Şimdi Ara

Zeki Önder Özen ile yapilan Röportaj

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
13
Cevap
0
Favori
1.413
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Arkadaslar takimimizin eski Antrenörlerin Zeki Önder Özen ile yapilmis bir röportaj, okumanizi tavsiye, cok güzel bilgiler var icerisinde.

    http://riqfutbol.wordpress.com/2011/03/09/zeki-onder-ozen-roportaji/



  • Zeki Önder Özen Röportajı..
    09 Mart 2011 Geliştirici: riqquelme





    Bundan birkaç hafta önce Önder Hocamız ile röportaj yapacağımız duyurusunu yapmış ve sizden de sorular almıştık.. Hocamızın yoğun maç programı nedeni ile biraz gecikme oldu ama yine de bize zaman ayırıp soruları çok doyurucu şekilde cevaplar verdi..



    İşte sorularınız ve cevapları..



    - Fenerbahçe’ye gelişiniz nasıl oldu ?



    2002 yılında geldim Fenerbahçe’ye. O dönem bir 3.lig kulübünde genç takım antrenörü olarak görev yapıyordum. Federasyonun ar-peg departmanı sorumlusu Asaf Özkara aradı bir gün. Kendisi antrenör eğitiminden sorumluydu. Oğuz Çetin’in bir ekip kurmak istediğini ve bu ekip için beni Oğuz hocaya önerdiğini söyledi. Birkaç gün sonra Oğuz Çetin beni aradı ve randevulaştık. Samandıra’daki görüşmemizde bana izleme departmanında görev vermek istediğini anlattı. Ben bu görevi yapabileceğimi ama asıl uzmanlık alanımın atletik performansla ilgili olduğunu, bu görevde daha verimli olabileceğimi aktardım. Benden zaman içinde bu konuda da yararlanabileceklerini söyledi ve anlaştık. 2002 mart ayında resmen Fenerbahçe’de göreve başladım. O zaman takımın başında Werner Lorant vardı. Lorant’ın ayrılması ve Oğuz Çetin’in teknik sorumluluğa gelmesiyle takımın içinde daha aktif hale getirildim. O dönemde henüz B lisanslı bir antrenördüm ve Süper Ligde sözleşme yapamıyordum. Daum döneminde A lisansımı aldım ve sözleşmem A takıma yardımcı antrenör olarak yapıldı. Zico ve Aragones dönemlerini zaten biliyorsunuz.

    - Fenerbahçe’den neden ayrıldınız ? Bu sureç için birçok konuşulan konu var, buna açıklık getirebilir misiniz ?



    Beni sözleşmemin devam ettiği bir süreçte, ayrılma kararı vermeye iten nedenler hakkında konuşmak istemiyorum. Lütfen bana bu konuda anlayış gösterin.



    - Aragones döneminde uzun bir süre yurt dışında oyuncu takip ettiniz.. Beğendiğiniz/önerdiğiniz isimler arasında kimler vardı ? Alınmama sebepleri nelerdi ?



    Evet. Aragones döneminde yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda oyuncu izledim. Özellikle Brezilyadaki Sao Poula turnuvası bu anlamda çok verimli geçti. Çok sayıda yetenekli oyuncu keşfetme fırsatı buldum. Oraya gidiş amacım olmamış bir Kaka, olmamış bir Ronaldo bulabilmekti. Brezilya bu anlamda çok verimli bir mecra. Turnuva kapsamında 17 maç izledim. Çok ekstra özelliklere sahip olduğunu düşündüğüm 3 oyuncu üzerine yoğunlaştım. En çok üzerinde durduğum oyuncu 18 yaşında bir orta saha oyuncusuydu. Oyunun iki tarafına da duyarlı, atletik çatısı mükemmelleşmeye uygun, çok dinamik bir oyuncuydu. Bu oyuncunun ismi geçtiğinde hala çok heyecanlanırım. Bu oyuncudan bahsederken ’55 bin taraftarı salkım saçak zemine indirebilecek bir çocuk buldum’ dediğimi anımsıyorum. Onu izlerken ne kadar heyecana kapıldığıma Brezilya seyahatinde yanımda olan tercüman kardeşim Samet Güzel tanıktır. Şu anda geçirdiği ciddi operasyon sonrası rehabilitasyon aşamasında, Brezilya liginin çok önemli bir kulübünde futbol hayatına devam ediyor. Diğer iki genç yetenekten biri ofansif kanat oyuncusu, diğeri de stoperdi. Stoper olanı önümüzdeki sezon büyük olasılıkla Serie A’da çok önemli bir kulüpte izleyebiliriz. Ofansif kanat oyuncusu ise Güney Amerika’da değerini bulamayacak gibi görünüyor. Stili, Batı Avrupa futboluna uygun bir oyuncu. Umarım Brezilyadan fazla gecikmeden ayrılır.



    Bu oyuncularla ilgili çok detaylı bir raporu yönetime ilettim. Hazırladığım raporda transfer politikamıza, izleme departmanımıza ve yetenek seçiminde Fenerbahçe normlarına ilişkin düşüncelerime de yer verdim. Başkanımızın dikkatle incelediğini biliyorum. Ancak sizin de bildiğiniz gibi transferlerin gerçekleşmesi bir çok faktöre bağlı bir hadise. Yabancı kontenjanı, teknik direktörün talepleri gibi belirleyici faktörler var. Neticede transferler gerçekleşmedi. Artık bunun üzerinde durmak doğru değil. Ancak özellikle isimlerden bahsetmediğimi fark ettiniz. Bu futbolcular hali hazırda Fenerbahçe’nin portföyünde yer alan oyuncular ve açıklanması doğru olmaz.



    Yine o dönemde Almanya, Hollanda ve Belçika’da da özellikle gurbetçi oyuncular üzerinde bir tarama yapmıştım. Bu taramalarda A milli takımda direkt oynayabilecek bir genç yetenek bulduğumu düşünüyorum. Yine aynı sebeple isim veremiyorum.



    - Gökhan Gönül’ün transferinde büyük bir payınız olduğunu biliyorum.. Bu süreç içerisinde Galatasaray da kendisi ile ciddi ilgileniyordu.. Transfer sürecindeki etkiniz ve eğer varsa özel olarak paylaşacağınız bir bilgi var mı ?



    Gökhan Gönül transferinden uzun süre önce tanıdığım bir oyuncuydu. Ben antrenörlüğe Gençlerbirliği altyapısında başladım. Doğal olarak Beştepe tesislerinden geçmiş hemen her oyuncuyu tanıyordum. Gökhan’da beğendiğim oyunculardan biriydi ancak Fenerbahçe’ye yararlı olup olamayacağı konusunda tereddütlerim vardı. O dönemde G.B Oftaş takımının yardımcı antrenörü olan yakın dostum Çağatay Şalap yaklaşık 3 yıl sürekli olarak bana Gökhan’ın bizde rahatlıkla oynayabileceği konusunda telkinlerde bulundu. Telkin hafif kalır. Bana resmen baskı kurdu. Her telefon görüşmemiz ve her karşılaşmamızda Gökhan’ı hatırlattı. 2006 ocak ayında Antalya’da bir hazırlık maçında izlemiş, beğenmiş ama bizim takım için yeterli görmemiştim. Sonraki sezon Çağatay hocanın baskıları sonucu 3-4 maçta canlı olarak izledim. Yüzüncü yıl şampiyonluğunun ardından Zico bir konuşmamızda Önder Turacı’nın sağ-bekte alternatifsiz kaldığını ve ona bir alternatif bulmamız gerektiğini söyledi. Zico’ya Gökhan Gönül’ü birazda abartarak anlattım. Bazı maçlarından hazırlanmış analiz dvd’lerini izlettim. Oftaş takımında genellikle önde oynaması bir handikap gibi görünüyordu ama gerektiğinde sağ-bek oynatıldığını biliyorduk. Antrenman disiplini, karakteri ve kişilik özellikleri hakkında Çağatay Şalap’tan bilgiler aldık. Zico bana güvendi ve başkan Aziz Yıldırımla yaptığı görüşmede Gökhan Gönül’ü istediğini söyledi. Ancak transfer çabuk gerçekleşmedi. Biz Avusturya’ya kampa gitmiştik. Sanıyorum Galatasaray’da Gökhan Gönül’le ilgilenmişti. Bu süreçte Başkanımız Rıdvan Dilmen ve Metin Diyadin’in oyuncuyla ilgili olumlu görüşlerini alarak kulübün ciddiyetini ortaya koyacak aksiyonları yaptı. Biz kamptayken idari menajer Volkan Ballı Nihat Özdemir’in transferi bitirdiği haberini iletti. 1-2 gün sonra Gökhan Viyana’da kampa katıldı. O gün Zico’ya Gökhan’ın Önder Turacı’nın alternatifi olmayacağını, takımın en önemli parçalarından biri olacağını söylediğimi hatırlıyorum. Viyana’da oynadığımız ikinci hazırlık maçına yedek ağırlıklı kadroda bir kadroyla çıktık. O maçta Gökhan herkesin başını döndürdü. Maçtan sonra Zico Gökhan’ı kısa sürede ilk 11’e monte etmek istediğini söylediğinde çok rahatlamıştım. Çünkü her transfer, oyuncuyu öneren insana sorumluluk yükler. Benim üzerinden yükü kaldıran maç ise deplasmandaki CSKA Moskova maçı oldu. Gökhan kısa sürede takım içinde arkadaşlarının saygısını ve taraftarların güvenini kazandı. İlk kez A Milli olduğunda gururlanmıştık. Bu transferde elbette etkili oldum ve gururluyum.

    Gökhan Gönül’le ilgili olarak şunu da söylemek isterim. Fenerbahçe’ye ulusal standarda eğilimli bir oyuncu olarak geldi. Şimdi ise kesinlikle uluslar arası standartta bir oyuncu. Avrupa’nın her takımında oynayabilecek özelliklere sahip. Dünyanın en iyi ligleri İspanya ve İngiltere ligleridir ama, en zor lig kesinlikle İtalya ligidir. Herkes oynayamaz. Gökhan Gönül İtalya liginde oynayabilecek 2 Türk oyuncudan biridir ve benim paramla 15 milyon euro’dur.

    - Sefa Çayırlı – Sevilla maçında penaltılar ve sizin Volkan’a bunları anlık olarak aktarıldığı sürekli konuşuldu.. O an olanları bize anlatabilir misiniz ?



    Fenerbahçe’de görev yaptığım ilk yıllarda rakip takımların analizini yaptığımı biliyorsunuz. Her yıl üzerine ilaveler yaparak geliştirdiğimiz bir ‘izleme formatımız vardı. Bu formatla, rakip takımların oyun stratejilerini, durum oyunlarını, oyuncuların taktiksel davranışlarını, bireysel kalitelerini ve elbette duran top oyunlarını neredeyse kusursuza yakın bir netlikte görebiliyorduk. Yıllarca süren çalışmalarla bir ‘duran top data bankı’ oluşturduk. Bunun içinde elbette penaltılar da vardı. O dönemde ligde tüm oyuncuların penaltılarını büyük oranda ne tarafa atacaklarını tahmin edebiliyorduk. Sevilla maçlarından önce de tüm duran top oyunları ve penaltılarla ilgili çalışma yaptık. Hatta rövanş maçı için Sevilla’ya gittiğimiz gün bile tesadüfen bir ekstra çalışmam oldu. Otele geldiğimizde çok yorgun ve uykusuzdum. Antrenman saatine kadar uyumak için odaya gittim. Ne tesadüf ki hafif bir müzik sesiyle uyumak için TV’yi açtığımda Sevilla TV kanalı gözüme çarptı. Bir yıl önce penaltılara kalan kupa finalinin tekrarını veriyordu kulüp kanalı. Bu maçı, uzatmaları ve penaltıları izleyip not aldım. Artık uyuyabilirim derken arkasından Barcelona-Sevilla maçının tekrarı yayına girdi. O maçı, uzatmaları ve penaltıları da izleyip notlarımı aldım. Ertesi gün bu kadar işe yarayacağını tahmin etmemiştim aslında. Bizim maç uzatmaya gittiğinde penaltılara kalacağımızı hissettim. Kulübenin arkasında Fenerbahçe delegasyonundan insanlar vardı. Uzatmanın ilk yarısı bittiğinde tribüne dönüp bir telefon istedim. Tribünden 5-6 tane telefon bana doğru atıldı. Telefonlardan biriyle o sırada Koln’de bulunan Hasan Gören’i aradım. Kendisi bizim analiz ekibinden bir arkadaşımız. O dönemde Afrika Uluslar Kupası yeni bitmişti. Hasan Gören’den Kanoute ve Keita’nın Afrika kupasında attığı penaltıları bulmasını ve en azından köşelerini bana söylemesini rica ettim. 5-6 dk sonra enformasyon geldi. Uzatmalar bittiğinde Volkan Demirel’le konuştuk ve her penaltıda bana bakması konusunda anlaştık. Sonuçta 3 penaltı kurtardı ve çeyrek finale kaldık. Ancak şunu söylemek zorundayım. Penaltılarda köşeyi bulmakla iş bitmiyor. Köşeyi size söylesem penaltıyı kurtarabilir misiniz? Elbette hayır. Bunun için iyi bir kaleci gerekiyor. O akşam Volkan büyük iş çıkardı. Zaten 2 gün önce samandıra’daki son atrenmanda Murat hocayla birlikte penaltı çalışması yapmıştı. Hazırdı yani. Köşeyi bulmak kadar kararlı ve hazırlıklı olmak da önemli. Sağolsun kendisi maçtan sonra benimle ilgili güzel şeyler söylemiş. Ama tekrar söylüyorum;kalede iyi kaleci yoksa köşeyi bulmanız yetmez.



    - Serkan karakulak – Fenerbahçe ve genel olarak Türkiyede gözünüze çarpan genç oyuncular kimlerdir ?




    Fenerbahçe’deki gençlerin tamamını beğeniyorum. Zaten farklı olmasalar A takıma çıkamazlar. Gökay, Berk ve Okan zaten biliniyor. Hasan Erbey’i görme şansım olmadı henüz. Altyapıda Recep Niyaz da önemli bir genç yetenek. Dilerim potansiyelini tam anlamıyla yansıtacak gelişimi gösterir. Adanaspor’dan Okan Salmaz ilk izlediğimde etkilemişti beni. Yetenekli bir oyuncu. Ne kadar gelişeceğini göreceğiz. Altaylı Okay Yokuşlu için de ilk izlenimlerim olumlu. Kendi takımım Bugsaş’ta Şener Özbayraklı, Mehmet Erdem Uğurlu ve Bekir Sevgi genç ve geleceği parlak oyuncular. Diğer beğendiğim genç yeteneklerden portföyü saklı tutmak adına bahsetmemeyi tercih ediyorum. Bu soruya tatmin edici yanıt veremediğim için de beni affedin.



    - Burak Ömürat – merhaba önder hocam zico zamanında şampiyonlar liginde çeyrek final oynamamızdaki ve o dönemdeki başarılardaki payınızın ne kadar büyük olduğunu biliyorum.Benim sorum transferler ilgili olucak malum fenerbahçemizde bazı bölgelerde sıkıntılar var sizin çok iyi bir futbol adamı olarak gördüğünüz eksiklikler aksaklıklar varmı? varsa hangi bölgelerde var takip ettiğiniz futbolcular vardır sanıyorum sizce hangileri alınırsa bu sorunlar çözülebilir? yabancı kontenjanıda göz önüne alınarak.. hangi oyuncularla yollar ayrılmalı ? birde altyapımızda recep niyazi kardeşimizle ilgili görüşlerinizi öğrenebilirmiyim ? teşekkürler hocam



    Güzel sözleriniz için teşekkür ederim. Kusursuz bir takım yok ve elbette Fenerbahçe’nin de bazı gereksinimleri var. Eğer mevcut takım formasyonuna göre konuşuyorsak öncelikli olarak Emre ile beraber oynayabilecek bir oyuncuya ihtiyaç var. Dinamik ve çabuk bir oyuncu olmalı. Oyunun iki tarafına da duyarlı bir oyun karakterine sahip olmalı. Olmazsa olmazı ise pas kalitesi. Muhakkak iyi bir pasör olmalı. Mevcut formasyonda hücum kanatları önemli. Akıcı kanat oyunu oynayabilen, metrajı yüksek oyuncular Fenerbahçe’ye katkı sağlar. Bence öncelikler bunlar. Eğer 4-3-3 için konuşuyorsak Dia ve Stoch hücum kanatları için yeterli ve kaliteli oyuncular. Her ikisi de metrajı düşük ‘dip-kanat’ oyuncuları. Bu formasyonda daha başarılı olurlar. Ancak bu durumda bir ön-libero ve bir sağ-iç gerekiyor. Fenerbahçe için önerebileceğim oyuncuları zaten önermiştim. Bu yüzden burada isim söylemek doğru olmaz. Hangi oyuncularla yolların ayrılması gerektiği konusunda konuşmayı da doğru bulmuyorum. Elbette bir fikrim var, ama bu konuda yetkisi olanlara da saygım var.



    Recep’le ilgili olarak ben de çok umutluyum. Çok yetenekli bir çocuk. Umarım potansiyelini değerlendirir. Beklenen gelişimi gösterirse A takımda oynama şansı bulur.



    - Seçkin Kuba – 2008de Zico ile yaşadığımız çeyrek final başarısından sonra bir sonraki sene Fenerbahçe Aragones ile neden çok başarısız oldu?



    Bildiğiniz gibi Luis Aragones Avrupa Şampiyonasından sonra hiç dinlenmeden Fenerbahçe’ye geldi. Zihinsel yorgunluğu hoca’nın performansını olumsuz etkiledi. Hatırlarsınız; bir ara Alex sol-iç, Semih sağ-iç oynatılmıştı. Bu başarısızlık için bir etkendir bana göre. Önceki sezondan Marco gibi çok önemli bir oyuncuyu kaybetmiştik. O dönem alınan Josico bu boşluğu doldurmadı. Yeni transferlerden Guiza da çok verimli olmadı bildiğiniz gibi. Hoca ile oyuncular arasında da kimya tutmayınca başarısız bir sezon geçirdik diyelim ve konuyu kapatalım.



    - Oğuzhan Oğuz – 6+2+2 nin Türk futboluna yarar ve zararları sizce nedir ?



    Bu sorunun brüt 3, net 2 yanıtı vardır diyebiliriz. Endüstriyel futbol artık evrensel bir kavram oldu. Daha doğrusu futbol endüstrisi futbolu yerel olmaktan çıkarıp globalleştirdi. Bu bağlamda bakacak olursak futbolun yerel değerlerden uzaklaştığını ve eskiye göre daha az yerellik taşıdığını söyleyebiliriz. Özellikle Batı Avrupa’nın köklü kulüpleri için yerel rekabet anlam değiştirdi. Artık yerel rekabet amaç değil araç oldu. Neyin aracı? Elbette ki global rekabete çıkış biletinin aracı. Bu bilet Şampiyonlar Ligi bileti. Bu bilet işlerin yolunda gittiği bir sezonda kulüplere 150-200 milyon euro gelir getirebiliyor. Bu sebeple kulüpler daha iyi kadrolar kurmak zorunda. Biz ise Avrupa arenasında yer bulabilmek için yeterli insan kaynaklarına sahip değiliz. Milli takımımıza bir göz atalım. Kaç tane uluslar arası standartta oyuncuya sahibiz? 5-6 bile diyemiyoruz. Hadi iyimser olalım 5-6 diyelim. Bu 6 oyuncuyu Avrupa bileti alan 5 takıma pay ettiğimizde, her kulübün sadece 1 veya 2 uluslar arası standartta oyuncusu olur. Bu sayı küresel rekabetin içinde yer bulmamıza yetmiyor. O halde yabancı almak zorundayız. Hem çok sayıda, hem de nitelikli yabancı oyuncular olmalı kulüp kadrolarında. Yabancı kontenjanının artması kulüpler için avantajdır. Avantajın nasıl değerlendirildiğini ise siz yorumlayın. Bu arada yabancı transferinde kontenjan düştükçe yerli oyuncu maliyetlerinin nereye varacağını da hesaplamakta fayda var.



    Diğer tarafta Milli takım için farklı bir durum söz konusu. Maalesef Milli takım havuzumuz küçük. Havuzu büyütmenin en kestirme yolu yabancı oyuncunun sınırlandırılması. Böyle bakınca net bir paradoks ortaya çıkıyor. Yabancı oyuncu sayısı kulüpler için artmalı, Milli takım içinse sınırlandırılmalı. İki net yanıt bu. Brütü oluşturansa şu; Türk futbolu nedir? Kulüpler mi, yoksa Milli takım mı Türk futboludur? Bu soruya yanıt verin, ben de size sorunuzun asıl yanıtını vereyim.



    - Arda Okvay – Birgün Fenerbahçe’ye dönme isteğiniz var mı ? Olursa hangi görevde dönmek istersiniz ?



    Elbette bir gün tekrar Fenerbahçe için çalışmak istiyorum. Kendimi Fenerbahçe Akademisinden yetişmiş bir antrenör olarak tanımlıyorum. Her Fenerbahçeli kulübü için çalışmak ister. Her antrenörün hayali Fenerbahçe’nin teknik direktörlüğüdür. Ben bu hayali kuranlardanım. Ama mantıksal baktığımda futbol direktörü olarak daha büyük fark yaratabileceğimi düşünüyorum. Dikkat ederseniz ‘Sportif direktör’ demiyorum. ‘Futbol Direktörü’ diyorum. Bu pozisyonda fark yaratırım. Tek sorun şu; Bunu benden başka bilen yok. Buna çoğunluğun ikna olması için ikna edici başarılar kazanmalıyım. Şu anda bunun için çalışıyorum. Ancak kendimi bu görevlere ve Fenerbahçe’ye endekslemiş değilim. Böyle bir hedefim var ve çalışıyorum. Denerim, olursa olur, olmazsa da olmaz. Hırslıyım ama asla ihtiraslı değilim.



    - Umurhan Tunadan – Son 5 yılda 1 şampiyonluğun Alex ile oynanan 4-5-1 şablonu ile bağdaştırıyor musunuz ? Eksik yapılan sizce nedir ?



    Son 5 yılda 1 şampiyonluk varsa, demek ki 4 şampiyonluk kaçmış. Şimdi düşünelim; Kaçan şampiyonlukların sorumlusu Alex midir? Öyle olsa inanın Alex bugün Fenerbahçe de olmazdı. Alex Fenerbahçe için problem değildir, tam tersi çözümdür. Her takım problem çözme becerisi gelişmiş bir armador oyuncuya sahip olmak ister. Bizde var. Hem de en iyisi. Varsa optimal seviyede kullanmak zorundayız. Alex defansif aksiyonları eksik bir oyuncu olarak görülüyor ülkemizde. Belki doğrudur. Ama ben Alex’den ne istendiğini anlamadım. Her sezon 18-24 arası gol atsın, 15-20 asist yapsın bir de adam kovalasın, markaj yapsın. Bu mudur? Süperman değil bu adam, futbolcu. O bir ofans oyuncusu ve rolünü oynuyor. Alex’in takım savunmasına katkısı yok diyenlere şunu sormak isterim; Defans oyuncularının ofansif katkısı ne kadar? Eleştirileri anlıyorum. Herkesin beklentisi çok yönlü oyuncular. Ama buna Alex’den başlamak doğru değil. Süreç içinde kadrodaki ‘çok yönlü oyuncu’ sayısı her sezon artırılmalı. Evet son yıllarda takım formasyonu hep aynı ve bu durum Alex’e bağlanıyor. Ama ben bunu oyunun iki yönüne de duyarlı oyuncu sayısının azlığına bağlıyorum. Eksik olan bu.





    - Bora Parlatır – Günümüz furbolunda asılolan sahadaki diziliş oynanan sistem mi yoksa sahada oynayan futbolcumu?



    Kimileri için formasyonlar oyuncu tipini belirler. Kimileri içinse oyuncu tipi takım formasyonunu belirliyor. Hemen örnekleyelim;Barcelona da oyun kültürü, kulüp gelenekleri ve kulüp felsefesi son noktada bir takım formasyonu ve buna bağlı olarak oyuncu tipleri üretti. Bir zamanların Dinamo Kiev’ini ve Ajax’ı da aynı örneğe dahil edebiliriz. Diğer taraftan oyuncu tiplerine bağlı olarak formasyon belirleyen kulüpler de var. Burada tek doğrudan söz edemeyiz. Ama benim eğilimim eldeki oyunculara en uygun formasyon üzerinde çalışmak yönündedir.



    - Cüneyt Kaşeler – Türkiye de futbol kulüplerinin İngiltere deki profesyonel yönetime geçmeme sebebi yöneticilerin egosu mudur?



    Sadece yöneticilerin egosuna bağlayamayız. Türkiye’de kulüpler dernekler yasasına göre organize oluyor. Yasa bir gün değişir. Peki o zaman hemen profesyonel yöneticiler bulabilecek miyiz? Gerçek anlamda donanımlı profesyonel yönetici bulmadan bu anlayışı benimsemek mümkün görünmüyor. Bu arada yöneticilerin egosunu az bulduğum anlaşılmasın. İngiliz kulüplerin yönetim anlayışlarını da başarılı buluyor değilim. İngiltere’de bir dönem yayın hakları olağanüstü rakamlara pazarlanmıştı. O yıllarda İngiliz kulüpleri için ekonomik obezite’den söz edildiğini hatırlıyorum. Ancak obezite yaratan bu rakamların, profesyonel yöneticilerin idaresindeki İngiliz kulüplerince iyi kullanılmadığını gördük. Unutmayalım ki Leeds United profesyoneller tarafından batırıldı. Aynı şekilde Portsmouth ve her maçını 60 bin seyirci önünde oynayan New Castle United gibi önemli kulüpler de profesyonel yöneticilerin kontrolünde çöküş yaşadılar. Eğer ithal bir yönetim tarzı benimsenecekse, bence doğru adres Almanya’dır. Ancak benimsediğiniz model ne olursa olsun önceliğimiz donanımlı yöneticiler yetiştirmek olmalı. Profesyonel futbol yöneticisi öncelikle futbolun içinden gelmeli. Bunun yanında ürünleştirme, pazarlama gibi konularda eksper olmasa da vizyonu yeterli olmalı. Dünya futbolunu görüş alanında tutan, uluslar arası transfer pazarına ve talimatlara hakim, iletişim becerisi gelişmiş bir yöneticiden bahsediyorum. Ülkemizde kaç tane var? Eğer çok var diyemiyorsak, yetişmesi için olanak sağlamalıyız.



    - Alper Öcal – Genç ve ümit seviyede uluslararası olan yeteneklerimiz neden yetişkin oldukların sıradanlaşıyorlar ? TFF, kulüpler,oyuncular,aileler,menajerler arasında en fazla bu gerilemedeki en büyük sorumluluk kimin ? Nasıl düzelir bu vaziyet ?



    Bu konuda saatlerce konuşulabilir. Kabaca genç oyuncularımızın profesyonel olmalarından itibaren yeteri kadar gelişmediklerini söylemek mümkün. Peki neden gelişmiyorlar? Gelişmek için önce bunu gereğine inanmak gerekiyor. Buna inanmıyor genç oyuncu. Çünkü artık o bir profesyonel ve bir kontratı var. İşlem tamam yani. Genç yada olgun oyuncu fark etmez, her oyuncu gelişimin gereğine inanmalı. Bunun yanında oyuncunun gelişimine katkı yapacak ‘bireysel gelişim departmanlarına’ ihtiyaç var. Burada kulüpleri sorumlu tutuyorum. Bireysel gelişim departmanları içinse kaliteli gelişim antrenörlerine gereksinimiz var. TFF bu konuda maalesef biraz yumuşak. Kulüplere zorunlu teknik kadronun içinde gelişim antrenörleri dayatılmalı. Mükemmelleşmeye çalışmak bir TFF politikası olmalı ve bu politika kulüplere dayatılmalı. Başka çaresi yok.



    - Burak Şakarcan – futbolda dizilişlerde son senelerde yenilik gözlenmiyor.ve hocalar radikal işler yapmıyor, sizce bundan sonra dizilişlerde değişiklikler olabilir ml aklınızda bir yenilik var mı ? Örnek olarak Mehmet Özdilek Anltalyaspor da rakipleri korner atarken üç oyuncusunu rakip sahaya yerleştiriyor .. Bu ve benzeri ne gibi yenilikler olabilir ?



    Herkes en iyiyi takip ettiğinde yaratıcılık bundan zarar görür. Günümüzde bilgi kolay ulaşılan bir meta haline geldi. En iyinin kim olduğunu herkes biliyor ve taklit ediyor. Hazır bilgiye ulaşmanın kolaylığı taklitçiliği beraberinde getiriyor. Ama az sayıdaki yaratıcı antrenör fark yaratmaya devam ediyor. Bu anlamda son dünya kupasında Şili milli takımı çok dikkatimi çekti. Üçlü defans ve bambaşka bir anlayışla oynadılar. Benim için fark yaratan takımlardan biriydi Şili. Bundan sonra rakamsal değişiklikler elbette olacaktır. Neler olacağını bekleyip göreceğiz. Ancak radikal değişiklikler beklemiyorum. Antalyaspor’un korner uygulamasını geçen sezonki takımımda denemiştim. Elinizde yüksek topa çıkan agresif savunmacılar ve etkili kontratak oyuncuları varsa iyi sonuç verebiliyor.



    - Enes Aman – İleriki dönemler için hedef ve düşünceleriniz nelerdir



    Yarın bugünden daha iyi olabilmek için çalışıyorum. Hayatımın çalkantılı bir dönemindeyim ve benim adıma suların durulması için biraz zaman gerekiyor. Şu anda önceliğim takımımla birlikte direkt veya play-off oynayarak üst lige çıkmak. Hedeflerimi parça parça anlatmasam ve bütünden söz etsem daha iyi. ‘Futbola verebileceğimin en fazlasını vermek ve futboldan alabileceğimin en fazlasını almak’ dersem bütünü tarif etmiş olurum sanıyorum.





    Teşekkür ederim..



    Sevgili hocama zaman ayırıp gösterdiği inceliğe teşekkür ederim. Bu arada Önder Hocayı twitter’da takip etmek için ;

    http://twitter.com/ZOnderOzen



    Saygılarımla..




  • Çok iyi bir röportaj olmuş. Hocam çıkıp bütün içtenliğiyle anlatmış. Sorulan sorularda gayet düzgün.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Darkstrom
    Çok iyi bir röportaj olmuş. Hocam çıkıp bütün içtenliğiyle anlatmış. Sorulan sorularda gayet düzgün.

    Evet bakınca uzun geliyor ama bir solukta okudum, çok samimi olmuş.

    Bu adamı inşallah yine klübümüzde görürüz, çok dürüst ve isini iyi yapan birisi.
  • Röpörtaj mükemmel, Twitterindan bi alıntı yaptım:


    "sevmediğim ama şampiyonluk matematiğini çok iyi bilen biri şöyle demişti bana; en önemli maç, oynayacağımız ilk maçtır."

    Sanırım Daum'dan bahsediyor, Şampiyonluğa giden yoldan anladığı kesin.
  • şu almanya taramasında mesutu bulsaydı bir de
  • quote:

    Orijinalden alıntı: yekialem
    şu almanya taramasında mesutu bulsaydı bir de

    Mesut gibileri bulmak için Almanya taramasına gerek yok, okadar çok varki öyle gurbetçilerimiz. Ama ya evlilik çoluk cocuk işine çok erken girip futboldan kopuyorlar çünkü kimse ellerinden tutmuyor genc yasta, yada biraz başarıyı gordulermi şımarıp yavaş yavaş bitiyorlar.

    Biraz futbolun içindeyim ve bir çok takımı takip ediyorum Nürnberg ve cevresinde. İnanın öyle yetenekler goruyorumki su an takım kursan bu gördüklerimle, süper ligde kalıcı bir takım kurulur.

    İsin icinde biraz oldugumu söyledim, buradan gurbetçilerin bir cogu torpille gidiyor Türkiye'de bir takıma ve torpilsiz esas yetenekler kaybolup gidiyor...




  • duran top data bankası da çok isabetliymiş gerçekten.. çok iyi röportaj olmuş hakikaten
  • Röportaj muhteşem olmuş.
  • Yanliz hocanın bahsettigi su 3 brezilyalıya takıldım ben, isim vermiyor çünkü klüp halen takip halinde sanırım. Eğer bu kadar övüyorsa vardır hocanın bir bildigi. Bir tanesini bari Guiza veya Bilica yerine alınsa keske...

    Böyle hiç duyulmamış parlamaya müsait oyuncu alma zamanı artık geldide geçiyor.

    Aykit hocaya bu konuda güveniyorum.
  • Adı duyulmamış diyorsunda adamlardan biri Serie A'ya gidebilir diyor. Hani artık bilinen adamlar oldular, alsaydın o zamanlar şimdi hertürlü piyasasını kendin belirlerdin, şu anda almaya kalksan zaten fiyatı sana avrupalı oyuncu fiyatına gelecek.

    Stoperin adı milanla geçtide adını unuttum, 20 yaşında devre arası adı geçmişti.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Worgen
    Adı duyulmamış diyorsunda adamlardan biri Serie A'ya gidebilir diyor. Hani artık bilinen adamlar oldular, alsaydın o zamanlar şimdi hertürlü piyasasını kendin belirlerdin, şu anda almaya kalksan zaten fiyatı sana avrupalı oyuncu fiyatına gelecek.

    Stoperin adı milanla geçtide adını unuttum, 20 yaşında devre arası adı geçmişti.

    Artık bundan sonra inşallah bunlar olmasa bile bu tip başka oyuncular bulunurda, ben Aykut Hocanın su an yanındaki adamların hiç birine güvenmiyorum...
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.