Şimdi Ara

Futbol Dersleri: Ders 1: FENERBAHÇE

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
1
Cevap
0
Favori
122
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • arkadaşlar ben sizler gibi bir takım tutmayan ancak futbolla çok ilgilenen birisiyim. türk futbolunun ilerlemesi için de tüm takımların doğruya ulaşmasını istiyorum. sizlerin de takımlarınızı tutarken ve desteklerken medyadaki futboldan anlamayan maymunlar yerine futbolun sistemi üzerine yazılar yazan bir futbol otoritesinin yazılarını buraya alıyorum umarım faydalanırsınız.

    Futbolla inatlaşılmaz (1)

    Futbolda, özellikle son 50 yılda, sistem ön plana çıkmış ve teknik adamlar sisteme göre oyuncu, zaman zamanda çaresizlik yüzünden oyuncuya göre sistem peşinde görülmüşlerdir. Bu geniş zaman dilimi Türkiye'ye ancak yaklaşık olarak son 10 yılda uğrayabilmiştir. Aradaki 40 yıllık farkta da Türkiye, dünya çapındaki bir çok futbolcusunun yerel harita içinde kaybolup gitmesine adeta çanak tutmuştur.Bir çok yerli hoca, Avrupa'dan kaptıkları kitaplar doğrultusunda çalışmayı tercih etmişler ama, hiçbir dönem bu kitapların yenilenmiş olduğunun farkına varamamışlardır. Ya da takipçilik eksikliği yüzünden geri kalmışlardır. Sistemler sık sık değişime uğrarken, ya da yenilenirken, başta Almanya gibi tutucu olanlar, bir zamanlar ekol kurmuş olmalarına rağmen gerek teknik adamda, gerekse de futbolcuda erozyon yaşamak zorunda kalmışlardır.

    Böyle bir özetten sonra sözü Daum'a getirmek istiyorum. Dediğim gibi, 1994'te Brezilya 24 yıl aradan sonra Dünya Kupası kazanmakla kalmamış, dörtlü arka liberosuz, ön liberolu alan savunmasını sunarak bir yenilik başlatmıştır. Bu sistemdeki ana amaç; fizik gücünün ekonomik kullanılması, dolayısıyla da oyunu dar alana sıkıştırmaktır. Yani teknik, o tarihlere kadar özellikle Almanların önderliğindeki üstün fizik gücüne dayalı anlayışın önüne geçmeye başlamıştır. İşte bu yenilik Almanlar tarafından benimsenmemiş, sevilmemiş ancak çağdışı kaldılar damgası yememek ve de işsiz kalmamak için başvurulması gerekli bir angarya olarak görülmüştür.

    Bugün de Daum, Fenerbahçe'de olmayacak duaya amin dedirtmeye, yani üç uç oyuncusu ile Fenerbahçe'ye etkili futbol oynatmaya çalışmaktadır. Oysa bu mümkün değildir. Çünkü ne Tuncay, bir Giggs veya Overmars'tır, ne de Serhat, bir Romedhal veya bir Fİgo'dur... Size bu yabancı isimlerini şunun için verdim: Bu futbolcuları hepiniz tanıyorsunuz. Kanatlara yerleştirilmiş oyuncular, her türlü kötü pası bile kontrol edebilecek, topla rakibin üzerine gidip her yöne çalım atabilecek, çizgiye inip kafasını kaldırdığında pasını en iyi biçimde çıkaracak, savunmasına veya orta alana kadar gerileyip topu süratli ve etkili biçimde taşıyan oyunculardır. Dörtlü alan savunmasının üçlü uç oyunculu çeşitlemesini ancak elinizde bu tip oyuncular varsa uygulatabilirsiniz.

    Peki, Fenerbahçe, daha doğrusu Daum hangi doğruya yanaşmalıdır? Tabii ki, 4-1-3-2'ye... Yani, ilerde Hojdonk'un yanına, önüne veya arkasına, daha doğrusu Hojdonk'un çevresinde Tuncay'ı dolaştırmalıdır. Selçuk'un ön liberoluğunda, onun önüne Aurelio, Yusuf ve Kemal'den bir orta alan oluşturabilir.

    Şimdi size önemli bir soru: Fenerbahçe, iki lig maçında toplam kaç adet rakip ceza alanı önünde frikik kazandı? Cevap mı? Toplam sadece iki adet... Biri gol oldu, diğeri İstanbulspor barajında elle kesildi... Peki, elinde bir frikik ustası bulunan takım bunu böyle mi kullanmalıdır? Ama göbekten rakipleri en iyi dağıtan adam Tuncay çizgi hapsinde yaşamaktadır.

    Evet, Daum, çağdaş oyun sistemine, her Alman gibi, istemeden dönmüştür. Ama çeşitlemelerine aklı ermediğinden bir çok oyuncuyu ve daha da önemlisi takımı harcamaktadır. Ve pek yakında 3-5-2'ye dönerse hiç şaşırmayın. Şayet bu olursa, eskiye teslim demektir.







  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.