Şimdi Ara

Aykut Kocaman ve Alex de Souza kronlojisi

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
4
Cevap
0
Favori
413
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • yazı gerçekten uzun ama ibretlik parça parça okuyun sezon sezon bahsetmiş zaten yazan arkadaş ben bilmediğim bir çok şey öğrendim açıkçası sizede tavsiye ederim.


    aykut kocaman 2009-2010 sezonunda daum’un üzerinde sportif direktördü. konumundan memnun olmadığı da konuşuluyordu. ki kendisi de sonrasında görevinin garip geldiğini, alışmaya çalıştığını söylemişti, ancak pek de hevesli değilim bu göreve diyordu.

    daum yönetiminde fenerbahçe 2009-2010 sezonuna çok iyi başlamıştı. bir sene öncenin aragones faciasını üzerinden atmıştı. 2008’deki zico’nun yerleştirdiği mantalite halen takıma hakimdi.
    aragones sonrasında 4-3-3 faciasından vazgeçilmiş, aslen daum’un 2004’te kurduğu 4-4-1-1 sistemine dönüştü. ki zico da 2007’de takıma ilk geldiğinde 4-3-3 denemiş, başarısız olunca daum zamanı oturan sisteme geri dönerek başarılı olmuştu.

    daum genel olarak fenerbahçe’yi küçük gören bir adamdı. ilk döneminde fenerbahçe’nin avrupa’daki takımlarla baş edecek bir yapıda olduğunu düşünmüyordu. bu yüzden de avrupa’ya önem vermiyordu. zaten avrupa’da başarılı olacak seviyede bir mantalitesi de yoktu.
    zico ise 2008’de futbolcularına, avrupa’da yenemeyecekleri takımın olmadığını aşılamıştı.
    daum, zico’nun takıma yerleştirdiği özgüveni iyi kullanarak başladı 2009-2010 sezonuna…
    fenerbahçe ilk altı maçın altısını da kazanmıştı, ancak kötü oynuyordu. taraftar homurdanıyordu, aragones döneminden kalma bir öfkede hakimdi taraftara... daum çıkıp basına “fenerbahçe taraftarı daha önce altıda altı mı görmüş?” diyerek küstahlık yapmıştı. bir maçta fenerbahçe taraftarı oyundan çıkan kazım’ı ıslıklamış, maçtan sonra daum, maçta kötü oynayan ve haftalardır taraftardan tepki gören kazım hakkında kendisine yöneltilen soruya “kazım’ın taraftarlar tarafından ıslıklanacağını bilseydim çıkarmazdım, oynatmaya devam ederdim” demişti. yani bir anlamda inat ederdim diyordu. fenerbahçe ligin ilk sekiz maçında sekiz galibiyet alarak kendisi açısından belki de bir ilki gerçekleştiriyordu.
    ancak taraftar homurdanıyordu. daum bu homurtular için sportif direktör aykut kocaman’ı işaret etmişti.
    ve ligin dokuzuncu haftasında fenerbahçe ligdeki ilk puan kaybını, gaziantepspor deplasmanında 2-1’lik yenilgiyle almıştı. onuncu haftada ise bir klasik gerçekleşmiş fenerbahçe, galatasaray’ı sahasında 3-1 yenerek 10 maçta 9 galibiyet, 1 mağlubiyet ve 27 puanla en yakın rakibi bursaspor’un 5 puan önünde liderdi.
    taraftar homurdanıyordu!
    taraftar 10 maçta 9 galibiyet almış bir takıma karşı garip bir tavır almıştı.
    bunun sebeplerinin başında kulüp içinden basına sızdırılan bazı haberler vardı! öncelikle bilica, santos, kazım ve roberto carlos’un kelepçeli seks alemi yaptıkları haberleri sızmıştı, sonra kazım’ın santos’u gece alemlerine alıştırdığı haberleri…
    biri bu haberleri medyaya servis ediyor. takım içinde huzursuzluk çıkarıyordu. fenerbahçe sistemli olarak sabote ediliyordu.
    bu noktadan sonra fenerbahçe inişli çıkışlı bir grafik çizmeye başlamıştı. önce kayserispor ile deplasmanda beraberlik alınmış, içeride ankaraspor 3-0’lık galibiyetle geçilmiş, bir hafta sonra da beşiktaş deplasmanından 3-0’lık yenilgiyle ayrılmıştı.
    takım dengeleri bir anda bozulan fenerbahçe ligin 14.haftasında kendi sahasında kasımpaşa’ya 3-1, 15.haftada eskişehirspor’a deplasmanda 2-1 yenilmişti.
    konuşulan aykut kocaman’ın takım içinde kendisinin getirdiği özer gibi oyuncularla birlikte yaptıklarıydı.
    bir taraftan aykut kocaman hakkında takımı sabote ettiğine dair dedikodular çıkarken, bir diğer taraftan da daum’un gönderileceği onun yerine aykut kocaman’ın getirileceği konuşulmaya başlanmıştı.
    aykut kocaman ise bu iddiayı kesin bir dille yalanlıyor, sonradan mehmet demirkol’un ağzına düşecek o meşhur cümleleri ediyordu; “benim fenerbahçe’ye teknik direktör olma, daum’un yerine geçme gibi bir arzum, isteğim olmadı ve olmayacak.”
    fenerbahçe ligin ilk yarısını 37 puanla lider bitirmişti. 10 haftada 27 puan alan fenerbahçe son 7 haftada ancak 10 puan alabilmişti.
    devre arasında, santos’u gece alemlerine alıştırdığı söylenen kazım toulouse’a kiralanmış, roberto carlos’un gitmesine izin verilmişti.
    daum, kazım’ın gönderilmesini kesinlikle istemiyordu. ayrıca takıma mutlaka takviye yapılması gerektiğini söylüyordu. roberto carlos, daum’un ona ihtiyacım var demesine rağmen gönderilmişti. önder turacı da özel hayatındaki sıkıntılar bahane gösterilerek kadro dışı bırakılmıştı.
    bu kadro dışıları sportif direktör olan aykut kocaman tarafından gerçekleştirilmişti.
    daum ise kendisine bir rapor sunmuş, transfer istediğini söylemişti.
    aykut kocaman bu raporu yönetime götürmedi. takımın şampiyon olmak için yeterli bir kadrosu olduğunu iddia etti. basına bu yönde beyanlarda bulundu. transfer yapmadı.
    ikinci yarı başladı. ikinci yarıda roberto carlos’un önünde oynayan uğur boral, çapraz bağlarını yırttı. vederson onun yerine oynuyordu. sonrasında ise roberto carlos’un yerinde oynamaya başlayan santos sakatlandı. onun yerine de sol açık oynayan vederson geri çekildi.
    fenerbahçe’nin sol beki roberto carlos’tan çapsız vederson’a kalmıştı. defans da bilica’ya…

    taraftar haklı olarak homurdanıyordu. daum’a karşı taraftarın gösterdiği tahammülsüzlüğün bir başka nedeni de 2006’da son maçta kaybedilen şampiyonluktu.
    aykut-daum polemiği, prim konusunda bir anlaşmazlık yüzünden soğuk savaşa dönüşmüştü.
    ve nitekim taraftarın homurdanması, belki de o sene şampiyonluğun kaybedilmesini sağlayan tepkiyi doğruyordu. ligin 22.haftasında fenerbahçe, bursaspor önünde 2-0 öndeyken, taraftar güiza’yı ıslıklamıştı, baroni ve santos’u yuhalamıştı.
    ve maç 2-0’den 2-3 kaybedilmişti.
    fenerbahçe üçüncülüğe inmişti.
    sportif direktör aykut kocaman’ın disiplin için kazım’ı göndermesi, önder’i kadro dışı bırakması, roberto carlos’u göndermesi ve yerlerine yeni transferler yapmayarak, uğur boral’ın da çapraz bağlarını yırtması sonrası, fenerbahçe tepe taklak gitmişti. aykut kocaman’ın daum’a rağmen transfer yapmaması fenerbahçe’nin sonu olacak gibiydi.
    nitekim 23.haftada ibb deplasmanından kaybeden fenerbahçe, 24.haftada antalyaspor’u kendi sahasında 1-0 yenerken, 25.haftada gençlerbirliği ile deplasmanda 0-0 berabere kalarak 55 puanlı lider bursaspor’un 6 puan gerisinde 49 puanla dördüncü sıraya inmişti.

    aziz yıldırım samandıra’ya indi. aykut’un görevini kendi üstlendi. futbolculara kalan maçları kazanmaları halinde her maç için 1 milyon euro prim vermeyi vaat etti. gecesini gündüzünü samandıra’da geçirdi.

    aykut kocaman sayesinde kaybedilen disiplin, daum’un yok olan otoritesi, para ile tesis edilmeye çalışılıyordu. başarıldı da…
    ve nitekim fenerbahçeli futbolcular (bana göre) para için mükemmel bir futbol oynamaya başlamıştı. rakipler ilk 20 dakika inanılmaz bir presle sindiriliyor, goller bulunuyor ve 90 dakika bitmeyen bir mücadele ile maçlar kazanılıyordu. ligin ilk 10 haftasında 9 galibiyet alan fenerbahçe, ligin son 9 haftasında 8 galibiyet alacak, son 10 maç sadece tek bir gol yiyecek ve yediği o tek golle son maçta aldığı beraberlik yüzünden şampiyonluğu kaybedecekti.

    fenerbahçe şampiyonluğu son maçta kaybetmemişti aslında. daum’un inadı, aykut kocaman’ın planları, devre arasında daum’un ihtiyacı olan en önemli futbolcuların gönderilip, yerlerine aykut’un kendi tercihi ile transfer yaptırmaması fenerbahçe’ye şampiyonluğu kaybettirmişti.

    bir sezon sonra ise “benim daum’u gönderip, yerine geçmek gibi bir düşüncem olmadı, olmayacak” diyen aykut kocaman ise, bu sözünü yiyip, takımın başına geçiyordu.

    aykut kocaman açısından görev tamamlanmıştı. ancak fenerbahçe, aykut’un daum’un ayağını kaydırıp kendi menfaati için takımın başarılı olmasını engellemesi sonrası bir şampiyonluktan oluyordu.

    2010-2011 sezonuna aykut kocaman ve çapsız teknik ekibi ile çıkan fenerbahçe, iki yıl önce aragones, ondan önce de 2007’de zico tarafından denenmiş, ancak başarılı olamamış 4-3-3 sistemine göre oynamaya başlıyordu. aykut kocaman gelir gelmez, defansı önde kuracağım, fenerbahçe gibi takımın maçları 60-70 metrede oynaması lükstür, defansı öne çıkarıp maçları 35-40 metre de oynayacağım diyordu. fenerbahçe tek forvetli sistemden vazgeçecek, alex’te artık daha az şans bulacaktı. aykut bir de, bir sezon önce daum’un gönderilmemesini istemesine rağmen, disiplinsiz davranışı nedeniyle kiralık gönderdiği kazım’ı takıma geri getirmişti!

    aykut kocaman’ın oynatmaya çalıştığı sistem daha önce de fenerbahçe’ye uymamıştı, yine uymayacaktı.
    türkiye’de futbol orta sahada oynanıyordu. herkes koşuyordu. 2004’te avrupa şampiyonu olan yunanistan’dan sonra küçük takımlar ben de bu şekilde başarabilirim diye düşünmüştü. o mantalite anadolu takımlarının sığınağı olmuştu. orta saha ve kanatları kapatıp, iyi kontratağa çıkan takımlar türemişti. nitekim birkaç sene önce büyük takımlardan 6-7 yiyen anadolu takımları gitmiş, kapanan, direnen takımlar gelmişti. 4-3-3 gibi orta sahayı 4-5-1 oynayan rakibe teslim eden, bir de defansını önde tutup, rakibe kontratak şansı veren takımların başarılı olması mümkün değildi.
    nitekim 2010-2011 sezonu hazırlık kampında ilk maç köln ile oynanmış, maça çoluk çocukla çıkan köln karşısında fenerbahçe 5 gol yemişti. maçtan sonra köln teknik direktörü dalga geçer gibi, az oynattığım genç oyuncuların fenerbahçe karşısında böyle bir galibiyet alması sevindirici demişti.

    daha o zamandan aykut kocaman’ın başarısız olacağı belliydi. nitekim 4-3-3’ün barcolona’daki yaratıcısı frank rijkaard daha bir sezon önce bu sistemle galatasaray’da başarısız olmuştu. bernd schuster’de beşiktaş’a o sistemi oynatacak ve yine başarısız olacaktı. nitekim aragones de, zico da o sistemle fenerbahçe’de başarısız olmuştu. fenerbahçe son 10 sezondaki en kötü dönemini o sistemden dönmeyen aragones döneminde almış, yanlışından dönen zico, 2007’de fenerbahçe’ye şampiyonluk kazandırdığı gibi, 2008’de de şampiyonlar ligi’nde çeyrek final görmüştü…
    aykut kocaman aynı hataya düşüyordu. üstelik zaman gösterecekti ki, aykut kocaman sabit fikirliydi ve hatalarından ders almayan bir kişiliği vardı.
    nitekim bu sistemle, şampiyonlar ligi’nden young boys gibi çapsız bir takıma, uefa ön elemesinde de paok’a elenerek fenerbahçe hiç beklemediği bir darbe almıştı.

    bir basın toplantısında aykut kocaman, kendisine alex konusunda gelen soruya “fenerbahçe’nin geçmişten kalan birikmiş sorunları var görüyorsunuz işte alex ile son 5 yılda 1 şampiyonluk var. sorunun nerede olduğu belli bence” demişti. oysa yalan söylemişti, alex’li fenerbahçe’nin 6 sezonda 2 şampiyonluğu vardı. o altı sezonun 2’sinde son maçta, 2008’de de sondan 3 maç önce şampiyonluk kaçmıştı. ve bunun sorumlusu da alex değildi. alex fenerbahçe’yi her zaman şampiyonluk yarışının içinde tutan adamdı.

    ancak aykut kocaman, şampiyonlar ligi ve uefa avrupa ligi ön elemesindeki başarısızlıklarına dair faturayı alex’e kesmeye kararlıydı.

    aykut kocaman, 4-3-3 sistemi eleştirildiğinde, bu sistemi ligin ilk 6 haftası deneyeceğini, olmazsa eski sisteme döneceğini söylüyordu, ancak bu başarısız sistemi tam 16 hafta uyguladı.

    maçların çoğunda 60-65’nci dakikalar arasında alex sürekli oyundan çıkarılıyordu.
    aykut kocaman’ın çapsız teknik direktörlüğü sayesinde fenerbahçe türkiye kupası’ndan da elenmişti.
    aykut kocaman türkiye kupası boyunca alex de souza’yı oynatmamıştı. ilk maçta ankaragücü’ne ankara’da 4-2, ikinci maçta kendi sahasında bucaspor’a 3-2 yenilen fenerbahçe, üçüncü maçta da malatya’da yeni malatyaspor’a 2-1 yenilerek elenmişti.
    aykut kocaman’ın alex’siz fenerbahçe’si türkiye kupası’nda grup sonuncusu olarak rezil olmuştu.

    ayrıca aykut kocaman, fenerbahçe tarihinde son 10 senedir üst üste kazanılan kadıköy’deki galatasaray galibiyetlerine de bir son vererek, galatasaraylılara beraberlik sevinci yaşatmayı başarmıştı.

    aykut kocaman’ın fenerbahçe’si tiksindirici bir futbol oynuyordu. defansta yana, sağa, sola, geriye pas yapa yapa, yavaş bir futbol... kendisine sorulduğunda da özellikle böyle oynamalarını istiyorum diyordu. pas futbolu koymuştu adını, barcelona’ya özeniyordu güya, ama bildiğin pas futbolu değildi bu, rakibe atılan yanlış pas futboluydu.

    o noktada 17.haftaya fenerbahçe, 39 puanla lider olan trabzonspor’un 9 puan gerisinde 30 puanla girmişti. fenerbahçe 16 haftada 4 mağlubiyet, 3 beraberlik alarak 15 puan kaybetmişti.
    fenerbahçe 17.haftada kendi sahasında sivasspor ile oynuyordu. alex’in o sezon klasikleşmiş olan değiştirilme vakti yaklaşmıştı. niang kenarda hazırlık yapıyordu. fenerbahçe 77.dakikada bir frikik kazandı ve alex de souza serbest vuruşu gole çevirdi. alex’in yerine girecek olan niang da, 83’te selçuk şahin’in yerine oyuna girdi.

    yine alex’siz oynanan yeni malatyaspor maçı sonrasında futbolcular artık isyan noktasına gelmişti. kendi aralarında toplandılar, bu işin böyle gitmeyeceğini, aykut kocaman’ın oynatmaya çalıştığı sistemin takıma uymadığı tartışlar, bunu kaptan alex ve emre vasıtası ile yönetime ilettiler.
    aziz yıldırım bir defa daha takıma el koydu. samandıra’ya indi. aykut kocaman’a alex de souza’yı oyundan almayacağı talimatını verdi. sistem de eskiye dönecekti. takıma da sezon sonu şampiyon olması durumunda toplam 11 milyon euro prim verileceğini vaat etti.
    bu arada devre arasında santos sabah gazetesi’ne, aykut kocaman hakkında ağır açıklamalarda bulunmuştu. santos’u gece alemine alıştırdığı için daum dönemi kovulan, ancak aykut dönemi takıma geri alınan kazım, bir kez daha gönderildi.

    nitekim teknik direktör olduğu şüpheli aykut kocaman’dan direksiyonu devralan alex de souza o sezon attığı 28 golle gol kralı olurken, bir o kadar da asist yaptı ve fenerbahçe, 16.haftadaki sivasspor maçını da sayarsak son 18 maçta 17 galibiyet alarak unutulmaz bir şampiyonluk yaşadı. (ki 18 maçta alınan tek beraberlik de bursaspor maçında kuddusi müftüoğlu’nun semih şentürk’e yapılan penaltıyı çalmaması sonucu alınmıştı)

    alex de souza ve futbolcu arkadaşları fenerbahçe’yi 2010-2011 sezonunda şampiyonluğa taşıdı.
    çapsız teknik direktör aykut kocaman’ı alex de souza kurtarmıştı. çıkartılacağı sivasspor maçında attığı serbest vuruş golünden tutun da, inönü’de beşiktaş’a hattrick yaptığı maç ve galatasaray’a telekom’da attığı kafa golü dâhil bir çok maçta kurtarıcı olmuştu.
    tam bir kaptan gibi, bir taraftan aykut kocaman’ın koltuğunu sağlamlaştırıp, kendisine 500bin euroluk şampiyonluk primi de kazandırırken, aziz yıldırım’a da camiadan gelecek tepkileri sonlandırmıştı.


    3 temmuz operasyonu patladığında, herkes şok yaşamıştı. fenerbahçe taraftarının büyük çoğunluğu olmaz öyle şey diyerek bunu kabullenmemişti. başkanının arkasında durmuş, aziz yıldırım’ın fenerbahçe’ye hizmetleri sonrasında ona vefa duygusu ile destek vermişti. fenerbahçe taraftarına göre vefa önemli bir duyguydu. yağmurda, çamurda, dayanılmaz sıcakta destek verilmiş. yüz binlerce kişi yürümüş, gaz bombalarının üzerine koşmuş, polis şiddetine maruz kalmış, çifte standart görerek ötekileştirilmişti.
    ancak fenerbahçe taraftarı her şeye rağmen direnmişti.

    aykut kocaman ise bu direnişin neresindeydi? 06.07.2011 tarihinde topuk yaylasında basın toplantısı düzenleyen aykut kocaman bakın ne demişti; “yaşanan olaylar hiç hoş değil, bir kere onu kabul etmek lazım. birincisi bu. yaşanan olayları da, açıkça söylemek gerekirse, ulu bir çınar olan fenerbahçe’nin dışına doğru çekmek lazım. fenerbahçe’nin kurumsal kimliği ile bunun çok bağdaştığını düşünmüyorum. fenerbahçe yüz yıllık bir, yüz dört yıllık bir tarih, yüz küsur yıllık. yüz yıl sonra yaşayanlar fenerbahçe’nin büyüklüğünün daha da büyüyerek geliştiğini görecekler. ama bugünkü olaylardan da bir takı... bir şekilde değerlendirmek lazım… 100 yıllık tarihi boyunca fenerbahçe’yi bir takım insanlar yönettiler ve yönetecekler bundan sonra da yönetecekler. ve pek çok insan da fenerbahçe’nin çevresinde olacak. söylemeye çalıştığım şu; yanlışlıklar varsa eğer, yapılan yanlışlıklarla fenerbahçe’yi bir arada tutmamak gerekiyor. özellikle büyük taraftarın bu konudaki ayrımını yapması gerekiyor. hepimizin yapması gerekiyor, herkesin yapması gerekiyor. bunu birbirinden ayırmamız lazım. birincisi bu. ikincisi hoş değil, doğrusunu söylemek gerekirse. ben böyle bir durumdayken, bir takım şeyleri çok sevimli göstermenin derdinde de bir insan değilim. çok hoş değil durumumuz. çıkacak sonuçla ilgili özellikle şunu da söylemem gerekiyor. ben ve takımım, futbolcu grubum, çalışan arkadaşlarımızla beraber, profesyonellerle beraber, yaşadıklarımı anlatabilirim… ben ve takım arkadaşlarım, ancak sahadan gördüklerimizi söyleyebiliriz…”
    http://www.youtube.com/watch?v=ynrb7lfcsxc

    fenerbahçe taraftarı daha 3 temmuz günü “bunlar doğru olamaz” demişti, saat 18:00’da saracoğlu önünde toplanmış, polis müdahalesine rağmen boğa heykeline doğru yürümüştü.
    ancak aykut kocaman, 6 temmuzdaki açıklamasında “yok” demiyordu. kişiler ile kurumları ayırıp, gözaltındaki başkanına sırtını dönüyordu. saha içinin temiz olduğunu, söylerken, “bazı şeyleri hoş gösterecek değilim” diyerek de dışarıdaki kişileri, kendine addettiği temizlikten ayrı tutuyordu.
    “yanlışlıklar varsa, yapılan yanlışlıklarla fenerbahçe’yi ayrı tutmak lazım”
    kendi kazandığı şampiyonluğu tertemiz görürken, dışarıda bir şey olmuşsa bizi ilgilendirmez diyordu. bana göre bu aziz yıldırım’a sırt dönüşün açıklamasıdır. bu bencil bir insanın “bana ne ben temizim başkası yapmışsa onu ayırın, ben ve futbolcular temiziz, gerisi hoş değil” açıklamasıdır.
    art niyetli bir açıklamadır.

    ancak o zaman fenerbahçe taraftarı bunu okuyamamıştır. aykut kocaman hep “ben” diyen bir adamdır. ve aziz yıldırım’a o dönemde sahip çıkmamıştır.
    oysa 3 temmuz sürecindeki kanunsuzluklara en güzel tepkiyi alex de souza koymuş, “kanunlarınızı bilmiyorum ama konuşursam, duygularımı söylersem beni aziz yıldırım’ın yanına koyarlar” demiştir.
    yine defalarca aziz yıldırım’ın bir yılının çalındığını söyleyecek kadar cesur davranmıştır. saha içi, saha dışı ayrımı yapmamıştır. “bir takım şeyler varsa…” dememiştir.

    bu bir subjektif yorum olabilir, ancak yıllar gösterecektir ki bu doğrudur. nitekim 2006 yılında aykut kocaman konyaspor teknik direktörüyken, fenerbahçe’ye karşı oynadıkları ve 2-0 öne geçtikleri maçta, anelka’nın kaleci özden’e faul yaparak attığı golden sonra maçı 4-2 kaybedince, fenerbahçe üzerinden sistemi şaibeli ilan edip, istifa etmesi ve o sezon “el değmemiş bir lig istiyoruz” bukalemunluğuna çanak tutarak, fenerbahçe’ye karşı yürütülen linç kampanyasına öncü olması da onun ne kadar bencil bir kişi olduğunun kanıtıdır. fenerbahçe’yi düşünse o gün susardı, ancak fenerbahçe umurunda değildir, önemli olan onun başarısıdır.
    nitekim ankaraspor teknik direktörüyken, galatasaray’a benzer bir maç kaybettiğinde susması da olaydaki gerçek yüzünü ortaya koymuştur.

    2011-2012 sezonu fenerbahçe için zor başladı. direkt şampiyonlar ligine katılacakken, oynanan oyunlar sonrası bu hakkın fenerbahçe’nin elinden gasp edilmesi sonrası fenerbahçe, niang, santos, emenike ve lugano’yu kaybetti.
    bu sırada ziegler alınırken, bir de yanına aykut kocaman’ın futbol dünyasına dair bilgisinin zayıf olduğunu kanıtlayan bir transfer yapıldı. bir sezon önce sırf fenerbahçe’yi şampiyonlar ligi ön elemesinden attığı golle eledi diye kontra atak forveti bienvenu transfer edildi.
    ve sezon boyunca fenerbahçe 3 temmuz süreci ile uğraşırken, bir de aykut kocaman-emre, aykut kocaman-gökhan gönül, aykut kocaman-özer anlaşmazlıkları ile de gündem meşgul edildi. aykut kocaman her başarısız sonuç sonrası, soyunma odasından bir haberi, medyadaki lobisi gibi görev yapan adamlarına uçuruyordu. mesela kötü bir sonuç sonrası özer tesadüfen gece kulübünde yakalanıyordu. mesela yine tesadüf kaybedilen bir derbi sonrası, emre-baroni itişmesinde, aykut’un küfür ettiği emre sorun oluyordu. yine gökhan gönül, sözleşme sorunları yaşıyordu. gazeteciler bu tip haberlerin çoğunu kulüpten, aykut’tan alıyordu. ahmet ercanlar başta olmak üzere, altan tanrıkulu, feridun niğdelioğlu ve gürcan bilgiç gibi adamları bu haberlerle besliyordu aykut kocaman… medyada fenerbahçe’nin lobisi yoktu, ancak aykut kocaman’ın dağ gibi bir lobisi vardı.
    nitekim fenerbahçe lige iyi başlamış, 3 temmuz linçine rağmen ilk 13 haftayı fenerbahçe 28 puanla lider tamamlamıştı.
    14.hafta ise aykut kocaman yine usta teknik direktörlüğünü konuşturdu. galatasaray deplasmanına birden anıları depreşerek 4-3-3 çıktı. taraftarın nefret ettiği, ancak aykut’un bir türlü vazgeçemediği bilica defanstaydı. alex tek forvetti, forvet bienvenu sağdaydı, caner solda, baroni-emre-selçuk orta üçlüydü.
    fenerbahçe ilk yarı rezil bir futbol oynadı. 2-0 yenik duruma düştü. aykut kocaman fenerbahçe’nin şampiyonluğu kaybetmesiyle sonlanacak fitili ateşlemişti. ikinci yarı orta üçlüden emre çıktı, forvete semih girdi, bienvenu çıktı sola stoch girdi, alex kendi yerine geçti, fenerbahçe 4-4-1-1’e döndü. ikinci yarı oyun dengelendi, fırat aydınus daha ikinci yarının başında caner’e yapılan penaltıyı veremedi. maçın ikinci yarısı genel olarak dengede gitti ve 3-1 bitti.
    aykut’un 4-3-3 takıntısı liderliğin lig sonuna kadar kaybedilmesine mal oldu. “3 temmuz birlikteliğinden doğan güç tükendi” diye açıklıyordu bunu aykut kocaman… oysa işleyen dişlilere çomak sokmuştu. fenerbahçe, galatasaray’a karşı o maçın ilk yarısında verdiği kadar başka bir maçta bunca pozisyon vermemişti. aykut’un üstün taktik becerisi fenerbahçe’yi aciz bırakmıştı.

    nitekim normal sezon aykut yüzünden 9 puan geride bitirildi. play off’larda bu fark 5’e indirildi. süper final’de fenerbahçe 13 puan toplarken, 9 puan toplayan galatasaray yine son maçta aykut’un ikramını geri çevirmeyerek, yarım puan farkla şampiyon oldu.
    aykut kocaman süper final’in son maçına, şampiyonluk maçına, alex, mehmet topuz ve gökhan gönül’ü yedek kulübesinde oturtarak çıktı ve elleriyle şampiyonluğu galatasaray’a hediye etti. (hakem hatalarını bir kenara bırakıp, aykut açısından değerlendiriyorum durumu)

    oysa 3 gün sonra fenerbahçe alex önderliğinde bursaspor ile türkiye kupası finaline çıktı ve alex, 4 golün 4’üne de asist ve golleri ile imza atarak aykut’a süper final’in son maçında yanlış yaptığı mesajını veriyordu.

    aykut, o maçta fenerbahçe’ye 29 yıl sonra türkiye kupası’nı kazandıran teknik direktör etiketini almıştı. alex sayesinde!

    nitekim aykut kocaman bunları alex sayesinde olduğunu biliyordu. eleştirileri okumuş, görmüştü. fenerbahçe’deki teknik direktörlük macerasında yok etmeye çalıştığı alex onu kurtarıyordu, alex onu kurtardıkça başarılı görünüyor, kupa kaldırıyordu. 2010-2011 şampiyonluğu ve 2012 türkiye kupası şampiyonluğu alex sayesinde kazanılmıştı.

    ama nasıl bir kişiliğe sahip olduğu anlaşılmaz bir adamdı aykut kocaman! alex onu bu kadar kurtarmışken, o alex’i yok etmek için her şeyi yapacaktı.

    alex 2012-2013 sezonu için takımdan bir hafta önce türkiye’ye gelmiş, çalışmalara başlamıştı. kontratının son senesiydi ve 2 yıl daha oynamak istiyordu. o yüzden çok çalışıp, faydalı olmalı, yeni sözleşmeyi hak etmeliydi.

    aziz yıldırım içeride bulunduğu dönemde sağlıklı muhakeme yeteneğini kaybetmiş, birçok yönetici aykut kocaman’ın başarılı olamayacağını söylemesine rağmen sezon ortasında onunla 3 yıl anlaşma yapılmasını sağlamıştı.

    aykut bu sezon kendisini hiç olmadığı kadar güçlü hissediyordu.

    durduk yerde iki yıl daha oynamak istediğini açıklayan alex hakkında, “bu sene son senesi artık daha az oynatıp, onsuz oynamaya alışacağız” diyordu ilk açıklamasında… ki 3 yıl önce de aynı açıklamayı yapmış, alex o açıklamayı aykut’a yedirmişti. ona, ona rağmen bir şampiyonluk, bir türkiye kupası kazandırmıştı. ona rağmen, 60-65 dakikalar arası maçlardan çıkarıldığı sene gol kralı olmuştu!

    aykut kocaman’ın, alex’in newcastle hazırlık maçında frikikten attığı golden sonra kulübedeki üzgün halini anlatanlar da çoktu.

    bir de alex, fenerbahçe tarihinde 136 gol atmıştı ve fenerbahçe tarihinde 140 gole en golcü olan aykut kocaman’ı yakalamak üzereydi. alex’in heykeli lefter’in yanına dikilecekti. söylenti oydu ki, aykut kocaman, alex’in golleriyle onun adını fenerbahçe tarihinden silmesini istemiyordu. alex’in yakın çevresi de alex’e, aykut’un onunla sorunun bu olduğunu söylüyordu. aykut kocaman bu kadar küçülebilir, bu kadar küçük düşünebilir miydi bilmiyorum.

    aykut kocaman, 4-3-3 sevdasına uygun transferler yapmaya devam etti. sağ kanat fenerbahçe’nin en sorunsuz bölgesiydi. hücumcu bek gökhan gönül, önünde mehmet topuz oynarken en verimli şekilde hücuma çıkıyor, o ilerideyken, onun açığını mehmet topuz kapatıyor, ayrıca topuz top rakipteyken orta sahaya yaklaşıp, savunma direncini de arttırıyordu.
    4-4-1-1 sisteminde en başarılı yer sağ kanattı. ancak aykut kocaman, önce sağa kuyt’ı aldı, sonra kuyt’ı forvete kaydırıp, yine bir sağ kanat olan krasiç’i transfer etti. ki göreceğiz ki, sağ kanat sonunda mehmet topuz, gökhan gönül ikilisine kalacaktır.
    sol açıkta, yine aykut’un kişisel problemi olduğu stoch, caner ve özgür çek mevcuttu. forvette, aykut kocaman çok istedi diye geçen sene ortasında kulüp dışındaki adamlardan toplanıp 10 milyon euroya sow alınmıştı. sezon başında oruç tutuyor diye onu da yok etmeye çalıştı.
    zaten transfer politikası da faciaydı. 5-6 milyon euroya aldırdığı adamları tek tek harcamasını çok iyi bildi. anadolu takımlarından onun isteği ile yüksek maliyetlerle alınan adamlar heba olup gitti.

    aykut kocaman kanatlara bir sürü transfer yapıyordu, ancak ne hikmetse orta sahaya bir türlü transfer yaptırmadı. tersine kişisel sorun yaşadığı emre’yi gönderdi. selçuk’un yerine oynasın diye mehmet topal’ı aldı, ancak baktı orta saha top kesemiyor ikisini birden oynatmaya başladı. ve yine barcelona sevdası depreşip 4-3-3’e döndü.
    baroni(topuz)-selçuk-topal’ı ilk on bire yerleştirdi.



    bu kadar orta saha oyuncusuna rağmen fenerbahçe topu rakip sahaya taşımakta halen güçlük çekiyor ve sistem sorunu, başarısız ve çapsız orta saha oyuncuları yerine, forvet arkası alex’e kesilmeye çalışılıyor.

    aykut kocaman bu sene başında döndüğü bir nevi 4-3-3 olan 4-2-3-1 ile yine başarısız oldu. vaslui maçlarında da başarısız oldu. eğer volkan o penaltıyı kurtarmasaydı, fenerbahçe şampiyonlar liginden elenecekti. şans yardım etti, bir üst tura yükseldik.

    ancak şimdi yine muhtemel bir başarısızlık anı daha önümüzde duruyor. spartak moskova’ya elenme durumumuz var, takım çok kötü oynuyor.
    plansız, programsız transferler yapıldı. fenerbahçe’nin oynayamayacağı 4-3-3 sistemi üzerine yapılan transferler 4-4-1-1’e dönmeye mahkum fenerbahçe’de sorun yaratacak, o kesin. krasiç gibi pahalı bir transferi oynatmak için sağ kanat bozulacak, stoch yedek kalacak, topuz ya yedek kalacak ya orta sahaya kaydırılacak, pas verme yeteneği az olan adamlardan kurulu defans ve orta saha aykut kocaman’ın ısrarla “ben istiyorum” dediği pas oyununu oynayamayacak ve başarısızlık bu sistemde ısrar ederse kaçınılmaz olacak…

    iddia ediyorum, aykut kocaman, her maça gaziantep maçına başladığı gibi 4-3-3 başlasın, fenerbahçe lig sonunda ilk üçe giremez.

    ve bu sistemle başarısızlık kaçınılmazken, tüm bu başarısızlıkları üzerine yıkacağı adamı da belirlemiş durumda aykut kocaman; alex.
    basındaki maşalarına haberler yaptırıyor; kuyt 1000 metre faydalı koştu, alex 70 metre (baroni kaç metre koştu da vazgeçemiyorsun?), daha ilk açıklamasında alex iki sene daha oynayacağını belirtmesine rağmen, bu sene alex’in son sezonu diye kesip attı, mesajını verdi.
    basındaki tetikçilerine saldırı emri verdi, yok 3 temmuz’da uefa’ya borcum yok kağıdını imzalamadı, yok takıma motivasyon konuşması yapmadı. yok şuna mesaj attı, yok takımı karıştırdı.
    aykut kocaman manipülatif kişiliği ile aziz yıldırım’ı da yönlendiriyor ve alex’in takımı karıştırdığını söylüyor.
    spartak maçında aykut kocaman felsefesi ve sistemi ile turu geçmek imkansız. oysa spartak moskova çok kötü bir takım. inşallah adam gibi bir takım çıkarır ve 4-3-3 belasına kurban etmez koca kulübü... inşallah 15 milyon euro kazanacağımız, dahası prestij açısından fenerbahçe’nin olması gerektiği o yerde olmamızı sağlar.

    ancak muhtemel spartak maçı başarısızlığı için günah keçisi senaryosunu çok güzel yazdı aykut kocaman. alex’i oynatır da kaybederse, işte gördünüz sorun alex diyecek. alex’i oynatmadan kaybederse, bütün hafta takımın huzurunu bozdu ondan diyecek… alex’siz kazanırsa da işte alex’siz de oluyor diyecek… (kazan, kazan da nasıl kazanırsan kazan! ama kazan! bu maçta kişisel hırslarını bir kenara bırak. bu maç fenerbahçe’nin geleceği!)

    sonuç olarak, bir adam düşünün ki, daha ilk günden kendisini hep kurtarmış olan birini yok etmek için sürekli çalışıyor.
    3 yıl önce artık yaşandı dediği adam, 3 yıl sonra yine artık yaşlandı cümlesi ile yok edilmeye çalışılıyor. sırf yeni sözleşme için çok çalışması gerektiğini bilip, bir hafta önceden çalışmalara başlayan adama artık son senen mesajı veriliyor. (yaşlılık bahanesi de yalandır. aykut kocaman, niang’ı 4 yıllığına transfer ettiğinde niang 31 yaşındaydı. yobo 2+1 sözleşme imzaladı 32 yaşında. 3 yıllık sözleşme imzalanan kuyt 32 yaşında…)
    yetmedi, basına aleyhinde haberler yaptırılıyor. başkan tahrik ediliyor…

    bu noktada alex isyan noktasına getirildi. bilerek isteyerek, o “kıskançlık” kelimesine zorlandı alex de souza. alex bunu kamuoyunda söylediği için hata yapmış olabilir, ancak aykut kocaman’ da alex’in yüzüne değil, basın üzerinden mesajlarla onu istemediğini belirtmiştir. ve bu istek takıntı derecesinde hastalıklıdır.

    son sözüm de aziz yıldırım’a;

    alex’i eleştirirken, "herkes gider, fenerbahçe kalır" demişsin başkan.

    fenerbahçe taraftarının vefa duygusu bunu 3 temmuzda demediği için o direniş doğdu. yoksa kolaydı, bu operasyonu yapanların çok istedikleri aziz yıldırım'ı verip, fenerbahçe'yi takibe devam etmek.

    3 temmuzda "herkes gitmez, fenerbahçe'ye hizmet edenleri bu taraftar bırakmaz" diyerek direndi bu taraftar.

    herkes gitmez! fenerbahçe'ye hizmet edenler gitmez! adları yaşar, onlar ruhlarıyla fenerbahçe tarihinde ebediyen var olurlar...

    lefter öldü mü sanıyorsun? can bartu ölecek mi?

    rıdvan fenerbahçe'de kadro dışı bırakıldığında arkasını mı döndü camiasına? çıktı televizyona "ben fenerbahçeli rıdvan olarak mezara gitmek istiyorum, bunu da kimse engelleyemeyecek!" demedi mi?http://www.youtube.com/watch?v=yp66hwkq_lq

    fenerbahçe elbet kalır, ama efsaneleri ile kalır. yazık etme fenerbahçeli vefasına.
    efsanelere vefasızlık yapılırsa, sonra kimse arkasında vefadan kaynaklı destek bulamaz.

    fenerbahçe'nin düşmanları hep olmuştur, hep olacaktır. o düşmanlara karşı en büyük silah hep, taraftarın büyük çoğunluğunun kalbindeki bitmez tükenmez vefa duygusu olmuştur.

    fenerbahçe'de vefasızlık olmaz.

    alex’e vefasızlık yapma!


    ekşiden alıntıdır
    http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=29954572







  • Hepsini okudum Galatasaraylıyım ama şuan aykuta dalabilirim.Düşünün yazının insanı getirdiği durumu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Süper bir yazı olmuş

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Mükemmel.
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.