Şimdi Ara

Zaman ve boyutlar

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
11
Cevap
0
Favori
594
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Merhabalar;
    Son zamanlarda bir şeyler düşünüyordum, düşüncemi sizlerle paylaşıp fikir üretmek istiyordum. Sonuçta fikirler paylaşıldıkça üretkenlik kazanır. Neyse fazla uzatmayıp konuya giriş yapmak istiyorum.

    Başlıktada belirttiğim gibi düşüncem zaman ve boyutlar üzerinedir. Elimde matematiksel veriler olmadığı için felsefi bir dil kullanmam gerektiğini düşündüm bu yüzdendir ki konuyu felsefe bölümüne açtım. Aslında konu birazcıkta zamanda yolculuğa bağlanıyor.

    Zaman nedir? 4.boyutmudur? Gerçeklikmidir yoksa sadece gerçeğe ulaşmak için kurkuladığımız bir olgumudur? Bunları düşünürken, acaba zamanın boyutlarla (dünyanın katmanlarıyla) ne gibi bir ilişkisi var diye kendime soru sordum. Ve kendimce zaman için yeni bir tanım çıkarmaya çalıştım. Vardığım sonucu açıklamam gerekirse: Zaman dediğimiz olay diğer boyutlarla iletişimimizi sağlayan bir araç olduğunu düşündüm. Dahada açmam gerekirse geçmişte yaşanılan bir olayın günümüze gelmesi için aradan bir süre geçmesine zaman dedim. Ee bunun şu anki tanımlanan zamanla ne farkı var diye soruyor olmalısınız. Şöyleki aslında geçmişle bugün aynı anda var, sadece geçmişten bugüne haber gelmesine zaman olarak tanımlayabiliriz. Onları görmememiz ise boyut farklılığı yüzündendir. Paralel evrene benzesede aynı değil, çünkü paralel evrende sizde iki tane vardır bense senden sadece bir tane vardır diyorum. Karmaşık olduğunu biliyorum çünkü henüz bende tam anlamıyla hakim değilim, bu yüzdendirki siz değerli büyüklerimden bilgi, eleştiri almak istedim sizinle paylaşarak. Umarım bilgisizliğimi maruz görürsünüz. (19 yaşındayım)

    Saygılarımla; Ömer Muratlı.







  • Bence zaman bir algıdan ibarettir. Zaman algısının oluşması için hareket gerekir. Hiçbir hareketin olmadığı bir ortam için zamanın geçmesinden söz edilebilir mi ? Ayrıca eskiden uzay ve zaman birbirinden ayrı olarak düşünülürdü ama artık birbirinden bağımsız olmadıkları biliniyor. Buna da ''uzay-zaman'' deniyor. Uzaydaki değişiklikler zaman algısını da değiştirebiliyor.
  • Zamanın bir hortum olarak şekil aldığını duşunun. Bunun çevresine 5 kişi koyun. Bu kişi zamanda yolculuk yapan 5 kişi olsun. 5 i de ozdeş olmalı. 5 tane 5iz.

    1 imiz bu hortuma 1 kalem koysun ve hoetumun rüzgarı kalemi 2. Kardeşimize doğru suruklesin. Bu kalemi alan ozdeşimize diyelim ki o sana değil 4 kardeşe yollandı. Bu anda 2. kardeş aynı hortuma kalemi bıraksın. 3 kardeş 1. Kardeşi anladığı halde kaleme el koysun. Burada asıl olarak haksızlık yoktur. Ancak 5 tane ozdeş olanın bir eylem karşılığında bir araya gelmesi hali kendisine bir gerçeğe karşı başkaca bir seçim olup olmadığını sorgulama hali vardır.

    1. Ve ve 5. Kişi her halde ozdeş olduğundan 2.3.4. Tercihler mutlak olana karşı bir tercih uretebilme imkanıdır.

    Şimdi orneğimizdeki 3. Kardeş 1.cinin talebine isyankarane davransa ve ikazı anlasa kalemi tekrar anafora bırakırsa ne olur. Bu kişi aslında zamana karşı muhlet kazamıştır. Zamana karşı bir müdahale olamaz kişinin tercihleri arasındaki sure ya da muhlet zaman sanılır. Bizim her anımız tercihler konusunda muhlettir ve mutlak olan gerçeği tehirdir.

    Temel olarak zaman bu açıdan anlam kazanır. Ozu iibari ile çocukla oynaşan manasında olursa anne ya da baba gibi kavramlarla anılacaktır.

    Bu hallerin mutlaklığı kişiyi tehir suresince oyuncu kılar. Ancak zaman anlam bakımında yaratan gucun emri isevu kişiyi tehir edilmiş ertelenmiş sure sahibi kılar.

    Anladığımız kadarıyla zamanın aslı yani hortum anneyi canlandırmaktadır. Dışındaki 5 ozdeş şey çocuğu canlandırdığı duşunulse de baba denen kavramı oluşturmakta hortumun içerisinde bulunan tekillikte evlat denen kavramı oluşturmaktadır.

    Temel manada iman denilen halde ilahi olan anne olandır. Baba ise elçidir ve evlat da bu anafor içerisinde olup bu olan biteni seyreden olmaktadır.

    Kişinin rol anlayışına göre zaman kavramı anlam kazanmaktadır.

    En geniş evrende anne ve baba bu hareketi ile çocuğun yaratan Teala anlayışını oluşturacaktır. Esasen buna fedekarlık denecektir.

    Bilinen evrende canlı olana karşı duran her turlu gezegen ve karanlık hortumun içerisindeki çocuğu gorduğu anne ve babasının fedekarlığı olarak anlam kazanmaktadır.

    Bir modele göre çocuk tektir ve zaman ve mekan diye bilinen her şey anne ve babası olarak çevresinde döner. Canlılık çocukta olduğundan ve bu çocuk kainatın evladı olduğundan olu olan diriye ilahi bir vasıf verirken diri olan olu olanın çocuğu olarak bu fedakârlığı adlandıramaz. İlahi olanı olu adlandırır diri olan bizim ilah diyebileceğimiz tek şey fedakârlıktır.

    Bu açıdan kainatta yaratıcı tealanın duşuncesi mevcuttur ve bu çocuk olandadır. Ancak gerçek olan ise bu yaratıcı gucun fedekarlığın fonksiyonu olduğudur.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Hümiyettin kullanıcısına yanıt
    Zamanın aslı ile o zaman anlayışını dizay eden yapının bir ilşkisi var. Bu ilişki duzey olarak limit bir değeri ifade ettiriyor ve biz buradan bir yaratıcı olduğunu anlıyoruz. Yani zaman denen şey ornekte olduğu gibi sadece akmıyor zeki davranıyor.

    Bunun temelinde aslında sonsuz kadar sebeb olabilecekken olabilecek gibiyken zamana yapılan iletim bir şeyin tanımı ve sen bu değilsin demek şeklinde. Ancak bu tanım öyle yoğun ki bu şey tanımın ta kendisi gibi oluyor.

    Mesela bir çocuğa yasin kelimesini anlatıyor. Öyle yoğun anlatıyor ki bu anafor yasine benziyor. Sonra da sen yasin olamazsın diyor. Biz yoğunluk olarak yasini kişiye isim olarak verdiğimizde kişi aslında olamadığı halde yasinle birmiş gibi bir görüntüye sahip oluyor. Zamana batan insan manasında. Temel olarak tekillikteki çocuğa bir şeyin cisimleşmiş en küçük birimi iletilse çocuk zaman denen anneni içine batıyor ve doğuma hazırlanıyor.

    Bu nedenle zamandan gelen beyan doğumu anlatırken doğum olmaması yani sistemin tutarlı olarak bilgilenmesi için tekilliğe direk olarak bilgi gelmesi istenmekte. Bu da ilahi olanla bire bir muhabbet olmakta. Temel olarak zaman bu munasebeti gorurse çevresindeki 5 kişi elçi vazifesini bitiriyor. Sankı tekilliğe ışınlanıyor.

    Burada aslolan evlat kavramının baba kavramıyla yer değiştirirken anne kavramına dokunmamak. Kutsal bir bakirelikten ziyade direk muhattap olmakla fedekarlıktan sonra itimatı da oğretmek temel amaçtır.

    Dikkat edilirse itimat hakka yönelik olan değildir haktan gelendir. Yani bana fedeksrlık yap bana itimat et demiyor esasen zaman sayesinde sen itimat ya da fedeksrlık değilsin diyor. Önemli olan bu kavramların oğrenilmesi ve vahyi bir ilintiye gitmeden önce bir katman gibi insanı şekillendirmesi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Verdiğiniz değerli cevaplar doğrultusunda şu şekilde bir düşünce geçti kafamdan; bir analitik düzlem düşünün ve bu düzlemin için 3 boyut olan x, y ve z eksenleri düşünün. Peki 4.boyut olan zaman eksenini bu düzlemin neresine yerleştire biliriz. Ben bir yer bulamadım, bulamadığım içinde birden fazla analitik düzlem olması gerektiğini düşündüm ve bu düzlemleri birbirine bağlayanında 4.boyut olan zaman ekseni kanısına vardım. Şimdi analitik düzlemin uzay olduğunu varsayarsak buradan aslında her bireyin kendine has bir uzayın olduğunu düşüne biliriz, birbirimizden haber almamız için düzlemler arası geçiş yapmalıyız bunada zaman diyebilirmiyiz? Hal durum böyle ise astral seyahatin açıklanmasına kolaylık sağlanmazmı? aynı şekilde aslında herşeyin aynı anda olduğu fakat her bireyin kendine has uzayı olması nedeniyle zaman kavramının ortaya çıktığını söyleyebilirmiyiz?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: DuffyDuck205

    Verdiğiniz değerli cevaplar doğrultusunda şu şekilde bir düşünce geçti kafamdan; bir analitik düzlem düşünün ve bu düzlemin için 3 boyut olan x, y ve z eksenleri düşünün. Peki 4.boyut olan zaman eksenini bu düzlemin neresine yerleştire biliriz. Ben bir yer bulamadım, bulamadığım içinde birden fazla analitik düzlem olması gerektiğini düşündüm ve bu düzlemleri birbirine bağlayanında 4.boyut olan zaman ekseni kanısına vardım. Şimdi analitik düzlemin uzay olduğunu varsayarsak buradan aslında her bireyin kendine has bir uzayın olduğunu düşüne biliriz, birbirimizden haber almamız için düzlemler arası geçiş yapmalıyız bunada zaman diyebilirmiyiz? Hal durum böyle ise astral seyahatin açıklanmasına kolaylık sağlanmazmı? aynı şekilde aslında herşeyin aynı anda olduğu fakat her bireyin kendine has uzayı olması nedeniyle zaman kavramının ortaya çıktığını söyleyebilirmiyiz?

    Analitik düzlem 2 boyutludur , 2 boyutta 3 eksen olmaz. 3 eksenli dik koordinat sistemi uzayı betimlemek için bizim geliştirdiğimiz bir modeldir, uzayın kendisi değildir.
    Zaman bir uzay boyutu değildir. Onlar gibi değerlendirilemez.
    Klasik mekanikte zaman tüm koordinat sistemlerinde aynı kabul edilir değişmezdir.
    3 uzay boyutu dışında bir uzay boyutu şimdiye kadar tespit edilememiştir.
    Astral seyehat diye bir şey de yoktur bu arada :)




  • savarog kullanıcısına yanıt
    Cevabınız için teşekkürler

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • İnsanın uzay algısı alan algısıyla alakalı. Bizler karbon kökenli uzaylarla yani kelimelerle iletişim kurarız. Bu açıdan kelimelerin oluşturduğu bir evrendeki boyutlar bizim için anlamlıdır.

    Zaman dediğimizde bu ne kadar zamansa zaman tanımı bizim için anlamlı olur. Kelimenin kendisinden bir birim ve boyut oluşturmamız gerekir. Bu havayı kullanarak yapıldığında ise hava bizim evrenimiz olmadığından yuzey ve yuzey gerilimi dereye girer.

    Bilinen manada havadaki bir gerilim noktası açılabilir ve bu noktadan dışarı ve içeri bir akımın girmesi sağlanır.

    Temel olarak cinsler arasındaki çekim yani kainatta sırf insanda olan ve hiç bir şeyde olmayan cinsi yaklaşım yuzey gerilimi oluşturmak ve ortaya çıkarmak için kullanılır .

    Kadın ve erkeğin cins olarak ureme eğilimindeki en yakın isteğin oluştuğu noktanın yuzey gerilim noktası olduğu ve boşluk denen kavramı oluşturduğu duşunulmektedir. Cinsler arasındaki o duşuncenin en anlamlı zamanında yuzeyde yani kelimelerin bulunduğu havada bir çatlak aranmakta.

    Kitabullah o çatlağı bulamazsınız der. Ancak insan bunun yani gerilimin oluştuğu alanları bulabilir. Bu açıdan bu yuzeyin geriliminde o yuzeye mutlak yerçekimi eklemek dairesel bir anlayışı bu yuzeyin ışık vermesini sağlamak kup ya da kare vari Bi anlayışı gerektirir. Temelde bakış yani gozun goruş anlayışının yuzey gerilimini dairevi olarak bakış olarak da dikdortgen olarak doldurduğu duşunulmektedir.

    İnsanın temel vazifesi havada yırtık oluşturmayıp oksijeni kaçırmamaktır. Vazifesinin ozu budur. Buna kulluk denmiş yani nefsine hizmet etmek. Bir diğer tevilde ise o kişi yuzey gerilimi varsa bunu giderirken tamir işlevini koza kurarak tamamlar. Yani yuzey gerilimideki noktayı tespit eder ve bu noktayı içerisine saklanabileceği bir yuva olarak kullanır. Gorunmez olur. Amacı koza mantığıdır. Zira yuzey gerilimindeki ışığı bakışı ile gorur ve bu gerilimin ışığı olan sonsuzdan büyük alana girer.

    Bizim kişisel uzaylarımız dairevi gozen aslında dikdortgenvari bir goruntuyu oluştururkenki mevcut ışığa kaçmasıyla anlam kazanır.

    Bu açıdan insanın kaçabileceği tek alan göz denilen bölgenin ışığı yorumu şeklinde anlaşılmaktadır. Bir asker savaşı cesaret olarak gorurken diğeri katliam olarak görür. İkisi de katliam diyor ancak birisi cesaretin arkasına sığınıyorsa bu kişinin aslında cesaret ışığına saklandığı duşunulur.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Bence 4. Boyut enerji olmalidir.
    Boyutsuzlugun tanimi boylece 4.boyutu ortaya koyar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • DuffyDuck205 kullanıcısına yanıt
    Selamun aleykum

    Dünyada karada ve denizde yaşayan salyongozların kabukları ozellik taşıyor. Eskiden çocukken inşaat kumlarından da çıkarlardı. Minare derdik.

    Bu canlıların kabukları şekil olarak helezoniktir ve olumun an oluşunda canlının mekan olmasını halini zaman enerji ve eser boyutuyla an itibari ile anlatır.

    Bu nedenle boş bir kabuk olumun zaman ve enerji boyutunu içerisi doldurulmak kaydıyla beyan eder. Özellikle karasal salyongazlar bir salgı bırakmakta bu salgı enerjinin zamanda bıraktığı iz eser gibi algılanıyor. Sodyum kara salyongazlarını olduruyor ve çekim denen hale karada kapılıyorlar.

    bu nedenle Hayatın demir bir çekirdek tuz veya potasyum ile başladığı duşunulmekte.

    Bu şeklin yani helezonik şeklin özelliği olumun zaman fonksiyonu olduğundan içerisinin mutlak anlamda dolu olduğu her an olum mevcut olamaz hissi var. Yani bir kabuklu bu helezonik şekli üstüne giydiğinde olum yoktur varsa da can kazamıştır demek durumunda kalıyoruz.

    Hayatın suda başladığı evrimsel sureçler geçirdiği duşuncesi olumun zaman mekan enerji ve eser bırakma hususlarında helezonik canlılara işaret ediyor.

    Yalnız bu olay sad uzayında oluyor. Bunun gibi bilinen onlarca uzay var. Sad sonsuzluk düşüncesi ile ilgili. Ancak sonsuzluk maddenin hareketi ile alakalı. Madde hareketi bırakırsa bunun sonsuzluk olmadığı itaat olduğu anlaşılıyor.

    Temel olarak helezonik şekil maddenin ışınlanması gerektiğini de soylediğinden maddenin ışınlandığı duşunulmekte. Bu ışınlanan şeyin enerji olduğu düşünülüyor.

    Bu varlıklar karada yuzustu surunur. Denizde ise havada dans ederler. Evrimsel süreçte insanın olumu anlamak adına eşdeğeri bu canlılar olabilir.

    Beyanla karada oksijen denizde erimiş oksijenle yaşam her daim devam edecek olum sadece bir giysidir siz olmeyeceksiniz demekte gibidirler.

    Helezon bilinen en ilginç şekillerden biridir. Ancak bunun gibi yüzlerce şekil vardır. Deniz tarağı istiridye deniz yıldızı gibi. Bu şekillerin her birisi aynı şeyin anlatımı olabileceği gibi kendisi kadar farklı ve sayıda uzayların anlatımı da olabilir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HADO77 -- 6 Temmuz 2015; 19:22:11 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Evrenin sonsuz incelikte ve birbirine çok çok yakın iki boyutlu dantel işlemekte kullanılan gergefler gibi olduğunu , kütlelerin bunların üzerinde büyüklüklerine göre çökmeler oluşturduğunu , karadeliklerin aşırı kütleden dolayı bu yüzeyde çökerek yırtılmalar yaptığını ,zamanın sadece bu sonsuz sayıda peşpeşe sıralanan gergef yüzeylerinden geçen bilemediğim bir enerji türünün o anı aydınlatması ve bir sonrakini aydınlatıp geride kalanın sönmesi durumu olduğu , canlılık bilincinin bu bilinmeyen enerji ile birlikte hareket ettiğini , her bir yüzeyden sonra inaktif ve bilinçli canlıların anlık seçimlerinin permutasyonu kadar sayıda olması gereken ihtimal evren gergeflerinin olduğu hangisinin aydınlanıp gerçekleşeceğine kişisel anlık seçimlerin toplamının bilmediğimiz bu enerjiye vereceği yönün belirlrdiğini , bu enerjinin gergefleri aydınlatma hızının zamanı oluşturduğunu bu muhtemel evrenlerin hepsini içinde barındıran başka bir boyutun bulunduğunu , burada bizim bildiğimiz manada akan bir zamanın olmadığını,bu farklı boyutta bulunan bir veye birden fazla canlinın olası tüm evrenleri görebildiğini (öncesini ve sonrasını) ama bunlardan hangisinin gerçek an olacağına sadece kişisel anlık tercihlerin yön verdiğini düşünüyorum saygılar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.