Şimdi Ara

(YENİ - 08.10.2014)ERASMUS POLONYA MACERALARIM [EN BAŞTAN İTİBAREN]

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
170
Cevap
87
Favori
5.793
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • ÖNSÖZ: evet arkadaşlar. buraya okuldan sınava girene dek en baştan maceralarımı yaşadığım şeyleri, yaşadıklarımı yazacağım. benim için bir blog gibi günlük gibi olacak. yazım sırasında imla kurallarına uymayı isterdim lakin anlatımın güzelliğini bozmaması açısından ikide bir durup büyük harf küçük harfle uğraşmayayım istedim. yazımı roman tarzında yazmaya gayret edeceğim. umarım beğenirsiniz..

    BÖLÜM 1: BÖLÜMÜN PANOSUNDAKİ ERASMUS SINAVI DUYURUSU


    Ders arasında bölümün panosuna asılan yazı dikkatimi çekti. çünkü her ders girmeden önce gördüğümüz bu panoda farkı bir duyuru dikkat çekerdi haliyle. yaklaştım ve erasmus sınavı ile ilgili bir yazı olduğunu farkettim. geçen sene girmek istediğimde başvuruyu kaçırmıştım ama bu sene başvuruyu erken gördüm. bu sevinçle şartlarını okumaya başladım. not ortalaması olarak 2.2 istiyordu. benimde not ortalamam olacak iş ya tam o dönem 2.2 idi. yani tanrı artık bu sene git dedi galiba bana :). daha sonra sınav tarihine baktım ve istenen belgeleri telefonuma not aldım.

    dersten sonra öğrenci işlerinden transkriptimi ve öğrenci belgemi alarak üniversitenin dış ilişkiler birimine götürdüm. ne olacağını hiç bilmiyordum açıkçası. çünkü şimdiye kadar erasmus sınavının çok çeşitli olduğunu ve zor olduğunu söylemişlerdi. aslında gitmek gibi bir düşüncem yoktu sadece kendimi denemek istiyordum. dış ilişkiler birimine gittiğimde erasmus koordinatörlüğünü gördüm ve daldım içeri. içeride çalışan bayan ne için geldiğimi anlamış olacak ki bana erasmus sınavı başvuru formunu verdi ve onu bir çırpıda doldurdum. gerekli evreklarında teslim ettikten sonra dışarı çıktım. neden bilmiyorum ama dışarıya havalı bir çıkışım oldu. kim neremi kaldırdı bilmiyorum ama yapmayı bilsem moonwalk yaparak çıkabilirdim. bu saatten sonra sınav tarihini beklemeye koyuldum. peki sınava çalıştım mı? hayır hiç çalışmadım. kendi ingilizce bilgimle girmek istedim. ne de olsa bugüne bugün bi ton dizi izledik. birşeyler katmıştır heralde



    BÖLÜM 2: SINAV GÜNÜ

    sınav günü geldi çattı. yabancı diller bölümüne gittim. bölüm girişindeki panoda bir kalabalık var. mal değilseniz o panoda sınava gireceğiniz sınıfların yazdığını bilirsiniz. adabı muaşeret kanunları çevçevesinde kenarda kalabalığın dağılmasını bekledim. sınav öncesi yanlışlıkla fortlarsam kafam dağılır sınavım kötü geçer o yüzden yani. neyse abicim panoya yaklaştım baktım ki sınıf belli. diğer isimlere baktım tanıdık yoktu. diğer sınıflara baktım. yine tanıdık yok. iyi dedim kendi kendime çünkü tanıdık rakip olması iyi olmazdı.
    sınıfa geçtim. sırama oturdum bekliyorum. o anda düşündüğüm tek şey son soruya ne yazacağımdı. geçen sene fenerbahçe - galatasaray maçı hakkında ingilizce bir metin yazılması istenmiş. bende hemen tuncay şanlı ingilizcesinden yola çıkarak "veri guud geym" gibi metinler tasarladım kafamda. sıralarda bu arada yavaş yavaş doluyordu.
    sınav saati geldi çattı. her monoton sınav gibi formlar dağıtıldı karalamalar yapıldı. kitapçık dağıtıldı ve sınav başladı. ilk olarak listening bölümü geldi. bu ilk bölümde gözetmen teypten bir bölüm dinletti ve o konuşmalara göre soruları cevapladım. çok dizi izlemenin yararını burada gördüm. çünkü konuşulanı çok rahatlıkla anlayabiliyordum. daha sonraki bölüme geçtim. ilk sorular çok basit geldi. boşluk doldurma ve şıklı sorular çok kolaydı ( ya da bana öyle geldi) işaretleyip geçtim. cümle oluşturmaya geçtim ve karışık haldeki kelimeler ile zamanlı olumlu-olumsuz cümleleri de yazım. şaşırdım bu arada çünkü sınav hala çok kolaydı. dedim ki hızlı giden atın jokeyi yere düşermiş. inşallah düşmeyiz. ve sonra metin yazma bölümüne geldim kalbim küt küt attı çünkü 30 puanlık bir soru. bizden fenerbahçe-beşiktaş maçı için bir arkadaşımıza mail atmamız isteniyordu. mailde isimler saat mail adresleri nerede buluşacağımız gibi kıskasların belirtilmesi isteniyordu. e bunlar da istenmese ben direk şunu yazardım. "la salih maça gel" çat pat ingilizcemle bir metin yazmışım ki off. futboldan nefret eden kız arkadaşım olsa o maille holigan olurdu yemin ediyorum. çok uzatmıştım. dedim ki "salla ya. çok biliyor sansınlar :D" neyse sınavı bitirdim geriye dönük kontrolleri de yaptım ve çıktım. sınavım iyi geçmişti. ama diğer rakiplerim zorluydu. ingilizce eğitim gören tıpçılar vardı. kendimi de avutuyorum "olsun be kanka en azından denedin lan". artık herşey sınav sonuçlarının açıklanmasına kalmıştı. merakla o günü beklemeye koyuldum


    BÖLÜM 3: SONUÇLAR AÇIKLANDI

    sınavdan sonraki her Allahın günü okulun sitesindeki dış ilişkiler sitesine girdim. donanımhaber e o kadar girmemiştim. çok merak ediyordum sınavımın sonucunu. evdeyken pc başında sürekli bakardım. okuldayken telefondan bakardım. telefonu kapatıp cebime koyduğumda 2 dk geçmeden "ulan ya açıklandıysa" diye paranoyak olmuştum resmen. "sonra dedim ki lan kafan mı güzel? sanki araba çekilişine katıldın." bende sonra içimdeki sese "haklısın panpa" dedim. ama yine de bilgisayarımın F5 tuşu ezilmekten kurtulamadı.
    bir gün eve gelip tekrar pc yi açtım. açılış sayfamı google yerine dış ilişkiler biriminin sayfası yapmışım." ne ara yaptım lan bunu" dedim kendime. durumun vehametini anladınız umarım :) gittim yemek yedim, oturdum tv ye baktım falan ( ulan bunları da niye anlatıyorsam artık) sonra tekrar bilgisayara oturdum. duyurular bölümüne baktım ki bir ne de göreyim yeni bir duyuru var. omg. inanamıyorum. "elim ayağım titredi şerefsizim" resmindeki kedi gibi olmuştum resmen. hemen tıkladım. sonuçların yazdğı excel sayfasını indirdim ve sakince bakmaya başladım.
    sonra kendimi gördüm orada. 97 almışım. inanamadım tekrar baktım 97. üniversite çapında bir tıpçı ile aynı puanı alarak zirve yapmışım. o an bi hava atma istediği geldi ki sorma. sanki ingiltere kraliyet ailesine seçilmişim gibi. dedim ki keşke tüm okul bunu duysa kızlar peşimden koşsa falan. :D (kabul ediyorum Forever Alone biriyim)
    o malum zevkten sonra bir düşünme ve durgunlaşma aşaması olur ya. bende de öyle oldu. durgunlaştım. şimdi ne olacak dedim. sonuçta gideceğim hala garanti değil. erasmus puanı denen bir illet var. ingilizce sınavı notun ile genel not ortalamasının harmanlaması ile elde edilen bir not. malum benim genel not ortalamam da 2.2 bu şimdi aşağı çekmesin? al sana yeni bir endişe daha. geriçekemeyan gibi oldum. olur mu olmaz mı?
    şimdi işin yoksa erasmus puanının hesaplanmasını bekle. bunun sonucunu ben bayağı bekledim ama sizi çok bekletmeyeyim. sonraki bölümde açıklarım dersem küfür gelir. erasmus puanım bir hafta sonra bölüm panosunda yayınlandı. 77 almışım. iyi fazla aşağıya çekmemiş. çünkü 60 tan aşağı alan gidemiyor. ve ben gidebilecektim. inanılmaz bir sevinç yaşadım. sonucu panoda gören arkadaşlar da tebrik etti beni. kızlardan ilgi bekledim ama yine yok. o okulun önünde bir araban cebinde de kabarık cüzdanın olmadıktan sonra o bölüme dekan yapsalar kızlara yaranamazsın. ama sonra dedim ki "lan mal gideceğin ülkede bunların yeni versiyonları var. bunlar nokia 5110 yurtdışında i5 s4 ler var. neyin derdindesin." sonra içimdeki sese tekrardan "haklısın panpa dedim". bu arada içinizdeki sesi dinleyin. mantıklı konuşuyor gerçekten :D
    şimdi ki işim araştırma. hangi ülke hangi üniversite. ne yaparım ne ederim. bundan sonra yapmam lazım. sonraki bölümde :)


    BÖLÜM 4: ARAŞTIRMA - SORUŞTURMA

    erasmus koordinatörlüğüne gittim. kayıt oldum. sınavi kazandığm için gerekli bilgilerimi verdim. sonrası bana kalmıştı. bölümümüzün anlaşmalı olduğu 5 ülke vardı. polonya, ispanya, yunanistan,almanya,avusturya. bunlardan birini seçmem gerekiyordu. tek tek araştırmaya başladım. almanyaya gidenler oranın çok sakin ve sessiz olduğunu söylüyorlardı. yunanistanın durumu belli. ispanyada gideceğim yer katalanların mekanıymış. yani "her biji barça"cılar çok. (anladınızz siz) dağa çıkarırlar belli mi olur. avusturya belirsiz. hatta bunu size danışmak için konu açmıştım. çoğunluk polonya demişti. gerçektende araştırmalarımda baktım ki polonya tam bir öğrenci şehri. polonyanın komşu ülkelerini sayayım size: belarus, litvanya, rusya, ukrayna, çek cumhuriyeti ve almanya. bunların ismini okurken bile bende bir kıpırtı olmuştu. " bknz: uu beybi bende bir hareketlenme oldu". düşünün bu ülkenin komşuları bunlar. yani her milletten öğrenci var. dorse havada dolaşıcaz yani :D kararımı vermiştim. polonyaya varşovaya gidecektim. gerekli belgelerin çıktısını aldım doldurdum falan filan. çok sıkıcı işlemler. gerekli belgeleri doldurup gönderdikten sonra gideceğin üniversitenin seni kabul ettiği anlamına gelen kabul mekubunu beklemeye koyuldum. al işte karşıma bir engel daha. bir endişe daha. ya kabul etmezlerse. ya ispanyaya gitmek zorunda kalırsam. ama olsun lan orada messi ronaldo var diye mal mal düşncelere girmiştim. kabul mektubu posta ile okula geleceği için her gün dış ilişkiler birimini ziyaret ettim. buradan bana her gidişimde küfreden murat abiye selamlarımı iletiyorum :D kendisi bıkmıştı gerçekten de. aradan geçti 3 hafta. bir gün telefonum çaldı. murat abi arıyordu. (kendisi erasmustan sorumlu üniversite çalışanıdır söylemeyi unuttum) büyük bir sevinçle açtım. bana kabul mektubu geldi dedi. ayaklarım yerde kesildi adeta. ama sonra beni havada vurdu aşağıya düştüm. sebebi de şuydu. herkesin mektubu gelmiş benimki gelmemiş. şimdi selam söyleme sırası bende. "murat abi buradan senin gelmişine geçmişine selam gönderiyorum :D" daha feci yıkıldım bu sefer. kendimi içkiye kumara verdim. yok lan yok arkadaşlarla vakit geçsin diye okey attık bir kaç parti :D
    sonra bir telefon daha geldi 2 gün sonra. arayan yine malum kişi. bu sefer seviinçle açmadım. beni okula çağırıyordu. gittim ve gördüm ki kabul mektubum gelmiş. yiihuu. işte bu bebek. çok sevindim. anasını satayım sanki o mektubu açar açmaz özel uçak beni alıp polonyaya götürecek. daha sonrasında ne olacağını bilmeden mantıksız bir sevinç yumağı haline dönüştüm. hay salak kafam. bilmiyorum ki bunlar daha buz dağının görünen tarafı. daha çok sürünecem.
    biraz ara verdim. 1980 lerdeki gibi sevgilimden mektup gelmişçesine mektubu 3-4 kere okudum. ingilizce "seni kabul ettik lan kamil hadi yine iyisin" yazıyordu. sonra mektubu kapattım. murat abiye döndüm. sırada ne var. sıradaki iş pasaport vize cart curt. bunalr için murat abinin hem konsolosluğa hemde vergi dairesine mektup yazması gerekiyormuş. al yine 1 hafta daha bekle işin yoksa. bekleriz napalım. yurtdışına çıkmak kolay değil sonuçta. bir hafta sonra o yazıları da aldım. bu arada okul da bitmiş haberim yok. erasmusa gidicem diye finalleri nasıl verdim hala şaşırıyorum.


    BÖLÜM 5: PASAPORT

    pasaport için resim lazım. nasıl resim. biyometrik. "biyo neydi lan" diye düşünürken hücresel resim çekecekler heralde sivilcesi var mı falan diye düşündüm. (çok saçma düşüncelerim var farkındayım) gittim fotoğrafçıya. abi biyometrik lazım. pasaporta vericem. adam tamam dedi. oturdum iskemleye. sağa dön yukarı bak kafanı aşağı indir. omzunu kaldır falan adamın elinde lego oyuncağıyım sanki anasını satayım. çek gitsin ya. neyse ya sabır çektim. o da resmimi çekti. resimleri aldım koyuldum yola. şimdi sırada pasaport başvurusunu yapmaya geldi. okulun verdiği "bu öğrenci ha ona göre buna bi ücretsiz pasaport verin" yazısını vergi dairesine götürdüm. malum pasaport harcı vergi dairesine yatıyor. götürdüm yazıyı oraya. sora sora buldum. orada birine verdim işte. adam aldı yazıyı eline" sende mi gidiyon çahaaaal" gibisinden bir bakış attı. o yazıyı onayladı. bende o onaylı yazıyı emniyete götürdüm. emniyet girişinde pasaport çıkarmaya geldim dedim. nöbet tutan memur bey "geç lan, herkes gidiyor ben burada bekliyorum" dedi (ciddiyim). şaşırdım içeri geçtim. sıramatikten sıra aldım. orada oturdum bekliyorum. karşıda bir kız var. omg. o da ne. dehşetül vahşet. manyak. süper ötesi. pasaport almaya gelmiş belli. (yoksa pasaport bölümünde ne işi var) biraz baktım ona. ama o bana bakmadı. birazcık baksa ona bakışlarımla "ben polonyaya gidicem de pasaport çıkarmaya geldim. çok zenginim kahretsin. evime gidelim mi. sana pasaport koleksiyonumu göstereyim" diyecektim. ama bakmadı. "bakmazsa bakmasın kardeşim. türk kızı değil misiniz hepiniz aynısınız. kasıntı tipler. size mi kaldım lan" diye geçiriyordum ki o ara sıram gelmiş. görevli polis numaramı bağırıyormuş yeni farkettim. sonra gittim gişeye. adam dedi ki bağırıyorum numarayı niye gelmedin. abi .... (cevap yok) evrakları verdim sessizce. işlemleri yaptı. biz adresine göndericez dedi. iyi peki dedim çıktım. aradan geçti 3 gün adrese geldi. ankaradan yollamışlar. çok hızlı geldi şaşırdım açıkçası. sıradaki iş vize.
    bunun için polonya konsolosluğuna gidilmiyormuş. vfs global diye bir aracı şirket varmış oradan başvuru yapılıyormuş. bende googla amcaya yazdım vfs global polonya vizesi alma diye. bir blog sitesinde elemanın teki gitmiş almış. iyi dedim. bende buradakilerin aynısını yaparak vizemi alırım dedim. buradan size bir tavsiyede bulunayım. tarihlere iyi bakın. yoksa benim gibi istanbulu dolaşır durursunuz. adam 2 yıl önce almış vizeyi. haliyle eksik belgeler var. vfs global in adresi de yanlışmış. yani taşınmışlar oradan. adamın dediği evrakları not aldım. vfs global sitesinden vize randevusuda aldım. vize günümün gelmesini beklemeye koyuldum.


    BÖLÜM 6: VİZE

    aaahh ah. yukarıdaki yazımda pişmanlığımı belirtmiştim değil mi? gerçekten de ne pişmanlık. sen gidip vfs nin orjinal sitesinde bakma da elemanın tekinin blog sitesine bak. oradaki adrese uyarak git. anlatıcam sakin olun. bu arada bölümleri hızlı yazmamı istemişsiniz. daha polonyaya gitmedim. yukarıda da belirttiğim gibi yaşayacaklarımı yazıcam demiştim. bir günlük gibi. o yüzden ağırdan alıyorum. neyse abijim. sabahın erkeninden yola koyuldum. vize randevum 11 de. sabah 7 istanbul arabası ile yola çıktım. oruçluyum. uykum da var. neyse indim otobüsten. istanbullu bir arkadaşım var. sağolsun o da olmasa mal gibi kalırdım. öncelikle mecidiyeköye gittik. zannediyorum ki orada. ah eşek kafam. aradık taradık bulamadık. sonra kafama bir ışık çaktı. telefondan vfs global in sitesine girip telefonlarını aldım aradım. dedim ki durum bu napıcam. bana yeni taşındıkları adresi tarif ettiler. randevuya var 15 dakika. mecidiyeköydeyim. taşındıkları adres ise harbiye. istanbullular bilir. metro ile fazla uzak değil allahtan. neyse atladık metroya gidiyoruz. benim aklımdan geçen şunlar " ulan 11 de randevum vardı. ya beni kabul etmzlerse ya yürü git geç kaldın derlerse" zannediyorum ki birebir görüşme olacak. ulan adamın işi gücü mü yok benle birebir görüşsün. neyse bir gittim ki orası ana baba günü. meğerse vfs global aralarında polonyanın da bulunduğu bir çok ülkenin vize işlerini yürütüyormuş. içeri girdik. girişte çok güzel bir bayan karşıladı bizi. hangi ülkeye vize randevunuz var dedi. ağzımdaki suyu silerek polonyaaaaa dedim. kadın sıramatikten sıra verdi. xray den de geçtik. içeriye yöneldiğimizde kalabalığı bir gördüm ki off. bu ne lan. ziraat bankasına emekli maaşını çekmeye gelenler dldurmuş gibi tıklım tıklım. oturdum sıra bekliyorum. o arada gözüme biri ilişti. aman tanrım. yok böyle biri. o da oturmuş sırasını bekliyor. çaktırmadan ( aslında çaktırarak yani bön bön) pasaportuna baktım. moldova yazıyor. hala unutamıyorum o yüzü. neyse sıra bana geldi. gittim vezneye. polonyalı sarışın bir bayan vardı. ismi maria ydı. belgelerimi verdim. eksik belge var dedi. türkçeyi iyi öğrenmiş. canım benim ne tatlı konuşuyordu öyle ( abazalık başıma vurmuş çaktırmayın) neymiş eksik belge. ikametgah belgesi yokmuş. eee ben şimdi sakaryaya mı dönücem dedim. şişli nüüfus müdürlüğünden alabilirsin dedi. tekrardan o sitedeki elemana güzel bir sövdüm. sonra farkettim ki geçmiş tarihli siteye bakan benim adamın ne suçu var. kendime sövdüm sonra. neyse bi daha geri çıktm. işin yoksa şişli nufüs müdürlüğünü ara. sora sora bağdat diyerekten sora sora gittim buldum. baktım orada da sıra var. bugün herkes sırada nedense. ya da istanbula özgü birşey mi bilmiyorum. altın dağıtılıyor sanki. belgeyi aldım ama öğle arasına geldi. işin yoksa bekle şimdi. saat 1 de tekrar gittim. girişteki bağyana durumu anlattım. tekrar sıra bekledim. orada başka bayan vardı. eksik belge mi var dedi. evet dedim (türk çıktı bu sefer) aldı belgeleri. paramı yatırdım. biz mesajla bilgilendiricez sizi dedi. çıktım. az biraz istanbul turundan sonra eve döndüm. aradan geçti 4 gün mesaj atmışlar. " gel lan allahın cezası vizen hazır gel al" gittim tekrar vizemi aldım. geldim. sonra o vizenin resmini okul istedi. vize yoksa hibe de yok diyorlar çünkü. resmini gönderdim. daha geçenlerde yatırmışlar paramı ayıptır söylemesi 1400 euro :P :D hepsini yemedim bekliyor. yurtdışına kalsın istedik. sonraki bölümde bana mentor (polonyaca da kanka demek) ayarlandı. hemde bir bağyan. onu anlatıcam size

    BÖLÜM 7: YOLCULUK BAŞLIYOR

    uzun bir ara oldu çünkü hem yazmaya üşendim hemde projeler dolayısı ile meşguldüm. özrümü kabul buyrun lütfen
    herşeyi hazırladım. bavul da hazır. bir yandan oraya gidenlerle bağlantı halinde kalmaya çalışıyorum. ne lazım ne gerekli diye. gün geldi çattı. ilk iş istanbula gitmek. sabahın ilk ışıkları ile beraber otobüse atladım. bavulda maşallah dorseli tır gibi. bir yandan endişeliyim. kaç kilo acaba diye. uçağa alırlarken sorun yapmazlar umarım diye endişeliyim.bindim otobüse indim otogarda. sırtımda çanta elimde insan öldürmüşte parçalarını içine sıkıştırmışım gibi ağır bir bavul. tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de heyecan. gören diyecek uzaya çıkıyorum. avrupa lan altı üstü (gittiğimde de bu düşüncemde ne kadar haklı olduğumu görecektim). otogardan metroya bindim havaalanına doğru gidiyorum. metro da arap bir bayan turist olduğu belli. elinde kamerası var. bana bakıp gülüyor. bende güldüm. yanlış anlamayın. kıza değil. avrupaya sarışınların içine gidiyorum bana gülene bak. yok zamanında denk gelmiyo ki anasını satim :D daha fazla yüz vermeden son durağa geldik. o indi bende indim. ben arkadaşı bekler gibi bekledim. o da arkasına baktı endişeli gözlerle. bi an korktum ya benimsin ya kara toprağın diye AK47 çıkarırsa yandık diye. neyse sonra çıktım yukarıya. atatürk havaalanını bilen bilir. özellikle metro ile geldiyseniz yürü babam yürü. o kadar yürüyeceksem niye uçağa bineyim. zaten gelmişim polonyaya. onu da geçtim 50 tane Xray den geçiyoruz. uçağa mı binicez obama ile pes mi atıcaz belli değil. her defasında soyunuyrum. kemer cüzan. o yetmezmiş gibi bir de laptop ları çantadan çıkartma gibi bir saçma uygulama getirmişler. kaza bela geçtik oradan da şimdi bekleme zamanı. gişeye gidip biletimi alıp check in yaptırmam lazım. gişe için sıraya girdim. göz yan gişeye takıldı. bir adam karısı ve üç çocuğu ile beraber yurtdışına gidecek. ama 5 bavulla. gişedeki kadınla pazarlık yapmaya çalışıyor. içimden dedim ki amca herkesin 4 bavul hakkı var sen 5 getirmişsin :P 5 bavul nedir lan. bi de pazarlık yapmaya çalışıyor birşey olmaz diye. gişedeki görevli kadın sonunda ödetti parasını. ama adam hala homurdanıyor. sonra adamın aklına bir çakallık geldi. madem parasını ödedim gör bak sen der gibi baktı kadına ve çocuklarına dedi ki neyiniz varsa verin. o bavul yığınından bir bavulu indirdi aşağıya. üstlerinle ellerinde ne varsa yığdılar bavula. (erasmus polonya derken anlattığım şeye bak, okuyanlar taşlamasa bari) neyse benim sıram da geldi. kadına pasaportumu verdim bavulu koydum. içimde endişe. 27 kilo geldi. bagaj hakkı 20 kg. aha yandık dedim. kadın bu çok dedi. başka çarem yoktu. o an başkalaşım geçirdim. hemen seviyemi düşürdüm. apla allahanı sevem gurbanın olam polonyalara gidiyom öğrenciyim başga çarem yoh. idare ediver. kadın biraz süzdü ve dedi ki sırt çantan varsa içinden biraz al dedi. az önce dalga geçer gibi baktığım dayının durumuna düştüm. çantayı açtım içinden iki üç kazağı sırt çantama transfer ettm. kadın işlemleri yaptı ve biletimi kesti. çok uzattım farkındayım. uçağa bindim. en önden almıştım biletimi. nerden bileyim businness varmış. ben pilota yakın olurum sanıyordum. busines ların arkasına oturduk. o perde zaten ikide bir rahatsız etti durdu. yan sırada 3 lü kezban gurubu var. kezban diyorum çünkü yurtdışına ilk kez çıktıklarını duydum. onun havasındalar. kouşmalar giyimler falan. yemek dağıtımı sırasında o sıradaki kıza geldi ve hostes "duygu hanım siz özel yemek sipaiş etmişsiniz buyrun" dedi. o an uçak sallandı herkes tirbülans sanıyordu fakat değil. o kezbanın bi tarafı havaya kalktığı için uçağın dengesi değişti. şaka yapmıyorum kız çok artisçe etrafına falan baktı. normalde bıyıklı kızlarımıza kezban deriz ama bu davranışlarla akademi kezban ödülünü (OSBAN) bu kız alırdı. yemeği yedik ve her uçağa bindiğimde yaptığım şeyi yaptım. küçüklüğümden beri uçaklara hayranımdır ve her bindiğimde pilotlarlar sohbet etmek isterim çoğunda da çağırırlar beni zaten. neyse kabin amiri uğur beyi çağırdım. ona durumu anlattım. kaptan pilota sorayım dedi ve gitti. 5 dk sonra geldi. sesli bir şekilde Kaptan pilotumuz sizi bekliyor fatih bey dedi. o an tüm bakışlar üstüme yöneldi. şimdi uçağı tirbülansa sokma sırası bende :D podyuma çıkmış gibi ya da oscar ödülünü almaya gider gibi hissettim kendimi. kokpite girdim. pilotlarla konuştuk. 10 dk sonra çıktım yerime oturdum. sonra uçak indi. biz deindik. pasaport sırasına girdik. belgelerimi hazorladım. o meşhur soruyu sordu oradaki sarışın bayan. erasmus öğencisiyim dedim. sonra çıktım dışarı bavulu aldım. o ara telefonum çaldı mentor üm arıyordu where are you dedi. geldim kız çatlama dedim. devamı sonra ki bölümde :)



    BÖLÜM 8: POLONYAYA İLK ADIM

    her defasında vazgeçtiğim yazıma ısrarlarınız sonucu devam etme kararı aldım. (hep aynı şeyi yapıyorum. ilginiz için teşekkürler arkadaşlar)
    polonyaya indim. bavulum elimde. ben polonyayı avrupa ülkesidir büyük bir yerdir buna bağlı olaraktan havaalanı da büyüktür gibi düşünürken indiğimde gördüğüm kahramanmaraş hava alanı (yalan değil aynı neredeyse) ama suç bende. atatürk havaalanı gibi bir yerden bindiğim için beklentim yükseklerde tabi. şunu da belirtmek isterim arkadaşlar ülkemiz birçok avrupa ülkesinden gelişmiş durumda. bunu yurtdışına çıkınca daha iyi anlıyorsunuz.
    mentorümün aradığını çat pat ingilizce ile neredesin dediğini söylemiştim. kız türkiye hattımı aramıştı. aha girdi şimdi kıza dedim. ama kıza helal olsun beni beklemiş 3 saat. saat farkını hesap edemediğim için kız fazladan beklemiş. neyse kapıdan bavulum ile çıktım baktım orada beni bekliyo şırfıntı. (itiraf edin havlum diye okudunuz :D ) geldim kusura bakma uçak geç kalktı falan gibi şeyler söyledim. kız önemli değil dedi hemen sarıldı bana. vay anasını bu ne samimiyet bu ne içtenlik. ulan 3 yıllık ilişkimde bile kız 2. yılda sarılmıştı ban. çok içten insanlar dedim. bu ilk günden sarılıyorsa oho ben bunu.. neyse. bir arkadaşı ile gelmiş beni almaya. sağolsun biri bavulu aldı diğeri el çantamı. otobüse bindik. benim içinde kart bastı. yolda giderken dışarıya baktım. başka bir ülke başka insanlar çok garipsedim o an. kızla da konuşmaya espri yapmaya çalışıyorum. kızı güldürmenin iyi bir başlangıç olduğunu zannediyorum (vermedi sonra zaten). neyse otobüsten indik başka bir otobüse bindik. kampüse geldik. kampüs bizim kampüsler gibi kapalı değil açık. herkes girip çıkabiliyor. içinde yurtlar var. beni yurttaki görevliye götürdü. sonra tekrar sarıldık teşekkür ettim. ben kaydoldum. odama geçtim. eşyaları yerleştirdim. sonra uyudum. erkenden yollara dşmüştüm çünkü. öyle uyumuşum ki ertesi günün sabah 8 inde uyandım. dış dünya ile iletişimi sağlaması açısından interneti hallettim hemen. gelmeden önce polonyaya benden önce gelen bir arkadaşla iletişime geçtim. dedim ki o nasılsa buraya bir ay önce gelmiş bende bir hafta 10 gün ona kapak atayım. ondan bişeler kaparım. odasına gittim. dışarı çıktık. dış ortamı tanıma manasında. pizza aldım. yurtta yedim. yaşadığım enteresan bir olayı da anlatmak istiyorum. benim bir mentorüm daha vardı. beni havaalanında alanın dışında. o gelemeceğim işim var demişti. önemli değil demiştim. ismi paulina. facebook a varşovada diye yer bildirimi yapmıştım. mesaj atttı geldin mi diye. bende geldim yazdım. sonra yurda yerleştin mi dedi evet dedim. hangi yurt dedi ismini söyledim. şaka mı yapıyorsun dedi hayır dedim. bende o yurttayım şimdi dedi. peki hangi oda dedi. 13/2 dedim. yok artık dedi neden dedim bende 14/2 deyim şuan dedi. gelebilir myim dedi müsait misin dedi. tabi ki gel dedim. (resmi burada. soldan ikinci) odama geldi. oturduk sohbet ettik biraz. (fesat düşünmeyin) bu arada yurtlar karışık. ileriki bölümde şahit olduğum bir çok konuyu anlatmayı düşünüyorum. muhabbet ettik. kıza içecek şeyler ikram ettim. sonra ben odama gidicem dedi var mı bir istediğin dedi. hayır dedim. odasına döndü. mesaj attı sonra ilginç oldu dedi yan odamda çıktın falan dedi :) sonra muhabbet ortak kullandığımız tuvalet banyodan açıldı. temiz tutalım falan tabi ki dedim. bu arada tek duş var o da perdeli. neyse ben duşa giricem dedi. banyoda görüşürüz dedi gülücük attı. o an sakin davrandım ne demek istedi lan bu diye sonra da dedim ki iki muhabbete verecek değil ya, banyo ortak illa ki karşı karşıya geliriz manasında demiştir dedim içimden. gerçekten de öyle oldu. ben dişerimi fırçalamaya çıktığımda o da havluya sarılmış şelkilde banyoya giriyordu. göz göze geldik. davet etti beni parmağıya. şaka lan şaka yok öyle bişe :D güldük geçtik. şaka bir yana avrupalılar bu konuda çok genişler. mesela lavabodaki peteklere iç çamaşırlarını yıkayıp asarlardı. odamıza muhabbete gelirken dar şortlarla gelirlerdi. mekanlarda nelere şahit oldum. iyi ki türkyiede olmuyor bunlar dedim. devamı gelecek..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Bradley Cooper -- 8 Ekim 2014; 15:05:57 >







  • önlerden
  • Umarım final de polonyalı bi kız vardır

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • normalde pek okumam ama merak ettim ben de
  • Hadi bakalım bekliyoruz.
  • REKLAM ALANI: 4x8

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • nasıpse bende gitmeyi düşünüyorum reserved

    Edit:ne kadara da mâl oldu falan yazda ona göre bütçemize bakalım

    NOT:en azından pm atarsan sevinirim ingilizce düzeyi falan iyi hikayeler iyi forumlar
    @VanpeL[TR]



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Naylon Brando -- 6 Eylül 2013; 20:50:30 >
  • Reserved

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Tutar

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hadi bakalım.
  • Onlerden..

    simdilik tek anlamadigim..

    Gecen seneki Gs Fb olayi yazinin sonunda nasil Fb Bjk ye dondu

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yazar olur senden bekliyorum önlerden

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: fizan

    Onlerden..

    simdilik tek anlamadigim..

    Gecen seneki Gs Fb olayi yazinin sonunda nasil Fb Bjk ye dondu

    sınava girmeden önceki sene yani 2012 de fb-gs maçının nasıl geçtiğini sormuşlar. benim girdiğim sene fb-bjk maçına davet maili istediler.
  • Sıkı takipcinim

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Burayi yikarlar

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: VanpeL[TR]

    quote:

    Orijinalden alıntı: fizan

    Onlerden..

    simdilik tek anlamadigim..

    Gecen seneki Gs Fb olayi yazinin sonunda nasil Fb Bjk ye dondu

    sınava girmeden önceki sene yani 2012 de fb-gs maçının nasıl geçtiğini sormuşlar. benim girdiğim sene fb-bjk maçına davet maili istediler.

    Anladim...

    bekliyoruz devamini..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bekliyoruz bakalım
  • Devamni bekliyorum

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Chatroulette'den polonyalı bi kızla tanıştım , ilerde gitmeyi düşünüyorum. Belki yardımcı olur yazın bana :)
  • Ben kendi Erasmus Polonya sonucumu söyliyim;

    Kız arkadaşım Pazar günü İstanbul'a geliyor

    Selçuk da cinsel hastalık kaptı



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Real RocknRolla -- 6 Eylül 2013; 20:14:32 >
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.