Şimdi Ara

50 yaşından sonra başka ülkeye göçme (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
33
Cevap
0
Favori
15.131
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • Avrupa birliginde trafigi gordukten sonra Turkiyede otomobil kullanirken milletimden soguyorum. (en uygun dille boyle ifade edebildim)
  • Çift vatandaş olursunuz. Türkiye'deki bir çok Bulgar vatandaşımız bu şekilde yaşıyor. Hatta bu işin kaymağını bile yiyorlar.(Bknz. Üni.Yabancı Kontenjanlar)

    Nasıldır tecrübe etmedim ama Türkmenistan da hayatın çok ucuz olduğunu hatta kışın kibrit daha pahalı olduğu için evdeki doğal gaz ocağını hiç kapatmadıklarını söyleyen arkadaşlarım oldu. Hayatın çok ucuz olması bir avantaj. Malum maddi açıdan Türkiye şartları biraz ağır. Türkmenistan iyi bir deneyim olabilir.

    Avrupa derseniz Moldova da buna benzer bir ülke diye biliyorum.

    Doğrudur yanlıştır benim görüşüm.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    @Mat35,

    Kesinlikle sizin baska ulkede yasama isteginize saygi duyuyorum. Ben sadece kendi deneyimlerimi sesli dusunerek anlattim. Sizin neler yasadiginizi, neler hissettiginizi bir mesajinizdan anlamamiz mumkun degil. Ayrica 50 yasindaki bir insanin hayattan beklentileri ile daha genc bir insanin beklentileri tamamen farkli olabilir. Sizi anlamam icin belki benim de 50 yasima gelmem gerekiyor.

    Dolayisiyla soylediklerimi dikkate almayin. Kimsenin hevesini kirmak istemem. Sadece konusu acilmisken bir seyler yazayim dedim. Burasi bir "forumdur", resmi bir danisma kurumu degildir. Dolayisiyla bu tarz mesajlara hosgorulu olursaniz hem kendiniz hem bizler daha iyi hissederiz.

    Zaten hoşgörülüyümde sanki bana hoşgörülü davranılmamış gibi geldi, hayret karşılıklı yanlış anlama olmuş olabilir, ben kimseyi kırmak istemem kusura bakmayınız sizinde dediği gibi karşılıklı fikir alış verişi yapıyoruz belkide bir çıkarımımız olursa ne mutlu insanlar olarak.

    Herkes içinde bulundugu duruma göre değerlendirme yapıyor, mesela benimle aynı kafada arkadaşlarım kanadadaki durumlarını anlatınca buraya gelmek dahi istemediklerini orada çok mutlu oldukları asla burayı özlemediklerini akıllarına bile getirmediklerini yazınca tam benlik diyorum.

    Buradada yabancı arkadaşlarım oluyor (izmir) o kadar iyi anlatıyorlar, o kadar iyi geçiniyoruzki gidememenin üzüntüsü içindeyim.

    yaklaşık 25 sene önce şimdi ölen, ölmedende bana kazık atan annem bana engel olmuştuki şimdiki aklım olsa asla annemi dinlemezdim büyük hata.

    Şu anda çocuk burada okuyor onuda biraz bekliyoruz eşimde korkuyor aslında bu yaştan sonra diyor ama sanırım oğlan üniversiteyi bitince bende o zamana kadar ölmezsem kaçıp gideceğim.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Smoch

    Çift vatandaş olursunuz. Türkiye'deki bir çok Bulgar vatandaşımız bu şekilde yaşıyor. Hatta bu işin kaymağını bile yiyorlar.(Bknz. Üni.Yabancı Kontenjanlar)

    Nasıldır tecrübe etmedim ama Türkmenistan da hayatın çok ucuz olduğunu hatta kışın kibrit daha pahalı olduğu için evdeki doğal gaz ocağını hiç kapatmadıklarını söyleyen arkadaşlarım oldu. Hayatın çok ucuz olması bir avantaj. Malum maddi açıdan Türkiye şartları biraz ağır. Türkmenistan iyi bir deneyim olabilir.

    Avrupa derseniz Moldova da buna benzer bir ülke diye biliyorum.

    Doğrudur yanlıştır benim görüşüm.

    Sağolasın bunları not ediyorum.
  • Siz bırakın bu dünyayı, uzayı dolaşsanız yinede kendinizi çevredeki organizmalardan izole edersiniz diye düşünüyorum. Çünkü siz gerçeklere değil, tamamen düşüncelerinizde ki hayal alemine dalmışsınız. ''neden Türk, alman, fransız, eskimo olmak zorundayız, birileri bizi sömürsün diyemi yada kafası atan bir ırkçı lider bizi gazlayarak savaşa sürsün diyemi ben yunanlılarla düşman değilim, fransızlarlada onlar beni nasıl görür bilemem her yerde aşırı ırkçı (kafatasçı) cahil vardır.''

    Yunan sizi düşman görür,sizin onları ne gördüğünüz ile ilgilenmez! çevrenizde ki, size sataşan ve hor gözle bakan alçaklar , güzellikleri örselemez ta ki siz kafanıza takmadığınız sürece. Dünya çok güzel,hadi eğlenelim gezelim tozalım vaktimiz boşa geçiyor hiuuu... tarzında (teşbihte hata olmasın) bir fikriyat'ta olmanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Dünya güzel filan değil,dünya çok bedbaht bir yer.Bütün pislikler,adam kayırmalar,işkencler,haksızlıklar,ölümler... hepsi bu lanet dünyada!

    Ben müslüman olmasaydım böyle pislik bir yerde,pek fazla kalmazdım. Lakin vadedilmiş bir güne inanıyor ve insanın hafifliğini, yani hiçliğin hafifliğini yaşıyorum. Zaten bir defa hiç olduğunuzu anlayınca inandığınız değerden, başka herşey hafifliyor ve gerisinin pek de bir önemi kalmıyor.


    Dünya; uzayda milyarlarca yıldızın arasında ki sadece bir toz tanesi, hatta toz tanesi bile değildir! En ince toz tanesinin çapı 0.1 mikron ve daha küçükleri oluyor. Peki, dünya uzayda kaç yoktometredir?

    Yani bu durumda dünyanın içindeki insanlar, hangi ölçüyle sınıflandırılmalıdır?


    Mevlana der ki '' Sen alemde benim ünümü duymadın mı hiç ? Ben hiç kimse değilim, ben hiçim hiç! '' Hayat kafaya çok fazla takmaya gelmez ve değmez. Lokman hekimi dinlemek de sıhhat açısında önemlidir.

    Ayağını Sıcak Tut Başını Serin, Kendine Bir İş Bul Düşünme Derin...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi _kılıç_ -- 3 Nisan 2012; 0:17:37 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Yeni Türkü

    Avrupa birliginde trafigi gordukten sonra Turkiyede otomobil kullanirken milletimden soguyorum. (en uygun dille boyle ifade edebildim)

    Ben de yollarinin tamaminda (evet ciddiyim) hiz siniri 50 km/s olan bir ulkede 52 km/s ile ceza yiyince araba kullanmaktan soguyorum.
  • kılıç_

    Başka bir bakış açısı, yaratılışım bu demekki herşeyi kafaya takan kendimce mükemmeliyetçi birisiyim, o kadar öteye gittimki bir kaç kere hapise girdim.

    Şimdi (çocuk olduktan sonra) hapise girecek kadar ileri gitmiyorum 10'a kadar sayıyorum.

    Gerçekler, hayaller neye göre, kime göre birinin hayaline, birinin gerçeklerine göre değişerek yaşamaktır istediğim. Çok olmasa gerek bu isteğim değilmi.

    Evreni düşününce hiçliğimin farkındayım tasavvufi bakış açısınıda ineyim dedim izmirde kemal hanım coşkumu kırdı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mat35 -- 13 Mart 2013; 19:05:33 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    quote:

    Orijinalden alıntı: Yeni Türkü

    Avrupa birliginde trafigi gordukten sonra Turkiyede otomobil kullanirken milletimden soguyorum. (en uygun dille boyle ifade edebildim)

    Ben de yollarinin tamaminda (evet ciddiyim) hiz siniri 50 km/s olan bir ulkede 52 km/s ile ceza yiyince araba kullanmaktan soguyorum.

    Olanak olsada yer değiştirsek.

  • Bilim-Teknik mart sayısında ana konu olarak ''Mutluluğun sırları'' adlı bir konu işlemişti ve mutluğunun %50'sini genetiklerimiz,%10 yaşam şartları (zengin,fakir vb), %40'nı ise kendi davranışlarımızın belirlediğinden bahsediyordu. Haklı olma ihtimaliniz %50. : )
  • Size birkaç bilgi daha vereyim sevgili forumdaşım;

    Öncelikle, bashettiğiniz şekilde olan yani refah seviyesi yüksek, insani gelişim sıralamasında üst sıralarda yer alan ülkeler vatandaşlık ya da göçmenlik konusunda oldukça sıkıdırlar. Kanada, İsveç, Yeni Zelanda ya da Avustralya gibi ülkeler, dünyanın geri kalanında yaşayan insanlar için en çok yaşanmak istenen ve talep edilen yerler oldukları için, başvuru ve kabul şartları da ona göre ağırdır.

    Gelişmiş ülkelerde, kabul edilme şartları özellikle tek bir temele dayalıdır; "Başvuran kişi, benim ülkeme ne kazandıracak?"
    Bu sorunun temelinde de "üretim" yatmaktadır. Yani, sizin üretici bir yapıya sahip olmanız gerekir. Genç olmak, iyi bir eğitim almış olmak ya da yaptığı işte çok başarılı olmak gibi kriterler vardır. Belirli bir yaşın üzerindeki insanlar, eğer çok ciddi bir mal varlığı yoksa genelde bu ülkelere vize bile alırken zorlanırlar, çünkü sağlık sorunları ya da ölüm riski gençlere göre çok daha fazla olarak görülür. Hatta bazı ülkelerde, kendi vatandaşları bile olsa, emeklilerin ev kredisi alması neredeyse imkansızdır.

    Bunların yanısıra, aklınızdaki gibi gelişmiş ve birey olabilmiş insanların yaşadığı ülkelerin hayat standartları da çok yüksektir. Bu ülkelerde yaşamak da ucuz değildir ve eğer emeklilik hakkını o ülkeden ya da benzeri bir ekonomik seviyeye sahip bir ülkeden kazanmadıysanız, elinize geçecek para ile yaşamanız neredeyse imkansızdır. Elçilik ya da konsolosluklardan bu konuda daha fazla bilgi edinebilirsiniz.

    Bunların yanısıra, yurtdışında yaşayan insanların geneli mutsuzdur (benim gördüğüm kadarıyla) ama "Yenilmiş olmak" ya da "Başarısız olduğunu itiraf etmek zorunda kalmak" gibi nedenlerden dolayı, çoğu Türkiye'ye tatile geldiklerinde, gerçekleri anlatmak yerine, yaşadıkları ülkeleri öve öve bitiremezler. Ki zaten ekonomik durumu çok iyi, yaşam şartları çok iyi ve Türkiye'den kaçmış olan, Türkiye'den nefret etmiş olan adam neden Bahama Adaları'na değil de her yaz Türkiye'ye gelir ki?

    Forumdaşım, yaşınız benden oldukça ileri olduğu için saygısızlık yaptığımı ya da deneyimlerinizi küçümsediğimi düşünmenizi istemem ama siz İzmir'de bile bu kadar sorun yaşıyorsanız, inanın bana dünyanın neresine giderseniz gidin, sorun yaşama ihtimaliniz vardır. Anladığım kadarıyla, biraz da siz sorun çıkaran durumundasınız, çünkü İzmir'de Cumhuriyet ya da Aydınlık okuyup tiyatro ya da operaya ilgi duyan birçok insan varken siz kendinizi kendiniz dışındaki herkese ve herşeye kapatmışsınız. Dünyanın ya da ülkenin sorunlarını çok fazla önemseyen, bunlar için üzülebilen birisiniz sanırım ve emin olun ki Kanada, Avustralya, İsveç ya da Yeni Zelanda gibi en yaşanası ülkelerde insanların bu tür dertleri yoktur; hatta dünya üzerinde Irak diye bir yerin varlığından bile sadece kendi dostları olan Amerika'nın demokrasi getirmesinden dolayı haberleri olmuştur ve tüm bildikleri de o kadardır. Eğer oraya gittiğinizde, insanların bu umursamazlıkları sizi rahatsız etmeyecekse, aynı şeyi burada da yapabilir, dünyanın merkezine sadece kendinizi koyabilirsiniz.

    Ben inatla, olduğunuz duruma biraz daha farklı açıdan bakmanız ve yaşamınızın en verimli dönemini harcadığınız haklarınızı İzmir'de korumanız taraftarıyım. "Gemileri yakmak" deyimi, eğer aklınızdaki gibi bir harete girişirseniz, tam da size uygun olacaktır ve geri dönüşü olmayacaktır. Kendinize alternatif üretmeniz açısından, bir B planınız olmalı ve bana kalırsa, o B planı kısaca şu şekilde olur;

    Çocuğunuz üniversiteyi bitirip, askerliğini yapıp kendi ayakları üzerinde durmaya başladığında artık maddi anlamda özgürleşmeye başlayacaksınız. Ardından, elinizin altındaki bilgisayarı ve interneti kullanarak dünyanın heryerindeki tatil yörelerini takip etmeye başlayın. Eşiniz ve sizin emekli maaşlarınız, eğer doğru bir takip tekniği uygularsanız, her ay dünyanın başka bir yerinde tatil yapma imkanını size sunacaktır. Tabii bu varsayımda, ikamet ettiğiniz evin size ait olması şartı vardır.

    Herşeyi bir kenara bırakıp bir de şu açıdan bakmak lazım; 50 yaşına gelmiş, emekli ve sağlık sorunları çıkarma ihtimali olan iki Türk'ü, hangi dünya ülkesi neden kabul etsin?
    Bunu yanlış anlamayın lütfen. Bunu ben söylemiyorum; ülkelerin mantık ve iktisat üzerine kurulu göçmenlik yasaları söylüyor. Üretemeyecek, üretme görevini başka bir ülkede tamamlamış, büyük ihtimalle sadece devletin sırtına yük olacak bir insanı artık Afrika ülkeleri bile kabul etmek istemiyor. Ekonomik gücünüz yetersizse, yani birkaç milyon dolarlık sermayeyi yanınızda götürmüyorsanız ya da doktor değilseniz, bu tür ülkelerin sizi kabul etmesinin iki yolu kalıyor; evlilik ve iltica...

    Ben sizin yaşınıza geldiğimde, hayalimde olan tek yaşam yeri Datça'dır. Ben de Cumhuriyet okurum ve ben de sorun çıkarmayı çok severim. Özellikle toplumsal olaylara kendi siyasi görüşüm çerçevesinde hep tepki vermeye çalışırım ve bazı konularda ben de siyah ve beyaz dışında renk kabul etmem. Ki yurtdışındaki yaşamı da en fazla zorlaştıran özellik budur.

    Neyse, lafı çok uzattım ve dağıttım. Umarım kendiniz için en doğru olanı belirler ve onu yapma imkanı bulabilirsiniz.


    Saygılar...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: webbie

    Size birkaç bilgi daha vereyim sevgili forumdaşım;

    Öncelikle, bashettiğiniz şekilde olan yani refah seviyesi yüksek, insani gelişim sıralamasında üst sıralarda yer alan ülkeler vatandaşlık ya da göçmenlik konusunda oldukça sıkıdırlar. Kanada, İsveç, Yeni Zelanda ya da Avustralya gibi ülkeler, dünyanın geri kalanında yaşayan insanlar için en çok yaşanmak istenen ve talep edilen yerler oldukları için, başvuru ve kabul şartları da ona göre ağırdır.

    Gelişmiş ülkelerde, kabul edilme şartları özellikle tek bir temele dayalıdır; "Başvuran kişi, benim ülkeme ne kazandıracak?"
    Bu sorunun temelinde de "üretim" yatmaktadır. Yani, sizin üretici bir yapıya sahip olmanız gerekir. Genç olmak, iyi bir eğitim almış olmak ya da yaptığı işte çok başarılı olmak gibi kriterler vardır. Belirli bir yaşın üzerindeki insanlar, eğer çok ciddi bir mal varlığı yoksa genelde bu ülkelere vize bile alırken zorlanırlar, çünkü sağlık sorunları ya da ölüm riski gençlere göre çok daha fazla olarak görülür. Hatta bazı ülkelerde, kendi vatandaşları bile olsa, emeklilerin ev kredisi alması neredeyse imkansızdır.

    Bunların yanısıra, aklınızdaki gibi gelişmiş ve birey olabilmiş insanların yaşadığı ülkelerin hayat standartları da çok yüksektir. Bu ülkelerde yaşamak da ucuz değildir ve eğer emeklilik hakkını o ülkeden ya da benzeri bir ekonomik seviyeye sahip bir ülkeden kazanmadıysanız, elinize geçecek para ile yaşamanız neredeyse imkansızdır. Elçilik ya da konsolosluklardan bu konuda daha fazla bilgi edinebilirsiniz.

    Bunların yanısıra, yurtdışında yaşayan insanların geneli mutsuzdur (benim gördüğüm kadarıyla) ama "Yenilmiş olmak" ya da "Başarısız olduğunu itiraf etmek zorunda kalmak" gibi nedenlerden dolayı, çoğu Türkiye'ye tatile geldiklerinde, gerçekleri anlatmak yerine, yaşadıkları ülkeleri öve öve bitiremezler. Ki zaten ekonomik durumu çok iyi, yaşam şartları çok iyi ve Türkiye'den kaçmış olan, Türkiye'den nefret etmiş olan adam neden Bahama Adaları'na değil de her yaz Türkiye'ye gelir ki?

    Forumdaşım, yaşınız benden oldukça ileri olduğu için saygısızlık yaptığımı ya da deneyimlerinizi küçümsediğimi düşünmenizi istemem ama siz İzmir'de bile bu kadar sorun yaşıyorsanız, inanın bana dünyanın neresine giderseniz gidin, sorun yaşama ihtimaliniz vardır. Anladığım kadarıyla, biraz da siz sorun çıkaran durumundasınız, çünkü İzmir'de Cumhuriyet ya da Aydınlık okuyup tiyatro ya da operaya ilgi duyan birçok insan varken siz kendinizi kendiniz dışındaki herkese ve herşeye kapatmışsınız. Dünyanın ya da ülkenin sorunlarını çok fazla önemseyen, bunlar için üzülebilen birisiniz sanırım ve emin olun ki Kanada, Avustralya, İsveç ya da Yeni Zelanda gibi en yaşanası ülkelerde insanların bu tür dertleri yoktur; hatta dünya üzerinde Irak diye bir yerin varlığından bile sadece kendi dostları olan Amerika'nın demokrasi getirmesinden dolayı haberleri olmuştur ve tüm bildikleri de o kadardır. Eğer oraya gittiğinizde, insanların bu umursamazlıkları sizi rahatsız etmeyecekse, aynı şeyi burada da yapabilir, dünyanın merkezine sadece kendinizi koyabilirsiniz.

    Ben inatla, olduğunuz duruma biraz daha farklı açıdan bakmanız ve yaşamınızın en verimli dönemini harcadığınız haklarınızı İzmir'de korumanız taraftarıyım. "Gemileri yakmak" deyimi, eğer aklınızdaki gibi bir harete girişirseniz, tam da size uygun olacaktır ve geri dönüşü olmayacaktır. Kendinize alternatif üretmeniz açısından, bir B planınız olmalı ve bana kalırsa, o B planı kısaca şu şekilde olur;

    Çocuğunuz üniversiteyi bitirip, askerliğini yapıp kendi ayakları üzerinde durmaya başladığında artık maddi anlamda özgürleşmeye başlayacaksınız. Ardından, elinizin altındaki bilgisayarı ve interneti kullanarak dünyanın heryerindeki tatil yörelerini takip etmeye başlayın. Eşiniz ve sizin emekli maaşlarınız, eğer doğru bir takip tekniği uygularsanız, her ay dünyanın başka bir yerinde tatil yapma imkanını size sunacaktır. Tabii bu varsayımda, ikamet ettiğiniz evin size ait olması şartı vardır.

    Herşeyi bir kenara bırakıp bir de şu açıdan bakmak lazım; 50 yaşına gelmiş, emekli ve sağlık sorunları çıkarma ihtimali olan iki Türk'ü, hangi dünya ülkesi neden kabul etsin?
    Bunu yanlış anlamayın lütfen. Bunu ben söylemiyorum; ülkelerin mantık ve iktisat üzerine kurulu göçmenlik yasaları söylüyor. Üretemeyecek, üretme görevini başka bir ülkede tamamlamış, büyük ihtimalle sadece devletin sırtına yük olacak bir insanı artık Afrika ülkeleri bile kabul etmek istemiyor. Ekonomik gücünüz yetersizse, yani birkaç milyon dolarlık sermayeyi yanınızda götürmüyorsanız ya da doktor değilseniz, bu tür ülkelerin sizi kabul etmesinin iki yolu kalıyor; evlilik ve iltica...

    Ben sizin yaşınıza geldiğimde, hayalimde olan tek yaşam yeri Datça'dır. Ben de Cumhuriyet okurum ve ben de sorun çıkarmayı çok severim. Özellikle toplumsal olaylara kendi siyasi görüşüm çerçevesinde hep tepki vermeye çalışırım ve bazı konularda ben de siyah ve beyaz dışında renk kabul etmem. Ki yurtdışındaki yaşamı da en fazla zorlaştıran özellik budur.

    Neyse, lafı çok uzattım ve dağıttım. Umarım kendiniz için en doğru olanı belirler ve onu yapma imkanı bulabilirsiniz.


    Saygılar...

    webbie

    Ev olarak iki evim var, yurt dışınada çocuğumuz okuduğu bölümü bitirince ilgili bölümle iş - çalışma olanağı elde edince gidebilirizde diyede düşünüyorum.

    Bu dünyada değişik yaşam alanları, yaşama bakış açıları olduğunu bilerek bir yerde mahsur kalmak insanı üzüyor.




  • Bence sizin bahsettiğiniz sıkıntılardan sadece yaşadığınız muhiti değiştirerek kurtulmanız mümkün.
    Birde öyle bir anlatmışsınız ki opera dinleyince bu, türkü dinleyince bu, gezince bu vs... Nasıl bir çevreniz varsa artık ben çözemedim.
    Benim yurtdışı deneyimim yok ama yurtiçinde epey gezdim. Hiç bir kesimde de bu tarz her şeye karşı çıkan bir kesim görmedim.
    Sizin amacınız yeni yerler keşfetmek ise bu güzel anlarım da devamlı ülkemize laf atarak olmaz.
  • yurtdışından kastınız avrupa ise şuakdarını söyleyebilirim sağlık alanında türkiyeyi mumla ararsınız birçok avryupa ülkesinde(almanya,hollanda,fransa,belçika,avusturya) sgk diye bir kurum yok herkez özel sigorta yaptırmak zorunda oda poliçe içeriğine göre ayda kişi başı 100€ gibi rakamlardan başlar ayrıca kafanıza göre hastaneye gidemezsiniz(çok acil bir durum olamdıkça)öncleikle aile hekiminize gidersiniz o size bi ilaç yazar geçmedimi bi ilaç daha yazar geçmedimi gidin şu tahlili yaptırın getirin der geçmedimi tamam sizi bir uzmana sevkedelim o zaman der.türkiyede internetten bi randevuyla doktora gidebiliyor ordan çıkıp eczaneden ilacınızı alabiliyorsunuz.
  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.