Şimdi Ara

DH Çevreciler ve Doğaseverler Kulübü (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
94
Cevap
0
Favori
3.847
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • ben de diyorum ki elimizde her ikisi de olsun silah yapmasak bile bizi taksınlar siyasi arenada aynı iran gibi.. ben yeşil enerjiye karşı değilim ama nükleere karşı olana karşıyım anlatmak istediğim bu.. avrupadan alsak ne farkeder orada patlama olmuş mu hiç, onlar da önlemini alıyor sonuçta zaten olsa bile şimdi teknoloji gelişti atomdan küçük işlerle uğraşıyorlar

    yani neden kendimize birşeyleri layık göremiyoruz ki senin dediğin yeşil enerjiiyi norveç denizden petrol çıkarırken denizin içine rüzgar türbinleri koydu yani petrol ve yeşil enerji yanyana dururken sırıtmıyor da nükleer ve yeşil enerji sırıtıyor ben onu anlamadım? hem japonya gibi bomba yemiş bi ülke neden kendisine o bombayı atan ülke ile aynı nükleer işine girişiyor ?
  • İyi de nükleer santral yaparken zaten ABD'den veya herhangi bir ülkeden yardım alacağız, denetlemeler olacak. Yani onlara karşı bir kozumuz olamaz, onlar buna izin vermezler bile. Evet, önlem alınmış olabilir. Ama insanlar haklı olarak korkuyorlar, çünkü Çernobil'de olanları daha dünya unutumadı.

    Bunlarda haklı olabilirsin, birşey diyemem. Benim için ana kriterler güvenlik ve çevreye zarardır. Ama dediğim gibi, Japonya ile Türkiye'yi bir arada tutamazsın. Çünkü Türkiye'de insan hayatı cidden çok ucuz, eğer bir santral açılacaksa orda denetimlerin ve bakımların düzenli yapılabileceğine kim garanti verebilir? Son cümle ise biraz manidar olmuş, Japonya'nın niye ordusu yok sence?
  • ya işte onlar sadece açılışta yardım edecekler bizim de mühendislerimiz var bizim de kaliteli elemanlarımız var hacettepe de nükleer enerji mühendisliği boşa mı adam yetiştiriyor, aç gezen bir sürü cevre mühendisi var tpao ya bu sene 2 haneli çevre mühendisi alınmadı. burası açılırsa onlar için ekmek kapısı olur hem de işlerini yaparlar, devlet de bu işin garantisini vermiş olur.. bizim mühendislerimiz de geliştirecek.. acaba neden amerikada iranda hindistanda hiç patlamadı bu santraller.. güvenlik önlemleri alınırs aneden olmasın çernobilde olanlar zaten teknik kaza ve 20. yy olayı yani 1. dünya savaşı da 20. yy olayı arada fark var ama aynı zamanlar.. yani yakın geçmiş.. teknik olaylar zaten teknoloji ile çözülür. bizim ne eksiğimiz var ki? ısparta da düşen uçakta neden sadece değerli proflar öldü?
    japonya neden kendini ordusuz bırakan adamla aynı işe girişiyor.. aynı işi çin ile ya da k.kore ile de yapabilirdi.. demek ki bi bildikleri var..

    dediğim gibi tpao da dünyada baya önemli bir kuruluş, orası zaten elit yerlerden ancak bunun gibi birşey daha yapılmasına neden karşı çıkılıyor? dünya da daha fazla söz hakkına sahip olmamız kimlerin zoruna gider?




  • Açıkçası Çevre Mühendisi olarak nükleer santraller konusunda ben de kurulması taraftarıydım. Ancak şu an araştırmamı gerektiren bir kaç yazı aldım. Bunlardan en ilginç savlardan bir tanesi, şu an günümüzdeki gelişmiş devletlerin nükleer santrallerini kapatma kararı almış olması ve uygulaması ile ilgiliydi. Bu sav ne kadar doğru bilmiyorum ama kesin karar vermeden ve bir şeyi desteklemeden önce araştırmak gerekir.

    Nükleer santralin patlama riskinden dolayı istenmemesi ayrı bir boyut arkadaşlar. Bugün nükleer santral kurulma kararı çıksa, hop inşasına başlanıp işletmeye geçmeyeceğiz. Bu işler daha çok yap-işlet-devret modeli ile yürür. Büyük ihtimalle konusunda uzman bir devletin uzman kadrosu yapar, işletir ve bizim mühendislerimize işin incelikleri konusunda yardımcı olurlar. Sonrasında santral bize devredilir.
    Ülke olarak biraz kendimize güvenmemiz gerektiğini düşünüyorum ancak çeşitli başka sebeplerden dolayı şimdilik emin değilim kurulmalı mı kurulmamalı mı konusunda.
    Bunlar tartışılırken keşke arada güneş enerjisinden yararlanabileceğimizi hatırlasak da yarı kurak bir ülke olarak güneş enerjisinden faydalansak elektrik konusunda. Alternatif enerji yolları da var ancak Türkiye'de bir şeyler gündem yapılarak insanlar oyalanıyor sadece. Bunca zaman hiç mi kimsenin aklına gelmiyor nükleerden başka enerji çeşidi ? Yapılsın veya yapılmasın ayrı mesele, ama sürümcemedeyken alternatif yollar konusunda adım neden atılmıyor ?




  • Bir şey daha eklemek istiyorum.
    Çevre konusu önemli bir konudur. Görüş farklılıkları mutlaka olacaktır ancak tartışmasını bilmiyorsak birbirimize kötü söz söylemeyle bir yere varamayacağımızı öğrenelim. Herkesin fikri kendisinedir. İnsanların fikirlerine saygı duymayı öğrenelim. Çevre konusunda tartışılacak bir çok konu var, bilgi paylaşımı yapılacak çok hoş şeyler ancak birbirimize saldırarak bir yere varamayız ve bu güzel konuyu berbat ederiz. Ara sıra tartışalım isterim, çünkü güzel beyin fırtınası çıkacaktır ve okuyanlar bilinçlenecektir. Ama tekrar ediyorum, lütfen saygı ve hoşgörü çerçevesinde.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Oranos

    Açıkçası Çevre Mühendisi olarak nükleer santraller konusunda ben de kurulması taraftarıydım. Ancak şu an araştırmamı gerektiren bir kaç yazı aldım. Bunlardan en ilginç savlardan bir tanesi, şu an günümüzdeki gelişmiş devletlerin nükleer santrallerini kapatma kararı almış olması ve uygulaması ile ilgiliydi. Bu sav ne kadar doğru bilmiyorum ama kesin karar vermeden ve bir şeyi desteklemeden önce araştırmak gerekir.

    Nükleer santralin patlama riskinden dolayı istenmemesi ayrı bir boyut arkadaşlar. Bugün nükleer santral kurulma kararı çıksa, hop inşasına başlanıp işletmeye geçmeyeceğiz. Bu işler daha çok yap-işlet-devret modeli ile yürür. Büyük ihtimalle konusunda uzman bir devletin uzman kadrosu yapar, işletir ve bizim mühendislerimize işin incelikleri konusunda yardımcı olurlar. Sonrasında santral bize devredilir.
    Ülke olarak biraz kendimize güvenmemiz gerektiğini düşünüyorum ancak çeşitli başka sebeplerden dolayı şimdilik emin değilim kurulmalı mı kurulmamalı mı konusunda.
    Bunlar tartışılırken keşke arada güneş enerjisinden yararlanabileceğimizi hatırlasak da yarı kurak bir ülke olarak güneş enerjisinden faydalansak elektrik konusunda. Alternatif enerji yolları da var ancak Türkiye'de bir şeyler gündem yapılarak insanlar oyalanıyor sadece. Bunca zaman hiç mi kimsenin aklına gelmiyor nükleerden başka enerji çeşidi ? Yapılsın veya yapılmasın ayrı mesele, ama sürümcemedeyken alternatif yollar konusunda adım neden atılmıyor ?


    ya işte aynı kapı herkes emin olmadığı için kendi kafasına göre konuşuyor ama sizn gibi mühendis abilerimiz bu işleri boş adamdan daha iyi biliyor..en azından yapılırken de birşeylerden faydalanmamız lazım kararlaştırılınca da geçeriz nükleere 5 yıl 10 yıl sonra tamamen bizim olur. önlemleri aldıktan sonra zarar ortadan kalkar.. yani herşeyin kötüsünü düşüneceksek şu an klavyede elektrik kaçağı olur çarpılırım.. sonuç toshiba firması hatalı klavye yapmış olur.. ama gene de hem yeşil hem de atık enerjisini aynı anda götürebiliriz diyorum..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: urqun


    quote:

    Orijinalden alıntı: Oranos

    Açıkçası Çevre Mühendisi olarak nükleer santraller konusunda ben de kurulması taraftarıydım. Ancak şu an araştırmamı gerektiren bir kaç yazı aldım. Bunlardan en ilginç savlardan bir tanesi, şu an günümüzdeki gelişmiş devletlerin nükleer santrallerini kapatma kararı almış olması ve uygulaması ile ilgiliydi. Bu sav ne kadar doğru bilmiyorum ama kesin karar vermeden ve bir şeyi desteklemeden önce araştırmak gerekir.

    Nükleer santralin patlama riskinden dolayı istenmemesi ayrı bir boyut arkadaşlar. Bugün nükleer santral kurulma kararı çıksa, hop inşasına başlanıp işletmeye geçmeyeceğiz. Bu işler daha çok yap-işlet-devret modeli ile yürür. Büyük ihtimalle konusunda uzman bir devletin uzman kadrosu yapar, işletir ve bizim mühendislerimize işin incelikleri konusunda yardımcı olurlar. Sonrasında santral bize devredilir.
    Ülke olarak biraz kendimize güvenmemiz gerektiğini düşünüyorum ancak çeşitli başka sebeplerden dolayı şimdilik emin değilim kurulmalı mı kurulmamalı mı konusunda.
    Bunlar tartışılırken keşke arada güneş enerjisinden yararlanabileceğimizi hatırlasak da yarı kurak bir ülke olarak güneş enerjisinden faydalansak elektrik konusunda. Alternatif enerji yolları da var ancak Türkiye'de bir şeyler gündem yapılarak insanlar oyalanıyor sadece. Bunca zaman hiç mi kimsenin aklına gelmiyor nükleerden başka enerji çeşidi ? Yapılsın veya yapılmasın ayrı mesele, ama sürümcemedeyken alternatif yollar konusunda adım neden atılmıyor ?


    ya işte aynı kapı herkes emin olmadığı için kendi kafasına göre konuşuyor ama sizn gibi mühendis abilerimiz bu işleri boş adamdan daha iyi biliyor..en azından yapılırken de birşeylerden faydalanmamız lazım kararlaştırılınca da geçeriz nükleere 5 yıl 10 yıl sonra tamamen bizim olur. önlemleri aldıktan sonra zarar ortadan kalkar.. yani herşeyin kötüsünü düşüneceksek şu an klavyede elektrik kaçağı olur çarpılırım.. sonuç toshiba firması hatalı klavye yapmış olur.. ama gene de hem yeşil hem de atık enerjisini aynı anda götürebiliriz diyorum..



    Konu bence araştırma isteyen bir konu. Ben şu an kurulsun veya kurulmasın diyemiyorum çünkü dediğim gibi bir ay öncesine kadar kurulsun düşüncesindeydim ancak okuduğum bir kaç yazıdan sonra daha çok araştırmama gerek olduğunu düşünüyorum
    Ancak kurulmayacaksa da " Biz bu işi beceremeyiz. Patlatırız. Patlarsa kötü olur " mantığıyla değil, geçerli sebeplerle kurulmaması gerekmekte. Zaten hâli hazırda çevremizdeki ülkelerdeki santraller patlarsa aynı şekilde zarar göreceğiz Allah Korusun. Dediğim gibi, sebep bundan daha gerçekçi olmalı.
    Şu an düşünülen belki en ciddi sebeplerden birisi nükleer santral atıklarının bertarafının öyle kolay olmaması. Dünyada bunu yapabilen teknoloji çok rastlanır bir şey değil. O yüzden maalesef bugün bu enerjiyi kullanan ülkeler bu atıklarını Afrika'daki ekonomik olarak güçsüz durumdaki ülkelere veriyor para ile birlikte.
    Her şeyin tartışılabilir bir boyutu var ama at gözlükleriyle bakmamak gerekir. Öte yandan Greenpeace'in ben her konudaki eyleminin ne kadar gerçekçi olduğunun da sorgulanması gerektiği taraftarıyım. Uluslararası örgütlerin siyasileşmeden eylem yapması için sürekli objektif olarak sorgulanması gerekir.
    Çevre menfaatleri ile birlikte ülke menfaatleri de her zaman uymayabiliyor maalesef.




  • NÜKLEER ATIKLARIN İDARESİ VEYA YÖNETİMİ






    Ahmet Cangüzel TANER


  • Günümüzde yoğun şekilde elektrik enerjisi üreten güç tesisleri mutlaka atık da oluşturmaktadır. Klasik atıkta; çöp yığınları, kabul edilmesi gereken bir zorunluluk olarak görülmektedir. Nükleer Endüstri, atığına aşırı itina ve dikkat gösteren ve de bunlar için yasalara dayalı yönetmelikler hazırlanarak uygulanması da bağımsız organlarca titizlikle denetlenen ender sanayilerden biri sayılmaktadır. Yapay (insan yapımı) radyoaktif maddelerden, yeryüzünde hatta uzayda da enerji sağlanmaktadır. Radyoaktif maddelerden çıkan iyonlaştırıcı radyasyonlardan, hastalıkların tanı ve tedavisinde yararlanılmaktadır. Nükleer teknikler, tarımda; üretimin artırılmasında ve zirai haşerelerin aynı zamanda günümüzde kırsal kesimlerde insanlığı öldürücü şekilde tehdit eden kenelerin kısırlaştırılarak nesillerinin yok edilmesinde güvenilir bir teknik olarak kullanılmaktadır. Radyoizotoplar; araştırma, endüstri ve tıp sektörlerinin gereksinimlerini karşılamak üzere hiç durmadan nükleer reaktörlerde üretilmektedir. Radyoaktif kaynaklar ya da maddeler her kullanımlarında çok dikkatli şekilde tecrit edilmekte ve radyoaktif atık muamelesi görecek biçimde idaresi veya yönetimi sağlanmaktadır (*).

    Tüm nükleer yada radyoaktif atıklar, üç büyük kategoriye ayrılmıştır. Radyoaktif madde sınıflandırmasında, maddenin yarı ömrü ve aktivitesi göz önünde bulundurulmaktadır. Yüksek düzeyli radyoaktif atık yavaş yavaş parçalanmakta ve zararsız hale gelebilmesi için yarı ömrüne bağlı olarak binlerce yıla gerek duyulmaktadır. Düşük düzeyli kısa yarı ömürlü radyoaktif atık ise diğer radyoaktif atık türlerinden çok daha hızlı biçimde aktivitesini kaybetmekte ve kontrollü şekilde radyoaktivitesiz yani radyasyonsuz veya kararlı hale dönüşmektedir. Düşük düzeyli uzun yarı ömürlü radyoaktif atığın parçalanması, çok zaman almaktadır. Düşük düzeyli kısa yarı ömürlü radyoaktif atık, hem nükleer yakıt çevriminde hem de hastaneler, laboratuarlar ve sanayide meydana gelmektedir. Bunlar; ekipmanların küçük parçalarından, giysilerden ve de önlüklerden oluşmaktadır. Hacimsel boyutta atığın bu tipi, büyük ölçüde radyoaktif atığın en geniş kesimini temsil etmektedir. Normal çöpe göre çok daha itinalı ve dikkatli şekilde yok edilmesi zorunlu olmasına rağmen, atık idaresi tehlikeli değildir. Radyoaktif atıkların hacmini azaltmak için, yok etme işleminden önce, kapalı bir kap içinde sıkıştırılabilmektedir. Ayrıca radyoaktif atığı çevreden tecrit etmek amacıyla çimento ile de kaplanmaktadır. Bu gibi radyoaktif atıklar çok defa, İngiltere’de Drigg’dekine benzer özel yer altı depolarında, yüzeye yakın yok etme sahalarında muhafaza edilmektedir. Böyle bir sahadaki radyoaktif atık zamanla parçalanmakta ve söz konusu saha birkaç yüz yıl sonra, kısıntısız şekilde kullanıma açılabilmesi planlanmaktadır. Öte yandan, düşük düzeyli radyoaktif atık, yeraltında daha derin yerlerde depolanabilmektedir. Bu gibi bir saha, kaza eseri yada kasti zarara karşı, daha az hassas olma avantajına sahiptir. İsveç Forsmark’da, son derece ileri bir mühendislikle düzenlenmiş depo, hali hazırda dünyadaki radyoaktif atık yok etme topluluğunun veya tekniğinin zirvedeki eşi bulunmaz bir sahası olarak kabul edilmektedir.

    Düşük düzeyli uzun yarı ömürlü radyoaktif atıklar; kimyasal çözeltilerden, reaktör elemanlarından ve reaktörün sökümünden oluşan radyoaktif olarak kontamine olmuş yani radyoaktivite bulaşmış materyallerden ibarettir. Bunlar, daha yüksek oranda radyoaktif madde içerdiğinden yada başka bir deyişle çok daha fazla radyasyon yaydığından dolayı özel zırhlama veya muhafaza altına alma tekniği ile uzun süreli depolanma yerlerinde korunması gerekmektedir. Böyle bir depolama yerine iyi bir örnek, Amerika Birleşik Devletlerinde bulunan radyoaktif atık tecrit pilot tesisidir. Düşük düzeyli de olsa, atığın bu tipi, çok uzun süre, radyoaktif olarak kalmakta ve radyasyon yaymaktadır. Çok defa bu tip radyoaktif atık; uranyum, plütonyum gibi elementlerden daha ağır manasına gelen “transuranyum” yada “uranyum ötesi” olarak adlandırılmaktadır.

    Yaklaşık olarak yılda bir kez, nükleer reaktörün içerisindeki nükleer yakıtın üçte biri yenisi ile değiştirilmektedir. Kullanılmış nükleer yakıt; “tüketilmiş yakıt” olarak da adlandırılmaktadır. Son derece radyoaktif olan bu yakıt, radyasyonun çok iyi şekilde zırhlanması açısından ve ayrıca da ısı yayılımına karşı, derin su havuzları içinde tutulması gerekmektedir. Tüketilmiş yakıt; genellikle “nükleer atık” olarak adlandırılır. Gerçekte, asıl materyalin büyük bir bölümünün yanmaması yada radyoaktif parçalanma veya bozunmaya uğramaması nedeni ile, esasında çok az kısmı atıktır. Hemen hemen yüzde 96’sı tekrar işlenebilmekte ve yeniden kullanılabilmektedir. Kısa yarı ömürlü radyoaktif maddelerin büyük bir kısmının parçalanmasından veya bozunmasından sonra, yakıt; uzaktan kumandalı tekniklerle zırhlı bir hücreye alınmakta ve tekrar işlenmek için hazırlanmaktadır. Nükleer atık ürünleri, kimyasal işlemlere tabi tutularak, yeni yakıt olarak tekrar kullanılabilen uranyum ve plütonyuma dönüştürülerek yeniden kazanılmaktadır. Bu proses ile, son derece yüksek düzeyli radyoaktif yada nükleer atığın yaklaşık yüzde 3’ünden, tekrar kullanılabilen uranyumun takribi yüzde 96’sı ve plütonyumun da aşağı yukarı yüzde 1’i ayrıştırılmaktadır. Bundan sonra, tekrar kullanılabilen uranyum ve plütonyum, çağdaş nükleer güç santralleri için, nükleer yakıt olarak yeniden işlenebilmektedir.

    Yüksek düzeyli radyoaktif atıkları zararsız hale getirme yollarından biri de, “camlaştırma” işlemi olarak adlandırılmaktadır. Bu işlemde radyoaktif atık, uzun süreli depolama için, katı halde olan cam bloklara dönüştürülmektedir. Ayrıca bu prosesde atık, orjinal hacminin üçte biri kadar azalmaktadır. Tüketilmiş yakıt tekrar işlenmediği takdirde, radyoaktivitesinin azalması için, uzunca bir süre su altında havuzda tutulmaktadır. Daha sonra kuru depolama sahasına nakledilmektedir. Uzun süreli depolama ve yok etme işlemi için, tüketilmiş yakıt, özel olarak tasarlanmış paketler içine yerleştirilmektedir.

    Nükleer çağ; bazıları uzun yarı ömürlü olmak üzere, insan yapısı yada yapay radyoaktif maddeler oluşturmaktadır. Eskiden simyacılar; yaygın bulunan metalleri altın haline dönüştürmek için çok çaba harcamalarına rağmen, hedeflerine asla ulaşamamışlardı. Bugün ise, nükleer bilim sayesinde, transmutasyon adı verilen ve bir atomdan diğerine dönüştürme şeklinde ifade edilen, özellikle de radyoaktif elementleri, kararlı veya radyoaktivitesiz bir başka deyişle radyasyonsuz yada radyasyon yaymayan izotop haline getirme tekniğine erişilmiştir. Bir nükleer reaktör, son derece yüksek aktiviteli radyoizotopları daha az tehlikeli hale dönüştürmek için kullanılabilmektedir. Öte yandan, bir parçacık hızlandırıcıdan (accelerator) çıkan yüksek enerjili parçacıklar demeti bir hedefe çarpmakta ve nötronlar oluşmaktadır. Oluşan nötronlar; uzun yarı ömürlü radyoaktif maddelerin atomlarını parçalamak sureti ile, bunları kısa yarı ömürlü hatta radyoaktif olmayan kararlı izotoplara dönüştürmektedir. Binlerce yıllık yarı ömüre sahip transuranyum ve diğer radyoizotoplar, çok kısa yarı ömürlü hatta kararlı izotoplara dönüştüren transmutasyon ile ilgili araştırmalar, halen Dünya çapında sürdürülmektedir. Bu şekilde basit bir fizik olayı ile, nükleer enerjinin kullanımından ortaya çıkan radyoaktif tehlikeler önemli ölçüde azaltılabilmekte yada yok edilebilmektedir.

    Bununla beraber, nükleer transmutasyon uygulamaya geçirilinceye kadar, radyoaktif atığın idaresindeki şu andaki yaklaşım, çevreden tecrit ve sınırlamaktır. Fosil yakıtlardan elde edilen enerjide, tam tersine, atıklar çevreye her zaman zarar verecek şekilde yayılmaktadır. Nükleer güçle elektrik üretiminde oluşan radyoaktif atıkların büyük bölümü, eninde sonunda belirli bir süreç zarfında, zararsız materyale dönüşmektedir. Olası bir tehlikeye sahip yüksek düzeyli radyoaktif atıkların, çok uzunca süre çevreden tecrit edilmesi gerekmektedir. Bunların küçük miktarda olmaları, yönetimlerini kolaylaştırmaktadır. Ortalama büyüklükteki nükleer reaktörün bir yıllık çalıştırılmasından ortaya çıkan 25 tonluk tüketilmiş yakıt tekrar işlendiği takdirde, yaklaşık 700 kilogram’lık yüksek düzeyli radyoaktif atık meydana gelmektedir. Tüketilmiş yakıt tekrar işlenmese bile, 25 tonluk radyoaktif atık; her yıl yaklaşık 7 milyon ton karbondioksit üreten benzer büyüklükteki kömür yakıtlı güç santralında oluşan atıktan çok daha azdır. Ayrıca bu santrallerde; diğer atık ürünleri, zehirli metaller ihtiva eden takribi 200 000 ton uçucu külü de içermektedir.

    Nükleer endüstri; Dünya’nın en ileri teknolojilerini kullanan, yüksek bir teknoloji sektörü olarak hızla gelişmektedir. Emniyetli işletim, bu sanayinin en üst önceliğidir. Emniyetin yüksek düzeyi, araştırma ve saha çalışmalarından ortaya çıkan, geniş kapsamlı bilimsel analizlere dayandırılmaktadır. Endüstri; radyoaktif atıkların bütün türlerini ve komple nükleer yakıt çevrimini kontrol altında tutmaktadır. Nükleer bilim adamları; yüksek düzeyli radyoaktif atıklar için en iyi çözümlerden birinin, jeolojik formasyonlardaki yeraltı depolarının olduğu konusunda hem fikirdirler. Yüksek düzeyli radyoaktif atıklar için böyle bir depo henüz işletime açılmamasına rağmen, bu şekildeki deponun nasıl olması gerektiğine dair tüm koşullar ayrıntılı biçimde bilinmektedir. Örneğin, radyoaktif atıklar yeraltında derin bir alanda, ince bir mühendislikle dizayn edilmiş odalara ve tünellere yerleştirilmektedir. Bu saha; kararlı bir jeolojik formasyona sahip olup, radyoaktif atığı 10000 yıldan daha fazla çevreden tecrit edilebilmesini sağlamaktadır. Nükleer endüstri ve ticaret, uluslararası bir organizasyondur. Japonya’nın bir nükleer güç santralında ortaya çıkan tüketilmiş yakıt, özel variller içinde tekrar işlenmek üzere, Fransa yada İngiltere’ye gönderilmektedir. Radyoaktif atığın emniyetli idaresinde, bir hayli deneyim elde edilmiştir. Her ülke; Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ( International Atomic Energy Agency-IAEA ) tarafından geliştirilen ve üye ülkeler tarafından onaylanmış, uluslararası standartlara uygunluğunda karar kılınmış, ayrıntılı şekilde hazırlanmış, kendi kural ve yönetmeliklerine sahip bulunmaktadır. IAEA; standartların uygulanmasını tavsiye etmekte, ayrıca radyoaktif atıkların emniyetli yönetimindeki bilgi ve deneyimlerin paylaşımını kolaylaştırmaktadır. Sonuç olarak elektrik talebi, Dünyanın her köşesindeki tüm enerji gereksinimleri göz önüne alındığı takdirde iki kat olarak hızla artmaktadır. Elektrik; çıkarılması nispeten kolay olan fosil yakıtlar dahil olmak üzere, muhtelif yakıt karışımlarından üretilmektedir. Fosil yakıtların temel sorunlarından biri, bir iki nesil sonrası bunların tükeneceğinden kaynaklanmaktadır. Fosil yakıtların tükenmeye başlamasının yanı sıra, küresel ısınma, iklim değişiklikleri ve sera gazı emisyonları ile ilgili kaygıların büyümesi, nükleer güce gereksinimi artırmaktadır. Diğer taraftan enerji arz güvenliği de nükleer enerjinin önemini can alıcı bir düzeye getirmektedir. Dünya genelinde, elektrik üretiminde nükleer enerjinin payı, şu anda yaklaşık yüzde 17 seviyesinde bulunmaktadır. Diğer enerji üretimlerinde olduğu gibi, elektriğin nükleer yoldan üretiminde de atık oluşmaktadır. “Nükleer atıkların yok edilmesi veya nihai depolanması” hakkında kamuoyunda oluşan kaygının aksine, ileri ve çağdaş teknikler hâlihazırda da kullanılmaktadır. Bunun bir işareti olarak, “radyoaktif atıkların tecrit edilmesi, yönetimi ve uygun hale getirilmesinde mevcut yöntemlerin tatbiki” emniyetli ve güvenli çözümler için teknolojilerin bulunduğunu göstermektedir.

    heralde çevrim olayı var.. banu avar ın bi kitabında greenpeace in arkasındakiler ile ilgili yazılar yazıyor zaten.. şu an herşey birilerinin elinde ipler onlarda.. kontrol edilenler de paralı köleler.. biz de mezun olunca bi yerde para karşılığı çalışacağız ama arkasını sorgulama ihityacı duymayacağız çünkü ekmek oradan geiyor..




  • Ekle benide.Mümkün oldukça dikkat ederim çiçekleri ezmemeye
  • Arkadaşlar konuyu açan benim üyeliğim banlandı yeni üyelik açtım banım açıldığında herkesi ekliyecem kusura bakmayın pazar günü açılcak zaten

    Nükleer konusunda eğer ülkemize nükleer santrali bizim kurabileceğimizi düşünmüyorum zaten.Başka ülkelerin elemanları tarafından kurulacak ve devredilecek.Burda bir güven sorunu yaşanabilir mi bilmiyorum.Ayrıca bu nükleer santralden çıkan atıklar etkisiz hâle getirilmeli bunun için de yüksek bir teknoloji gerekiyor sanırsam.Bunlar üzerinde durulması gereken konular.Eğer atıklar etkisiz hâle getirilmezse çok kötü sonuçlar doğurabilir devletin bu konu üzerinde çok çalışma yapması ve çok büyük paralar harcaması gerekiyor.Ayrıca diğer gelişmiş ülkeler artık nükleer santrallerini etkisiz hâle getirmekte artık rüzgar enerjisi , güneş enerjisi gibi temiz enerjilere geçmekteler zaten çağdaş ileri ülkelerde belli oluyor onlar çevreye önem vermeye başladılar çünkü biliyorlar doğayı yok ederlerse kendileri de yok olurlar.Dün bir belgeselde izledim amerikada rüzgar enerjisi tesisleri yapmışlar ayda bilmem kaç milyon megawatt elektrik enerjisi üretiliyordu binlerce termik santral gücünde diyordu adam.Bence ülkemizde yapılması gereken temiz enerjiye geçmektir yeterli tesisler kurulursa o nükleer santralin üretebileceği enerjiden çok daha fazlası üretilebilir ayrıca çevreye ve doğaya hiçbir zararı olmadan. Nükleer bomba konusuna gelince de zaten satın alındı diye biliyorum ayrıca bu devirde amerika bile nükleer bomba atacak cesarete sahip değil.

    Lafın kısası artık temiz enerjiye geçilmelidir nükleer santral kurulacak da bize devredilecek de çok fazla zaman alır ayrıca tam güvenilir de değildir.Tabi temiz enerjiye geçmek için ilk başta yöneticilerin hamle yapması gerek ama hiç umurlarında gibi gözükmüyor onun için söz halkındır gruplaşmalarla derneklerle bir şekilde bu mesajın devlete verilmesi gereklidir.
    Saygılar...




  • @ urgun

    Nükleer enerji sanki çok yeni bi teknolojiymiş gibi savunmuşsun. Abd , Avrupa bize kakalamaya çalışıyo eskilerini senin gibiler yüzünden kapışıyoruz havada. Dünya temiz enerjiye geçiyor sen soğuk savaş dönemindesin hala. Uyumaya devam et.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Alaska Yolcusu -- 20 Ağustos 2010; 18:39:21 >
  • beni de yaz
  • yazın benide dostum. nükleere ben de karşı değilim.
  • Beni de ekleyin hocam.Türkiye gibi ihmalkarlık ülkesinde karşıyım nükleer santral kurulmasına.
  • ekle benide
  • eklermsin
  • Arkadaşlar 10 günlük bir aranın ardından tam gaz devam ediyoruz konuya 10 gündür bakamıyordum tatildeydim kusura bakmayın eklenecek olan arkadaşlar eklendi KaptanMirliva arkadaşımız yeni imza tasarlamış o imzayı da ekliyorum şimdi arkadaşlar bir de fikrim var grubu DH Çevreciler ve Doğaseverler Kulübü yapalım daha iyi olur onu da yapıyorum şu an katılımları bekliyoruz arkadaşlar...

    @Madrox.theSage

    İki konu olsun ne olacak amacımız çevreciliği biraz da olsa insanlara yaymak olmazsa diğer grupla birleşebiliriz.
  • Hort

    Burada Greenpeace'in imza kampanyası ile ilgilenecek insanlar bulabilirim sanırım. Link Greenpeace yazısının üzerinde.

    Ekle beni de
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Güneş.

    Hort

    Burada Greenpeace'in imza kampanyası ile ilgilenecek insanlar bulabilirim sanırım. Link Greenpeace yazısının üzerinde.

    Ekle beni de



    Teşekkür ederiz ekliyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi muhimmat -- 9 Eylül 2010; 19:29:37 >




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.