Şimdi Ara

Siz de mi otomobil üretemeyeceğimizi düşünenlerdensiniz?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
71
Cevap
3
Favori
7.649
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Yazı Capital Dergisi'nin 2008 yılındaki bir yayınından alıntıdır. Derdim ortalığı karıştırmak değil, yanlış anlaşılmasın. Sadece bir bakış açısı daha ortaya koymaktır derdim.


    YERLİ OTOMOBİL FİKRİNE BAKIN KİM KARŞI ÇIKMIŞ VE NASIL BİR TEPKİ GÖRMÜŞ...

    Yıl 1961. Yer Ankara... Birinci Otomotiv Sanayi Kongresi yapılmaktaydı. Kongre'ye katılanlar arasında işadamları, bürokratlar, mühendisler, gazeteciler vardı. Kongre'nin öncülüğünü yapan isimse daha sonra Türkiye'nin siyasi hayatına damgasını vuracak olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'dı.

    Erbakan,1956 yılında daha 30 yaşında iken Gümüş Motor Fabrikasını kurarak Türkiye'nin ilk büyük sanayi hamlesini gerçekleştirmiş, yine 1960 yılında Ankara'da yapılan Sanayi Kongresi'nde ilk kez "Türkiye'nin kendi otomobilini üretebileceği" fikrini ortaya atmıştı. 1961 yılındaki Otomotiv Kongresi bu çabaların bir sonucu toplanmıştı. Kongre salonu oldukça kalabalık ve heyecanlıydı. Salonda Türkiye'nin kendi otomobilini üretebileceğinin inancı ile heyecanlanan mühendislerin yanı sıra, yerli otomobil fikrine karşı çıkan işbirlikçi Masonlar da bulunmaktaydı.

    Bunlardan biri de, Bernar Nahum'dur. Bernar Nahum, Lozan gizli danışmanlarından olan ve Türkiyenin adım adım İslam’dan uzaklaştırılmasını, her yönden zayıflatılıp parçalanmasını amaçlayan Siyonist Yahudi planın fikir babası Haham Hayim Nahum takımındandı.

    Bernar Nahum, Koç Otomotiv Grubu'nun temsilcisi olarak toplantıdaydı.

    Parantez açalım: Vehbi Koç ile Bernar Nahum 1944 yılında tanışmış, bu tanışma Koç Grubu için tarihi bir dönüm noktası olmuş, . Grup hızla büyümeye ve küresel bir şirket olmaya başlamıştı. Koç ile Nahum ortaklaşa Otokoç'u kurmuş ve başına da Nahum atanmıştı. Bir iddiaya göre Bernar Nahum, Lozan anlaşmasının mimarı meşhur Hayim Nahum'un oğlu olmaktaydı. Bir iddiaya göre de Koç grubu'na ait, BEKO'nun BE'si Bernar'dan, KO'su Koç'tan alınmaydı.

    Gelelim ayakkabılı eyleme:

    Bernar Nahum, Birinci Otomotiv Kongresi'nde konuşurken salondaki hava giderek elektriklenmeye başlamıştı. Çünkü Otokoç'un ortağı ve yöneticisi Nahum, salondaki heyecanın aksine otomotiv sanayinin zorluklarından bahsetmekte ve yerli otomobil fikrine karşı çıkmaktaydı.

    O sırada ön sıralarda oturan genç bir mühendis, bir kürsüde konuşan Bernar Nahum'a, bir de ayakkabılarına bakmaktaydı. Makina Kimya Endüstrisi'nde (MKE) çalışan Erbakan’ın Millici ekibinden olduğu anlaşılan mühendisin ayağında kurumun yeni dağıttığı postallardan vardı. Nahum konuşmasına devam ederken ön sıradaki genç ise, postalının bağcıklarını çözmeye çalışmaktaydı. Çünkü öfkesi iyice kabarmıştı.

    Nahum; "Bursa'da şeftali üretmek otomotiv üretmekten hem daha kolay hem daha kazançlıdır" dediği anda da ortalık karışmıştı. Nahum'un "otomotiv yerine şeftali üretmeyi" önermesine dayanamayan genç mühendis ayağından çıkardığı postalı kürsüye fırlatmıştı.

    Postal, Nahum'un alnına çarparken, MKE'li vatansever: "Bize otomobili siz ürettirmiyorsunuz, sizler bizi batıya mahkûm ve mecbur ediyorsunuz" diye bağırmaktaydı. Ve bu genç mühendis te Erbakan gibi, milli ve yerli kalkınma sevdalısıydı.

    Herkes unutmuş olsa da işte bu olay ilk ayakkabılı protestoeylemi olarak tarihe geçmiş bulunmaktadır.

    Artık yazmak zorundayız. Her şeye rağmen Türkiye'nin ilk yerli otomobili "Devrim"i yapma fikri bu kongre'nin sonucunda ortaya çıkmıştır. Yapılmıştır da... Ama biliyorsunuz benzin koymayı unuttukları() için yürümemiş ve öylece kalmıştır.

    Oysa, Erbakan ilk yerli otomobil fikrini 50 yıl önce ortaya attığında, ne Kore'nin Hyundai'ı, Ne İran'ın Samand'ı, ne Hindistan'ın Tata'sı, ne Çin'in Cherry'si vardı. Ne kadar acıdır ki, şimdi sokaklarımız Hyundai, Tata, Cherry ile dolup taşmaktadır.

    Son bir not: Türkiye'ye "Otomobil yerine şeftali üretilmesini" öneren Bernar Nahum hakkında bakın Rahmi Koç yıllar sonra ne buyurmuşlardı:

    "Koç'un otomotiv sanayi işine girmesini, büyümesini ve kâr etmesini sağlayan Mösyö Bernar'dır. Vehbi Bey'in büyük itimadını kazanmış biriydi ve Vehbi Bey, o ne derse kabul ederdi. Bernar Nahum eldeki paranın daima otomotiv işine yatırılmasını istemiştir."







  • KOÇ Kuruluşunu , KOÇA paranın nerden aktığını bilen adam zaten türkiyenin gelişmesine katkıda bulunmayacağını bilmeli.
  • Gerceklerin Kisa bir ozeti olmus
  • Uretim ve ticaret devlet eliyle yapilmadigi surece sadece ve sadece kâr elde etmek icin yapilir. Bu projeye olumsuz bakan butun firmalar zaten gerekli analizleri yapmislar ve zarar edeceklerine kanaat getirdikleri icin bu fikre karsi cikmaktadirlar. ben de bir vatandas olarak soruyorum "ne gerek var?"

    Su anda piyasada turkiyenin ihtiyaclarina cevap veremeyen bir arac var mi? daha iyisini daha ucuza uretebilecek bir yontem var mi?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kaygerya

    Uretim ve ticaret devlet eliyle yapilmadigi surece sadece ve sadece kâr elde etmek icin yapilir. Bu projeye olumsuz bakan butun firmalar zaten gerekli analizleri yapmislar ve zarar edeceklerine kanaat getirdikleri icin bu fikre karsi cikmaktadirlar. ben de bir vatandas olarak soruyorum "ne gerek var?"

    Su anda piyasada turkiyenin ihtiyaclarina cevap veremeyen bir arac var mi? daha iyisini daha ucuza uretebilecek bir yontem var mi?
    Olay sadece Türkiye'nin ihtiyaçları mıdır?

    TOFAŞ adam olabilseydi, KARSAN adam olabilseydi, bugün 30 sene öncenin teknolojilerini bize Şahin'lerle Doğan'larla çakmak yerine, Ar-Ge'ye, yeniliklere hisse ayırır, kendi otomobillerimizi üretirdik.

    "Zarar eder, olmaz" diyenler;
    TATA, Samand, gerzek Çinlilerin karton otomobilleri Chery vb. bugünlere nasıl geldi peki?

    Samand bile ülkemize ithal edilip 3-5 tane de olsa satıldı.

    Karton Çinliler kapışılıyor.
    Laf ettin mi de adamın anasına sövmüşsün gibi savunmaya geçiyorlar.

    Böyle bir ortamda adam gibi bir Türk otomobili üretilse satmaz mı?

    Firmalar elbette ki kendi kıçlarını kurtarma peşindeler.
    Böyle bir işe girişmek elbette ki büyük bir yatırım ister.

    Hadi motoru vs.'yi küresel pazar çerçevesinde PSA'dan al, ortak kullan, ne halt edersen et.
    Ama hiç olmazsa tasarımı, önemli parçaları vs.'si yerli olsun.

    Bugün ülkemizde üretiliyor dediğimiz LEGO montaj sanayiyle bile önemli miktarda ihracat sağlanıyor.
    İthalatın önemli kalemlerinden biri otomotivken, ihracatınki de otomotiv

    Ülkemizdeki yan sanayi aşmış durumda.
    Birçok ülkenin yan sanayisi bu kadar gelişmiş değil.
    Haliyle "bana şunu üret" denildiğinde üretecek bir sürü firma var.
    Konya, Bursa, İstanbul, Ankara, ne ararsanız.

    Bugün yabancı üreticilerin birçoğu bu illerdeki firmalardan parça alıyorlar.
    CMS VW'in jantlarını veriyor, Dacia'ların motor bloğunu veya manifoldlarını yapıyor.
    PARSAN, birçok kamyonun akslarını, şaftlarını, yürüyen aksamlarını yapıyor ve bu ana sanayicilere veriyorlar.
    Daha bir sürü şey sayabilirim.

    Ancak, firmalar kendilerini düşünmekte haklılar.
    Hele hele yıllarca millete çakan KOÇ, işi fizibıl görmüyor. Çünkü ilk başta kâr fazla değil, yatırım yapacak, geri dönüşünü bekleyecek, üstelik ithal edip sattığı araçlar gibi büyük bir kolaylık varken kendi önünü kesecek ve yük getirecek birşeyi istemiyor.

    Yoksa yapılamayacağından değil.


    Ha, yerli otomobil, yerli uçak, yerli gemi, tank, helikopter niye yapılmalıdır?

    Cari açık, ithalatın ihracatı geçmesi vs. diyoruz ya...
    İşte bunlarla çözülebilir.

    0.50 TL'ye dikilip Tommy Hilfiger'e gönderilen tişörtle değil.
    Neden, sen 50 kuruşa adama yolluyorsun, adam 150 TL'ye sana geri satıyor.
    İşin kaymağını tekstilci mi yiyor, yoksa Tommy mi?
    Tekstilci o an "ooooh 1 milyon tane sipariş geldi" diye elini ovuşturuyor, tamam para kazanıyor ama katma değeri yüksek ürünler değil.
    Ülke olarak katma değeri yüksek ürünleri üretmeli ve satmalıyız.

    Kore, daha önce yüzüne bakmadığımız Hyundai, Kia, böyle adam oldu.
    Hem devlet teşvik etti, hem de halk büyük bir milliyetçilikle bu araçlara yöneldi. Beğenmese bile onu aldı kullandı. Sırf markaya, ülkeye destek olmak için.

    İç pazarı boşverin.
    "Hem de yerli, sallayın yaa" diyenlere satmasın...
    İhraç etsek yine yeter.
    Avrupa ülkelerine gitmesin.

    TATA'nın, Dacia'nın, Samand'ın, Lada'nın satıldığı pazarları hedeflersin. Ortadoğu mesela. O adamların Mercedes'e Alfa Romeo'ya ihtiyacı yok ki.
    Her ülke Mercedes, BMW, Audi, Opel, Toyota kullanmıyor.

    Bu pazarlara gir, yardır ortalığı, bak nasıl para geliyor.
    Hem de uzak pazarlar değil, ulaşımı, tedariği, herşeyi kolay.
    Hem de etrafımızdaki ülkeler Türkiye'den mal almak için çırpınan, ticari anlamda Türk ürünlerini seven ve kullanan pazarlara sahipler.

    Kârlı değil diyen gerizekalı üreticileri o zaman göreyim.

    Ancak bunu teşvik edebilmek için devletin önemli desteği lazım.
    Yerli otoya diyecek ki %20 vergi avantajı, senden ÖTV almıyorum arkadaş.
    Bu aracı alacak olan vatandaştan ÖTV'yi almıyorum.
    Üreticiye "senin SGK primini şu kadar düşüyorum, işçilerini bu avantajla çalıştır" diyecek. Veya fabrikana şu kadar faizle şu kadar kredi diyecek.

    Bakın o zaman neler oluyor.

    Çünkü mevcut şartlarda kimse bu işe girişmez, uğraşmak istemez, başına bela almak istemez.

    Hükümet konuşuyor ama teşvik etmesi de lazım.


    Bugün otomobil üretmiyoruz ama otobüs üretiyoruz.
    Ve bilmiyorum biliyor musunuz, Avrupa'da bir numara, dünyada üçüncü veya beşinci.
    Kim?
    TEMSA.
    İç piyasaya satan başka iyi ve son dönemde dikkat çeken otobüs firmalarımız yine var.

    Güzel örneklerimiz var, izlenebilir, geliştirilebilir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ormanci -- 19 Nisan 2013; 13:40:48 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ormanci

    Olay sadece Türkiye'nin ihtiyaçları mıdır?

    TOFAŞ adam olabilseydi, KARSAN adam olabilseydi, bugün 30 sene öncenin teknolojilerini bize Şahin'lerle Doğan'larla çakmak yerine, Ar-Ge'ye, yeniliklere hisse ayırır, kendi otomobillerimizi üretirdik.

    "Zarar eder, olmaz" diyenler;
    TATA, Samand, gerzek Çinlilerin karton otomobilleri Chery vb. bugünlere nasıl geldi peki?

    Samand bile ülkemize ithal edilip 3-5 tane de olsa satıldı.

    Karton Çinliler kapışılıyor.
    Laf ettin mi de adamın anasına sövmüşsün gibi savunmaya geçiyorlar.

    Böyle bir ortamda adam gibi bir Türk otomobili üretilse satmaz mı?

    Firmalar elbette ki kendi kıçlarını kurtarma peşindeler.
    Böyle bir işe girişmek elbette ki büyük bir yatırım ister.

    Hadi motoru vs.'yi küresel pazar çerçevesinde PSA'dan al, ortak kullan, ne halt edersen et.
    Ama hiç olmazsa tasarımı, önemli parçaları vs.'si yerli olsun.

    Bugün ülkemizde üretiliyor dediğimiz LEGO montaj sanayiyle bile önemli miktarda ihracat sağlanıyor.
    İthalatın önemli kalemlerinden biri otomotivken, ihracatınki de otomotiv

    Ülkemizdeki yan sanayi aşmış durumda.
    Birçok ülkenin yan sanayisi bu kadar gelişmiş değil.
    Haliyle "bana şunu üret" denildiğinde üretecek bir sürü firma var.
    Konya, Bursa, İstanbul, Ankara, ne ararsanız.

    Bugün yabancı üreticilerin birçoğu bu illerdeki firmalardan parça alıyorlar.
    CMS VW'in jantlarını veriyor, Dacia'ların motor bloğunu veya manifoldlarını yapıyor.
    PARSAN, birçok kamyonun akslarını, şaftlarını, yürüyen aksamlarını yapıyor ve bu ana sanayicilere veriyorlar.
    Daha bir sürü şey sayabilirim.

    Ancak, firmalar kendilerini düşünmekte haklılar.
    Hele hele yıllarca millete çakan KOÇ, işi fizibıl görmüyor. Çünkü ilk başta kâr fazla değil, yatırım yapacak, geri dönüşünü bekleyecek, üstelik ithal edip sattığı araçlar gibi büyük bir kolaylık varken kendi önünü kesecek ve yük getirecek birşeyi istemiyor.

    Yoksa yapılamayacağından değil.


    Ha, yerli otomobil, yerli uçak, yerli gemi, tank, helikopter niye yapılmalıdır?

    Cari açık, ithalatın ihracatı geçmesi vs. diyoruz ya...
    İşte bunlarla çözülebilir.

    0.50 TL'ye dikilip Tommy Hilfiger'e gönderilen tişörtle değil.
    Neden, sen 50 kuruşa adama yolluyorsun, adam 150 TL'ye sana geri satıyor.
    İşin kaymağını tekstilci mi yiyor, yoksa Tommy mi?
    Tekstilci o an "ooooh 1 milyon tane sipariş geldi" diye elini ovuşturuyor, tamam para kazanıyor ama katma değeri yüksek ürünler değil.
    Ülke olarak katma değeri yüksek ürünleri üretmeli ve satmalıyız.

    Kore, daha önce yüzüne bakmadığımız Hyundai, Kia, böyle adam oldu.
    Hem devlet teşvik etti, hem de halk büyük bir milliyetçilikle bu araçlara yöneldi. Beğenmese bile onu aldı kullandı. Sırf markaya, ülkeye destek olmak için.

    İç pazarı boşverin.
    "Hem de yerli, sallayın yaa" diyenlere satmasın...
    İhraç etsek yine yeter.
    Avrupa ülkelerine gitmesin.

    TATA'nın, Dacia'nın, Samand'ın, Lada'nın satıldığı pazarları hedeflersin. Ortadoğu mesela. O adamların Mercedes'e Alfa Romeo'ya ihtiyacı yok ki.
    Her ülke Mercedes, BMW, Audi, Opel, Toyota kullanmıyor.

    Bu pazarlara gir, yardır ortalığı, bak nasıl para geliyor.
    Hem de uzak pazarlar değil, ulaşımı, tedariği, herşeyi kolay.
    Hem de etrafımızdaki ülkeler Türkiye'den mal almak için çırpınan, ticari anlamda Türk ürünlerini seven ve kullanan pazarlara sahipler.

    Kârlı değil diyen gerizekalı üreticileri o zaman göreyim.

    Ancak bunu teşvik edebilmek için devletin önemli desteği lazım.
    Yerli otoya diyecek ki %20 vergi avantajı, senden ÖTV almıyorum arkadaş.
    Bu aracı alacak olan vatandaştan ÖTV'yi almıyorum.
    Üreticiye "senin SGK primini şu kadar düşüyorum, işçilerini bu avantajla çalıştır" diyecek. Veya fabrikana şu kadar faizle şu kadar kredi diyecek.

    Bakın o zaman neler oluyor.

    Çünkü mevcut şartlarda kimse bu işe girişmez, uğraşmak istemez, başına bela almak istemez.

    Hükümet konuşuyor ama teşvik etmesi de lazım.


    Bugün otomobil üretmiyoruz ama otobüs üretiyoruz.
    Ve bilmiyorum biliyor musunuz, Avrupa'da bir numara, dünyada üçüncü veya beşinci.
    Kim?
    TEMSA.
    İç piyasaya satan başka iyi ve son dönemde dikkat çeken otobüs firmalarımız yine var.

    Güzel örneklerimiz var, izlenebilir, geliştirilebilir.

    Alıntıları Göster
    yerli araç a'dan z'ye türkiyede üretilebilir yeterki hükumet desteği olsun devlet arsa versin kredi versin bir zengin sanayici iş adamı çıksın ilk on sene güçlü üreticilerden destek alsın sonra kendini geliştirip bağımsız olsun çok zor olay değil otomobil üretmek,ancak ülkemizde dış güçlere bağımlı bir politika var korku var anlamak mümkün değil vw türkiyede araç üretirse ancak işçi istihdamı olur kaymağını almanlar yer yada italyan fiat işçiler ayda 900-1000 tl maaş alır ancak avrupaya oranla çok düşük neyse bence yepyeni bir firma araç üretmeli hiçbir firmaya yakınlığı olmamalı bıktık tofaşlardan,eski renolardan aldığımız her araçda yabancılar kesesini dolduruyor..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: echomaniac

    yerli araç a'dan z'ye türkiyede üretilebilir yeterki hükumet desteği olsun devlet arsa versin kredi versin bir zengin sanayici iş adamı çıksın ilk on sene güçlü üreticilerden destek alsın sonra kendini geliştirip bağımsız olsun çok zor olay değil otomobil üretmek,ancak ülkemizde dış güçlere bağımlı bir politika var korku var anlamak mümkün değil vw türkiyede araç üretirse ancak işçi istihdamı olur kaymağını almanlar yer yada italyan fiat işçiler ayda 900-1000 tl maaş alır ancak avrupaya oranla çok düşük neyse bence yepyeni bir firma araç üretmeli hiçbir firmaya yakınlığı olmamalı bıktık tofaşlardan,eski renolardan aldığımız her araçda yabancılar kesesini dolduruyor..

    Alıntıları Göster
    ben gönülden isterim anadolun yeniden üretilmesini destek amaçlı yararı olacaksa kendi aracımıda verirdim




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ormanci

    Olay sadece Türkiye'nin ihtiyaçları mıdır?

    TOFAŞ adam olabilseydi, KARSAN adam olabilseydi, bugün 30 sene öncenin teknolojilerini bize Şahin'lerle Doğan'larla çakmak yerine, Ar-Ge'ye, yeniliklere hisse ayırır, kendi otomobillerimizi üretirdik.

    "Zarar eder, olmaz" diyenler;
    TATA, Samand, gerzek Çinlilerin karton otomobilleri Chery vb. bugünlere nasıl geldi peki?

    Samand bile ülkemize ithal edilip 3-5 tane de olsa satıldı.

    Karton Çinliler kapışılıyor.
    Laf ettin mi de adamın anasına sövmüşsün gibi savunmaya geçiyorlar.

    Böyle bir ortamda adam gibi bir Türk otomobili üretilse satmaz mı?

    Firmalar elbette ki kendi kıçlarını kurtarma peşindeler.
    Böyle bir işe girişmek elbette ki büyük bir yatırım ister.

    Hadi motoru vs.'yi küresel pazar çerçevesinde PSA'dan al, ortak kullan, ne halt edersen et.
    Ama hiç olmazsa tasarımı, önemli parçaları vs.'si yerli olsun.

    Bugün ülkemizde üretiliyor dediğimiz LEGO montaj sanayiyle bile önemli miktarda ihracat sağlanıyor.
    İthalatın önemli kalemlerinden biri otomotivken, ihracatınki de otomotiv

    Ülkemizdeki yan sanayi aşmış durumda.
    Birçok ülkenin yan sanayisi bu kadar gelişmiş değil.
    Haliyle "bana şunu üret" denildiğinde üretecek bir sürü firma var.
    Konya, Bursa, İstanbul, Ankara, ne ararsanız.

    Bugün yabancı üreticilerin birçoğu bu illerdeki firmalardan parça alıyorlar.
    CMS VW'in jantlarını veriyor, Dacia'ların motor bloğunu veya manifoldlarını yapıyor.
    PARSAN, birçok kamyonun akslarını, şaftlarını, yürüyen aksamlarını yapıyor ve bu ana sanayicilere veriyorlar.
    Daha bir sürü şey sayabilirim.

    Ancak, firmalar kendilerini düşünmekte haklılar.
    Hele hele yıllarca millete çakan KOÇ, işi fizibıl görmüyor. Çünkü ilk başta kâr fazla değil, yatırım yapacak, geri dönüşünü bekleyecek, üstelik ithal edip sattığı araçlar gibi büyük bir kolaylık varken kendi önünü kesecek ve yük getirecek birşeyi istemiyor.

    Yoksa yapılamayacağından değil.


    Ha, yerli otomobil, yerli uçak, yerli gemi, tank, helikopter niye yapılmalıdır?

    Cari açık, ithalatın ihracatı geçmesi vs. diyoruz ya...
    İşte bunlarla çözülebilir.

    0.50 TL'ye dikilip Tommy Hilfiger'e gönderilen tişörtle değil.
    Neden, sen 50 kuruşa adama yolluyorsun, adam 150 TL'ye sana geri satıyor.
    İşin kaymağını tekstilci mi yiyor, yoksa Tommy mi?
    Tekstilci o an "ooooh 1 milyon tane sipariş geldi" diye elini ovuşturuyor, tamam para kazanıyor ama katma değeri yüksek ürünler değil.
    Ülke olarak katma değeri yüksek ürünleri üretmeli ve satmalıyız.

    Kore, daha önce yüzüne bakmadığımız Hyundai, Kia, böyle adam oldu.
    Hem devlet teşvik etti, hem de halk büyük bir milliyetçilikle bu araçlara yöneldi. Beğenmese bile onu aldı kullandı. Sırf markaya, ülkeye destek olmak için.

    İç pazarı boşverin.
    "Hem de yerli, sallayın yaa" diyenlere satmasın...
    İhraç etsek yine yeter.
    Avrupa ülkelerine gitmesin.

    TATA'nın, Dacia'nın, Samand'ın, Lada'nın satıldığı pazarları hedeflersin. Ortadoğu mesela. O adamların Mercedes'e Alfa Romeo'ya ihtiyacı yok ki.
    Her ülke Mercedes, BMW, Audi, Opel, Toyota kullanmıyor.

    Bu pazarlara gir, yardır ortalığı, bak nasıl para geliyor.
    Hem de uzak pazarlar değil, ulaşımı, tedariği, herşeyi kolay.
    Hem de etrafımızdaki ülkeler Türkiye'den mal almak için çırpınan, ticari anlamda Türk ürünlerini seven ve kullanan pazarlara sahipler.

    Kârlı değil diyen gerizekalı üreticileri o zaman göreyim.

    Ancak bunu teşvik edebilmek için devletin önemli desteği lazım.
    Yerli otoya diyecek ki %20 vergi avantajı, senden ÖTV almıyorum arkadaş.
    Bu aracı alacak olan vatandaştan ÖTV'yi almıyorum.
    Üreticiye "senin SGK primini şu kadar düşüyorum, işçilerini bu avantajla çalıştır" diyecek. Veya fabrikana şu kadar faizle şu kadar kredi diyecek.

    Bakın o zaman neler oluyor.

    Çünkü mevcut şartlarda kimse bu işe girişmez, uğraşmak istemez, başına bela almak istemez.

    Hükümet konuşuyor ama teşvik etmesi de lazım.


    Bugün otomobil üretmiyoruz ama otobüs üretiyoruz.
    Ve bilmiyorum biliyor musunuz, Avrupa'da bir numara, dünyada üçüncü veya beşinci.
    Kim?
    TEMSA.
    İç piyasaya satan başka iyi ve son dönemde dikkat çeken otobüs firmalarımız yine var.

    Güzel örneklerimiz var, izlenebilir, geliştirilebilir.

    Alıntıları Göster
    En basitinden tüketiciyi ilgilendiren bir mevzuat düzenlemesi (kanun, yönetmelik vs..) yapıldığında bile her şey ayan beyan ortaya çıkıyor. Yasalaşan metinleri incelediğinizde birazda işi biliyorsanız finans kuruluşlarının yasama organı üzerinde nasıl bir baskı kurduğunu net bir şekilde görebiliyorsunuz. Bankalar ekonomik hayatta söz sahibi olmaları sebebiyle hükümetler üzerinde ciddi baskı kurabiliyorlar. Bu anlamda hükümetlerin değişmesi de fark etmiyor. Kendi lehlerine olan yasal düzenlemelerin süratle hayata geçmesini sağlayabiliyorlar. Yabancı menşeili bir firma dev gibi avm yi kentin kalbine konduruyor. Şehirde bulunan bakkal, manav, nalbur, hırdavatçı, mağaza, saatçi, nakliyeci vs mal ve hizmet sektöründe ne kadar esnaf varsa hepsinin kökünü kurutuyor. Elektrikli süpürge gibi hasılatı topluyor. Bu işgal ve sindirme mekanizması saat gibi tıkır tıkır işliyor, sistem kilitlendiği zamanda savaşla, işgal arayışına düşüyor. Türkiye'de girişimcilerin hızlı ve başarılı şekilde otomobil projesini gerçeğe dönüştürebileceklerine yürekten inanıyorum. Fakat tıpkı finans kuruluşlarında, yabancı yatırım şirketlerinde olduğu gibi böyle bir girişime nefes alma şansı tanıyabileceklerine imkan ve ihtimal vermiyorum. 1950, 1960 ta ne oluyorduysa hala aynısı oluyor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: In absentia

    En basitinden tüketiciyi ilgilendiren bir mevzuat düzenlemesi (kanun, yönetmelik vs..) yapıldığında bile her şey ayan beyan ortaya çıkıyor. Yasalaşan metinleri incelediğinizde birazda işi biliyorsanız finans kuruluşlarının yasama organı üzerinde nasıl bir baskı kurduğunu net bir şekilde görebiliyorsunuz. Bankalar ekonomik hayatta söz sahibi olmaları sebebiyle hükümetler üzerinde ciddi baskı kurabiliyorlar. Bu anlamda hükümetlerin değişmesi de fark etmiyor. Kendi lehlerine olan yasal düzenlemelerin süratle hayata geçmesini sağlayabiliyorlar. Yabancı menşeili bir firma dev gibi avm yi kentin kalbine konduruyor. Şehirde bulunan bakkal, manav, nalbur, hırdavatçı, mağaza, saatçi, nakliyeci vs mal ve hizmet sektöründe ne kadar esnaf varsa hepsinin kökünü kurutuyor. Elektrikli süpürge gibi hasılatı topluyor. Bu işgal ve sindirme mekanizması saat gibi tıkır tıkır işliyor, sistem kilitlendiği zamanda savaşla, işgal arayışına düşüyor. Türkiye'de girişimcilerin hızlı ve başarılı şekilde otomobil projesini gerçeğe dönüştürebileceklerine yürekten inanıyorum. Fakat tıpkı finans kuruluşlarında, yabancı yatırım şirketlerinde olduğu gibi böyle bir girişime nefes alma şansı tanıyabileceklerine imkan ve ihtimal vermiyorum. 1950, 1960 ta ne oluyorduysa hala aynısı oluyor.

    Alıntıları Göster
    Yerli oto üretemeyiz diyenler liradan 6 tane 0 atılacağı zaman taksimde anırırım diyenlerden farksızdır.
    Yerli oto da üretiriz,uçak da üretiriz,helikopter de üretiriz.
    Bu milletin her şeye potansiyeli var.
    Henüz bu işe soyunan çıkmadı,ama çıkmayacağı anlamına gelmez.
    Devlet eliyle olmayacak bu iş orası kesin sadece.Devlet yeni milli kuruluş kazıkları hazırlamaz kendine artık.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ormanci

    Güzel örneklerimiz var, izlenebilir, geliştirilebilir.

    Muhteşem cevap. Tam olarak bunu söylemek istemiştim.

    Bir de olayın yalnızca bizim elimizde olmadığı, bildiğiniz apaçık ortada olan "dış mihraklar" tarafından da engellenmeye çalışıldığı yönü var.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: In absentia

    En basitinden tüketiciyi ilgilendiren bir mevzuat düzenlemesi (kanun, yönetmelik vs..) yapıldığında bile her şey ayan beyan ortaya çıkıyor. Yasalaşan metinleri incelediğinizde birazda işi biliyorsanız finans kuruluşlarının yasama organı üzerinde nasıl bir baskı kurduğunu net bir şekilde görebiliyorsunuz. Bankalar ekonomik hayatta söz sahibi olmaları sebebiyle hükümetler üzerinde ciddi baskı kurabiliyorlar. Bu anlamda hükümetlerin değişmesi de fark etmiyor. Kendi lehlerine olan yasal düzenlemelerin süratle hayata geçmesini sağlayabiliyorlar. Yabancı menşeili bir firma dev gibi avm yi kentin kalbine konduruyor. Şehirde bulunan bakkal, manav, nalbur, hırdavatçı, mağaza, saatçi, nakliyeci vs mal ve hizmet sektöründe ne kadar esnaf varsa hepsinin kökünü kurutuyor. Elektrikli süpürge gibi hasılatı topluyor. Bu işgal ve sindirme mekanizması saat gibi tıkır tıkır işliyor, sistem kilitlendiği zamanda savaşla, işgal arayışına düşüyor. Türkiye'de girişimcilerin hızlı ve başarılı şekilde otomobil projesini gerçeğe dönüştürebileceklerine yürekten inanıyorum. Fakat tıpkı finans kuruluşlarında, yabancı yatırım şirketlerinde olduğu gibi böyle bir girişime nefes alma şansı tanıyabileceklerine imkan ve ihtimal vermiyorum. 1950, 1960 ta ne oluyorduysa hala aynısı oluyor.

    Alıntıları Göster
    Hiç kar edemese de bence yapılmalı. En azından dış ticaret açığı bir nebze olsun azalır. Aslında kar etmemesi mümkün değil. Mesele bizim zenginlerimizin göbeklerinin hala dışarıya bağlı olması. Bu tür tartışmalarda aklıma hep kore gelmekte. Onlara iç savaşlarında yardım ettik, savaş 1953 yılında bitti. Ülkeleri harap oldu. Onlar çalıştılar ve teknoloji ve otomotivde büyüklerle yarışır hale geldiler. Bizde ise şunu yapalım mı bunu yapalım mı? Bu halkın asıl ihtiyacı olan konularda hangi zenginimiz elini taşın altına koydu (istisnalar vardı bilemiyorum. Klişe cevaplar hazır "Biz yapamayız", "Parayı bastırır alırız(Turgut Özal'ın sözü)", "İntihar olur", "Ne gerek var". Buradan özellikle gençlere bir tavsiyem olacak, siz siz olun lütfen bu tür zihniyetteki insanlara kulak asmayın.
    Nasıl olsa hazır var diyerek sorumluluktan kaçmak doğru değil. Emeklemeden yürünmez, yürümeden koşma öğrenilmez. Belki bu otomobil projesi birçok şeyler öğretecek bize, belki de elektrikli oto için zemin hazırlayacak. Mesela Rusya'da halen Ciguli otomobiller üretiliyor, neden acaba? Ülkesini ve üzerinde yaşayan insanları biraz olsun seven zenginlere ihtiyacı var bu ülkenin. Devamlı ağlayan, sızlayan ülkenin kanını emen sülüklerden bıktım ve onlardan nefret ediyorum.

    Böyle biri var mı diye sorarsanız : http://www.nuridemirag.com/
    adresine bir göz atın lütfen. Vakti zamanında vardı ama değerini bilen kim?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi omarkatip -- 19 Nisan 2013; 14:27:40 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: In absentia

    En basitinden tüketiciyi ilgilendiren bir mevzuat düzenlemesi (kanun, yönetmelik vs..) yapıldığında bile her şey ayan beyan ortaya çıkıyor. Yasalaşan metinleri incelediğinizde birazda işi biliyorsanız finans kuruluşlarının yasama organı üzerinde nasıl bir baskı kurduğunu net bir şekilde görebiliyorsunuz. Bankalar ekonomik hayatta söz sahibi olmaları sebebiyle hükümetler üzerinde ciddi baskı kurabiliyorlar. Bu anlamda hükümetlerin değişmesi de fark etmiyor. Kendi lehlerine olan yasal düzenlemelerin süratle hayata geçmesini sağlayabiliyorlar. Yabancı menşeili bir firma dev gibi avm yi kentin kalbine konduruyor. Şehirde bulunan bakkal, manav, nalbur, hırdavatçı, mağaza, saatçi, nakliyeci vs mal ve hizmet sektöründe ne kadar esnaf varsa hepsinin kökünü kurutuyor. Elektrikli süpürge gibi hasılatı topluyor. Bu işgal ve sindirme mekanizması saat gibi tıkır tıkır işliyor, sistem kilitlendiği zamanda savaşla, işgal arayışına düşüyor. Türkiye'de girişimcilerin hızlı ve başarılı şekilde otomobil projesini gerçeğe dönüştürebileceklerine yürekten inanıyorum. Fakat tıpkı finans kuruluşlarında, yabancı yatırım şirketlerinde olduğu gibi böyle bir girişime nefes alma şansı tanıyabileceklerine imkan ve ihtimal vermiyorum. 1950, 1960 ta ne oluyorduysa hala aynısı oluyor.

    Alıntıları Göster
    Verelim, verelim... Para verelim, arsa verelim, teşvik verelim. Mösyö Bernar'ın yapmadığını da biz yapalım. Kimin parasını, kimin toprağını kime veriyoruz? 80'lerden kalma refleksler. Teknik böyle işlemez. Bence hiç bir işe de yaramaz. Belki bir dönem gerekiyordu (tartışılır). Kötüsü Banker Kastelli, iyisi Koç oldu. Proje bitti. Serbest piyasa oluştu... güvenlik, eğitim, sağlık her çeşit hür-teşebbüs var. Bundan sonra gelişmenin kuralları farklı.

    Eğer mutfakta bomba yapmak istersem kim engel olabilir? Hollanda'daki lalelerin DAF'a zararı olmuş mudur? Şeftali üretmek otomobil endüstrisine nasıl bir zarar verebilir?...

    Biz tekniğin diyalektine yabancıyız. SAE geçen üç senede ~600 yeni standart yayınlamış. Devlet, üniversiteleriyle barışıp kendine özgü yeni standartlarını yayınlamalı. SAE, ISO ve EC'yi beklemeden. Hiç olmazsa bazı konularda önlerinde olmalı. Sonra da sanatçılarıyla barışmalı. Bizim coğrafyamız zor, gören bir göze ilham verecek çok problemler var. Böylece zamanla bazı konularda dünyanın en iyisi olan ürünler çıkmaya başlar ve dünyaya katkısı olacak şeyler üretmiş oluruz. Marka bir gecede çıkmış logo değildir. Marka konusu ancak bundan sonra başlayabilir.

    Top bence de devlette. Bu fikre katılıyorum ama yapılacak şey milletin parasını top etmek değil. Eğitim, kültür ve sanatta zayıfız. Bu alanlardaki mesafeyi kapatmadan teknik, ekonomi ve bigimiz bir işe yaramayacak.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: omarkatip

    Hiç kar edemese de bence yapılmalı. En azından dış ticaret açığı bir nebze olsun azalır. Aslında kar etmemesi mümkün değil. Mesele bizim zenginlerimizin göbeklerinin hala dışarıya bağlı olması. Bu tür tartışmalarda aklıma hep kore gelmekte. Onlara iç savaşlarında yardım ettik, savaş 1953 yılında bitti. Ülkeleri harap oldu. Onlar çalıştılar ve teknoloji ve otomotivde büyüklerle yarışır hale geldiler. Bizde ise şunu yapalım mı bunu yapalım mı? Bu halkın asıl ihtiyacı olan konularda hangi zenginimiz elini taşın altına koydu (istisnalar vardı bilemiyorum. Klişe cevaplar hazır "Biz yapamayız", "Parayı bastırır alırız(Turgut Özal'ın sözü)", "İntihar olur", "Ne gerek var". Buradan özellikle gençlere bir tavsiyem olacak, siz siz olun lütfen bu tür zihniyetteki insanlara kulak asmayın.
    Nasıl olsa hazır var diyerek sorumluluktan kaçmak doğru değil. Emeklemeden yürünmez, yürümeden koşma öğrenilmez. Belki bu otomobil projesi birçok şeyler öğretecek bize, belki de elektrikli oto için zemin hazırlayacak. Mesela Rusya'da halen Ciguli otomobiller üretiliyor, neden acaba? Ülkesini ve üzerinde yaşayan insanları biraz olsun seven zenginlere ihtiyacı var bu ülkenin. Devamlı ağlayan, sızlayan ülkenin kanını emen sülüklerden bıktım ve onlardan nefret ediyorum.

    Böyle biri var mı diye sorarsanız : http://www.nuridemirag.com/
    adresine bir göz atın lütfen. Vakti zamanında vardı ama değerini bilen kim?

    Alıntıları Göster
    Bu kaçıncı konu aynı şeyler yazıp duruyoruz.
    Otomobil üreteriz hemde çok güzel üretiriz.
    Fakat atı alan üsküdarı geçti.
    Herşey tamamen duygusal.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: shadowgeist

    Yerli oto üretemeyiz diyenler liradan 6 tane 0 atılacağı zaman taksimde anırırım diyenlerden farksızdır.
    Yerli oto da üretiriz,uçak da üretiriz,helikopter de üretiriz.
    Bu milletin her şeye potansiyeli var.
    Henüz bu işe soyunan çıkmadı,ama çıkmayacağı anlamına gelmez.
    Devlet eliyle olmayacak bu iş orası kesin sadece.Devlet yeni milli kuruluş kazıkları hazırlamaz kendine artık.

    Uyuyan dev artık uyandı ve yerinden doğrulma aşamasına geldi.Bu sebeptendir ki etraftan fazlaca ciyaklama sesleri geliyordu ama onlarda artık bir yere kadar tutabilir.Bu millet dünya arenasındaki yerini her alanda alacaktır.Bu günleri hey gidi günler diyerek anacağımız günler çok uzak olmasa gerek.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: lord66

    quote:

    Orijinalden alıntı: shadowgeist

    Yerli oto üretemeyiz diyenler liradan 6 tane 0 atılacağı zaman taksimde anırırım diyenlerden farksızdır.
    Yerli oto da üretiriz,uçak da üretiriz,helikopter de üretiriz.
    Bu milletin her şeye potansiyeli var.
    Henüz bu işe soyunan çıkmadı,ama çıkmayacağı anlamına gelmez.
    Devlet eliyle olmayacak bu iş orası kesin sadece.Devlet yeni milli kuruluş kazıkları hazırlamaz kendine artık.

    Uyuyan dev artık uyandı ve yerinden doğrulma aşamasına geldi.Bu sebeptendir ki etraftan fazlaca ciyaklama sesleri geliyordu ama onlarda artık bir yere kadar tutabilir.Bu millet dünya arenasındaki yerini her alanda alacaktır.Bu günleri hey gidi günler diyerek anacağımız günler çok uzak olmasa gerek.

    Alıntıları Göster
    50 sene önceki olayları örnek verip bugünkü şartlara göre yorumlamaya çalışırsan feci çuvallarsın.
    Ne o günkü otomotiv endüstrisi/piyasası bugünküne benziyor, ne de o zamanın Türkiye'si bugünün Türkiyesi ile aynı.

    Seri üretime bile geçmemiş, derme çatma bir atölyede idealist bir avuç insan tarafından kör topal tasarlanmış, (güya) benzin koymayı unuttukları için üretiminden vazgeçilen Devrim duygusallığından vazgeçmek gerek artık.

    Çok sular aktı o köprünün altından, dünya değişti, Türkiye değişti, Erbakan toprak oldu vs...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: oldsalt

    quote:

    Orijinalden alıntı: lord66
    Uyuyan dev artık uyandı



    Dünyadaki yerimize www.universitas21.com/RelatedFile/Download/279 ve http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23024258.asp Lise eğitiminin neticesine bakılırsa yattığı yerde gözünün birini araladı dahi denilemez.

    Dünyayı algılamada bir paradigma değişimi , eğitimde müthiş bir sıçrama yapmadan o dev(!) başını yastıktan bile kaldıramaz. Aceba matematik ve fende neden bu kadar başarısızız dersiniz?

    Uyandı denilen dev, uzun vadeli büyüme ortalamasında ( yaklaşık % 4,5) büyümeye devam ediyor ancak son dekaddaki hızlı borç artışını neye yormak lazım?

    Kendi otomobilimizden,kendi uçağımızdan vs bahsediyor olmak bile uyanışın emareleri değil midir?Aldık yürüdük demedik ki uyandık dedik.Görmek isteyen değişimi de,gelişimi de görür.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: nihilist76

    50 sene önceki olayları örnek verip bugünkü şartlara göre yorumlamaya çalışırsan feci çuvallarsın.
    Ne o günkü otomotiv endüstrisi/piyasası bugünküne benziyor, ne de o zamanın Türkiye'si bugünün Türkiyesi ile aynı.

    Seri üretime bile geçmemiş, derme çatma bir atölyede idealist bir avuç insan tarafından kör topal tasarlanmış, (güya) benzin koymayı unuttukları için üretiminden vazgeçilen Devrim duygusallığından vazgeçmek gerek artık.

    Çok sular aktı o köprünün altından, dünya değişti, Türkiye değişti, Erbakan toprak oldu vs...

    Alıntıları Göster
    Gereksiz milli duygularla "biz yaparız" "biz ederiz" diye atıp tutmakla bu iş olmuyor.

    Otomotiv diğer sanayiler gibi değil. Geleceği ve pazar da satılma durumunu iyi belirlemek gerekli.

    Bu iş bu kadar basit olsaydı yılların Almanları, Japonları yada Fransızları her 10 senede bir yeni bir marka çıkarıp otomobil üretirdi. Alman Japon diye herkes alıyor nasılsa.

    Otomobilde yeni bir marka üretimi ancak global yaşamayan, içine kapanık, kendi ülke içi ekonomisini yaratan ülkeler yada iç pazarı ve nüfusu büyük ülkeler yapabilir.
    Örnek; Çin, İran, Hindistan,...vb. Sosyalizm yıllarında Rusya. Kuzey Kore bile üretebilir mesela ileride.

    Ayrıca yerli bir otomobil üretilse burada milli duyguları kabaran arkadaşların bile bu araçları almayacağından adımız gibi eminiz. Dünyanın kabullendiği markaları bile yerden yere vuruyoruz bu forumda.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ukubat

    Gereksiz milli duygularla "biz yaparız" "biz ederiz" diye atıp tutmakla bu iş olmuyor.

    Otomotiv diğer sanayiler gibi değil. Geleceği ve pazar da satılma durumunu iyi belirlemek gerekli.

    Bu iş bu kadar basit olsaydı yılların Almanları, Japonları yada Fransızları her 10 senede bir yeni bir marka çıkarıp otomobil üretirdi. Alman Japon diye herkes alıyor nasılsa.

    Otomobilde yeni bir marka üretimi ancak global yaşamayan, içine kapanık, kendi ülke içi ekonomisini yaratan ülkeler yada iç pazarı ve nüfusu büyük ülkeler yapabilir.
    Örnek; Çin, İran, Hindistan,...vb. Sosyalizm yıllarında Rusya. Kuzey Kore bile üretebilir mesela ileride.

    Ayrıca yerli bir otomobil üretilse burada milli duyguları kabaran arkadaşların bile bu araçları almayacağından adımız gibi eminiz. Dünyanın kabullendiği markaları bile yerden yere vuruyoruz bu forumda.

    Yazmayı unuttum. Halkı yapamayacağı şeylerle umutlandırmak, gerçeği görememekde Erbakan ve Jet Fadıl gibi hayal tacirlerinin işi olur ancak.
    Eğer Türkiyede ve Bursada otomotiv diye bir sektör varsa bunun tek nedeni Nahum denilen adamdır.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: nihilist76


    50 sene önceki olayları örnek verip bugünkü şartlara göre yorumlamaya çalışırsan feci çuvallarsın.
    Ne o günkü otomotiv endüstrisi/piyasası bugünküne benziyor, ne de o zamanın Türkiye'si bugünün Türkiyesi ile aynı.

    Seri üretime bile geçmemiş, derme çatma bir atölyede idealist bir avuç insan tarafından kör topal tasarlanmış, (güya) benzin koymayı unuttukları için üretiminden vazgeçilen Devrim duygusallığından vazgeçmek gerek artık.

    Çok sular aktı o köprünün altından, dünya değişti, Türkiye değişti, Erbakan toprak oldu vs...

    Bencede 50 seneye göre yorumlamaya çalışırsak o iş zaten yaş.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ukubat

    Eğer Türkiyede ve Bursada otomotiv diye bir sektör varsa bunun tek nedeni Nahum denilen adamdır.


    İyi bıçak, iyi kılıç ve iyi tarım yapılan yerde iyi şasilerin yapılması pek şaşırtıcı değil bence. Dünyada ağır endüstrinin gelişmiş olduğu yerlerde ekseriyet eskiden de tarımda başarılı olmuş halklar oluyor. Halk teknikçi olunca beceriyor, tarımı anlayamayan, ağacı dikemeyen, ineğini yetiştiremeyen ise diğerini de yapamıyor. Eskiden tarım arazileri üzerine kurulmuş endüstri alanları için üzülürdüm, ama bakınca dünyanın çoğu yerinde de böyle olmuş. İronik şekilde iyi arabayı iyi şeftali getiriyor :)

    Bu sebeplerle Bursa'nın başarısını bir kişiye atfetmek büyük haksızlık olur bence. Nahum olmasaydı Bursa'lı on tane başka Nahum bulurdu.




  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.