercihlerle.

    Altta Türkiye'nin yaş gruplarına göre dağılım istatistiğini göreceksiniz.

     MODERN KÖLE


    Görüldüğü gibi 39 yaşın altında 48.352.975 kişi var.

    Yani genç yaşlardan gelip istihdam talebi olan vatandaş sayısı okul çağındaki çocukları doğal olarak kapsam dışında bırakırsanız, 22.000.000 kişidir.

    Bu kadar kişiye istihdam yaratmak için avrupanın sanayi devi almanya bile olsanız vaziyeti kurtaramazsınız.Bizde bugün için aşırı ihtiyaç fazlası genç nüfus var.

    Maalesef ailelerin eğitimsizliği başta olmak üzere, siyasi - ideolojik yaklaşımlarda bugünkü manzarayı ortaya çıkarmıştır.

    Türkiye gibi işgücü arzı fazla ancak istihdam kapasitesi yaratmada düşük toplumlarda emek gücü giderek değersizleşir.

    Zaten teknoloji özelllikle son 30 yıldır emek gücüne olan talebi azaltmıştır bunun üzerine Türkiye gibi işgücü arzı fazla ancak istihdam kapasitesi işgücü arzının oldukça gerisinde
    kalan ülkelerde modern kölelik şeklinde tabir edilebilecek durum ortaya çıkar.

    Biz ülke olarak geçmişte nedenleri yine uzunca bahsedilebilecek olan sanayileşme dönemini kaçırdık ve işte bugün yaşadığmız sorunların temeli o zamanlardan oluşmaya başlamış
    durumdadır.

    Almanya 2. dünya savaşında yerle bir oldu ancak hitlerin döneminde üretilen silahları , tankları ve diğer sürüsüne bereket teknolojik atılımları üreten bilim adamları yok olmamıştı savaş
    sonrası yine hızla kalkınmaya başladılar ve avrupanın sanayi devi oldular.

    Türkiye ise bir sürü siyasi çekişme(sağ - sol vb.) ve toplumdaki ideolojik kamplaşmaların sonucunda sanayileşme trenini ıskalayarak geri kaldı.

    Tabii sanayileşmede geri kalma konusu Türkiye'nin kuruluşundan bile öncesine, Avrupa'da rönesansın yaşanmasına ve matbaanın icadından 300 sene sonra Osmanlı'nın matbaayla tanışmasına kadar gider.

    Sonuçta, nüfus artışı ile kalkınma hızı en azından birbirine paralel gitmiyorsa(Kalkınma hızının nüfus artışından her zaman fazla olması emek gücüne verilen değerin artmasına sebep verir.)
    emek gücüne verilen değer ve talep yönünden bir iyileşme beklenmesi güçtür.

    Başbakan 3 çocuk diye sürekli gündem yaratıyor ama kusura bakmasın 1 çocuk bu ülkeye geldiğinde ailesininde birikimi fazla yoksa, iyi bir eğitim alamassa, ve çalışkan olup burs imkanlarıda
    yaratmada başarılı olamassa ucuz emekçi statüsünde hayatını sürdürmeye çalışır.

    İşte Türkiye'nin Gelir paylaşım tablosu :

    BDDK'nın raporudur :

    Türkiye'de bankalarda ki mevduat oranları :

    705 milyar 262 milyon liralık toplam mevduat içinde bu 51 bin kişiye ait mevduatın payı yüzde 46,5'tir.

    75 milyonluk bir ülkede bankalardaki toplam mevduatın neredeyse yarısına yakını sadece 51 bin kişiye ait. Bankalarda mevduat hesabı bulunan kişi sayısı 52 milyon 820 bin 823 kişi. Acı olan bankalardaki toplam paranın yarısına yakını 75 milyon kişi içinde 51 bin kişiye ait olması.

    İkincisi ise 75 milyonluk ülkemizde 23 milyon kişinin bankalarda hesabının dahi olmaması. Yani bankaya yatıracak, koyacak parasının olmaması.

    Ülkemizdeki toplam mevduatın yarısı olan yuvarlak hesap 350.000.000.000 TL.'yi 51.500.000 (= 74.500.000 - 23.000.000) kişiye bölerseniz kişi başına 6 TL. 70 kuruş düşer.

    İşte gelir dağılımında ne kadar adaletli bir ülke olduğumuza bir kere daha görmüş bulunuyoruz.

    Bu gelir dağılımı adaletsizliği ve kapanması olanaksız görünen gelir paylaşımı uçurumu tablosuyla Türkiye’de sosyal barışın, toplumsal barış ve huzurun sağlanması ekonomik, sosyal, toplumsal, bölgesel eşitsizliklerin ortadan kaldırılması bir yana daha ağır sosyal yaraların, patlamaların gündeme gelmesi kaçınılmaz. En azından terör ve Kürt sorunu temelde siyasi çözüm bekleyen bir sorun gibi görünse de bu ekonomik paylaşım tablosu siyasi çözümü dahi olanaksız kılacak bir tablodur.




    Bu ülkeye değil 3 çocuk, 1 çocuk getirmeden bile önce bayağı bir düşünülmesi gerekmektedir..

    Ben zaten Türkiye gibi mutlu ufak bir azınlığın diğerlerini sömürüp durduğu düzene gönüllü köle getirmeyeceğim için gayet mutluyum.

    Üstte belirtilen Türkiye'nin hayat koşullarını göremeyip veya incelemeyip körü körüne çocuk getirenlerde boşuna biz ne yaptık diye hayıflamasın.

    Her canı isteyen kedi - köpek gibi ürememelidir.


    Haşmet Babaoğlu'nun konuyla ilgili yazısı :

     MODERN KÖLE



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi pleksiglass -- 26 Kasım 2012; 23:00:15 >




  • Arkadaşlar Zeitgeist' belgeselini izlemenizi tavsiye ederim .
  • Daha dün kariyer ve özgürlük diye bir yazı yazmıştım. Tıkla

    Bana kalırsa iş hayatında özgürlük oldukça önemli. Kısıtlamalar sadece verimliliği azaltır. Köle olduğumuzu düşünmüyorum ama sistemin kurbanlarıyız bu doğru. Kimimiz okul kazanmak için sisteme katlanıyor , kimimiz daha çok kazanmak için. Sistem heryerde vardır ve olacaktır. Bundan kaçış yok yani.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 440cdx

    Biz ülke olarak dış faktörlerden daha önce kendi kendimizin kuyusunu kazıyoruz..

    Kendi kendimizin değerini düşürüyoruz en başta toplum olarak yaptığımız tercihlerle.

    Altta Türkiye'nin yaş gruplarına göre dağılım istatistiğini göreceksiniz.

     MODERN KÖLE


    Görüldüğü gibi 39 yaşın altında 48.352.975 kişi var.

    Yani genç yaşlardan gelip istihdam talebi olan vatandaş sayısı okul çağındaki çocukları doğal olarak kapsam dışında bırakırsanız, 22.000.000 kişidir.

    Bu kadar kişiye istihdam yaratmak için avrupanın sanayi devi almanya bile olsanız vaziyeti kurtaramazsınız.Bizde bugün için aşırı ihtiyaç fazlası genç nüfus var.

    Maalesef ailelerin eğitimsizliği başta olmak üzere, siyasi - ideolojik yaklaşımlarda bugünkü manzarayı ortaya çıkarmıştır.

    Türkiye gibi işgücü arzı fazla ancak istihdam kapasitesi yaratmada düşük toplumlarda emek gücü giderek değersizleşir.

    Zaten teknoloji özelllikle son 30 yıldır emek gücüne olan talebi azaltmıştır bunun üzerine Türkiye gibi işgücü arzı fazla ancak istihdam kapasitesi işgücü arzının oldukça gerisinde
    kalan ülkelerde modern kölelik şeklinde tabir edilebilecek durum ortaya çıkar.

    Biz ülke olarak geçmişte nedenleri yine uzunca bahsedilebilecek olan sanayileşme dönemini kaçırdık ve işte bugün yaşadığmız sorunların temeli o zamanlardan oluşmaya başlamış
    durumdadır.

    Almanya 2. dünya savaşında yerle bir oldu ancak hitlerin döneminde üretilen silahları , tankları ve diğer sürüsüne bereket teknolojik atılımları üreten bilim adamları yok olmamıştı savaş
    sonrası yine hızla kalkınmaya başladılar ve avrupanın sanayi devi oldular.

    Türkiye ise bir sürü siyasi çekişme(sağ - sol vb.) ve toplumdaki ideolojik kamplaşmaların sonucunda sanayileşme trenini ıskalayarak geri kaldı.

    Tabii sanayileşmede geri kalma konusu Türkiye'nin kuruluşundan bile öncesine, Avrupa'da rönesansın yaşanmasına ve matbaanın icadından 300 sene sonra Osmanlı'nın matbaayla tanışmasına kadar gider.

    Sonuçta, nüfus artışı ile kalkınma hızı en azından birbirine paralel gitmiyorsa(Kalkınma hızının nüfus artışından her zaman fazla olması emek gücüne verilen değerin artmasına sebep verir.)
    emek gücüne verilen değer ve talep yönünden bir iyileşme beklenmesi güçtür.

    Başbakan 3 çocuk diye sürekli gündem yaratıyor ama kusura bakmasın 1 çocuk bu ülkeye geldiğinde ailesininde birikimi fazla yoksa, iyi bir eğitim alamassa, ve çalışkan olup burs imkanlarıda
    yaratmada başarılı olamassa ucuz emekçi statüsünde hayatını sürdürmeye çalışır.

    İşte Türkiye'nin Gelir paylaşım tablosu :

    BDDK'nın raporudur :

    Türkiye'de bankalarda ki mevduat oranları :

    705 milyar 262 milyon liralık toplam mevduat içinde bu 51 bin kişiye ait mevduatın payı yüzde 46,5'tir.

    75 milyonluk bir ülkede bankalardaki toplam mevduatın neredeyse yarısına yakını sadece 51 bin kişiye ait. Bankalarda mevduat hesabı bulunan kişi sayısı 52 milyon 820 bin 823 kişi. Acı olan bankalardaki toplam paranın yarısına yakını 75 milyon kişi içinde 51 bin kişiye ait olması.

    İkincisi ise 75 milyonluk ülkemizde 23 milyon kişinin bankalarda hesabının dahi olmaması. Yani bankaya yatıracak, koyacak parasının olmaması.

    Ülkemizdeki toplam mevduatın yarısı olan yuvarlak hesap 350.000.000.000 TL.'yi 51.500.000 (= 74.500.000 - 23.000.000) kişiye bölerseniz kişi başına 6 TL. 70 kuruş düşer.

    İşte gelir dağılımında ne kadar adaletli bir ülke olduğumuza bir kere daha görmüş bulunuyoruz.

    Bu gelir dağılımı adaletsizliği ve kapanması olanaksız görünen gelir paylaşımı uçurumu tablosuyla Türkiye’de sosyal barışın, toplumsal barış ve huzurun sağlanması ekonomik, sosyal, toplumsal, bölgesel eşitsizliklerin ortadan kaldırılması bir yana daha ağır sosyal yaraların, patlamaların gündeme gelmesi kaçınılmaz. En azından terör ve Kürt sorunu temelde siyasi çözüm bekleyen bir sorun gibi görünse de bu ekonomik paylaşım tablosu siyasi çözümü dahi olanaksız kılacak bir tablodur.




    Bu ülkeye değil 3 çocuk, 1 çocuk getirmeden bile önce bayağı bir düşünülmesi gerekmektedir..

    Ben zaten Türkiye gibi mutlu ufak bir azınlığın diğerlerini sömürüp durduğu düzene gönüllü köle getirmeyeceğim için gayet mutluyum.

    Üstte belirtilen Türkiye'nin hayat koşullarını göremeyip veya incelemeyip körü körüne çocuk getirenlerde boşuna biz ne yaptık diye hayıflamasın.

    Her canı isteyen kedi - köpek gibi ürememelidir.


    Haşmet Babaoğlu'nun konuyla ilgili yazısı :

     MODERN KÖLE


    +1




  • Butun değerli arkadaslarin soyledigi herseye katilmamak elde değil gercekten.Kapitalist dusunceden ziyade Turkiyede olup bitenler beni gercekten endiselendiriyor.

    Bilgisiz aci ama gercek cahil insanlarin ulkeyi bu kadar uzun bir sure din Allah kitap diye yonetmeleri ve secim zamaninda oy toplamak icin bir paket makarnaya muhtac etmeleri herkesin de halinden memnun olusu aci aci gulumsememe sebep oluyor.

    Genc nufus issizlikten kirilip gecerken cogu calisan issiz olmamak icin kole gibi çalışırken iktidar hala basimizda oy yuzdelerini arttira arttira hedef 2023 demeleri vahim bir durum.Sokaga ciksak kimse halinden memnun değil GERCEK eflasyon aldi basini gidiyor insanlar sosyal hayati birakin gecinemiyor bile ama kimse sesini cikarmiyor cikaran insanlar da biber gazinin bir guzel tadina bakiyorlar..

    Bastakilerin istedigi kapitalist duzenin istedigi bu zaten.Herkes birbirine muhtac olsun aciz olsun para icin babalarini bile oldurebilecek dereceye gelsin.Ozellikle ekonomik anlamda özgür olan insan dusunur yorumlar kafa yorar fakat bizim icin bu mumkun degil 3 kurus icin isimizi kaybeymeyelim diye dusunemez konusamaz sesimizi çıkaramaz olduk.

    Adam kayirma torpille bir yerlere gelenler bunlara hic deginmiyorum bile..


    Mobilden yazdigim icin anlatmak istedigimi tam olarak anlatamamis olabilirim kusura bakmayin.Bir nevi icimi doktum diyelim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.