Şimdi Ara

THE MEDİUM - DETAYLI İNCELEME

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
5
Cevap
1
Favori
1.524
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • öncelikle bu incelemeyi video olarak izlemek isteyenler şu linkten izleyebilir:


    The Medium, 28 Ocak 2021 tarihi itibariyle PC ve Xbox platformları için çıkışını gerçekleştirdi. Bloober Team’in geliştirip yayımladığı oyun, çıkar çıkmaz gamepass’e geldi ve ben de oradan indirip deneyimleme şansına eriştim. Aslında gelen ilk metacritic score’larını görünce oynayıp oynamama konusunda ikirciğe düşmüştüm. Benim baktığım anda bilgisayar için 76 almışken, Series X için 71 puan almıştı. Esasen 80’in altı beni şüpheye düşürür. Hele ki oyun mekaniği adına da pek bir şey görmüyorsak… normalde o oyundan koşarak uzaklaşırım. Velhasıl elimizde yeni nesilde oynayabileceğimiz fazla bir oyun seçeneği olmadığından dolayı şöyle bir bakmak zorunda hissettim kendimi. Bu arada oyunu Xbox Series X’te oynadığımı söylemek isterim. Maalesef bu güçlü konsolun hakkını tam olarak veren hiçbir oyun olmadı şimdiye kadar. Bana göre The Medium da bunların arasına eklendi. Elbette grafiksel anlamda konuşuyorum. O da şimdiye kadar next-gen iyileştirme etiketini taşıyan yapıtlar gibi önümüze One X’den çok da farklı bir görsel kalite koyamadı. 8.300 TL verdiğim bu şaşalı konsol, bana ne zaman “Vay be, işte yeni nesil budur!” dedirtecek merak içindeyim. Her neyse, oyunumuza dönecek olursak, The Medium türü itibariyle üçüncü şahıs, psikolojik bir korku oyunu. Yani geliştiricisi Bloober Team’in diğer ürünlerinden çok da farklı değil. Firmayı; Layers of Fear 1-2, Observer ve Blair Witch oyunlarıyla anımsıyoruz. Hepsinde de psikolojik korku türünü işlediler. Oyunlarının en beğenileni genel anlamda Observer oldu diyebiliriz. Ancak hiçbir zaman geniş kitlelerin ilgisini çekemediler. Bunun temel sebebi aksiyon mekaniksizliği diyebiliriz belki de. Ortaya koydukları dijital sanat ürünlerinin hiçbiri aksiyonu ön plana çıkartan yapıtlar değil. Makrohedefleri sarsıcı atmosferler yaratmak kesinlikle. Ve bu konuda da başarılılar. The Medium’un da alâmetifarikası buydu işte. Etkileyici, kimi zaman ürpertici bir atmosfer hâkim oyuna. Metafiziksel yaratıklar, kreatif sınırsızlığı açığa çıkarmış bilinçaltı dünyalar, karanlık doku, yalnızlık hissi ve elbette boyutlar arası geçişler bu ürkünç atmosferin başarılı unsurları. Jump scare, hayalet kız, merdivenlerden sekerek inen top gibi basit numaraları da içermiyor değil. Yine de bu bayağı unsurlar göze batacak kadar çok kullanılmamış. Özellikle ikinci bir boyuta geçme mevzusu oyunu türdeşlerinden ayıran özelliği diyebiliriz. Ancak bu öğe oyunlar için olmasa bile eğlence sektörü için bir yenilik değil. Fragmanı ilk gördüğünüzde, eğer Stranger things dizisini izlediyseniz, aklınıza hemen “ters dünya” gelmiştir. Hâlihazırda devam eden Netflix’in popüler dizisinde bu konu işlenmekte. Orada da bir takım sezgisel yetilere kavuşan başkahramanlar maddesel âlemin dışındaki bir âlemi algılıyorlar. Oyunu oynarken yer yer kendimi hınzırca gülümserken buldum. Apaçık bir şekilde diziden etkilenildiğini düşünüyorum. Tabii bunun için geliştirici ekibi suçlayamayız. Sanat öncekilerden etkilenilmeden icra edilemez zira. Büyük edebiyatçılar, büyük filozoflar kendilerinkinden önceki eserleri hatmedip daha sonra önümüze o harikulade ürünlerini koymuştur. Bloober Team’in yaptığı da bundan farklı değil. Gayet kabul edilebilir.

     

               Gelelim hikâyeye. Elbette spoiler vermemek için ana konunun etrafından dolaşacağım. Oyunda çoğunlukla Marienne isimli karakteri kontrol ediyoruz. Bu ablamızın sıradan insanların duyumsayamadığı şeylere erişmek gibi lütuf mu lanet mi olduğu belli olmayan bir yeteneği var. Örneğin bulunduğu ortamda geçmiş zamanda konuşulmuş bir takım diyalogları işitebiliyor ya da ters dünya diyebileceğimiz boyutu oradaymışçasına algılayabiliyor. Tüm kurgu bu medyum kudreti üzerine kurulmuş.

               Yolculuğumuz medyum Marienne’in aldığı gizemli bir telefon sonucu Niwa isimli bir kuruluşa gitmesiyle başlıyor. Burada Thomas denen adamı arıyoruz. Ararken de hem onun bizden ne istediğini hem de geçmişimizle ilgili gizemleri çözüyoruz. Bir yandan da otel diyebileceğimiz bu yerde çokça insanın öldüğünü fark ediyoruz ve hummalı bir araştırmaya girişiyoruz. Elbette fizikötesi yaratıklar, kötü başkarakter The Maw, bulmacalar üstesinden gelmemiz gereken çatışmalar olarak önümüze çıkıyor. Özellikle çok da zorlayıcı olmayan bulmacaları çözerken ters dünyadaki halimize fazlasıyla başvurmamız gerekiyor. Bulmaca dediysem de fiziksel Marienne’in giremediği yere ruhsal Marienne’in girmesi gibi şeyler… İkiye bölünmüş ekranda boyutlar arasında gidip gelmek tek kişilik bir co-op deneyimi yaşatıyor diyebilirim. Bu boyutlar arası değişimin yanı sıra kontrol edilen karakter değişimi de yaşıyoruz. Bazı bölümleri Thomas ile oynuyoruz. Ama merak etmeyin Last of Us 2’deki gibi yıkıcı değil bu geçiş ve uzun da sürmüyor.

               Oyunun ses mühendisliği çok iyi iken kendisini ana akımdan uzak tutacak en mühim eksiklik ise, geliştirici firmanın diğer oyunlarında da tercih ettiği gibi aksiyon mekaniğinin yok denecek kadar az olması. Birkaç kısa zaman diliminde kalkan oluşturarak kendini savunmak dışında agresif bir eylemimiz maalesef bulunmuyor. The Medium’da mücadelemiz kaçmaktan ibaret diyebiliriz. Bu durum çoğu insan için oyunu oyun saymaktan dahi çıkaracak bir tercih olduğunu biliyorum.

           Benim görüşüm ise; başarılı atmosferi, yabancı dil probleminiz yoksa çizgisel olmayan merak uyandırıcı hikâyesi, dumura uğratan sürpriz sonu ve gamepass ile ücretsiz edinilebilmesi sebebiyle şans verilebilecek bir oyun olmuş kendisi. 100 üzerinden 75’lik diyebiliriz.




  • Teşekkürler güzel bir inceleme..

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • BlackTower_35 kullanıcısına yanıt
    Eyvallah
  • Bende indirdim oynamak için sabırsızlanıyorum. Güzel inceleme olmuş.

  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.