Şimdi Ara

Denge konusunda- çalışmak ve köleleşmek hakkında

Bu Konudaki Kullanıcılar:
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
8
Cevap
0
Favori
1.170
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Arkadaşlar hazırladığım yazının bir kısmını buradan paylaşıyorum:

    ----Burası işin basit kısmı. Peki ya maddiyat? Çalışmayı sevmiyoruz ve sistem köleliği olarak görüyoruz diyelim. Çalışmadığımız zaman elimize para geçmez doğal olarak. Elimize para geçmezse peki, çok özgür bireyler olarak biz , istediğimiz bir yere gidebilir miyiz? Hayır. Haftasonu kaçamağı yapabilir miyiz? Hayır. İstediğimiz yemeği yiyebilir miyiz? Hayır.
    Hadi bunların bazıları lüks ve ihtiyaç duymayacağız istemeyeceğiz diyelim. Yeteri kadar gelirimiz olmadan kendimizi sisteme köle ederiz, başka da bir şey olmaz. Neden mi? Şöyle ki; toplu taşıma kullanmaktan hazzeden var mı içimizde? Saat 2'de evden çıktınız diyelim, o otobüsün saatini beklemek zorundasınız, otobüs gelince çok büyük ihtimalle ayakta gitmek zorundasınız, yazın klimasız kışın kalorifersiz yolculuk etmek zorundasınız, otobüsün in dediği yerde inmek zorundasınız,kalktığı yere kadar gitmek zorundasınız. Otobüsün bittiği saate kadar eve dönmek zorundasınız. Zorundasınız da zorundasınız yani. Bu şekilde, zamanınızı başkaları planlar, neyi kaça kadar yapabileceğinize başkaları kadar verir, başkaları sizin ne kadar yürümek zorunda olduğunuzu tayin eder vs. vs. .. Ancak gelen fırsatları değerlendirerek (eğitim gibi, ticaret gibi) belli bir çalışmayla hatta belki 8 saatten de az bir çalışmayla bir araba sahip olabilirsiniz. ----

    Bu kısım yazının ortalarından bir paragraf, çok uzun bir yazı değil zaten, ilgilenen kişilerin okuması dileğiyle :)

    http://belkidogrudurcudavut.blogspot.com.tr/2014/10/denge-konusunda1-calsmak-ve-kolelesmek.html



  • Forumdaşım,

    Yazınızda bence bir yanılgı var. Hiçbirimizin çalışmayı sevmemesi ile yaptığı ya da yapmak zorunda olduğu işi sevmemesi; günümüz çalışma şartlarına dahil olup sevdiği halde yaptığı işten zevk alamıyor olması farklı durumları ortaya koyar.

    Bunun yanı sıra, yeteri kadar paramızın olmaması değil, yeteri kadar paramızın olmamasının bizi köle yapacağını düşünmek, yeteri kadar paramız olduğunda sistemin efendisi olacağımızı düşünmek ve tabii ki yeteri kadar paramızın bu düşünceler sonrasında olması da bizi sistemin gerçek köleleri yapar. Çünkü bu durumların tamamında sistemin bizden üstün olduğunu, varlık nedenimizin sistemin kuralları olduğunu kabul etmiş oluruz.

    Yukarıda yer alan paylaşımım tamamen kişisel görüşlerimdir. Sizi yanlış anlamış ya da hatalı sonuçlara varmış da olabilirim. Eğer bu durumlardan herhangi biri geçerli ise, yorumumu düzeltebilirim.

    Saygılar...
  • Mesele calismakta degil,verdigin emegi alamamaktir. Kapitalizm sana reklamlardaki guzel arabalardan almadikca konforlu seyahat edemeyecegin algisini asilamis halbuki aklina rahat istedigin yerde inip binebilecegin toplu tsaima araclarinin yapilabilecek oldugu ihtimali gelmiyor bile

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • piliç kesimhaneside ...
    kamyon canlı asıma yanaşmış.arkada kasalar içinde yüzlerce piliç.hepside etrafa bilinçsizce bakıyor.kasalardan birini alan işci kasayı açıyor.
    dönen hattaki askıya piliçleri asıyor.piliçler enteğre sistem makinalarda,kesilip,tüyleriyolunup,iç organları çıkarılıp,parçalanıyor.
    bu bir piliç için vahşet.!
    ama kamyonda etrafa bilinçsizce bakan piliçler bu sonu bilmiyor.bir tanesini alıp bırakıyorum."git. özgürsün.hayatını yaşa.ölümden kaç kırlara ovalara koş.sınırsız yiyece hayatvar.ecelin gelene kadar mutlu,özgür,kaygısız yaşa"
    ama o piliç bıraktığım yerde çöküp kalıyor.gitmiyor.mutlak sonunu bekliyor.
    daha önce kümesten hiç çıkmamış ki.bilmez anlamaz.
    aynen böyleyiz.özgürlüğümüz verilse dahi olduğumuz yere çöküp kalıyoruz.
  • Özgürleşmediğimiz müddetçe de başkalarının gelip bizim için insancıl toplu taşıma yapmasını beklemek zorunda kalırız, ve yapılamaz da işte.

    Tabii ki aklıma geliyor, kapımın önünden metroya bineyim, oturarak seyahat edeyim vs.. Ancak bunlar için başkalarına muhtacız, çünkü toplumla beraber yaşamak zorunda olmanın sosyal maliyetinin bireylere yansımasının bir sonucu bu. Dersek ki toplumla yaşamayacağız, o zaman zaten özgürlük elimizde. Hadi doğal hayata.

    Bakın tek yere çıkıyor herkes, doğal hayata. Bu durum da sistemin dayatması, ya burada benim kurallarımla yaşarsın, ya da yalnız kalıp doğada yaşarsın. İnto the Wild misali. Tek aklımıza gelen özgürlük bu mudur? Hadi gezgin olduk diyelim. Hangi parayla? Günlük tuvalet temizleme işlerinde çalışarak mı olacak özgürlük?

    Başka bir ülke görmek mi istedin? Hani vizen, uçak biletin? Komunizm yalanlarına da girmeye yok, o sistem doğası gereği seni kapatıyor zaten. Özgürlük kalmıyor.

    Yani, insanın doğasında olan şey zaten çalışmak, bunun yanında gezmek, eğlenmek dinlenmek, hepsi bir arada. Ve bu denge o kadar hassas ki, en temele sevdiğiniz bir işi koymadığınız sürece asla sağlanmıyor.

    Ütopyalarda yaşamak yerine, bazı şeyleri baştan idrak edip ona göre kölelikten uzaklaşmaktır bana göre makul olan.
    Yeteki kadar paramız olduğunda değili paramız, zamanımız, enerjimiz olduğunda özgür sayılırız. İşte bunun dengesinin mücadelesidir bu yazdığım.
  • Olayı sadece para yönünden değerlendirmişsin. Bir de şöyle düşün paran var ama hiç zamanın yok. İşte asıl kölelik bu ot gibi yaşam bu.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kartal Göz

    Olayı sadece para yönünden değerlendirmişsin. Bir de şöyle düşün paran var ama hiç zamanın yok. İşte asıl kölelik bu ot gibi yaşam bu.

    Sanırım yazının tamamını okumadınız?
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.