Şimdi Ara

İZZETBEGOVİÇ’İN DİN ANLAYIŞI

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
13
Cevap
0
Favori
1.692
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • İZZETBEGOVİÇ’İN DİN ANLAYIŞI

    Vefatının ardından Aliya İzzetbegoviç için günlerce yazıldı. “Kör ölünce badem gözlü olur” ata sözünün ne kadar doğru, isabetli olduğuna bir kere daha şahit oldum. Ayrıca Ehli sünnetin ne kadar garip kaldığını gördüm. Herkes Begoviç’i övme yarışına girdi. Reformistlerin, yenilikçilerin övmelerini anlıyorum. Tabii ki kendi görüşlerinde, düşüncelerinde olan Begoviç’i övecekler. İşin garibi dinde reforma karşı olan kimseler de bu yarışa katıldı. Bu adam kimdi, neler yaptı, neler yapmak istedi? Sorularının cevabı araştırılmadan yazıldı, çizildi...

    Haydi size göre bazı övülecek tarafları vardı diyelim; “Ancak..” kelimesi ile başlayıp, Begoviç’in, reformist fikirlerine, dinin akla, zamana göre yorumlanması düşüncelerine katılmıyorum, denilemez miydi? Önce, “Merd-i kıpti... “ deyimini hatırlatarak hayranları Aliya İzzetbegoviç için ne demişler ona bir bakalım:

    “Begoviç, Muhammed İkbal hayranıydı. Pakistan İslam Cumhuriyeti'nin kurulması genç Begoviç'i çok heyecanlandırmıştı; bu önemli hadiseden sonra Mevdudi'nin kitaplarıyla tanışmış, ondan çok etkilenmişti. Begoviç'i derinden etkileyen bir başka isim Muhammed Hamidullah'tır.”

    Begoviç, yukarıda ismi geçen, çok etkilendiği reformcular gibi kendi aklına göre bir İslamı savunuyordu. Bunun için İslamın zamanımıza göre yeniden yorumlanması, reforma tabi tutulmasında örnek alınacak kitaplar, şahsiyetler arasında Begoviç’in kitapları da bulunuyor. Yandaşlarının bununla ilgili tespitleri:

    “Aliya İzzetbegoviç’in ‘Doğu-Batı Arasında İslam’ adlı eseri, Muhammed İkbal’in İslam Düşüncesinin Yeniden İnşaası, Mevdudi’nin, Ali Şeriati’nin bütün eserleri bu bağlamda anılabilir.”

    “İzzetbegoviç, ‘Doğu ile Batı Arasındaki İslam’ isimli kitabında, kendine mahsus düşünceler ortaya atan ve İslam düşüncesini çağdaş döneme taşıyan bir ‘feylesof’ tur. Örneğin, İslam ile demokrasinin bağdaşabilirliğinin en önemli ip uçları o kitapta mevcuttur. İslam pratiği ile Anglo-Sakson düşünce kalıbı arasındaki çarpıcı benzerlikler, sadece o kitapta ortaya konmuştur.”

    “İzzetbegoviç’in İslam düşüncesine katkısı ile Prof. Fazlurrahman’ın düşünceleri arasında önemli yakınlıklar bulunuyor.” “Pakistanlı Muhammed İkbal Doğu İslamının, İzzetbegoviç Batı İslamının simgesidir'

    'Begoviç, Batı ile Doğu dünyalarının kesişme çizgisinde yaşayan ve her ikisine de aidiyet hisseden, Müslüman bir entelektüeldi, filozoftu... 'Doğu ile Batı Arasında İslam' onun temel konusuydu. Eserlerinde Kuran, İncil ve Tevrat'tan ayetler, Aristo, İbn Rüşd, Milton, Marcel Proust ve totalitarizmin büyük eleştirmeni George Orwell'e kadar çok zengin kaynaklar görürsünüz.”

    Bozacının şahidi şıracıdır, derler ya. Bütün bu övgülerden sonra, Begoviç’in nasıl biri olduğu anlaşıldı herhalde. Burada dikkatinizi bir hususa çekmek istiyorum. Begoviç’in hayranlık duyduğu, rehber edindiği Fazlurrahman, Muhammed İkbal, Mevdudi, Hamidullah gibi kimseler; Batı’nın yetiştirdiği dolayısıyla, Batılı gibi düşünen, İslama müsteşrik gözü ile bakan, Batı’nın yönlendirdiği dolayısıyla onların menfaatleri doğrusunda çalışan reformcu kimselerdir. Begoviç de bu ekiptendi.

    Batı, bu tür adamları önce meşhur eder, kahramanlaştırır. Sonra da sinsi emellerine ulaşmada bunları vasıta yapar. Maksatları, İslamda yenilik, Modernlik adı altında dini bozmak ve siyasi amaçlarına bunları alet etmek. Ayrıca, Bosna- Hersek’te 250 bin Müslüman katledildi. Şimdi Müslümanlar Bosna’da öncekinden daha iyi bir durumda mıdırlar? Ne gezer. Hem 250 bin kişi gitti, hem de önceki ağırlığı kalmadı. O zaman bu nasıl kahramanlık, nasıl “Bilge Krallık! ”







  • Ataları Türktür. Kendisine Allahtan Rahmet dileriz. Makbul bir insandı. Mekanı Cennet olsun. Boşnak Milletinin Kalbinde yaşayacaktır.
  • @_CONCİNNA_
    Ben anlamadım; İzzetbegoviç, İslam'a aykırı bir şeyler mi söylemiş, yapmış... Aliya İzzetbegoviç'in konuşmalarından, icraatlarından veya kitaplarını okuyarak böyle bir sonuca mı vardın?

    Başkalarının yaptığı yorumlardan değil de; İzzetbegoviç'in yaptıklarından, yazdıklarından, söylediklerinden bir sonuç çıkartsana...

    Öncelikle Aliya İzzetbegoviç'in hayatını okumanı öneririm sana... Küçük bir bölüm:
    - 1925 doğumlu
    - 24 yaşında İslâmcılık suçundan 5 yıl hapis yattı.
    - Cezaevinden çıktıktan sonra önce hukuk, sonra ziraat fakültesini bitirdi.
    - 25 yıl avukatlık ve bir inşaat firmasında yöneticilik yaptı.
    - 1970 yılında İslâm Manifestosu adlı bir kitap yazdı.
    - Bu kitap 1983'te kovuşturmaya uğradı. 12 Müslüman aydınla birlikte tutuklandı.
    - 1950 öncesinde kurulmuş olan Mladi Müslümani adlı örgütü yeniden örgütlemek suçundan 14 yıl hapse mahkum edildi.

    İzzetbegoviç'in Bosna'da kafirlere karşı savaşmasını vs vs........ bir kenara bırakarak, sadece yukarıdaki hayatından küçük bir bölüm bile onun, benim gözümde samimi Müslüman olduğunu gösterir...

    Sana gelince; yazdıklarını okuyunca nasıl bir Müslüman olduğunu -eğer Müslümansan- anlamakta güçlük çektiğimi üzelerek yazıyorum...

    "Düşmanlarımıza gelince, onlara adaletten başka hiçbir şey borçlu değiliz!"
    Aliya İzzetbegoviç / 31 Aralık 1994 / Saraybosna

     İZZETBEGOVİÇ’İN DİN ANLAYIŞI


    Edit:
    Alıntı: @_CONCİNNA_ : "Şimdi Müslümanlar Bosna’da öncekinden daha iyi bir durumda mıdırlar? Ne gezer. Hem 250 bin kişi gitti, hem de önceki ağırlığı kalmadı. O zaman bu nasıl kahramanlık, nasıl “Bilge Krallık! ”

    Biz sadece Çanakkale'de 250 bin şehit verdik, Osmanlı'daki gibi ağırlığımız da yok!...
    Üstelik Bosna'daki o 250 bin kişi gitmedi, vatanları uğruna şehit oldu...

     İZZETBEGOVİÇ’İN DİN ANLAYIŞI



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi murat204 -- 15 Ağustos 2006; 2:13:57 >




  • Affedersiniz.

    Bu yazı alıntıdır.Fakat doğrusunu söylemek gerekirse o ana kadar İzzetbegoviçe ilgi duyan biri olarak içime süphe düşürmüştür. Çünkü İslamda reformdan bahseden herken anında gözümden düşer ne yapmış olursa olsun. İslamda reform yoktur. Sadece onu gerçekten anlamak vardır. İslamda reform gerekiyor demek onu eksik kabul etmektir. Onu eksik kabu etmek Onu yapanı Allahı eksik kabul etmektir.Allahı eksik kabul edeninde bu dinle iyi hiç bir ilişkisi kalmamıştır.Zaten olduğunu idda etmekte onun aptallığını gösterir. Akıllıl bir insan esksik tanrıya tapmaz.


    Bizim çanakkaledeki şehitlerimizin tamamı savaşırken ölmüştür.Bosnada ise buyuk bir katliam olmuştur. Ben kimseye şehit değil demiyorum haddime değil. Ama kocan savaşıyorsa baban savaşıyorsa komşun savaşıyorsa sende savaşacaksın. Birileri savaşırken senin sağ kalma cabasında olma hakkın yoktur. Bu bugun Lübnanda da olmakta maalesef. Bir müslüman toprağına silahlı biri girdiğinde silahsızda olsa ona karşı savaşmalıdır.




  • İslamda reform yoktur doğrudur ama "Hocaların" anlattıkları da "İslam" olmasa gerek!
  • quote:

    Orjinalden alıntı: abdi

    İslamda reform yoktur doğrudur ama "Hocaların" anlattıkları da "İslam" olmasa gerek!


    Bir "kısım" hocaların diyelim. Bu sözünüze kesinlikle katılıyorum.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: abdi

    İslamda reform yoktur doğrudur ama "Hocaların" anlattıkları da "İslam" olmasa gerek!
    Merak ettim ne anlatıyor bir kısım hocalar?Bu insanlar Kuranın,Hadislerin dışına çıkıp birşeyler uyduruyolarsa neler uyduruyorlar?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: homo_sapiens

    quote:

    Orjinalden alıntı: abdi

    İslamda reform yoktur doğrudur ama "Hocaların" anlattıkları da "İslam" olmasa gerek!
    Merak ettim ne anlatıyor bir kısım hocalar?Bu insanlar Kuranın,Hadislerin dışına çıkıp birşeyler uyduruyolarsa neler uyduruyorlar?

    Bakınız neler uyduruyorlar!

    Kuran'da kadınların âdet halinde oruç tutamayacakları hakkında bir hüküm yok. O maalesef bazı din uzmanlarının çürük ve çelişkili rivayetlere dayandırdıkları yargılarıdır. Bu yargılarda Tevrat'tan esinler egemen olmuştur. Kadın âdet halinde namazını kılmakla yükümlüdür. Oruca dayanabiliyorsa tutar, dayanamıyorsa hasta hükmünde olduğu için tutmaz, sonra kaza eder. Nafile orucun kazası yoktur. Ancak başlayıp da bozduğu orucun kazası olur

    Prof.Dr .Süleyman Ateş (Diyanet İşleri Eski Başkanı) (13.08.2006) vatan gazetesi




  • Aliya izzetbegoviç anlaşıldığı gibi bir reformist müslüman değildir.
    Samimimi ehl-i sünnet inancı taşımıştır.
    Hayatını ortaya koymuştur.
    Ne demek istediğini kendi ifadelerinden okumadan lütfen yargısız infaz yapmayınız.
    O ,Fatihaları hak eden halis bir müslümandır.
    Fitnenin alemi yok!
    Dinin en çok menettiği şey fitnedir.Fitne ,kötü zanlara neden olan ayrılık ve nefret cümleleridir...
    Concinna...fitneden dolayı zarar veriyorsun!
    Fazlurrahman, Muhammed İkbal, Mevdudi, Hamidullah gibi insanları dinin dışına atacak cesaret,sana günahtan başka ne kazandırır.
    Muhammed Hamidullah yıllardır teheccüd namazı için gecenin ortasında Rabbinin huzuruna kalkan ve bu kuvvetli sünneti hiç terketmeyen bir müslümandır.Siz de böyle yaşayınız,sonra konuşunuz.
    bir müslümanın yüz iyi yönü varsa,bir iki küçük hatası ile hepsini silemezsin!
    Kendi hayatlarımızda eksiklerimiz yüzünden kimse bize müslüman değil diyemez.

    İhtilaf u tefrika endişesi,
    Kuşe-i kabrimde hatta bikarar eyler beni.
    İttihatken savlet-i bid’ayı def’e çaremiz,
    İttihad etmezse dağdar eyler beni.


    Yavuz Sultan Selim'i kabrinde huzursuz edecek bir iftiradır yukardaki yazılar,
    Bizi de hayatta!

    Lütfen daha fazla zarar vermeyiniz.İzzetbegovic'e de fatihalarınızı eksik etmeyiniz.

    Su-i zan eden su-i zanna uğramadan ölmez...Hadis!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi akarahmet -- 15 Ağustos 2006; 12:29:55 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: abdi

    quote:

    Orjinalden alıntı: homo_sapiens

    quote:

    Orjinalden alıntı: abdi

    İslamda reform yoktur doğrudur ama "Hocaların" anlattıkları da "İslam" olmasa gerek!
    Merak ettim ne anlatıyor bir kısım hocalar?Bu insanlar Kuranın,Hadislerin dışına çıkıp birşeyler uyduruyolarsa neler uyduruyorlar?

    Bakınız neler uyduruyorlar!

    Kuran'da kadınların âdet halinde oruç tutamayacakları hakkında bir hüküm yok. O maalesef bazı din uzmanlarının çürük ve çelişkili rivayetlere dayandırdıkları yargılarıdır. Bu yargılarda Tevrat'tan esinler egemen olmuştur. Kadın âdet halinde namazını kılmakla yükümlüdür. Oruca dayanabiliyorsa tutar, dayanamıyorsa hasta hükmünde olduğu için tutmaz, sonra kaza eder. Nafile orucun kazası yoktur. Ancak başlayıp da bozduğu orucun kazası olur

    Prof.Dr .Süleyman Ateş (Diyanet İşleri Eski Başkanı) (13.08.2006) vatan gazetesi


    Haklısın ama bunlardan kaç tane var ki?Bunlar hocalar değil bir takım sapık güruh.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: abdi

    quote:

    Orjinalden alıntı: homo_sapiens

    quote:

    Orjinalden alıntı: abdi

    İslamda reform yoktur doğrudur ama "Hocaların" anlattıkları da "İslam" olmasa gerek!
    Merak ettim ne anlatıyor bir kısım hocalar?Bu insanlar Kuranın,Hadislerin dışına çıkıp birşeyler uyduruyolarsa neler uyduruyorlar?

    Bakınız neler uyduruyorlar!

    Kuran'da kadınların âdet halinde oruç tutamayacakları hakkında bir hüküm yok. O maalesef bazı din uzmanlarının çürük ve çelişkili rivayetlere dayandırdıkları yargılarıdır. Bu yargılarda Tevrat'tan esinler egemen olmuştur. Kadın âdet halinde namazını kılmakla yükümlüdür. Oruca dayanabiliyorsa tutar, dayanamıyorsa hasta hükmünde olduğu için tutmaz, sonra kaza eder. Nafile orucun kazası yoktur. Ancak başlayıp da bozduğu orucun kazası olur

    Prof.Dr .Süleyman Ateş (Diyanet İşleri Eski Başkanı) (13.08.2006) vatan gazetesi




    Bir kimsenin dini yöndeki görüşlerine itibar edilmesi için o kimsenin bazı özelliklerine dikkat edilir.İlk olarak Asr-ı Saadet'e olan yakınlığı.İkinci olarak ilmi ve son olarak ilmi ile ne kadar derece de amel ettiğine.
    Aşağıdaki açıklamaları yapanlar hem asr-ı saadete daha yakın hem daha alim hem de o ilimleri ile daha çok amel ediyorlar nitekim hadislerden de hüccet getirmişlerdir.

    BİRİNCİ HÜKÜM: Hayız ve nifas halinde, namazın edası da kazası da düşer. Hz. Aişe (r.anha)'den rivayet edildiğine göre, Resûl-i Ekrem (sav) zamanında hayız'dan temizlenen kadının, hayız süresi içerisinde geçirdiği namazı kaza etmediği, oruç'u kaza ettiği sabit olmuştur.(286) Hayızlı bir kadın; namaz vakitleri girdiği zaman, evinin bir köşesine oturarak tesbih çeker. Bu müstehabtır. Bunu mümkün olduğu kadar yapmalıdır. Zira temiz olsaydı, o vakitte namazı eda edecekti. Siraciye'de de böyledir.(287)

    İKİNCİ HÜKÜM: Hayız ve nifas halinde iken oruç tutması haramdır. Temizlendikten sonra, geçirmiş olduğu oruç'ları kaza eder. İbn-i Abidin: "Hayız ve nifas'ın hükümlerini" izah ederken: "Orucu haram kılar, onun sahih olmasına o hal manidir. Fakat vacip olmasına mani değildir. Onun için kadın (temizlendikten sonra) orucunu kaza eder"(288) buyurmaktadır.

    ÜÇÜNCÜ HÜKÜM: Hayızlı ve nifaslı veyahut da cünüb olan kimseye; ister oturmak için olsun, isterse ibadet etmek için olsun mescid'e girmek haramdır.(289) Resûl-i Ekrem (sav): "Şüphesiz ki ben mescidi; ne hayızlı kadın için, ne cünüb olan kimse için helâl kılmam"(290) buyurmuşlardır.

    DÖRDÜNCÜ HÜKÜM: Hayızlı ve nifaslı olana; dıştan da olsa Kâbe-i muazzamayı tavaf etmek haramdır. Cünüb olan kimse de Kâbe-i Şerif'i tavaf edemez, bu da haram'dır. Tebyin'de de böyledir.(291)

    BEŞİNCİ HÜKÜM: Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Ne hayızlı bir kadın ve ne de cünüb olan kimse Kur'an-ı Kerim'den birşey okumasın"(292) buyurduğu bilinmektedir. Dolayısıyla hayızlı ve nifaslı kadına Kur'an-ı Kerim'i okumak da haramdır. Kunut dualarını okumak, tesbih ve zikir yapmak, ezana icabet etmek mübahtır.

    ALTINCI HÜKÜM: Hayızlı, nifaslı ve cünüb olanlarla, abdesti olmayanların Kur'an-ı Kerim'e dokunmaları da haramdır.(293) Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kur'an-ı Kerim'e temiz olanlardan başkası el süremez"(294) buyurduğu bilinmektedir. İbn-i Abidin: "Kur'an'a el sürmek levhade, parada veya duvarda yazılı bile olsa caiz değildir. Ancak bunların yalnız yazısına el sürülemez. Mushaf böyle değildir. Onun kabına ve beyaz yerine dokunmak da memnudur. Bazıları caiz olduğunu söylemişlerdir. Bu kıyasa daha yakındır. Memnu olması ise ta'zime daha layıktır. Nitekim Bahır'da da böyle denilmiştir. Yani sahih olan memnu olmasıdır"(295) hükmünü zikretmektedir.

    YEDİNCİ HÜKÜM: Hayızlı ve nifaslı kadınla cinsi münasebette bulunmak da haramdır.(296) Kur'an-ı Kerim'de: "Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayınız"(297) hükmü beyan buyurulmuştur. Molla Hüsrev: "Hayızlı kadınla cinsi münasebet helâl'dır diyen kâfir olur. Çünkü haram olması kesin nass ile sabittir"(298) hükmünü zikretmektedir. İbn-i Abidin: "Sonra bu fiil, yani hayızlı kadınla cinsi münasebette bulunmak bilerek kasden yapılırsa büyük günahtır. Mecbur edilerek veya unutarak yapılırsa günah değildir, tevbe lazım gelir. Bir veya yarım altın sadaka vermesi mendûb olur. Şarih burada bilmemeyi de karıştırmıştır. Zahire göre bilmeden cinsi münasebette bulunmak yalnız büyük günah olmasını önler, asıl itibariyle haram olmasını önlemez. Çünkü İslâm memleketinde (Darû'l İslâm'da) şer'i hükümleri bilmemek özür değildir. Bunu Tahtavi beyan etmiştir. Sadaka vermenin mendûb olması İmam-ı Ahmed'le, Ebû Davud'un, Tirmiz ve Nesai'nin İbn-i Abbas'tan merfû olarak rivayet ettikleri şu hadisle sabittir: "Karısına hayızlı halinde yakınlık eden kimse hakkında bir veya yarım altın sadaka verir" dedi. Sonra: "Cim'a hayzın evvelinde olursa bir altın, sonunda olursa yarım altın verilir" denilmiştir. "Kanın rengi siyah ise bir altın, sarı ise yarım altın verilir" diyenler de olmuştur. Bahır sahibi diyor ki: Ebû Dâvûd'un ve Hâkim'in rivayet ettikleri, Hâkim'in sahihdir dediği şu Hadis-i Şerif de buna delildir: "Erkek karısına hayızlı halinde yakınlık ederse kan kırmızı geldiği takdirde bir altın, sarı ise yarım altın sadaka versin." Kadına yakınlık etmek hayızlı olduğunu haber vermesiyle haram olur"(299) buyurmaktadır.

    SEKİZİNCİ HÜKÜM: Hayızlı ve nifaslı kadınların, kan kesilince gusül abdesti alması vacibtir. Kifaye'de de böyledir.(300)

    (286) İmam-ı Merginani - A.g.e. C: 1, Sh: 31.
    (287) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut: 1400, C: 1, Sh: 38.
    (288) İbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürrü'l Muhtar - İst: 1982, C: 1, Sh: 476.
    (289) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 38.
    (290) İmam-ı Merginani - A.g.e. C: 1, Sh: 31.
    (291) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 38.
    (292) İmam-ı Merginani - A.g.e. C: 1, Sh: 31.
    (293) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - A.g.e. Beyrut: 1400 C: 1, Sh: 39.
    (294) İbn-i Hümam - Fethûl Kadir - Beyrut: 1315, C: 1, Sh: 117.
    (295) İbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürrü'l Muhtar - İst: 1982, C: 1, Sh: 481.
    (296) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 39.
    (297) El Bakara Sûresi: 222.
    (298) Molla Hüsrev Dürerû'l Hükkâm fi şerhû Gurerû'l Ahkâm - C: 1, Sh: 42.
    (299) İbn-i İbidin - A.g.e. C: 1, Sh: 491. (300) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 39.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: akarahmet

    Concinna...fitneden dolayı zarar veriyorsun!
    Fazlurrahman, Muhammed İkbal, Mevdudi, Hamidullah gibi insanları dinin dışına atacak cesaret,sana günahtan başka ne kazandırır.
    Muhammed Hamidullah yıllardır teheccüd namazı için gecenin ortasında Rabbinin huzuruna kalkan ve bu kuvvetli sünneti hiç terketmeyen bir müslümandır.Siz de böyle yaşayınız,sonra konuşunuz.
    bir müslümanın yüz iyi yönü varsa,bir iki küçük hatası ile hepsini silemezsin!
    Kendi hayatlarımızda eksiklerimiz yüzünden kimse bize müslüman değil diyemez.

    Su-i zan eden su-i zanna uğramadan ölmez...Hadis!


    Sencede bu yaklaşım aşırı sert olmadı mı? Beni resmen fitne ile suçladın. Benim hakkımda öğrenmeden karar verdin. Seninki su-i zana daha uygun değil mi sencede ? Ben o yazıyı koydum fakat bir hata yapıp alıntı yaptığımı yazmamışım.Sonra onuda ekledim. Böyle fevri davranmamak lazım. Doğrusu İzzetbegoviç hakkında çok bilgili değilim.Bu yazıyı okuyunca dikkatimi çekti ve sizinle paylaşmak istedim. Buyrun tartışalım. Ama concinna yı değil Begoviçi.




  • @_CONCİNNA_ ve bizim eksik bilgilerimiz olabilir @akarahmet arkadaş.
    Kendisine pozitif yaklaşalım, alıntı demiş ve etkisinde kalmış.
    Siz eksiklerimizi giderdiniz, gidermeye devam edelim.

    Alıntı, sadece yuvarlak laflarla almış başını gitmiş,
    Begoviç'in bir tek reformist görüşünü dahi ortaya koyamamış! İspat yok!
    Alıntı bu haliyle tam bir karalama aslında!
    Çamur at, kendi kalmasa izi kalsın kabilinden.

    Allah rahmet eylesin....
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.