Şimdi Ara

TOPLUMSAL VE AHLAKSAL NORMLARIN SAÇMALIĞI

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
19
Cevap
1
Favori
2.070
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
6 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Son günlerde bu konu kafamı acayip kurcalamaya başladı. Bana göre toplumsal kurallar insanları kontrol ve denetim altına alma için oluşturulan yazılı veya sözlü kurallardır .İlkokul da çoğumuz kopya çekmiştir ben mesela kopya çok çekmedim ama bazı arkadaşlarım sınava hazırlanmak yerine kopya yazarlardı sonuçta ne oldu onlarda bende okulu bitirdik. Bize her zaman büyüklerimiz kopya çekmenin yanlış olduğu, kurallara uygun hareket etmemiz söylenirdi .Büyük bir yalanmış.Aynı şekilde devlet yönetiminde bulunanlar ne kadar yasalara uyuyoruz görüntüsünde olsalar bile hiçbir ülkede öyle değil. Liderler işledikleri suçları , yedikleri haltları hep yasalara uygun hale getirirler ve bunu halka dürüstüz imajı için kullanırlar. Aynı şekilde bir memur olmak isteyen bir adam sicilinin temiz , yasalar ve kurallara uygun olması gerekir. Sınava girer ve memur olarak atanır ama şu vardır ör: bir işadamı zenginliğine zenginlik katmak için türlü yalanlara, hiziplere başvurur sonuçta işadamı amacına ulaşır ve zenginliğine zenginlik katar peki ya memur?? Üç kuruşluk maaşını alabilmek için köle gibi çalışır; dürüst ve yasalara uygun hareket eder. Çevremize bakıyorum da insanlar resmen makineleşiyor bu dediğim yasalar insanları uyuşturuyor. Siz değerli kültür bilim bölümündekilere soruyorum bu verdiğim örnekler yasaların kuralların vs saçma olduğunu göstermez mi??



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi dexter27 -- 4 Ağustos 2014; 11:07:48 >







  • sorguladığın şeyi takdir etsem de bahsettiğin örnekler çok dramatize be abi. bahsettiğin yazılmış kurallar zaten ahlak kuralları değil anayasadır. ha adamın hırsızlığını gizli yapıp o ülkenin "adaletin"den paçayı yırtmasından sonra vicdan yapmaması da o adamın etik sistemiyle ilişkili. tamamen sanal bir olay bu. yani ahlak kurallarının bilimsel veriler gibi ne biliyim en basidinden su 100 derecede kaynar gibi kesin bir karşılığı yok ki. hırsızlık yanlıştır diye bir şey söylenemez o şekilde. kollektik yani toplumsal bir ahlak gelişmiştir bir toplumda, hırsızlık yapanı içerde barındırmamak gibi ve sen de o topluma kabul ettirmek için kendini yapmazsın o "ahlaksızlığı". adam o "ahlaksızlığı" yapmaya devam edip de hala toplumda kabul görüyorsa ya da derdi toplumda kabul görmek değil küçük küçük şirketciklere sahip olmaksa yapmaya devam edecektir. bu durum o kuralın saçma olduğunu göstermez.

    ha toplumda kabul edilme kaygısı olabilir o endişe, din olabilir ya da tamamen anayasadır, devletle bozuşmak istemez adam onu bilmem. ben de bir müslüman olarak bu konuyu irdelerim. ahlak konusunu baya kuvvetli bir şekilde ilişkilendiriyorum din mevzusuyla. sosyal bi' alan ve bilimsel bir temele oturtmak biraz zor geliyor insanlara. olayı hesaplamak açısından değil de tam da bahsettiğin gibi makinalaşmaktan, materyalist gözükmekten korkulduğu için. müslüman olduğumu belirtmeme rağmen bazı konularda maddeci düşünmekten kaçınmam, bunun inancımla ters düştüğünü sanmıyorum.

    bilinçaltı mevzuları var ayrıca, vicdan dediğimiz olaya etki ediyor ve insanlığın oluşumundan kimisi evrim desin kimisi yaratılış konu o değil, biyolojik anlamda değil ama sosyal anlamda evrilen kollektif bi' süperego var. nedir bu, çevrenin etkilediği ve insandaki devamlılık dürtüsününde katkıda bulunduğu bi durum. onun açıklaması uzun ama özet geçecek olursam, tarihten bu yana insan öldürmek, daha doğrusu bir masumu öldürmek anlamsız olduğu için, neslin devamı için tehlike arzettiğinden yahut başka bir çok sebepten yanlış görülmüştür ve toplum onu yıllarca geliştirerek bugün ahlaki bir sistem oluşturmuş olabilir. ama yine de insan öldürmenin yanlış olması rasyonel bi' dayanağa oturmuyo. bu vicdanın oluşmasındaki etkenleri say, sayısını 100e çıkart, belki bine, ama birisi çıkıp da ben o etkenlerden hiç birini önemsemiyorum diyerek cinayeti meşrulaştırabilir mi? sallıyorum kendi güvenliğimizi, sosyal düzeni düşündüğümüzden mi cinayet işlemiyoruz, adam bunu umursamıyor, o zaman o öldürebilir mi diyeceğiz?

    çok uzattım da, toplumsal ve ahlaksal normlar saçmalıksa, özgürlük diyelim, o özgürlüğün sınırlarını ne çizsin?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: nuclearbat

    sorguladığın şeyi takdir etsem de bahsettiğin örnekler çok dramatize be abi. bahsettiğin yazılmış kurallar zaten ahlak kuralları değil anayasadır. ha adamın hırsızlığını gizli yapıp o ülkenin "adaletin"den paçayı yırtmasından sonra vicdan yapmaması da o adamın etik sistemiyle ilişkili. tamamen sanal bir olay bu. yani ahlak kurallarının bilimsel veriler gibi ne biliyim en basidinden su 100 derecede kaynar gibi kesin bir karşılığı yok ki. hırsızlık yanlıştır diye bir şey söylenemez o şekilde. kollektik yani toplumsal bir ahlak gelişmiştir bir toplumda, hırsızlık yapanı içerde barındırmamak gibi ve sen de o topluma kabul ettirmek için kendini yapmazsın o "ahlaksızlığı". adam o "ahlaksızlığı" yapmaya devam edip de hala toplumda kabul görüyorsa ya da derdi toplumda kabul görmek değil küçük küçük şirketciklere sahip olmaksa yapmaya devam edecektir. bu durum o kuralın saçma olduğunu göstermez.

    ha toplumda kabul edilme kaygısı olabilir o endişe, din olabilir ya da tamamen anayasadır, devletle bozuşmak istemez adam onu bilmem. ben de bir müslüman olarak bu konuyu irdelerim. ahlak konusunu baya kuvvetli bir şekilde ilişkilendiriyorum din mevzusuyla. sosyal bi' alan ve bilimsel bir temele oturtmak biraz zor geliyor insanlara. olayı hesaplamak açısından değil de tam da bahsettiğin gibi makinalaşmaktan, materyalist gözükmekten korkulduğu için. müslüman olduğumu belirtmeme rağmen bazı konularda maddeci düşünmekten kaçınmam, bunun inancımla ters düştüğünü sanmıyorum.

    bilinçaltı mevzuları var ayrıca, vicdan dediğimiz olaya etki ediyor ve insanlığın oluşumundan kimisi evrim desin kimisi yaratılış konu o değil, biyolojik anlamda değil ama sosyal anlamda evrilen kollektif bi' süperego var. nedir bu, çevrenin etkilediği ve insandaki devamlılık dürtüsününde katkıda bulunduğu bi durum. onun açıklaması uzun ama özet geçecek olursam, tarihten bu yana insan öldürmek, daha doğrusu bir masumu öldürmek anlamsız olduğu için, neslin devamı için tehlike arzettiğinden yahut başka bir çok sebepten yanlış görülmüştür ve toplum onu yıllarca geliştirerek bugün ahlaki bir sistem oluşturmuş olabilir. ama yine de insan öldürmenin yanlış olması rasyonel bi' dayanağa oturmuyo. bu vicdanın oluşmasındaki etkenleri say, sayısını 100e çıkart, belki bine, ama birisi çıkıp da ben o etkenlerden hiç birini önemsemiyorum diyerek cinayeti meşrulaştırabilir mi? sallıyorum kendi güvenliğimizi, sosyal düzeni düşündüğümüzden mi cinayet işlemiyoruz, adam bunu umursamıyor, o zaman o öldürebilir mi diyeceğiz?

    çok uzattım da, toplumsal ve ahlaksal normlar saçmalıksa, özgürlük diyelim, o özgürlüğün sınırlarını ne çizsin?

    Özgürlüğün sınırlarını toplumsal kurallar çizer ahlaksal normlar çizer maalesef insan istediği gibi hareket edemez. Etse bile toplum tarafından baskı altına alınıp hor görülür. Hayvanlarda da bu böyledir devreye her ikisinde de süper ego girer tabucu ve kuralcıdır. Her bir insanda da hayvanda da çevresi tarafından sürekli baskı altında tutulduğunu düşünür ona göre hareket eder. O yüzden baskı görmüş ve günlük yaşayan insanı nehirdeki balığa benzetirim hayatta hiçbir zaman denizi dahi düşünemez çünkü o akıl, irade yoktur onda.




  • konu dışında her hafta açılan eşinizin bakire olmasını istermisiniz konuları bu saçmalığın daha ilkokul çağında yerleştiğini gösteriyor
  • Hayatı sadece bu dünyadan ibaret sayarsak söylediklerin geçerli. Kopya çekende çekmeyende okul bitiriyor ama biri hırsızlık yapıyor, hatta kul hakkı yiyor diğeri çalışarak kendi emeği ile geçiyor. Bu dünyada aldıkları karşılık aynı. Peki sonra? Toplumsal kurallar çok geniş bir ifade olmuş çünkü sunjektif bir ifade her toplumda değişkenlik gösterir. Bizim ülkemizde toplumsal kurallar sömürülüyor haklısın. Ama her toplumda öyle olduğunu düşünmüyorum. Özellikle Avrupa da evrensel kurallar, etik değerler toplumsal norm olarak görülebiliyor. Bizde ne yazık ki siyasilerin sömürü aracından öteye geçemiyor.
  • toplumsal ve ahlaki normları bizi ayıran nehir gibidir. bir kısmında hayatın saygı duyduğu, doğal akış denilen, karşı koyarsanız boğulursunuz denilen yer akarken bir kısmında ise engel olunamayacak duyguların eşliğine kaptırılmış yasak duyguların varlığı mevcuttur.

    ortak bir atadan türeyen kimselerden sadır olup da o atayı birisininin onurlandırıp diğerinin hüzne boğduğu şeyler ahlakın toplumsal bir görüntüsü olmakta diyebiliriz.

    din yani emir denilen kısım ise bunlardan farklı olarak bir çetinliği kaderi ve bu kaderin ayıran nehrini oluşturarak ahlaki normla dini norm arasındaki keskinliği belli eder. aynı ana babanın iki farklı lisanı (ahlaken farklı iki evladı) gibi bir sorunun açıklanmasını ahlak ve toplum kuralı değil din kuralları açıklar.

    bir ilişki daha kurulurken iyiniyet kurallarına tabi olmazsa baştan sakıt olacaktır. bu açıdan toplumsal ve ahlaki kurallar bu sukut etmiş hayalleri beyan eder. bu bakış şeklinde temel olarak toplumsal kurallar ahlakla birlikte tartışmaya açılır.

    daha kesin bir kural koymak ya da meseleyi daha radikal şekilde halletmek için din denilen normatifliği tartışılmaz manevi değerler oluşturulur.

    toplumsal ahlaksal ve dinsel temelli kuralların bittiği yerde ise zor kullanım denen, bu değerlerin üstünde görülen insani hukuk kuralları devreye girer.

    doğarken parmağınızı emen bir çocuğu hukuk ile zaptetmeye başlarsınız. temel olarak hukuk insanın manevi değerlerinin iflas ettiği noktada başlayacaktır.

    bizce kanunu kullanmak denen şey ancak başı ahlaki toplumsal ve dini kurala tabi olan şeylerin işe yaramazlığı konusundaki ortak konsensustan sonra oluşur ve başkaca bir şey de değildir. kanuna aykırı davranış ancak bu 3 değerden sonra işlerlik kazanır ki bu halde başta bulunan baba imajı erkek çocuğunu-erkek gibi yetişdirdiği kızını kendi eliyle cezalandırmaya başlar.

    tedip denen unsurun sorgulanması ise kişin toplum içerisinde yaşayan ahlaklı ve toplumsal olmayan dejenere kimliği ile makes bulur.

    yani dejenere olmuş tam bir mağara insanı gibi yaşıyorsa hukuk devreye girmektedir.

    hukuk sert normatif yapısı kendisinden önceki uygulamaları sorgular toplumsal ahlaksal ve dinsel olanı rencide eder. siz bir işe yaramadınız der. bir norm başka bir norm tarafından ast üst ilşkisi ile sorgulanır. can almak verenin işidir. ancak hukuk bu işi yapan yoksa ben yaparım der. temel olarak bu vazife ile vazifelenmiş kimsenin kimyası bakışı denen süreçler eleştirel bir yapıyı iktiza etmektedir.

    konunun diğer kısmı açısından açıklarsak kanunun lehe kullanımı ise dejenere kimselerin işi olarak anılır. bu kişiler toplumun dışında olan kimselerdir. yani sizin amiriniz vekiliniz aslında sizin toplumunuzun cemaatinizin bir üyesi olarak bu dejenarasyonun içerisnde bulunur. o kimse artık farklı bir cemaatin- fraksiyonun- grubun üyesidir.

    hukukun buradaki temel yargısı anayasal suçlar çerçevesinde vatana ihanet kaygıları ile değerlendirmelere sebebiyet verir ki o apayrı bir konudur.




  • abi bir yazar,düşünür bu konu üzerine çalışıyordu yazılaı vardı dilimin ucunda kafayı yicem kitaplığıma bakıcam görünce direk hatırlarım onu okursun
  • Saçma olduğu kısmı bulamadım.
  • +bayrak ve sınırlar...

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Sadece adalet ve eşitlik kavramlarının aslında nasıl hiçe sayıldığını ve değersiz olarak görüldüğünü gösterir.
    Yani haklısın.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi İchimaruGin -- 29 Eylül 2014; 10:16:39 >
  • Yorumlar güzel
  • "tan kızıllığı okumalı" kıvamına gelmişsin

    şimdi gidip d&r dan sipariş veriyorsun

     TOPLUMSAL VE AHLAKSAL NORMLARIN SAÇMALIĞI



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Çalışan Ağustos Böceği -- 29 Eylül 2014; 23:28:20 >
  • Toplum Normları dediğiniz şeyler bizim gibi güçsüzler içindir.(yaşadığımız topluluk için geçerli.Diğer milletleri-Ulusları bilemem)
  • Ahlakı insanları çevreleyen sistematize eden kurallar dizisi olarak alır iyi yada kötü (ahlak) sıfatını bir kenara koyar isek bahsettiğin iş adamı ve kopya çeken öğrencinin eylemleri de da kendi içerisinde bir ahlak sistemine dayanır.

    Buna bağlı olarak kaba tabir ile kaypak iş adamlarının kaypaklık ahlak sistemi, kopya çeken öğrencilerin kopya çekme ahlakı vardır diyebiliriz.

    Bu da bir sınırlama yani çerçeve anlamına gelir.

    Yapacakları iyi-kötü eylemeler çerçeveler ile çizilmiş insan sistem içinde olan insandır fark sadece sistemin adı ve şekli değişir.

    sonuç olarak onlarda sistem içindeler.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Çoğunluğu zaten saçma.Ayrıca adalet zaten hiç olmadı.Var gibi göründü.
  • Bazıları saçma ama bazıları gerekli.
    Hırsızlık yapma, çalma, kopya çekme vs. vs. bunlar güzel şeyler ama herkes uymayınca millet haklı olarak "ben neden uyayım?" diyor.
  • En nihayetinde asgari de olsa öngörülebilirlik sağlıyor bu kurallar hukuktan önce bunlar vardı ve modern hukuku bunlar yarattı.Dolayısıyla saygıyı hak ediyorlar.
    Senin sorunun uygulamayla alakalı.Dolayısıyla suçlu normlar değil uygulayanlar.Babasına kızıp oğlunu dövmek gibi bir sonuca varmışsın.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • seninkisi toplumsal ahlak normları falan değil resmen isyan :)

    yani bir ülkede hırsızlar cirit atıyor diye hırsızlık normaldir diyemeyiz

    sadece bu duruma devletin basiretsizliği yada yasaların yetersizliği veya ücret adaletsizliğinde diyebiliriz

    kopya çekmek ahlaksal norm falan değildir ,resmen hırsızlık ,hatta gasp diyebiliriz


    yaptı ama o da aynı yere geldi demekte doğru olmaz ,çünkü kopya ile okul geçen bir insan eninde sonunda bir yerde takılacaktır (ÖSS,KPSS vs.)

    yani o şahıs da sizin gibi bir yerlere geldiyse sadece kopya çektiğinden değil ,ayrıca bir kabiliyeti de olduğundandır ve zaten çoğu öğrenci kopya hazırlarken konuyu öğrendiğini anlar ve vazgeçer ,belki o da kopya çekerken öğrenmiş olabilir

    ama her durumda milletin hakkını yiyen bir hırsız olduğu gerçeğini değiştirmez

    ayrıca ahlaksal normlardan vazgeçilirse o zaman herkes istediğini yapmaya kalkışacak ve düzen diye bir şey kalmayacaktır (bir bölüm insan da yolda çırılçıplak gezmek isteyebilir)

    yapılan hatalı uygulamalar toplumsal ahlak dan değil aksine onların ahlaksızlıklarından olduğu aşikar




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.