Şimdi Ara

HİKAYEM- BENİM ADIM MILLER

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1
Cevap
0
Favori
488
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Arkadaşlar daha tanıtım aşamasında hikayem ve burada sizinle paylaşmaktan onur duyarım, devamı gelecektir, buyurunuz.

    Tik,tak,tik,tak...Zifiri karanlık bir odanın içinden gelen saatin sesleri kulağımı tırmalıyordu.Kendi şehrimde tutsaktım.Bir mapushane,hayır mapushane bile değil.
    Bir mağara.Penceresi,girişi,çıkışı dahi olmayan bir mağara.36 saattir buradayım.Çoktan kafayı yemiş duruma geldim.Zemin o kadar sert ki bir balyozla bile delip çıkamam.
    Duvarları o kadar kalın ki ses bile gitmez.Demir bir kapıdan ibaret ve başında bir nöbetçi. O da saat başı geliyor. Tam 36 saattir kuru ekmek ve su ile besleniyorum. içerisi
    çok soğuk,üşüyorum.Üstümde kısa kollu bir beyaz gömlek ve yırtık bir kumaş pantolon giyiyorum.Adım Miller. Andorra şehrinin askeri birlik komutanı ve aynı zamanda kral
    Muhbiri'yim.Sene 1547.
    Şimdi sizlere neden bu lanet yerde olduğumu anlatayım.

    Bundan 1 hafta önce...

    Kral Andis artık kendisinin doruklarındaydı.Beni bir köle olarak kullanmaya başlamıştı.Bundan haz almıyordum.Canımı yakıyordu,beni sinir ediyordu.Sanki kolaymış gibi,
    hep bir yerleri feth ettirme çabasında idi. Bundan ziyade görev dışında köle muamelesi yapıyordu. Ondan bıkmıştım.İlk adımım görevimden istifa etmek olurdu tabi.
    Hemen bir yazılı açıklama hazırladım ve Andis'e ilettim. Andis istifa dilekçesini okuyunca çılgına döndü.Elinde ki şarap şisesini bana fırlattı.İçim köpürüyordu.Yanımda ki
    muhafızlar bir şey yapacağımı anlayıp yanıma doğru geldiler.Muhafızlar olmasa Andis'in son nefesini görebilirdim.

    -Bu da ne demek oluyor? diye ayağa kalktı Andis.Ağzından çıkan tükürükler ile.
    -Üzgünüm kralım.Her şeyin bir sonu vardır.Artık yoruldum.Birazcık dinlenmeye ihtiyacım var.Koskoca Andorra'da benden daha iyi komutanlar var.Yerime başkası geçebilir.Benimiçin bu kutsal görev buraya kadar ama yanlış anlamayın vatanıma hizmet etmeyi bırakmıyorum her zaman kalbim Andorra için atacaktır.Hala sizinleyim sadece görevimden uzağım.KRALIM!daha nice savaşlar olacaktır.O savaşların başında Andorra ordusunu yönetmekle müteşekkir olurum.

    Bu etkili konuşmamdan bir şeyler çıkarmış gibiydi.Yüzünde ki o sinir bozucu duruş kayboldu,sakinleşti.

    -Peki dilediğin gibi olsun.Mızrağını ve miğferini yere bırak ve çık. Dedi Andis.

    Dediği gibi yaptım ve hızlı adımlar ile oradan uzaklaştım.

    Artık özgürüm ve krala bağımlı değilim yanlız muhbirliğim devam ediyordu.Kral ile aramda ki bağı tamamen kopartabilmek adına ona ihanet etmeliydim ama işte bunun cezasını düşünemedim çünkü aptalım.

    Andorra'nın en büyük düşmanı olan Novgorodlar ile irtibata geçtim.Tüm ülkenin askeri bilgisini,ekonomisini,gizli kapılarını,kalenin zayıf taraflarını,nüfusu daha bir çok bilgiye karşılık makul bir fiyata anlaştık.Novgorod bize 15 km uzaklıkta idi. Alışverişimizi şehirden 5 km uzaklıkta ki Songhay ormanlarında gerçekleştirecektik.Şehrin krokisini çizdim,tüm gizli yerleri bir perşomen üzerine kaydettim.Artık hazırdım.Çantamı aldım ve çıktım.
    Andorra'da sadece benim bildiğim bir gizli çıkış var.Oradan çıkıyordum.Eğer ana kapıdan çıkarsam fark edilirim ve bu kralın kulağına giderse hiç hoş olmazdı.O gizli tünele giderken aklımda Aragorn'un kahramanlığı geliyordu onu düşünerek hareket ediyordum.Bunu başarabilirdim evet bunu yapabilirdim.
    Tünele geldim.Girişi örümcek ağları ile doluydu belli bile olmuyordu bir çıkış olduğu.Çünkü bu çıkış bir lağam ve kimsenin umrunda dahi olmazdı.
    Ağlardan kurtuldum büyük bir alkışı hakettim herhalde.Çok iyi gidiyordum.Takip edilmiyorum,evet kesinlikle takip edilmiyorum. Tünel iğrenç kokuyordu.Girişte ki farelerigörürseniz aklınız dururdu.Hepsi bir kedi boyunda. Farelere fobim yok ama nefret ederim. Tünelde tehlikeli yılanlar da var biliyorum eğer biri sokarsa işim biter.Yani uğraşmam gereken 2 şey var;Tünelden çıkmak ve yılanlar.Yılanlardan nefret ederim ve fobim var, korkarım.
    Tünel karanlıktı.Ateşimi yaktım ve ilerliyorum.
    Ahh,lanet olsun her yer örümcek ağı.Örümcekler ve yılanlar hepsine lanet olsun.Hep yanımda bir kurtun dolaşmasını istemişimdir.İlerlemeye devam ediyorum.Kimse benim burda olduğumu bilmiyor.
    ---------------------------
    Tünelden çıktım. Kır saçlarımın üstünde örümcek ağları ile dolmuş, onları temizleyerek yoluma devam ediyorum.
    Çantamdan çıkardığım elmamı ısırdığımda doğanın güzelliği uyanıyor içimde. Sanki cennetteyim. Uzaktan Songhay ormanları gözüküyor. Esen ılık bir rüzgar... Bu hissi kelimelere dökemem. Doğanın kokusu ile yoluma devam ediyorum, az kaldı birazdan orada olacağım. 33 yaşında ki birine göre baya hızlıyım o kadar da yaşlı sayılmam aslında ama saçlarım cidden beyazlaşmaya başladı. Sebebi ise malesef ki işimden dolayı beni oldukça yoruyor. Yolda ilerlemeye devam ediyorum. Bir anda o doğanın güzelliği kayboldu, kara bulutlar üzerimde dolanmaya başlıyor. Bu gece fırtına var.
    Songhay ormanlarına vardım. Yağmur hafiften yağmaya başladı. Nedendir bilmiyorum ama içimde bir ürperti var. Kurtların ulama sesleri kulağıma geliyor. Ürperti yok olmaya başladı yalnız korkuya dönüşüyordu. İlerliyorum, yağmur hızlandı. Ormanda ayak sesleri duymaya başlıyorum ama insan mı yoksa hayvan mı çıkartamıyorum. Hızlı adımlar ile buluşma noktasına gidiyorum. Orman hala eski savaşın izlerini taşıyor. İskeletler, yaylar, oklar, çamura batmış kılıçlar. Garip bir koku duyuyorum. Hızlı bir rüzgar daha esiyor. Bir şeyler yaklaşıyor, bir kötülük, iblis neler oluyor bana anlamıyorum... BURADA!!!
    Sağıma dönüyorum. Gözlerimin içine doğru hızlıca gelen oku görüyorum. Ayağım yerden kesiliyor, hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum. Çaresizim... Ve sırtımı dönmekle yetiniyorum. Ok sırtıma saplandığı gibi yere yığılıyorum. Sırtım yanıyor, lanet olsun çok acıyor. Kafamı kaldırdığım da ağaçların tepelerinde okçuları görüyorum. En az 20 okçu. Sırtım çoktan kanamaya başladı. Ne olduğunu çözemiyorum. Ve boğazımda bir soğukluk hissediyorum. Biri boğazıma bıçak dayıyor. Okçuların hepsi pür dikkat yaylarını çekmiş bekliyorlar. Ve bıçağı tutan kişinin ağzından çıkan 2 kelimeyi duyuyorum;
    -DEMEK İHANET HA!


    Wattpad linki :https://www.wattpad.com/myworks/67217555-benim-adim-miller







  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.