Şimdi Ara

LPG'nin FocusII'ye zararı varmı ? (8. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
149
Cevap
0
Favori
3.513
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • Servis en güzel cevabı vermiş işte..
    Bence galericinin lafına falan kulak verme...
    Senin düşüneceğin sadece yıllık 5 bin km yol yapıyor olman... Bu arabaya 4-5 yıl binmeyi düşünüyorsan taktır...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: sevdalıbulut

    Merhaba arkadaşlar,
    Ben Focus ailesine yeni katıldım. 2005 Comfort...
    Arabayı alır almaz ilk iş tüp taktırmak istedim. Malum, hazır ruhsat değişecek, vize vs olacakken yaptırayım istedim. Ancak kime sorduysam ya önermedi ya da mütereddit kaldı.
    Servise sordum: Taktıranlar var, bir sorun yok, ancak Ford tüpü tavsiye etmiyor dedi.
    Aldığım galerici ve onun komşusu olan galericiler, kesinlikle önermedi, sattıkları arabalara tüp taktırıp sorun yaşayanları saydılar bir bir. Başka galericilere de sordum, pek önermediler.
    Kendi ustam: Sorun çıkma olasılığı az; bir çıkarsa da düzen tutmaz, hem sinirlerimiz bozulur, hem astarı yüzünden pahalıya gelir tasarruf edelim derken, dedi.

    Sonuçta ben taktırmamaya karar verdim. Zaten yılda yapacağım en fazla 5 bin kilometre... Tüpe vereceğim parayla lastik alırım, perde taktırırım, kılıf alırım diye düşündüm...




    ben lpg taktırırken servise gittim dedimki boyle boyle ben aracıma lpg taktırıyorum kardesim öneriyormusun önermiyorum dedi serviste bir usta satış danışmanıda yanımdaydı o zaman dedim al benim aracımı ustune 4 5 bin ytl verecem ver bana trend bi dizel olmaz dedi sen bilirsin dedim ben gidiyorm taktırmaya randevu almıstım o arada bi galericide focus gordum dizel trend sp sordum adam benim aracın ustune 9 istedi oda 42 bindeydi:))ben gittim lpgmi taktırdım memnunmuyum evet:)Allahıma Şükür şu ana kadar hiçbirproblem yasamadım bir kere arıza lambası yandı oda zengin fakir karısımdan ufak bi ayarla tamamdır:)iyi ustaya denk gelecen ya ben ustalarıma cok tesekkur ediyorum yarın hyundai accent 1.4 team 2007 ye taktıracagız artık hyundaide garanti bozulmadan lpg veriyor:)))




  • Arkadaşlar,
    Sanırım bence bu işlerde -belki hayatta herşeyde- 'nimet-külfet' dengesini iyi ayarlamak gerekiyor.

    Benim bundan önceki arabam, '94 Tempra SXA idi. Çok güzel, çok temiz bir araba idi. 3 sene tüpsüz bindim. Sonra kardeşim "Abi buna tüp taktır." , dedi. Yanaşmadım. Ben arabaya çok binmiyorum, değmez dedim. Israr etti, parasını ben vereceğim, dedi; taktırttık. 2 sene daha bindim tüple. Tek bir sorun bile olmadı. Şimdi kardeşim yine; Taktır abi benim hediyem olsun, diyor; ama bu sefer istemiyorum.

    Çünkü Temra başka Focus başka.. Nimet külfet dengesi dedim ya; ben titiz adamım, titiz olduğum için (sakınılan göze çöp batar) şanssız adamım, kimsenin arabasında sorun çıkarmaz, benimkinde çıkarır. Benim için birinci denge unsuru bu.

    İkincisi kapalı garajlara almıyorlar arabayı, güneşşin altında bırakmak zorunda kalıyorum. İçim eziliyor.

    Üçüncüsü, ben bir ilçede yaşıyorum. Birçok ilden belki büyük ama; ilçe sonuçta, normal vize muayenesi haftada 2 gün, tüp muayenesi haftada bir gün. Gidip görmedim ama, izdiham oluyormuş. Hayatımda bir defa normal vizeye götürdüm arabayı, bir daha götürmüyorum. Birine veriyorum yaptırıp getiriyor. (Aracı vermek de risk, o da başka mesele.) Adamlar saat 10'da başlıyorlar; 11.30'da yemek molası diye bırakıyorlar. 1.30'da başlıyorlar; 3.00'de mesai bitti diye bırakıyorlar. 12'ye 20 kala gitmiştim işten izin alıp; araca bakacak adam yok; öğle tatiliymiş. Tüp vizesinde aynı sorunun çok daha fazla olduğunu biliyorum, işitiyorum. Şehrin tabelasında 110 yazıyor ama gerçekte herkes biliyor 150 bin nüfusu var. Kozmopolit. Çevresinden, köyünden geleni hariç 49 bin araç var, trafiğe kayıtlı. Ben gerçi vizeye kendim asla götürmem arabayı; ama ola ki eser kafama hadi götüreyim derim; ben kavga ederim oradaki adamlarla. Sonuçta mahkeme masrafıydı, avukat parasıydı diye vereceğim paraya.. iki senelik benzin alırım.

    Ben arabaya yılda 5 bin kilometre binerdim bugüne kadar. Bundan sonra onu da binmem. Gittim elektrikli motor aldım. Hava aşırı soğuk ve/ya yağmurlu olmadığı sürece işe motorla gidip geliyorum. Çünkü aracı park ettiğim yerden bir çıkardım mı, bir daha park edecek yer bulunmuyor. sabah binip gidiyorum işe, iş yerinini önü zaten araç dolu, hadi zar zor park ediyorum orada. Ama akşamüstü dönüp eve gelince tam bir sinir harbi. Bırakın düzgünce park edecek yeri, şöyle idareten koyacak bir yer bulamıyorsun. İdareten koysan bir yere, artık saatlerce balkondan bakıp duruyorsun, yer boşaldımı diye. Hoş zaten boşalsa da ben aşağıya inene kadar anında doluyor boşalan yer. Hadi, çık yukarı tekrar, dakika başı bak aşağıya. Bu sinir bozucu durum saatlerce sürüyor.
    Sizin memeleketlerinizde de var mı bu sorun bilmiyorum; esnafın kaldırıma eşya çıkarma ve park yerlerini keyfi olarak işgali durumu var bu memlekette. Adam, ne satıyorsa o dükkanda onu kaldırıma çıkarıyor. Kap kacak, zeytin peynir, hırdavat malzemesi, dikenli tel... koltuk takımı, buzdolabı, yemek masası... Kaldırımlarda yürüyecek yer yok, yayalar yola iniyorlar. Yetmezmiş gibi adam dükkanının önünü boş istiyor, orası kamuya açık park yeri, ama koyuyor bir tabela vs, oraya park ettirmiyor. Kavgayı göze alıp, alıyorum o tabelayı oradan park ediyorum. Zaman zaman münakaşa oluyor. Olur ya, karşıdaki kötü gününde olur ya da siz olursunuz; bu park yeri meselesinden kavgalar çıkıyor, silah çekiliyor, cinayetler işleniyor her yerde. Başıma, dedim böyle birşey geleceğine, yukarıda da yazdığım gibi, avukat parası vereceğime, gideyim motor alayım dedim. Bu yaşımda motora biniyorum.

    Yani dedim ya, herkesin spesifik koşuları var, uzattım kusura bakmayın, taktırıp taktırmamak konusunda herkes kendi nimet külfet dengesini iyi ölçüp biçmeli.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: sevdalıbulut

    Arkadaşlar,
    Sanırım bence bu işlerde -belki hayatta herşeyde- 'nimet-külfet' dengesini iyi ayarlamak gerekiyor.

    Benim bundan önceki arabam, '94 Tempra SXA idi. Çok güzel, çok temiz bir araba idi. 3 sene tüpsüz bindim. Sonra kardeşim "Abi buna tüp taktır." , dedi. Yanaşmadım. Ben arabaya çok binmiyorum, değmez dedim. Israr etti, parasını ben vereceğim, dedi; taktırttık. 2 sene daha bindim tüple. Tek bir sorun bile olmadı. Şimdi kardeşim yine; Taktır abi benim hediyem olsun, diyor; ama bu sefer istemiyorum.

    Çünkü Temra başka Focus başka.. Nimet külfet dengesi dedim ya; ben titiz adamım, titiz olduğum için (sakınılan göze çöp batar) şanssız adamım, kimsenin arabasında sorun çıkarmaz, benimkinde çıkarır. Benim için birinci denge unsuru bu.

    İkincisi kapalı garajlara almıyorlar arabayı, güneşşin altında bırakmak zorunda kalıyorum. İçim eziliyor.

    Üçüncüsü, ben bir ilçede yaşıyorum. Birçok ilden belki büyük ama; ilçe sonuçta, normal vize muayenesi haftada 2 gün, tüp muayenesi haftada bir gün. Gidip görmedim ama, izdiham oluyormuş. Hayatımda bir defa normal vizeye götürdüm arabayı, bir daha götürmüyorum. Birine veriyorum yaptırıp getiriyor. (Aracı vermek de risk, o da başka mesele.) Adamlar saat 10'da başlıyorlar; 11.30'da yemek molası diye bırakıyorlar. 1.30'da başlıyorlar; 3.00'de mesai bitti diye bırakıyorlar. 12'ye 20 kala gitmiştim işten izin alıp; araca bakacak adam yok; öğle tatiliymiş. Tüp vizesinde aynı sorunun çok daha fazla olduğunu biliyorum, işitiyorum. Şehrin tabelasında 110 yazıyor ama gerçekte herkes biliyor 150 bin nüfusu var. Kozmopolit. Çevresinden, köyünden geleni hariç 49 bin araç var, trafiğe kayıtlı. Ben gerçi vizeye kendim asla götürmem arabayı; ama ola ki eser kafama hadi götüreyim derim; ben kavga ederim oradaki adamlarla. Sonuçta mahkeme masrafıydı, avukat parasıydı diye vereceğim paraya.. iki senelik benzin alırım.

    Ben arabaya yılda 5 bin kilometre binerdim bugüne kadar. Bundan sonra onu da binmem. Gittim elektrikli motor aldım. Hava aşırı soğuk ve/ya yağmurlu olmadığı sürece işe motorla gidip geliyorum. Çünkü aracı park ettiğim yerden bir çıkardım mı, bir daha park edecek yer bulunmuyor. sabah binip gidiyorum işe, iş yerinini önü zaten araç dolu, hadi zar zor park ediyorum orada. Ama akşamüstü dönüp eve gelince tam bir sinir harbi. Bırakın düzgünce park edecek yeri, şöyle idareten koyacak bir yer bulamıyorsun. İdareten koysan bir yere, artık saatlerce balkondan bakıp duruyorsun, yer boşaldımı diye. Hoş zaten boşalsa da ben aşağıya inene kadar anında doluyor boşalan yer. Hadi, çık yukarı tekrar, dakika başı bak aşağıya. Bu sinir bozucu durum saatlerce sürüyor.
    Sizin memeleketlerinizde de var mı bu sorun bilmiyorum; esnafın kaldırıma eşya çıkarma ve park yerlerini keyfi olarak işgali durumu var bu memlekette. Adam, ne satıyorsa o dükkanda onu kaldırıma çıkarıyor. Kap kacak, zeytin peynir, hırdavat malzemesi, dikenli tel... koltuk takımı, buzdolabı, yemek masası... Kaldırımlarda yürüyecek yer yok, yayalar yola iniyorlar. Yetmezmiş gibi adam dükkanının önünü boş istiyor, orası kamuya açık park yeri, ama koyuyor bir tabela vs, oraya park ettirmiyor. Kavgayı göze alıp, alıyorum o tabelayı oradan park ediyorum. Zaman zaman münakaşa oluyor. Olur ya, karşıdaki kötü gününde olur ya da siz olursunuz; bu park yeri meselesinden kavgalar çıkıyor, silah çekiliyor, cinayetler işleniyor her yerde. Başıma, dedim böyle birşey geleceğine, yukarıda da yazdığım gibi, avukat parası vereceğime, gideyim motor alayım dedim. Bu yaşımda motora biniyorum.

    Yani dedim ya, herkesin spesifik koşuları var, uzattım kusura bakmayın, taktırıp taktırmamak konusunda herkes kendi nimet külfet dengesini iyi ölçüp biçmeli.



    değişik bir bakış acısı valla soyle soyliyim ben sakaryada oturuyorum burda kapalı garaja birçok defa girdim giriyorum cunku guveniyorum kimse demesin insan saglıgını tehlikeye atıyosun diye niye avrupada yasak değil??? he ayrıca sakaryada kapalı otoparktan çok açık otopark var bunuda belirteyim park problemi yaşamıyorum dediğin gibi motor aldıysan taktırma zaten he şunuda belirteyim değişik bir bakış açısı




  • Konuyu hortlatarak bir şey eklemek istiyorum.Zararlı olmasaydı fabrika öyle üretirdi,ya da bu motorlar benzinle çalışmaya göre tasarlanmış,fabrika çıkışlıysa bişey olmaz diyenler var.Fabrika motoru lpg'ye göre mi üretiyor?Benzinli olarak ürettiği arabaya çeşitli firmalar tarafından üretilen lpg kitini fabrikada takıp piyasaya sürüyor.Lpg çıkışlı üretilen arabada benzin de kullanılıyor,o zaman bunlar lpg'ye göre dizayn edilmiş,benzin zararlıdır mı diyeceğiz?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Elbruz

    Konuyu hortlatarak bir şey eklemek istiyorum.Zararlı olmasaydı fabrika öyle üretirdi,ya da bu motorlar benzinle çalışmaya göre tasarlanmış,fabrika çıkışlıysa bişey olmaz diyenler var.Fabrika motoru lpg'ye göre mi üretiyor?Benzinli olarak ürettiği arabaya çeşitli firmalar tarafından üretilen lpg kitini fabrikada takıp piyasaya sürüyor.Lpg çıkışlı üretilen arabada benzin de kullanılıyor,o zaman bunlar lpg'ye göre dizayn edilmiş,benzin zararlıdır mı diyeceğiz?



    Selamlar,

    Fabrika motoru LPG ye göre üretiyor mu evet aslında lpg li motorlarda parçalarının bu yakıt türüne göre olması gerekiyor.
    Fabrikada montaj yapılan kitin avantajı garanti kapsamında olması ve ayarlarının doğru yapılmasıdır.
    Ama işin arkasında bu işten elde edilen pastadan pay kapmak yani para kazanmak beklentisi söz konusudur.




  • Arkadaşlar fabrika çıkışlı lpg li araçlar özel olarak üretiliyor..Uyuma dikkat ediliyor..Benzinlinin üzerine bizdeki gibi 5m2lik dükkanlarda montaj yapılmıyor, tamamen teknik elemanlar ve mühendisler gözetiminde yapılıyor bu iş ve garanti de veriliyor..En basitinden bu arabalarda da motor ikaz lambası yanıyor mu?

    Türkiyedeki bu küçük işletmelerde sonradan takılan lpg lerle arabalar hiçbir zaman orijinal benzinli gibi olmayacaktır.Benzinliden farkı yok diyenler kendilerini kandırıyorlar..Şu an piyasadaki sıralı sistemlerin en az yüzde ellisi sorunludur..Arada bir stop etme, gaz yememe, rölantide titreme, düşük devirlerde boğulma,çekişten düşme motor ikaz lambasının yanması gibi problemler sırf araç az yakıyor diye görmezden gelinemez..
  • Orjinalden alıntı: emp:)
    Orjinalden alıntı: maxfocus
    Orjinalden alıntı: emp:)
    Orjinalden alıntı: Erdm24™
    Orjinalden alıntı: oguzhan54
    valla erdem24 kardesm sen dizeli ovmeye devam edersin ben LPGyi he ovmuyorum ancak zararlı olmadıgına ikna etmeye calısıyorum sadece seni ayar mayar işi yok bunuda belirteyim sadece arada gidersen gidersin benim arkadasım 2 sene once aracına LPG montajı yaptı ve hala ayara gitmedi ben gittim 2 kere ruhsata işletmektede bisi yok inan yorulmuyosun:)))

    Peki boşa giden 2 yıllık garanti ?
    1000 ytl yapar 2 yıl garanti

    Garanti ne? Arabayı servise mahkum etmek. 3 kuruşluk şeyden 5 kuruş almak. 2 sene içinde bozulan araç olmaz illa birşeyi hatalıysa aracın ilk 3-4 ay içinde ortaya çıkar. Zaten geneline servis yine kullanıcı hatası deyip size ödetiyor masrafları.

    Selamlar,
    Garantiyi bu kadar basit görmene şaşırdım, benim araçta 8000 ytl lik parça garantiden değişti. Anlaşılan senin başına gelmemiş ki bu kadar basit görüyorsun. 3-4 ay değil 5 sene bile sonra bile çıkmayabilir.Yada tam garanti bittiğinde çıkabilir.
    LPG evet fiyat olarak ekonomik ama benzinli yakıt için üretilmiş motorlara uzun vadede zararlı , o bahsettiğin orj. çıkışlı LPG li araçların daha önce bahsettiğim parçalarını bir kontrol et bakalım, farklı mı değil mi.
    Zaten orj. fabrika çıkışlı olanlara okey. Sonradan devşirmelere

    Evet garantiden değiştirecek birşeyim olmadı. Aracımın garanti kapsamı dışına çıkardım şansa aküm bozuldu ama bakımla alakası olmadığından dolayı ücretsiz yinede değişti.
    LPG'li araçları servise almamalarının esas sebebi zaten bu aracın hangi sisteminde değişiklik yaparsınız o garanti kapsamı dışında kalır. LPG takıldı diye aracın motoru garanti kapsamı dışında kalır. LPG'li aracın bakımları servisde yapılsın garantisi dolana kadar motor harici ağrızaları yine yapmak zorunda kalıcaklar. Çok karmaşık bir Garanti koşulları vs. var.

    LPG'lide olsada, olmasada TR şartlarında araçların yapacakları km belli çok fark olmaz.

    Tanıdığım 150.000km'de olan skoda felicia'sının motorunu açtı sadece bakma amaçlı araba son 50.000km yi sadece LPG ile yapmıştı ve hiç benzin kullanmamıştı motordaki aşınma çok azdı tüm ustaların yorumu 300.000km'yi rahat geçeceği yönünde oldu. İyi dönüşüm yapılan ve iyi bakılan araçların motor ömründe fark yok denecek kadar az.


    Selamlar,

    Garantiyi bu kadar göz ardı etmenizin nedeni anlaşılıyor. İnşallah olmaz ama böyle bir durum yaşamamanızdan kaynaklanıyor.
    Firmalar zaten garantiyi bozmuşsunuz veya bu uygulama garantiye girmez demek için bir çok bahane ararken, LPG taktıracaksınız ve garanti devam edecek. Bir kere ford için otosan Türkiyede garantiyi kendisi veriyor. Araçları alırken garanti bedellerini ödemiyor. Euro serviside kendi karşılıyor.
    Ayrıca siz aracın emme manifolduna delik açacaksınız, aracın yakıt besleme elektroniği ve mekaniğini duruma göre devre dışı bırakacaksınız. Yani araç yakıt besleme sistemine müdahale edeceksiniz, yine devirlere göre hava ve yakıt miktarı ayarlarına müdahale edeceksin garanti bozulmayacak. Zaten bu ayar bozuklukları ve motor işletim sistemindeki verilere uymadığı için LPG uygulanmış çoğu araçta oksijen (lampda) sensörü verdiği değer yüzünden uyarı lambaları yanıyor.
    Motorla ilgili bir problemle karşılaşırsanız, size ford müşteri hizmetlerinden şöyle bir yazı gelecek, ford tarafından onaylanmamış veya yetkili servislerinde uygulası yapılmamış ilave ekipman veya düzenek kullanımından dolayı aracınız garanti dışı kalmıştır. Bu konu karmaşık falan değil çok net olarak servis-garanti kitapçığında ve araç klavuzlarında belirtilmiştir. Yine belirtmiştim, orj. LPG yakıt türü kullanılan araçlardaki motor parçaları güçlendirilmiş olarak üretiliyorlar.
    Sizin ustanın mantığına göre chip tuning veya powerbox yapılan araçlarda da garantinin devam etmesi gerekiyor. Tabi ki servisler müşteriyi kaybetmemek için bir şey olmaz diyecekler. Size evet bozuluyor deseler aracı yetkile servise götürürmüydünüz. Ya da başka kullanıcılar götürürmüydü.

    Gelelim LPG ye demek ki bu araç hiç benzin kulanmamış, LPG sistemini bilmediğinizden bu yoruma inanmanızı normal buluyorum. LPG nin emme manifolduna verilebilmesi için şu an ki sistemlerde motor suyu sıcaklığı ile buharlaştırma yapılmaktadır. Bu yüzden de ilk start benzinle başlayıp motor soğutma suyunun ısınmasından sonra lpg ye geçiş yapılır. Zaten aşınmanın en çok olduğu an da bu ilk çalıştırma anıdır.
    Şimdi en çıkan ürünlerde LPG nin tank basıncının düşürülerek direkt olarak verilmesi üzerine çalışılmaktadır.
    Ayrıca bu konuda defalarca yazdım akademik kayıtların linklerini verdim, LPG nin karbüratörlü araçlardaki yakıt hava karışımından çokda farkı yok, LPG buharı ve hava emme modifoldunda karışıyorlar ve silindir içine emilirken homojen olmayan karışım ve yanma noktaları oluşur. Silindir yanma odasından ne kadar uzakta konumlandırılırsa bu sorun o kadar artar. Bu yüzden de enjektörlere mümkün olan en yakın noktadan bu deliklerin açılması gereklidir ki bu sorun azalsın. Ayrıca GDI teknolojili (direkt enjeksiyonlu) araçlarda bu daha da problem olacaktır.
    Yine hani vuruntuyu azaltır diyorlarya evet LPG nin oktanı benzinden fazladır bu yüzden vuruntu azalır ama fazla oktanlı bir yakıtın motor parçalarında yaratacağı tahribatta daha fazladır.bu yüzden de ilgili parçalar, subap, piston başları, subap gaydlarının, ve diğer parçalrın bu değerlere uygun olması gerekir.

    Bunun dışında şu an üretilen motorlar çok rahat 200000 km yi her şartta yapıyor. Bizim eski saab 1994 model 2004 satıldı 238000 km de idi ve motorda hiç bir sorun yoktu, alan kişiyide arasıra görüyorum, şu an 300000 km devirmiş bir problem olmadığını söyledi.
    Motor ömürleri daha öncede yazdım bakım ve kullanım tarzı ile direkt ilgilidir. Özellikle yaptıkları devir miktarı çok önemlidir. 2000 ile 3000 D/d arasında kullanılan bir motorla 3500-5500 d/d arasında kullanılan motorun ömrünün aynı bakım şartlarında bile ciddi fark olur.
    Bu yüzdendir kide aynı motorlu araçların 200000km de motor yaptıranınıda 500000 km de yaptırmayanınıda rastlamak mümkün oluyor.
    Motor devri ölçeklenemediği içinde yapılan km baz alınmaktadır. LPG nin yakıt olarak kullanılmasına kimse karşı çıkmıyor ama doğru şekilde kullanılması çok önemli bir konu karşı çıkılan noktası budur. Bu pazar çok büyük bir pazar ve fazla bir yatırım gerektirmeden para kazanılıyor.

    Belirtmek istediğim bir hususda piyasada bu kadar İtalyan LPG dönüşüm kiti markası varken İtalyadaki tüm araçların %80 oranında diesel araçlardan oluşması ilginç bir veri olsa gerek.
    Ayrıca bu kadar cazip bir yakıt türüyse neden 2004 yılında tüm dünyadaki akaryakıt tüketimi aşağıdaki grafikteki gibi oluşmuş, ayrıca ekteki linkide bir okuyun bakalım dünya yakıt tüketimi lpg ye mi yoksa biodiesel ile bioetanolemi yöneliyor. Tablodaki diğer şeçeneğinin çoğunluğuda bioetonol ve biodiseldir

    Sonuçta isteyen istediğini kullansın sorumluluğuda ona ait, ama yazdığınızında mantıklı bir açıklamasını yapın, özellikle garanti prosedürlerini bilmeden de örnek göstermeyin. Sonuçta herkes kendi yaptığından sorumludur.
    http://www.albiyobir.org.tr/files/img_etk/e06-2004-Bunge-Murat-REKA.ppt#359,5,2004 Global Akaryakıt Kullanımı: 3.8 milyar ton

     LPG'nin FocusII'ye zararı varmı ?

     LPG'nin FocusII'ye zararı varmı ?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi maxfocus -- 29 Mayıs 2008; 19:53:35 >




  • güzel bir çalışma olmuş teşekkür ediyoruz...

    ben aracımı sıfır aldım 65.000 km benzinle bindim. oldukçada pimpirik bir kullanıcıyım. çok araştırdım düşündüm taşındım. normal şartlarda ayda ortalama 1,5-2 depo şehir içi benzin kullanım. maddi anlamda da benim bütçemi çok da etkileyen bir durum olmamasına rağmen; aynı işi daha uygun ücretle yapabilirmiyim düşüncesine kapıldım(neden daha fazla ödeyeyim) ve lpg montajı yaptırdım. BRC MY 07 pug&drive

    kafasında soru işaretleri olan arkadaşlara yönelik olarak; inanın hçbir problem yaşamadım. normal da 300-350 YTL benzine para verirken şimdi 100 YTL nin biraz üzerinde ödemeye başladım ve unuttum yakıt işini.. bedava gibi geliyor. en azından kafa olarak rahatlıyor insan...

    becerikli ellerde hayat buluyor lpg...

    tavsiye ederim.

    diğer bir nokta da; arkadaşlar garantiden bahsediyorlar, aracın motor ömründen bahsediyorlar vb....

    bırakın aracın motor ömrünü, bizim ömrümüz geçiyor, yaşamanıza, hayattan lezzet almanıza bakmammız lazım...

    adı üstünde araç. yaşamamız için bize sunulan hizmetlerin tümü...




  • 
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.