Şimdi Ara

Türkiye'deki Şiddet Olayları(Seri Katiller,Tecavüzler,Cinayetler,İşkenceler)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
77
Cevap
18
Favori
64.092
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • benim gibi bu konular hakkında araştırma yapmayı,okumayı sevenler vardır belki..

    1,2,3 diye araştırdıklarımı bulduklarımı sırayla koyacağım..


    1)Barda Filminin Gerçeği

    Serdar Akar'ın esinlendiği olaydır..Hürriyet mağdurlardan biriyle röpörtaj yapmış,olayı detaylarıyla anlatıyor:

    1997 yılında, 18 yaşındaydım ve Ankara’da Şapka Bar’da şarkı söylüyordum. Olayın olduğu apartmana taşınalı henüz 15 gün olmuştu. Bir tarafında Cumhurbaşkanlığı Köşkü, bir tarafında Başbakanlık, diğer tarafında Dışişleri Bakanlığı Konutu ve Mesut Yılmaz’ın evi vardı.

    Yani dağ başında değildik. İlk dört daire boş, diğerleri doluydu. O gün üniversiteli iki erkek arkadaşım, akşam yemeğe gelecekti. Aynı gün Mersin’den komşum, 18 yaşındaki A.T.G. bir kız arkadaşıyla Ankara’ya gelmiş ve beni arayıp "Görüşelim" demişti. Onları da yemeğe davet ettim. Beraber yemek yedik, eğlenmeye çıktık. Gece 2’de eve döndük, hemen uyuduk. Sabah 5 civarında gürültüyle uyandık. Eli silahlı, yolda yürürken korkup karşı kaldırıma geçeceğiniz korkunçlukta 7 adamla burun buruna geldik. Yüzlerinden pislik akıyordu. Sonradan öğrendiğimize göre, apartmanın üst katını tutmuşlar. Kuruyemiş dağıtımı yaptıklarını söyleyen, aslında barlardan haraç toplayan bir çetenin adamlarıymış. Ellerindeki silahları ve bıçakları gösterip,"Napıyorsunuz lan, bizden habersiz karı mı s... burada" diye bağırıyorlardı. Aslında amaçları para alıp gitmekti. Kızları görünce kalmaya karar verdiler. Hepimizi odanın duvarına dizdiler, ellerine geçirdikleriyle dövmeye başladılar. Sopayla yorulduklarında tekme atıyorlardı. Dövmekten sıkılmışlardı. "Elektrik verelim lan bunlara" demeye başladılar. Dayaklardan çığlık atacak halimiz kalmamıştı, elektriği yiyince avaz avaz bağırdık. Bu da yetmedi. İçlerinden biri elindeki bıçakla penisimi kesmek üzereyken, en gençleri ve kötünün iyisi Murat Gökgöz müdahale etti. Beni kurtardı. Yine de vücudumun her yeri bıçakla kesildi, hálá izlerini taşıyorum.

    Bir yandan içiyor ve uyuşturucu alıyorlardı. İlk üç saat çığlığımız hiç dinmedi. "İmdat bizi öldürüyorlar" çığlığı attıkça, kahkaha atıp "Biz Allahız, kimse dokunamaz" diyorlardı. O kadar bağırmıştık ki, nasılsa birileri duyup polisi aramıştır, diye umutlanıyorduk. Fakat ne gelen vardı ne de giden. 17 saat boyunca kimse yardımımıza gelmeyince "Adamlar haklı, gerçekten bunlara kimse dokunamıyor herhalde" diye düşünmeye başladık. Bugün bile aklım ermiyor: O çığlıkları bir Allah’ın kulu duymadı mı? Kırık kapıdan hiç mi ses çıkmadı dışarı? Duyup, polisi aramayanları affedemiyorum.

    Birkaç saat sonra erkek arkadaşlarımızdan Ş.Ş, kaçmayı başardı. Peşinden silahla gidip, herkesin ortasında onu geri getirdiler. Hatta o sırada bir nakliyat kamyonunun şoförü, eli silahlı adamı gördüğünde "Naber abi yine mi kurban kesiyorsunuz" diye gülmüş.

    Hepimizi öldüresiye dövdükten sonra, 18 yaşındaki A.T.G.’yi diğer odaya götürüp tecavüz ettiler. "Bakireyim, yalvarırırm beni bırakın" diye ağladı ama dinlemediler. Sonra da kocasından yeni boşanmış ve dört yaşında bir kızı olan 23 yaşındaki N.K.’ya tecavüz ettiler. O da, "Dört yaşında kızım var, ne olur beni ona bağışlayın" diye yalvardı, dinlemediler. Kızların ikisine de 17 saat boyunca defalarca tecavüz ettiler. Yalvarmaları hálá kulaklarımda.

    İçkileri bitince beni karşıdaki Tekel bayiine içki almaya yolladılar. "Polise haber verirsen kızlardan birinin kafasını uçururuz" dediler.

    GÖRENLER POLİSİ ARAMADI

    Dükkándakilerin her yerimin kan revan içinde olduğunu görünce polisi arayacağını düşündüm. Adam beni süzdü. "Yalvarırım polise haber ver, ne kadar para istersen veririm, senin de çocuğun vardır" dedim. Cevap "Başımı belaya sokamam" oldu. Sonradan öğrendiğime göre, olay ortaya çıktıktan sonra, polisler o adamın kırılmadık yerini bırakmamış.

    Ağlayarak eve döndüm. Zorbalar, "Arabaya atıp bir yere götürüp orada mı öldürsek, yoksa öldürüp cesetleri bir yere mi taşısak" tartışması yapıyorlardı. Akşam saat 21.00’e yaklaşırken İbrahim Ural, en sessizimiz Ş.Ş’nin kafasına silah dayayıp "Yürü" dedi. Öldüreceklerini sandım "Nereye" diye sordum. Ş.Ş’yi bırakıp, "Sen gel o zaman" dedi. Apartmanın bodrumuna götürdü. "Buraya kadarmış, öldürecek" diye düşünürken bana tecavüz etti. Tekrar yukarı çıktığımızda, herkese "S... herifi" deyip beni koltuğa fırlattı.

    KAÇIP POLİSE GİTTİM

    Sonra yanıma oturdu, tişörtümün içinden göğüslerime doğru elini soktu. O sırada, "Bana bir duble rakı verin" diyerek herkesi şoke ettim. Bir dikişte içtim, ikincisini istedim. "Oh, oh keyiflendi bak, madem şarkıcısın bize şarkı söyle" dediler. İstedikleri türkünün iki dizesini mırıldanıp, İngilizce şarkıya geçmiş gibi yaptım. Arkadaşlarıma "I will run away, don’t afraid" (Kaçacağım, korkmayın) dedim. Kaş, göz işaretiyle "yapma" dediler. Üçüncü dubleyi istedim. Dört ve beşinci dubleleri kendim aldım. 10 dakikada beş duble içmiştim. Tecavüz edip, 17 saat dövüp rahatlamış olmalılar ki, bizimle "Memleket nere" muhabbetine geçmişlerdi. Altıncı duble için ayağa kalktığımda saat 23.00 civarıydı. Muhabbet koyulaşmıştı. Kırık kapıya iyice yanaştım, dışarı çıktım, bardağı bırakıp merdivenlerden aşağı koşmaya başladım. Caddeye çıktığımda ilk gördüğüm arabaya kendimi atıp, "Gaza bas abi, polise" dedim. Karakol 3 dakikalık mesafedeydi. Nöbet değişim saatiymiş, olması gerekenden daha fazla polis vardı. Beni kan revan içinde görünce donakaldılar. "Ne oldu sana" dediklerinde "Sabah 5’ten beri işkence görüyoruz, arkadaşlarım hálá onların elinde, silahlılar" deyince beni de arabaya atıp, çok kalabalık bir grup polisle eve gittik. Evin etrafını sardılar ve diğerlerini de kurtardılar.

    Mahkeme devam ederken, bir araba önümde durdu. Daha önce hiç tanımadığım ünlü bir mafya babasının adamları beni arabaya bindirdi. Korkmuyordum çünkü başıma gelebilecek en kötü şeyler gelmişti. Daha kötüsü ne olabilirdi ki? Mafya babası babacan tavırla bir kadeh viski ikram etti. Elime bir telefon tutuşturdu. "Öldür dersen, hattın ucunda bekleyenler, size bunları yapan adamların hepsini içeride öldürecek" dedi. Bir saat düşündüm. Bize biraz daha iyi davranan Murat Gökgöz hariç hepsinin öldürülmesinden yanaydım. İkinci saatte, bana tecavüz eden İbrahim Ural, en acımasızları Murat Yıldırım ve Murat Kandemir’in öldürülmesini düşündüm.

    Bir türlü karar veremiyor, ağlıyordum. Onlar karar vermem için sıkıştırıyordu. Birden bu kararı benim veremeyeceğimi, o kadar cani olamayacağımı düşündüm. Bize bunu yapanlar insan değildi ama biz insandık. Daha sonra olayı Ş.Ş’ye anlattım. İyi ki yapmadın, dedi. Sonradan öğrendiğimize göre Murat Gökgöz hariç hepsi içeride tecavüze uğramış.

    CİNSELLİĞİMİZİ SORGULADILAR

    Olay ortaya çıktıktan sonra, Ankara’da barlarda şarkı söylediğim için gece fotoğraf çeken bütün fotoğrafçılardan benim sahnede **** gibi giyinip süslenmiş fotoğraflarımı aradılar. Bulamadılar tabii. Olaydan sonra en ağırıma giden, en entelektüellerinin bile, "Çocuk zaten eşcinselmiş" demesi oldu. Herkes manidar şekilde "Niye siz" sorgulamasına başladı. Bizden öncekilere neden olmuşsa, bize de o yüzden olmuştu. Sanıklardan biri, 11 yaşındaki erkek çocuğa tecavüzden sabıkalıydı. Çocuk neden tecavüze uğramıştı? Olayı manidar şekilde sorgulayan herkesin başına Allah aynısını versin. "Tecavüze uğrayan sen miydin" dediklerinde bir hafta bunalımdan çıkamazdım. Şimdi rahatım. Ne yüzümü gizliyorum, ne adımı. Utanması gereken ben değil, onlar ve onları hapisten çıkaran politikacılar.

    MAĞDURLAR NE HALDE?

    Tunç Erden Yakar

    28 yaşında. Olaydan sonra İngiltere’ye gitti ve üniversite okudu. Türkiye’de can güvenliği olmadığı gerekçesiyle Hollanda vatandaşlığına kabul edildi. Şimdi İstanbul’da reklam şirketi sahibi. Turuncutime.com'un sahibidir..

    A.T.G

    28 yaşında, küçük bir kasabaya yerleşti. Yalnız kalamıyor. Her yıl birkaç kez intihara teşebbüs ettiği için yanında sürekli birileri var.

    O.Y

    29 yaşında. Olaydan kısa süre sonra büyüdüğü ülkeye, Almanya’ya geri döndü.

    Ş.Ş

    29 yaşında. Tunç Erden Yakar’ın yardımıyla Hollanda’ya yerleşti.

    N.K

    33 yaşında. Kızıyla birlikte, geçmişini kimsenin bilmediği küçük bir kasabada, incik boncuk satarak hayatını kazanıyor. Kızının varlığı sayesinde hayatta kalma gücü buluyor.

    Milliyet'te olaydan sonra yapılan haber:

     Türkiye'deki Şiddet Olayları(Seri Katiller,Tecavüzler,Cinayetler,İşkenceler)


    2)Mobilyacı Katil

    İsterseniz Kanal d'de yayınlanan Kanıt dizisinde bu olaydan esinlenilerek Nalbur Canavarı olarak çekilmiştir.. 3 bölüm sürmüştür..(36,37,38) Olayı öğrenmeden bunu izleyebilirsiniz..

    http://www.yydizi.com/kanit-36-bolum.html
    http://www.yydizi.com/kanit-37-bolum.html
    http://www.yydizi.com/kanit-38-bolum.html

    ----
    32 yaşında. Mayıs-Temmuz 1998 tarihleri arasında İstanbul'da üç mobilyacıyı dükkanlarının bodrum katında kafalarına kurşun sıkarak öldürdü. Fatsa'da küçük bir çocukken arkadaşıyla birlikte yaşlı bir mobilyacının arkadaşına tecavüz edilişini izlemişti.. Yakalanmasaydı cinayetlerini arkadaşının tecavüze uğradığı yaşa (11) tamamlayacaktı. Üç kez idama mahkum oldu.
    Adı: Seyit Ahmet Demirci, yaşı: 32, cinayet sayısı: 3
    Sanık, dört çocuklu bir ailenin en büyük oğluydu. Babası fırıncıydı. Ortaokulu İmam Hatip'te, liseyi de ticaret lisesinde okumuştu. Üniversiteyi kazanmış ama gitmemişti. Cinayetlerden kısa bir süre öncesine kadar hayatını taksi şoförlüğü yaparak kazanıyordu. Herkes tarafından sakin kişiliğiyle tanınıyordu.
    Çocukluğu Fatsa'da geçti. En yakın arkadaşı Habil'di. Küçük bir mobilyacı dükkanının bodrum katında ikisi birden saldırıya uğradı. Seyit Ahmet son kaçmayı başardı. Ancak yaşlı mobilyacının arkadaşı Habil'e tecavüz edilişini izledi. İki arkadaş bu olayı sonsuzluğa gömdüler. Ta ki üniversitede okuyan Habil'in intihar ettiği haberi gelene kadar. Habil'in neden intihar ettiğini yalnızca Seyit Ahmet biliyordu.
    5 Mayıs 1998. Hava kararırken Seyit Ahmet, Esenler Turgut Reis Mahallesi Karaosmanoğlu Caddesi 435. Sokak'ta amaçsız yürümekte. Sokağın sağındaki mobilyacı dükkanını fark etti. Vakit, Habil'le yaşadığı o korkunç saldırı saatine yakın. İçeri girdi. Dükkan sahibi Ali Osman Beldek müşteriye yaklaştı. Sonra da o uğursuz laf ağzından dökülüverdi: ‘‘Bodrum katında başka modellerimiz de var.’’ Seyit Ahmet için karanlık kapı açılmıştı. Bodrum kata indiler. Tek el silah atışı, Ali Osman Beldek'in hayatını sadece mobilyacı olduğu için o gün dükkanının bodrum katında sona erdirdi.
    Tam bir ay sonra 4 Haziran'da mobilyacı Mehmet Kayatuzu ve 6 Haziran'da da Celal Pınargöz de aynı kaderi paylaştı.
    İstanbul'da yıllar önce üç mobilyacı öldürüldü. Üçü de birbirini tanımıyordu, düşmanları yoktu. Tek ortak yönleri öldürülme şekilleri oldu. Katil geride ne parmak izi, ne silah bırakmıştı.
    Son cinayetten üç gün sonra... Polis, bir yandan üç mobilyacının öldürülmesiyle ilgili sorgulamalara devam ederken, diğer yandan da ilk kurbandan alınan cep telefonunu takip ediyordu. Bu yöndeki umutlar tükenmek üzereydi ki, telefon kullanıma açıldı. Adres, Ordu'nun Fatsa ilçesini gösteriyordu.
    Telefon Necati Efe adında birinin üzerindeydi. Ancak Efe şaşkındı. Söylediğine göre telefonu alalı henüz bir gün olmuştu. Kendisine telefonu satan kişiyse 28 yaşındaki hemşerisi Seyit Ahmet Demirci'ydi. Seyit Ahmet Demirci, aynı günün akşamı Esenler'deki evinde yakalandı. Polis, evinin kapısına geldiğinde sakindi. Üç cinayette kullandığı silahı zorluk çıkarmadan polise teslim etti. Bu silahla, olay yerinde bulunan boş kovanlar, karşılaştırma için İstanbul Kriminal Laboratuarı’na gönderildi. Sonuç olumluydu. Rapora göre her iki kovan da Demirci'ye ait silahtan atılmıştı.
    Seyit Ahmet dört ay sonra yakalandı. Yakalanmasaydı, öldüreceği mobilyacı sayısını, tecavüze uğradığı yaşa (11) tamamlamayı planlıyordu. Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'nce üç kez idama mahkum edildi.
    BUGÜN
    Seyit Ahmet Demirci, üç cinayetten, üç ayrı idam cezasına çarptırıldı. Bu cezalar müebbet hapse çevrildi.
    Seyit Ahmet'in gerçekten Habil adında bir çocukluk arkadaşı vardı. Motor tutkunu olarak tanındıkları Fatsa'daki gençlik günlerinde Habil en yakın arkadaşlarından biriydi.
    Ancak Demirci'nin adı Habil olan bir arkadaşı daha vardı. Dicle Üniversitesi'nde okudu ve coğrafya öğretmeni oldu. Diyarbakır'a öğretmen olarak atandığı ikinci yıl da intihar etti.
    Çocukluklarının geçtiği semtte adını verdiği gibi bir mobilyacı gerçekten de yaşadı. Ailesi, eşi ve Fatsa'da onu tanıyanlar, onun bu cinayetleri işlediğine hala inanmıyor.

    Böyle ceza olur mu?
    Üç marangozu öldüren seri katil, iyi hal, af, infaz yasası derken sadece 6 yıl yattı ve tahliye oldu
    İstanbul'da, 3 mobilyacıyı peşi sıra öldürdükten sonra adı "marangoz sapığı"na çıkan Seyit Ahmet Demirci dün tahliye oldu. Planlayarak cinayet işlediği gerekçesiyle 3 kez idam talebiyle yargılanan Demirci, iyi hal indirimi ve af sayesinde serbest kaldı. Peki "marangoz sapığı"nı hürriyetine kavuşturan süreç nasıl gelişti?..

    Yıl 1998... 5 Mayıs'ta Esenler'de Ali Osman Beldek, 4 Haziran'da Bağcılar'daki Gül Mobilya'nın sahibi Mehmet Kayatuzu, 6 Haziran'da yine Esenler'deki Pınar Mobilya'nın sahibi Celal Pınargöz ensesinden tek kurşunla vurularak öldürüldü.

    Soruşturma sonunda katilin Seyit Ahmet Demirci olduğu anlaşıldı. Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada Demirci, planlı cinayetten 3 kez idam istemiyle yargılanmaya başladı.

    Önce idam sonra müebbet ve tahliye!
    Duruşmalarda efendi görünümüyle hakimin dikkatini çeken sanık, AB'ye Uyum Yasaları çerçevesinde idam cezası kaldırıldığı için ağırlaştırılmış Müebbet Hapse mahkum edildi. Öldürdüğü mobilyacıların para ve cep telefonlarını aldığı için hırsızlık suçundan da 11 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı. Sanığa hırsızlıktan değil gasptan ceza verilmesini isteyen Yargıtay’ın kararı bozmasıyla Demirci, önceki gün, son kez hakim karşısındaydı...

    Mahkeme, Yargıtay'ın isteği doğrultusunda hırsızlık suçunu gaspa çevirerek sanığı mobilyacıları gasp etmekten toplam 29 yıl hapse mahkum etti. Ancak, Yargıtay'ın bozma kararına rağmen TCK'nın 326. maddesi gereği bu hakları kazanmış olduğu için yeni heyetin verdiği gasp kararı geçerliliğini kaybetti.

    İyi hal indiriminden yararlandırılan Demirci'nin cezası 20 yıla indi. Yine 647 sayılı kanun gereği yattığı her aydan 6 gün düşünce ceza 16 yıl 2 gün oldu. Son olarak Af Yasası'ndan yararlanan sanık 6 yıl hapse mahkum oldu. Ancak hapiste yattığı süre bu cezayı karşıladığı için Demirci özgürlüğüne kavuştu.

     Türkiye'deki Şiddet Olayları(Seri Katiller,Tecavüzler,Cinayetler,İşkenceler)


    İnternette bununla ilgili bilgi kirliliği var..Seri katil tecavüze uğramamıştır,mobilyacı 2sine birden saldırmış,o kaçmayı başarmış ancak arkadaşının tecavüze uğradığını izlemek zorunda kalmıştır..

    3)Serpil Yeşilyurt Cinayeti

    Serpil Yeşilyurt. Kaçırıldı. Tecavüze uğradı. 90 yerinden bıçaklandı. İşkenceyle öldürüldü. Katiller yakalandı: Yaşları 13 ile 17 arasında değişen 4 tinerci

    Serpil Yeşilyurt, 20 yaşındaydı... Çocukları çok seviyordu. Anaokulu öğretmenliğini seçmişti kendine meslek olarak. Atakent'teki Prenses Anaokulu'ndaki miniklerin Serpil Ablası'ydı. Annesi Hanım Yeşilyurt'la birlikte oturuyorlardı. Geçen Cumartesi akşamı, yakında oturan bir akrabanın kına gecesine gitmek üzere hazırlanıp çıktılar evden. Yürüyerek gideceklerdi. Bilmiyorlardı ki, Azrailleri ile karşılaşmalarına çok az vardı...

    Birden bir otomobil durdu yanlarında. Gayrı ihtiyarı dönüp baktılar. 4 kişi vardı otomobilde. Dört genç. Yaşları Serpil'den bile küçük... Serpil ile annesi şaşkınlık içinde ne olup bittiğini anlamaya çalışırken, araçtan inenler Serpil'i yakapaça otomobile bindirdiler.

    Hanım Yeşilyurt'un şaşkınlığı dehşete dönüşmüştü. Kızını kurtarmaya çalıştı o serserilerden. Serpil'in koluna yapışmıştı, bırakmadı. Onu da attılar arabaya. Ümraniye'de olup bitmişti bütün bunlar. Çekmeköy ormanlık alanı çok yakındı oraya. Tesadüfen pencerelerde bulunan birkaç kişinin şaşkın bakışları altında hızla uzaklaştı araba oradan.

    Boğuşma arabada da sürdü. Serpil var gücüyle bağırıyor, ellerinden kurtulmaya çalışıyordu. Biri, elindeki şişe ile genç kızın başına vurdu olanca gücüyle. Genç kız bayılıverdi oracıkta. Başından kan sızıyordu. Hanım Yeşilyurt kızının bayıldığını görünce çılgına döndü. Diğerleri onun farkında bile değillerdi sanki. Genç kızın başına vurdukları tiner şişesini kokluyorlardı, kendilerinden geçmişlerdi adeta. Sonra kadının bağrışlarından rahatsız olunca yumruklamaya başladılar Hanım Yeşilyurt'u. Biri de tekmeliyordu. Yeşilyurt birinin elinden yakalayıp ısırdı olanca gücüyle. Başa çıkamayacaklarını anlayınca gözlerini bağlayıp başını koltukların arasına soktular.

    Çok sürmedi. Araba durdu. Yeşilyurt'un gözlerindeki bandajı açıp yol kenarındaki ormana itelediler. Bağırmayı denedi Hanım Yeşilyurt. Faydası yoktu. Issız ve karanlıktı etraf. Ağaçların altına geldiklerinde tir tir titriyordu korkudan. Serpil hâlâ baygındı. Biri onun başında nöbete kalmıştı. Diğerleri acımasızca dövmeye başladı annesini. Yere düşen kadına tecavüz ettiler, sırayla... Sonra da bıçakla delik deşik ettiler bedenini. Aceleleri vardı. 10-15 dakika içinde olup bitti her şey. Boğazını da kestikten sonra bırakıp gittiler oracıkta. Öldürdüklerine emin olmuşlardı.

    Birkaç kilometre daha gittiler sonra... Daha da ıssız bir yer buldular. Serpil ayılmıştı bu arada. O bağırıp ağladıkça, kendisini bırakmaları için yalvardıkça duydukları zevk artıyordu sanki. Onu da annesi gibi ağaçların altına döve döve götürdüler. Yere fırlatıp tartışmaya başladılar. Önce kim tecavüz edecekti bir türlü karar veremiyorlardı. 17 yaşındaki S.K. "Önce ben" dedi. "Bana söz verdiniz. Benim için yaptık bunları" dedi. Doğruydu. Onun 20 gün önce cezaevinden çıkışını kutluyorlardı o gece. S.'ye ne yapmak istediğini sormuşlar o da , "Ben bugün bakire istiyorum" demişti. Önceliği ona verdiler. Sonra 17 yaşındaki İ.Ç., 16 yaşındaki İ.A. ve son olarak da 13 yaşındaki S.T. Hepsi tecavüz ettiler Serpil'e.

    Sonra vahşi bir ayine dönüştü dehşet. Ellerindeki bıçakları kullanıyorlardı artık. Herkes seçtiği bir noktaya saplıyordu bıçağı. Biri genç kızın göğüs uçlarını kesip attı. Diğeri gözlerini oydu. Diğeri şekiller çizdi bedenine. 20 yaşındaki anaokulu öğretmeni, Serpil ihtimaldir ki sokaklarda rastladığında yüreği burkularak izlediği tinerci gençlerin yarattığı bu vahşetin içinde inim inim inleyerek can verdi. Öylesine kendilerinden geçmişlerdi ki şimdi genç kızın o insanlık dışı işkencenin hangi safhasında can verdiğini bile hatırlamıyorlar.

    Serpil'i paramparça bedeniyle oracıkta bırakan tinerciler arabalarına atlayıp uzaklaştılar oradan. Parti bitmişti. Daha önce çaldıkları otomobili bir yerlerde bırakıp evlerine dağıldılar. Bütün bunlar olup biterken polis ve jandarma çoktan harekete geçmişti. Önce 40 yaşındaki Hanım Yeşilyurt bulundu. Kaçırıldıktan bir saat sonra, 30 yerinden bıçaklanmış ve defalarca tecavüze uğramış olarak kaldırıldı hastaneye...

    Serpil'den ise haber yoktu. Olayın üzerinden dört gün geçmişti. Bir gece "155 Polis İmdat" telefonuna bir ihbar geldi. Telefondaki ses, genç kızı kaçıranları tanıdığını söylüyordu. Dört kişinin adını ve adreslerini verdi. Kısa bir araştırma adı verilen kişilerin çevrede çok iyi tanınan ve tiner bağımlısı oldukları bilinen kişiler olduğunu ortaya koydu.

    Ümraniye Emniyet Müdürlüğü Ekipleri hemen harekete geçti. Birer birer topladılar evlerinden canileri. Önce S.T. itiraf etti. 13 yaşındaydı. O anlatırken polisler dehşet içinde kalmışlardı. İnanılmazdı anlattıkları. S.T.'yi alıp Serpil'i attıklarını söylediği yere götürdüler. Görüntü feciydi. Genç kızdan arta kalanlar bir ambulansa konulup Haydarpaşa Numune hastanesi Morgu'na getirildi. Hastanenin yoğun bakım katında annesi yatıyordu. Her şeyden habersizdi.

    Tiner bağımlısı sapık katiller ilk sorgularında suçlarını itiraf ettiler. İfadelere göre hırsızlık suçundan girdiği cezaevinden 20 gün önce çıkan S.K. nın cezaevinden çıkışını kutlayacaklardı. Önce uzun saçları nedeniyle bir kişiye saldırarak kaçırmak istemiş bu kişinin uzun saçlı bir erkek olduğunu anlamaları üzerine bu kişiyi araçtan atarak kaçmışlardı. Daha sonra yolda rastladıkları Hanım Yeşilyurt ile kızı Serpil'e saldırmışlardı. Dört sapık anne ve kızın üzerinde künyeleri de aldıktan sonra kaçmışlardı.

    SALİH ALUŞ-CELAL YILDIZ-YALÇIN BEL-DİNÇER ŞEREF (SHA)

    2 cinayet daha itiraf ettiler

    Asayiş Şubesi'nde tecavüz olayını ayrıntılarıyla anlatan sapıklar daha öncede Şile yolunda evinden kaçan genç bir kızı ormanlık alana kaçırarak tecavüz ettikten sonra bıçaklayarak öldürdüklerini, ayrıca Ümraniye'de gasp etmek istedikleri bir kişiyi de bıçaklayarak öldürdüklerini itiraf ettiler. Polis şimdi öldürülen bu iki kişinin ailesine ulaşmaya ve söylenen olayların gerçek olup olmadığını araştırıyor. Sanıkların çok sayıda hırsızlık, gasp, kapkaç olaylarına karıştıklarını belirleyen polis araştırmalarını sürdürüyor.

    Saldırganlar:
     Türkiye'deki Şiddet Olayları(Seri Katiller,Tecavüzler,Cinayetler,İşkenceler)


    Serpil Yeşilyurt:
     Türkiye'deki Şiddet Olayları(Seri Katiller,Tecavüzler,Cinayetler,İşkenceler)


    Annesi Hanım Yeşilyurt:
     Türkiye'deki Şiddet Olayları(Seri Katiller,Tecavüzler,Cinayetler,İşkenceler)


    Yukarıdaki olayın genel hatlarıyla yapılan haberi..


    Saldırganların ifadelerine yer verilen haber:http://webarsiv.hurriyet.com.tr/1998/10/12/71602.asp

    Olaydan sonra saldırganlarla bir muhabirin konuşması:http://www.milliyet.com.tr/1998/10/11/haber/hab00.html

    Mahkemeden sonra milliyette yapılan haber:
     Türkiye'deki Şiddet Olayları(Seri Katiller,Tecavüzler,Cinayetler,İşkenceler)


    4)2 Bebeğe Tecavüz

    Bence en miğde bulandırıcı olaydır..O kadar iğrençki okuyamadım bile hepsini..

    Siirt'in Pervari ilçesindeki YİBO’da okuyan 13-14 yaşındaki 8 öğrenci, iki ve üç yaşındaki iki bebeğe tecavüz etti. Bebeklerden birini havuzda boğarak öldürdüler, derede ölüme terk ettikleri bebek ise kurtuldu. Olaya karışan 1'i kız 9 öğrenci tutuklanmadı, ailelerinin yanında...

    Kent merkezindeki Gazi İlköğretim Okulu'nda 4 kız öğrenciye iki yıl boyunca tecavüz edilmesi olayı ile gözaltına alınan 25 şüpheliden 15'inin tutuklanmasının ardından, şimdi de Pervari'deki tecavüz ve cinayet olayı ortaya çıktı.

    Çoğu sınıf arkadaşı olan 8 erkek öğrencinin, aynı okulda okuyan kız öğrenci D.S.'nin kırda uygunsuz halde fotoğrafını çekip şantaj yaptıkları ve kendilerine cinsel ilişkiye girmeleri için küçük çocuk getirmesini istedikleri ortaya çıktı.

    Tecavüze uğrayan ilk çocuk

    İnsanın kanını donduran Pervari'deki olay, 15 Nisan 2009 tarihinde Pervari İlçe Emniyet Amirliği'ne başvuran H.S.'nin 2 yaşındaki oğlu E.S.'nin kaybolduğunu bildirmesiyle çorap söküğü gibi çözüldü.

    Baba H.S. şikayetinde, "Dün akşam yemekten sonra evin alt kısmındaki depoda ben hayvanlara yem hazırlarken oğlum E.'yi kapı önünde bıraktım. 5 dakika sonra çıktığımda çocuğum kayboldu, tüm aramalara karşın bulamadım" dedi.

    Polis arama başlatırken, evin yakınında bulunan Pervari Askerlik Şubesi'nin güvenlik kamerasına ait görüntüleri incelemeye aldı. İlçede aramaların yoğunlaştığı sırada minik E.S.'nin, YİBO öğrencileri tarafından Serkani Deresi Mevkii'nde bulunduğu haberi geldi.

    Çamurlu ve elbiselerle, donmak üzereyken bulunduğu belirtilen E.S., Pervari Devlet Hastanesi'nde tedaviye alındı. Hastanede yapılan muayenede minik çocuğun vücudunun çeşitli yerlerinde kesik ve çürükler olduğu görüldü ve tecavüze uğradığı saptandı.

    Minik kızı tecavüz edip öldürdüler

    Polis, E.S.'ye tecavüz olayını çözmeye çalışırken bir gün sonra Pervari İlçe Emniyet Amirliği'ne ikinci bir kayıp çocuk ihbarı geldi. Bu kez tecavüze uğrayan E.S.'nin amcasının 3 yaşındaki kızı A.S. esrarengiz şekilde kayboldu.

    Olay ilçede duyulunca A.S.'nin ailesini arayan bir kişi, "Ben o çocuğu 13- 14 yaşlarında bir kızla birlikte Serkani Deresi yönüne gittiğini gördüm" dedi.

    Polisler ve ilçe halkından yaklaşık 200 kişi Serkani Deresi çevresinde minik A.S.'yi aramaya başladı. Saat 20.00 sıralarında derenin üst kısmında bulunan havuzun kenarında minik A.S.'nin cansız bedenini buldu. Yapılan otopside minik kızın, tecavüz edildikten boğularak öldürüldüğü belirlendi.

    Polis birer gün arayla meydana gelen iki olayın da birbiriyle bağlantılı olduğunu belirleyerek, tecavüz edildikten sonra öldürülen A.S.'nin en son yanında görülen 13-14 yaşlarındaki kızı aramaya başladı. Amca çocukları olan iki kurbanın evlerinin yakınındaki Pervari Askerlik Şubesi ve bir akaryakıt istasyonun güvenlik kamerası kayıtlarını yeniden incelemeye aldı.

    Görüntülerden tespit edildi

    Görüntülerde iki çocuğun da kaybolmadan hemen önce 13- 14 yaşlarında bir kız çocuğuyla birlikte Serkani Deresi yönüne gittikleri, bu kızın öldürülen minik A.S.'yi kucağında taşıdığı saptandı. 2 minik çocuğun babaları, bu kızın, dieğer kardeşlerinin kızı olan yeğenleri, Pertek Atatürk YİBO öğrencisi o dönem 14 yaşında olan D.S. olduğunu teşhis etti.

    Gözaltına alınan D.S., 2 kuzenine tecavüz edip birini öldürenlerin, kendisi gibi YİBO'da okuyan ve o tarihte yaşları 13 ile 14 arasında değişen H.T., Y.Ş., H.T., M.T., M.K., C.Ş., S.G. ve A.F.K. olduğunu söyledi.

    Tüyler ürpertici cinayeti itiraf ettiler

    YİBO öğrencileri savcının talimatıyla gözaltına alındı. İfadelerinde çoğu sınıf arkadaşı olan 8 erkek öğrencinin, aynı okulda okuyan kız öğrenci D.S.'nin kırda uygunsuz halde fotoğrafını çekip şantaj yaptıkları ve kendilerine cinsel ilişkiye girmeleri için küçük çocuk getirmesini istedikleri ortaya çıktı. İfadelere göre tecavüz ve cinayet olayı şöyle gelişti:

    "Kız öğrenci D.S., önce amcasının oğlu 2 yaşındaki E.S.'yi, Serkani Deresi'ne getirip 8 erkek öğrenciye teslim etti. Öğrenciler çocuğa sırayla tecavüz ettikten sonra öldürmek için dereye batırıp çıkardı ve boğulduğunu sanarak oraya terk edip kaçtı. Ertesi gün herkes E.S.'yi ararken yeniden dere kenarına giden 8 öğrenci, çocuğun ölmediğini görünce ilçe merkezine götürüp onu bulmuş gibi bıraktı.

    Aynı gün D.S.'yi yine tehdit eden 8 erkek öğrenci, bu kez kendilerine küçük yaşta kız çocuğu getirmesini istedi. D.S. de diğer amcasının 3 yaşındaki kızı A.S.'yi "Sana cips alacağım" diyerek kandırıp getirerek 8 öğrenciye teslim etti. Minik A.S.'ye sırayla tecavüz eden öğrenciler, ardından onu boğarak öldürüp cesedini havuz kenarına bıraktı"

    Vali Şentürk: "9 çocuk tutuklanmadı"

    Siirt Valisi Necati Şentürk, "Şu an çocuklar cezaevinde değil ailelerinin yanında" dedi.

    Daha önce haklarında işlem başlatılan kız öğrenci D.S. ile erkek öğrenciler H.T., Y.Ş., H.T., M.T., M.K., C.Ş., S.G. ve A.F.K., önce Çocuk Esirgeme Kurumu'nda gözlem altına alındığı, ardından 'cinayet', 'çocuğun nitelikli cinsel istismarı', 'Çocuğun nitelikli cinsel istismarına yardım etmek', 'hürriyeti tahdit' suçlamasıyla tutuklandığı belirtilmişti.

    Şüphelilerin işledikleri suçun, hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğine sahip olup olmadıklarının saptanması için Adli Tıp Kurumu'ndan rapor istendi.

    Adli Tıp Kurumu raporunda şüphelilerin yaptıklarının bilincinde oldukları ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olduğu da kaydedildi.

    Olayla ilgili soruşturmayı tamamlayan Pervari Cumhuriyet Savcılığı hazırladığı fezlekeyi Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılması için Siirt Cumhuriyet Savcılığı'na gönderdi.

    Bakan Kavaf'tan açıklama

    Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, Siirt Pervari'de bir çocuğun öldürüldüğü, bir çocuğun da yaralandığı cinsel taciz olayının bir yıl önce olduğunu belirterek, ''O zaman suçun mağduru olan bütün çocuklar, kurumlarımızda koruma altına alındı, suçun faili çocuklarla ilgili olarak Savcılık gereken işlemleri başlattı'' dedi.

    Bakan Kavaf, ''Bizim bu şekilde cinsel istismara uğramış, suç mağduru kızlarımıza rehabilitasyon hizmeti verdiğimiz sosyal bakım ve rehabilitasyon merkezlerimiz var. Türkiye'de 14 merkez var. Onlardan birine alarak rehabilitasyonlarına devam edeceğiz, onların yeniden sağlıklı insanlar olarak hayata dönmeleri noktasında elimizden geleni yapacağız. Onlar bizim güvenliğimiz altında, bizlere emanet edilmiş çocuklar...'' diye konuştu.

    Belediye Başkanı: "Toplumsal bir suçlama yapılmamalı"

    Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak ise Siirt'teki cinsel istismar iddiasıyla ilgili ''Kimliğine ve mevkine bakılmaksızın kim olursa olsun üzerine gidilmelidir, ancak bunu yaparken toplumsal bir suçlama yapılmamalı'' dedi.

    Üskül: "İki müfettiş görevlendirildi"

    TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, olay sonrasında Siirt Valiliğinin talebi üzerine Milli Eğitim Bakanlığından iki müfettiş görevlendirildiğini, yapılan idari soruşturma neticesinde olayda ihmali görülen 4 kişi hakkında disiplin cezası uygulandığını bildiren Üskül, "Komisyonumuz benzer olayların tekrar etmemesi adına sorumluların hak ettiği cezayı alması hususunda takipçiliğini sürdürmekle birlikte, bu tür olaylara sebebiyet veren tüm sosyal etkenlerin araştırılması hususunda gerekli çalışmaları yapacaktır" dedi.

    AK Parti Siirt Milletvekilleri ve Siirt İl Yönetimi de yaptığı yazılı açıklamada, "Cinsel istismar olayını kınıyor, lanetliyor ve suçluların bir an önce hak ettikleri cezaya çarptırılmalarını Yüce Türk adaletinden bekliyoruz" denildi.

    21 muhtardan ortak açıklama

    Siirt'teki 21 mahalle muhtarı adına açıklama yapan Veysel Karani Mahallesi Muhtarı Hacer Çıtak, böyle bir konudan dolayı gündeme gelmiş olmaktan büyük bir üzüntü ve utanç duyduklarını söyledi.

    Siirt Valiliğinin önünde toplanan 21 mahalle muhtarı adına hazırlanan açıklamayı okuyan Hacer Çıtak, bu olayların Siirtlilere mal edilmemesini istediklerini belirtti.

    Olayların bütün Siirtlileri üzdüğünü, bu haberlerin Siirt'i karalama kampanyasına dönüştüğünü ifade eden Çıtak, şöyle konuştu: "Siirt'i karalama kampanyaları hepimizi daha da üzüyor. Mahallelerin temsilcileri muhtarlar olarak inanıyoruz ki gerek sayın valimiz gerek emniyet müdürlüğü gerekse milli eğitim müdürlüğü ellerinden gelenin fazlası için çalışıyor. Sonuna kadar onların destekçi olacağız. Bu iğrenç olaylar birkaç ruh hastası kişinin yaptıklarıdır. Tüm Siirtlilere kötü yakıştırma yaşatanlar hak ettikleri cezayı sonunda alacaklardır.

    Konunun hassasiyeti ve olayın adli makamlarca takip edilmesinden dolayı olayın içeriğiyle ilgili yorum yapmayı uygun bulmuyoruz. Basın ve bizi izleyen herkesten ricamız dedikodulara aldırmayıp sonucu beklemeleri, olayın bütün Siirtlilere mal edilmemesi ve sağduyulu davranmalarıdır. Şu an böyle bir konudan dolayı gündeme gelmiş olmaktan büyük bir üzüntü ve utanç duyuyoruz. Bir çuval cevizin içinden mutlaka bir çürük ceviz çıkar demişler. Bu olayı esef ve şiddetle kınıyoruz. Siirt merkez muhtarları olarak bu ve benzeri olayların bir daha yaşanmamasını diliyoruz."

     Türkiye'deki Şiddet Olayları(Seri Katiller,Tecavüzler,Cinayetler,İşkenceler)


     Türkiye'deki Şiddet Olayları(Seri Katiller,Tecavüzler,Cinayetler,İşkenceler)


    5)Çivici Katil

    DENİZLİ'de beş kişiyi boğup kafalarına çivi çakarak öldüren Süleyman Aktaş, tedavi gördüğü Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi'nde, koğuş arkadaşı evlat katili Ömer Yılmaz'ı, başına taşla vurup hastanelik etti. “Çivi gördüğümde dayanamıyorum, çakmak istiyorum” diyen Aktaş, bu kez arkadaşını taşla yaraladı.


    Yaklaşık 13 yıldır Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi'nde özel bölümde kalan ‘Çivici’ lakaplı Süleyman Aktaş, geçen çarşamba günü bahçeye hava almaya çıktıklarında, koğuş arkadaşı Ömer Yılmaz'ın kafasına taşla vurup yaraladı. Yılmaz Manisa Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Kafatasındaki darbeler nedeniyle operasyon geçiren Ömer Yılmaz, olayı hatırlamadığını, ayağının kayarak düştüğünü ve başının bu nedenle yaralandığını söyledi.
    Hastane Başhekimi Psikiyatr Dr. Ahmet Ayer, konuyla ilgili açıklama yaptı.

    Ayer olayın meydana geliş şeklini anlatırken, “28 Mayıs günü öğle saatlerinde meydana gelen olayda Süleyman Aktaş ortada hiçbir sorun yokken koğuş arkadaşı Ömer Yılmaz'ı eline aldığı taşla başından yaraladı. Olaya hemen müdahale ettik ve 112 ekiplerimiz yaralı Yılmaz'ı Manisa Devlet Hastanesi Beyin Cerrahi servisine nakletti. Geçirdiği operasyonun ardından hayati tehlikesinin olmadığı anlaşıldı. Yüksek güvenlik seviyeli koğuşlarda kalan iki hastayı birbirinden ayıracağız. Ömer Yılmaz başka bir koğuşa alınacak” dedi.


    Dr. Ayer ağır depresyon sonucu meydana gelen bu olayın nadiren de olsa yaşanabildiğini ifade etti. Süleyman Aktaş'ın rahatsızlığının çeşitli zamanlarda alevlendiğini kaydeden Ayer, “Onun için bir izleme tablomuz var. Koruma tedbiri uyguluyoruz. Hastalığı kötüye gidiyor diyemem. Ama bu hastalığa yakalananlar, mutlaka koruma altında olması gereken hastalar sınıfında yer alıyor” dedi.


    Başhekim Ayer olayda kasıt bulunmadığını da savundu, “Süleyman Aktaş aslında saldırgan birisi değil. Sadece içinden geldiği için bunu yapmış. Olaya karışan hastaların ikisi de adli suçtan burada kalıyor” diye konuştu.

    SÜLEYMAN AKTAŞ KİMDİR
    Denizli Türkiye Elektrik Kurumu Müessese Müdürlüğü'nde hat işçiliği yaparken 31.500 volt elektrik akımına kapılıp ağır yaralanan Aktaş, bu olaydan sonra 1986 yılında Antalya'da Başkomiser Nuri Keskin'i öldürdü ve tutuklandı. Mahkeme akli dengesinin yerinde olmadığına karar verdi ve Aktaş'ı, Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi'ne gönderdi. Burada 4.5 yıl tedavi gören Aktaş, taburcu olduktan sonra Denizli'nin Bozkurt İlçesi'ndeki Çambaşı Köyü'ne döndü. Aktaş, köye döndükten üç yıl sonra, 1994'te dört komşusunu boğarak öldürdü. Aktaş, Ayşe (65) ve İsmail Güneş (66), Rukiye (77) ve Ramazan Kocatepe (78) adlı yaşlı çiftlerle, Yıldırım Kılıç'ın gözlerine ve kafalarına çivi çaktı. Paranoid şizofren Aktaş ifadesinde “Çivi görünce dayanamıyorum, insanların kafalarına çakmak istiyorum” dedi. Aktaş, bir süre önce hastaneden kaçtı, ancak otogarda yakalandı.

     Türkiye'deki Şiddet Olayları(Seri Katiller,Tecavüzler,Cinayetler,İşkenceler)


     Türkiye'deki Şiddet Olayları(Seri Katiller,Tecavüzler,Cinayetler,İşkenceler)


    Operasyon Sonrası Kendi Yorumları:



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi TİC -- 15 Ağustos 2011; 14:31:09 >







  • Neden böyle şeyleri araştırmak hoşuna gidiyor?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Hitler's Mein Kampf

    Neden böyle şeyleri araştırmak hoşuna gidiyor?


    polisiye olayları seviyorum..

    kendi çapımda dedektiflik..
  • quote:

    Orijinalden alıntı: TİC

    quote:

    Orijinalden alıntı: Hitler's Mein Kampf

    Neden böyle şeyleri araştırmak hoşuna gidiyor?


    polisiye olayları seviyorum..

    kendi çapımda dedektiflik..

    Alıntıları Göster
    konu ıcın tşkler cok ılgınç olmuş böyle konuların devamını açman dılegı ıle karı kız davası konulardan bıktım hıc olmazsa bunlar guzel
    not:polıs olsam o barcı elemana uygun jop bulurdum ılk iş olarak sonrada o naklıyecıyıı




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Muse00

    konu ıcın tşkler cok ılgınç olmuş böyle konuların devamını açman dılegı ıle karı kız davası konulardan bıktım hıc olmazsa bunlar guzel
    not:polıs olsam o barcı elemana uygun jop bulurdum ılk iş olarak sonrada o naklıyecıyıı


    açmaya çalışacam Allah'ın izniyle vakit buldukça..
  • quote:

    Orijinalden alıntı: TİC

    quote:

    Orijinalden alıntı: Muse00

    konu ıcın tşkler cok ılgınç olmuş böyle konuların devamını açman dılegı ıle karı kız davası konulardan bıktım hıc olmazsa bunlar guzel
    not:polıs olsam o barcı elemana uygun jop bulurdum ılk iş olarak sonrada o naklıyecıyıı


    açmaya çalışacam Allah'ın izniyle vakit buldukça..

    Alıntıları Göster
    mobilyacı katil eklendi beyler..




  • Güzel konu eline saglik
  • quote:

    Orijinalden alıntı: HoXLeY

    Güzel konu eline saglik


    eyvallah
  • quote:

    Orijinalden alıntı: TİC

    quote:

    Orijinalden alıntı: HoXLeY

    Güzel konu eline saglik


    eyvallah

    Alıntıları Göster
    1. olay çok korkunç.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: HoXLeY

    Güzel konu eline saglik
    Takip
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Uygurca

    1. olay çok korkunç.

    Alıntıları Göster
    vallahi farkında mısınız bilmiyorum ama şuan ülkede iç savaş var.

    adamlar ellerini kollarını sallıya sallıyor kimlik kontrolü yapıyor asker kaçırıyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Uygurca

    1. olay çok korkunç.

    Alıntıları Göster
    http://gazetearsivi.milliyet.com.tr

    de arama yapın ne olaylar var...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: sahabe

    http://gazetearsivi.milliyet.com.tr

    de arama yapın ne olaylar var...

    Alıntıları Göster
    Serpil Yeşilyurt Cinayeti eklendi..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: TİC

    Serpil Yeşilyurt Cinayeti eklendi..

    Alıntıları Göster
    takipdeyim
  • quote:

    Orijinalden alıntı: OnRe

    takipdeyim

    Alıntıları Göster
    Rizorvt



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Werner Heisenberg -- 14 Ağustos 2011; 18:32:22 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Werner Heisenberg

    Rizorvt

    Alıntıları Göster
    Güzel konu.
    Mesajım bulunsun.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: OnRe

    takipdeyim

    Alıntıları Göster
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Werner Heisenberg

    Rizorvt

    Alıntıları Göster
    serpil yeşilyurt
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mishakal

    serpil yeşilyurt

    Alıntıları Göster
    en iğrenç olay eklendi.. 4
  • O bebeklere tecavüz edenleri tecavüz edee edee öldüreceksin sinirlerim zıpladı zaten oruçluyum küfür edemiyorum...
  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.