Şimdi Ara

ABD’nin Orta Doğu’ya sevk ettiği THAAD füze sistemi çok şey anlatıyor olabilir

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
16
Cevap
1
Favori
1.003
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Orta Doğu’da dozu her geçen gün biraz daha artan gerilim, ABD, Rusya, Çin gibi ülkelerin askeri hamleleri ile farklı bir boyut kazanıyor. Bölgeye hava savunma sistemi personeli ile birlikte Patriot ve THAAD sistemlerini gönderdiğini duyuran ABD’nin THAAD sistemi ile savunma gücünü desteklemesi aslında gerilimin boyutunu ortaya koymak adına da son derece kritik.






    Balistik füzelerin imha edilmesi maksadıyla geliştirilen THAAD sistemi, 200km’nin üzerinde menzile sahip. 150km irtifada balistik füzeleri imha edebiliyor. Aslında bu da bir anlamda bölgedeki İran, Rusya, Çin gibi ülkelerin olası nükleer saldırı tehditlerine karşı elinizi görüyorum hamlesi olarak da düşünülebilir. Böylesi bir hamlenin söylemden çıkıp eyleme dönüşmesi bile gerilimin dozunu fazlasıyla yukarı çekiyor.



    Orta Doğu’dan çıkan tehditle geliştirildi



    THAAD füze sistemi aslında Körfez Savaşı döneminde Irak tehditi sonrasında geliştirilmiş bir sistem. Irak’ın sahip olduğu ve etkin bir şekilde kullandığı Scud füze saldırıları sonrasında ABD bu tür balistik sistemleri yok edebilecek bir sistem arayışına girmişti. Proje başlangıçta bir ordu projesiyken zaman içinde paydaşları büyüdü ve 1992 yılında Lockheed firması ana yüklenici olarak belirlendi.



    1995 ve 1999 yılları arasını kapsayan dönemde başarısızlıklarla sonuçlanan testlerin ardından sistem 2 Ağustos 1999 yılında termosfer katmanında 147km irtifada bir hedefi vurarak seri üretim aşamasına geçti. Her biri 8 füze ile donatılmış halde, 6 Launcher bulunan yapının tüm taktik istasyonlar ve radar sistemleri ile ABD tarafından belirlenmiş satış fiyatı 800 milyon doların üzerinde. ABD’nin güncel sevkiyatta İsrail’e birkaç batarya konuşlandırdığı söyleniyor.



    ABD’nin Orta Doğu’ya sevk ettiği THAAD füze sistemi çok şey anlatıyor olabilir



    Türkiye’de THAAD radarı konuşlu



    ABD makamlarınca aktarılan resmi bilgilere göre 2012 yılında Malatya’da bulunan Kürecik Hava Üssü’ne THAAD radarları yerleştirilmiş. AN/TPY-2 radarları, 4700km menzile sahip. Patriot ve THAAD sistemlerine uzun menzilli olarak ve yüksek irtifada veri sağlayabiliyor.



    THAAD bataryaları hangi ülkelerde var?



    İsrail’e Mart 2019’da sevk edilen THAAD batarya sistemi Negev Çölü’ne yerleştirilecekti ancak güncel senaryoda ne olduğuna dair bir bilgi yok. İsrail dışındaysa bölgede Birleşik Arap Emirlikleri 2 adet THAAD bataryasına sahip. Hatta 2022’de sistemin ilk gerçek müdahalesini yaptığı duyurulmuştu. Suudi Arabistan ise 15 milyar dolarlık anlaşma ile 2017’de 360 füzenin ve radar sistemlerinin de yer aldığı bir satın alım yapmıştı.



    Bunun dışında Kuzey Kore tehdidine karşılık ABD, Güney Kore’ye de THAAD sisteminin satışına onay verdi. Hatta bu durum Çin ile Güney Kore arasında da bir tür gerilime neden olmuştu. Romanya da Rusya tehdidi ile bataryaların yerleştirildiği ülkelerden ancak bu sisteme Romanya sadece ev sahipliği yapıyor. Üzerinde herhangi bir etkisi söz konusu değil. Bunun dışında THAAD füzelerinin yerleştirilmesi konuşlan çok ülke var ancak güncel olarak bilinen resmi bir yerleşim söz konusu değil.



    ABD’nin Orta Doğu’ya sevk ettiği THAAD füze sistemi çok şey anlatıyor olabilir



    Böylesine pahalı bir sistemi Orta Doğu’da artan bu gerilime karşılık daha çok kendi üs bölgelerini, sistemlerini ve personelini koruma maksadıyla göndermiş gibi bir tavır sergileyen ABD’nin aslında THAAD bataryalarını konumlandıracağı konumlar da sürecin seyri adına çok önemli. 400km’lik bir çapta operasyon yapacak sistemlerin kaç batarya geldiği veya takviye yapılıp yapılmayacağı bölgedeki tansiyonun seviyesini da anlamamızı sağlayacak.



    Bunun yanı sıra belki İran’ın nükleer füze yetkinliğine dair bilmediğimiz ancak ABD istihbaratınca elde edilmiş kaygı duyulası bir durum da mevcut olabilir. Arap Baharı sonrasında Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap coğrafyasının koruyusu imajına bürünmeye çalışan ABD’nin bu durumu kullanarak İsrail ve Suudi Arabistan’ı denklemin aynı tarafına çekme girişimi de bölgedeki dengeleri Batı’nın ve ABD’nin istediği şekilde İsrail lehine güçlü bir şekilde kalıcı olarak bozmuş olacaktır.









  • Balistik füzeler zor engellenir.
    https://eksisozluk1923.com/entry/74026441

    Abdyi sevip sevmememle alakasız ama o şeyi kullanacağız diyen adam illa yerine yerleştirir. Balistik füzeler amansızdır.

  • amerika füzelerine karşı bir savunma sistemi yok mu dünkü kankanız sonra en azılı it oluyorda

  • Bise olacagindan degil geldiler gemileriyle falan, savunma sistemi falan koyuyorlar havlayan kopek misali. Rusya ve Çin de havlayan kopegin gozlerine bakiyorlar. İkisi de İran icin savasa gireceklerinin sinyalini veriyor. Nukleer fuzeyi adam sana gondermiyor atmosfer disina gonderiyor, senin ulkenin ustune gelince atmosfere geri donuyor. Kendi hizi ve yer cekiminin hiziyla geliyor.

    Kisacasi ABD dur bir erkeklik yapayim ne yapacaklar minvalinde karsi tarafin ne kadar ciddi oldugunu gormeye calisiyor. Çin ve Rusya da cok ciddi olduklarini gosteriyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi alvete -- 27 Ekim 2023; 3:32:21 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Mylevi M kullanıcısına yanıt

    Balistik füzeler yer çekimsiz ortama giriş yaparlarsa imha edilebilir...

  • Osmanlı Devleti ve ondan önce de İslam devletlerinin hâkim olduğu asırlarda Filistin’de ne kan, ne zulüm, ne gözyaşı ve ne huzursuzluk vardı. Asırlar boyunca İslam adaleti gölgesinde Müslümanı, Hıristiyanı, Yahudisi bir arada yaşama becerisini göstermişti.

    Osmanlı gücünün zayıflamaya başladığı zamanlarda ne hazindir ki İngiliz politikalarına âlet olan bir kısım Araplar da kendilerini devlet kurma hayaline kaptırmışlardı.

    Özellikle Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh ve Reşid Rıza gibi mezhepsiz, ırkçı tipler, "İslamcı" kimlikleri ile Orta Doğu’da gittikleri her yerde bağımsızlık hayalleri aşılıyorlardı.

    Mısır'da, “Mısır Mısırlılarındır”; İran’da, “hilafet sizin hakkınızdır” Hicaz’da, "Türklere niçin itaat ediyorsunuz!” diyerek ayrılıkçı fikirleri yaymakta idiler. Osmanlı ana merkezi olan Türkiye’de dahi Türkçülük propagandasını onlar yapıyordu. Mehmet Emin Yurdakul’a Türkçülüğü aşılayan Efgani olmuştu. Bu üç bölücünün faaliyetlerini ve fikirlerini KTB Yayınlarından çıkan “Mızraklı Hakikat” kitabımdan geniş olarak okuyabilirsiniz.

    Bunlar bu propagandayı elbette gafletle yapmıyorlardı. Paralar, makamlar ve vaatlerle devşirilmiş ajanlardı!.. Bütün planlar İngiltere’de hazırlanıyordu.

    Efgani ve İngiliz Blunt, Londra’da baş başa görüşüyor, Orta Doğu’daki politikalarını kurguluyorlardı. Müslüman halkları birbirine nasıl düşüreceklerini hesaplıyorlardı...

    Bunlarla mücadele eden bir II. Abdülhamid Han vardı. Büyük hakan, hem bu oyunları bozmak hem de İslam birliğini devam ettirmek için görülmemiş bir mücadele içine girdi. Ne yazık ki sonunda kendi evlatlarının da arkadan vurmasıyla devrildi.

    Bu devriliş sadece onun yıkılması manasına gelmiyordu. Asırladır devam eden İslam hâkimiyetinin de sonu geliyordu. İslam birliği artık parçalanma sürecine giriyordu.

    Herkes pay kapma yarışına girmişti. Sırtlanları aratmayacak acımasız bir yağma yarışı başlamıştı. Bunun en küçük numunesi olarak Yıldız Sarayı yağmasını düşünebilirsiniz. Büyük mikyasta ise aynı durum İmparatorluğun toprakları üzerinde yaşanacaktır. Nitekim bu yağma da on yılda tamamlanacaktır. Fakat bu haram yağmanın sonunda karın ağrısı başlayacak asırlardır süren huzur, yerini acı ve gözyaşına terk edecektir...

    Müslümanlar sadece birkaç ülkeye bölünmekle kalmamış, birlik ve muhabbetleri de bitirilmişti. Birinci Cihan Harbi sonunda tarih kitaplarını da İngilizler yazdıracaktı. Türk Arab’a, Arap Türk’e düşmanca duygularla yetiştirilecekti!..

    Karşılıklı olarak “kâfir oldular”, “arkadan vurdular”, “topraklarını sattılar...” gibi, gözü dönmüş bir şekilde birbirlerine ithamları havada uçuşacaktı. İngiliz uydurması tezler dillerde pelesenk olarak kaldı. Aynı tezler bugün dahi dillerden düşmemektedir.
    Arapları tokatlama üssü!

    Hâlbuki Batılılar, son iki asırdır Osmanlı Devleti’ni parçalayıp yok etmek için onlarca anlaşma ve yüzlerce görüşme yapmışlardı. Teorisyenleri ise yüzlerce eser ve makale kaleme almışlardı. Orta Doğu nasıl parçalanacak nasıl sömürülecek hepsi masaya yatırılmıştı.

    Napolyon daha Mısır seferine çıkarken Yahudilere Kudüs’te bir devlet sözünü vermişti. Onun bu emelini ünlü Osmanlı komutanı Cezzar Ahmed Paşa, Akka’da bitirmişti...

    Fransa’nın yapamadığını Alman Wilhelm düşünmüştü. Bu defa II. Abdülhamid Han tek görüşmede kendisini fikrinden caydırmıştı.

    Sonunda İngilizler devreye girdi. Ancak onlar da Abdülhamid Han ve hatta Osmanlı Devleti yıkılmadan böyle bir hedefe ulaşmanın imkânsızlığını biliyorlardı. Bu itibarla önce Abdülhamid Han’ı bertaraf ettirdiler. Ardından İttihatçılara muazzam imparatorluğumuzu parçalattılar.

    Artık Müslümanların birleşmemesi ve bir araya gelmemesi için her planı uygulayacaklardı.

    Halifeliğin de kaldırılması ile Müslümanlar zaten başsız bırakılmıştı.

    Yeni devlet kuran bütün Arap liderlerine bu payeler İngilizler tarafından sağlanmıştı. Krallıklar, onların istedikleri gibi yönetilecek ve sömürülecekti.

    İngilizler ise Filistin’e çökmüş ve yerleşmişti. 30 yıllık hâkimiyeti sırasında Filistin’de Yahudileri hem arazi hem nüfus bakımından önemli bir noktaya getirdiler.

    İngiltere sonunda İsrail Devleti’nin yolunu açmak için bölgeden çıktı. Nitekim onun ayrılmasının üzerinden bir yıl geçmeden İsrail Devleti kuruldu. Filistin’in %90’ına hâkim olan Filistinlilerin ise bir devleti yoktu.

    Böylece Batı âlemi kendilerine karşı geldiğinde Arapları tokatlamak için önemli bir figüranı bölgeye yerleştirmişlerdi.

    Türkiye alelacele İsrail’i tanıyan üçüncü ülke olarak tarihe geçerken kimin gözüne girmiş ve kimlerle arasına derin çukurlar açmıştı.

    Öte yandan İsrail’in feci icraatlarına karşı Arap ülkeleri gerek birlikte gerek münferit olarak harekete geçtiklerinde akılalmaz darbeler yediler. Yeni bölünmeler beraberinde geldi ve İsrail’in güvenliği iyice tescillenmiş oldu.
    Kanlı bir örgüt gibi!

    İsrail en fazla %5’ine sahip olduğu bir coğrafyada devlet olarak nasıl tutunacaktı? Planları çoktan belliydi. Bunu başarmak için bir devlet gibi değil, kanlı bir örgüt gibi çalışacaktı. Köyleri basacak, insanları işkencelerle öldürecek, kadınlara ve bebeklere kadar hunharca katlederek bir soykırımla topraklarından edecekti. Bu sayede boşaltılan yerlerde kanın üzerinde oturacaktı.

    Bu durum dünyada nefret uyandırmaya başladığında ise şeytani planları hazırdı! Filistin’de direniş örgütleri kurduracak veya kurulan örgütleri ele geçirerekti. Bunlara zaman zaman kendisine saldırıyormuş manevrası yaptırarak kendince katliamlarına meşruiyet zemini bulacaktı...

    Bu konuda yardımcısı da dünden hazırdı. İran, güya arkasında durduğu bu örgütleri her zaman tahrik ederken olanlar zavallı Filistin halkına olacaktı.

    Neredeyse altmış sene devam eden bu tiyatronun sonunda Filistin haritası tam tersi bir hâl almıştı. Artık Filistin’in %98’i İsrail’in yüzde ikisi ise Filistin’in olmuştu.

    Birleşmiş Milletlerin İsrail aleyhine aldığı onlarca kararın hiçbir hükmü yoktu. Zira Batılılar o kararlarla, sadece Müslüman ülkelerin rahatlamasına ve tekrar uyumasına yardımcı oluyorlardı.

    Sonunda vakit İsrail’in uzun zamandır abluka altında tutuğu en önemli noktaya yani Gazze’ye gelmişti. Artık Gazze’ye girilmesi ve "Arz-ı Mevud" yolunda yeni bir atak yapılması gerekiyordu.

    Fakat iki füzenin atılması ve iki kişinin yaralanması senaryoları artık bayatlamıştı. Daha ciddi bir eylem lazımdı. Batılıları topyekûn ardına almaları gerekiyordu.

    İşte bunun için ABD’nin 11 Eylül’ü burada da vizyona sokuldu.

    Demir Kubbe Savunması geçici süreliğine kapatıldı. Belli noktalarda sınır güvenlikleri kaldırıldı. Mossad güya işlevini yitirdi.
    Savaş, usta siyaset işidir!

    Dünya uyurken Kassam Tugayları güya İsrail’i ortadan kaldıracak harekâtı çoktan başlatmışlardı. Ahmak yazar, çizer ve yorumcu tayfası İsrail’in "kâğıttan kaplan" olduğunu yazarak Kassam Tugaylarına methiyeler düzüyordu. Hadiseye ilk yorumumda bunları belirtmiş, işin sonunda İsrail’in Gazze’ye sahip olmak ve Arz-ı Mevud idealinde önemli bir adımı atmak yolunda önemli bir kapı araladı.

    Öte yandan İran’ın tahriki ile harekete geçerek İsrail’in ekmeğine ballı kaymak süren Hamas görevini tamamlamıştı!.. İsrail ise hâkim olduğu medya gücünü gerçek veya kurgu üç beş fotoğrafla harekete geçirerek dünya kamuoyunu kısa sürede tarafına çekmeyi başarmıştı. Türkiye’de dahi bu propagandanın izleri acı bir şekilde görülmüştü.

    Bizdeki bir kısım ahmaklara göre bitmiş olan İsrail, nasıl olduysa öğle vakti girmeden Gazze’yi bombalamaya başlamıştı.

    Demir Kubbe çalışmaya başlamış, atılan füzeleri leblebi gibi öğütüyordu. İki gün geçip Gazze’de koca binalar fosfor bombaları ile un ufak olmaya etrafa bebelerin cesetleri dağılmaya başlayınca ateşkes yaygaraları ortalığı inletmeye başladı. İstediğini almış olan İsrail’i Batı mı durduracaktı şimdi? “Savaş hâli bu, acı çekecekler elbet” diyerek İsrail’e cesaret veren ABD mi? Onlara mı güvenerek savaş naraları atıyor Hamas’ı kutluyordunuz?

    Hani Hamas ve Kassam Tugayları! Nerede İran, nerede Arap ülkeleri kim kıracaktı İsrail’in belini? Dostunu düşmanını dahi yüz senedir anlayamayan bir aydınlar kitlesi var maalesef.

    Çatışmalar başlayalı yirmi gün doldu kaç Hamas militanı öldü söyler misiniz? Hamas militanları görevini yapıp "tünellerine" çekilirken İsrail bombalarla Gazze’yi yerle bir etmeye devam ediyor. Parçalanan çocuk cesetleri yürekleri dağlıyor. Feryat eden ana babaların çığlıkları arşa çıkıyor. Filistin’de ölü sayısı 7, yaralı sayısı 20, yerlerinden edilenlerin sayısı ise 600 bini aştı. Nerede durur söyler misiniz?

    Gazze’de bundan sonra hâkimiyet kimin olacak? ABD, İngiliz, Rus, Çin savaş gemileri bölgede cirit atıyor. Batılı ülke liderleri çocukların cansız bedenleri üzerinde ahlaksızca yürüyerek, İsrail’e “yanındayız” mesajları veriyor.

    Fransız Macron sevinç içinde Napolyon’dan beri gelen siyonist dostluğunu yeniliyor. İsrail'e Güvenlik Anlaşması için tekliflerde bulunuyor.

    Savaş, strateji ve usta siyaset işidir. Bunu bilmeyen ve idrak edemeyenler mahvolmaya mahkûmdur. Sosyal medyada beddua seansları ve parçalanan ceset paylaşımları ile zafer gelmiyor!..

    Dua ordusu askerî tedbirlerden sonra harekete geçer. Silahını, topunu, tüfeğini evde bırakıp giden askere duanın faydası olmaz. Bilakis bu hâl aymazlık ve münafıklık alameti olur.

    Peki ya Türkiye diyeceksiniz! Türkiye; Suriye’yi, Yunanistan’ı, etrafına yığılan terör örgütlerini ve İsrail’in yanında duran ABD ve bütün Avrupa’yı düşünerek adım atacaktır. Ne kadar gözyaşı dökseniz de zamanı gelmeden ağaçlar çiçek açmaz. Bazen zaman gerekir...





  • Bence sistemi bize karşı kuruyor. İlerde bize de saldırma niyetleri var gibi. Hamasın füzesi havada ne kadar kalacak ta onu vuracak. İran desen İsraille kardeş. Dışarda bağırıp çağırıyor. Çin, Rusya İsraile mi saldıracak? İsrail minnak bir ülke. Filistinli hepsi iç içe. Nük atsan herkes ölür. İsrail de bu yüzden nük kullanamıyor.

  • faniseyler kullanıcısına yanıt
    Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil 'in yazısını kendi yorumunuz gibi yazmışsınız Ortadoğuda herşeyi İngiliz ayarlamış yani. O zaman şöyle bir soru doğmaz mı: Ortadoğunun baskın dini İslam'ı İngiliz ayarlamış olabilir mi?

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • berkandinçay B kullanıcısına yanıt

    Diğer dine mensuplar Ortadoğu' nun nasıl bir bataklık olduğunu fark edip Dünya' nın bereketli torpaklarına yerleşmişler...

  • berkandinçay B kullanıcısına yanıt

    ABD’nin Orta Doğu’ya sevk ettiği THAAD füze sistemi çok şey anlatıyor olabilir 

  • İntihal ahlaksızlıktır.

  • Adamlarda ne füzeler ne savunma sistemleri var. E haliyle senin yıllık bütçen kadar parayı savunma sistemlerine yatırınca bunların olması da çok normal. Bizde selçuğun yaptığı drone larla avunuyoruz, avutuluyoruz..

  • Ne o adminler şimdi ABD guzellemeleri başlamışsıniz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • berkandinçay B kullanıcısına yanıt
    Öyle zaten.. tonla uydurma hadis, zibilyon tane mezhep.. oysa ki din tek, kitap tek.. Hala sakız orucu bozar mı aşamasını geçemedik. Kuran okuyup anlamak lazım..

    < Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >
  • Daha iyisini de sen yapsaydın elini tutan mı vardı

  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.