Şimdi Ara

Sümerlilerde Tufan Tufan'da Türkler (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
59
Cevap
0
Favori
5.856
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Massaimassai

    quote:

    Orjinalden alıntı: bingo crepuscule

    ..haysiyetsiz kadın !! örtüye saldırı alanında tarihinde alet edilmiş olması bu kepazeliğe yeter utanç sebebidir de o yüz nerede idrak nerede ..sıfatındaki meymenetsizliğin basireti körelmiş kimselere bile apaçık ayan oluşu bir yana bu kadını akademik değer diye millete yutturmaya çalışan malum anlayış bir yana




    Özür dilerim yazınızın bir kısmından alıntı yaptım. siz birinin haysiyetini nasıl sorgulayabilirsiniz? siz kimsiniz ki Sayın İlmiye Çığ 'ın haysiyetini sorgulayabiliyorsunuz? Adama sormazlar mı sizin haysiyetiniz nedir diye? Neyle ispatlaycaksınız... İnancınızla mı? Birinin adı çığ diğerinin adı sığ... O kadar sığ ki kendi inanışı dahilinde insanları yaratanmış gibi yargılayabiliyor:) NE acı... Sıfatındaki meymenetsizlik ! demiş sayın yazıcı:) Sizin sıfatınız ne ki? Din alimi misiniz? Veya ilim irfan sahibi birimisiniz. Siz kimsiniz ki? Sıfatsız insanların, ismi sıfatı belli insanları eleştirmesi kolaydır. Zor olan bi bok yapmadan (afedersiniz) onu bunu suçlamaktır. Ne araştırdınız? NE okudunuz? Ne kattınız? Sayın sıfatı belli insan ne kattınız bu dünya ya !? Din ve bilim alanında ?
    Saygılarımla,


    evet " bi bok yapmamak" ana temayı bu ifadeniz üzerinden şekillendirelim (sığ demiştiniz değil mi )

    ne yapmış ve ne katmış ismi geçen kadın bunu sorgulayalım ondan sonra benim ne kattığım ile bitirelim olur mu

    prof olmadığı halde prof olarak lanse edilmesine müsade etmiş !!!doktor olmadığı halde (ki ilk yazımında fahri doktorluk kılıfına değindim) doktor olarak anılmasına yine müsade etmiş bu kadın !!! tez hazırlamadığı halde doktorasını tamamlamış süsü verilmesine ses etmemiş bu kadın!!! başkasına aid metin tercümesini ingilizceden türkçeye çevirmekle sümerolog olduğunu hatta bu konuda otorite kabul edildiğine itiraz etmemiş bu kadın...taa ki güya sözüm ona akademik kariyeri deşilince ortaya çıkan gerçekler neticesi kendisine yakıştırılan bütün ünvan ve sıfatları mecburen inkar etme durumunda kalmış..(bu durumda suçun büyük kısmı onu piyasaya uzman olarak sunanlarda )

    1941 yılında istanbul eski şark eserleri müzesi çiviyazılı belgeler arşivinde araştırmacı veya akademisyen olarak değil.."arşivci""kütüphaneci" olarak "kültür bakanlığı memuru" statüsünde çalışması sizin için ne ifade eder !!! bunuda geçtim


    (neden Atatürkçü görünüp bizzat Atatürkün kapattırdığı mason localarına üye olup ders verme gayretine girmiştir buna değinmeyeceğim zira işledikleri bu icraati ile kıyaslanamaz )

    soruyorum size hangi ahlak kalıbına sığar bunlar!!! gerek ilmi gerekse insani değerler esas alındığında kabul edilebilir durumlardır bunlar ?? nerede bilim etiği soruyorum size nerede ??? neden foyaları ortaya dökülene dek en ufak itiraf veya itiraza girişmemiştir bu kadın ??

    hadi bunları geçtim azılı din düşmanı olmasınıda umursamadan size soruyorum düşmanı olduğunuz bir kuruma saldırırken bile gözetmeniz gereken esaslar olduğunu hiç mi önemsememiş m.çığ ..zerre kadar kıymet vermese bile dine aid meseleleri değerlendirir iken neden yanlış bilgi eksiltme ve tahrife başvurmuştur ...

    neden saldırdığı kurum hakkında düzmece basma kalıp bilgiler eşliğinde güya bilimsel tespitlere vardığını ifade etmiştir ...

    dine aid temel kabullerin kronolojik olarak taa adem a.s dayandığını ( namaz oruç örtünme vb) bilmemektemidir çığ

    örtünme emrinin ilk peygamberden son peygambere dek devam edegeldiğini umursamamaktamıdır yoksa bilmemektemidir (dine dair değerlendirmeleri esas alındığında bunları sorarlar adama) sümerler nerede ilk insan ve peygamber nerede ??

    örtünme işinin sümerlerden günümüze ulaşan bir gelenek olduğu iddaasının sakatlığı bir yana bu örtünme işini fahişelere atfetmesi ve bu durumdan dolaylı olarak örtünen tüm kesimleri tahkir etmesimidir ahlak.. etik bilim ?

    bu mudur bilimsel katkı !! daha öncede değindiğim sümerler ve yahudiliğin hemen hemen aynı döneme rast gelmesi tarih sahnesinde yer almasınıda mı atlamıştır bu kadın sözüm ona güya tarihçi olarak !!!


    bu mudur ilim adamlığının tarih bilgisinin getirisi ...bakın mesele örtünme meselesi değildir hrıstiyanıda örtünür yahudiside müslümanıda laiği de dileyen herkes örtünmekte özgürdür..ancakk sırf dine dair kini sebebi ile örtünenleri tarihi ve dini gerçekleri yok sayarak ve çarpıtarak aşşağılaması ve.. ve o adice sıfata layık görmesi onu haysiyetsiz yapar ..

    insan düşmanlığını sergilerken bile mertliği elden bırakmamalı dürüstlüğü de... insan olmanın onuru bunu gerektirir

    ama siz bunları hiçe sayıp ben bilim adamıyım (kadınıyım) işte ulaştığım gerçek "masalı adı altında " örtünenleri en adice sıfatla adlandırırsanız başka biriside çıkar ve bu iğrenç fiilin karşılığı olan haysiyetsizlik tabirini hak eden o çığa yakıştırıverir..

    meselenin ne kadar ağır manalar taşıdığını idrak etmenizi ummak iyimserlik mi olur onuda kendime sormadan edemiyorum

    camileri (ibadethaneleri) geneleve benzettiği inanları sapık olarak nitelediği zaman nerede idi sizin hassasiyetiniz sorarım size ??

    ne çelişkidir bu !! ahlaksızlığın hemen hemen her türlüsünü güya ilim namına işle sonra birileri bu duruma ve işlenen şenaate itiraz etsin tu kaka öylemi?

    nerede muazzep çığın akademik kariyeri nerede onun yetkinliği ve ehliyeti ..neden malum anlayış onu bizlere prof olarak sunma ihtiyacı hissetti düşünün bunları!!!!!! sorun kendinize sorun !!

    ben insanları en basit meselelerde bile aldatan aldatılmasına göz yuman çığın neresine neyine güveneyim haa ?? her türlü galiz hakareti ilim bilim maskesi adı altında sevmediği kesime layık görür iken neden ona saygı duyayım ?? az bile dedim seni temin ederim !! hayatın her alanına dair bariz delaleti ortada iken üstelik

    insanda biraz utanma arlanma olur !!!

    sıra geldi can alıcı sorunuza ben ne kattım dünyaya dine ve diğer alanlara ? eğer yukarıda dile getirdiklerimden çıkarmanız gereken anlamları çıkaramadıysanız okurken

    benim katkılarımı sıralamamın hiç bir anlamı olmayacaktır size ..





  • ilmiye çığ değişik konularda çeşitli fikirler ve çıkarımlar yapmıştır bunları illa doğru kabul edeceğiz diye birşey yok ama bu sözlerin söylenmesindeki derin bilgiyi ve arşatırmaları yok sayan fikirlerle savaşta kendisi çekinecek bir şey görmemiştir. Bloglarında açıkça birçok insanın belki yazmaya çekineceği sivri konulara değinmiştir. Artık doğrusunu eğrisini aynı bilgi seviyesinde ulaşanlar takdir edip söveceklerdir. bu forumdakiler olmamalıdır.


    http://muazzezcig.blogcu.com/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 23 Haziran 2009; 10:25:23 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Shady


    quote:

    Orjinalden alıntı: NovariX

    khanturks1'in de dediği gibi; Sümerlerin ilahi dinlere nasıl temel oluşturduğuna; bugün "DiN" ile ilintilendirdiğimiz birçok şeyin çok önceden sümer gelenekleri olduğunu görünce çok şaşıracaksınız.




    Bence bunda şaşırılacak birşey yok.Sonuçta Kuran'da ilgili ayetlerden yola çıkılarak dünya üzerinde varolan her kavme Allah'ın hak dinini anlatmak için bir elçi gönderilmiştir..

    Yani Sümerlerin yaptıkları şu anki ilahi dinlerin temellerini oluşturmaktan çok,Allah'ın hak dininin x zamanından sonra ortaya çıkmadığını aksine her zaman varolduğunu gösterir...


    Bir görüş açısı olarak değerlendirilebilir fakat sümerlerin tek Tanrılı bir din sistemi yoktu tam tersine çoktanrılı dinleri mevcuttu.

    Sizin bahsettiğiniz tek Tanrılı dinlerin temelini oluşturması pek mantıklı değil açıkcası.Eğer kültürlerinde çoktanrılı dinden tektanrılı bir dine geçiş olsaydı haklı olabilirdiniz.

    Herşeyin sonunu Dine bağlamak gereksiz, Din doğmadır bizim ise burda bahsettiğimiz eldeki arkeolojik kanıtlar.Ve bu arkeolojik kanıtlar gösteriyor ki 3 büyük tektanrılı din içeriği ve verdiği örnekler açısından Sümerlerin çoktanrılı dinlerini örnek almış görünüyor.

    Ve henüz Türkiyede çok konuşulmayıp tartışılmayan San'a Kur-an'larıda varki İslamın kurallarını temelinden sarsacak gözüküyor takip edebildiğim kadarı ile bu yıl sonunda San'a Kur-an'larının araştırılmasıda bitecek ve yayınlanacak zaten Hristiyanlık ve Museviliğin gerçeklerden çok uzak birer Din olduğu artık su götürmez bir gerçek eğer İslam da da aynı olay olursa işler bir hayli karışacağa benzer.

    Bu Tanrı var yada yok demek değildir sadece inanmamız istenilen Dini yazılı kaynakların hatalı olduğunun kanıtıdır sakın yanlış anlaşılmasın.




  • Sümer Dini ve Tanrıları

    Sümer Dini:
    İ.Ö. IV. binyılda Aşağı Mezapotamya'da yaşayan halkların inançları. Sümer dünyası XIX. yüzyılda keşfedilinceye inanç alanının temel bilgilerinde bir hayli değişiklikler olmuştur. Türkistan bozkırlarından Dicle'yle Fırat deltasına inen bu çok becerikli ve bilgili ulus, bölgelerinin kuzeyinde yaşayan Akad'larıda etkileyerek, olağan üstü bir uygarlık geliştirmiştir.

    Sumer dini çoktanrılı bir dindi. Dünyada, evrende, doğada görülen, hissedilen her nesnenin bir Tanrısı vardı. Tanrılar insan görünümünde, fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı. İnsanlar gibi, onlann da çocuklan ve eşlerinden oluşan aileleri bulunuyordu. Bu aileler kral gibi bir Baştanrı altında toplanmışlardı. Tanrılar da insanlar gibi sever, üzülür, kızar, kıskanır, kavga eder, kötülük yapar, hastalanır, hatta yaralanabilirlerdi. Yer, Gök, Hava, Su Tanrılan yaratıcı, diğerleri yönetici ve koruyucu Tanrılardı.

    Her şehrin bir koruyucu Tanrısı vardı. O Tanrı, şehrinin iyi yaş** sürmesinden sorumlu idi. Onun gücü, şehrinin iyi veya fena olduğuna göre değişirdi. Bunlara aym zamanda diğer şehirlerde de tapılırdı. Bu şehir Tanrıları, evrenin yönetimini aralannda bölüşmüşlerdi. Tanrılara ait listelerde 1500 kadar Tanrı adı bulunması, Sumerlilerin ne kadar çok Tanrı yarattığını göstermektedir.

    Tanrıları insan şeklinde algılamalan, Tanrıları şehirlerin dışında evren ve doğa Tanrısı olarak geliştirmeleri ve onlan uyumlu bir sistem içine almalan, Sumerlilerin önemli ruhsal başanları olarak kabul edilmektedir. Tanrılar yalnız evrende değil, insanlarm yaş**ına da girerler. Örneğin, yorulmak bilmeden gezen Güneş Tanrısı Utu, her şeyi görür, adaleti korur, insanlara yardım eder, ciğer falı bakanlann piridir. Bilgelik ve Su Tanrısı Enki, insanlann ve sihirbazlarm koruyucusudur. Venüs yıldızını simgeleyen Tanrıça İnanna, âşıklann ve savaşçılann koruyucusudur

    Sumer'de Tanrılar istediklerini yapar; onlar, insanlara ne istediklerini bildirmez. Ancak insanlar onlara, kendilerinden istenileni sorarak öğrenebilir. Bu, kurban edilen hayvanlann karaciğerlerindeki işaretlere göre anlaşılır. Bu işaretlerin ne olduğu, neyi anlattığı, bu hususta yazılmış kataloglarda bulunur; rahipler ona göre onlan yorumlar. Ayrıca rüya ile de Tanrı istediğini bildirir. Tanrının yapılacak bir işi uygun görüp görmediğini anlamak isteyen; mabede gider, kurban keser, dua eder ve uykuya yatar. Gördüğü rüyanın olumlu veya olumsuz olduğunu da ancak rahip yorumlar.

    Sumerliler, bu Tanrılar dünyası üzerine pek çok efsane geliştirmişler; şiirler yazmış, ilahiler bestelemiş, törenler düzenlemiş ve bütün bunlan yazıya geçirerek zamanımıza kadar ulaşmasını sağlamışlardır. Onlann kurduklan çokTanrılı din, yavaş yavaş tektanrıya dönüşerek, bugünkü dinlerin temelini oluşturnuştur. Fakat bu arada diğer Tanrılar da tamamıyla yok olmayarak bu dinlerde melekler, şeytanlar, cinler olarak varlıklarını korumaktadır.

    Patesi ya da Ensi adını verdikleri rahip-krallarla yönetiliyorlardı. Bugün için onlardan daha öncesi bulunmadığına ve bilinmediğine göre, keşfedildikleri tarihe kadar başka uluslara maledilen birçok uygarsal ve inançsal buluşların onların ürünü olduğu kabul edilmektedir. Onlardan kalan Gılgamış Destanı'yla Enuma Eliş(Gökyüzünde) adlı yaratılış efsanesi, başka uluslara maledilen birçok inançların Sümer kaynaklı olduklarını kesin olarak meydana çıkarmıştır. Örneğin artık bilinmektedir ki Yahudilerin sanılan Tufan tasarımı onlarındır, Suriyelilerin Adonis'e dönüştürdükleri Babillilerin Tammuz'u onalrın Dumu-zid'idir, Samilerin Anu ve daha sonra Yunanlıların Uranus'a dönüştürdükleri tanrıların babası onların An'ıdır, Akdeniz'in ünlü Kybelesi onların Ki (Toprak ana)'sidir, Samilerin ilkin İştar ve Asarte'ye dönüştürdükleri onların İnanna'sıdır. Samilerin Sin'i onların Nanna (Ay-tanrı) ve Şamaş'ı onların Utu(Güneş-tanrı)'sudur Samilerin Ea'sı onların Enkisi'dir. Yunanlıların Hades'i onların Kur(Ölüler ülkesi)'u ve Elysion'u onların Dilmun(Cennet)'udur, Yunanlıların Persephone'si onların Ereşkigal'idir, Yunanlıların ünlü yedi bilge'si Mezapotamya'nın en eski yedi kentine uygarlığı getiren Sümer bilgeleridir. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir.

    Sümer uzmanlarından N.K. Sandars şöyle demektedir: "Gılgamış, elbette bir İskender, bir Odysseus, bir Herakles, bir Samson, bir Dermot ya da Gawain değildir. Ama Gılgamış'ın öyküsü anlatılmamış olsaydı bu kahramanların hiçbiri şimdiki ölçüde hatırlanmazdı." Çünkü çeşitli tasarımların ortaya koyduğu bu kahramanlar Sümer'li Gılgamış'tan pek çok şey almışlardır. Sandars'ın da belirttiği gibi örneğin "ortaçağın İskender'inde Gılgamış'ın birçok özelliğini bulabiliriz". Dermot'la dövüşen vahşi adam, Gılgamış'la dövüşen Enkidu'nun tıpkısı denilebilir. Birçok tanrıları Anadolu'ya maleden Halikarnas Balıkçısı(Cevat Şakir Kabaağaçlı) bile "Büyük ana tanrıçanın sevgilisi Attis'in menşeini bulmak için Sümer'lere gitmeli"(Anadolu Tanrıları, İstanbul 1962, s. 89) der ve onu Sümer'lerin Dumu-zid'ine bağlar.

    Samiler, Mezapotamya'yı istila edince Sümer tanrılarını benimsemişler, ne var ki onların adlarını ve özelliklerin çoğunu değiştirmişlerdir. Kaldı ki Mezapotamya'nın çeşitli kentlerinde de ortak tanrılar aynı adla anılmazlardı. Ayrıca, her kentin koruyucu özel bir tanrısı da vardı. Kimi kaynaklarda bu adlar birbirlerine karıştırılmış ve Sümer tanrıları çoğunlukla Sami dilindeki adlarıyla tanıtılmıştır.

    Sümer tanrılarının adlarını yeniden düzenleyen Prof. Kramer'e göre önce su vardı. Tanrı An (Gök. An-sar: Tüm gök)'la tanrı Ki(Toprak. Ki-sar: Tüm dünya) bu sudan doğdular. Onların birleşmesinden Enlil(Hava) meydana geldi, gökle toprağın arasını doldurdu. Enlil, karanlık göğü aydınlatmak için Nanya (Ay)'yı yarattı. Nanna da Utu (Güneş)'yla İnanna (Aşk ve savaş)'yı yarattı. Samilerde bu tanrılar Sin (Nanna), Şamaş(Utu) ve İştar(İnanna) adlarıyla anılırlar. Enlil ilkin An (Samilerde Anu)'ın buyrukalrını yerine getiriyordu, sonra dünyayı Ki'nin elinden alarak yönetmeye başladı, daha sonrada An'ın yerine geçti ve bütün evrenin egemeni oldu, aynı zamanda Nippur kentinin koruyucusuydu.

    An'la Ki'den doğan bir başka tanrıda tatlı suların ve bilgeliğin tanrısı Enki (Samilerde Ea. Prof. Kramer "An'ın çocuğu olduğu söylenebilir" demekle yetiniyor, Enuma Eliş'de ileri sürülen bu doğumu kesin bulmuyor)'dir, sanatı koruyor ve derinde yaşıyordu. Enlil toprağın egemenliğini eline geçirdiği sırada İnanna'nın ablası gök-tanrılaçalardan Ereşkigal'i Kur(Yeraltı ülkesi)'a kaçırmıştı. Bu yeraltı ülkesinde Annunaki (yargıçık yapan ve An'ı soyundan gelen yeraltı tanrıları)'ler vardı, ülkenin kapısını Neti(Samilerde Nedu) bekliyordu. Gılgamış Destanı'nda bunlardan başka şu tanrıların adları anılmaktadır: Adad (Fırtına yağmur tanrısı), Antum (An'ın karısı), Absu (Tanrıları meydana getiren su), Aruru (Yaratıcı tanrıça. Endiku'yu kilden yarattı), Aya (Utu'nun şafağı ve gelini), Belit-Şeri (Yeraltı yargıçlarının zabıt katibi), Dilmun (Cennet. Sadece tanrılar gidebiliyor, bir de tufan'dan kurtulup ölümsüzleştirilen Utnapiştim ya da başka bir anlatımdaki adıyla Ziusudra orada yaşıyor), Dumuzi (Ya da Dumu-zid. Samilerde Tammuz ya da Temmu. Verimlilik tanrısı. Çoban demek. İnanna'nın da kocası), Endukugga ve Nindukugga (Yeraltı tanrı ve tanrıçası. Enlil'in ana-babası), Enkidu (Aruru'nun yarattığı yabanıl yaratık. Daha sonra hayvanların koruyucu tanrısı oluyor), Enugi (Sulama tanrısı), Haniş (Kötü havayı haber veren göksel varlık), Humbaba ya da Huvava (Sedir ormanı bekçisi canava, Anadolu'lu bir tanrı olduğu sanılıyor), İgigi (Gök tanrılarının ortak adı), İnsan-akrep (Tanrıların karşıtı. Su tarafından tanrılarla savaşmak için birçokları yaratılmış. Güneşin battığı yerde nöbetçi), İrkalla ( Ereşkigalin bir başka adı), İşullana (An'ın bahçivanı. Aşkına karşılık vermediğinden ötürü İnanna tarafından köstebeğe dönüştürüldü), Lugabanda (Çoban-tanrı. Aynı zamanda kral. Gılgamış'ın babası ya da koruyucusu), Mammetum (Alınyazısı-tanrısı), Namtar (Uğursuzluk şeytanı, hastalık getirici. Yeraltı ülkesinin başpapazı), Nergal (Yeraltı tanrı.Ereşkigal'in kocası), Ningal (Ay tanrısının karısı, güneşin annesi), Ningirsu (Ninurta'nın eski adı. Verimlilik tanrısı), Nirnurta (Ningirsu'nun yeni adı. Savaş ve bereket tanrısı), Gizzida ya da Ningizzida (Bereket tanrısı. Hayat ağacının efendisi olarak niteleniyor. Büyü de yapıyor. Daha sonra Dumu-zid'le birlikte göğün kapısını bekliyor), Ninhursag (Ana tanrıça. Ki'nin başka adı. Enki'nin karısı),Ninki (Ninhursag ya da Ki'nin bir başka adı olduğu sanılıyor. Destanda Enlil'in annesi), Ninsun( Bilgelik tanrıçası. Lugulbanda'nın karısı ve Gılgamış'ın annesi), Nisaba (Tahıl-tanrıça), Puzur-Amurri (Utnapiştim'in dümencisi), Samukan (Sığırların tanrısı), Siduri ya da Sabit (Şarap yapımcı kadın. İnanna'nın bir başka adı olabileceği öne sürülüyor), Silili (Göksel kırsak, göksel aygırın da annesi), Şullat (kötü hava habercisi. Haniş'in bir başka biçimi) Şulpay (Şölen yöneticisi tanrısı) Ubara-Tutu (Utnapiştim'in babası, mitolojik kral), Utnapiştim (Sümerlilerin Ziusudra'sına Samilerin verdiği ad. Ünlü tufan kahramanı), Urşanabi (Utnapiştimin'in kayıkçısı. Dilmun'a gitmek için ölümcül suları hergün geçiyor), Yedi bilge (Yedi kente uygarlık getiren getiren Sümer bilgeleri)

    Tanrılar ve Tanrıçalar:
    Ab-zu: Yeraltı tanrısı. Apsu(ya da Absu)'da denir. İlk insanlar, yaş**ın sarmal gelişimini mevsimlerde izlemişler, doğum-ölüm döngüsünü yeraltı sularına bağlamışlardır. Yeraltı suları, ilkbaharda bütün doğaya canlılık verirler, yazın göklere doğru yükselirler, sonbaharda yağmurlarla yeniden insanın yaşadığı toprağa düşerler, kışın da toprağın altındaki yerlerine dönerler. Bu döngü her yıl böylece tekrarlanır. Su mevsimi gelince, her yl doğayı yeniden canlandırır. Bu yüzden Ab-zu, canlandırıcı bir tanrıdır.

    Akrep İnsanlar: Akrep insanlar ülkesi. Tufan varsayımının ilk biçimi Sümerler'in Gılgamış öyküsünde anlatılır. Tufandan kurtularak ölümsüzlüğe kavuşan Utnapiştim'in oturduğu yer, Akrep ülkesini aştıktan sonra varılan yerdir. Gılgamış, ölümsüzlüğe ulaşmanın çaresini öğrenmek için büyük dedesi Utnapiştim'e gitmek için bu ülkeden geçer.

    An: Gök-tanrı. Anum da denir. Savaş tanrısı İştar'ın kocasıdır. Yunanlıların Zeus'uyla eşdeğerlidir, tanrılar tanrısıdır. Sümer inançlarında Enlil(toprak) vr Enki(okyanus) ya da Ea'yla birlikte büyük tanrılar üçlüsünü kurarlar.

    Anşar: Gökyüzü tanrısı. Yeryüzü tanrısı tanrısı Kişar'la birlikte dişi yılan Lakamu'yla erkek yılan Lakmu'nun çocuklarıdır.

    Annunaki'ler: (Sümer) İkinci derece tanrılar. Bunlar baştanrı Marduk'tan kendilerine bir hizmetçi vermesini istemişler, o da insanı yaratmış.

    Arallu: Cehennem ülkesi. Sümer inançlarına göre, cehennem ülkesini yöneten önce tanrıça Ereşkigal'miş, sonra çok güçlü bir tanrı olan Nergal onunla evlenerek cehennem ülkesinin kralı olmuş.

    Aruru: Sümer tanrıçası. Sümerlerin ünlü Gılgamış destanında adı geçen, A-Ru-Ru biçiminde de yazılıyor. Uruk kentinin genç kızları, nişanlılarını sabahtan akşama kadar çalıştıran kral Gılgamış'ı ona şikayet ederler. O da Gılgamış'ı başka konularda oyalasın diye Enkidu'yu yaratır.

    Boğa: Bolluk ve güçlülük simgesi. Hayvan tapımının en önemli tanrılık hayvanlarından biri olan boğa'ya ilkin Sümer inanaçlarında rastlamakla birlikte boğanın kutsallığı inancının hemen bütün ilkel inançlarda yer aldığı görülür. Bütün mitolojilerde boğa, dölleme ve kuvvet olarak erkek gücünü simgeler. Sümerlerde boğa, erkek insan başlı olarak tasarımlanmıştır. Boğa tapımı, bütün sami dinlerinde süregelerek Antikçağ Yunan ve Roma inançlarına kadar gelmiştir. Boğa eski Yunan'da Zeus'ün, Roma'da Jüpiter'in simgesidir.

    Ea: Su-tanrı. Enki adıylada anılır. Sümer-Akad inançlarında evrenin ana öğesi su'dur. Daha açık bir deyişle Sümer evreni gök (An), toprak (Enlil)ve su (Enki) olmak üzere üçe ayırmakla beraber bunların temel ve tümünün yaratıcı öğesi olarak su'ya tapmışlardır. Bu bakımdan, Ea büyük yaratıcı tanrıdır, göğü ve toprağı o yaratnıştır, aynı zamanda tüm bilgeliktir ve bundan ötürüde büyüsel etkiler onun yardımıyla elde edilir, yaş** kaynağı olduğundan ötürü bolluğuda simgeler. Sümer tapınaklarında Ea'nın kendisi olarak bir kap içinde kutsal su bulundurulurdu, bu sudan içen hastaların iyileşeceğine ve güçsüzlerin güçleneceğine inanılırdı. Tapınak rahipleri de balık biçiminde giysiler giyerlerdi. Hıritiyanların İsa'ya tasarladıkları balık niteliğinin de kaynağı Sümerlerin bu inancı olsa gerektir. Sümer inançlarında Ea'dan önce, bir su ilkesi olan Ab-zu(ya da Ab-su) inancı alır.

    Enkidu: Gılgamış'ın arkadışı. Engidu biçimindede yazılmaktadır. Kimi incelemeciler onun bir insan olmadığını, belki de bir aslan olduğunu ileri sürmektedirler.(Örneğin, Bkz. Challaye, Dinler Tarihi, İstanbul 1960, s. 116). Vücudu kıllarla kaplı, çok bilgeli bir varlıkmış. Bir başka anlatıma göre de kralı olduğu kenti kalkındırmak isteyen Gılgamış, ülkesinin bütün erkeklerini işe koşarmış. Kadınlar kocalarını, genç kızlar nişanlılarını göremez olmuşlar. Bu yüzden kralı, tanrı Aruru'ya şikayet etmişler. Kadınları haklı bulan tanrı da krala bir arkadaş yaratarak onu başka serüvenlere yöneltmek istemiş ve tanrı Anum'a benzeyen toprak vücutlu, çok iri ve vahşi Enkidu'yu yaratmış. Bu yaratık Gılgamış'ın yaş**ında büyük çapta etken olanlardan biridir ve sonunda da onun uğrunda ölür. Öyküye göre tanrıça İştar, krala aşık olmuş. Ama onun bütün sevgililerini öldürdüğünü bilen Gılgamış, tanrıçaya yüz vermemiş. İştar da ondan öç almak için üstüne azgın bir boğayı saldırtmış. Gılgamış ancak Enkidu'nun yardımıyla boğayı altedebilmiş. Buna çok kızan İştar da Enkidu'nun canını almış. Enkidu'nun ölümü, Gılgamış'ın ölümden korkup ölümsüzlüğü aramasının nedenidir. Bir başka anlatıma göre de Gılgamış, ölüler ükesinde arkadaşıyla görüşür. Enkidu'nun ona ölümün ne denli kötü olduğunu anlatması, Gılgamış destanı'nın en şiirli bölümüdür.

    Enlil: Yeryüzü-tanrı. Bel ya da Belum adıyla da anılır. Baal'le birlikte bütün bu adlar, Mezapotamya'nın en büyük tanrısını dile getiren tanrı anlamındadır. Enlil, tanrı Anum'un oğluydu, zamanla babasının yerine geçerek baştanrı yerine yükseldi. Yeryüzüne hakim olan, onu yöneten odur. Sümer inançlarında bir tufan meydana getirerek insanları cezalandıran da odur. Atmosfer güçlerini de o yönetir; şimşekler fırtınalar, onun buyruğundadır. Karısı Ninlil ya da Belit'le birlikte Elam dağlarında oturur. Nippur sunağı ona adanmıştır. Özellikle sümerler en çok onu saymışlar ve en çok ondan korkmuşlar. Ne var ki Mezapotamya'nın çok uzun tarihinde tanrılar zamanla yer değiştirmekte, oğullar babalarının yerini almaktadır. Belli bir zamanda hangi tanrı sayılıyorsa, bütün tanrıların onun tarafından yaratıldığına inanılmaktadır.

    Ereşkigal: Yeraltı ülkesi tanrıçası. Yeraltı ülkesi tanrısı Nergal'in karısıdır. Sümer inançlarına göre, ilkin cehennemi (Arallu) tek başına Ereşkigal yönetirmiş, tanrıların bir şölenine çağrılınca cehennemden ayrılmadığı için kendi yerine bir temsilci göndermiş, bütün tanrılar bu temsilciyi ayağa kalkıp selamlamışlar, sadece tanrı Nergal yerinden kıpırdamamış, bunu duyan ve çok kızan Ereşkigal, tanrı Nergal'i yakalatıp cehenneme getirmiş, ama Nergal, cehennemin için altüst ederek Ereşkigal'i tahtından indirmiş, cehennemin kralı olmuş ve Ereşkigal'le evlenmiş.

    Kingu: Devler ve canavarlar ordusunun komutanı. Torunlarına kızan Tiamat, devlerden ve canavarlardan bir ordu kurarak tanrılara saldırır, bu ordunun başına getirdiği korkunç dev Kingu'ya kaderin iplerini verir. Tanrılarda kendilerini savunmak için tanrı Marduk'u başkomutan yaparlar. Marduk devleri yakalayıp cehenneme gönderir, kaderin iplerini de Kingu'dan alarak kendi boynuna takar. Marduk'un büyük ve evrensel eğemenliği böylece başlar.

    Kişar: Yeryüzü tanrı. Ünlü Sümer tanrıları Anum, Enlil ve Ea, onun gökyüzü-tanrı Anşar'la birleşmesinden doğmuş ya da oluşmuştur. Kişar dişi, Anşar erkektir.

    Lakmu: Erkek-yılan. Dişi-yılan Lakamu'yle birlikte dünyaya gelmiş. Sümerlerin yaratılış tasarımlarını anlatan Enuma Eliş (Gökyüzünde) adlı yapıta göre (bu yapıtın İ.Ö. VII. yüzyılda yazıldığı sanılıyor) bu iki yılan Apsu'yla Tiamat'ın birleşmesinden olmuşlar. Bu iki yılanın birleşmesinden de Aşar ile Kişar dünyaya gelmiş. Yeryüzüyle gökyüzü böylece oluşmuş.

    Lilitudişi gece demonu. Rüzgarla gelen felaketler, hastalıklar, veba ve ölümden sorumlu görülmekle birlikte, belkide daha fazla insanların cinsel yaşamlarına müdahalede uzmanlaştıklarına inanılır.

    Moummou: Sonsuzuk-tanrı. Kimi metinlerde Apsu'yla Tiamat'ın oğlu, kimi metinlerde de Apsu'nun veziri olarak gösterilmektedir. Mummu biçiminde de yazılıyor.

    Nana: Ana-tanrıça Kybele'nin adlarından biri. Nina ve İnnina da denir. Akad'lar kendi dillerinde onu aynı anlamda İştar sözcüğüyle çevirmişlerdir. Ana ve Anna sözcükleri de bu kökten türemedir. Mezapotamya mitolojisinde Nane adıyla tanrı Enzu'nun ve kimi yerde de tanrı An'ın kızı olarak gösterilir, aşk ve savaş tanrıçası sayılır. İ.Ö. V.I. yüzyılda Babil'de Annumitu adıyla anılmıştır.

    Ningirsu: Savaş-tanrı. Urningirsu da denir. Tanrı Enlil'in oğludur. Anu'nun kızı olan tanrıça Bo'yla evlidir. Tanrıça Bo, tanrıça İştar'dan önce Lagaş bölgesinin toprak-ana'sıydı. Savaş tanrının yirmi dört çeşit silahı varmış ki bunlardan herbiri bir devi simgelermiş. Ningirsu'nun annesi de Ninlil adını taşır ki Enlil'in karısıdır.

    Ninhur Sag: Kış bölgesi tanrıçası. İ.Ö.III. b.nyılda tapılmıştır. Ninlil ile kardeş çocuklarıdır.

    Ninlil: Tanrı Enlil'in karısı. Nirginsu'nunda annesidir.

    Pazuzu: Ateş-peri. Kuş ayaklı, kanatlı ve insan ellidir. Hastalıkları iyi ettiğine inanılır. Hastaların boynuna onun resmini taşıyan muskalar asılırmış. İkircikli özelliği olarak güneydoğudan estirdiği rüzgarlarla vebayıda beraberinde getirdiğine inanılan demon.

    Sin: Ay-tanrı. Sümerlilerin en büyük kozmik tanrısıdır. Güneş-tanrı Şamaş'la yıldız-tanrı İştarın babasıdır. Evren-tanrı Enlil'le evren-tanrıça Ninhil'in oğludur. Akad'lar, eski Araplar ve Hitit'lerce tapılmıştır. Tevrat'ta da onun sözü edilir ve peygamber İbrahim'in çıktığı kent olan Ur'da onun egemen olduğu anlatılır. Sin, Sümer inançlarında birinci büyük tanrı üçlüsündendir. Kimi incelemeceiler bunu Mezapotamya'ya göçeden Sami ulusların etkisiyle bağlarlar.

    Şullat: Fırtına ve kötü hava habercisi tanrıça.

    Tiamat: Tuzlu su-tanrıçası. Tatlı su-tanrı Apsu (ya da Ab-zu)'yla birlikte evrenin ilk varlıklarıdır. Sümer'lerin Enuma Eniş (Gökyüzünde) adlı yaratılış efsanelerinde evrenin bomboş olduğu bir ön zamanda bu iki varlığın bulunduğu belirtir. Evren, bütün tanrılar ve insanlar bu iki varlıktan, eşdeyişle su'dan meydana gelmiştir. Tatlı ve tuzlu suların birleşmesinden ilkin erkek yılan Lakmu (Lagma biçiminde de yazılıyor)'yla dişi yılan Lakamu (Lagama biçimindede yazılıyor) doğuyor.Bunların birleşmesinden de Anşar (Gök. An-sar biçiminde de yazılıyor) ve Kişar (Toprak. Ki-sar biçiminde de yazılıyor) meydana geliyor. Tanrılar ve insanlar işte bu gökle yerin birleşmesinden doğuyorlar.

    Temmuz: Sümer'lerin Dumuzi'sinin Sami'lerdeki adı. Tamuz ve Tammuz biçimlerindede yazılır ve söylenir. Kaynağı Sümer tanrısı Dummuzi olan Temmuz giderek Anadolu'da Attis ve Adonis'e dönüşmüştür. Bütün bunlar bitkilerin ölen ve yeniden dirilen tanrısı'dırlar. Bu tasarım, doğanın sonbaharda ölüp ilkbaharda yeniden canlanışını simgeler. Bu tanrılarda doğa gibi, sonbaharda ölüp ilkbaharda yeniden dirilerek aşk ve bereket getirirler. Sonbaharda ölümleri aşk yüzündendir, kışı yeraltı ölüler ülkesinde geçirişleri aşk yüzündendir, ikbaharda yeryüzüne dönüşleri aşk yüzündendir. Sümerlerden Yunanlılara kadar çeşitli bölgelere ad değiştirerek süregelen bu temel efsanede aşk ve şehvet doğurganlığın, bereketin, bolluğun simgesi sayılmıştır. Doğal yılın en verimli ayı sayılan Temmuz ayı da adını burdan alır. Bu tanrının sevgili ya da karısı da Sümerlerde İanna ya da İnanas, Samilerde İştar ya da Aştart ya da Aştoret'tir. Kimi anlatımlarda yeraltı ülkesine giden Temmuz değil, Aştart'dır. Orada tutuklanmış, bu yüzdende yeryüzünde aşk ve bereket kalmamıştır. İnsanların ve hayvanların üremesi durmuş, bitkiler açmaz ve tohum vermez olmuştur. Tanrılar bunu önlemek için kadınsı bir erkeği yeraltına göndererek Aştar'ın yeniden yeryüzüne dönmesini sağlamıştır. Akad anlatımlarındaysa İştar, genç kocası Temmuz'u aramak için yeraltı evrenine iner. Sümer anlatımlarında İnanna, yeraltı evlerinden çıkabilmek için, kocası Dumuzi'yi rehin bırakır. Ama bütün bu anlatımlarda tanrı ve tanrıçalar kış aylarını yeraltında, yaz aylarını yeryüzünde geçirirler; ölür ve yine dirilirler, ölmekle doğadaki canlılığa son verir ve dirilmekle doğayı canlandırırlar.

    Utu: Güneş-tanrı. Ud ya da Ut da denir. Mezapotamya metinlerde Babbar, Asur ve Hitit metinlerinde Şamaş adıyla anılır. Adalet-tanrı Kittu ve hak-tanrı Meşarru onun çocuklarıdır. Sümer zincirinde ilkin var bulunan su'dan An(Gök) doğuyor, sonra Ki(Toprak) ve bunalrın birleşmesinden Enlil(Hava) doğuyor, işte Nana(Ay)-Utu, (Güneş)-İnanna (Aşk ve savaş) onun çocuklarıdır.

    Utnapiştim: Sümer'lerin Nuh'u. Babil diliyle yazılan tabletlerde bu adla anılan tufan kahramanına Sümer'lerin Ziusudra dedikleri sonradan anlaşılmıştır. Utnapiştim'e Sümer'lerin
    Nuh'u demekten daha iyisi Nuh'a Yahudilerin Ziusudra'sı demektir, çünkü bu öbüründen onbeş yüzyıl öncedir. Şurrupak kentinde kralmış, bilgeymiş ve rahipmiş. Adının sözcük anlamı "hayatı gören"dir. Ubara-Tutu'nun oğluymuş. Tufan'ı atlattıktan sonra ölümsüzlüğe kavuşan ve tanrılarca Dilmun(Cennet)'da yaşamasına izin verilen Utnapiştim aynı zamanda atası bulunduğu Gılgamış'a ünlü su baskınını şöle anlatır: İnsanlar çoğalıp gürültü yapmaya başlamışlar. Tanrıların gözüne uyku girmez olmuş. Bunun üzerine insanları yok etmeyi planlamışlar. Tanrı Ea "önceden verdiği sözü tutarak" bu karardan Utnapiştim'i haberdar etmiş ve bir gemi yapmasını sağlamış. Geminin yapımı bitince tufan patlamış. Öğlesine korkunç bir kasırga başlamışki "tanrılar bile korkularından göğün en yüksek katına kaçmışlar, orada sokak köpekleri gibi titreyerek duvar dibine sinmişler". Altı gün ve altı gün gece boyunca gök ve yer birbirine karışmış. Öyle ki " cennetin ve cehennemin tanrıları ağlayışıp durmuşlar". Yedinci gün başladığında tufan yatışmış, Utnapiştim'in gemisi de Nisir dağının tepesine oturmuş. Orada gemiden inip adak kurbanını kesmişler. "Tanrılar tatlı kokuyu alınca dağın başına sinekler gibi üşüşmüşler". Tufan'ın düzenleyen tanrı Enlil çok kızmış, tanrı Ea'ysa kendisinin haber veridiği yadsımış ve "bilge kral Utnapiştim olacakları düşünde görmüş" deyip işin içinden sıyrılmış. Çaresiz kalan tanrılar toplanmışlar ve Utnapiştim'le karısına ölümsüzlük bağışlayıp "çok uzakta" yaşaması için Dilmun'a yerleştirmişler. Bu yüzden Sümer'ler ona Uzaktaki de derler.

    ********************

    @ khanturks1 katılıyorum. Tek tanrılı bir din benimsenmiş olsaydı, dini insanların ortaya çıkışından beri aynı olduğuna insnaalr yüzünden bozulduğuna kanaat getirebilirdik. Ancak burda dinin temeli olan "Tanrı" kavramı birden fazla. Bu da günümüzdeki semavi dinlere çok aykırı bir durum. Ki Sümerlilere "Tanrı'nın tek olduğu"nun vahiy edilmesinden sonra bunu bozarak tanrı sayısnı çoğalttıkları olasılığı baya küçük geliyor bana şu an. Ama araştırmak gerekiyor.

    Dinler "Tanrı kelamı" değil de "İnsan kelamı" ise efsaneler, gelenekler, görenekler ve geçmişten yararlanması mecburudur. Anladığım kadarıyla baya benzerlik içeriyor. Kesin yargılara varmamak gerekiyor tabii ki.. Zeitgeist'te de bahsediliyordu bu benzerliklerden...

    Araştırmaya devam...

    İyi günler




  • quote:

    Orjinalden alıntı: khanturks1


    quote:

    Orjinalden alıntı: Shady


    quote:

    Orjinalden alıntı: NovariX

    khanturks1'in de dediği gibi; Sümerlerin ilahi dinlere nasıl temel oluşturduğuna; bugün "DiN" ile ilintilendirdiğimiz birçok şeyin çok önceden sümer gelenekleri olduğunu görünce çok şaşıracaksınız.




    Bence bunda şaşırılacak birşey yok.Sonuçta Kuran'da ilgili ayetlerden yola çıkılarak dünya üzerinde varolan her kavme Allah'ın hak dinini anlatmak için bir elçi gönderilmiştir..

    Yani Sümerlerin yaptıkları şu anki ilahi dinlerin temellerini oluşturmaktan çok,Allah'ın hak dininin x zamanından sonra ortaya çıkmadığını aksine her zaman varolduğunu gösterir...


    Bir görüş açısı olarak değerlendirilebilir fakat sümerlerin tek Tanrılı bir din sistemi yoktu tam tersine çoktanrılı dinleri mevcuttu.

    Sizin bahsettiğiniz tek Tanrılı dinlerin temelini oluşturması pek mantıklı değil açıkcası.Eğer kültürlerinde çoktanrılı dinden tektanrılı bir dine geçiş olsaydı haklı olabilirdiniz.

    Herşeyin sonunu Dine bağlamak gereksiz, Din doğmadır bizim ise burda bahsettiğimiz eldeki arkeolojik kanıtlar.Ve bu arkeolojik kanıtlar gösteriyor ki 3 büyük tektanrılı din içeriği ve verdiği örnekler açısından Sümerlerin çoktanrılı dinlerini örnek almış görünüyor.

    Ve henüz Türkiyede çok konuşulmayıp tartışılmayan San'a Kur-an'larıda varki İslamın kurallarını temelinden sarsacak gözüküyor takip edebildiğim kadarı ile bu yıl sonunda San'a Kur-an'larının araştırılmasıda bitecek ve yayınlanacak zaten Hristiyanlık ve Museviliğin gerçeklerden çok uzak birer Din olduğu artık su götürmez bir gerçek eğer İslam da da aynı olay olursa işler bir hayli karışacağa benzer.

    Bu Tanrı var yada yok demek değildir sadece inanmamız istenilen Dini yazılı kaynakların hatalı olduğunun kanıtıdır sakın yanlış anlaşılmasın.




    Tek Tanrılı din, ama iki KUTSAL var! Kutsal Ata (İsa)'mı, yoksa Kutsal (Kut-Sal, Kut-AL mı?)

    TÜRKLERİN TARİHİ
    Pasifik'ten Akdeniz'e 2000 Yıl
    Jan-Paul Roux

    Sayfa: 74, Son satır
    "Latin şehirleri birbiri ardına düşer. Papa ATTİLA'nın karşısına çıkar ve kendisini (Papalıktan) çekilmeye İKNA EDER (Çünkü Attila hem Roma iparatoru, hem de papalığı eline almak ister!). O (Atila) daLoup gibi, Aignan gibi, Paris'in koruyucusu Nanterreli güzel kızı gibi (Attila da) AZİZ büyük LEON adıyla (İmparator olarak) ermişler listesine EKLENMİTİR."

    -Çünkü, Attila ile Belâd'ın babaları Roma imparatoruydu. Baba ölünce yerine amcaları geçti. İki çocuk da küçüktü. Romanın kurucuları olan dişi kurt ve iki çocuk bunlardır. Çünkü çocukları büyüyenekadar tahta amcaları kaldı. ANA büyük oğlu Belâd'ı Roma tahtına geçirdi. Attila buna karşı çıktı ve Romanın üzerine yürüdü. Roma bu olayda ikiye bölündü. Belâd taraftarlarıyla birlikte Hindistana gitti ve Burada BUDA olarak ilan edildi. Attila Kut-sal İsa (Adam, erkektir) dedi, Belâd anasına bağlı olduğu için, Kut-sal ANA (kadın, dişidir) dedi. Belâd, Buda olduktan sonra taraftarlarıyla birlikte, İran üzerinden İstanbul'a döndüler. Batılıların, Hint-Avrupa kökenleri buna dayanmaktadır. Roma imparatorluğu, Romulus (Roma ulusu) ve Rumulsu (Rum ulusu) olarak Türkler ikiye bölündüler!

    Sayfa: 73, 10. satır
    "Attila'nın geçtiği her yerde, sanki ayağının bastığı yerde AZİZLER BİTİYORDU."

    Sayfa: 77, 1. paragraf, 6. satır
    "(Türkler Attila'yı XX yüzyılda yeniden keşfedecekler, Macarlar onu yüceltmekten asla vaz geçmiyeceklerdir.)"

    -Türkler bu kafa ile giderlerse, XXl. yüzyılda da Attila'yı keşfedemezler. Çünkü tarihçilerimiz ve aydınlarımız da istemiyorlar. Türklerin 7000 yıllık tarihini yok eden bunlardır!

    SAYFA: 59, 1. SATIR
    Avrupalıların kökenleri!
    "BATILILARSA bu halkı sonradan belirsizlikle HİNT-İSKİTLER diye adlandıracaklardır, yani HİNT-AVRUPALILAR. Onlar belki de aslında klasik ANTİKÇAĞDAKİ Toharlardır."

    DİN
    Sayfa: 261, Sanat, 4. satır
    Nizamülmülk, MÜSLÜMAN ORTODOKSLUĞUNU /doğru yol- SÜNNÜLİK/ (Kut-sal ANA) GÜÇLENDİRMEK ve yaymak amacıyla bir KURAN OKULU ya da daha doğrusu bir DİN ÜNİVERSİTESİ sayılan MEDERESE'yi yarattı. Ama bu yapı HAKSIZ olarak bir KURAN OKULUNDAN ya da DİN üniversitesinden ibaret sayılmıştır. ASLINDA daha çok İNGİLİZ 'KOLLEJ'ine veya EĞİTİM ve ARAŞTIRMA KURUMUNA benziyordu."

    -Tek Tanrı, tek insan türü! Evrimin de ispatıdır. Evrim Kuramı da budur!

    -Teoman= TEO, Mete= MAO, Belâd= Buda, Attila= İmparator, Amcası= Papa, Mustafa Kemal= Cumhuriyetin kurucularıdır! Batıdan öğreneceğimiz bir şey yoktur!




  • quote:

    Orjinalden alıntı: bingo crepuscule


    quote:

    Orjinalden alıntı: Massaimassai

    quote:

    Orjinalden alıntı: bingo crepuscule

    ..haysiyetsiz kadın !! örtüye saldırı alanında tarihinde alet edilmiş olması bu kepazeliğe yeter utanç sebebidir de o yüz nerede idrak nerede ..sıfatındaki meymenetsizliğin basireti körelmiş kimselere bile apaçık ayan oluşu bir yana bu kadını akademik değer diye millete yutturmaya çalışan malum anlayış bir yana




    Özür dilerim yazınızın bir kısmından alıntı yaptım. siz birinin haysiyetini nasıl sorgulayabilirsiniz? siz kimsiniz ki Sayın İlmiye Çığ 'ın haysiyetini sorgulayabiliyorsunuz? Adama sormazlar mı sizin haysiyetiniz nedir diye? Neyle ispatlaycaksınız... İnancınızla mı? Birinin adı çığ diğerinin adı sığ... O kadar sığ ki kendi inanışı dahilinde insanları yaratanmış gibi yargılayabiliyor:) NE acı... Sıfatındaki meymenetsizlik ! demiş sayın yazıcı:) Sizin sıfatınız ne ki? Din alimi misiniz? Veya ilim irfan sahibi birimisiniz. Siz kimsiniz ki? Sıfatsız insanların, ismi sıfatı belli insanları eleştirmesi kolaydır. Zor olan bi bok yapmadan (afedersiniz) onu bunu suçlamaktır. Ne araştırdınız? NE okudunuz? Ne kattınız? Sayın sıfatı belli insan ne kattınız bu dünya ya !? Din ve bilim alanında ?
    Saygılarımla,


    evet " bi bok yapmamak" ana temayı bu ifadeniz üzerinden şekillendirelim (sığ demiştiniz değil mi )

    ne yapmış ve ne katmış ismi geçen kadın bunu sorgulayalım ondan sonra benim ne kattığım ile bitirelim olur mu

    prof olmadığı halde prof olarak lanse edilmesine müsade etmiş !!!doktor olmadığı halde (ki ilk yazımında fahri doktorluk kılıfına değindim) doktor olarak anılmasına yine müsade etmiş bu kadın !!! tez hazırlamadığı halde doktorasını tamamlamış süsü verilmesine ses etmemiş bu kadın!!! başkasına aid metin tercümesini ingilizceden türkçeye çevirmekle sümerolog olduğunu hatta bu konuda otorite kabul edildiğine itiraz etmemiş bu kadın...taa ki güya sözüm ona akademik kariyeri deşilince ortaya çıkan gerçekler neticesi kendisine yakıştırılan bütün ünvan ve sıfatları mecburen inkar etme durumunda kalmış..(bu durumda suçun büyük kısmı onu piyasaya uzman olarak sunanlarda )

    1941 yılında istanbul eski şark eserleri müzesi çiviyazılı belgeler arşivinde araştırmacı veya akademisyen olarak değil.."arşivci""kütüphaneci" olarak "kültür bakanlığı memuru" statüsünde çalışması sizin için ne ifade eder !!! bunuda geçtim


    (neden Atatürkçü görünüp bizzat Atatürkün kapattırdığı mason localarına üye olup ders verme gayretine girmiştir buna değinmeyeceğim zira işledikleri bu icraati ile kıyaslanamaz )

    soruyorum size hangi ahlak kalıbına sığar bunlar!!! gerek ilmi gerekse insani değerler esas alındığında kabul edilebilir durumlardır bunlar ?? nerede bilim etiği soruyorum size nerede ??? neden foyaları ortaya dökülene dek en ufak itiraf veya itiraza girişmemiştir bu kadın ??

    hadi bunları geçtim azılı din düşmanı olmasınıda umursamadan size soruyorum düşmanı olduğunuz bir kuruma saldırırken bile gözetmeniz gereken esaslar olduğunu hiç mi önemsememiş m.çığ ..zerre kadar kıymet vermese bile dine aid meseleleri değerlendirir iken neden yanlış bilgi eksiltme ve tahrife başvurmuştur ...

    neden saldırdığı kurum hakkında düzmece basma kalıp bilgiler eşliğinde güya bilimsel tespitlere vardığını ifade etmiştir ...

    dine aid temel kabullerin kronolojik olarak taa adem a.s dayandığını ( namaz oruç örtünme vb) bilmemektemidir çığ

    örtünme emrinin ilk peygamberden son peygambere dek devam edegeldiğini umursamamaktamıdır yoksa bilmemektemidir (dine dair değerlendirmeleri esas alındığında bunları sorarlar adama) sümerler nerede ilk insan ve peygamber nerede ??

    örtünme işinin sümerlerden günümüze ulaşan bir gelenek olduğu iddaasının sakatlığı bir yana bu örtünme işini fahişelere atfetmesi ve bu durumdan dolaylı olarak örtünen tüm kesimleri tahkir etmesimidir ahlak.. etik bilim ?

    bu mudur bilimsel katkı !! daha öncede değindiğim sümerler ve yahudiliğin hemen hemen aynı döneme rast gelmesi tarih sahnesinde yer almasınıda mı atlamıştır bu kadın sözüm ona güya tarihçi olarak !!!


    bu mudur ilim adamlığının tarih bilgisinin getirisi ...bakın mesele örtünme meselesi değildir hrıstiyanıda örtünür yahudiside müslümanıda laiği de dileyen herkes örtünmekte özgürdür..ancakk sırf dine dair kini sebebi ile örtünenleri tarihi ve dini gerçekleri yok sayarak ve çarpıtarak aşşağılaması ve.. ve o adice sıfata layık görmesi onu haysiyetsiz yapar ..

    insan düşmanlığını sergilerken bile mertliği elden bırakmamalı dürüstlüğü de... insan olmanın onuru bunu gerektirir

    ama siz bunları hiçe sayıp ben bilim adamıyım (kadınıyım) işte ulaştığım gerçek "masalı adı altında " örtünenleri en adice sıfatla adlandırırsanız başka biriside çıkar ve bu iğrenç fiilin karşılığı olan haysiyetsizlik tabirini hak eden o çığa yakıştırıverir..

    meselenin ne kadar ağır manalar taşıdığını idrak etmenizi ummak iyimserlik mi olur onuda kendime sormadan edemiyorum

    camileri (ibadethaneleri) geneleve benzettiği inanları sapık olarak nitelediği zaman nerede idi sizin hassasiyetiniz sorarım size ??

    ne çelişkidir bu !! ahlaksızlığın hemen hemen her türlüsünü güya ilim namına işle sonra birileri bu duruma ve işlenen şenaate itiraz etsin tu kaka öylemi?

    nerede muazzep çığın akademik kariyeri nerede onun yetkinliği ve ehliyeti ..neden malum anlayış onu bizlere prof olarak sunma ihtiyacı hissetti düşünün bunları!!!!!! sorun kendinize sorun !!

    ben insanları en basit meselelerde bile aldatan aldatılmasına göz yuman çığın neresine neyine güveneyim haa ?? her türlü galiz hakareti ilim bilim maskesi adı altında sevmediği kesime layık görür iken neden ona saygı duyayım ?? az bile dedim seni temin ederim !! hayatın her alanına dair bariz delaleti ortada iken üstelik

    insanda biraz utanma arlanma olur !!!

    sıra geldi can alıcı sorunuza ben ne kattım dünyaya dine ve diğer alanlara ? eğer yukarıda dile getirdiklerimden çıkarmanız gereken anlamları çıkaramadıysanız okurken

    benim katkılarımı sıralamamın hiç bir anlamı olmayacaktır size ..









    Birisi cesaretle karşınıza çıkmış, çoğunuğun fikirlerine aykırı bir şeyler yazmışsa, sizin onu yargılayabilmeniz için "sıfatınız" belli olmalıdır. Veya kendi aklınız veya muhakemeniz ile yazmıyorsanız kimden alıntı yaptığınızı yazınız onu bilelim. O cesaretiniz yoksa! Cesareti göstereni ağıza alınmayacak galiz küfürlerle anamazsınız. Bence sizde ondaki cesaretin 1000 de 1 bile yok. Yazmanız nafile dir.

    KAtkılarınızından bahsetmişsiniz:) Ne olduğu bir bilsek. Belki özeldir diyeceksiniz. Açıklamak istemeyeceksiniz. Ki böyle bir hakkınız da var. Sizin böyle bir hakkınız varsa Muazzez İlmiye Çığ'ı yargılama hakkınız yoktur. Atıp tutmak kolay:) Müspet bir şey göstermek zordur.

    Saygılarımla,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Massaimassai -- 24 Haziran 2009; 1:33:56 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Massaimassai



    Birisi cesaretle karşınıza çıkmış, çoğunuğun fikirlerine aykırı bir şeyler yazmışsa, sizin onu yargılayabilmeniz için "sıfatınız" belli olmalıdır. Veya kendi aklınız veya muhakemeniz ile yazmıyorsanız kimden alıntı yaptığınızı yazınız onu bilelim. O cesaretiniz yoksa! Cesareti göstereni ağıza alınmayacak galiz küfürlerle anamazsınız. Bence sizde ondaki cesaretin 1000 de 1 bile yok. Yazmanız nafile dir.

    KAtkılarınızından bahsetmişsiniz:) Ne olduğu bir bilsek. Belki özeldir diyeceksiniz. Açıklamak istemeyeceksiniz. Ki böyle bir hakkınız da var. Sizin böyle bir hakkınız varsa Muazzez İlmiye Çığ'ı yargılama hakkınız yoktur. Atıp tutmak kolay:) Müspet bir şey göstermek zordur.

    Saygılarımla,




    karşımıza çıkan birisinin çoğunluğa aykırı bilgiler sunması ile "yalan üzre tahrif " neticesi kitleleleri aldatmasını birbirine karıştırmayınız ..kimsenin "çapı malum olsada" araştırma ve bu araştırmanın sonuçları hakkında yorum yapma hakkının elinden alınmasını dile getirmedim savunmadım dileyen dilediği şekilde araştırır ve sonuçlarını kitleler ile paylaşır ancaak "ahlak ve dürüstlükten ödün vermeden" !!! bu nokta çok önemli ..hatırlatayım istedim ne hikmetse yukarıda izahına giriştiğim hakikatler atlanmış !!

    kimseden alıntı yapmadım cümleler bana aid dileyen araştırır ..ha derseniz ki tarihler ve ismi geçen kadının "olmayan akademik kariyerine dair tespitler" evet bunlar ortaya çıkarılmış gerçeklerden alıntı ile aktarılmıştır bunun mahsuru olacağınıda sanmıyorum :) yoksa var mı ??

    gelelim katkılarımı dine dair olanlar Allah ile benim aramda ben dünyaya vatanıma ve milletime dair katkılarımdan istemesemde bahsedeyim kısaca..

    enerji bakanlığına aid bir kurumda görev yapıyorum halen ..işe başladığım tarihden bu yana tutulan zabıt varakalarını esas alırsak yaklaşık bir milyon liraya yakın kaçak elekt..tüketim bedelinin tahakkuk ettirilmesine sebeb oldum.. kanı beş para etmez itin kopuğun bu milletin malını geleceğini çalmasına engel olma yolunda gah gece gah gündüz mücadele ettim tahakkuk ettirilen bedellerin tahsili ile de ben ilgilendim çoğu zaman..işlenen suçlar neticesi ilgili kanunun gereği mümzi tanık sıfatı ile hırsızların mahkemelerine şahit olarak katılmak durumunda kaldım halende belirli vakitlerde katılmaktayım iptal edilen kaçak kullanımın imkanlarının ülkemize getirisi bir yana üstte belirttiğim rakam azımsanmaz umarım gerçi siz azımsasanız ne gam ben vicdanen rahat oldukdan sonra gelelim sosyal ve kültürel katkıma 30 yakın talabenin öğrenim masraflarını karşılama yolunda cüzi de olsa katkım var ve elbette yeterli görmüyorum ama hiç yoktan iyidir eğitimim ve diğer meseleleri es geçiyor sırf imanıza cevab bababında kerhen yazmak durumunda kaldığımı hatırlatıyorum !!!

    çığı ben yargılamıyorum onu dürüstlük ve insan olma onuru ilim adamı sıfatının hakiki manası yargılıyor !!! ben sadece bu durumu tavzih babında üç beş kelam ettim hepsi bu !!ayıkın artık !! sırf üzerindeki sahte imaj ve kendisini yakıştırdığı zihniyete yakın hissettiğiniz için bu yalancı insanı göklere çıkarmaktan vazgeçin !!desemde dikkate almıyacaksınız biliyorum zira insaf sahibi her insan yukarıda ikinci cevabımda dile getirdiğim gerçekleri ya kabul eder yada itiraz edip aksi yöndeki delilini getirir..ama bu ortaya konmadı ne yazık ki





    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sinuhe.s -- 24 Haziran 2009; 18:40:15 >




  • "Niamülmülk'ün yaptıkları temel niteliklidir. Nizamülmülk, MÜSLÜMAN ORTODOKUSLUĞUNU /doğru yol-Sünnilik/ güçlendirmek ve yaymak amacıyla BİR KURAN OKULU ya da daha doğrusu BİR DİN ÜNİVERSİTESİ sayılan MEDRESE'yi yarattı. Ama bu yapı haksız olarak BİR KURAN okulundan ya da DİN üniversitesinden ibaret sayılmıştır. Aslındadah çok İNGİLİZ 'kolej'ine veya EĞİTİM ve ARAŞTIRMA KURUMUNA benziyordu."

    Faransız Dışişleri bakanlığının desteği ile Jean-Paul Roux tarafından yayınlanmış olan Türklerin Tarihi, Pasifik'ten Akdeniz'e 2000 yıl Kitap'ı, Sayfa: 261'den alınmıştır!

    Sayfa: 75
    Papa Attila'nın karşısına çıkar ve kendisinin (Papalıktan) çekilmeye ikna eder. O DA Aziz Büyük LEON adıyla ERMİŞLER LİSTESİNE EKLENİR.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: bingo crepuscule

    quote:

    Orjinalden alıntı: Massaimassai



    Birisi cesaretle karşınıza çıkmış, çoğunuğun fikirlerine aykırı bir şeyler yazmışsa, sizin onu yargılayabilmeniz için "sıfatınız" belli olmalıdır. Veya kendi aklınız veya muhakemeniz ile yazmıyorsanız kimden alıntı yaptığınızı yazınız onu bilelim. O cesaretiniz yoksa! Cesareti göstereni ağıza alınmayacak galiz küfürlerle anamazsınız. Bence sizde ondaki cesaretin 1000 de 1 bile yok. Yazmanız nafile dir.

    KAtkılarınızından bahsetmişsiniz:) Ne olduğu bir bilsek. Belki özeldir diyeceksiniz. Açıklamak istemeyeceksiniz. Ki böyle bir hakkınız da var. Sizin böyle bir hakkınız varsa Muazzez İlmiye Çığ'ı yargılama hakkınız yoktur. Atıp tutmak kolay:) Müspet bir şey göstermek zordur.

    Saygılarımla,




    karşımıza çıkan birisinin çoğunluğa aykırı bilgiler sunması ile "yalan üzre tahrif " neticesi kitleleleri aldatmasını birbirine karıştırmayınız ..kimsenin "çapı malum olsada" araştırma ve bu araştırmanın sonuçları hakkında yorum yapma hakkının elinden alınmasını dile getirmedim savunmadım dileyen dilediği şekilde araştırır ve sonuçlarını kitleler ile paylaşır ancaak "ahlak ve dürüstlükten ödün vermeden" !!! bu nokta çok önemli ..hatırlatayım istedim ne hikmetse yukarıda izahına giriştiğim hakikatler atlanmış !!

    kimseden alıntı yapmadım cümleler bana aid dileyen araştırır ..ha derseniz ki tarihler ve ismi geçen kadının "olmayan akademik kariyerine dair tespitler" evet bunlar ortaya çıkarılmış gerçeklerden alıntı ile aktarılmıştır bunun mahsuru olacağınıda sanmıyorum :) yoksa var mı ??

    gelelim katkılarımı dine dair olanlar Allah ile benim aramda ben dünyaya vatanıma ve milletime dair katkılarımdan istemesemde bahsedeyim kısaca..

    enerji bakanlığına aid bir kurumda görev yapıyorum halen ..işe başladığım tarihden bu yana tutulan zabıt varakalarını esas alırsak yaklaşık bir milyon liraya yakın kaçak elekt..tüketim bedelinin tahakkuk ettirilmesine sebeb oldum.. kanı beş para etmez itin kopuğun bu milletin malını geleceğini çalmasına engel olma yolunda gah gece gah gündüz mücadele ettim tahakkuk ettirilen bedellerin tahsili ile de ben ilgilendim çoğu zaman..işlenen suçlar neticesi ilgili kanunun gereği mümzi tanık sıfatı ile hırsızların mahkemelerine şahit olarak katılmak durumunda kaldım halende belirli vakitlerde katılmaktayım iptal edilen kaçak kullanımın imkanlarının ülkemize getirisi bir yana üstte belirttiğim rakam azımsanmaz umarım gerçi siz azımsasanız ne gam ben vicdanen rahat oldukdan sonra gelelim sosyal ve kültürel katkıma 30 yakın talabenin öğrenim masraflarını karşılama yolunda cüzi de olsa katkım var ve elbette yeterli görmüyorum ama hiç yoktan iyidir eğitimim ve diğer meseleleri es geçiyor sırf imanıza cevab bababında kerhen yazmak durumunda kaldığımı hatırlatıyorum !!!

    çığı ben yargılamıyorum onu dürüstlük ve insan olma onuru ilim adamı sıfatının hakiki manası yargılıyor !!! ben sadece bu durumu tavzih babında üç beş kelam ettim hepsi bu !!ayıkın artık !! sırf üzerindeki sahte imaj ve kendisini yakıştırdığı zihniyete yakın hissettiğiniz için bu yalancı insanı göklere çıkarmaktan vazgeçin !!desemde dikkate almıyacaksınız biliyorum zira insaf sahibi her insan yukarıda ikinci cevabımda dile getirdiğim gerçekleri ya kabul eder yada itiraz edip aksi yöndeki delilini getirir..ama bu ortaya konmadı ne yazık ki





    1. paragraf "yalan üzerine tahrif" demişsiniz! Tespitiniz nasıl ve neye göre? Kendi inancınıza göre mi?
    Birinin yorum yapma hakkını teslim edip " çapı malum olsada" diyerek çelişki içine girmiyormusunuz. Ahlak ve dürüstlükten bahsetmişsiniz! Halen Amerika da anadan doğma yaşayan vahşi kabile mensubu biri ile sizin ahlak anlayışınız bir mi? Belki kabul etmeyeceksiniz ama bir çok suçlunun kendine göre ahlağı ve dürüstlüğü olabilir. Sıra dışı örnekleri geçelim, putperestlerin ahlak anlayışı ile sizin ahlak anlayşınız bir mi? Veya bir hristiyanla bir mi? Hikmet ile ilgili bu benim hikmetim, hikmete sual olmaz. Ben yaratan mıyım ki benim bilgeliğime sual olmasın diyebilirsiniz. Elbette ben bir yaratn değilim. ama yaratan inancım yok. Yaratan inancı olanların inançlarını sorgulma hakkım "yaratan hikmetinden dolayı olamazsa" onlarında beni sorgulama hakkı olamaz...

    2. paragraf kimden alıntı yaptıysanız onu yazınız. KEndi fikriniz gibi belirtmeyiniz. Ben kimseden alıntı yapmıyorum veya feyz aldığım biri yok, kimsenin ağzıyla konuşmuyorum hür aklımla yazıp konuşuyorum. varsa!? günahımda sevabımda bana ait.

    3. paragraf bana yazdığınız açıklamarınızın kerhen olduğunu söylüyorsunuz. Ama samimiyetini veya kişiliğini tamamen bilmediğiniz biri hakkında asıp kesiyorsunuz. Ben sizi sorgulayan tek kişiyim. Benim sorgulamam karşısında beni mütecaviz görürken , kendi mütecavizliğinizi görmezden geliyorsunuz. Böyle bir hakkınız var mı? Sanmıyorum. Sayın Muazzez İlmiye Çığ 'ın fikirlerini beğenmeyebilirsiniz , onu tartışma hakkınız da olabilir. Ama kişilik haklarına tecavüz hakkınız olamaz. Yanlışlarını veya doğrularını irdeleyin ama lütfen kişilik haklarına saygı gösterin. Karşınızda hakkını savunabilecek biri olmadan atıp tutmak kolay. Siz hakkınızı ne güzel savunuyorsunuz. Ben Sayın Muazzez İlmiye çağın görüşlerine inanmasam da! haklarını savunmakla mükellefim. Savunmazsam Kendime ihanet ederim. Afedersiniz sizin yaptığınız kişinin gıyabında gıybettir.

    4 . paragraf "dürüstlük ve insan olma onuru ilim adamı sıfatının hakiki manası yargılıyor !!! " demişsiniz. Bu kimin yargısı. Kendinizin mi bir başkasının mı? O bir başkasının yetkinliği nedir? Ettiğiniz kelam da hakaret ve gıybet var... Ki karşınızdaki muhatab ateist, putperest, yahudi, münafık da olsa sizce bu kadar galiz hakaret edilmeli midir? size Mevlana Celaleddin Rumi den bir nasihat!!!

    Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
    İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
    Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
    Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...

    Saygılarımla,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Massaimassai -- 25 Haziran 2009; 3:49:27 >




  • 1. paragraf "yalan üzerine tahrif" demişsiniz! Tespitiniz nasıl ve neye göre? Kendi inancınıza göre mi?
    Birinin yorum yapma hakkını teslim edip " çapı malum olsada" diyerek çelişki içine girmiyormusunuz

    tek tanrılı bir dinin (dinlerin: musevilik hrıstiyanlık ve islam) çok tanrılı putperest ve aynı zamanda sapkın (dini anlamda) bir milletden (sümerlerden ) etkilendiğini ilhamın kaynağının bu topluluk olduğu iddaası ve örtü meselesindeki tiksinç tavrı asılsız iddaası yalan üzere tahrif değilmidir ..kaç kez izah etmek durumunda kalacağım ..ben sizin yazdıklarınızı satır satır okuyorum ama anlaşılan sizde bu durum söz konusu değil !!yalancı dedim evet "sahte prof luk" sahte doktorluk" "sahte akademik kariyer" tüm bunların hepsi yalan değil mi ???? yalanın dik alası hemde daniskası !!!

    bu kadının yerinde mütedeyyin kimlikte biri olsa idi görün siz kopan yaygarayı ooooo bakın mürteci meğer prof değilmiş hattaa doktorasıda yokmuşş akademik ünvanların hepsi fosmuşşşşş diye gazete tv bangır bangır bağırırdı ama tek bir tane haber yok ilginç değil mi ???

    yahu hala inad ediyorsunuz bu kadını size ilim adamı diye yutturanlar aslında sizleri ne kadar aşşağılıyor ve hakaret ediyor düşünmüyormusunuz ..bu halk koyun misali ne versek önlerine yerler itiraz etmez hemen kabul ederler anlayışının neticesi değilmidir sorarım sizlere ?? ah şu istismar kapısı ne karlı meslek koy önüne Atatürkü laikliği yada bilim ilim etiketini yeri geldiğinde de din kisvesi sonra daya dayayabildiğin kadar ..kim tutar seni

    evet çapı malumdur devlete aid kurumlarda memur sıfatı ile çalışmış ve akademik kariyere sahip olmayan araştırmacıdır ..yazdıklarımda çelişki yok !!!


    2. paragraf kimden alıntı yaptıysanız onu yazınız. KEndi fikriniz gibi belirtmeyiniz. Ben kimseden alıntı yapmıyorum veya feyz aldığım biri yok, kimsenin ağzıyla konuşmuyorum hür aklımla yazıp konuşuyorum. varsa!? günahımda sevabımda bana ait.


    tekraren aynen copy paste yapayım idrak edememişsiniz :kimseden alıntı yapmadım cümleler bana aid dileyen araştırır ..ha derseniz ki tarihler ve ismi geçen kadının "olmayan akademik kariyerine dair tespitler" evet bunlar ortaya çıkarılmış gerçeklerden alıntı ile aktarılmıştır bunun mahsuru olacağınıda sanmıyorum :) yoksa var mı ??

    ne yapsa idim olmayan akademik kariyerine aid tespitleri ortaya çıkaran ben değilim ki yada verdiğim tarihler ve görev yaptığı kurumlara dair bilgi hafızamda kazılı da değil sırf bu bilgileri netleştirmek için herkesin ulaşabileceği kaynaklara tevessül etmesemi idim ..cidden garib bir istek sizinkisi doğru bilgiyi ilham alarak yaz demenin bu şeklini ilk kez görüyorum ..ben mülhimede de değilim hani la havle neyse..es geçelim


    quote:

    paragraf bana yazdığınız açıklamarınızın kerhen olduğunu söylüyorsunuz


    evet cidden kerhen belirtmek durumunda kaldım sevmem zira ben şunu yaptım bunu yaptım demeyi hatta bu şekilde övünenlerden de tiksinirim ..

    quote:

    Ama samimiyetini veya kişiliğini tamamen bilmediğiniz biri hakkında asıp kesiyorsunuz


    samimiyetinden haberdar olduk aktardıkları sebebi ile kişiliği hakkında da sağlam kanaat oturdu zihnimize (bknz: akademik kariyer balonu ve diğer meseleler )

    quote:

    Ben sizi sorgulayan tek kişiyim. Benim sorgulamam karşısında beni mütecaviz görürken , kendi mütecavizliğinizi görmezden geliyorsunuz. Böyle bir hakkınız var mı? Sanmıyorum. Sayın Muazzez İlmiye Çığ 'ın fikirlerini beğenmeyebilirsiniz , onu tartışma hakkınız da olabilir. Ama kişilik haklarına tecavüz hakkınız olamaz. Yanlışlarını veya doğrularını irdeleyin ama lütfen kişilik haklarına saygı gösterin


    o bizlerin en temel haklarına saldırırken nerede idi sizin bu hassasiyetiniz desem ?? bu kadın kalkacak gerçeği saptırarak örtü fahişe geleneğidir diyecek tüm örtünenleri tahkir edecek

    eee sonra biz bu kadına ses etmiyeceğiz haa bu kadında zerre kadar onur olsa kendisine aid olmayan sıfatlar ile halkın önüne çıkıp bakın ben buyum deme cürretini göstermezdi

    siz neden bahsediyorsunuz ? saygı hürmet hak edene o gelip bizim anamızın bacımızın ninemizin örtüsüne alçakca aslı astarı olmayan bilgiler eşliğinde saldırsın biz susalım öylemi

    milyonlarca insanın kişilik haklarına tecavüz ederken bu nasihatleri ona etseydiniz keşke belki faydası olurdu !!! tepkim size değil onadır lütfen insaflı olun ve düşünün yazdıklarınızı

    gıybetinide yapmadım o kadının işlediği çirkin fiilleri ve sebeb olduğu fitneyi anıp olmayan akademik kariyerinden bahsettim ve kendimce sakındırmaya çalıştım okuyanları

    bunun adı gıybet değildir..hakaret de yoktur işlediği fiilerin karşılığı olan sıfatların anılması vardır yalancı dedim ki öyle haysiyetsiz dedim ki yine öyle zira haysiyetli insan bu kadının işlediklerini düşünmekten bile haya eder ..

    gelelim şu mevlana meselesine

    rejimin hz mevlanayı bizlere nasıl aktardığına

    rumi k.s medrese eğitimi görmüş molla ehliyetine sahip aynı zamanda şeriat ve sünnet üzere haraket eden mutasavvıfdır (tarikatçıdır bildik tabirle bknz: mevlevi tarikatı) alıntıladığınız çağrısı kendisine değil islamadır !! çağrıyı müteakip seferler anmakta mahsur görmeyenlerin hz mevlanının asıl misyonunu gözardı etmesinide anlamış değilim!!

    yine aynı mevlana :Sağ olduğum müddetçe ,Kur’an’ın kölesi, bendesiyim.Ben Muhammed Muhtar’ın yolunun tozuyum. Benim sözümden bundan başkasını, bir kimse naklederse Ben ondan,da bizarım onun sözünden de diyen hakiki bir müslümandır

    ne bir mistik ne kuru şair nede felsefeye dalmış düşünürde değildir..mesnevi adlı eserinde davet ettiği kafirleri yeri geldiğinde hak ettiklerinde layık oldukları sıfatlar ile yerin dibine geçiren de yine kendisidir !!(inanmayan açar mesneviyi okur) etliye sütlüye karışmayan kuran ve sünnet ile alakası olmayan peygamber aşkından bi haber onun getirdiği şeriatın adını bile anmayan birisi olarak malum çevrece lanse edilmiş olmasının arkasında yatan niyeti anlamak zor olmasa gerek kırpılmış eksiltilmiş mevlana tasavvuru işlerine geliyor zira ..

    saygısı ile edebi ile kim gelirse gelsin başımız üzerinde yeri vardır ammaa edebsizlik tahkir ve iftira yüklü söylemler ile dine karşı olanca güçleri ile saldıran müslümanları aşşağılayan kimseler de layık oldukları şekilde muamele etmek vazifemizdir !! bu konuda hz mevlanada bu anlayışdan uzak da değildir..!!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sinuhe.s -- 25 Haziran 2009; 15:28:57 >




  • Herşeye kadir olan Allah aciz kalınca, müslümanları giydirecek (örtecek) tarikatçılar (tahrikçiler) çıkmış. Demek ki, Allah'ın geydirmediğini, doğarken örtmediğini büyük ve üstün kudret sahipleri örtebiliyormuş.

    Kul mu üstün, yoksa yaratan mı?
  • Ben bu yazarın Kuran, İncil ve Tevrat'ın, Sümerdeki Kökeni kitabını okudum.

    Özellikle tufan hikayesi çok ilgi çekici. Mutlaka okuyun bence.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: birturk


    Herşeye kadir olan Allah aciz kalınca, müslümanları giydirecek (örtecek) tarikatçılar (tahrikçiler) çıkmış. Demek ki, Allah'ın geydirmediğini, doğarken örtmediğini büyük ve üstün kudret sahipleri örtebiliyormuş.

    Kul mu üstün, yoksa yaratan mı?




    Yaradan'dan ne anladığınıza baglı,acaba bizi kim yarattı acaba bizim Allah dedigimizin bizden haberi varmı bu işler uzun işler.
  • Gerçekten çok güzel bir tartışma içindesiniz. 2009'da okuduğum engüzel tartışma. Gerçi dini bütün olanlar konuyu biraz sulandıurmak istemişler.

    Sümerliler çok tanrılı bir inanışa sahip olduğu yazılmaktadır!

    Ancak:
    HİPPOKRATES'İN YEMİNİNİ bir okur musunuz?

    "Bütün TANRILARIN ve TANRIÇALARIN başına yemin ederim ki,"

    1. Tıp adamları için kaçtane tanrı ve tanrıça vardır bilen var mı?
    2. Hipokrat yemini eden Türk ve dini bütün tıp adamlarının kökenleri (ırkları) Yunanlı mı oluyorlar?
    3. Dini bütün olup da tek tanrıya inanan tıp adamları ve bayanları çok tanrı ve tanrıça adına yemin etmelerini nasıl karşılıyor sunuz?
    4. Türk araştırmacıları, eski metinleri okuyarak mı, yoksa yabancıların okuduklarını söyledikleri metinlerin hakkında yazılmış kitaplar üzerinden anladıkları hakkında kitaplar mı yazıyorlar?
    5. Dört halife, 4'de müslümanlarca öldürülmüştür! 4 halife taraftarları da kendi düşünceleri hakkında belgeler kitaplar bırakmışlardır. Birbirlerine yaptıklarıyla, yazdıkları ne kadar tutarlı olabilir ki?

    TÜRKLERİN TARİHİ
    Pasifik'ten Akdeniz'e 2000 Yıl
    Jean-Paul Roux
    Çeviriye ve yayıma katkı programı çerçevesinde yayımlanan bu yapıta, Fransız Dışişleri Bakanlığı ve İstanbul Fransız Kültür Merkezi'nin desteğiyle gerçekleştirilmiştir.

    SAYFA: 42, PARAGRAF: 1
    "Türk arşivlerinin gerçekten ŞAŞKINLIK verici nitelik ve niceliklerini kavramak güçtür. Bunlara her yerde, işgal ettikleri TÜM büyük kentlerde RASLANIR; çünkü TÜRKLER HER ŞEYİ KAYDETMİŞ ve MUHAFAZA etmişlerdir..."

    1. Böyle bir millet, nasıl oldu da kitaplara barbar olarak geçmiş olabilir ki?
    2. Neden Türk aydınları bu belgelerden söz etmezler ki?
    3. Neden, Başbakanlık arşvlerindeki belgeler saklanır ki?

    "Başbakanlık Arşiv Genel Müdürlüğü arşivlerinde YÜZ MİLYONDAN daha fazla belge BULUNDUĞU ve bu belgelerden HAZIRLANMIŞ YÜZLERCE SAYFALIK BİR KÜTÜK de OLABİLDİĞİ bilinmektedir."

    Massaimassai!
    - Merak ediyorum, sizler nasıl bir Türk sünüz?

    Sayfa: 75
    "Papa ATTİLA'nın karşısına çıkar ve kendisinin (papalıktan) çekilmeye ikna eder. O DA Loup gibi, Aignan gibi, Paris'in koruyucusu Nanterreli güzel kızı gibi AZİZ büyük LEON adıyla ERMİŞLER LİSTESİNE EKLENMİŞTİR."

    1. Attila'nın adı değiştirilerek, Aziz büyük Leon olarak tarihe geçmiş olmuyor mu?




  • SÜMERLER ve MISIRLILAR!

    Merak ediyorum: Napoleon'un tarihe mal olmuş bu sözün hatırlamayan veya bilmeyen var mı?

    "Bir BATILI, DÜNYA tarihiyle karşılaşmıştı. İşte bu söz orada söylendi: <<Askerler! KIRK YÜZYIL piramitlerin üstünden size bakıyor.>>

    19 Mayıs 1798'de Napoleon Toulon'dan yola çıktı ve 23 Haziranda Kahire'ye girdi.

    Tanrılar, Mezarlar ve Bilginler
    C. W. Ceram

    Remzi Kitabevi, Yükselen Matbaası, İst. - 1969

    Sayfa: 83, Son paragraf
    "İlk Mısır sülâlesi hükümdarlığa başladığı zaman, yani aşağı yukarı BEŞ BİN yıl önce Mısır'ın BELİRLİ TARİHİ ortaya çıktığı zaman bile,.."

    Aynı sayfada, Resim 9'un altındaki yazıdan
    "<<Kraliçe Narmer'in makyaj paleti>> denen levha (Her iki yüzü). Aşağı yukarı 5000 yıllıktır ve...

    Sayfa: 81, 1. paragraf
    "(Denon) Bu da boyun YENİLERİNİ GÖRDÜĞÜ MUAZZAM harabelerden, bu serpilip dağılmış BEŞ BİN YILIN soluğunu duyduğu sürece geçmemişti."

    -Sümerlerden geriye ne kalmıştır, Mısır da Mısırlılardan geriye ne kalmıştır! Karşılaştırabilirsiniz.

    -Sayın bey efendi Türk'müş!

    -Bunları söyleyenler ise:

    Yazarın Önsözü, Son paragrafından alıntı:

    "Son olarak, kendilerinden YARDIM gördüklerime burada teşekkür etmek isterim. ALMAN PROFESÖR Dr. Eugen von Mercklin, Dr. Carl Rathjens, Dr. Franz Termer, Dr. Kurt Erdmann, Dr. Hartmut Schmökel ve Schliemann, Dr. Ernst Meyer, Dr. Walter Hagemann."

    "1801'e kadar, PARİS'e kadar varabilenlerin BİR BİLGİNLER KUŞAĞINA YETECEĞİ kadar bilim, teknik, teknoloji, tıb, sanat eserlerini çalmış oldukları MEYDANA ÇIKTI; hiç bir parça kopya edilmeden bırakılmamış olduğu görüldü." Sayfa: 82

    "...Baron Dominque Vivant DENON sayısız kopya tablolarla, Memluk (Ed Devletu't Türkiye) Türk Devleti mücevherleryle ZENGİNLEŞMİŞ olan FRANSIZ ASKERLERİNKİNDEN daha değerli bir GANİMET GETİRİYORDU..."

    Louvre MÜZESİNİN orta bölümü DENON bölümüdür!

    Merak ediyorum bu ülkede Türk var mı?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi birturk -- 28 Eylül 2009; 17:33:20 >




  • Gençler hepinizin yaşça büyüğü olarak kavga etmeyi bırakmanızı istiyorum.
    Herkes birbirine saygılı olmalı ve fikrini dayatmamayı öğrenmeli.
    Bu konuda gerçek birşeyler öğrenmek istiyorsanız Zechariya Sitchin in kitaplarını okumalısınız.
    Burada Ruh ve madde yayınlarından çıktı 9 ayrı kitap bir dünya tarihi.
    Zecharia dünyadaki en iyi sümerolog ayrıca ibrancayıda (yahudice) çok iyi biliyor. Kitapların
    orjinalleri ingilizce.
    Muazzez hanımda çok değerli bir kişi. Onu yargılamak için yeterli düzeyde değilsiniz.
    Zecharia nın ilk kitabı 12.Gezegen Bütün kitapları tamamen sümer tarihini anlatıyor.
    Ben bütün kitaplarını okumuş biri olarak hepinize öneririm.
    Bağımsız düşünebilmek için tek taraflı okumak yetmez her tarafın kitaplarını okumanız gerekmektedir.
    Anu yu Enki yi Enlil i Ninurta yı Marduk u ve diğerlerini okuyarak gerçek sümer tarihini
    öğrenmelisiniz.
    Hepinize sevgi ve saygılarla.




  • ilginç bir kitap en kısa zamanda bulup okuyacağım!!!
  • mesajm bulunsun. haberturkte gönül tekin var konu işleniyor
  • Kitabı gereğinden fazla büyütmüşler. Çığ Sümerceyi tercüme etmeyi öğrenmiş olabilir. Ama yorumları yeterli değil bence.
  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.