Şimdi Ara

KADIN VE ERKEK ÜSTÜNLÜĞÜ

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
18
Cevap
0
Favori
683
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bu konunun kültür başlığı altında daha iyi yer bulabileceğini düşündüm arkadaşlar. Asıl tartışmak istediğim konu ise "Güçlü" kadın ve erkek algısı. Bana göre erkekler kadınlardan daha üstün bir şekilde hayata başlasa da bence kadınlar rekabet konusundan daha avantajlı bir konumda hayatta ilerliyorlar. Erkekler diğer erkeklerden daha güçlü ve üstün olarak kendilerini ön plana çıkarmak için kadınlardan daha çok uğraşmak zorunda kalıyorlar. Örnek:https://www.youtube.com/watch?v=4LN6tVDhSiY&feature=youtu.be

    Bunun sizce kültürel olarak avantajı veya dezavantajı nedir? Bence kadınların erkekleri ezdiği nadir alanlardan birisi olabilir. Bu da kültürel olarak baskınlık kurmalarında belki kadınlara yardım edebilir.







  • Her ne kadar kadın erkek eşitliği olsa da birçok konuda erkeğin daha üstün olduğunu düşünüyorum
  • .



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi lefter62 -- 23 Mayıs 2021; 16:47:50 >
  • Sen kimsen sana göre o güçlü olmalıdır.Erkeksen erkeğin güçlü oludğunu kadınsan kadının güçlü olduğunu savunacaksın.

    Günümüzde kadınlar bununla erkeklerin gücünü test ediyor ama erkekle ranlamıyor.Kadınların çoğu erkeğin gücünü kabullenmiş durumda.Feminizm muhabbeti yapanlar bile.Ancak onlara destek olan arka çıkan adamlar güçsüz olanlar ve kadınlar bunu biliyor onları eliyor.Buna insanoğlunun çiftleşme oyunu da diyebiliriz tabi.
  • Feminist hareketin gerekli olduğunu düşünüyorum. Tarih boyunca kadınlar hep ezilen kısımda oldular. Çocukluktan beri hep hor görüldüler,okumaya götürmek yerine işe götürdüler,ergenliğe gidince gidip bir erkeğe verip evlendirdiler,sonra da yine kocası tarafından hep hor görüldü şu işi yap bu işi yap sağa sola gitme kara çarşafla gez,mutsuz olunca git döv. Bunlar kadınların yaşadığı gerçeklerdir, özellikle ülkemizde. Eminim aileminizin büyükleri bu şekilde büyümüşlerdir. Geçmişte insanlar ne güzel diyorlardı ama ben ne zaman duysam ne kadar ilerlemişiz derim. Berbat haldeymişiz. Yine de kadınlara olan bakış açımız değişmiş. Eminim çoğu kişi o zaman kadın bir yöneticiyi çekemez.

    Fakat bazen gerçekten saçma yerlere kaçıyor,bütün erkekler kötüdür,köklerini kazıyacağız diye. Doğrudur böyle tipler var ama böyle erkeklerde var. Çokta uzağınızda değil forumda bile böyle düşünen erkekler vardır mutlaka.

    Kadın erkek eşitliği olaya yanlış yaklaşmak olur. Kadın ve erkek birbirini oluşturur aslında. Bence önemli olan ikisinden birisinin ezilmemesi.




  • modern insan 100 bin yıldır var ve anaerkil sistemle medeniyete kadar yönetildi. medeniyetten sonra ataerkil sisteme geçildi ve bu zamana geldik 12 bin yılda.

    madem kadın üstündü, kendi yönetiminde 100 bin yıldır neden taş taş üstüne koyamadı? camil paglia şunu demiştir; "eğer kadınlar halen insanlığı yönetseydi kulübelerde yaşıyor olurduk" bu kadar net.
  • Erkekler ve kadınlar haklarda, onurda ve Tanrı katında eşittir. Bununla birlikte, erkeklerin ve kadınların, tümüyle insan doğasından kaynaklanan, şu veya bu ölçüde farklılaşmış birtakım vazifelere sahip olduğu iddiasının doğru olduğunu da düşünüyorum. Bu konuda makul bir muhafazakârlığa ihtiyacımız var bence.
  • Kastınız nedir bu muhafazakarlıktan? Ne takım vazifelerden söz ediyoruz?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-1AB9A40D5

    Kastınız nedir bu muhafazakarlıktan? Ne takım vazifelerden söz ediyoruz?
    Geleneğin, dinin, çekirdek, heteroseksüel ailenin ve -görece- geleneksel ahlâk normlarının kamusal hayatlarımızı mukayeseli olarak -daha- stabil kılmakta hayati birer işlev gören kurum ve kurallar olduğunu, devletin bunları destabilize edecek politikalar izlemekten vazgeçmesi gerektiğini, değişimin bu nedenle daima ihtiyati bir sınırlılık içermesi gerektiğini, devletin radikal değişikliklerin yaşandığı bir tarihi konjonktürde söz konusu kurum ve kuralları korumak için tedbirler almasının evla olacağını savunan bir kişi, muhafazakârdır. Açık fikirliliği, dini ve ladini çoğulculuğu, din telakkisini, Batı tipi anayasal-demokratik bir rejim, serbest ve kurallı bir piyasa ekonomisi ve kapsamlı siyasi, iktisadi, dini vs. hak ve özgürlüklerin tesisini temin eden bir muhafazakârlığın Ortodoks-Katolik toplumsal öğretisiyle son derece uyumlu olduğunu düşünüyorum. Ayrıca devletin dini yaşamı, aile kurumunu, genel ahlâkı dolaylı yollardan da olsa teşvik etmesi gerektiği inancındayım. Devletin değerler ve yaşam tarzlarına karşı kör olması gerektiğini savlayan "siyasal liberalizmi" reddediyorum. Kürtaj, aktif ötanazi, eşcinsel evlilikler, liberal ortodoksiye aykırı bir duruş sergileyen dini kurumlara yönelik baskılar, "nefret suçu" isnadının gelenekselcilerin boyunlarının üstünde Demokles'ın kılıcı gibi sallanıyor oluşu, çokkültürcülük, politik doğruculuk vs. Ailenin ve ailevi değerlerin korunması ve teşvik edilmesinin çok büyük bir toplumsal iyilik olduğunu, devletin bu hususta dolaylı bir rol oynaması gerektiğini, oynayabileceğini düşünüyorum mesela. Yahut devletin fahişelik, ekstrem pornografi, uyuşturucu, kumar gibi toplumsal illetlerle mücadele etmek için prima facie bir gerekçesi olduğu inancındayım. (Bu prima facie gerekçenin ultima facie bir gerekçeye dönüşüp dönüşmeyeceğini belirleme noktasında işbu yanıtımda sözünü etmediğim birtakım kriterlere başvurulması gerekiyor elbette) En azından belli şartlarda, morality nin legislate edilmesine karşı değilim.




  • Görüşlerinizde liberal muhafazakarlara yaklaşıyorsunuz hayli. Muhafazakarlık tanımınızı da anladım, Hristiyan demokratlarla çok örtüşen görüşler. Konu başlığından ötürü asıl gelmek istediğim mesele şurası: sanırım heteroseksüel aile yapısını muhafaza etme isteğinizin arkasında bu aile yapılanması içerisinde baba ve anneye -ya da diğer bir deyişle kadın ve erkeğe- düşen geleneksel rollerin toplum nazarında değerini ve yerini koruması gerektiği kanaatiniz yatıyor. Böyle izah etmeseniz de bunu sosyal istikrarın gerekli bir unsuru olarak görüyorsunuz anladığım kadarıyla. Bu noktada fikriniz Alman Hristiyan demokratlarınınki gibi -belki de muhafazakar çizgiden ödün vererek- liberal yaklaşımlara gidip kadını iktisadi ve sosyal hayata en az erkekler kadar katmak mıdır yoksa heteroseksüel aile yapısının kadının sosyal ve iktisadi yaşama böylesi geniş boyutta bir adaptasyonuna müsaade etmeyecek bir doğası olduğu görüşüne mi daha yakınsınız?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-1AB9A40D5

    Görüşlerinizde liberal muhafazakarlara yaklaşıyorsunuz hayli. Muhafazakarlık tanımınızı da anladım, Hristiyan demokratlarla çok örtüşen görüşler. Konu başlığından ötürü asıl gelmek istediğim mesele şurası: sanırım heteroseksüel aile yapısını muhafaza etme isteğinizin arkasında bu aile yapılanması içerisinde baba ve anneye -ya da diğer bir deyişle kadın ve erkeğe- düşen geleneksel rollerin toplum nazarında değerini ve yerini koruması gerektiği kanaatiniz yatıyor. Böyle izah etmeseniz de bunu sosyal istikrarın gerekli bir unsuru olarak görüyorsunuz anladığım kadarıyla. Bu noktada fikriniz Alman Hristiyan demokratlarınınki gibi -belki de muhafazakar çizgiden ödün vererek- liberal yaklaşımlara gidip kadını iktisadi ve sosyal hayata en az erkekler kadar katmak mıdır yoksa heteroseksüel aile yapısının kadının sosyal ve iktisadi yaşama böylesi geniş boyutta bir adaptasyonuna müsaade etmeyecek bir doğası olduğu görüşüne mi daha yakınsınız?
    Evet, ben kendimi liberal yahut liberteryen eğilimleri olan muhafazakâr olarak tanımlıyorum. Kadınların ailevi sorumluluklarını* yerine getirdikleri takdirde sosyal ve iktisadi alanda aktif olmalarında bir sakınca görmüyorum.

    *Ailevi sorumluluklardan kastım eşler arası yaşanacak ilk ilişkide eğer zaruri bir durum yoksa kesinlikle çocuk yapılması-aksi takdirde bu bir zina olacaktır- ve çocuğun bakımının karşılanması vesaire.




  • Kişisel fikirlerin bu yönde, onu anladım ama az önce söylediğimi geri almam lazım. Bu Hristiyan demokrasiden ve liberal muhafazakarlıktan çıkıyor, teokratik bir toplum ve siyaset organizasyonuna giriyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-1AB9A40D5

    Kişisel fikirlerin bu yönde, onu anladım ama az önce söylediğimi geri almam lazım. Bu Hristiyan demokrasiden ve liberal muhafazakarlıktan çıkıyor, teokratik bir toplum ve siyaset organizasyonuna giriyor.
    Eğer liberalizmden kasıt, devletin bir dini resmi olarak tanımasının daima yanlış olacağıysa, liberalizmi reddediyorum. Liberalizm, dini geleneğin yahut geleneksel dinin modernite adına reddediyse, liberalizmi kabul etmem mümkün değil. Bu tür bir liberalizmin Ortodoks inancıyla bağdaşmayacağı kanısındayım. Teokratik toplumdan kastın ne bilmiyorum Sadece şunu söylüyorum: Nüfusunun ezici bir çoğunluğunu Ortodoksların oluşturduğu, birkaç nesildir Ortodoks olan bir ülkede, eğer karşı yönde iyi ihtiyati gerekçeler yoksa, devletin Ortodoks inancını resmi olarak tanımasında bir mahzur yoktur. Bu Devletin Ortodoks Kilisesi'ne yer ve kaynak tahsisi konusunda ayrıcalık sağlayabilir, resmi kurumlar yeni vazife dönemlerinde bir Ortodoks rahibi eşliğinde duayla açılabilir, okullarda dualar edilebilir, velileri açıkça reddetmedikçe tüm öğrencilere Ortodoks inancının temelleriyle ilgili dersler verilebilir, Ortodoks toplumsal öğretisiyle hilaf teşkil eden yasalar çıkarılamayabilir yahut mevcut yasalar hükümsüz kabul edilebilir, devlet kamu spotları yoluyla ibadeti düzenli olarak teşvik edebilir vs vs. Devletin eğitici bir fonksiyonunun ya hiç olmadığını yahut bu fonksiyonu kullanmasının inanç konusunda zora başvurulmasa dahi yanlış olacağını varsayıyor olabilirsin ama ben böyle düşünmüyorum. İnanç konusunda hiç kimse zorlanamaz; ancak bu, devletin zor dışı araçlar kullanarak resmi inancını teşvik edemeyeceği anlamına da gelmez. Bütün bir ülke adına konuşmaya yetkili, vatandaşlarca sayılan bir kurum olarak devlet otoritesinin bu konuda yapacağı tercihlerin toplumsal birtakım sonuçları olacaktır. Bu sonuçların olumsuz olmaktan çok olumlu olmaya meylettiği, yani devlet, Ortodoks Kilisesi'nin doğaüstü misyonunu yerine getirmesini, temel hak ve özgürlükler konusundaki kısıtları dikkate alarak elbette, etkin bir biçimde teşvik edebildiği sürece, bunu yapmasında hiçbir mahzur yok bence. Söylediğim bu. Buna "din devleti" demek yanlış olmayabilir. Yeter ki devletin kilise yetkilileri tarafından yönetilmesini, otonom bir idari alana sahip olamayacağını veya olmaması gerektiğini, yahut Batı toplumlarında yaygın bir biçimde kabul edildiği şekliyle ve meşru sınırlar dâhilinde, Ortodoks olmayanların inanç, ibadet, örgütlenme hürriyetlerinin kısıtlanabileceğini savunduğum düşünülmesin. Ayrıca yasa ve anayasaların içeriğini belirlemekte kullanılabilecek, İslâm şeriatı tarzında kapsamlı bir Ortodoks hukuku olmadığını da belirtmem gerek.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 12 Ağustos 2020; 1:53:8 >




  • Kadın düşmanlığı yapılan bir konuda verdiğim linki veriyorum. Kadın erkek ayrımını, farkını, eşitliğini vs. konuşmadan, düşünmeden önce şu araştırma ve istatistiğe bakın ve öyle yorum yapın.
    https://t24.com.tr/haber/yok-istedi-universite-arastirdi-turkiyede-cinsel-taciz-orani-yuzde-93,480365

    10 kadından 9'u cinsel tacize uğruyor, 10 kadından 4'ü cinsel saldırıya uğruyor.
  • İnsanlar eşittir bana göre. Bunu tartışmaya bile gerek görmüyorum açıkçası. 

  • Bazı konularda erkek, bazı konularda kadın üstün.
    İkisi birbirinin tamamlayıcısı, üstün olan taraf yoktur.
  • Duygusal yönden bakarsak Kadının hep zayıf olduğu düşünülür ama olaylardan çok etkilenmek veya olayları içsel yönden fazla hissetmek kadını zayıf yapmaz.Birde fiziksel olarak erkek tabi ki üstündür ama ses tellerine baktığımızda kadının orda bir üstünlüğü vardır. Onun dışında göze çarpan farklılıklarımız pek yok.

  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.