Arkadaşlar merhaba,
Herkes zeytinyağına dair bir şeyler biliyor ve bildiklerini paylaşıyor, bu çok sevindirici.
Fakat paylaşılanlar arasında yanlış bilinenler ve/veya katılmadığım görüşler de mevcut. Bu yüzden iki kelam da ben etmek istedim.
Öncelikle erken hasat konusunda bir şeyler anlatmak istiyorum;
Ne yaparsanız yapın bu ülkedeki tüm zeytinlerin erken hasat edilmesi mümkün değil. Hasat öyle iki günde yaptım bittim denilecek bir olay değil ve bunu bir sürece yaymak durumundasınız. Haliyle farklı dönemlerde farklı olgunluklarda ve kalitelerde üretilen bir ürün çıkıyor ortaya. Erken hasat bir furyaymış gibi anlatılıyor fakat erken hasat yağların polifenol oranının yüksek olduğu aşikar ve polifenollerin sağlık faydası konusunda son 10 yılda çok fazla akademik çalışma yapılmış, ispat edilmiş ve hala araştırılmakta olan konular mevcut. Bu tür makalelere akademik veri tabanlarından ulaşmanız mümkün. Bunun yanında, bu üretilen erken hasat yağlar ile ülkemizin zeytinyağı kalitesini uluslararası pazarda söz konusu hale getiriyor, milli servetimizi dünyaya pazarlamaya çalışıyoruz. Onlarca butik üretici yıllardır ülke zeytinyağını global piyasada tanıtabilme için ne türlü maliyetlere katlanıp kaliteli yağlar üretmeye çalışıyoruz ve bunların hepsi erken hasat sayesinde oluyorken yasaklamayı nasıl konuşabiliyoruz çok şaşırdım. Bir yandan da erken hasat edilmeye başlayan ağaçlarda sonraki yıl verim kaybının azaldığı, var-yok yılı kavramındaki o aradaki makasın oldukça daralabildiği de biliniyor. Bu konuyu popüler kültür ürünü diye lanse ederseniz haksızlık edersiniz.
Eskiden hasat yapmak için Aralık-Ocak ayının neden beklendiğini bilir misiniz? Çünkü taş baskı denen eski yöntemlerde yeşil zeytin hamuru çullara konulduğunda baskı press yükü altında çullar istifte durmaz, yıkılırdı. Bu yüzden zeytinler iyice olgunlaşsın diye beklenir, öyle hasat edilirdi. Ha bu arada, zeytinler olgunlaştıkça zeytin zararlılarının özellikle zeytin sineğinin daha çok hedefi haline geliyor ve asit oranları yükselmeye başlıyor. Haliyle, elinizde değeri daha düşük bir ürün oluyor.
Yani neymiş, öyle milli servet israfı demek değilmiş bu konu, işin bambaşka teknik konuları ve detayları varmış.
Zaten büyükbaşlar bizim gibi butik üreticilerin farkını ortadan kaldırabilmek ve pastalarını kaybetmemek için etiket ve tenekelerimize erken hasat yazmayı yasaklıyorlar bir de bu konuya regülasyon gelmeli, yasaklanmalı vs. deniyor. Afedersiniz her kuşu sevdik; bir bu kaldı. Hileyi, tağşişi önledik, çiftçiyi örgütledik, maliyetleri düşürdük, zeytinyağının kilosuna 0.8TL (0,1Euro'dan az!) olak desteklemeleri arttırdık vs. de tek derdimiz katma değer yaratan bir ürün erken hasat kaldı.
Gelelim riviera zeytinyağı konusuna;
Bu ülkede veya tüm dünyada sadece yemeklik (Naturel Sızma veya Naturel Birinci) zeytinyağı mı üretildiğini sanıyoruz? Veya böyle bir şeyin mümkün olduğunu mu düşünüyoruz? Eğer böyle ise çok yanılıyorsunuz. Milli servet diyoruz ya hani, daldan düşen, toprağa dökülen veya zeytin sineklerine mama olan zeytinlerden edilen bozuk zeytinyağlarını ne yapacağız? Sadece sabun mu? Bu ürünlerin de maalesef işlenmesi ve değerlendirilmesi lazım. Bunu da çeşitli yöntemlerle yapıyorlar ve riviera da bunlardan biri. Yurt dışında da bu zeytinyağı çeşidi var, pure olive oil diye geçiyor. Zeytinyağı öyle kıymetli bir ürün ki, her damlasından gıdım gıdım da olsa o yağı çıkarıp değerlendirmek lazım. Naturel Sızmayı, naturel birinciyi ürettik sağlık için veya yemeklik kullandık. Sonra bozuk zeytinleri de sıkıp rafinajlık yağ yaptık. Bu yağları rafinasyon fabrikalarına gönderdik, riviera zeytinyağı yaptık. Yetmedi, pirinanın içinde kalan eser miktarda yağı da elde ettik, bunu da ürettik. Pirinayı da yakacak olarak değerlendirdik. Bu işin olması gereken budur.
Ve yine yanlış bilinenin aksine, riviera zeytinyağı herhangi bir diğer sıvı veya katı yağdan daha sağlıklıdır çünkü yağ zincirleri yapısı diğerlerine göre yine farklı ve sağlıklıdır. Üstelik, zeytinyağı rafinasyon işleminde diğer yağlardan çok çok çok daha az kanserojen toksik madde üretmektedir. Bununla ilgili Avrupa Gıda Güvenliği Konseyi (EFSA) tarafından açıklanmış çok sağlam araştırma verileri var. Hani zamanında zeytinyağlı yiyemem aman diye türküler yazıp margarine alıştıranlar vardı ya. Riviera yerine margarin önermek de ne bileyim, biraz aynı kefeye çıkıyor... Bu garabeti yasakladığınızda bu ürünlerin ne yapılması gerektiğine dair somut bir öneri de paylaşırsanız sohbetimiz daha keyifli olabilir.
Benim butik bir üretici olmam, ülke gerçeklerini görmemezlikten gelmek veya reddetme lüksümün olduğunu göstermez. Bu yüzden benim bu konudaki bakışım çok bütüncül. Evet, kaliteli yağ tüketmenizi istiyorum ve kaliteli yağ üretmeye çalışıyorum. Fakat bu ülkede koşullar ne kadar iyi olursa olsun her düşük kalitede zeytinyağları üretilecek ve bunların bir damlası bile çok kıymetli. Yanlış ve eksik veriyle asalım keselim yasaklayalım demek pek de gerçekçi gelmiyor.