Şimdi Ara

Osmanlı Fatih-Kanuni'den ibaret değildir.

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
10
Cevap
0
Favori
1.523
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bunu söylemek istedim çünkü yıllardır,onyıllardır böyle bir algı yaratılmaya çalışıldı ve başarıldıda.

    Osmanlı'ın Kanuniden sonraki dönemi,yaşadığı sıkıntılar,nasıl yıkıldı,ne haldeydi,cumhuriyet nasıl o yıkık-bitmiş bir imparatorluk üzerine kuruldu.İşte hep bunlar bilerek öğretilmedi,anlatılmadı.

    Lafım özellikle osmanlıcılık yapan gençlere,Osmanlıyı iyi bilin,neden yıkıldı onu daha da iyi bilin,sonra ne savunuyorsanız savunun.Tarihi bilmeden radikalleşmeyin.

    Yaratılan algının özeti şu:Çok güzel,güçlü bir Osmanlı vardı, Mustafa Kemal gibi bir adam çıkıp geldi yıktı bunu.

    Yahu Osmanlı bitmişti zaten,adam hem ülkeyi düşmandan temizledi hemde daha ileri bir sistem kurdu.


    Tamam Atatürk'ü denklemden çıkaralım,gene Osmanlı kalmıyorki,iç anadoluda ezik ezik takılırdık.Irağın bir tık üstünde yaşardık işte.

    Ekleme:Kendinizden örnek çıkın,bize nekadar Osmanlı'nın duraklaması,yıkılışı anlatıldı?Cumhuriyet kuruluşu anlatıldı (artık oda pek anlatılmıyor),ama Atatürk'ten devamıda anlatılmadı.Yani tarihimiz birilerinin işine geldiği gibi anlatılıyor sürekli.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi w_wallace -- 28 Şubat 2015; 1:42:07 >







  • ..... (anadolu'nun içlerinde) köyler görürsünüz ki, insanlar yerin altında yaşarlar. jeolojik devirlerin biriktirdiği eski yanardağ küllerini, tarihöncesi kazmaların eşi olan aletlerle delebilen insan, bir tepenin altında kendisine dam, oda, ahır, samanlık kovukları oymuştur. bu kovukların içinde ağır, fakat daima serin bir hava bulursunuz. testiler, küpler, kilimler, kaplar için duvarların içerisinde ayrı ayrı yerler oyulmuştur. tepenin altını dolduran bu yeraltı evlerinin, bu mağara konutlarının bazen birinden diğerine geçilir. havaya açılan deliklerden içeriye loş bir ışık sızan bu yeraltı dehlizlerinde, tarihöncesinin devrinin mağara adamı gibi dolaşırsınız.

    - acaba hangi devirde, nerede yaşıyorum?

    dersiniz. her şey sizden ayrı, her şey size yabancıdır. bu alem sanki başka bir gezegenden kopmuştur. başka bir çağdan arta kalmıştır. toprağında çalı bile bitmeyen bu ölmüş dünya kabuğu üstünde öküzler, inekler, eşekler, ancak keçi kadardırlar. dağda adına ekin denilen şey, ancak nasırlı ellerle yolunabilen, sıska, dağınık bir şeydir. insanlarla hayvanlar bu kavruk bitkiden nasiplerini nasıl çıkarırlar? diye düşünürsünüz. tıpkı karataşlar gibi kavruk, tıpkı karataşlar gibi yüzyılların soğuğunda, sıcağında kuruya kuruya adına güzellik denilen hayatiyeti tamamen unutmuş mihnetli bir insan varlığı sizde acı düşünceler uyandırır.

    gençleri ise, işte bu hayatı korumak için ve işte bu dünya nimetlerinin hakkını ödemek için yabancı cephelere götürülmüşlerdir. bu mağaralarda kalanlar, o gidenlerin, hatta gittikleri memleketlerin isimlerini bile beceremezler:

    - hasan kaliçadaymış (galiçya'da)... mehmet arap içine gitti...

    - neresi bu arap içi?

    - bilmeyik ki... aha buradan iki aylık yolmuş..!

    fakat jandarma, zaman zaman bu mağaralar alemine uğrar. ya kaliçaya, ya arap içine yeni yeni askerler çağırır. yahut köye, koynunda buruşmuş birtakım sarı kağıtlar bırakır. bunlar, gidenlerden geri dönmeyecek olanların haberidir... herkes bu sarı kağıtlarda adı çıkanların kovuklarına üşüşür. buralarda ağlamak bile, ürkek, tıkanık, doyurmayan, içi boşaltmayan bir şeydir.

    yalnız kalınca toprak sedirin üzerine uzanırsınız. sırtınızda bir mezar serinliğinin ürpertileri dolaşır. yaşarken gömüldüğünüz bu mezar içinde bir şey düşünmeye çalışırsınız:

    - peki ama, biz bin yıl önce girdiğimiz şu anadolu topraklarına ne verdik?

    selçuklular, anadolu beylikleri, son imparatorluk hayalinizde canlanır. basra körfezi'nden viyana'ya, habeşistan'dan hazar denizi'ne kadar uzanan sahada geçen ve sizi bütün çocukluk hayallerinizle o kadar sarhoş eden şeyler, fetihler, istilalar, şanlar, alaylar; sarayların, vezirlerin hikayeleri gök yakuttan taçlar, köprüler, medreseler, camiler?

    - peki ama, bu yayla ki imparatorluğun hem temeli, hem mihveriydi. bütün yollar bu yaylada toplanır, bu yayladan dağılırdı. burası kan ve can hazinesiydi. buraya ne bıraktık? birkaç yıkık kümbet, birkaç harap kervansaray, birkaç kale kalıntısı?

    bir büyük masal ki, sonu hiçlikle biter....

    şevket süreyya aydemir-suyu arayan adam




  • quote:

    Orijinalden alıntı: IV. Murad


    quote:

    Orijinalden alıntı: w_wallace

    Bunu söylemek istedim çünkü yıllardır,onyıllardır böyle bir algı yaratılmaya çalışıldı ve başarıldıda.

    Osmanlı'ın Kanuniden sonraki dönemi,yaşadığı sıkıntılar,nasıl yıkıldı,ne haldeydi,cumhuriyet nasıl o yıkık-bitmiş bir imparatorluk üzerine kuruldu.İşte hep bunlar bilerek öğretilmedi,anlatılmadı.

    Lafım özellikle osmanlıcılık yapan gençlere,Osmanlıyı iyi bilin,neden yıkıldı onu daha da iyi bilin,sonra ne savunuyorsanız savunun.Tarihi bilmeden radikalleşmeyin.

    Yaratılan algının özeti şu:Çok güzel,güçlü bir Osmanlı vardı, Mustafa Kemal gibi bir adam çıkıp geldi yıktı bunu.Yahu Osmanlı bitmişti zaten,adam hem ülkeyi düşmandan temizledi hemde daha ileri bir sistem kurdu.

    Tamam Atatürk'ü denklemden çıkaralım,gene Osmanlı kalmıyorki,iç anadoluda ezik ezik takılırdık.Irağın bir tık üstünde yaşardık işte.

    Ekleme:Kendinizden örnek çıkın,bize nekadar Osmanlı'nın duraklaması,yıkılışı anlatıldı?Cumhuriyet kuruluşu anlatıldı (artık oda pek anlatılmıyor),ama Atatürk'ten devamıda anlatılmadı.Yani tarihimiz birilerinin işine geldiği gibi anlatılıyor sürekli.



    Ben hiç Atatürk geldi devleti yıktı tarzında şeyler duymadım valla .

    Ben zaten yaratılan algıdan bahsettim.Bununla dogrudan söylenen arasında ciddi bir anlam farkı var.

    Hiçbir algı çalışması sonucu/hedefi doğrudan söylemez,karşı tarafı oraya götürür.




  • " Yazının başlığı: “Anadolu”
    Yazarı: Kerim Sadi.
    Yazıldığı yıl 1923.

    ANADOLU

    Sahilin mavi ayaklarına dolanmış 400 kilometrelik şerit. Bozdağ’ın eteğinde Menderes, dalgalı bir yılan gibi akıyor. Kastamonu, orman denizi. Kızıllı, yeşilli ırmak.
    Seyhan ile Ceyhan yan yana şaha kalkan Toroslara bakıyor. Gümüşlü ayın ışığında taşkın derelerden atlamaya çabalayan topal köprüler, Romalılardan kalma eski sapan, bataklığa gömülmüş kağnı, hapishaneden hapishaneye sürüklenen çakır orospunun türküsünü çağırıyor. Bıçaklarına karı takan sarhoş köy delikanlıları, 12 yaşında esrar çeken saralı çocuk. Kerpiçten bir karış evler, tefle oğlan oynatan aksakallı lutiler.

    * * * *

    Frenginin kazık olmuş dişlerine tütsü ve azgın sıtmanın ağzına pamuk ipliğinden gem.
    Vereme dua.
    Türbede evliya.
    Uzun külahlı tekyeler (dervişler) el ele vermiş dönüyor. Şeyhler, “tuuu…” diye saçlı sakallı parazit dervişlere üfürüyor. Ramazanda kapı kapı dolaşan püskülsüz softa: mevlüt kitapları ve abbas duaları da var. Minarelerde ezan, din, cami, Kur’an, hurafe, masal. İmam, mescidde vaaz veren hoca; kabir azabından sonra ahiret. İsrafil surunu öttürdü. Deccal çıkıyor. Mahşerde terazinin başı. Sırat köprüsü ve Cehennem zebanileri günah işleyenlerin boynunda ateşten birer halka. Cennette kadife gözlü huriler kevser şarabı sunuyor.

    * * * *

    Körüklü otomobillerde uçan sırma başlı paşalar, yaldızlı köşklerde, sabahlara kadar şampanyaların içinde “vur patlasın, çal oynasın” yapmaktalar. Toprak sahipleri bağdaş kurmuş nargilelerden dedikodu içiyor. Hükümet kapıları, “kandilli selam!..” diye bar bar tepiniyor. Abani sarıklı, eli tespihli murabaha, bin seneliği bir kuruşa ustasının kenefine ibrik taşıyan genç çırak, tavan arasında kanlı altınları sayan Yahudi sarraf. Halifenin kara tahtını sayıklayan irtica, fesli kalpaklı Frenk komisyoncularıyla el ele yürüyor. 9 milyon orak çekicin, tekne gibi karnında, şapkalı bankalarla göbekli kumpanyalar hora tepiyor…”


    Aha, Osmanlının son anları!
    Atatürk geldi gül gibi Osmanlıyı yıktı, zaten Sevr'den sonra kendileri gideceklerdi!
    Ne iması, yönlendirmesi, ne algı operasyonu yahu? Adamlar düpedüz ve açıkça böyle söylüyorlar, 4. Murat biraz daha fazla okumaya çalışsın, mutlaka rastlar!




  • Atatürk Osmanlı Hanedanlığını bitirmiştir Osmanlıyı değil.Yoksa Atatürk'ün kendisi de Osmanlıdır.Onun yanında mücadele veren de Osmanlıdır.Osmanlı Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte kıyafet değiştirmiştir sadece.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: AK KUZGUN

    Atatürk Osmanlı Hanedanlığını bitirmiştir Osmanlıyı değil.Yoksa Atatürk'ün kendisi de Osmanlıdır.Onun yanında mücadele veren de Osmanlıdır.Osmanlı Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte kıyafet değiştirmiştir sadece.

    Hocam haklısınız ama yanlışınız var. Şimdi ülkedeki PKKlılara kendileri Türkiye'dir demek oluyor sizin mantığa göre. Tamam Atatürk Osmanlı ama bu düşünceyle yola çıkılamaz.

    Ayrıca hiçbir şey sonsuza kadar sürmez, devletlerde öyle. Osmanlı 600 sene yaşadı işte daha ne olacaktı?
  • Keşke söylemek istemeseydin, osmanlı, türkçülük konularından geçilmiyor zaten
    Bırakın kim neyden ibaret zannediyorsa zannetsin. illaki övünecek bir şeyler buluyolar.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: eeTavus

    quote:

    Orijinalden alıntı: AK KUZGUN

    Atatürk Osmanlı Hanedanlığını bitirmiştir Osmanlıyı değil.Yoksa Atatürk'ün kendisi de Osmanlıdır.Onun yanında mücadele veren de Osmanlıdır.Osmanlı Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte kıyafet değiştirmiştir sadece.

    Hocam haklısınız ama yanlışınız var. Şimdi ülkedeki PKKlılara kendileri Türkiye'dir demek oluyor sizin mantığa göre. Tamam Atatürk Osmanlı ama bu düşünceyle yola çıkılamaz.

    Ayrıca hiçbir şey sonsuza kadar sürmez, devletlerde öyle. Osmanlı 600 sene yaşadı işte daha ne olacaktı?

    Yani şöyle söyleyeyim mevcut bir millet var.Bu millet son 100 yılda ortaya çıkmadı Osmanlıdan önce de vardı sonra da.Değişen sadece rejimler ve devletler.Atatürk'ün bir şeyi yıktığı yok yani.Eğer önderliği Kazım Karabekir paşa yapsaydı o da yeni bir devlet kuracaktı ama bu kurulan devlet yine Osmanlı mirası üzerine kurulacaktı.Eleştirenler Atatürk'ün inkılablarını eleştirirken bazen aşırıya kaçıyor.Eleştiri böyle noktalara varıyor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: AK KUZGUN

    quote:

    Orijinalden alıntı: eeTavus

    quote:

    Orijinalden alıntı: AK KUZGUN

    Atatürk Osmanlı Hanedanlığını bitirmiştir Osmanlıyı değil.Yoksa Atatürk'ün kendisi de Osmanlıdır.Onun yanında mücadele veren de Osmanlıdır.Osmanlı Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte kıyafet değiştirmiştir sadece.

    Hocam haklısınız ama yanlışınız var. Şimdi ülkedeki PKKlılara kendileri Türkiye'dir demek oluyor sizin mantığa göre. Tamam Atatürk Osmanlı ama bu düşünceyle yola çıkılamaz.

    Ayrıca hiçbir şey sonsuza kadar sürmez, devletlerde öyle. Osmanlı 600 sene yaşadı işte daha ne olacaktı?

    Yani şöyle söyleyeyim mevcut bir millet var.Bu millet son 100 yılda ortaya çıkmadı Osmanlıdan önce de vardı sonra da.Değişen sadece rejimler ve devletler.Atatürk'ün bir şeyi yıktığı yok yani.Eğer önderliği Kazım Karabekir paşa yapsaydı o da yeni bir devlet kuracaktı ama bu kurulan devlet yine Osmanlı mirası üzerine kurulacaktı.Eleştirenler Atatürk'ün inkılablarını eleştirirken bazen aşırıya kaçıyor.Eleştiri böyle noktalara varıyor.

    Biz nasıl M.Ö. Bilmem kaç yılından bu zamana kadar Çin'i Çin diye biliyorsak, tek devlet gibi biliyorsak aynı şekilde tüm dünya da burayı 1100'lerden Türkiye olarak bilir, aslında yıkılan kurulan bir şey yok sadece rejim değişikliği var. Atatürk'e devlet yıktı gibi bakmak yanlıştır bundan ötürü, rejim yıktı, değiştirdi gözüyle bakmak daha doğrudur. Atatürk'ü karalamak amacıyla Devlet yıktı yahut yüceltmek amacıyla Devlet kurdu diyorlar ancak beni nacizane görüşüm çerçevesinde bu söylemler yanlıştır.

    Özetlemem gerekirse: Atatürk vadesi dolmuş bir rejimi kurtardı ve devamında bu rejimi yıkarak olması gereken rejimi getirdi.




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.