Şimdi Ara

18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ ŞEHİTLERİMİZİ ANIYORUZ.(sitem:az ilgi.daha fazlası lazım.) (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
117
Cevap
0
Favori
6.692
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Mekanları cennet olsun Allah onlardan razı olsun. Bugünün Cuma'ya denk gelmesi güzel tesadüf dualarla yad edelim şehitlerimizi.
  • Çanakkale Savaşını doğru anlayabilmek için Mehmet Akif’in "Çanakkale Şehitlerine" şiirini; bu şiiri anlayabilmek için de bu şiirin nasıl yazıldığını bilmek gerekmektedir. İşte bu konuda şairi ve dönemi çok iyi tanıyanlardan biri olan Eşref Kuşçubaşı’nın şu mektubu bize önemli ipuçları vermektedir. Mektup özetle şöyle:

    Birinci Dünya Savaşı’nın felaket dolu günlerindeydik. Çanakkale muharebeleri bütün şiddetiyle devam ediyordu.Harbiye Nazırı Enver Paşa bana bir telgraf çekmiş, birliği alıp Cidde’ye götürmemi emretmişti. En kısa zamanda hazırlığımızı tamamladık ve yola çıktık. O zamanlar motorlu vasıtalar yoktu. Ağırlıklarımızı atlara, develere yüklerdik. Birliğimde (er, erbaş, zabit...) hepsi 126 kişi idi. Rahmetli Mehmet Akif de bizimle beraberdi. O da Cidde’ye gidecek, oradan da mukaddes topraklara (Medine-i Münevvere’ye) giderek Resulullah’ın (sav) kabrine yüz sürecektik.
    Cidde’ye gidebilmek için çok uzun ve tehlikeli bir çölden geçmek gerekiyordu. Günlerce gittik. Elimizde pusula olduğu halde yolumuzu kaybettik.(...) Bu uçsuz bucaksız çöl ortasında bize kim yardım edebilirdi? Arkadaşların maneviyatı sıfıra düşmüştü. İçimizde ölenler, çıldıranlar oldu. (...) Ne yapacağımızı şaşırmıştık. İçimizde şaşırmayan, yılmayan, sarsılmayan yalnız Mehmet Akif’ti. Sağa sola koşuyor, hastalarla ilgileniyor, çıldıranları develerin sırtına bağlıyor,ölenlerin cesetlerini atlara yüklüyor,hep ayetler, hadisler okuyarak bize güç ve ümit vermeye çalışıyordu.(...) Epeyce gittik. Ertesi gün öğlene doğru ufukta Cidde göründü. Akif, ellerini göklere açtı. Göz yaşları içinde bir şükür duası okudu. Arabistan çölleri, Anadolu çocuklarının "Aaamiiin!.." sesleriyle inliyordu.
    Cidde’ye gelir gelmez, İstanbul’a, Harbiye Nazırı Enver Paşa’ya bir telgraf çektim: "Şu kadar zaiyatla Cidde’ye vasıl olduk" dedim. Bir gün sonra cevap geldi. Enver Paşa, telgrafında şöyle diyordu:
    "Ben de size bir müjde vereyim: Çanakkale Harbi zaferle bitti. Düşman mahv-ü perişan oldu ve geldiği gibi gitti."
    Ben bu haberi arkadaşlara söyler söylemez, o büyük Akif secde-i Rahman’a kapandı. Dakikalarca sarsıla sarsıla ağladı. Kalktığı zaman mübarek sakalına çamurlar bulaşmıştı. Gözyaşlarıyla ıslattığı kumlardan, topraklardan oluşan acaip çöl çamurları...
    Bir kalem, kağıt istedi. Verdik, göz yaşları içinde birşeyler yazdı. Sanki yüreğindeki ateş, gözlerinden yaş olarak boşalıyordu ve o da kalemine mürekkeb oluyordu. Kalem yazmıyor, adeta kağıtlar üzerinde raksediyordu. Beş dakika geçmemişti ki, kalemi, kağıdı bıraktı, tekrar secdelere kapandı. Ağlıyordu, ağlıyordu, yüksek sesle şükürler ediyordu.Her "şükür" deyişinde sanki Arabistan çölleri inliyordu.
    Bana döndü:
    -"Kalemim, Mehmetçiğin kanını ve kahramanlığını vazetmekten acizdir.Buna rağmen birşeyler yazdım. Lütfen şunu okuyun.Eğer Mehmetçiğe bir nebze olsun layık değilse yırtıp atalım", dedi.
    Aldım, okudum. Bu bir şiirdi. Hayır hayır... şiir değil, vatan için akıtılan kanların mukaddes bir şelalesiydi. Adını biz koyduk:

    "Çanakkale Destanı..."

    “Bir yanardağa dönen dimağından fışkıran mısraları çelik kalemiyle milletinin mermerden masnu cephe-i tarihine hakkederken, o kalemden akan mayi-i mübarekle, yalnız kendi lisanının değil cihan edebiyatının en büyük şaheserlerinden birini yazmıştır.”
    Süleyman Nazif


    ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

    Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
    En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
    Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
    Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
    Ne hayâsızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
    Nerde - gösterdiği vahşetle - "Bu: bir Avrupalı!"
    Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
    Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
    Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
    Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.
    Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
    Ostralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!
    Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
    Sade bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
    Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
    Hani, tâ’ûna da zuldür bu rezil istilâ!
    Ah, o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
    Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkiyle sefil,
    Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
    Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
    Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
    Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
    Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbâb,
    Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

    Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
    Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;
    Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
    Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
    Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
    Atılan her lâğamın yaktığı: Yüzlerce adam.
    Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
    O ne müthiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
    Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
    Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
    Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
    Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
    Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
    Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.

    Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
    Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
    Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
    Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?
    Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
    Çünkü te’sis-i İlâhî o metin istihkâm.

    Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
    Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
    Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi;
    "O benim sun’-i bedi’im, onu çignetme" dedi.
    Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
    İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
    Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
    O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
    Vurulmuş tertemiz alnıindan, uzanmış yatıyor,
    Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
    Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
    Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
    Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i...
    Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
    Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
    "Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
    Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
    Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
    "Bu, taşındır" diyerek Kâ’be’yi diksem başına;
    Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
    Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
    Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
    Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
    Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
    Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
    Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
    Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
    Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
    Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
    Yine bir sey yapabildim diyemem hatırana.

    Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
    Şarkın en sevgili sultâni Salâhaddin’i,
    Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
    Sen ki, İslâm’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
    O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
    Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
    Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
    Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
    Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
    Sana âğuşunu açmış duruyor Peygamber.


    Mehmet Akif Ersoy

    “Ya Rabbi... Şair bu mısraları (Çanakkale Destanı’nı) Sen’in ilham semalarından birer birer yeryüzüne indirirken, ruhu kimbilir heyecandan ne kadar sarsılmış, dimağı, kalbi, asabı ne kadar yıpranmış ve ne kadar harap olmuş... Onun yazdıklarını biz yalnız okurken, bu kadar titredik ve sarardık. Senin düşmanlarına ve düşmanlarının merhametsizce yağdırdıkları ateş ve ölüm tufanına çıplak göğüslerini açıpta sana bu yoldan kavuşmuş olan şehitlerin gibi, duygu ve heyecanın dayanılmaz, yaşanılmaz çarpıntılarına kendi ruhunu, vecd ile aşkla arz ve kurban eden şairin ne büyüktür...“
    Süleyman Nazif




  • Onlar bizim hayatlarımız için kendi hayatlarını feda ettiler bütün şehitlerimizin mekanı cennet olsun.
  • bizler aslan parçası dedelerimizin aslan parçası torunlarıyız.dunya da TÜRK ırkı kadar cesur başka bir millet yoktur.ne paralı askerimiz var ne kraliyet ordumuz .bizler MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ÜN askerleriyiz.çakallara yer yok aramızda....
  • Çanakkale şehitlerimizi saygıyla anıyoruz,allah hepsinden razı olsun.Mustafa Kemal Atatürkle beraber Çanakkale savaşında ki Alman komutan Limon Von Sondersi de saygıyla anıyoruz.

    Bi arkadaş karı kız konusu olsa herkes konuya bakardı demiş ve gerçektende çok ama çok haklı şunu diyeyim eskinin adamı adammış be şimdikiler zırtapoz,o yıllarda kadınlar kocalarını 4 yıl boyunca namusuyla bekliyorlardı şimdi 6 ay yada 15 ay askerlik yapsan evlendikten sonra kıyamet kopuyor,kimse beklemiyor seni,önemsemiyor valla yazık bize.
  • Bugün, 18 Mart şehitlerimizi anma günü. Çanakkale savaşında da on binlerce askeremiz şehit oldu. Allah tüm şehitlerimizin mekanını cennet eylesin.
  • Vurulmuş Tertemiz Alnından Uzanmış Yatıyor
    Bir Hilal Uğruna Ya Rab Ne Güneşler Batıyor
  • Bugünün tatil ilan edilmesi lazım aslında ama hiç böyle bir girişim yok.
  • Saygıyla anıyoruz ruhları şad olsun
  • allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun
  • Nur içinde yatsınlar..Saygıyla anıyoruz...
  • yukarı
  • Başta Gazi Mustafa Kemal Olmak Üzere Bizler İçin Canlarını Hayatlarını Ortaya Koyan Tüm Şehit Ve Gazilerimizin Ruhu Şad Olsun..


     18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ ŞEHİTLERİMİZİ ANIYORUZ.(sitem:az ilgi.daha fazlası lazım.)


     18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ ŞEHİTLERİMİZİ ANIYORUZ.(sitem:az ilgi.daha fazlası lazım.)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Buck Dich -- 18 Mart 2011; 11:09:47 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Stajer Öğrenci

    http://www.facebook.com/video/video.php?v=153393271387490&subj=1640064058

    Kurtlar Vadisi'de çok güzel zaferi anlattı

    http://forum.donanimhaber.com/m_13853924/mpage_470/key_/tm.htm

    burada da neler demişler yok çanakkaleyi alet etmişler,yok reyting.ayıp ya




  • Gördüler.. Yedi cihan , in , cin. Kaf dagının ardındakiler, kıtlıkda kıranda olsaa.. Analar neler dogurur gördüler. Gördüler ve tanık oldular yigtlerin ölürken güldüğüne... Gördüler ve cekip gittiler. yoksaa ! Çanakkaleyi unuttunuz mu ?
  • Alla günahlarını affetsin saygıyla anıyoruz
  • Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın bu toprak,
    Bir devrin battığı yerdir.

    Eğil de kulak ver bu sessiz yığın
    Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

    Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
    Gördüğün bu tümsek, anadolu'nda
    Istiklal uğruna, namus yolunda,
    Can veren mehmet'in yattığı yerdir.

    Bu tümsek, koparken büyük zelzele
    Son vatan parçası geçerken ele
    Mehmet'in düşmanı boğduğu sele
    Mübarek kanını kattığı yerdir.

    Düşün ki haşrolan kan, kemik, etin
    Yaptığı bu tümsek amansız çetin
    Bir harbin sonunda bütün milletin
    Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

    Herkes anlasın ;
    96 sene geçilemedi, geçilemeyecek !
    Ülkemin, milletimin, namusumun, toprağımın kapısı ÇANAKKALE !
  • o zamanlar canlarını verdiler, dün kanlarını..şimdi ise hapiste bütün paşaları...
    kemikleri sızlıyor şehitlerin
  • Ceyhun Yılmaz 18 mart özel programı 12.00-14.00 arası bestfm de

    dinlemek isteyenlerhttp://bestfm.com.tr/radio.htm
  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.