Şimdi Ara

100 TL'ye kitap önerisi (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
26
Cevap
0
Favori
395
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • Tüfek, Mikrop ve Çelik'in arkasından 'Boş Sayfa & İnsan Doğasının Modern İnkarı' okumanı tavsiye ederim. Bu ikili ufkunu açar.
  • İkinci Yeni aslında bir bakıma Divan Edebiyatı'na benziyor. Ne söylediğin değilde nasıl söylediğin sanırım. Nazım Hikmet'in şiirleri kitabını alacağım fakat şimdi değil. Sabahattin Ali'nin daha diğer kitaplarını okumadım ki. İlk onları okumalıyım sonra şiirlerine geçeriz. Turgut Uyar'ın şiirleri daha anlaşılabilirse onu alayım. Bazı filmler olur defalarca izlesende bir şey anlayamayabilirsin. Ben bunu sevmediğim için daha anlamlı şiirler okumak isterim. Tabii fonetiği ve okuduğunda okuyana verilen duyguları es geçiyorum şimdilik. Şiire ilk olarak bunlarla başlayıp sonra İkinci Yeniye de geçebilirim.

    imparator96

    Önerini aldım.

    arandur

    Tüfek Mikrop Çelik kitabını daha okumadım. Neden ilk mesaja yazdın dersen bir yerde kitabın bir kısmını okudum. Kitap herkes tarafından beğenilmiş ve bilgi açısından insanı doyuran bir kitapmış. Yani kitabı tam okumadım ve alacağım bu kitabı da Alamut'u da sepete attım ikisini. Dediğin kitaba baktım o da Tüfek Mikrop Çelik gibi bir kitap fakat konusu farklı sanırım. Önerini aldım ve sanırım kitabı alacağım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Gmpq -- 14 Temmuz 2016; 19:16:54 >




  • Kitap önerme konusu biraz sıkıntılı bir konu. Çünkü kitap önerebilmek için belirli bir düzeyde kültür düzeyine erişmek gerekir. Yüzlerce çeşitli türlerde kitap okumak gerekir ve bunları okumak yetmez, sentezleyebilme ve doğru çıkarımlar yapabilme yetisine sahip olmak gerekir. Okuduğumuz 20 30 kitap üzerinden en iyi ve yararlı kitaplar şunlardır tezi sağlıklı olmaz. Ayrıca herkesin belirli bir eğitim düzeyi, okuma zamanı, ideolojik saplantıları, sosyal ve kültürel alt kodları vardır. Bir kitap birisi için iyi olabilir, diğeri yukarıda saydığım nedenlerden dolayı kötü olabilir. Yani bir aşk romanı 18 yaşındaki bir ergen için mükemmel olabilir, ama 40 yaşındaki için olmayabilir. Bir macera romanı 20 yaşındaki bir maceraperest için çok mükemmel olabilir, ama 50 yaşındaki bir Prof. için çok saçma olabilir.

    Bir de kitap önerisi isterken, kendiniz hakkında kısa bir bilgi verebilir, eğilimlerinizi, beğenilerinizi ve amaçlarınızı ve okuduklarınızı genel anlamda ifade ederseniz, size öneri sunacaklar da size doğru bir öneri sunabilirler.

    Okuduğum kitaplar hakkında bir kaç cümle bile olsa mutlaka değerlendirme notunu yazarım bir yere. Ki ilerde lazım olur diye. İşte şimdi lazım oldu. Size de önerim okuduğunuz kitaplar hakkında bir değerlendirme notu yazın kendinize. İlerde çok işinize yarar.

    Okuduğum kitaplardan içinden aklıma gelenler ve üst bir algılama eşiğine atmamı sağlayan bazı kitaplar hakkında (ki pek çok kitabını konusunu dahi unutuyoruz, çünkü zaman ve diğer okunan kitaplar, önceki okunanları beyinde silebiliyor, insan hali, bir kitabın adı hatırlamak, hatta konusu hatırlamak bir şey ifade etmiyor, önemli olan o kitabın ana fikrini anlamak!) bir şeyler yazayım da, konunun dışına çıkmış olmayalım:



    Serenad , Zülfü Livaneli
    Kolay okunabilen, akıcı, bir yere kadar sürükleyici ve dili oldukça sade bir roman. Her nekadar dili kullanma biçimi açısından çok iyi olsada edebi bir kaygı taşımıyor. İşlediği konu ve verdiği tarihsel bilgiler en artı yönü. Özellikle profesör ile Nadia'nın öyküsü insanın içini sızlatan, yürek burkan cinsten. Tarihsel gerçeklik ile kurgu tam belirgin değil, kurgu ve tarihsel olaylar çok içiçe geçmiş. Bu, gerçek (tarihsel) bilgi ile kurmacayı doğal bir anlatımla vermesini sağlamış. Ancak bu durum ne kadarının gerçek ne kadarının kurgu olduğunu zorlaştırıyor. Yazarın en beğenmediğim yönü, kendi doğrularını mutlak doğru olarak dayatma cabası.

    Bülbülü Öldürmek, Harper Lee
    "Çoğunluğun sesi doğrudur kuralının dışında sadece vicdan kalır" cümlesini kurmama neden olan kitap Kitabın çevirisinden kaynaklandığını düşündüğüm, olayların anlatılış tarzı olayın ruhunu veremeyen bir durum çıkarmış ortaya. Roman 7 yaşındakı küçük bir kız çocuğun ağzından anlatılıyor. O yaştaki çocuğa yaşından büyük bilgece sözler söyletmesi ("ben küçükken" klişesi burada tam anlamıyla "ben büyükken" klişesine dönmüş), ona olayları yetişkin bir insan gibi kavrama ve yorumlama yetisi vermesi en gerçekçi olmayan yanı. Romanda küçük kızın babası en önemli karakter bence ve bu karakterin verdiği mesajlar, çevresine ve çocuklarına karşı takındığı sağlam karakter anlayışını etkileyici buldum. Ancak kitap genel anlamda iyi sayılmaz, yani bana hitap etmedi.

    Semerkant , Amin Maalouf
    Ömer Hayyam'ı daha yakından tanımanıza ve dönemin gizemli dünyasına dalmanıza neden olacak bir kitap. Dört bölümden oluşan kitabın ilk iki bölümünde Ömer Hayyam, Nizamülmük ve Hasan Sabbah'ın ilişkilerini ve insanı hırsları, diğer iki bölümde ise Ömer Hayyam'ın rubaiyatını nasıl elde ettiğini anlatıyor. Ayrıca İran tarihi hakkında bilgiler de edinebiliyorsunuz. Kitabın ilk iki bölümündeki akıcılık sonraki bölümlerde yavaş yavaş kayboluyor ve monotonlaşıyor...

    Afrikalı Leo, Amin Maalouf
    Dili çok sade ve kolay anlaşılabilir tarihi ve otantik bir roman. Salt anlatıma dayalı bir eser. Kitap sürükleyici sayılır ama vurucu değil. Çeviri iyi değil, çevirmenin öz Türkçe saplantısı nedeniyle anlaşılma sorunları var. Bu durum akıcılığı düşürmüş ve anlatımı çok sığlaştırmış. Kitap her ne kadar bir roman olsa da, olayların geçtiği dönemle ilgili fikirler edinilebilir. Özellikle tarihi roman severler için klasik sayılabilecek bir eser.

    Karamazov Kardeşler, Dostoyevski
    Kitabı İş Bankası yayınlarından Nihal Yalaza Taluy çevirisi ile okudum. Kitabı görünce, Dostoyevksi bu kadar uzun ne yazmış derken, 1008 sayfalık kitabı bitirince eksik kalmış gibi hissettim. Karakter analizleri ve betimlemeleri gerçekten müthiş. Sadece kitabın sonundaki mahkeme bölümü bile müthiş bir manifesto. Dostoyevski bu son eseriyle edebiyat alanında bir meydan okuma yaparak adeta bir gövde gösterisi yapmış...

    Suç ve Ceza, Dostoyevski
    "Suç toplumsal düzenin bozukluklarına karşı bir protestodur." Kitabı İş Bankası yayınlarından Mazlum Beyhan çevirisi ile okudum. 687 sayfa olan kitap betimlemeleriyle öyle gerçekçi bir hal alıyor ki, romanın baş kahraman ile insanı bütünleştiriyor. Kitabın sayfalarını çevirdikçe, insanların en dayanılmaz acılarını yüreğinizin en derinliklerinde hissediyorsunuz. Dostoyevski, karakterleri öyle gerçekçi betimlemiş ki, bazı karakterleri sıkıca bağrınıza basıyor, bazılarından nefret ediyor, belki de tiksiniyorsunuz. Sanki her şey o anda yaşanıyor ve her şey gerçekmiş gibi. Dış dünyanın sığlığına kapılan romanı başka bir sahaya çeken, insanın iç dünyasına inen, ruhunun girdaplarında dolaşan Dostoyevski, bu romanında insanın çekebileceği bunca acı ve bunalımların en ağır ve katlanılmaz gibi görünenlerini en ince ayrıntılarına dek irdeleyip işlemiş. Hep düşünmüşümdür; neden yazarlar, sanatçılar diğer bilim insanlarından daha çok bilinir, konuşulur, okullarda edebiyatçıları öğreniriz de, ne bileyim fizikçileri, kimyacıları, psikologları vs öğrenmeyiz diye. Ta ki 'Suç ve Ceza' romanını okuyana kadar. Bu romandan anlaşılabildiğine göre Dostoyevski, Freud'dan önce bilinçaltını kurcalamaya başlamış, kriminolog Ferri'ye, filozof Bergson'a kadar pek çok bilim insanından da çok derinliğe sahip ve bu bilim insanlarının çoğunu etkilemiş. Einstein sadece Einstein'dir, ama Dostoyevski hem Einstein, hem Froud, hem Ferri'dir, hem de Bergson'dur. Artık anlamışım ki -gerçek- yazarlar, sanatçılar toplumun en önemli değerleridir ki topluma yön vermesi gerekenler de bunlardır diye...

    Bir Geyşanın Anıları , Arthur Golden
    Bazı kitaplar vardır, ilk bakışta farklı algılanırlar. İşte öyle kitaplardan biri. Kimse bu kitabın adına bakıp da aldanmasın. Bir kültürü, bir dönemi, (genellikle yanlış anlaşılan) bir mesleği çok iyi ve anlaşılır şekilde anlatıyor bu kitap. Japonya ve Japon kültürü hakkında da bilgiler edinebiliyorsunuz. Aynı zamanda çok dramatik bir kitap ve akıcı bir anlatımı var. Kitabın o kadar güzel bir anlatım tarzı var ki, tasvirler o kadar iyi ve estetik bir tarzla yapılmış ki, olaylar o kadar güzel anlatılmış ki, insanda olayları yaşıyor hissi uyandırıyor. İnsana iğrenç gelen bazı olguları bile o kadar güzel, o kadar ince bir tarz kullanarak anlatmış ki yazar. Sayfalar adeta su gibi akıp gidiyor. Yazarın sanat tarihi okumuş biri olduğu o kadar belli oluyor ki bu kitabı okuduğunuzda. Şimdiye kadar okuduğum en iyi -kurgusal- biyografilerden biri olduğunu söyleyebilirim. Romanın tek olumsuz yanı gereksiz ayrıntılar içermesi idi.

    Dönüşüm, Franz Kafka
    Bu kitabı tanımlayabilecek en özgün cümle: "Bu kadar açık ve net bir anlatımla bu kadar karmaşık (belki de saçma) ve derin bir başka öykü yazılmamıştır herhalde" Bazı kitaplar vardır, -yüzeysel bir okuma yapıldığında- insana çok sıkıcı gelir. İçerdiği öykü öyle saçma, öyle anlamsız gelir ki insana, "bu ne saçma roman" der ve benim yaptığım gibi kitabı kaldırıp bir kenara atar. İşte öyle bir kitap bu... Belirli bir zaman sonra kitabı dingin bir kafayla, farklı bir okuma yaparak, yavaş yavaş, düşünerek ve özümseyerek tekrar okudum. Kitabı bitirdikten sonra gözlerimi belirli bir noktaya sabitleyerek, düşüncelere daldım. Belirli bir süre sonra "Bu öykü beni anlatıyor" diye mırıldandım. Kendimi bildim bileli iletişim kurduğum her insanın beyni bilinçaltıma "-insan olarak kalmak ve böcek olmak istemiyorsan- büyü, oku ve adam ol, daha sonra da topluma yararı (menfaati) olan birey ol" diye fısıldadı. Evde, okulda, işte, yolda, her mekanda, her durumda hiçbir şeyi "sorgulamadan" kurallara, düzene ayak uydur (yoksa böcek olursun) diye fısıldandı. Nerden bilebilirdim ki, bunları yapmanın "insan" olarak kalmaya yeterli olamayacağını. Ta ki Dönüşüm'ü okuyup anlayana kadar. İnsan olduğumu sanırdım, meğerse köleymişim...

    Yabancı, Albert Camus
    Kitabı bitirince, bu romanı -belirli bir zaman sonra- tekrar okumalıyım dediğim ender eserlerden biridir Yabancı. Bu kadar ince bir kitap nasıl bu kadar ağır ve derinlikli olur diye düşünmedim değil. Kitabın son sayfalarında, beyin fırtınalarına yakalandım desem yalan olmaz.

    Puslu Kıtalar Atlası, İhsan Oktay Anar
    Kitabı şöyle bir göz atmak için elime aldım, alış o alış, kendime geldiğimde kitabı çoktan yarılamıştım. Kitabın yarı masalımsı yarı gerçekçi –belki de büyülü gerçeklik- kurmaca evreninde kaybolup gitmişim. Kitap bir günde elimde eriyip gitti. Kitabı bitirdiğimde, biri bana "şu romanın konusunu anlat hele" diye sorsa, ne anlatabilirim diye düşündüm. Kitaptaki olguları düşünüp, derleyip toparlayıp tam bir öykü oluşturamadım kafamda. Ancak şöyle bir kaç cümle kurabilirim diye düşündüm: "Anladığım kadarıyla kitap "Düşünüyorum, öyleyse varım" tezine karşı "Düşünen bir insanı düşünüyorum, düşünebildiğim için ben varım. Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu insanın da var olduğunu biliyorum" karşı tezini eksenine alan, yarı masalımsı yarı gerçekçi bir şeylerden bahsediyor" derim ve işin içinden sıyrılırım diye düşündüm. Yazarı İhsan Oktay Anar olan bir roman okudum, ama tam olarak düşle gerçek arasında... Ben bu kitabı sevdim, belki de sevdiğimi düşledim. Ama neden sevdiğimi (belki de sevdiğimi düşlediğimi) kelimelere dökemiyorum.

    Kuyucaklı Yusuf , Sabahattin Ali
    Sabahattin Ali'nin "Kürk Mantolu Madonna'sını okumuş biri olarak, Kuyucaklı Yusuf -bence- ondan çok daha başarılı ve etkileyici bir roman olduğunu söyleyebilirim. Roman sürükleyici ve yalın bir dile sahip. İnsanı kendine çekiyor ve merak duygusunu kamçılıyor. Sessiz, malla mülkle ilgisi olmayan, makama mevkiye önem vermeyen, dalavere peşinde koşmayan, kendi içinde bir mücadelesi olan Yusuf karakteri beni çok etkiledi diyebilirim. O nasıl bir tip öyle, nasıl farklı bir karakter öyle. Doğduğunda yüreği nasılsa, aynı yüreğe sahip olarak ölecek bir karaktere sahiptir Kuyucaklı Yusuf. Kişileriyle, kurumlarıyla tam manasıyla çürümüş bir kurgu dünyasına doğar Yusuf. Kaymakam, kızı ve Yusuf dışında bir tane doğru dürüst insani bir karakter yoktur bu ortamda.
    Roman bazı mantık hataları içerse de, bazı beğenmediğim yönleri olsa da, Sabahattin Ali, Yusuf gibi bir karakter oluşturmayı başarmış ya, o bile yeter. Romanın diğer yönleri artık beni ilgilendirmiyor.

    Gazap Üzümleri , John Steinbeck
    Bu roman, 1930'larda ABD'de yaşanan Büyük Bunalım dönemini, toprakları elinden alınan ve bu yüzden göç etmek zorunda kalan Joad ailesi üzerinden etkili bir tarzla anlatıyor. Kalın bir kitap olmasına rağmen kısa bir zamanda okunabilecek cinsten. Dili gayet akıcı, anlatım bakımından insanı yormayan bir tarza sahip. Bu romanda beni en çok etkileyen karakter anne oldu. Aile göç yolunda oradan oraya çaresizlik içinde savrulurken, annenin güçlü ve soğukkanlı karaktere sahip olması insanı etkiliyor. Genelde sefillik, çaresizlik gibi konuların işlendiği romanlarda sonlara doğru bir umut belirir ve kitap bir umutla biter. Bu romanda ise sayfalar ilerledikçe sefaletin ve çaresizliğin temposu sürekli yükseliyor. Sonlara doğru çaresizlik had sayfaya ulaşıyor ve nihayet kitap çaresizliğin görkemli atmosferinde çarpıcı bir sahne ile bitiyor.

    Uçurtma Avcısı , Halit Hüseyni
    Kitabın son sayfasında, Emir'in Sohrab'a söylediği "Senin için bin tane olsa yakalarım" sözünü okuduktan sonra gözünüzden bir damla yaş akmadıysa, başka hiçbir şey duygularınıza gebe çalamaz. Tek bir günah vardır. O da hırsızlıktır... Gözlerinden tek bir damla yaş bile akmadıysa, duygularının gerçeğe ulaşma hakkını çalmışsın demektir.

    Benim Adım Kırmızı , Orhan Pamuk
    Bazı kitaplar vardır, berbat derecede sıkıcı gelir insana, işte öyle bir kitap. Yüzeysel bir okunma yapıldığında, acayip derecede sıkıcı bir kitap. Kitabın en olumsuz yanı bu işte. Çok aşırı detaylar okuyucuda bıkkınlık oluşturabilir. Öyle uzun betimleler, tanımlamalar, nesneler vs. bombardımanı var ki romanda -bir sayfalık paragraflar bile var-, bu durum maalesef okumayı zorlaştırıyor. Kitabın bazı bölümlerinde kişiler, olaylar birbirine karışıyor; bazı bölümlerinde nakkaşlıkla ilgili o kadar çok ayrıntı var ki, insanı sabır testine sokabilecek ve kitabı yarım bırakmamak için kendinizle özel mücadeleye girmenize neden olabilecek kadar... Sabredeyim, okumaya devam edeyim, ilerde düzelir dersin de yine olmayabilir, yine bitiremezsin, dayanamazsın bunalırsın, daral gelebilir... Kitabı anlayabilmek için yavaş yavaş ve özümseyerek okumak gerekiyor. Kitaptan zevk almak ve sıkılmadan okuyabilmek için bu şart. Olaylar içinde kaybolmadan, kelimelerin ve tarzın ayırtına vararak, hissederek okumak gerekli ki Nobel ödüllü yazarımızın romanını okudum da anlayamadım -veya sonunu getiremedim- diye komplekslere girilmeye :-) "Bu romandan anlayabildiğim en önemli şey, tarihte belirli bir zamanda bir meslek gurubunun pirlerinin kör olması erdemlikmiş. Başka da bir halt anlamadım.


    quote:

    Orijinalden alıntı: fly to life


    quote:

    Orijinalden alıntı: Gmpq

    fly to life

    Alamut, Hasan Sabbah'ı anlatan kitap mı? Ben Semerkant'ı okuyup çok beğenmiştim. (İlk bölümü özellikle. Ömer Hayyam, Nizamülmülk ve Hasan Sabbah'ın hikayesinin olduğu kısım.)

    eyspiaypi

    Aylak Adam güzel kitap. Önerini aldım.

    Siyasi kitaplar da önerilebilir.

    Evet, hasan sabbah, nizamülmülk ve omer hayyam

    Bu kitabı da cok beğeneceğinizi düşünüyorum.

    Semerkant nasıl önerir misiniz ?

    Elimde Emin Maluf'un doğunun limanları kitabi var. Bunu okudunuz mu ? Guzel midir ?

    Hem siyasete dalmak hem de aşk meşk, hem de inancı sorgulamak istiyorsanız tam size göre. Kısmen tarafsızlık sorunu var. Bazı evresel konularda subjektif . Ama Sürükleyici bir anlatımı var, genel anlamda tutarlı, konu da malesef güncelliğini yitirmeyen Ortadoğunun kaynaması sırasında insanların hayatının kaynama şekilleri. Ama Maalof'un kitaplarının ortak kaderi bu kitapta da var. O da çok fazla akılda kalmaması. 3 4 ay sonra bilemedin 1 yıl sonra bir şey kalmıyor aklınızda. Ama Semerkantdan daha da iyi olduğu kesin.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi asau -- 15 Temmuz 2016; 1:26:18 >




  • asau kullanıcısına yanıt
    Kitap okurken amacım hem kendime bir şeyler katmak hem de keyif almak. Yani bana bir şey katmayacak -Aşk romanları örneğin- saçma kitaplar hariç her kitabı okurum. Özel bir tür tercihim yok. Baktığımızda okuduğum kitaplar çoğu kişinin okuduğu kitaplar. Kitaplar ve filmlerde çok bilgim olmadığı için en bilindikleri okuyup/izliyorum.

    Önerdiğiniz kitaplar arasında Semerkant, Suç ve Ceza, Dönüşüm, Yabancı, Puslu Kıtalar Atlası ve Gazap Üzümleri'ni okudum.

    Diğer öneriler için teşekkürler.
  • Hocam bence zamanın kısa tarihi stephen hawking kesin oku derim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Agatha Christie

    Beklenmeyen Misafir ve On Küçük Zenci

    Bu kitapları mutlaka okumalısın

    Özellikle Beklenmeyen Misafir beni çok etkiledi

    Kitaplar cinayet üzerine kurulu.
  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.